TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ BOZAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/27262)

 

Karar Tarihi: 10/1/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Ali BOZAN

Vekili

:

Av. Mehdi Zana AKKAYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idarenin yasaklama kararı bulunduğu gerekçesiyle yapılmak istenen bir etkinliğe izin verilmemesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/5/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Olayın Arka Planı

5. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mersin İl Başkanlığı 19/8/2019 tarihinde Mersin'de bulunan bir parkta "Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerine hukuksuz bir şekilde atanan kayyımlar" konulu bir basın açıklaması yapmak için Mersin Valiliğine (Valilik) bildirimde bulunmuştur.

6. Mersin Valiliği Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü (Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü) 19/8/2019 tarihli ve 19504 sayılı yazısıyla Mersin İl Emniyet Müdürlüğünden (Emniyet Müdürlüğü) konuyla ilgili görüş bildirmesini talep etmiştir. Emniyet Müdürlüğü aynı tarihli görüş yazısında; planlanan basın açıklamasının yapılması hâlinde terör örgütü propagandası yapılarak suç işlenmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, halkı kin ve düşmanlığa sevk edebileceğini, infiale ve fiziki saldırılara sebep olabileceğini, bu durumun huzur ortamı ile millî güvenlik ve kamu düzeninin bozulmasına neden olabileceğini değerlendirmiştir. Bu nedenle bildirimde bulunulan etkinliğin yapılmasının uygun olmadığını Hukuk İşleri Şube Müdürlüğüne bildirmiştir.

7. Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü 19/8/2019 tarihli ve 19505 sayılı yazıyla basın açıklaması yapılmasına dair talebin uygun olmadığına karar vermiştir. Kararda uygun bulmama gerekçesine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.

8. Valilik 20/8/2019 tarihinde, il genelinde "PKK/KCK terör örgütü ile iltisaklı faaliyetleri nedeniyle Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınması sebebiyle ... gerçekleştirilebilecek ve belirtilen konuların devamı niteliğindeki" tüm etkinlikleri on gün gün süre ile yasakladığını resmî internet sitesinden duyurmuştur. Duyuruda yer alan yasaklama kararı şöyledir:

"İçişleri Bakanlığınca PKK/KCK terör örgütü ile iltisaklı-irtibatlı faaliyetleri ve terör örgütüne destek verdikleri yönünde tespit ve deliller bulunan Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanları Anayasa[n]ın 127. Maddesi ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 47. Maddesine istinaden görevden uzaklaştırılmış, yerlerine Belediye Kanunu’nun 45. Maddesi uyarınca belediye başkan vekilleri görevlendirilmiştir.

Alınan istihbarat ve terör örgütüne müzahir basın yayın organlarının/sosyal medya paylaşımlarından edinilen bilgiler doğrultusunda Mardin, Diyarbakır ve Van illerine Büyükşehir Belediye Başkan Vekili atanmasına tepki göstermek, sözde demokratik haklarını savunmak amacıyla toplanma çağrıları yapıldığı ve müzahir kitle tarafından çeşitli legal-illegal eylem ve etkinlikler ile birlikte ülke genelinde sokak olayları çıkarma ve kaos ortamı yaratmaya çalışarak kamu düzeninin bozulmasına sebep olunacağı tespit edilmiştir.

Bu kapsamda milli güvenliğin sağlanması, kamu düzeninin ve güvenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin korunması, genel trafik ve yolcu güvenliğinin sağlanması, şiddet olaylarının meydana gelmemesi, yaygınlaşmasının önlenmesi ve yaşanabilecek her türlü olumsuz bir durumun önüne geçilebilmesi amacıyla 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 7. ve 17. Maddeleri ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu Madde 11/Ave 11/C hükümleri doğrultusunda;

Söz konusu 'PKK/KCK terör örgütü ile ittisaklı faaliyetleri nedeniyle Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınması sebebiyle' ilimiz genelinde gerçekleştirilebilecek ve belirtilen konuların devamı niteliğindeki, açık ve kapalı yer toplantıları, yürüyüş, basın açıklaması, açlık grevi, oturma eylemi, stant açma, çadır kurma, bildiri dağıtma, protesto eylemi vb. her türlü eylem/etkinlikler 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/A ve 11/C maddeleri ve ayrıca 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 7. ve 17. Maddeleri hükmü gereğince 20.08.2019 tarihinden itibaren (10) gün boyunca YASAKLANDIĞI hususu;

Kamuoyuna önemle duyurulur."

9. Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü, HDP Mersin İl Başkanlığınca gerçekleştirilmek istenen basın açıklamasına 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 17. maddesi ve 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesinin (C) fıkrası ve 66. maddeleri uyarınca izin verilmemesi yönündeki 19/8/2019 tarihli ve 19504 sayılı yazısını Valilik oluruna sunmuştur. Valilik 23/8/2019 tarihinde anılan yazıya olur vermiştir.

B. Somut Olaya İlişkin Bilgiler

10. Olay tarihinde Mersin Barosuna kayıtlı avukat olan başvurucu, kendisinin de aralarında olduğu bir grubun HDP'ye mensup bazı büyükşehir belediye başkanlarının görevlerinden alınarak yerlerine kayyım atanmasını protesto etmek istediklerini belirtmiştir. Ancak Valiliğin 20/8/2019 tarihli yasaklama kararı nedeniyle, 21/8/2019 tarihinde Mersin'de bulunan Forum AVM Havuzbaşı'nda gerçekleştirmeyi planladığı protesto faaliyetini gerçekleştiremediğini ifade etmiştir.

11. Başvurucu 22/8/2019 tarihinde, Valiliğin söz konusu işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Mersin 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu; idarenin somut olgulara dayanmayan bazı varsayımlar üzerine toplantı hakkının kullanılmasını yasaklayamayacağını belirterek güvenlik riski mevcut ise gerekli güvenlik tedbirlerini almasının devletin görevi olduğunu, bu nedenle idari işlemin sebep unsurunun bulunmadığını ileri sürmüştür. Ayrıca idarenin tüm toplantılar için genel bir yasak kararı veremeyeceğini belirterek idari işlemin şekil bakımından da hukuka aykırı olduğunu, ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini vurgulamıştır.

12. İdare Mahkemesi 26/9/2019 tarihinde yürütmenin durdurulması talebini, 26/12/2019 tarihinde de işlemin iptaline ilişkin davayı reddetmiştir. Başvuruya konu olan kararda, 2911 sayılı Kanun’un 17. maddesi ile 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) fıkrasına (ilgili kanuni düzenlemeler için bkz. §§ 14, 15) yer vermiştir. İdare Mahkemesi talebin reddine ilişkin kararda dava konusu idari işlemin anılan kanuni düzenlemelerdeki yetkiler kapsamında olduğu ve anılan yasaklama kararının "meydana gelebilecek terör ve şiddet olaylarını önleme, kamu güvenliği ve kamu düzenini sağlama, Cumhuriyetin temel nitelikleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması" amacıyla verildiğini belirtilerek dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.

13. Başvurucu, davanın reddine ilişkin karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Adana Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 19/3/2021 tarihinde, başvuruya konu mahkeme kararının kaldırılmasına ilişkin bir neden bulunmadığından bahisle istinaf istemini kesin olarak reddetmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

14. 2911 sayılı Kanun'un 17. maddesi şöyledir:

"Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması hâlinde yasaklayabilir."

.

15. 5442 sayılı Kanun'un11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"A) Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla Devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder, bu teşkilat amir ve memurları vali tarafından verilen emirleri derhal yerine getirmekle yükümlüdür.

....

C) İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir.(Ek cümle: 25/7/2018-7145/1 md.) Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır.

 (Ek paragraf: 25/7/2018-7145/1 md.)Vali, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde on beş günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklayabilir."

B. Uluslararası Hukuk

16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Lashmankin ve diğerleri/Rusya (B. No: 57818/09 ve diğer başvurular, 7/2/2017) kararında; kamu otoritelerinin somut olayın koşullarına göre belirli yerleri veya güzergâhları yasaklaması ve değiştirmesi toplanma hakkına yönelik açık müdahale olmakla birlikte tek başına hakkın ihlâli olmadığını belirtmiştir. Kararda, somut olayın koşulları açısından, toplantının amacı, zamanı, süresi ve yöntemi gibi, toplanma yerinin yasaklanmasının, ulaşılmak istenen meşru amaçlar için gerekli ve orantılı bir tedbir olup olmadığını değerlendirmiştir. Bu doğrultuda kamu otoritelerinin gerçek bir tehdidin varlığını ve bu tehdidin toplanma hakkını daha az sınırlayan bir tedbir alarak önlenmesi imkânının olmadığını ortaya koyması gerektiğini açıklamıştır (Lashmankin ve diğerleri/Rusya, §§ 433, 434).

17. AHİM birçok kararında, kamu otoritelerinin yalnızca barışçıl toplanma hakkını korumakla kalmayıp aynı zamanda bu hakka makul olmayan dolaylı kısıtlamaları uygulamaktan da kaçınması gerektiğini ifade etmiştir. Toplanma özgürlüğünün temel doğası ve demokrasi ile yakın ilişkisi gözönüne alarak bu hakka bir müdahale için haklı, ikna edici ve zorlayıcı nedenler bulunmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır (Ouranio Toxo/Yunanistan, B. No: 74989/01, 20/10/2005, § 36; Adalı/Türkiye, B. No: 38187/97, § 267;Emin Huseynov/Azerbaycan, B. No: 59135/09, 7/1/2015, § 97).

18. AİHM Gün ve diğerleri (B. No: 8029/07, 18/6/2013) kararında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ve bu hak kapsamında ifade özgürlüğünün demokratik toplumun en temel değerleri arasında olduğunu ve demokrasinin özünde açık bir tartışma ortamıyla sorunları çözebilme gücünün yer aldığını belirtmiştir. Kararda gösterilerin genel anlamda yasaklanması ancak gösterilerin diğer daha az sert tedbirlerle önlenemeyecek nitelikte karışıklıklara yol açabileceği konusunda gerçek bir tehlikenin mevcut olması hâlinde haklı olacağını vurgulamıştır. Yalnızca benzer yürüyüşlerin yasaklanması nedeniyle oluşan engelin bu yasaklamayı haklı gösteren güvenlik sebepleriyle açıkça aşılması ve aynı zamanda bu yasaklamanın -kapsamı yer ve süre uygulaması bakımından sıkıca sınırlandırılan- istenmeyen yan etkilerinden sakınma imkânının bulunmaması hâlinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 11. maddesinin ikinci fıkrası anlamında söz konusu yasaklamanın gerekli olduğunun kabul edilebileceğini açıklamıştır (Gün ve diğerleri/Türkiye, §§ 50, 70).

19. AİHM Güneri ve diğerleri/Türkiye (B. No: 42853/98, 43609/98, 44291/98, 12/7/2005) kararında kamu otoritelerinin Demokrasi ve Barış Partisinin (DBP) organize ettiği toplantıyı herhangi bir gerekçe göstermeden yasaklamasının toplanma hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Nitekim yasaklama kararında katılımcıların şiddete çağrıya veya demokrasiyi ortadan kaldırmaya yönelik herhangi bir tutumları olduğuna dair hiçbir hususa değinilmediğini ifade etmiştir (Güneri ve diğerleri/Türkiye, § 76). Benzer nitelikte bir diğer kararında AİHM, yerel otoritelerin terörist saldırı tehdidi nedeniyle yapılması planlanan bir gösteriyi yasaklarken tehdide ilişkin herhangi bir somut gerekçe göstermemesini toplanma hakkının ihlali olarak değerlendirilmiştir (Makhmudov/Rusya, B. No: 35082/04, 26/7/2007, § 71-72).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 10/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu; idarenin varsayıma dayalı soyut gerekçelerle etkinliklerin yasaklanmasına karar verdiğini, gerekli güvenlik tedbirleri alarak toplantının gerçekleştirilmesine yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediğini,ifade özgürlüğünün kısıtlandığını belirterek toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

22. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

24. Başvurucunun idarenin yasaklama kararı nedeniyle yapmayı planladığı toplantının engellendiği somut olayda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

25. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

26. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

27. 5442 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (C) fıkrası ile 2911 sayılı Kanun’un 17. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

28. Başvuruya konu etkinliğin yasaklanmasına ilişkin idari kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

29. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan, B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).

30. Toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle mevcut düzenin değiştirilmesi gerektiğini savunanlara dahi toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla bu fikirlerini ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 54).

31. Hükûmetin politikaları ile ilgili olarak bireylerin tepkilerini barışçıl yöntemlerle ortaya koymaları çoğulcu demokrasilerin karakteristik özelliğidir. Bu kapsamda siyasi konulardaki fikir ayrılıklarında azınlık veya muhalif düşüncelerin ifade edilebilmesine fırsat verilmesi demokratik devletin yükümlülüğüdür. Devletin barışçıl amaçlarla yapılan toplantı düzenleme ve toplantıya katılma özgürlüğünü korumakla kalmaması, ayrıca bu hakkın kullanımını engelleyen, makul olmayan dolaylı sınırlamalar koymaması da gerekmektedir (Mehmet Mutlu, B. No: 2014/18240, 18/4/2018, § 87).

32. Bununla birlikte toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı devlete, hakkın korunması ve kamu düzeninin korunması amacıyla pozitif yükümlülükler de yüklemektedir. Devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerin zorunlu kıldığı tedbirler kapsamında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemesini belli koşulların varlığı halinde yasaklayabilir veya farklı tedbirler alabilir (farklı bir bağlamda benzer değerlendirmeler için bkz. AYM, E.2014/101, K.2017/142, 28/9/2017, § 34). Anayasa Mahkemesi toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamların bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabileceğini daha önce ifade etmiştir (Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81). Ancak güvence altına alınan toplantı hakkını kullanırken kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 76).

33. Bu nedenlerle keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni ya da diğer meşru amaçlar ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımı arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83; Ömer Faruk Akyüz, § 61). Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (Dilan Ögüz Canan, § 32) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse (Dilan Ögüz Canan, §§ 33, 56) demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

34. Başvuruya konu olayda Anayasa Mahkemesinin rolü, idare ve mahkemelerce yapılan değerlendirmelerin ve varılan sonuçların kanuna uygunluğunu denetlemek değildir. Nitekim toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına getirilen kısıtlamaların zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi hususunda da kamu gücünü kullanan organlar ile mahkemelerin belirli bir takdir yetkisi vardır. Bununla birlikte idari mercilerin veya derece mahkemelerinin kabulleri ile gerekçelerinin nihai denetim yetkisi Anayasa Mahkemesine ait olup, bu değerlendirmeyi müdahalelerin gerekçelerine bakarak yapacaktır (Ahmet Korkmaz ve diğerleri, B. No: 2014/10265, 10/1/2018, § 45; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, B. No: 2015/10676, 26/12/2018, § 47; toplantı hakkına yapılan müdahalelerde adil denge sağlanması ve ilgili ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerekliliği için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 74, 89, 92, 93;farklı bağlamlarda benzer değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 56). Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesinin görevi ilgili kamu otoritelerinin takdir yetkisini Anayasa'nın 34. maddesine uygun olara kmakul, dikkatli ve iyi niyet çerçevesinde kullanıp kullanmadığını, müdahalenin meşru amacı gerçekleştirilmesi için orantılı ve müdahale gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını değerlendirmektir.

 (2) Somut Olayın Değerlendirilmesi

35. Somut olayda Valilik; İl Emniyet Müdürlüğünden gelen istihbari bilgi doğrultusunda on günlük bir süre boyunca il genelinde, bazı büyükşehir belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmalarını protesto edilmesine yönelik her türlü etkinliğin yasaklanmasına karar vermiştir. Valiliğin söz konusu kararı almasında HDP Mersin İl Başkanlığının yasaklama kararından iki gün önce anılan konuda bir basın açıklaması yapmak istemesinin de etkili olduğu anlaşılmıştır (bkz. §§ 5, 8). Valilik yasaklama kararına gerekçe olarak terör örgütüne müzahir basın yayın organları ve sosyal medya platformlarında, bazı belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmalarına tepki göstermek amacıyla toplanma çağrısı yapıldığı ve terör örgütüne müzahir kitlenin yapacağı eylem ve etkinlikler esnasında kaos yaratmaya çalışarak kamu düzeninin bozulmasına sebep olacağı istihbari bilgisine dayanmıştır (bkz. § 8).

36. Anayasa Mahkemesi değerlendirmelerinde idarenin dayandığı ve yasaklama kararının gerekçesini oluşturan güvenlik mülahazalarını dikkate alacaktır. Nitekim planlanan herhangi bir toplantı veya gösteride, kamu düzeni ile başkalarının hakkının korunmasına veya güvenliğinin sağlanmasına yönelik yasal ve fiilî tedbirlerin alınması, yetkili makamlar için bir yükümlülüktür. Dolayısıyla idari makamların anılan amaçları gerçekleştirmeye yönelik geniş bir takdir yetkisine sahip oldukları konusunda da herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte kamu makamları, barışçıl toplanma hakkını korumak amacıyla alacakları diğer tedbirlerin yanı sıra söz konusu anayasal hakkın kullanılmasını engelleyecek makul olmayan sınırlamalardan da kaçınmalıdır (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Disk) ve diğerleri [GK], B. No: 2016/14517, 12/10/2023, §§ 71-72).

37. Somut bir toplantı veya gösterinin yasaklanması ancak aşağıdaki koşulların varlığı hâlinde meşru görülebilir. Bu koşullar şunlardır:

- Toplantı ve gösterinin kamu düzenini bozacak nitelikte, somut bir tehlike ve gerçek bir tehdide neden olması,

- Ortaya konan söz konusu somut tehlike ve tehditlerin daha az katı tedbirlerle engellenememesi ve tedbirin zorunlu olması,

- Bir toplantı ve gösteriye yapılan müdahale için öne sürülen -söz gelimi kamu düzeninin sağlanması gibi- mülahazalar toplantının yasaklanmasının oluşturduğu dezavantajdan açıkça daha ağır nitelikte olması,

- Hakkın korunması ve keyfîliğin önlenmesi açısından bu koşulların yargısal denetime açık olacak şekilde gösterilmesi halinde mümkün olacaktır.

38. Başvuruya konu müdahalenin zorunlu sosyal ihtiyaçtan kaynaklandığının ortaya konulması ve bunun ispatı kural olarak müdahale eden Valilik ve müdahaleyi denetleyen idari yargıya düşmektedir. Bu doğrultuda kamu gücünü kullanan organlar anayasal haklara, somut olayda olduğu gibi temel hakkı tamamen yasaklamak şeklinde bir müdahalede bulunduklarında şu değerlendirmeleri yapmalıdır (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Disk) ve diğerleri, § 72) :

i. Düzenlenecek toplantı ve gösterinin kamu düzenini bozacak nitelikte somut bir tehlike veya açık ve yakın bir tehdit oluşturup oluşturmadığını irdelemelidir.

ii. Kamu otoriteleri hakkın sınırlanmasına ihtiyaç duyduğunda bunu gerektiği oranda yapmalı, durumun gerektirdiğinden ağır olan veya somut olayın şartlarında gerekmeyen tedbirlere başvurmamalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımına yönelik olarak idarenin pozitif yükümlülükleri bulunduğunu da gözetmelidir. Bu doğrultuda ortaya konan tehlike ve tehditlerin daha az katı tedbirlerle engellenip engellenemeyeceğini, dolayısıyla somut olayın şartlarında tedbirin zorunlu olup olmadığını değerlendirmelidir.

iii. Sınırlayıcı veya yasaklayıcı şartların varlığı ile somut tehlike veya açık ve yakın tehdit arz eden bu şartların tüm tedbirlere rağmen engellenemeyecek nitelikte olduğunu somut delillere dayalı, ikna edici ve yargısal denetime açık olacak şekilde göstermelidir (benzer nitelikte değerlendirmeler için bkz. İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, B. No: 2016/23696, 8/6/2021, § 47).

iv. Bir toplantı veya gösteriye yapılacak müdahalelerin kamu düzeninin sağlanması için gerekli olduğunun veya katılımcıların bu anayasal haklarını kullanırlarken sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmadıkları yetkili mercilerce (polis raporlarında, iddianamelerde veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde) ortaya konmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 53).

v. Son olarak alınacak tedbirin haklılığı ancak başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkıyla kamu düzeni, güvenliği ve başkalarının hak ve özgürlükleri arasında adil bir denge kurulmasıyla mümkündür. Bu nedenle idare ve derece mahkemeleri, bu konuda adil bir denge kurulduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle göstermelidir (İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, § 45).

39. Başvurucunun yasaklama kararına karşı açtığı davada İdare Mahkemesi, işlemin kamu düzeni ve güvenliği, Cumhuriyet'in temel nitelikleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlamaya matuf olarak oluşturulduğunu açıklamış (bkz. § 12), başvuruya konu işlemde bir hukuka aykırılık olmadığına karar vermiştir. Somut olayda idare ve yargı mercileri, kamu düzeninin bozulabileceğine dair açık ve yakın bir tehlikenin veya tehdidin varlığını ortaya koyacak somut olguları açıklamamış; yasaklama kararı verilmesine dayanak gösterilen güvenlik risklerini ortaya koymamış, katılımcıların anılan haktan tam anlamıyla yararlanabilmeleri için alınması mümkün önlemler bulunup bulunmadığını değerlendirmemiş, otomatik olarak yasaklama yoluna gitmiştir. Ayrıca başvuruya konu olayda alınabilecek her tür tedbire rağmen mevcut olduğu iddia edilen tehdit ve tehlikelerin bertaraf edilmesinin mümkün olmadığını ikna edici biçimde göstermemiştir.

40. Sonuç olarak somut olayda, başvuruya konu etkinliğin yasaklanmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına ve yarışan haklar arasında adil bir denge kurulduğuna ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulamadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla müdahalenin demokratik toplum gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

42. Diğer yandan somut olayda yalnızca bazı belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasını protesto etmeye yönelik etkinliklerin yasaklandığı, diğer toplantı ve gösterilere müdahale edilmemesi yoluna gidildiğine göre idarenin genel olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getirebilecek durumda olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla kamu düzeni ve güvenliği yönünden meydana gelebileceği belirtilen tehlikenin başvuruya konu yasaklama kararı için haklı ve ikna edici bir gerekçe oluşturduğu söylenemez.

VI. GİDERİM

43. Başvurucu, anayasal haklarının ihlal edildiğinin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

44. Başvuruda tespit edilen hak ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bununla birlikte kararın bir örneğinin yeni ihlallerin önlenmesi için Mersin Valiliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

45. İhlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, diğer tazminat taleplerinin REDDİNE,

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Mersin 1. İdare Mahkemesine (E.2019/940, K.2019/1382) GÖNDERİLMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Mersin Valiliğine ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.