TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CANSAN İPLİK PAZARLAMA SANAYİ VE DIŞ TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/30498)

 

Karar Tarihi: 17/4/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

Cansan İplik Pazarlama Sanayi ve Dış

 

 

Ticaret A.Ş.

Vekili

:

Av. Özge MAMAL ŞİMŞEK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, gerekçeli karar tebliğ edilmeden tefhim dikkate alınarak istinaf başvurusunun süre yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu Şirket tarafından alacaklısı olduğu şirket aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatılmıştır. Aleyhine takip başlatılan şirket, icra takibine konu çek metninde alacaklıya ait cironun iptal edilmek suretiyle kaldırıldığını, takip yapılamayacağını ileri sürerek icra mahkemesinde takibin taliki veya iptali davası açmıştır.

3. İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) tarafların katıldığı 13/6/2017 tarihli duruşmada kısa kararla davanın kabulüne ve takibin iptaline; takip konusu asıl alacağın üzerinden %20 oranında tazminatın ve %10 oranında para cezasının başvurucudan alınarak aleyhine takip başlatılan (davacı) şirkete ödenmesine karar vermiştir. Kısa kararda tarafların yüzüne karşı tebliğden itibaren 10 günlük süre içinde istinaf yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

4. Mahkeme 14/7/2017 tarihinde gerekçeli kararı yazmıştır. Kararda, takip dayanağının 30/11/2015 tanzim ve 30/11/2015 vade tarihli 50.000 TL bedelli çek alacağına ilişkin olduğu, takip konusu çek metninin incelenmesinde alacaklıya ait cironun iptal edilmek suretiyle kaldırıldığı ve cirosunun çizildiği bu nedenle etkili hamil olarak kabul edilemeyeceği belirtilerek davanın kabulü ile takibin iptaline, asıl alacağın %20'si oranında tazminatın ve alacağın %10'u oranında para cezasının başvurucudan alınarak aleyhine takip başlatılan (davacı) şirkete ödenmesine karar verilmiştir. Tarafların, tebliğden itibaren on günlük yasal süre içinde istinaf yoluna başvurabileceği kararda belirtilmiştir. Gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmemiştir.

5. Başvurucu 18/11/2019 tarihinde istinaf talebinde bulunmuştur.

6. Mahkeme 2/1/2020 tarihli ek kararla istinaf talebinin süre aşımından reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; takibin taliki veya iptali davasında tarafların yüzüne karşı 13/6/2017 tarihinde karar verildiği ancak başvurucunun yasal on günlük istinaf süresi geçtikten sonra 22/11/2019 tarihinde istinaf başvurusunda bulunduğu belirtilmiştir. Ek karara ilişkin olarak on gün içinde istinaf yoluna başvurulabileceğine kararda yer verilmiştir.

7. Başvurucu, kısa kararın gerekçe içermediğini nitekim Mahkemenin de kısa kararda gerekçeli kararın tebliğiyle istinaf süresinin başlayacağını belirttiğini ancak gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini, Ulusal Yargı Ağı Sistemi (UYAP) üzerinden yaptıkları incelemede gerekçeli kararın yazıldığını gördüklerini ve bunun üzerine istinaf talebinde bulunduklarını ileri sürerek ek karara karşı da istinaf talebinde bulunmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 10/2/2021 tarihli kararla; ek kararın usul ve kanuna uygun olduğuna ve istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından kısa kararda istinaf yoluna başvuru süresinin tebliğden itibaren on gün olduğu belirtilmiş ise de kanunun açıkça gösterdiği hak düşürücü sürelerin hâkim tarafından değiştirilmesi veya uzatılmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir. İstinaf süresinin başlangıcının yanlış gösterilmesinin başvurucu yararına hak doğurmayacağı vurgulanmıştır. Karar 30/3/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucu 13/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

11. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu, duruşmada verilen kısa kararda istinaf süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağı belirtilmişken gerekçeli kararın tebliğ edilmediğini, kısa kararın da gerekçe içermediğini, mahkeme kararına güvenerek hareket ettiğini ileri sürerek istinaf isteminin süre aşımından reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

15. Hak arama özgürlüğüne yapılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara (kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama) uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Başvuru konusu olaya ilişkin verilen süre ret kararı ile yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı karar gerekçesinde dayanılan kanun maddelerinden anlaşılmıştır. Hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması açısından kanun yolu başvuruları için süre koşulu getirilmesinin meşru bir amacı olduğu da görülmektedir (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Mehmet Hanifi Şelem, B. No: 2018/24557, 19/10/202, §§ 36-49). Başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirilip getirilmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

16. Anayasa Mahkemesi kanun yoluna başvuruda sürenin hangi tarihten (tefhim veya tebliğ) başlayacağı hususunu daha önceki bazı kararlarında değerlendirmiş (Mehmet Hanifi Şelem, §§ 49-52; Abdullah Yıldırım ve diğerleri, B. No: 2015/7007, 22/7/2020, §§ 32-38; Mürvet Orhan ve Osman Orhan, B. No: 2016/67616, 21/3/2019, §§ 42-49) bu kapsamda anılan kararlarda; 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre kararın tefhiminin mahkemenin hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşeceği, 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesinde belirtilen zorunlu unsurları karşılamadığı takdirde ortada usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığından başvurucunun kanun yoluna ilişkin hak ve yükümlülüklerinin gerekçeli kararın tebliği ile birlikte sonuç doğuracağı belirtilmiş; kanun yolu süresinin, ilk derece mahkemesi tarafından karar gerekçesi açıklanmadan tefhim tarihinden itibaren başlatılmasına ilişkin yorumun öngörülemez nitelikte olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

17. Bireysel başvuruya dayanak dava dosyasına ilişkin olarak yapılan incelemede Mahkemenin kısa kararında gerekçeye yer verilmeyip sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği görülmektedir. Kısa kararda da (bkz. § 3) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde istinaf yoluna başvurulabileceği ifade edilmiştir.

18. Başvurucunun kısa kararla birlikte kararın gerekçesini öğrenemediği, gerekçeli kararın da başvurucuya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla karar gerekçesini bilmeyen başvurucudan kısa kararın tefhiminden itibaren istinaf kanun yoluna başvurmasını beklemenin başvurucuya ağır bir külfet yüklediği tespit edilmiştir. Bu durumda kanun yolu mercilerinin somut olayın koşullarında istinaf süresini, ilk derece mahkemesi tarafından karar gerekçesi açıklanmadan tefhim tarihinden itibaren başlatmasına ilişkin yorumlarının öngörülemez nitelikte olduğu, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

20. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek ihlalin giderilmesini talep etmiştir.

21. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılması için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine (E.2020/489, K.2021/153) iletilmek üzere İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesine (E.2017/716, K.2017/812) GÖNDERİLMESİNE,

D. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.