TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYTEN DENİZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/35893)

 

Karar Tarihi: 20/12/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Ayten DENİZ

Vekili

:

Av. Serkan AKBAŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, katıldığı bir toplantıdaki eylemleri nedeniyle farklı suçlardan cezalandırılmasının başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca adil yargılanma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında kalan bazı iddialarda da bulunulmuştur.

A. Başvuruya Konu Olay Özeti

2. Kolluk görevlilerince düzenlenen tutanaklara göre 19/12/2000 tarihinde güvenlik görevlilerince Ankara'da gerçekleştirilen ve kamuoyunda "Hayata Dönüş Operasyonu" olarak bilinen operasyonların 10. yıl dönümünde Barış ve Demokrasi Partisi Silvan ilçesinde bir toplantı ve basın açıklaması organize etmiştir. İdari otoritelerin düzenledikleri raporlara göre mitinge yaklaşık 400 kişi katılmıştır. Toplantı alanında PKK terör örgütünü temsil eden flamalar ile örgüt liderinin fotoğrafı taşınmış ve terör örgütü lehine sloganlar atılmıştır. Aralarında başvurucunun da olduğu bazı katılımcılar tanınmamak için yüzlerini kapatmıştır. Başvurucu, molotof kokteyli atarak bir polis ile yedi sivilin yaralanmasına sebebiyet vermiş; bir başka molotof kokteylini ise atamadan elinde patlaması sonucu yaralanmıştır. Bu olaydan sonra da yüzlerini kapatan şahıslar tarafından polise taş ve iki adet molotof kokteyli atılmış, polisin eylemlerin suç teşkil ettiğine yönelik ihtarına rağmen grup yaralayıcı madde atmaya devam etmiştir.

3. Başvurucu hakkında; silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, silahlı terör örgütünün propagandasını yapma ve 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun bazı maddelerine muhalefet etme suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında 4/3/2011 tarihinde tutuklama tedbirine başvurulmuştur. Soruşturma aşamasında alınan uzmanlık raporunda, başvurucunun kıyafetlerinin üzerinde patlayıcı madde kalıntıları olduğu tespit edilmiştir. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK 250. madde ile görevli) 23/1/2011 tarihinde başvurucunun da aralarından bulunduğu on kişi hakkında çeşitli suçlardan iddianame düzenlemiştir.

4. Yargılama sonucu Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) 31/1/2013 tarihinde başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan 12 yıl, silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 1 yıl, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma adli para cezası ve 6 yıl 8 ay, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma suçundan 9 ay, toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahlı katılma suçundan 1 yıl, katıldığı kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçundan 6 ay, kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnme suçundan 18 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine ve hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

5. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında, gösteri yürüyüşü sırasında topluluk tarafından PKK terör örgütü ve terör örgütü lehine "Biji serok apo" (Yaşasın başkan Apo), "PKK halktırhalk burada, dişe diş kana kan seninleyiz öcalan, şehit namırın (şehitler ölmez), be serok jiyan nabe (başkansız yaşam olmaz)" şeklinde sloganlar atılması, yüzlerini kapatan şahıslar tarafından terör örgütünü simgeleyen flama ile terör örgütü liderinin posterinin açılması nedeniyle düzenlenen etkinliğin terör örgütü propagandasına dönüştüğünü kabul etmiştir. Mahkeme, kamera görüntülerini inceleme ve tespit tutanaklarını ve uzmanlık raporlarını gözeterek her bir sanık yönünden ayrı başlıklar hâlinde ayrıntılı değerlendirmeler yapmıştır. Bu kapsamda Mahkemenin başvurucu hakkında yaptığı tespit ve değerlendirmeler özetle şöyledir:

i. Başvurucu, örgütün çağrıları üzerine düzenlenen etkinliğe katılarak PKK terör örgütü ve örgüt lideri lehine sloganlara iştirak etmiştir.

ii. Başvurucu tanınmamak için yüzünü atkı ve kapüşonuyla kapatmış, ayrıca eldiven giymiştir. Başvurucunun elinde ateşlenmiş molotof kokteyliyle yolun karşısındaki polis memurlarına doğru ilerlediğini gören kolluk güçleri müdahale etmek istemiştir. Ancak grupta bulunan -dosyanın diğer sanıkları- bazı kişiler tarafından engellenmesi nedeniyle başvurucu yakalanamamıştır. Bu esnada başvurucunun attığı molotof kokteyli bir pankarta çarpması nedeniyle polis memurlarının bulunduğu kaldırımın hemen yanına yanar vaziyette düşmüş ancak patlamamıştır.

iii. Başvurucunun kalabalık içerisine saklandıktan sonra grup galeyana gelerek Gazi Caddesi'ndeki yolu tamamen trafiğe kapatmıştır. Başvurucu, tahrip gücünü arttırmak için çivi ve benzeri metallerin konulduğu patlayıcı maddeyi atamadan elinde patlaması sonucu bazı uzuvlarının kaybına, vücudunun çeşitli bölgelerinde doku yıkımına ve bir polisin de yaralanmasına neden olmuştur. Ayrıca olayda yaralanan yedi mağdur ile ilgili Silvan Cumhuriyet Başsavcılığında ayrı soruşturma yürütüldüğü bilgisi verilmiştir.

6. Temyiz incelemesi sonucunda başvurucu hakkında -toplantı ve yürüyüşüne silahlı katılma, katıldığı kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme- 2911 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri hakkında kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan verilen mahkûmiyet hükmünü ise başvurucunun eylemlerinin devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçunu oluşturduğu ve tefrik edilerek Silvan Cumhuriyet Başsavcılığında yürütülen soruşturmanın akıbetinin araştırılarak anılan suçtan hukuki durumunun takdir edilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmiştir. Başvurucu hakkında terör örgütünün propagandasını yapma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnme suçları yönünden verilen mahkûmiyet kararları ise Yargıtayca 10/4/2014 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.

7. Başvurucunun da aralarında bulunduğu -tefrik edilen- altı başvurucu, nihai hükümden 21/7/2014 tarihinde haberdar olduklarını belirterek 22/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Bölüm tarafından mevcut bireysel başvuru dosyasının 2014/12538 numaralı bireysel başvuru dosyasından ayrılmasına karar verilmiştir.

B. Bireysel Başvuru Sonrası Hukuki Süreç

8. CMK 250. madde ile yetkili mahkemelerin kapatılması üzerine dosya Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesine devredilerek farklı bir esasa kaydedilmiştir. Yargıtay Dairesinin bozma kararı sonrası -tefrik edilen dosya- Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülen kovuşturma dosyası, başvuruya konu dosya ile birleştirilerek yargılama tamamlanmıştır.

9. Yapılan yargılama sonucu Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 8/6/2021 tarihinde başvurucu hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçundan -aleyhe temyiz olmadığından bozma ilamından önceki kazanılmış hakkı gözetilerek- ağırlaştırılmış müebbet, kasten yaralama suçlarından farklı sürelerde hapis cezalarına mahkûm etmiş, 2911 sayılı Kanun'un 32. maddesinin birinci fıkrası ve 33. maddesinin birinci fıkrasına muhalefet eylemleri nedeniyle kovuşturmanın ertelenmesine karar vermiştir.

10. Başvurucu, mahkûmiyet hükümlerini temyiz etmiş ancak başvuru dosyasından kovuşturmanın ertelenmesi kararına karşı itirazda bulunup bulunmadığı tespit edilememiştir. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay " 'örgütün amaçladığı suça matuf vahamet arz eder nitelikte' eylemin neden ibaret olduğu, bu sonuca hangi delillere istinaden varıldığı da gösterilip açıklanmadan, aynı grup arasında yer alan eylemci kişilerin olası kastla yaralanması suçlarından da hüküm kurulmak suretiyle ve fakat bu suçların vahim eylem kapsamında değerlendirilip değerlendirilmediğine de yer verilmeksizin yetersiz gerekçelerle hüküm kurul[duğu]" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava derdesttir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Terör Örgütü Propagandası Yapma ve Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçları Yönünden

11. Başvurucu, basın açıklaması sonrası yaşanan şiddet olayının etkinliğin tamamına izafe edilemeyeceğini ve tüm katılımcılara atfedilemeyeceğini belirterek yalnızca bir basın açıklamasına katılması nedeniyle hakkında örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan cezalandırılmasının ifade hürriyeti ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğinden yakınmıştır. Başvurucu ayrıca etkinliğin bir terör örgütünün çağrısı üzerine yapıldığı varsayımı ile cezalandırılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık); başvuruya konu yargılamanın derdest olduğunu, olağan kanun yollarının henüz tüketilmediğini belirterek başvurunun kabul edilebilirlik koşulunun incelenmesi yönünde görüş bildirmiştir. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin Necati Gündüz ve Recep Gündüz (B. No: 2012/1027, 12/2/2013) kararına atıf yapmakla yetinmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

12. Başvurucu, katıldığı bir toplantı ve gösteri yürüyüşünde işlediği eylemler nedeniyle kamu görevlisine direnme suçundan ve terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmıştır. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin bir bütün olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 30; Mervan Kayhan, B. No: 2017/34577, 28/1/2021, § 34).

13. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği isnadıyla yapılan yargılama derdest ise de başvurucunun etkinlikte gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle kurulan mahkûmiyet hükümleri yönünden olağan kanun yolunu tükettiği anlaşılmıştır. Buna göre açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin dayanağı olan 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 265. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı kabul edilmiştir. Müdahalenin Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sınırlama sebeplerinden millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması amacıyla yapıldığı anlaşılmıştır. Bu belirlemenin ardından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk yönünden inceleme yapılacaktır.

15. Başvuruya konu toplantıda PKK terör örgütünü ve liderini öven bazı sloganlar atılmış, terör örgütünü temsil eden flamalar taşımıştır. Toplantıya katılanlardan bir kısmı tanınmamak amacıyla yüzlerini kapatarak polise molotof kokteyli ve yaralayıcı madde atmıştır. Anılan eylemler sonrasında toplantıya katılan gruba polisin dağılmaları hususunda ihtarına rağmen grup güvenlik güçlerine taşlarla saldırmıştır. Başvurucunun da terör örgütü lehine sloganlar attığı, kimliğini gizlemek için yüzünü kapattığı ve güvenlik güçlerine molotof kokteyli ile saldırdığı derece mahkemesince sabit görülmüştür (sübuta ilişkin itirazların ve ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı olmadığına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Ferhat Üstündağ, § 35; Mahmut Catın ve Saadet Aksoy, B. No: 2015/324, 30/6/2020, § 27). Başvurucu sadece toplantının terör örgütünün çağrı üzerine yapılmadığına ilişkin itirazda bulunmuş, bunun dışında ilk derece mahkemesince değerlendirmeye alınan diğer delillere ve kabul edilen sübuta ilişkin Anayasa Mahkemesinin dikkate almasını gerektirecek hiçbir şikâyette bulunmamıştır.

16. Buna göre Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, kimliğini gizlemek amacıyla yüzünü kapatarak polise patlayıcı ve yaralayıcı madde atan başvurucunun terör örgütünün propagandasına dönüşen bir toplantıda terör örgütü propagandası yapma suçundan 1 yıl ve kolluk görevlilerine görevlerini yaptırmamak için direnme suçundan 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesinden ibarettir.

17. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında Anayasa’nın 34. maddesinin fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına aldığını açıklamıştır. Toplantı hakkının amacının şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunması olduğunu ifade etmiştir. Bu tespitle uyumlu olarak da şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösterilerin barışçıl toplanma kavramı dışında olduğunu önemle vurgulamıştır (birçok karar arasından bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 80; Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 37; Ferhat Üstündağ, §§ 50-51; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sağladığı korumadan yararlanmak için hakkın gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranılması gerektiğine dair açıklamalar için bkz. Ferhat Üstünda𠧧 57,76; Ali Hizmetçi ve diğerleri, B. No: 2017/18232, 7/9/2021, §§ 60,70).

18. Anayasa Mahkemesi; daha önce vermiş olduğu bir kararında sıradan bir toplantıda değil fakat terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantıda kimliklerini gizleyen kişilerin iyi niyetlerinden şüphe duymak için yeterli nedenlerin var olduğu, bu kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösterilerin o kişiler yönünden barışçıl toplantı kavramı dışında mütalaa edilmesinin temel hakların meşru zeminde ve etkin şekilde kullanılmasına hizmet edeceği sonucuna ulaşmıştır (Ferhat Üstündağ, § 77).

19. İlk olarak derece mahkemesi; başvurucunun da aralarında bulunduğu grubun PKK terör örgütü liderini, terör örgütünü ve onun şiddet eylemlerini övücü sloganlar attığını tespit etmiştir (bkz. § 5). Mahkeme ''PKK Halktır Halk Burada, Dişe Diş Kana Kan Seninleyiz Öcalan, Şehitler Ölmez" şeklinde sloganları ile terör örgütünün destekçisi olduğunu açıkça ifade eden bu kişilerin terör örgütünün propagandasını yaptıklarını kabul etmiştir (benzer sloganların değerlendirildiği kararlar için bkz. Hanifi Biçimli, B. No: 2013/6909, 24/2/2021, §§ 73,74; Mervan Kayhan, §§ 48-54). Anayasa Mahkemesine göre doğrudan veya dolaylı olarak bir terör örgütünü övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir fark bulunmamaktadır (Meral Danış Beştaş (5), B. No: 2014/1474, 16/11/2021, § 56; bir terör örgütünün eylemlerini onaylayarak kamuoyu önünde ona sahip çıkmak, anılan örgütün işlediği cürümleri iyi görmek ve dolayısıyla desteklemek niteliğinde olduğuna dair değerlendirme için bkz.Ferhat Üstündağ, § 70).

20. İkinci olarak başvurucunun terör örgütünün propagandasının yapıldığı toplantıda kimliğini gizlemek için yüzünü kapattığı ve ayrıca patlayıcı, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı nitelikteki patlayıcı maddeleri kolluk görevlilerin bulunduğu alana atarak sekiz kişinin yaralanmasına neden olduğunu tespit etmiş ve cezalandırılmasında bu eylemleri de gözönünde bulundurmuştur (benzer değerlendirme için bkz. Ferhat Üstündağ, § 77; Ali Hizmetçi ve diğerleri, § 69). İlk derece mahkemesinin dayandığı deliller, delilleri ele alma usulü ve vardığı sonuca ilişkin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin sübuta ilişkin kabulünü benimsememek konusunda bir sebep bulunmadığı kanaatine ulaşmıştır.

21. Sonuç olarak başvurucunun da aralarında bulunduğu grubun yukarıda zikredilen sloganlarla terör örgütünün toplumsal bilinirliğinin ve kabul edilebilirliğinin artırılmasına, eylemlerinin meşru gösterilmesine, toplantı ve gösteri hakkının tanıdığı imkânlar kullanılarak güvenlik güçlerine ve devletin diğer kurumlarına karşı sürekli bir çatışma siyasetinin yöntem olarak benimsenmesine hizmet etmiştir. Ayrıca başvurucu terör örgütünün propagandasının yapıldığı toplantıda kimliğini gizlemek için yüzünü kapatıp, attığı patlayıcı ve yaralayıcı maddelerle süregelen şiddet eylemlerinin artmasına destek olacak tarzda hareket etmiştir.

22. Başvurucunun cezalandırılmasıyla çoğulcu bir toplumun oluşturulmasında önemli rolü olan toplantı hakkının korunması, PKK terör örgütünün yöntem olarak benimsediği şiddet eylemlerinin ortadan kaldırılması ve demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturan şiddetin devamına ve artmasına destek olacak tarzda hareket eden kişilerin engellenmesi amaçlanmaktadır. Örgütün şiddet eylemlerini meşru göstermek amacıyla faaliyet gösterdiği değerlendirilen ve katıldığı toplantıda şiddet içeren eylemlerde bulunan başvurucuya verilen 1 yıl ve 18 ay hapis cezalarının kamu gücünü kullanan organların ve mahkemelerin farklı menfaatleri dengelemek konusundaki takdir yetkileri de gözetildiğinde zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu sonucuna varılmıştır (temel haklara yönelik müdahalenin meşru olduğu açık olan başvuruların açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebileceğine dair değerlendirme için bkz. Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

23. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bu kısmının bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmamakla Birlikte Örgüt Adına Suç İşleme, Toplantı ve Yürüyüşe Silahla Katılma, Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünde İhtara Rağmen Dağılmamakta Israr Etme Suçları Yönünden

24. Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

25. Başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu isnadıyla yapılan yargılamanın, inceleme tarihi itibarıyla derdest olduğu anlaşılmıştır (bkz. § 10). Ayrıca toplantı ve yürüyüşe silahla katılma suçu ile kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçu yönünden verilen kovuşturmanın ertelenmesi kararına karşı başvurucu, -itiraz ederek- olağan kanun yollarını tükettiğine ilişkin bir açıklamada bulunmadığı gibi herhangi bir belge de sunmamıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu cezalandırmalar yönünden toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

27. Başvurucu, siyasi amaçla kanuni dayanağı olmadan kurulan özel yetkili mahkemede yargılanması nedeniyle tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılanma hakkının, hükmün müzakere edildiği son duruşmada başvurucunun avukatının duruşma salonundan dışarı çıkarılmasına rağmen Cumhuriyet savcısının duruşma salonundan çıkarılmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, anılan iddialara yönelik görüş bildirilmemiştir.

28. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

29. Somut olayda başvurucu adil yargılanma hakkının ihlaline neden olduğunu ileri sürdüğü iddialarını 27/6/2013 tarihli temyiz dilekçesinde dile getirmediği, bu nedenle de başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucu; tutuklamanın hukuki olmadığını ve uzun sürdüğünü, ilk duruşmaya kadar olan tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapıldığını, tutukluluğun devamına karar verilirken Cumhuriyet savcılığının görüşünün alınmasına rağmen kendisinin görüşünün alınmadığını ve tutuklamanın devamına dair kararların gerekçesiz ve özensiz olduğunu ileri sürmüştür.

32. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda tutukluluk süresinin kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28). Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören, B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).

33. Somut olayda başvurucu tarafından ilk derece mahkemesince hükümle -31/1/2013 tarihli mahkûmiyet kararıyla- birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edildiğine yönelik bir bilgi ve/veya belge tespit edilememiştir. Bu nedenle başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararının tefhimle öğrenildiği 31/1/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna göre 22/7/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın terör örgütü propagandası yapma ve görevi yaptırmamak için direnme suçları yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, toplantı ve yürüyüşe silahla katılma, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünde ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçları yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.