TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜLHAN İPEK BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2021/4684)

 

Karar Tarihi: 14/2/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

Gülhan İPEK

Vekili

:

Av. Doğan ALPER

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, dernek üyeliği nedeniyle iş sözleşmesi feshedilen başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1979 doğumlu olup 2009 yılından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar Dorate Grup Bilişim Eğitim Sağlık Nakliyat Temizlik Ticaret Anonim Şirketi (alt işveren) bünyesinde ve İzmir Sosyal Güvenlik Kurumunda (asıl işveren/Kurum) taşeron işçi olarak belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışmıştır.

3. Başvurucu, Kurum bünyesinde taşeron işçi olarak çalışmaktayken 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (696 sayılı KHK) 127. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 23. madde kapsamında sürekli işçi kadrosuna atanmak için başvurmuştur.

4. Başvurucu hakkında 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (676 sayılı KHK) 74. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucunun kadroya geçiş başvurusu reddedilmiş ve iş sözleşmesi 2/4/2018 tarihinde feshedilmiştir. Fesih bildiriminin ilgili kısmı şöyledir:

"İzmir Valiliği Emniyet Müdürlüğü ve İzmir Valiliği İl Dernekler Müdürlüğünden gelen bilgiler doğrultusunda, hakkınızda 657 sayılı Kanunun 48. maddesinin (a) bendinin (8) numaralı alt bendi uyarınca yapılan güvenlik/arşiv soruşturması olumlu neticelenmemiş olup, 375 Sayılı K.H.K.'nin geçici 23. maddesinde belirtilen şartların taşınmaması nedeniyle kadroya geçişiniz yapılmayarak, istihdamınıza son verilmiştir."

5. Başvurucu; feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle işveren aleyhine işe iade talepli tespit davası açmıştır. Davanın görüldüğü İzmir 4. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) 31/12/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında İş Mahkemesi; Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibatlı faaliyet gösteren ve 667 sayılı KHK ile kapatılan İzmir Çalışanlar Kültür ve Dayanışma Derneğinde başvurucunun 22/1/2008 ve 4/5/2016 tarihleri arasında üyelik kaydı bulunduğunu, bu nedenle başvurucu hakkında terörle irtibatlı olduğuna dair şüphe oluştuğunu belirterek feshin geçerli olduğu kanaatine varmıştır.

6. Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 2/10/2020 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararında Bölge Adliye Mahkemesi İş Mahkemesi ile benzer değerlendirmelerde bulunmuştur.

7. Nihai karar başvurucuya 13/10/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 12/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; yasal çerçevede kurulmuş ve faaliyetine izin verilmiş bir derneğe belirli bir dönem üye olduğu gerekçesiyle iş sözleşmesine son verilmesi ve bir daha iş bulmakta zorlanması nedeniyle çalışma hakkı ile özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

9. Bakanlık görüşünde; somut olayda başvurucunun iş sözleşmesinin feshine ilişkin kararın OHAL döneminde alındığı ve bu nedenle yapılacak incelemede Anayasanın 15. maddesinin de dikkate alınmasının yararlı olacağı belirtilmiştir. Devamında Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının özü, bir derneğe üye olması nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkindir. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinde başvuru özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilecektir (benzer şekildeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

11. Bu bağlamda işveren ile çalışan arasındaki ilişkinin iki taraf açısından da belirli hak ve yükümlülükler öngören ve esasen güven ilişkisi üzerine kurulu iş sözleşmesiyle şekillendiği unutulmamalıdır. Somut uyuşmazlığın ilgili olduğu iş hukukunun dinamik bir niteliğinin olduğu, ayrıca iş ilişkilerinin genel kurallardan farklı, kendine özgü bazı hukuki kurallar içerdiği de dikkate alınmalıdır. Öte yandan işverenin yetki ve haklarının sınırsız olmadığı, çalışana tanınan temel hak ve özgürlüklerin somut olayda özel hayata saygı hakkının işyeri sınırları dâhilinde ve işçi/işveren ilişkileri bağlamında da korunduğu gözönünde bulundurulmalıdır (benzer değerlendirme için bkz. E.Ü, §§ 58, 59). Başvurucunun iş sözleşmesi, yasal olarak kurulmuş ve faaliyette bulunan ancak daha sonra FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen bir derneğe üye olduğu gerekçesiyle feshedilmiştir. Açıktır ki başvurucunun meslek hayatına önemli ölçüde tesiri olan söz konusu iş sözleşmesinin feshi tedbiri için öne sürülen gerekçeler onun özel hayatına ilişkin değildir. Bununla birlikte söz konusu tedbir ile başvurucunun belirli bir terör örgütüyle ilişkili olduğunun kabul edilmesininyakın çevresi üzerinde olumsuz etkileri olacağı gibi diğer kişilerle ilişki kurma ve geliştirme imkânı ile itibarı üzerinde de olumsuz etkileri olacaktır. Dahası başvurucu hakkında uygulanan tedbirin maddi bakımdan ortaya çıkan sonuçları yanında başvurucunun daha sonraki çalışma hayatını olumsuz yönde etkileme ihtimalinin olduğu da kabul edilmelidir. Sonuç olarak somut olayın şartlarında, gerekçesiyle birlikte ele alındığında iş sözleşmesinin feshedilmesinin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu durumun belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve başvurucunun bu başlık altındaki şikâyetlerinin bir bütün olarak Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 93-101; Ayla Demir İşat, §§ 102-104).

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Somut olayda başvurucu, bir derneğe üye olması nedeniyle iş sözleşmesine son verilmesinden şikâyetçidir. Her ne kadar başvurucu ile alt işveren arasında gerçekleştirilen ve özel hukuk hükümlerine tabi olan iş sözleşmesine 4857 sayılı Kanun gereği özel hukuk hükümleri uygulanacak ve ortaya çıkan uyuşmazlıklarda uyuşmazlığın iki özel hukuk kişisi arasında cereyan ettiğinin kabulüyle devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında bir inceleme söz konusu olacak idiyse de mevcut başvuruda olduğu gibi iş sözleşmesinin feshine bizzat kamu gücünün bir eylem veya işleminin (güvenlik ve arşiv soruşturması) gerekçe oluşturması durumunda sözleşmenin feshinde kamu gücünü kullanan idarenin doğrudan müdahalesinin bulunduğu dikkate alınarak başvurunun devletin negatif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki incelemeler için bkz. C.A. (3), § 104; Ayla Demir İşat, § 113).

14. Diğer yandan her ne kadar Bakanlık görüşünde başvurucunun iş sözleşmesinin feshine ilişkin kararın olağanüstü hâl (OHAL) döneminde ve bu dönemde çıkarılan bir düzenlemeye istinaden alınması nedeniyle yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınması gerektiği belirtilmiş ise de iş sözleşmesinin feshine dayanak olan güvenlik ve arşiv soruşturmasının 696 sayılı KHK'yla 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 23. madde kapsamında sürekli işçi kadrosuna atanmaya yönelik düzenleme kapsamında gerçekleştirildiği, ancak söz konusu düzenlemenin OHAL dönemini de aşar şekilde etki ve sonuçlar doğurduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak somut olayda Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında bir inceleme yapılamayacağı ve mevcut başvurunun Anayasa’nın olağan dönemde hak ve özgürlükleri sınırlama ve güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olan 13. maddesi bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

15. Başvurucunun iş sözleşmesi, üyesi olduğu dernek sebebiyle ve FETÖ/PDY ile iltisakı ve irtibatı olduğu gerekçesiyle feshedilmiştir. Dolayısıyla sözleşmenin feshine ilişkin alınan kararla başvurucunun özel hayatına saygı hakkına bir müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir.

16. 4857 sayılı Kanun'un 18. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

17. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum düzeninin gerekleri kavramı öncelikle ilgili hak yönünden getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve orantılı olmasını ifade etmektedir (AYM, E.2016/179, K.2017/176, 28/12/2017; Haluk Öktem [GK], B. No: 2014/13433, 13/10/2016, § 49; Erhun Öksüz [GK], B. No: 2014/12777, 13/10/2016 § 53; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 44; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § 35; C.A. (3), § 114).

18. Başvuru konusu olan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının ve bunu haklı göstermek için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığının tespit edilebilmesi amacıyla söz konusu müdahale davanın bütününe bakılarak değerlendirilecektir. Özel hayata saygı hakkına gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 20. maddesini ihlal edecektir (benzer yöndeki bir karar için bkz. Ata Türkeri, §§ 45, 47; Murat Deniz, B. No: 2014/5318, 21/9/2016, § 66; C.A. (3), § 117).

19. Somut olayda, Kurumda taşeron işçi olarak çalışan başvurucunun iş sözleşmesinin feshi, taşeron işçi olarak çalışmaktayken 696 sayılı KHK ile yapılan düzenlemeler sonucu kadroya geçiş başvurusunda bulunması ve akabinde gerçekleştirilen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanmasına dayanmaktadır. Hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda, FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle 667 sayılı KHK ile kapatılan bir dernekte başvurucunun üyeliğinin olduğu tespit edilmiş, akabinde başvurucunun kadroya geçişi yapılmamış, sözleşmesi de FETÖ/PDY ile irtibatı ve iltisakı olduğu gerekçesiyle feshedilmiştir.

20. Somut olaydaki feshin gerekçesi de devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen FETÖ/PDY ile irtibatı veya iltisakı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkinin ortadan kalkmasıdır. Başvurucudan duyulan şüphenin dayanağı, KHK ile kapatılan bir dernekte 2008-2016 yılları arasında başvurucunun üyeliğinin bulunmasıdır. Elbette işçilerin tabi oldukları iş sözleşmeleri gereğince tanımlı olan mesleklerini yapmalarının mutlak bir hak olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. İşverenlerin bünyesinde çalıştırdıkları işçilerin verimli şekilde iş görmeleri ve önceden belirlenmiş nesnel kurallara karşı sadakat göstermeleri konusunda beklenti içinde olmalarının haklı bir gerekliliğe dayandığını söylemek gerekir. Zira işin veriminin düşmesine veya işveren ile olan güven ilişkisinin ciddi şekilde zedelenmesine işçiden kaynaklanan nedenlerle yol açılan durumlarda işverenin menfaatinin etkileneceği açıktır. Dolayısıyla yasal düzenlemelerin ve işverenin belirlediği kurallar çerçevesinde devam eden iş ilişkisinin meşru nedenler ortaya çıktığında bozulması ve sona erdirilmesi olağan bir durumdur (C.A. (3), § 123).

21. Bu tür durumlarda başvurulabilecek tedbirlerden olan iş sözleşmesinin feshedilmesi konusunda Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı, iş ilişkisinin tek taraflı bir irade beyanıyla sonlandırılmasını yasaklamamaktadır. Ancak işveren tarafından hayata geçirilen iş ilişkisinin sona erdirilmesine ilişkin tedbirin zorunlu ve başvurulabilecek en son çare olarak nitelendirilebilmesi için yukarıda anılan hususların somut olarak ortaya konması ve bunun sonucunda işçinin işverenin menfaatine ve beklentilerine aykırı davrandığının belirlenmesi gerekir. Başka bir deyişle işverenin menfaatine zarar vermeyen nedenlerin zorunlu ve son çare olarak başvurulmuş tedbirler olarak kabul edilmesi mümkün değildir (C.A. (3), § 124).

22. Somut olayda başvurucu, anılan Derneğin yasal olarak kurulup faaliyet gösterdiğini, darbe teşebbüsü öncesinde de anılan Dernekteki üyeliğini sonlandırdığını belirtmiştir. Yargıtay FETÖ/PDY'ye üyelik suçundan mahkûmiyete dair birçok kararında yasal olarak kurulmuş sendika veya derneklere üyelik delilini de değerlendirmiştir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY'yle iltisaklı sendika, dernek ve diğer yasal örgütleri kurmaları, bunlara üye olmaları veya yönetim ve denetim kurullarında yer almaları tek başına kişilerin örgütün nihai amacını bildiğini, örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez (Bilal Celalettin Şaşmaz, B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 17, 18, 57). O hâlde FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle kapatılan bir dernekte -dernek kapatılmadan çok önce- başvurucunun üyeliğinin olması tek başına ve otomatik olarak işveren ile aralarındaki güven ilişkisinin zedelendiğini kabul etmek için yeterli bir neden değildir.

23. Mahkemeler kararlarında; başvurucunun FETÖ/PDY'ye müzahir bir derneğe, 22/1/2008 ve 4/5/2016 tarihleri arasında üyelik kaydının bulunduğu bilgisini vermelerine rağmen aktif olarak dernek faaliyetlerine katılıp katılmadığı, belirli bir dönemde gerçekleşen dernek üyeliğinin tek başına; başvurucunun sürekli işçi olarak görev yapmasını neden olumsuz olarak etkilediği, hangi sebeplerle iş sözleşmesine devam edilemeyeceği gibi hususları belirtmemiş ve başvurucunun dernek üyeliği nedeniyle işveren nezdinde oluşan şüphenin ciddi ve objektifliğine dair bir değerlendirme yapmamıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi C.A. (3) kararında da FETÖ/PDY'ye aidiyeti, bu örgütle iltisakı veya irtibatı belirlenen ve 667 sayılı KHK ile kapatılan dernekte denetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı tespit edilen kişinin iş sözleşmesinin feshedilmesinde, devlete sadakat bağının zayıfladığının işareti olan FETÖ/PDY ile irtibatlı veya iltisaklı olma olgusu yönünden işçi işveren arasındaki güven ilişkisini zedeleyen bir unsur olarak kabul edilmesine yönelik mahkeme kararlarının ilgili ve yeterli gerekçe içermesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır. Anılan kararda, FETÖ/PDY'ye müzahir dernek faaliyetlerine aktif olarak katılma durumunun tespit edilmiş olması nedeniyle yapılan feshin hukuken geçerli olduğu belirtilmiştir. (C.A. (3), §§ 131-134).

24. Anayasa Mahkemesi yasal olarak kurulmuş bir derneğe -söz konusu derneğin terör örgütü ile irtibatını ve iltisakını bildiği gösterilmeden- üye olmaları delil sayılarak kişilerin terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmalarını örgütlenme özgürlüğünün ihlali kabul etmektedir (diğer kararlar arasından bkz. Cihat Aydoğmuş, B. No: 2019/3078, 3/11/2022). Zira Anayasa Mahkemesinin birçok kararında vurguladığı gibi demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bileşenidir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 70-72). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi suç işlemek amacıyla kurulmuş, suçun odağı hâline gelmiş, bilhassa terör örgütlerinin amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren ve yasalar çerçevesinde kurulmuş örgütlerin de kanunlarla korunmuş menfaatlere karşı özel bir tehdit oluşturduklarına her zaman dikkati çekmiştir (Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, § 54).

25. O hâlde eldeki başvuruya benzer durumlarda yapılması gereken ilk iş, derneğin veya diğer herhangi bir sivil toplum örgütünün faaliyetlerinin ilişkide olduğu iddia edilen terör örgütüne yüklenebilir olup olmadığının somut delillere dayalı olarak tespit edilmesidir. Burada derneğin niteliğinin üyelerinin veya dernek çatısı altında bulunan diğer kişilerin iddia edilen terör örgütü ile olan bağları nedeniyle işledikleri suçlarla şekillenip şekillenmediğine bakılmalıdır (Cihat Aydoğmuş, § 27). Yapılması gereken ikinci iş ise söz konusu derneğe üyeliği nedeniyle hakkında müeyyide uygulanan kişilerin de derneğin ve derneğin irtibatlı olduğu iddia edilen terör örgütünün nihai amacını bildiğinin somut delillere dayalı olarak gösterilmesidir.

26. Öte yandan başvurucu hakkında terör örgütü ile bağlantılı olarak açılan herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma bulunmadığının da altı çizilmelidir. Derece mahkemeleri kararlarında yalnızca dernek üyeliğine ilişkin tespite yer verdikten sonra başvurucunun söz konusu üyeliğinin işveren nezdinde şüpheye neden olduğunu soyut olarak belirtmekle yetinmiştir. Üstelik başvurucunun dernek üyeliğinin iş sözleşmesinin feshinden çok önce sona erdirildiğine yönelik olarak da mahkemelerce bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.

27. Son olarak başvurucunun dernek üyeliği sebebiyle ve güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesini fesheden işverenin kendisinde oluşan şüpheyi gidermeye yönelik her türlü çabayı gösterdiğine dair bir bilgi de somut olayda mevcut değildir. Nitekim güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu gelen cevabi yazı üzerine işveren tarafından herhangi bir araştırma yapılmadığı, söz konusu üyeliğe dair başvurucunun savunmasının dahi alınmadığı görülmüştür. Derece mahkemelerinin kararlarında da bu hususlara yönelik herhangi bir gerekçe yer almamaktadır. Dolayısıyla derece mahkemeleri tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne aidiyeti, bu örgütle iltisakı veya irtibatı olduğu için işverenle güven ilişkisinin bozulduğunu gösteren ilgili ve yeterli gerekçelerin ortaya konulamadığı anlaşılmıştır.

28. Tüm bu değerlendirmeler ışığında başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı veya iltisaklı olduğunu ve bu nedenle işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin başvurucudan kaynaklı olarak zedelendiğini kabul eden derece mahkemesi kararlarının, müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı konusunda ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçeleri içermediği sonucuna varılmaktadır. Neticeten somut olaydaki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartını sağlamadığı anlaşılmaktadır.

29. Açıklanan gerekçelerle iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkları karara bağlayan derece mahkemelerince özel hayata saygı hakkına ilişkin olarak Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı, dolayısıyla anayasal güvencelerin korunması açısından devletin yükümlülüklerini yerine getirmediği anlaşıldığından başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

30. Başvurucu; bireysel başvuru formunda özel hayata saygı hakkının ihlali iddialarının yanında güvenlik soruşturmasına ilişkin evrakların gizli olduğu gerekçesiyle kendisine verilmediği ve bu nedenle yeterli savunma yapamadığı için adil yargılanma hakkının, hakkında herhangi bir soruşturma ve kovuşturma bulunmamasına rağmen terör örgütüyle irtibatlı kabul edilmesi nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mevcut başvuru yönünden özel hayata saygı hakkının ihlaline ve yeniden yargılama yapılmasına karar verildiği gözönüne alındığında ayrıca adil yargılanma hakkı yönünden inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

31. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

32. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

33. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 4. İş Mahkemesine (E.2018/226K.2019/761 sayılı dosya) GÖNDERİLMESİNE,

D.30.000 TL net manevi tazminatın başvurucuya ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 446,90 TL başvuru harcı ile 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.