TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Z. E. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/56667) |
|
Karar Tarihi: 13/2/2024 |
R.G. Tarih ve Sayı: 22/3/2024-32497 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Ayşenur TUNCER |
Başvurucu |
: |
|
Vekili |
: |
Av. Çiğdem SEVİMLİ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında önleyici tedbir kararı verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu ve eşi arasında Diyarbakır 2. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) 2021 yılında açılan boşanma davası, başvuru tarihi itibarıyla devam etmektedir. 27/5/2021 tarihinde başvurucu, eşi ve çocukları arasında tehdit, hakaret ve fiziksel şiddet içeren bir olay yaşanması sonrasında kolluk tarafından başvurucu lehine 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (b), (c) ve (d) bentleri uyarınca 120 gün süreyle geçerli olmak üzere tedbir kararı verilmiştir. Diyarbakır 1. Aile Mahkemesi 28/5/2021 tarihinde kolluk tarafından verilen tedbirleri onaylamıştır. Bu tedbirin süresinin sona ermesi üzerine 30/9/2021 tarihinde başvurucu; eşinin kendisine ve müşterek çocuklarına şiddet uyguladığını, şiddet tehlikesinin devam ettiğini, eşi ile arasında boşanma ve ceza davası bulunduğunu belirterek tekrar 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur. Talep dilekçesinde ayrıca yaşadığı şiddet nedeniyle kendisini tehlikede hissettiğini, defalarca aşağılandığını, çocuklarının şiddete maruz kalmasına ilişkin olarak devam eden soruşturma ve kovuşturma dosyalarını bildireceğini ifade etmiştir. Bunun yanında aleyhine tedbir uygulananın başvurucuya yönelik geçmiş dönemdeki davranışları ve uzaklaştırma süresince de aralıklı olarak rahatsız etmeye devam etmesi nedeniyle yeniden tedbir talep edildiği vurgulanmıştır. Mahkeme, şiddete ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı, uygulanan şiddetin veya şiddete uğrama ihtimalinin yaklaşık olarak ispatlanamadığı, bu nedenle önleyici tedbir uygulanamayacağı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine 1/10/2021 tarihinde karar vermiştir.
3. Başvurucu 1/10/2021 tarihli tedbir talebinin reddine dair karara (bkz. § 2) itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde; önleyici tedbir uygulanması için herhangi bir somut delil gerekmediği hâlde kendisi ve müşterek çocuğun aleyhine tedbir istenen hakkında müşteki oldukları dosyanın soruşturma evrakını sunduklarını belirtmiştir. Boşanmanın ilerleyen aşamalarında şikâyetçi olduğu diğer soruşturma dosyalarını da ibraz edebileceğini belirterek ayrıca fiziksel, psikolojik, ekonomik ve sözlü şiddete maruz kaldığını ileri sürmüştür. Diyarbakır 3. Aile Mahkemesi talep tarihine ilişkin yaklaşık ispata yarayacak bilgi ve belge sunulmadığı, uzaklaştırma sürecinde devam ettiği iddia olunan olaylar bakımından tedbirin ihlaline yönelik talepte bulunulabileceği gerekçesiyle 27/10/2021 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.
4. İlk tedbir kararının süresinin sona ermesinden sonra bireysel başvuru tarihine kadar başvurucu lehine 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir kararı verilmediği tespit edilmiştir.
5. Başvurucu, eşi ve çocukları arasında yaşanan 27/5/2021 tarihli olaya ilişkin olarak ayrıca Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesinde ceza yargılaması yapılmıştır. Yargılama sonucunda 12/9/2022 tarihli kararla başvurucunun eşinin başvurucuya yönelik eşe karşı kasten basit yaralama, hakaret ve tehdit suçlarını ve müşterek çocuğa yönelik kasten basit yaralama suçunu işlediği sabit görülmüştür. Başvurucunun eşi hakkında sayılan suçlardan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir.
6. Nihai karar 8/11/2021 tarihinde tebliğ edildikten sonra başvurucu 7/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
7. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
8. Başvurucu; lehine verilen tedbirin süresi dolduktan sonra yeniden tedbir talebinde bulunmasına rağmen derece mahkemelerince delil ve belge ibraz etmediği gerekçesiyle talebinin reddedildiğini ifade etmiştir. İtiraz dilekçesi ekinde soruşturma evrakını sunduğunu, ayrıca taraflar arasındaki ceza yargılaması ile boşanma davasının başvuru tarihi itibarıyla devam ettiğini vurgulamış; şiddete uğrama tehlikesi altında olduğu gözetilmeden tedbir taleplerinin reddine karar verilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ile somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki iddialarını yinelemiştir.
10. Başvurucunun bahse konu ihlal iddialarını münhasıran aile mahkemesi tarafından tedbir kararının verilmemesine dayandırdığı görülmüştür. Anayasa Mahkemesinin benzer konulardaki daha önceki kararları da dikkate alınarak başvurucunun tüm şikâyetleri Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir (Eylem Çetin Demir, B. No: 2014/2302, 9/11/2017, § 28; A.Z.Ö., B. No: 2014/546, 19/12/2017, § 60; Ö.T., B. No: 2015/16029, 19/2/2019, § 25; K.Ş., B. No: 2016/14613, 17/7/2019, § 32).
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Devletin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini gerektirir. Bununla birlikte anılan hakka etkili bir biçimde saygının sağlanmasını teminen devletin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da belirtilen haklara saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar. Ayrıca söz konusu saygının bir gereği olarak negatif ve pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi sırasında bireylerin anılan haklarını tam anlamıyla kullanabilmeleri için usule ilişkin etkili güvencelerden yararlandırılması da sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81; Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 31-34; Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235, 10/3/2016, § 90; E.G. [GK], B. No: 2014/12428, 13/10/2016, § 68; Semra Özel Üner, B. No: 2014/12009, 26/10/2016, § 35).
13. Başvurucunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik müdahalenin eşinden yani özel hukuk kişisinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla olayda devletin etkili bir hukuk sistemi kurma yönündeki pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediği bakımından bir inceleme yapılması gerekir. Kanun koyucu tarafından ihdas edilen 6284 sayılı Kanun ile devletin koruma yükümlülüğü kapsamında gerekli yasal altyapının oluşturulduğu görülmektedir. Bununla birlikte söz konusu yükümlülükler belirtilen düzenlemelerin hayata geçirilmesi ile tamamlanacağından yargı makamlarınca temel hak ve özgürlüklerin özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar incelenirken de gözönünde bulundurulması gereken usule ilişkin güvenceleri haiz olan bir yargılama yapılmalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Semra Özel Üner, §§ 35-40).
14. Somut olayda başvurucu ve F.E. arasında 2021 yılından itibaren boşanma davası ile birlikte süregelen ceza yargılaması bulunmaktadır. F.E. hakkında 27/5/2021 tarihinde yaşanan olay nedeniyle 12/9/2022 tarihli kararla eşine ve kızına karşı kasten yaralama, eşine karşı hakaret ve tehdit suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun şiddet tehlikesi içinde bulunduğu iddiasının belirli ve somut bir olayla sınırlı olmadığı anlaşılmıştır.
15. Mahkeme 1/10/2021 tarihli kararında her ne kadar şiddete ilişkin bilgi ve belge bulunmadığını, uygulanan şiddetin veya şiddete uğrama ihtimalinin yaklaşık olarak ispatlanamadığını gerekçe olarak göstermiş ise de 6284 sayılı Kanun'un 1. maddesinde öngörüldüğü üzere sadece şiddete uğrayan değil şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar da koruma kapsamındadır. Bu düzenleme gereği şiddete uğrama tehlikesinin devam edip etmediğinin Mahkemece araştırılarak anılan Kanun'da düzenlenen ve somut olaya uygun düşen bir tedbir alma zorunluluğunun öngörüldüğü söylenebilir. Buna rağmen Mahkemece başvurucunun şiddete uğrama riskinin ortadan kalkıp kalkmadığının araştırılmadığı, önceki tedbirin verilmesine ilişkin şartların değişip değişmediğinin kararda tartışılmadığı, ayrıca somut olaya uyabilecek mahiyette olan başka bir önleyici veya koruyucu tedbirin neden seçilmediğinin gerekçeleriyle açıklanmadığı görülmüştür. Bunun yanında devam eden yargılamalarda ileri sürülen hususlarla birlikte taraflar arasında husumetin devam edip etmediğine dair bir tespit de yapılmamıştır. Başvurucu ve eşi arasında tedbir talep edilen tarihte boşanma ve ceza davasının devam ettiği, ceza yargılamasının konusunun başvurucuya ve müşterek çocuğa uygulandığı iddia edilen fiziksel şiddet olduğu gözetildiğinde anılan kararda başvurucunun içinde bulunduğu şiddet tehlikesinin tedbir uygulanmasını gerektirmeyecek şekilde ortadan kalktığına dair ilgili ve yeterli gerekçenin ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirildiğinden söz edilemez.
16. Açıklanan gerekçelerle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
18. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Diyarbakır 2. Aile Mahkemesine (E.2021/423 D. İş, K.2021/426) GÖNDERİLMESİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Diyarbakır 3. Aile Mahkemesi (E.2021/149 D.İş, K.2021/147) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.