TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULAZİZ KANDEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/7611)

 

Karar Tarihi: 24/1/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 22/5/2024-32553

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

Abdulaziz KANDEMİR

Vekili

:

Av. İlhan ÖNGÖR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; konutu terk etmemeye ilişkin adli kontrol tedbirinin makul olmayan bir süre boyunca devam ettirilmesi, sözü edilen tedbirin kaldırılması veya değiştirilmesi yönündeki taleplerin geç değerlendirilmesi ve bu talepler hakkında verilen kararların geç bildirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, tedbirin bazı olağan sonuçları nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/2/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formuyla eklerine ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Güvenlik güçleri 2019 yılında, PKK’nın yöneticilerinden biri tarafından verilen bir talimatın bahsi geçen örgüte üye olup ceza infaz kurumunda hükümlü ya da tutuklu olarak bulunan kişilere açık görüşler yoluyla ulaştırılacağına dair istihbarat bilgisi elde etmiştir. Alınan bilgiye göre söz konusu talimat, tahliye olan örgüt mensuplarının örgütün dağ kadrolarına katılımlarının arttırılmasını sağlamak amacıyla ceza infaz kurumlarındaki örgütsel faaliyetlerin çoğaltılmasına ve bu konuda yeni bir yol haritası belirlenmesine yöneliktir.

6. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) konuyla ilgili bir soruşturma başlatmıştır. Bu soruşturmada silahlı terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle bir süre ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunduğu için başvurucu da yer almıştır.

7. İlgili sulh ceza hâkimliklerinden alınan kararlar çerçevesinde aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı şüphelilerin telekomünikasyon yoluyla kurduğu iletişimler tespit edilmiş, dinlenmiş ve kayda alınmıştır. Anılan işlemler nedeniyle düzenlenen tutanaklara göre;

i. Bir ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan A.A. 1/3/2020 tarihinde saat 10.21’de kardeşi Ab.A.nın telefonunu aramış ve Ab.A.nın telefonunun başvurucunun telefonuna yönlendirilmesiyle başvurucuyla konuşmuştur. Bu görüşmede A.A. özetle başvurucudan iki mahpusa bazı bilgisayar çıktılarını, bir başka mahpusa da Taş Köprü üzerinde çekilen bir fotoğrafı göndermesini istemiştir. Başvurucu A.A.ya Z. isimli kişiyle (Z.T.) R. isimli bir kişiye gitar yolladığından bahsetmiş ve A.A. ile bu konu hakkında bir süre konuşmuştur.

ii. Ar. isimli bir kişi 17/3/2020 tarihinde saat 18.39’da başvurucuyu telefonla aramıştır. Görüşmede başvurucunun ceza infaz kurumundan tanıdığı G.'ye ait dört beş defterin başvurucuda olduğundan, bazı mahpusların dosyalarının Ar.a yollandığından, dosyaların editörlük işlerinin yapılması lüzumundan, G.dekilerin bilgisayara aktarılmasına ilişkin gereklilikten, ayrıca fotokopi ve fotoğraf çekimi gibi hususlardan söz etmişlerdir.

8. Güvenlik güçleri; ceza infaz kurumunda mahpus olarak tutulan ve PKK üyesi olan kişilere, ceza infaz kurumunda örgütlenebilmeleri ve ideolojik eğitim alarak örgütten kopmamalarını sağlamak amacıyla örgütün dönemsel stratejilerini anlatan talimatlar gönderildiğini, bu talimatların çıplak gözle okunamayacak şekilde ve çok küçük puntolarla pelür (ince ve yarı saydam bir kâğıt türü) ya da pelüşler (bir yüzü uzun tüylü, yumuşak ve parlak, kadifeye benzer bir kumaş türü) üzerine bilgisayar aracılığıyla yazdırıldığını, elde edilen çıktıların Diyarbakır’da hazırlanarak 18 farklı spor ayakkabısı tabanına özel olarak yerleştirildiğini, sözü edilen spor ayakkabılarının farklı ceza infaz kurumlarındaki PKK/KCK silahlı terör örgütü adına eylem ve faaliyette bulunma suçlarından mahpus olanlara ulaştırılmak üzere 17/3/2020 tarihinde Diyarbakır’dan kargo ile Adana’ya gönderildiğini/gönderilmek istendiğini öğrenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda spor ayakkabıları ele geçirilmiştir.

9. Başsavcılığın talebi üzerine Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliği 27/3/2020 tarihinde, yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hariç olmak üzere müdafinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar vermiştir.

10. Başsavcılığın talebi üzerine Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliği 9/7/2020 tarihinde, aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı şüphelilerin ikamet ettiği konutlarda arama yapılmasına, bulunacak suç eşyalarına el konulmasına, şüphelilerin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına ve bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar vermiştir. Bu karara dayanılarak başvurucunun konutunda arama yapılmış ve başvurucunun cep telefonuna, hakkında bir sulh ceza hâkimliği kararı (Bu kararın içeriği tespit edilememiştir.) bulunan bir kitaba, dağıtılması veya satışa sunulması yasaklanan bir kitaba ve bir sabit disk sürücüsüne el konulmuştur. Güvenlik güçlerince el konulan eşyalar üzerinde yapılan incelemelere göre;

i. Başvurucunun cep telefonunda;

- Abdullah Öcalan, Şeyh Sait ve PKK/YPG yöneticilerinden S.M. ile F.A.Ş.nin fotoğrafları,

- Başvurucu ile Z.T.nin birlikte çekilmiş bir fotoğrafı,

- Haklarında soruşturma yürütülen Ab.K. ve M.K. ile ilgili olup kalemle yazılan bazı notların fotoğrafları yer almaktadır.

ii. Sabit disk sürücüsünün içinde terör örgütüne ait bazı bayrak, poster ve örgüt mensuplarına ilişkin görüntüler ile terör örgütünü ve/veya örgüt mensuplarını övücü nitelikte şarkı, marş ve şiirler bulunmaktadır.

11. Başsavcılığın talebi üzerine Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliği 10/7/2020 tarihinde, şüphelilerin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hariç olmak üzere müdafinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar vermiştir.

12. Başsavcılığın talimatı uyarınca gözaltına alınan başvurucu, sulh ceza hâkimliğinden alınan gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin karar çerçevesinde 17/7/2020 tarihine kadar gözaltında tutulmuştur.

13. Hakkında soruşturma yürütülenlerden M.Ş.A. kollukça alınan 15/7/2020 tarihli ifadesinde; altı yedi ay kadar önce işyerine gelen Z.T. ile biri erkek, diğeri kadın iki kişinin ceza infaz kurumunda mahpus olarak tutulan G.A.nın arkadaşı olduğunu söylediğini, bu görüşmeden 20-25 gün kadar sonra Z.T.nin daha önce de yanında getirdiği erkek şahısla işyerine yeniden geldiğini, bu kişilerin mahpus G.A.ya teslim edilmek üzere bir çift spor ayakkabısı ayarladığını söyleyerek kendisine spor ayakkabısını teslim edip edemeyeceğini sorduğunu söylemiştir. Başvurucunun fotoğrafını gören M.Ş.A., işyerine iki kez Z.T. ile gelen kişinin başvurucu olduğunu ifade etmiştir.

14. Başvurucu, müdafii huzurunda alınan kolluk ifadesinde kendisine isnat edilen suçlamayı kabul etmemiş ve arkadaşı A.A. ile telefonda görüşebilmek için A.A.nın annesinden A.A.nın aradığı telefonu kendi telefonuna yönlendirmesini istediğini, yönlendirme sayesinde A.A. ile iki kez konuştuğunu, telefon görüşmelerinin anı çalışmaları ile öykü veya romanların bilgisayara aktarılması ve basılmasıyla ilgili olduğunu söylemiştir. Kolluk görevlileri sulh ceza hâkimliğinden alınan karara istinaden teknik araçlarla izlenen P.A. ile bir erkek şahsa ait bazı fotoğrafları gösterip P.A. ile olan örgütsel ilişkisinin ne olduğunu sorunca başvurucu; fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığını, fotoğraftaki kadını da tanımadığını beyan etmiştir. Başvurucu, ifadesinin devamında aramada ele geçirilen kitapların kendisine ait olmadığını ve M.Ş.A.yı tanımadığını savunmuştur. Başvurucunun beyanına göre cep telefonunda ve sabit disk sürücüsünde tespit edilen ve kolluk görevlilerince suç unsuru olduğu değerlendirilen şeylerle kendisinin bir ilgisi yoktur.

15. Başsavcılık 17/7/2020 tarihinde, aralarında başvurucunun da bulunduğu altı şüphelinin tutuklanması için sulh ceza hâkimliğinden talepte bulunmuştur. Talepte özellikle başvurucudan ele geçirilen telefon ile sabit disk sürücüsünün içeriğine, M.Ş.A.nın beyanlarına, arama sırasında ele geçen kitaplara ve başvurucunun telefon yönlendirmesi yoluyla yaptığı telefon görüşmelerine dikkat çekmiştir. Söz konusu talebe göre;

i. Başvurucuya da gösterilen fotoğrafları görünce P.A., fotoğraftaki erkek şahsın başvurucu olduğunu söylemiştir.

ii. Başvurucu, örgüt içindeki Zindan Komitesi isimli yapıda bölgeler sorumlusu olarak görev yapan Z.T.ye bağlı şekilde faaliyette bulunmaktadır.

16. Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı gün yaptığı sorgunun sonunda başvurucunun tutuklanması yönündeki talebi reddetmiş ancak başvurucunun adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemeye ve yurt dışına çıkamamaya ilişkin yükümlülüklere tabi tutulmasına karar vermiştir. Karara göre suç vasfının değişme ihtimali bulunmaktadır, başvurucu sabit ikametgâh sahibidir, kaçma şüphesini uyandıran olgular yoktur, deliller büyük ölçüde toplamıştır ve delillerin karartılacağına dair şüphe bulunmamaktadır. Bu sebeple tutuklama tedbirine başvurmak ölçüsüz olacaktır.

17. Başsavcılığın anılan karara yönelik itirazı, Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir.

18. Başvurucu, müdafii aracılığıyla 21/8/2020 tarihinde konutunu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğünün kaldırılmasını ya da bir başka yükümlülükle değiştirilmesini talep etmiştir. Bu talep, Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğince soruşturmanın devam ettiği gerekçesiyle 9/9/2020 tarihinde itiraz kanun yolu açık olmak üzere reddedilmiştir.

19. Başvurucu, müdafii aracılığıyla 26/10/2020 tarihinde konutunu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğünün kaldırılması veya bir başka yükümlülükle değiştirilmesi için yeni bir talepte bulunmuştur. Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği, soruşturmanın devam ettiği gerekçesiyle 27/11/2020 tarihinde itiraz kanun yolu açık olmak üzere başvurucunun itirazının reddine ve adli kontrol tedbirinin uygulanmasının devamına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 “...[Ş]üpheli Abdulaziz KANDEMİR hakkında Adana 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 17/07/2020 tarih ve 2020/421 Sorgu sayılı kararı ile adli kontrol kararı altına alınmasına yönelik karara karşı şüpheli [müdafii] tarafından 26/10/2020 havale tarihli dilekçe ile itiraz edildiği, itiraz dilekçesi ve ekindeki dosya, Ceza Muhakemesi Kanununun 268. maddesi gereğince itirazın değerlendirilmesi bakımından Hakimliğimize gönderilmiş olmakla;

İtiraz dilekçesi ve ekindeki dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1- Şüpheliye yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, tutuklamadan beklenen amaca adli kontrol tedbirleri ile ulaşılabilecek olması kanaatinin oluşması, kanunda öngörülen cezanın nevi ve miktarı, mevcut delil durumuna göre Ceza Muhakemesi Kanununun 109. maddesi gereğince adli kontrol altına alınmasına karar verildiği, soruşturmanın henüz tamamlanmamış olması da dikkate alınarak vaki İTİRAZIN REDDİNE, şüpheli hakkında uygulanan ADLİ KONTROL KARARININ DEVAMINA ... [karar verildi.]

20. Başvurucu, konutunu terk etmemesine ilişkin yükümlülüğün kaldırılmasına veya bir başka yükümlülükle değiştirilmesine ilişkin talebini 30/11/2020 tarihinde müdafii aracılığıyla yinelemiştir. Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliği, adli kontrol kararının gerekçelerinde herhangi bir değişiklik olmadığı gerekçesiyle 28/12/2020 tarihinde itiraz kanun yolu açık olmak üzere başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 “...[Ş]üpheli Abdulaziz KANDEMİR hakkında Adana 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 17/07/2020 tarih ve 2020/421 sorgu sayılı dosyasından verilen adli kontrol kararına şüpheli müdafii Av. İlhan ÖNGÖR tarafından 30/11/2020 havale tarihli dilekçe ile adli kontrol tedbirinin kaldırılması talep edilmekle, talep dilekçesi ve ekindeki dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 268. maddesi gereğince itirazen incelenmek üzere 28/12/2020 tarihinde hakimliğimize gönderilmiş olmakla itiraz dilekçesi ve ekindeki soruşturma dosyası incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1) Soruşturma dosyasının incelenmesinde; Adana 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 17/07/2020 tarih ve 2020/421 sorgu sayılı adli kontrol kararının usul ve yasaya uygun olduğu, kararda düzeltilecek herhangi bir husus bulunmadığı, şüpheli hakkında verilen adli kontrol kararının gerekçelerinde herhangi bir değişiklik olmadığı değerlendirilmekle itiraz eden tarafından yapılan adli kontrol tedbiri kararının kaldırılması talebinin REDDİNE ... [karar verildi.]

21. 27/11/2020 ve 28/12/2020 tarihli kararları başvurucu müdafii 18/1/2021 tarihinde Elektronik Tebligat Sistemi aracılığıyla öğrenmiştir.

22. Başvurucu 19/1/2021 tarihinde müdafii aracılığıyla anılan karara Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliği nezdinde itiraz etmiştir. Yaptığı itirazda başvurucu 26/10/2020 ve 30/11/2020 tarihli talepleri hakkında verilen kararların müdafiine 18/1/2021 tarihinde tebliğ edilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini zira geç haberdar olduğu için sözü edilen kararlara karşı daha evvel itiraz edemediğini, aradan geçen süre dikkate alındığında adli kontrol tedbirinden beklenen faydanın elde edildiğini, soruşturmanın ne zaman biteceğinin belli olmadığını ve taleplerinin reddine dair kararlarda yeterli ve ilgili gerekçe bulunmadığını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca tabi tutulduğu yükümlülük nedeniyle konutunu terk edemediği için çalışma hakkının ihlal edildiğini ve adli kontrol kararıyla özel hayatı ile aile hayatına müdahale edildiğini öne sürmüştür.

23. Başvurucunun itirazını inceleyen Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliği, adli kontrol kararının gerekçelerinde herhangi bir değişiklik olmadığı gerekçesiyle 21/1/2021 tarihinde itiraz kanun yolu açık olmak üzere başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 “...[Ş]üpheli ABDULAZİZ KANDEMİR hakkında verilen Adana 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 17/07/2020 tarih ve 2020/421 sorgu sayılı adli kontrol kararına şüpheli müdafii Av.İlhan Öngör tarafından 19/01/2021 havale tarihli dilekçe ile itiraz edilmiş olmakla dosya hakimliğimize gönderilmiş olmakla, itiraz dilekçesi ve ekindeki soruşturma dosyası incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Tüm soruşturma dosyasının incelenmesinde; Adana 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 17/07/2020 tarih ve 2020/421 sorgu sayılı adli kontrol kararının usul ve yasaya uygun olduğu, düzeltilecek herhangi bir husus bulunmadığı, şüpheli hakkında verilen adli kontrol kararının gerekçelerinde herhangi bir değişiklik olmaması da dikkate alınarak itiraz eden tarafından yapılan adli kontrol kaldırma talebinin reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Şüpheli müdafii tarafından yapılan itirazın REDDİNE ... [karar verildi.]

24. Başvurucu 1/2/2021 tarihinde müdafii aracılığıyla Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliğine verdiği bir dilekçe ile 19/1/2021 tarihli itiraz hakkında Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğince ve kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği için 19/1/2021 tarihli dilekçesinin Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğince değerlendirilmesini istemiştir.

25. Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği, kararda isabetsizlik bulunmadığı için 8/2/2021 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

“...[Ş]üpheli hakkında Adana 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 21/01/2021 tarih ve 2021/544 Sorgu sayılı kararı ile adli kontrol altına alınmasına yönelik karara karşı şüpheli müdafii Av. İlhan ÖNGÖR tarafından havale 01/02/2021 tarihli dilekçe ile itiraz edildiği, itiraz dilekçesi ve ekindeki dosya, Ceza Muhakemesi Kanununun 268'inci maddesi gereğince itirazın değerlendirilmesi bakımından Hakimliğimize gönderilmiş olmakla;

İtiraz dilekçesi ve ekindeki dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1-Adana 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 21/01/2021 tarih ve 2021/544 sorgu sayılı kararı doğrultusunda Ceza Muhakemesi Kanununun 109'uncu maddesi gereğince uygulanan adli kontrol tedbirinin, kanunda öngörülen cezanın nevi ve miktarı, mevcut delil durumuna göre usul ve yasaya uygun olduğu, karar gerekçesinde isabetsizlik görülmediği anlaşıldığından;

Şüpheli müdafiinin İTİRAZININ REDDİNE ... [karar verildi.]

26. Anılan kararı başvurucu 11/2/2021 tarihinde öğrenmiş; başvurucu 18/2/2021 tarihinde başvuruda bulunmuştur.

27. Başvurucu, müdafii aracılığıyla 2/8/2021 tarihinde konutunu terk etmemesine ilişkin yükümlülüğünün kaldırılmasını ya da bir başka yükümlülükle değiştirilmesini talep etmiştir.

28. Adana 3. Sulh Ceza Hâkimliği 3/8/2021 tarihinde; konutun terk edilmemesine ilişkin yükümlülüğü, hâkim tarafından belirlenen yerlere belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmaya ilişkin yükümlülükle değiştirmiştir.

29. Başsavcılığın talebi üzerine kolluk görevlilerince yapılan araştırmalar sonucunda düzenlenen 22/4/2022 tarihli tutanağa göre terör örgütü üyesi olma suçu nedeniyle haklarında soruşturma yürütülen ve etkin pişmanlık gösteren kişilerin verdikleri ifadelerde başvurucunun isminin geçtiğine dair bilgi ve belge bulunmamaktadır.

30. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturma henüz sonuçlandırılmamıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

31. İlgili hukuk için bkz. Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 36-39, 43, 44-52.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Anayasa Mahkemesinin 24/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

33. Başvurucu; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, serbest dolaşım hakkının ve adil yargılanma hakkına ilişkin bazı güvencelerin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bu iddiası kapsamında başvurucu özetle şu hususlardan yakınmıştır:

i. Konutu terk etmemesine ilişkin yükümlülüğün sekiz aydır devam ettirilmesinin yasal dayanağı yoktur. Soruşturma henüz sonuçlanmadığı için yükümlülüğünün sona ereceği tarih de öngörülebilir değildir. Ayrıca henüz mahkûm edilmediği ve konutunu terk etmemesine ilişkin yükümlülüğü ihlal etmediği dikkate alındığında adli kontrol tedbirinden beklenen fayda gerçekleşmiştir. Bu nedenle konutu terk etmemesine ilişkin yükümlülüğün devam ettirilmesi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalidir.

ii. 26/10/2020 ve 30/11/2020 tarihli talepleri hakkında geç karar verilmiş ve verilen kararlar geç tebliğ edilmiştir. Dahası 19/1/2021 tarihli itirazı hakkında Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğince ve kesin olmak üzere karar verilmesi gerekirken itirazı Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliğince değerlendirilmiştir. Üstelik 28/12/2020 tarihli karara itiraz etmesine rağmen 17/7/2020 tarihli karara itiraz etmiş gibi değerlendirme yapılmıştır. 1/2/2021 tarihinde Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliğine verdiği bir dilekçe ile 19/1/2021 tarihli itirazı hakkında Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğince ve kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği için 19/1/2021 tarihli dilekçesinin Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğince değerlendirilmesini istemesine rağmen dilekçesi itiraz incelemesi için Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmiştir. Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği de ilgili ve yeterli olmayan bir gerekçeyle itirazının reddine karar vermiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiştir.

iii. Talepleri hakkında verilen kararlar adli kontrol tedbirinin neden devam etmesi gerektiği yönünde ilgili ve yeterli gerekçe içermemektedir. 1/2/2021 tarihli dilekçede yer alan kararların hiçbiri Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/2/2021 tarihli kararında tartışılmamıştır. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı ihlal edilmiştir.

iv. Konutunu terk etmemesine ilişkin yükümlülük serbest dolaşım hakkını ihlal etmektedir.

34. Bakanlık görüşünde, ilgili ulusal hukuka ilişkin bazı bilgiler ile Anayasa Mahkemesinin konuya temas eden bazı kararları belirtilmiştir.

35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında önceki ihlal iddialarına ek olarak başvuruya konu yargısal süreçte verilen kararlarda suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının irdelenmediğini hatta 17/7/2020 tarihli kararda tutuklama nedeninin bulunmadığının açıkça kabul edildiğini ve taleplerinin reddine ilişkin kararlarda diğer adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını da ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Hukuki Vasıflandırma Yönünden

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvuru formunda ve başvurucunun Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında dile getirdiği iddialar özünde Anayasa’nın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını güvence altına alan 19. maddesinin tutuklamanın hukukiliği ile ilgili üçüncü fıkrasının, tutuklu kişilerin serbest bırakılmayı isteme hakları ile makul sürede yargılanmayı isteme haklarını teminat altına alan yedinci fıkrasının ve hürriyeti kısıtlanan kişilerin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma haklarını güvenceye bağlayan sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine yöneliktir. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin Esra Özkan Özakça kararında kişilerin adli kontrol tedbiri kapsamında konutu terk etmeme şeklindeki yükümlülüğe tabi tutulmasının -anılan yükümlülüğün kişilerin fiziksel özgürlüğü üzerindeki etkisi, tedbirin uygulanma şekli ve yükümlülüğün hareket serbestîsi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat hürriyetine nazaran oldukça ileri bir boyutta olması gözetilerek- kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği değerlendirilmiştir (anılan kararda bkz. §§ 68-76). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

37. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” kenar başlıklı 19. maddesinin birinci, üçüncü, yedinci ve sekizinci fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir...

...

Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.

Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”

b. İncelemenin Kapsamı Yönünden

38. Başvurucu, Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğe tabi tutulmasına ilişkin 17/7/2020 tarihli kararına itiraz etmemiş ve başvuru formunda ileri sürmemesine rağmen Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında bahsi geçen yükümlülüğün hukuki olmadığını öne sürmüştür. Bu nedenle ilk kez Bakanlık görüşüne karşı beyanda ortaya atılan ve Bakanlık görüşünde belirtilen hususlara cevap vermenin ötesine geçen, adli kontrol tedbirinin hukuki olmadığına ilişkin iddia hakkında değerlendirme yapılamayacaktır. Başvurucunun diğer iddiaları Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları kapsamında incelenecektir.

c. Kabul Edilebilirlik Yönünden

39. Anayasa Mahkemesi E.Y. ([GK], B. No: 2018/10482, 14/12/2022, §§ 48, 49) başvurusunda adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemesi yönünde yükümlülüğe tabi tutulan kişilerin söz konusu tedbirin haksız olduğu iddiasıyla tazminat isteyebilecekleri etkili bir hukuki yol bulunmadığını tespit ederek Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu sebeple inceleme tarihinden önce başvuruya konu adli kontrol tedbiri sonlanmış olsa da başvurucunun 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. vd. maddelerine dayanarak tazminat talebiyle dava açmaması, başvuru yollarının tüketilmemesi noktasında bir eksiklik değildir. Ayrıca başvuruda diğer kabul edilebilirlik ölçütleri yönünden bir noksanlık saptanmamıştır. O hâlde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Esas Yönünden

i. Anayasa’nın 19. Maddesinin Yedinci Fıkrasının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 (1) Genel İlkeler

40. Kişinin konutunu terk etmemesi yükümlülüğüne tabi tutularak adli kontrol altına alınması, kişi hürriyeti ve güvenliğine hakkına yapılan bir müdahaledir ve tutuklama tedbirine seçenektir. Bu nedenle tutuklanan kişiler yönünden Anayasa’nın 19. maddesinde var olan güvenceler sözü edilen adli kontrol tedbirine tabi tutulan kişiler için de geçerlidir (bazı farklarla birlikte bkz. Esra Özkan Özakça, § 78). O hâlde bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında adli kontrol altına alınarak konutunu terk etmemek yükümlülüğüne tabi tutulan kişiler, Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca makul sürede yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahiptir (tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme için bkz. Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, § 66). Anılan hakların ihlal edildiğine ilişkin iddiaların incelenmesinde dikkate alınması gereken hususlar şunlardır:

i. Hürriyeti kısıtlanarak yargılanan kişinin yargılamanın makul sürede bitirilmesindeki menfaati, işin doğası gereği diğerlerine göre daha fazladır. Bu sebeple Cumhuriyet başsavcılıkları ile hâkimlikler ve mahkemeler, bahsi geçen adli kontrol tedbirine tabi tutulan kişilerle ilgili soruşturma ve kovuşturma süreçlerini makul bir hızla sonuçlandırma konusunda gerekli özeni göstermelidir (tutuklu kişiler yönünden yapılan benzer değerlendirme için bkz. Halas Aslan, §§ 68-71).

ii. Adli kontrol tedbirinin uygulanma süresinin makul olup olmadığı her başvurunun kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Yapılacak hesaplamada sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan adli kontrol tedbirine tabi tutulduğu durumlarda ise adli kontrol tedbirinin uygulanmaya başlandığı tarihtir. Sürenin sonu ise kural olarak adli kontrol tedbirinin sona erdiği ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme için Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §§ 61, 66).

iii. Adli kontrol tedbirinin uygulanma süresinin makullüğü, adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına yönelik talepler hakkında verilen kararlar veya tedbirin devam ettirilmesine ilişkin kararların gerekçeleri üzerinden tespit edilebilir. Bu sebeple adli kontrol tedbirinin uygulanmasına devam edilmesi sonucunu doğuran kararların gerekçelerinde kişinin suçluluğu hakkındaki kuvvetli belirti ve kişinin konutun terk edilmemesi yükümlülüğüne tabi tutulmasının amacı (kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önleme) ile ölçülülüğü (diğer adli kontrol yükümlülüklerinin ulaşılmak istenen meşru amaç bakımından yetersiz olması) ortaya konulmalıdır (tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme için Halas Aslan, §§ 74, 75)

iv. Adli kontrol tedbirinin ilk kez değerlendirildiği vakitte kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu tüm delilleriyle birlikte ortaya koymak her zaman mümkün olamasa da belirli bir süre geçtikten sonraki adli kontrol tedbirinin devam ettirilmesine ilişkin kararlarda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu somut olgularla açıklanmalıdır(tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme için bkz. Halas Aslan, § 76). Ayrıca bu tedbire başvurulmasının amacının soyut olarak belirtilmesi yeterli değildir (tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme için bkz. Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 70).

v. Tedbirin uzun süre uygulandığı veya tedbirin uygulanmasında makul sürenin aşıldığı şikâyetiyle yapılan bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin görevi, başvurucuyu konutunu terk etmemesi yükümlülüğüne tabi tutan karar ile bu yükümlüğünün devam etmesi sonucunu doğuran kararlarda açıklanan gerekçeleri inceleyerek bu gerekçelerin somut olayın özelliklerine göre ilgili ve yeterli olup olmadığını ve özen yükümlülüğüne uyulup uyulmadığını değerlendirmektir. (tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme için bkz. Halas Aslan, § 82).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

41. Başvurucu, Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/7/2020 tarihli kararıyla adli kontrol tedbiri kapsamında konutu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğe tabi tutulmuş ve anılan yükümlülük 3/8/2021 tarihinde hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmaya ilişkin yükümlülükle değiştirilmesine kadar sürmüştür. Buna göre başvurucu 17/7/2020-3/8/2021 tarihleri arasında 1 yıl 17 gün süreyle bir suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılmıştır.

42. Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği, tutuklamanın ölçülülük ilkesine uygun düşmeyeceği gerekçesiyle Başsavcılığın tutuklama talebini reddedip başvurucunun adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemesine ilişkin yükümlülüğe tabi tutulmasına karar vermiş; başvurucunun talepleri de soruşturmanın devam etmesi, mevcut delil durumu veya adli kontrol kararına ilişkin kararın gerekçesinde bir değişiklik olmaması nedeniyle reddedilmiştir (bkz. §§ 19, 20, 23, 25). Bu durumda suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin varlığının başvurucunun taleplerini reddeden ve adli kontrol tedbirini devam ettiren sulh ceza hâkimliklerince en azından zımnen ve özü itibarıyla kabul edildiği söylenebilir. Başvurucunun konutunda yapılan aramada ele geçirilen telefon ile sabit disk sürücüsünün içeriği ve M.Ş.A.nın ifadesi (bkz. §§ 10, 13) dikkate alındığında somut olayda kuvvetli belirti bulunduğu yönündeki hâkimlik kararlarındaki kabuller ilgili ve yeterli gerekçe içermektedir.

43. Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği 17/7/2020 tarihli kararında kaçma şüphesini uyandıran olguların ve delillerin karartılacağına dair şüphenin bulunmadığını belirtmesine rağmen başvurucunun adli kontrol tedbiri kapsamında konutunu terk etmemesine ilişkin yükümlülüğe tabi tutulmasına karar vermiştir (bkz. § 16). Başvurucunun taleplerini değerlendiren sulh ceza hâkimlikleri ise konutun terk edilmemesi yükümlülüğüne tabi tutulmasının amacı (kaçma ya da delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önleme) ile ilgili bir değerlendirme yapmamıştır. Oysa konutun terk edilmemesine ilişkin yükümlülüğü içeren adli kontrol tedbiri tutuklamaya seçenek bir koruma tedbiri olduğu için bu tedbire ancak hakkında tedbir uygulanacak kişinin kaçmasını ya da delilleri yok etmesini veya değiştirmesini önlemek amacıyla başvurulabilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Esra Özkan Özakça, § 80). Şu hâlde başvurucunun taleplerinin reddine ve başvurucuya yüklenen yükümlülüğün devam ettirilmesine ilişkin kararlar, konutun terk edilmemesi yükümlülüğüne tabi tutulmasının amacı yönünden herhangi bir gerekçe içermemektedir. Bu sebeple başvuruya konu adli kontrol tedbirinin tutulma nedenine ilişkin bir gerekçe sunulmadan 1 yıl 17 gün süreyle uygulandığı sonucuna varılmıştır.

44. Varılan sonuç dikkate alınarak başvurucunun tabi tutulduğu adli kontrol tedbirinin ölçülülüğü ve buna ilişkin soruşturma sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği yönünden ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

45. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

ii. Anayasa’nın 19. Maddesinin Sekizinci Fıkrasının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 (1) Genel İlkeler

46. Daha önce de ifade edildiği gibi tutuklanan kişiler yönünden Anayasa’nın 19. maddesinde var olangüvenceler sözü edilen adli kontrol tedbirine tabi tutulan kişiler için de geçerlidir. Dolayısıyla bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında adli kontrol altına alınarak konutunu terk etmeme yükümlülüğüne tabi tutulan kişiler, Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Bu hak kapsamında yapılan başvuru hakkındaki kararın kısa sürede alınıp alınmadığı somut olayın özel koşullarına göre değerlendirilir. Değerlendirmede yargı mercilerinin gösterdiği özen, tutulan kişinin tutumlarının gecikmeye sebebiyet verip vermediği ve gecikmenin resmî makamların sorumluluğunda olup olmadığı gibi hususlar dikkate alınır (tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme için bkz. Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, B. No: 2013/4128, 18/11/2015, § 71).

47. “Kısa sürede” ibaresi, sözü edilen adli kontrol tedbirinin hukukiliğine karşı yaptığı itirazın mümkün olan en kısa sürede karara bağlanması yanında verilen kararın bu kısa süre içinde tebliğ edilmesini de gerektirmektedir. Bu sebeple itirazın kısa sürede karara bağlanması güvencesine uygun hareket edilip edilmediği değerlendirilirken yetkili mercilere başvuru yapılan tarihten başvuruya ilişkin verilen kararın başvurucuya veya temsilcisine tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre dikkate alınır (tutuklama tedbiri yönünden yapılan benzer değerlendirme içinbkz. H.G., B. No: 2017/14716, 29/5/2019, §§ 53, 54).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

48. Anayasa Mahkemesi kısa süre bağlamında somut bir süre telaffuz etme gereği duymamış ancak Ulaş Kaya ve Adnan Ataman kararında başvurucuların itiraz merciinin kararından kırk bir gün sonra haberdar olmalarının, H.G. kararında ise başvurucunun itirazının itirazdan kırk iki gün sonra karara bağlanmasının ve başvurucunun karar sonucunu kırk dört gün sonra öğrenmesinin Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasıyla bağdaşmadığını kabul etmiştir (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, § 75; H.G., § 61).

49. Somut olayda başvurucunun 26/10/2020 tarihli talebi talepten sonraki 32. gün (27/11/2020), 30/11/2020 tarihli talebi ise talepten sonraki 28. gün (28/12/2020) karara bağlanmıştır (bkz. §§ 19, 20). Sözü edilen kararları başvurucu müdafii ancak 18/1/2021 tarihinde Elektronik Tebligat Sistemi aracılığıyla öğrenebilmiştir (bkz. § 21). Dolayısıyla başvurucu müdafii 26/10/2020 tarihli talebin sonucunu talepten sonraki 84. gün 30/11/2020 tarihli talebin sonucunu ise talepten sonraki 49. gün öğrenmiştir. Gerek taleplerin karara bağlanma sürelerinin gerek başvurucu müdafiinin taleplerin sonucu hakkında bilgilendirilme sürelerinin Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen kısa sürede karar verme zorunluluğuna uygun düşmediği açıktır.

50. Yapılan tespit gözetilerek 19/1/2021 tarihli talebin talebi incelemeye yetkili hâkimlikçe incelenmediğine ilişkin şikâyet hakkında değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

51. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası yönünden ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

52. Başvurucu; tabi tutulduğu yükümlülük dolayısıyla çektiği elem ve acı nedeniyle kötü muamele yasağının, evden çıkamadığı için çalışamaması, sevinçlerini veya üzüntülerini paylaşmak için yakınları ile arkadaşlarının yanında olamaması ve konutunu terk edememesine ilişkin yükümlülüğün yarattığı mağduriyet ile söz konusu yükümlülük nedeniyle toplumda oluşan bakış açısının ruh dünyasında meydana getirdiği etki nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile bu hak çerçevesinde çalışma hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

53. Başvurucunun bütün iddiaları dile getirilme biçimleri dikkate alınarak özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

54. Başvuruda değerlendirilmesi gereken ilk husus, başvuruya konu edilen adli kontrol tedbirinin başvurucu açısından Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki güvenceleri harekete geçirecek ağırlıkta olup olmadığıdır. Söz konusu ağırlık olayın tüm koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede müdahalenin yoğunluğu, süresi, fiziksel ve ruhsal etkisi dikkate alınmalı; hürriyeti bağlayıcı tedbir gereğince tedbirin muhatapları tarafından katlanılması mümkün ve muhtemel görülen etki ve rahatsızlıklara oranla başvurucu açısından nasıl bir çekilmezliğin oluştuğu ya da oluşma ihtimalinin bulunduğu hususu gözönünde tutulmalıdır. Bu bağlamda aranan ağırlık eşiği, söz konusu alana ilişkin incelenebilir bir sorunun bulunup bulunmadığının belirlenebilmesi açısından önemli bir kriterdir.

55. Başvurucunun aile bireyleriyle ve arkadaşlarıyla istediği şekilde görüşememesi, bir işte çalışamaması, belirli bir süre boyunca kısıtlı bir alanda bulunmak zorunda bırakılması ya da tabi tutulduğu adli kontrol tedbirinin başvurucuda meydana getirdiği etki konutun terk edilmemesine ilişkin adli kontrol tedbirinin bir sonucu olarak katlanılması gereken mümkün ve muhtemel sonuçlardır. Bu çerçevede kanuni dayanağı bulunan ve muhatapları tarafından katlanılması mümkün ve muhtemel görülen etki ve rahatsızlıkların başvurucu açısından çekilmez bir durum oluşturmaktan uzak olduğu anlaşılmış ve başvuruda Anayasa’nın 20. maddesi bağlamında incelenebilecek mahiyette bir müdahalenin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Şu hâlde başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyeti açıkça dayanaktan yoksundur. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesine göre Anayasa Mahkemesi açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verebilir.

56. Açıklanan gerekçelerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

57. Başvurucu, ihlal tespiti yanında 25.000 TL maddi tazminat ile 70.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

58. Başvuruda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları yönünden ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun tabi tutulduğu konutunu terk etmemeye ilişkin yükümlülüğü bireysel başvurunun incelenmesinden önce kaldırıldığı için ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için tazminat ödenmesi dışında yapılması gereken bir husus bulunmamaktadır. Bu nedenle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 70.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmelidir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası yönünden ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 70.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 18.800 TL vekâlet ücretinden ibaret yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği (D.İş. 2020/5208) ile Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliğine (D.İş. 2020/7264) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.