TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ASİYE KOVANCI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/25700)

 

Karar Tarihi: 6/3/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ayşenur TUNCER

Başvurucu

:

Asiye KOVANCI

Vekili

:

Av. Mustafa KAMALAK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, müşterek çocuğun yurt dışında bulunan mutat meskenine iade edilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan başvurucu ile Avusturya vatandaşı R.K.nın 2016 yılında yaptıkları evliliklerinden 28/7/2017 tarihinde Avusturya'da doğan bir kız çocukları bulunmaktadır. Taraflar Avusturya'da ikamet ederken başvurucu, müşterek çocukla birlikte 17/4/2018 tarihinde Türkiye'ye gelmiştir. Başvurucunun Türkiye'de yaşadığı dönemde başvurucu ve eşinin 10/11/2018 tarihinde bir erkek çocukları daha doğmuştur.

3. Başvurucu Türkiye'ye geldikten sonra çocuğun babası, başvurucunun Avusturya'ya dönmemesi üzerine çocuğunun rızası hilafına alıkonulduğu iddiasıyla 25/11/1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (Lahey Sözleşmesi) uyarınca iade işlemlerinin başlatılması talebiyle Avusturya makamlarına başvurmuştur.

4. Avusturya makamlarının ihbarı üzerine davacı babayı temsilen Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün yazısı üzerine Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Bartın Aile Mahkemesinde 6/12/2019 tarihinde çocuğun mutat meskene iadesi talebiyle dava açılmıştır. Mahkeme 12/12/2019 tarihinde yetkisizlik kararı vermiş ve dosyanın Ulus Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesine (Mahkeme) gönderilmesine karar vermiştir. Kararda iade başvurusunun yapıldığı tarihte başvurucu ve çocuğun oturduğu yer adresinin Bartın'ın Ulus ilçesi olduğu belirtilmiştir.

5. Davacı vekili; çocuğun Türkiye'ye getirildiğinde sekiz aylık olduğunu, dava tarihi itibarıyla ise iki yaşını geçtiğini, davacının başvurucudan defalarca geri dönmesini istediğini ancak bu isteğin sonuçsuz kaldığını, çocuğunu göremediğini, başvurucunun evlilik kurumunun gereklerini yerine getirmediğini, başvurucunun şiddet gördüğüne ilişkin iddiası hakkında yurt dışı makamlarına herhangi bir başvurusu veya şikâyeti olmadığını, başvurucunun dönmemesi nedeniyle mahkeme nezdinde ayrıca boşanma davası açtığını, çocuğun iadesi ve velayetinin kendisine verilmesini talep etmiştir.

6. Başvurucu, davaya ilişkin beyanında Lahey Sözleşmesi'nin 12. maddesine göre çocuğun iadesinin ayrıldıktan sonra bir yıl içinde talep edilebileceğini, 13. maddesine göre iadenin gerçekleşmesi durumunda çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişiminin olumsuz etkilenmesi hâlinde talebin reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca çocuğun iade edilmesi durumunda fiziksel ve ruhsal gelişimi için iade edileceği ülkede tehlike bulunduğunu, karşı tarafın muvafakatinin olması durumunda da yine Lahey Sözleşmesi kapsamında çocuğun iade edilmeyeceğini, bu kapsamda çocuğun mutat meskeninin annenin yanı olduğu hususu gözönünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

7. Mahkeme 24/6/2020 tarihinde iade talebinin reddine karar vermiştir. Kararda yargılama sürecinde mahkeme tarafından alınan sosyal inceleme raporunda; çocuğun yaşı gözönünde bulundurulduğunda anne bakım, ilgi ve alakasına muhtaç olduğu, çocuğun annesinden ayrılmasının ve daha önce bireysel olarak yaşamadığı bir ortamda anneden bağımsız kalarak bakımının yapılmasının çocuğun duygusal olarak örselenerek psikososyal kimlik gelişimi açısından travmatik sonuçlar doğuracağı kanaatinin bildirildiği, çocuğun yaşı gözönünde bulundurulduğunda iadesinin çocuk açısından psikolojik tehlike arz edeceği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.

8. Davacı baba ve Ulus Cumhuriyet Başsavcılığı bu karara karşı istinaf yoluna müracaat etmiştir. Sakarya Bölge Adliyesi Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 6/11/2020 tarihinde istinaf başvurusunu reddetmiştir. Karar gerekçesinde başvurucunun müşterek çocuk Y. ile birlikte 17/4/2018 tarihinde eşinin de rızasıyla tatil amaçlı Türkiye'ye ailesinin yanına geldiği, ancak eşi ile bağımsız konut açmaması sebebi ile tartıştıkları ve başvurucunun Avusturya'ya dönmeyi reddettiği, başvurucu Türkiye'deyken tarafların 10/11/2018 tarihinde bir çocuklarının daha olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Mahkemece alınan uzman raporunda babanın çocukları iki kez görmeye geldiği, telefon ile görüştükleri, başvurucunun kayınvalide ve kayınpederinin psikolojik rahatsızlıkları olduğunu, kendisine sürekli müdahale ettiklerini bu müdahaleye eşinin engel olmadığını, bu nedenle Avusturya'ya dönmeyi düşünmediğini bildirdiği ifade edilmiştir.

9. Bunun yanında kararda müşterek çocuğun yaşı dikkate alındığında anne bakım ve şefkatine ihtiyacı olduğu, iade durumunda babanın yoğun çalışması ve babanın anne ve babasının yaşları dolayısıyla yaşı küçük çocuğa babanın bakmasının zor olduğu, çocuğun 2 yılı aşkın süredir annesiyle birlikte Türkiye'de bulunduğu, annesinden ve yeni doğan kardeşinden ayrılmasının çocukta travmatik sonuçlara yol açabileceği değerlendirilmiştir. Ayrıca taraflar arasında görülen boşanma davasının olması ve Lahey Sözleşmesi uyarınca verilecek kararın geçici tedbir mahiyetinde olduğu hususu da göz önüne alındığında çocuğun üstün menfaati gereği verilen kararda herhangi bir isabetsizlik olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

10. Anılan kararın davacı baba tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 28/6/2021 tarihinde hükmün bozulmasına karar vermiştir. Kararda çocuğun mutat meskeni olan Avusturya'dan 2018 yılında Türkiye'ye getirildiği, tekrar mutat meskenine götürülmediği, müşterek çocuğu başvurucunun kanundan doğan koruma hakkını ihlal etmek suretiyle haksız olarak alıkoyduğu, davacı babanın Sözleşme hükümleri uyarınca çocuğun mutat meskene iadesinin temini için 15/4/2019 tarihinde Avusturya merkezi makamına başvuruda bulunduğu belirtilmiştir. Lahey Sözleşmesi'nin 13. maddesinin (b) bendinde yer alan iade isteğinin reddini gerektirecek vahim bir tehlikenin varlığı veya geri dönmesinin çocuğu fiziksel ve psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağı ya da başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşüreceğine dair ciddi bir riskin ve Lahey Sözleşmesinde kabul edilen diğer iadeden kaçınma sebeplerinin varlığının kanıtlanamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca çocuğun başvurucu yanında bulunduğu ortama alışması ve yaş küçüklüğünün Lahey Sözleşmesinde iadeden kaçınma sebebi olarak kabul edilmediği belirtilmiştir.

11. Mahkeme bozma kararına uyarak davanın kabulüne ve çocuğun mutat meskeni olan babasının bulunduğu Avusturya devletine iadesine karar vermiştir. Başvurucu tarafından karara karşı temyiz yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 24/1/2022 tarihinde usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.

12. Başvurucu, nihai hükmü 23/2/2022 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 14/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucu; çocuğun yaşı gözönüne alındığında annenin bakım ve alakasına ihtiyaç duyduğunu, çocuğa doğumundan itibaren kendisi tarafından bakıldığını ve aralarında güven ve sevgi bağının gelişmiş olduğunu, çocuğun bulunduğu yere aidiyet geliştirdiğini, kendisinden ve kardeşinden ayrılmasının psiko-sosyal gelişimi açısından travmatik sonuçlar doğuracağını belirterek yerleşme ve seyahat hürriyeti ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvuruya konu iade talebini inceleyen mahkemelerce verilen kararlarda uzman değerlendirmelerine ve çocuğun aile yaşantısı hakkında bilgi sahibi kişilerin de beyanlarının yer aldığı raporlara yer verilerek delillerin değerlendirildiği, başvurucunun dava süreçlerinde iddia ve savunmalarını dile getirebildiği, verilen nihai kararlara karşı kanun yollarına başvurarak etkili bir katılım sağladığı ifade edilmiştir. Görüşte ayrıca mevcut başvuruda başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

16. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

17. Lahey Sözleşmesi, yasa dışı kaçırılan veya taraf devletlerden birinde alıkonulan çocuğun ivedi şekilde iadesini ve ebeveyn tarafından gerçekleştirilen uluslararası çocuk kaçırma vakalarının çözümü hususunda hızlı bir prosedür öngörmekte ve Lahey Sözleşmesi’nde yer verilen sınırlı sayıdaki istisnai hâller dışında çocuğun bulunduğu ülkenin yetkili makamlarının çocuğu mutat ikametgâhı olan ülkesine ivedi şekilde iade etmesini zorunlu kılmaktadır (Marcus Frank Cerny, [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, §§ 46, 47).

18. Her çocuk, menfaatleri aksini gerektirmedikçe ebeveyni ile doğrudan ve düzenli olarak kişisel ilişkisini sürdürme hakkına sahiptir. Lahey Sözleşmesi de çocuğun geri döndürülmesi, çocuğu ağır fiziksel veya psikolojik zarar riskine maruz bırakmadıkça veya başka bir şekilde katlanılmaz bir duruma sokmadıkça kural olarak kaçırılan çocuğun ivedi olarak iadesini gerektirmekte ve bu şekilde aile ilişkilerinin sürdürülebilirliğini amaçlamaktadır (Marcus Frank Cerny, § 75; Levent Aşıklar, B. No: 2014/13936, 8/3/2018, § 77). Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetleme ve özellikle mahkemelerin Lahey Sözleşmesi hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirleme yetkisine sahiptir (Marcus Frank Cerny, § 62; Levent Aşıklar, § 68). Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

19. Çocukların ebeveyninden birinin velayet hakkı ihlal edilmek suretiyle kaçırılmaları veya alıkonulmaları halinde çocukların mutat meskenlerine derhâl iadesi kuraldır. Bu kuralın istisnası Lahey Sözleşmesi'nin 13. maddesine göre, alıkonulan çocuğun mutat meskeni tespit edildikten sonra ancak çocuğun iade edilmesinin çocuğu fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağının veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşüreceğinin tespit edilmesidir.

20. Öncelikle çocuğun mutat meskene iadesine ilişkin davalarda, tarafların koşulları ayrıntılı bir şekilde incelenmeli, tarafların çıkarları ile çocuğun yüksek menfaati arasında bir denge kurulmalı ve sonuç olarak çocuk için en iyi çözümün ne olduğu tespit edilerek karar verilmelidir. Çocuğun üstün yararına olanın ve mutat meskenin belirlenmesi sürecinde, özellikle anneye bağımlılık çağındaki çocuklar yönünden, çocuğun yaşı, anneyle yaşadığı yer ve süre, annenin yaşam koşullarına alışma düzeyi ile annenin çocukla birlikte çocuğun iade edileceği ülkede yaşama olanağı olup olmadığı hususları gözetilerek iadesi hâlinde çocuğun maruz kalabileceği risklerin tespit edilmesi gerektiği söylenebilir. Bu kapsamda anneye bağımlılık çağında olan ve doğumundan itibaren anne tarafından bakılan çocukların, anne yanındayken alıştığı koşullardan ve anneden koparılarak başka bir ülkeye gönderilmesinin çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğinin de gözetilmesi gerekir (Dilek Tsakırıdıs, B. No: 2018/35068, 9/6/2020, § 46).

21. Bu bağlamda somut olayda hazırlanan uzman raporunda; çocuğun yaşı gereği fiziksel ve duygusal ihtiyaçları noktasında annenin bakımı ve ilgisine ihtiyaç duyduğu, çocuğun doğumundan bu yana birebir bakımını sağlayan kişinin annesi olduğu, bulunduğu yere aidiyet geliştirmiş olduğu belirtilmiştir. Ayrıca çocuğun annesi ile arasında güven ve sevgi bağının geliştiği, çocuğun annesinden ve kardeşinden ayrılmasıyla daha önce bireysel olarak yaşamadığı bir ortamda anne ve kardeşinden ayrı kalarak bakımının yapılmasının süreci idrak çağında olmayan çocuğun duygusal olarak örsenelenerek psiko-sosyal kimlik gelişimi açısından travmatik sonuçlar doğuracağı sonucuna ulaşılmıştır.

22. Bununla birlikte başvurucunun, eşiyle ve eşinin ailesiyle birlikte yaşadığı koşullara ilişkin iddialarda bulunduğu ancak -baba ve aile bireyleriyle görüşme yapılamadığı için- Mahkeme tarafından çocuğun babasının yaşam koşulları ve çocuğun mutat meskene iadesi hâlinde fiziksel veya psikolojik olarak bir tehlikeye maruz kalıp kalmayacağı yönündeki iddialarla ilgili ayrıca bir araştırma yapılmadığı tespit edilmiştir.

23. Ayrıca çocuğun ve annenin yaşam koşulları gözetilerek hazırlanan uzman raporunda, mevcut durumda kardeş birliğinin sağlandığı, iade hâlinde çocuğun anneden ve kardeşiyle birlikte yaşadığı ortamdan koparılmasının sakıncalar içerdiği yönündeki tespitlerin; Mahkemece çocuğun üstün yararı ve Lahey Sözleşmesi birlikte gözetilerek değerlendirilmediği görülmüştür.

24. Öte yandan, çocuğun başvurucu yanında bulunduğu ortama alışması ve yaş küçüklüğü Lahey Sözleşmesi kapsamında tek başına iadeden kaçınma sebebi olarak kabul edilmese de anneye bağımlılık çağındaki küçüğün anneden koparılarak mutat meskene iade edilmesi durumunda maruz kalabileceği fiziki veya psikolojik tehlikelerin somut olayın koşulları bağlamında gözetilmesi de çocuğun yüksek yararı ilkesinin gereğidir (bkz. § 20). Özellikle çocuğun iade edilmesi talep edilen mutat meskende çocuğun yaşayacağı koşullar ve maruz kalabileceği risklerin araştırılmaması ya da tespit yapılamaması durumlarında çocuğun mevcut koşullarının değiştirilmesindeki risklerin daha da önem arz edeceği vurgulanmalıdır.

25. Böylelikle çocuğun yaşı gereği anneye bağımlı olduğu, doğumdan itibaren çocukla annenin ayrılmadıkları ve bu süreçte çocuğun annenin Türkiye'deki koşullarına da uyum sağladığı, anne Türkiye'ye geldikten sonra bir kardeşinin doğduğu, çocuğun anne yanında kardeşiyle birlikte yaşadığı hususları gözetildiğinde; anneden, kardeşinden ve alıştığı koşullardan koparılması hâlinde çocuğun psiko-sosyal kimlik gelişimi açısından travmatik sonuçlar doğuracağı yönündeki uzman görüşünün de temelsiz olmadığı söylenebilir. Sonuç olarak somut olayın koşulları, çocuğun yüksek yararı ilkesi ve Lahey Sözleşmesi birlikte gözetilmek suretiyle aile hayatına saygı hakkı kapsamında ilgili ve yeterli gerekçeyle bir değerlendirme yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ulus Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2021/154, K.2021/184) GÖNDERİLMESİNE,

D. 664,10 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.464,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi (E.2020/1140, K.2020/878) ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (E.2022/503, K.2022/381) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.