Uygulamada İİK Md. 20, c.2 kapsamında borçlu tarafından feragatte bulunulmasına rağmen, icra müdürleri tarafından İİK Md. 20 c.3 gerekçe gösterilerek haciz tesis edilemeyeceği yönünde kararlar verilmektedir. Bu kararlarda hukuki isabet bulunmamaktadır. Şöyle ki;

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 20. Maddesinde: "Bu kanunun tayin eylediği müddetleri değiştiren bütün mukaveleler hükümsüzdür. Ancak herhangi bir müddetin geçmesinden istifade hakkı olan borçlu bu hakkından vazgeçebilir. Bu vazgeçme üçüncü şahıslara tesir etmez" düzenlemesi yer almaktadır. Madde düzenlemesinden açıkça anlaşıldığı üzere İcra ve İflas yasasında borçluya tanınmış olan sürelerden borçlunun muvafakati var ise vazgeçme mümkündür. Örneğin, bir ilamsız icra takibinde borçluya ödeme emrinin tebliği ile 7 günlük itiraz süresinin bulunduğu (İİK md 62), bu sebeple de söz konusu sürenin sonuna kadar takibin kesinleşemeyeceği ve dolayısıyla da haciz tesis edilemeyeceği açıktır. Ancak borçlu yan, söz konusu yedi günlük itiraz süresinden İİK Md. 20, c.2 çerçevesinde vazgeçerse, feragat ederse takibin kesinleştirilmesi yönünden bu sürenin beklenilmesine gerek yoktur. Görüleceği üzere, İİK m. 20 c.2 düzenlemesi, borçlunun yararlanacağı süreden feragat etmesi ile bu süreye bağlanan kanuni sonuçların da doğacağını düzenlemektedir. Örneğin, borçlunun itiraz süresinden feragat etmesi halinde normalde bu sürenin sonunda gündeme gelecek olan takibin kesinleşmesi sonucunun feragat ile doğrudan gündeme geleceğini ve buna bağlanan başkaca sonuçların, örneğin haciz tesis edilebilmesinin de söz konusu olacağını söyleyebiliriz. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 30.06.2005 tarihli 2005/969 Esas ve 2005/7358 Karar sayılı ilamında yer alan: "... İcra emrinde görülen itiraz ve ödeme süresi dolmadan ancak borçlunun sürelerden feragat ve muvafakati ile haciz konulabilir... İİK 'nun 20. Maddesi sürelerden feragat ve hacze muvafakat halinde uygulanabilir" yönündeki açıklamalar dahi bu durumu açıkça ifade etmektedir.

İİK Md. 20, c.3 çözümlenmesi gereken bir düzenlemedir. İlgili düzenlemede borçlu yanın sürelerden feragati halinde yapılan feragatin üçüncü şahıslara tesir etmeyeceği ifade edilmiştir. İK m. 20 c.3 'de yer alan bu düzenleme daha çok lehine süreden vazgeçilen alacaklının hacze iştirak edip edemeyeceği tespit edilirken veya iştirakte esas alınacak haczin hangi takipte gerçekleşen haciz olduğunun belirlemesi yapılırken ve ona göre sıra cetveli oluşturulurken dikkate alınacaktır. Eş ifadeyle, üçüncü kişilerin haklarının zedelenmesi hususu haczin konulması açısından değil de haciz sonrasındaki sürece ilişkin olarak dikkate alınır. Ancak bazı icra müdürleri tarafından İİK Md. 20, c.3 eğilip bükülerek hukuk dışı kararlar verilmektedir.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek vermek isteriz. Örneğin; Ali'nin borçluya karşı başlattığı ilamsız icra takibinde ödeme emri 10 Mayıs'ta borçluya tebliğ edilmiş ve itiraz edilmediği için (yedi günlük itiraz süresi) 18 Mayıs’ta haciz gerçekleşmiş olsun. Aynı borçluya karşı Veli'nin başlattığı 15 Mayıs tarihli ilamsız icra takibinde ise borçlunun ödeme emrini tebliğ alıp kendisine tanınan itiraz süresinden vazgeçmesi ve takibin kesinleştirilmesine muvafakat vermesi (hacze izin vermesi) nedeniyle de takip tarihinde yani 15 Mayıs tarihinde haczin gerçekleştiğini kabul edelim. Borçluya ait olan söz konusu hacizli malın satışına geçildiğinde satım bedelinin her iki alacaklının da (hem Ali'nin hem Veli'nin) alacağını karşılamadığını kabul edelim. Bu örnekte borçlu sürelerden feragat ettiği ve muvafakat verdiği için Veli, haczini Ali'den daha erken tesis etmiştir. Eş ifadeyle, borçlu, Veli yönünden itiraz süresinden feragat ettiği için Veli, Ali'den daha önce haciz tesis edebilmiştir. Yani borçlunun, alacaklı olan Veli lehine sürelerden feragat etmiş olması ve bu sayede daha erken bir haciz tesis edilmesine imkân tanıması üçüncü kişi olan alacaklı Ali'nin hakkına tesir etmektedir. İşte böyle bir durumda satıştan gelen paranın dağıtılması için müdürlükçe yapılacak olan sıra cetvelinde Ali esas alınmalıdır. Zira Veli'nin, borçlunun İİK m.20 c.2’ye göre süreden vazgeçmesiyle ve hacze onayıyla yaptığı evvelki tarihli haciz, Ali bakımından İİK m. 20 c.3’e göre etkili ve ona göre esas alınacak değildir. Burada borçlunun sürelerden feragat etmesi ve aleyhine olan takibin kesinleşmesine izin vermesi sayesinde haczini itiraz süreleri dolmadan tesis ettirebilen Veli'nin durumu ne olacaktır sorusuna cevap vermek gerekir. Burada borçlunun sanki Veli lehine hiç sürelerden feragat etmemiş olduğu kabul edilecek ve sanki bu haciz, takibi ilgilendiren itiraz süresinden hemen sonra, örneğin ilamsız icra takibinde yedinci günden hemen sonra yani sekizinci günde, tesis edilmiş gibi kabul edilerek hacze iştirak ve sıra cetveli hususu değerlendirilecektir. Şu durumda Ali, önce haciz koyduran takip alacaklısı olarak kabul edilmeli ve hacze iştirakte diğer alacaklıların (Veli'de dâhil olmak üzere) kendi haczine iştirak edip etmediklerinin şartlarının belirlenmesi gerekecektir.

Özetle, borçlunun İİK md 20,c.2 ye göre süreden vazgeçmesi ve muvafakati ile takibin kesinleştirilmesi halinde haciz konulmasına engel herhangi bir husus yoktur. Burada dikkat edilmesi gereken, borçlunun sürelerden feragat ve takibin kesinleştirilmesine muvafakatiyle tesis edilen haczin üçüncü kişi olan alacaklıların alacağına zeval getirip getirmediğidir. Böyle bir durumda yani bu haczin üçüncü kişilere tesir etmesi durumunda; sürelerden feragat edip takibi kesinleştiren borçlunun, o takibe gerçekten de itiraz etmeseydi anılı takip ne zaman kesinleşecekti ise o kesinleşme tarihi itibariyle haczin konulduğu kabul edilmeli ve hacze iştirak ile sıra cetveli hususu buna göre yapılmalıdır. Yukarıda ki örnekte olduğu gibi her ne kadar İİK Md. 20, c.2 kapsamında feragat ile Veli için 15 Mayıs tarihinde haciz konulmuşsa da bu haciz, hacze iştirak sırasında üçüncü kişi olan diğer alacaklı Ali'ye zeval verdiğinden yedi günlük itiraz süresinin dolması ile normal kesinleşme tarihi olan 23 Mayıs tarihinde bu haciz konulmuş gibi kabul edilecek ve hacze iştirak ile sıra cetveli düzenlenmesi hususu bu tarih dikkate alınarak belirlenecektir. Bunun böyle olması İİK Md. 20 c.3 'ün gereğidir.

Sonuç olarak, eğer ki sürelerden feragat ve takibin kesinleştirilmesine muvafakat ile konulan haciz, üçüncü kişi olan alacaklıların menfaatini ihlal etmemekte ise icra takibinde borçlu bakımından ön görülen sonuçlar gündeme gelecektir. İİK Md. 20, c.2 kapsamında sürelerden feragatin haciz koyulamayacağı sonucunu doğurduğunu beklemek maddenin ruhuna, özüne ve lafzına da aykırıdır. Uygulamada İİK Md 20,c.2 kapsamında borçlu tarafından feragatte bulunulmasına rağmen, icra müdürleri tarafından İİK Md. 20 c.3 gerekçe gösterilerek haciz tesis edilemeyeceği yönünde kararlar verilmektedir. Bu kararlarda hukuki isabet yoktur.

Bir hukukçu olarak “kaç tane icra iflas kanunu vardır” sorusuna “elbette bir tane vardır” diyebileceğimiz günleri görebilmek ümidiyle…

Bilgi güçtür. Adaletle kalmanız dileğiyle.

Av. Vahap ÖZKAN

İZMİR BAROSU

[İşbu çalışma, Avukat Vahap ÖZKAN tarafından kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi çalışma yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak çalışmanın alıntılanan bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.]

Kaynak: İcra ve İflas Kanunu, Yüksek Mahkeme kararları ve İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Süreler ve İrade Özerkliği İlkesi (Yrd. Dç.Dr.Nedim Meriç)