İnsanlar varoluşundan günümüze dek hayatı anlamlandırma sürecinde çeşitli arayışların peşinden koştular. Din, mezhep, etnisite, ideoloji, meslek, belli bir amaç güden herhangi bir topluluk… Bunlar kimileri için hayatın bir parçası olurken kimileri içinse hayatın ta kendisi oldu. Kendilerini adadıkları, mutluluğu buldukları, mutsuzluğun sebebi olan inançlarıydı. Bir topluluğa ait olunca değerli hissettiler. Son yüzyılda büyük kitleler için de hayatı uğruna yaşanılır kılan şeylerden biri futbol oldu. Sosyal hayat futbola göre şekil almaya başladı, bir

futbol müsabakasının sonucu doğrudan insanların hareketlerini etkiler oldu. Futbolu bir dogma olarak kabul edenler kavgalar etti, eşi-dostuyla konuşmadı hatta ne yazık ki birçok insan bu aşırı bağlılığın getirdiği reaksiyonlardan hayatını kaybetti. Futbolcular birçok toplumsal harekette öncü oldu, savaş durduracak kadar değer gördüler.

Bence Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır

Metin Oktay

“Corinthians’ın şampiyon olduğu bir Pazar günü ölmek istiyorum.”

Socrates

Farklı farklı renklere aşık olan milyonlar doğurdu futbol. Maç günleri de bu aşk serüveninde düğün niteliği taşıdı. Haklı – haksız nedenlerle bu mutluluğun hazzının yaşanmasına engel olundu.

14 Nisan 2011’de 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunda taraftarları seyirden men edecek suçların neler olduğu belirtildi. Tehdit veya hakaret içeren tezahürat yapma, müsabaka ve seyir alanlarına usulsüz girme, alkol veya uyuşturucu etkisi altında olma gibi hususlarda bu eylemleri gerçekleştiren kimselerin müsabaka, antrenman ve seyir alanlarına girmesi yasaklandı. Bu kanunun yanı sıra TFF Futbol Disiplin Talimatı uygulandı. Bu talimat seyircisiz oynama, müsabakaya girişin engellenmesi gibi disiplin cezalarını barındırdı. Bu yazımızda çirkin ve kötü tezahürat kaynaklı müsabakaya girişin engellenmesi cezası üzerinde duracağız. İlgili cezanın yasal gerekçesi şu maddelerde düzenlenmiştir:

TFF Futbol Disiplin Talimatı md. 30:

“Belirli bir blok veya bloklardaki seyircilerin müsabakaya girişinin engellenmesidir. Müsabakaya girişin engellenmesi cezasının uygulanmasında, her stadyumun fiziki yapısı doğrultusunda merkezi bilet satış sisteminde birbirinden ayrıştırılmış bloklar esas alınacaktır.”

 

TFF Futbol Disiplin Talimatı md. 53/3:

“Elektronik bilet uygulamasının yapıldığı Süper Lig ve 1. Lig müsabakalarında çirkin ve kötü tezahüratta bulunulması halinde; toplu halde çirkin ve kötü tezahüratta bulunan blok veya bloklara giriş yapan seyircilerin elektronik bilet kapsamındaki kartlarının bloke edilmesi suretiyle müsabakaya girişleri engellenir.”

6222 sayılı yasanın ardından bu yasa kapsamında E-bilet projesi gündeme geldi. 6222 Sayılı yasa ile birlikte, aynı zamanda kulüplere de bir takım sorumluluklar yüklendi. Kulüpler açısından geçiş kontrol sistemleri, CCTV gözetleme sistemleri, kamera sistemleri ve stadyum network alt yapı sistemlerinin yenilenmesi gibi önemli miktarda maddi kaynak gerektiren unsurlar ortaya çıktı. Ancak ilgili kulüplerin genel ekonomik imkanlarının da etkisiyle kanunun elektronik bilet ile ilgili kısımlarının uygulanması iki sefer ertelendi. İşte bu noktada TFF devreye girerek kulüpler adına elektronik bilet projesini geliştirdi ve yaklaşık 100 milyon dolarlık bir alt yapı yatırımının sponsorlar vasıtasıyla hayata geçirilmesini sağladı. 14 Nisan 2014 tarihinden itibaren stadyumlara girişler yalnızca elektronik kartlarla mümkün oldu. Bu projeden sonra bilet almak için stadyum önünde geceden kuyruğa girmeler tarihe karıştı. Maçlar elektronik biletlere tanımlandı. Bu proje sonrasında hayatımıza yeni bir uygulama girdi: PASSOLİG

Passo’nun hayatımıza giriş sürecinde en büyük vaatleri tribünlerdeki istenmeyen olayların önlenmesi, spor müsabakalarına ailelerin de içinde olduğu daha geniş bir kitlenin kazandırılması, bilet ve stada giriş kuyruklarının sona erdirilmesi, yasa dışı bilet satışının önlenmesi sporseverlerin daha medeni şartlarda maç izlemesi gibi kazanımlardı. Fakat hepsinin önünde tüm taraftarları heyecanlandıran bir vaadi mevcuttu. Bu uygulama sonrasında çirkin ve kötü tezahüratlar yapıldığında yerleştirilen profesyonel kameralar yardımıyla bu tezahüratı yapanların kim olduğu tespit edilecek ve yalnızca bu kişiler cezalandırılacaktı. Yıllarca başkasının ettiği küfürlerden dolayı cezalandırılan münferit taraftarlar büyük bir heyecanla bu yeniliği bekledi. Ne yazık ki beklenen gerçekleşmedi ve insanlar başkasının işlediği suçun faili olmaya devam etti. Yerine getirilmeyen vaatler yaşanan hayal kırıklığının artmasına neden oldu. İçlerinde umut filizlendirilen taraftarların da en büyük şikayet odağı çirkin ve kötü tezahürattan dolayı müsabakaya girişin engellenmesi cezası oldu.

Cezanın geçmişine bakıldığında kademeli bir şekilde değişikliğe uğradığını görmekteyiz. Daha önce benzer olaylarda bütün tribünler kapatılmaktaydı. Ardından yapılan değişiklikle yalnızca tezahüratların yapıldığı bölümler kapatıldı ve bu kısımlara seyirci alınmadı. Günümüzdeki uygulamaya baktığımızda ise tezahüratların yapıldığı bloklardaki kişilerin belirlenen sayıda müsabakaya girişi engellenmekte ve yerlerine belirlenen maçlarda farklı seyircilerin girmesine imkan tanınmaktadır. Müsabakaya girişi engellenen kişi kombinesini kulübe devredebilir, bir başka kişiye transfer edebilir, hiçbir işlem yapmayıp koltuğun boş bırakılmasını tercih edebilir. Geçmişle kıyasladığımızda yeni sistemin daha iyi olduğu aşikar. Fakat “daha iyi”, ceza hukukunun en önemli ilkelerinden olan ve Anayasa ile güvence altına alınan cezanın şahsiliği ilkesini çiğneme hakkını mı tanır?

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası md. 38/7:

“Ceza sorumluluğu şahsidir.”

Türk Ceza Kanunu md.20 /1:

“Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.”

Cezanın şahsiliği ilkesi suçun faili dışındaki kimselerin gerçekleştirilen eylemden dolayı cezalandırılamayacağını ifade eder. Hukuk devletlerinde her koşulda bir suçlunun cezasız kalması, bir masumun mahkum olmasına tercih edilir. Bu ilkeye aykırı hareket etmek hukuk devleti niteliğinin zayıflığını gözler önüne serer.

Bu kapsamda verilen en büyük cezalardan biri 13.01.2023 tarihinde oynanan GALATASARAY A.Ş.-ATAKAŞ HATAYSPOR maçında yaşanan olaylardan dolayı verildi. 19.01.2023’te TFF resmi sitesinden duyurulan PFDK kararında

GALATASARAY A.Ş. ’nin, 13.01.2023 tarihinde oynanan GALATASARAY A.Ş.-ATAKAŞ HATAYSPOR

Spor Toto Süper Lig müsabakasında, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içinde ev sahibi kulüp olduğu müsabakada 2. kez gerçekleştirilmesinden dolayı 100.000.-TL PARA CEZASI ile cezalandırılmasına, FDT’nin 53/3. maddesi uyarınca çirkin ve kötü tezahüratta bulunan BATI TRİBÜN 102, 103, 124, 401, 402, 428,

DOĞU TRİBÜN 110, 111, 112, 113, 115, 210, 413, 414, 415, 416, GÜNEY TRİBÜN 117, 118, 119, 120,

121, 217, 422, 423, KUZEY TRİBÜN 104, 105, 106, 107, 108, 109, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 406,

407, 408, 409 numaralı bloklarda yer alan seyircilerin elektronik bilet kapsamındaki kartlarının bloke edilmesi suretiyle bir sonraki ev sahibi kulüp olduğu müsabakaya girişlerinin engellenmesine,” karar verildi. Verilen ceza ile 52600 kişi kapasiteli stadyumda 20015 taraftarın bir sonraki müsabakaya girişi engellendi.

(Tablo 1. Ali Sami Yen Spor Kompleksi Oturma Planı)

 

Oturma planı eşliğinde bu cezayı mantık, sosyoekonomik ve son olarak hukuk çerçevelerinde değerlendireceğiz.

Tribünlerdeki çirkin ve kötü tezahüratın muhatapları genellikle hakemler, rakip takımlar ve rakip takımların taraftarları, futbol yöneticileridir. Özellikle e-bilet uygulaması ve 6222 sayılı yasanın getirdiği caydırıcılık sayesinde bu tezahüratlar çok dar sürelerde görülür. Maçın seyrini değiştirecek hakem hatası, yakın zamanda veya tarihte kulüpler arasında yaşanmış gerginlikler, maç sonu kutlamalarındaki coşku bu tezahüratların başlıca sebeplerindendir. Bilet fiyatlarının yüksekliği, maç günü yapılan harcamalar, İstanbul trafiği çilesi gibi problemlere rağmen maçı takip etmeye gelen taraftarların takıma besledikleri sevgi ve o an içinde bulundukları duygu yoğunluğunu tartışmak dahi manasızdır. Bu duygu yoğunluğunda başlayan tezahüratlara stadyumun yarısının katıldığını söyleyip yarısının katılmadığını söylemek ne denli mümkündür? Örneğin Güney tribününde ceza verilen 117, 118, 119, 120, 121 numaralı bloklarda bu tezahüratlara herkes eşlik ederken 121 numaranın yalnızca bir metre solundaki 122 numaralı bloktan tek bir kişi dahi tezahüratlara eşlik etmemiş midir? Ya da futbolculara en yakın olan ve birebir reaksiyonların verildiği Doğu tribünün ön kısmında yer alan 110, 111, 112, 113, 115 numaralı bloklardaki kişiler bu tezahüratlara eşlik ederken arada bulunan 114 numaralı bloktaki kişiler tepkisiz mi kalmıştır? Bu durumlar hayatın olağan akışına aykırıdır ve bu cezalandırılma sisteminin izahı mümkün değildir. Hakaretten caydırma amacıyla çıkılan yolda bir hakaret de insanların anayasal haklarına yapılmaktadır.

Galatasaray tribünü özelinde konuşmak gerekirse bu cezaya en çok maruz kalan 106-107 numaralı bloklarda yer alan kişilerdir. Çünkü büyük taraftar grupları burada yer almaktadır. Diğer takımlarımız için de cezalar sıklıkla kale arkalarında yer alan tribünlere verilir çünkü taraftar grupları genelde kale arkaları tribünlerde konuşlanır. En ateşli taraftarların bu taraftar grupları olduğu ve istenilmeyen tezahüratların buralarda daha çok olduğu aşikardır. Dolayısıyla bu bloklarda yer alan taraftarların cezalandırılması olağan bir durumdur. Fakat atlanılmaması gereken bir husus mevcut. Bu bloklarda taraftar grupları çoğunlukta olsa da sayıları asla azımsanamayacak derecede münferit taraftarlar da yer almaktadır. Bunun da nedeni en ucuz bilet ve kombine fiyatlarının bu bloklarda olmasıdır. Dolayısıyla özellikle alt gelir grubunda olanlar ve öğrenciler bu bloklardan bilet almaya çalışır. Bu bloklarda yer alan bir taraftarın ağzından yaşadıklarını paylaşmak istiyorum:

İstanbul’da öğrenciyim. Bir yıl boyunca harçlığımdan kenara attıklarımla bir meblağ topladım. Yaz tatilinde de iki ay çalışarak kombine için gerekli parayı topladım ve kombine aldım. Taraftar grubunun olduğu bloğun yanındaki bloktayım. Ceza alacağımı bildiğim için bir sene boyunca tek bir küfür dahi etmedim. Fakat başkalarının topluca ettiği küfürlerden dolayı tam 8 kere ceza aldım. Zaten toplasan 21-22 maç vardı ve sekizine gidemedim. Bir yıl boyunca biriktirdiğim parayla kombine aldım fakat nerdeyse yarısına gidemedim.”

Öğrencilerin yanı sıra aile olarak gelen kişiler, turistler de aynı mağduriyeti yaşamakta. Kısıtlı imkanlarıyla bileti elde eden kişilerin eğlenme imkanı elinden alınmakta.

Cezalandırma sisteminin en vahim tablosu ise hukuki çerçevede gözler önüne serilmektedir. TFF Futbol Disiplin Talimatı’nın 53. Maddesi açıkça Anayasa’nın 38/7 ve Türk Ceza Kanunun 20/1 maddeleriyle çelişmektedir.

Yukarıda içerikleri belirtilmiş bu maddeler bir başkasının yaptığı eylemden dolayı kişinin cezalandırılmasının mümkün olmadığını söylese de hiçbir delil olmadan taraftarlar başkasının yaptığı tezahüratlardan dolayı cezalandırılıyor.

Milli Olimpiyat Komitesi Spor Hukuku Komisyonu ve Spor Hukuku Enstitüsü tarafından düzenlenen “Sporda Müsabaka Güvenliği ve Tahkim” konulu panelde Av. Hüseyin Alpay Köse konu ile ilgili açıklamalarında objektif sorumluluk ilkesini gözeterek Ceza Hukuku ve Spor Hukuku ayrımına gitmiş ve önceki sisteme kıyasla daha adil olduğunu belirtmiştir. Fakat böyle bir ayrıma gidilip cezaların şahsiliği ilkesini delmek mümkün değildir. Zira cezai yaptırım içeren TFF Futbol Disiplin Talimatı’nın veya 6222 sayılı yasanın Anayasa’da güvence altına alınmış bir hakkı delmesi mümkün değildir. Normlar hiyerarşisinin en üstünde Anayasa yer almaktadır.

Normlar hiyerarşisi ilkesi gereği daha altta yer alan bir norm üstteki norma aykırı hüküm içeremez. Bu uygulamanın terk edilip yaşanan hukuk garabetine son verilmesi gerekmektedir.

(Tablo 2. Normlar Hiyerarşisi)

 

Anayasa ile çelişmesinin yanı sıra TFF Futbol Disiplin Talimatı’nda yer alan bu ceza kendi maddeleriyle de çelişmektedir. TFF Futbol Disiplin Talimatı’nın manevi unsur başlıklı 5. Maddesinde “Talimat kapsamında sayılan ihlaller, aksi açık bir şekilde belirtilmediği sürece, esas olarak kasten veya taksirle gerçekleştirilmiş olmaları halinde cezalandırılır.” denerek kişinin cezalandırılması yoluna başvurabilmek için kast veya taksirle hareket etmesi şart koşulmuştur. Fakat cezalandırılan kişilerden tezahüratlarda bulunmayanlar eylemi gerçekleştirmiş olmadıklarından dolayı herhangi bir kast veya taksirli harekette bulunmaları da söz konusu değildir.

Aynı talimatın failin belirlenememesi başlıklı yedinci maddesinde ise “Disiplin ihlallerinin faillerinin şahsen belirlenememesi halinde disiplin cezası faillerin mensubu olduğu kulübe verilir.” denmektedir. Delile haiz olmadan verilen bu kararlarda failler tek tek tespit edilmemişken cezanın şahıslara değil kulübe verilmesi gerekmektedir.

Yine Milli Olimpiyat Komitesi Spor Hukuku Komisyonu ve Spor Hukuku Enstitüsü tarafından düzenlenen “Sporda Müsabaka Güvenliği ve Tahkim” konulu panelde şu konuşmalar geçmiştir:

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) E-Bilet Proje Sorumlusu Kemal Hacıoğlu :

Yine kurduğumuz sistemin olumlu anlamda önemli bir sonucu geçen yıl oynanan, Fenerbahçe- Galatasaray müsabakasında ortaya çıkmıştır: Kadıköy’de oynanan müsabakada yan hakemimizin başına bir para atılmış ve hakemimiz paranın etkisiyle yere düşmüştür. İşte kurmuş olduğumuz bu yüksek çözünürlüklü kameralar sayesinde hemen o gece o minicik parayı atan taraftar, o kalabalık arasından, o hengame arasından, tespit edilmiş ve ertesi gün hakkında işlem yapılması sağlanmıştır.”

Bizim tribünlerde 15 megapiksel çözünürlükte, yüksek çözünürlükte kamera tertibatımız mevcut ve bütün tribünleri kapsayacak şekilde mevcut. Dolayısıyla bütün, maç görüntüsü, maç öncesinden başlayarak, sonrasındaki 1 saate kadar, 6 saatlik tribün görüntüsü kaydediliyor. Herhangi bir eylemde bulunan bir kişi, maçtan sonra daha önce kaydedilmiş görüntülerden geriye dönüp, görüntü analizi yapılarak da tespit edilebiliyor. Daha önce Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu’nda geçen yıl oynanan derbi müsabakasında da benzer şekilde oldu. Kayıt altına alınmış veriler, kaydedildiği ortamda, analiz edilerek yan hakeme para atan kişi tespit edildi. Çünkü her zaman müsabaka anında, o bölge izlenemeyebiliyor. Yüzlerce kamera var, fakat olayın gerçekleştiği bölge ile ilgili detaylı analiz yapıldığında hemen hemen tüm cezaya konu eylemde bulunan kişilerin tespiti mümkün olabiliyor.

Açıklamalara bakıldığında önemli addedilen olaylar yaşandığında tek tek kişiler incelenebilmekte. Fakat bu özellik tezahüratlar sonucu cezaların verilmesinde -herhalde Anayasa kıymetli bulunmadığından- kullanılmamaktadır. Oysaki gelişen yüz tanıma sistemleri sayesinde kolayca bu tezahüratlara katılan kişilerin tespiti mümkündür ve bu teknolojiye sahip olduğumuz örnek gösterilen “hakeme para atma” olayında da görülmüştür.

Bu tezahüratların tespitini görevli temsilciler yapmaktadır. Görevli temsilciler tarafından yaşananlara dair rapor sunulur ve ilgililere ceza verilir. Rapor kapsamında kötü ve çirkin tezahürat, sahaya yabancı madde atımı, meşale yakmak, koltuk kırmak, tribünleri yakmak, tesise hasar vermek, sahaya girmek, hakem ve oyunculara sözlü - fiili müdahale, müsabaka sonrası olaylar, misafir kafileye saldırı, akredite alan ihlali vb. hususlar yer alır. Temsilci Raporları, disiplin uygulamaları bakımından Hukuk Müşavirliği’ne, kulüp ve stat eksiklikleri bakımından ise Stadyum Güvenlik Müdürlüğü’ne ulaştırılır.

Ne yazık ki bu raporlar doğrultusunda haksız cezalar devam etmekte ve kanayan yaraya bir çare bulunmamaktadır. Bu cezaya haksız şekilde maruz kalan kişilerin aklına gelen ilk soru cezaya nasıl itiraz edeceğidir.

TFF Futbol Disiplin Talimatının AFDK ve PFDK Kararlarına İtiraz başlıklı 88. Maddesi uyarınca AFDK ve PFDK tarafından verilen kararlara karşı, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, TFF Tahkim Kurulu nezdinde itiraz edilebilir.

Anayasa’nın 59/2 maddesi “Tahkim kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz.” uyarınca Tahkim kurulunda verilecek kararlar kesin olup bu kararlar hakkında üst yargıya başvurulamaz.

Özgür BAHADIR

Hukuk Fakültesi Öğrencisi