Bu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinin 8. fıkrasında yer alan, “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” hükmünün ne şekilde uygulanması gerektiğine ilişkin olacaktır. Yazımızda öncelikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili genel bilgilere yer verecek daha sonra ise güncel Yargıtay kararları ışığında yukarıda yer verdiğimiz hükmün ne şekilde anlaşılması ve uygulanması gerektiğini belirteceğiz.

I. Genel Olarak

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu Türk Hukuku’na ilk olarak 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu’nda yalnızca çocuklara uygulanmak üzere girmiş, 2006 yılında Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişiklikle yetişkinleri de kapsayacak şekilde düzenlenmiştir[1]. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; yetişkin sanıklar açısından sadece şikayete tabi suçlara ilişkin olarak ve bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına hükmedilen hallere uygulanırken, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 562. maddesinin CMK m.231/5 ve 231/14’te yaptığı değişiklikle iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezasına hükmedilen hallerde de tatbiki mümkün hale gelmiştir[2]. Doktrinde; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda kurumun düzenlendiği hükmün çeşitli kısımlarının, 11 kez Anayasa Mahkemesi’nde itiraza konu edildiği ve toplamda hükmün 5 kere değişikliğe uğradığı, buna rağmen kurumla ilgili tartışmalı hususların hala tam olarak çözülemediği ifade edilmiştir[3].

HAGB kurumu, sanığın cezaevinde cezasının infazına başlanmadığı, adli para cezasına hükmedilmişse tahsilinin yapılmadığı, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kişinin bir denetim altında bulunduğu ve ileride suç işlemesi halinde hakkındaki hüküm açıklanarak cezanın bireyselleştirilmesi ve cezanın infazı konusunda karar alınacağının kendisine bir şart olarak yüklenmesi anlamına gelmektedir[4]. HAGB kurumu, kamu davasının mecburiliği” prensibinin rızaya dayalı istisnalarından birisini oluşturmaktadır[5].

HAGB kurumunun getirilmesinin ve uygulanmasının amacının ne olduğu hususunda doktrinde birçok açıklamaya yer verilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında temel olarak, mağdurun suçtan kaynaklanan zararının giderilmesi ve faile ceza verilmeksizin barış sağlanarak toplumsal yarar elde edilmesi amaçlanmaktadır[6]. HAGB; sanık hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmaması sebebiyle kurum lekelenmeme hakkıyla ilişkilendirilse de, bu durumun dolaylı olduğu, bir kişi hakkında HAGB kararı verilebilmesi için, öncelikle suçu işlediğinin sabit olması gerektiği ifade edilmiş ve bu nedenle kurumun lekelenmeme hakkı ile doğrudan ilgisinin olmadığı belirtilmiştir[7]. Kısacası HAGB ile amaçlanan, hakkında mahkumiyet hükmü verilen sanığın cezası infaz edilmeden uslanmasının sağlanması, bu şekilde sanığa bir şans verilmesi ve hapis cezasının üzerinde oluşturacağı olumsuz etkilerin engellenerek hükümlünün sosyal çevresinden kopmamasının sağlanmasıdır[8]. Esasen HAGB, aklanma hakkı ile de ilgili değildir. Bununla birlikte sonuçta sanık; HAGB kararı ile suçlu bulunmakta, fakat mahkumiyet hükmü açıklanmayarak, belirlenen denetim süresi içinde sanığa nev’i şahsına münhasır aklanma hakkı tanınmaktadır ki, bizce bu hak uslanma imkanının ceza infaz edilmeden sanığa verilmesi anlamını taşır.

HAGB kurumunun hukuki niteliğinin ne olduğu hususu ise tam olarak net olmadığı gibi, doktrinde de tartışmalıdır. Yargıtay, HAGB kurumunu karma nitelikte kabul etmekte ve Maddi Ceza Hukuku boyutu açısından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinde düzenlenen “lehe kanunların geçmişe yürümesi” ilkesini dikkate alarak kurumun geçmişe etkili olarak uygulanması gerektiğini açıklamaktadır[9]. Yargıtay bu nedenle, kurumun kesinleşmiş ve infaz edilmekte olanlar ile hukuki yararı bulunması koşuluyla infaz edilmiş hükümlere de uygulanması gerektiğine yönelik karar vermiştir[10]. Ancak Yargıtay’ın görüşünün aksine doktrinde, HAGB kurumunun Devletin cezalandırabilme yetkisini kullanmasına ilişkin bir kurum olması sebebiyle karma değil, yalnızca Maddi Ceza Hukuku kurumu niteliğinde olduğu ileri sürülmüştür[11].

HAGB kurumu; Yargıtay tarafından koşullu bir düşme kararı olarak görülse de, doktrinde bu kurumun hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı süre içerisinde bir durma kararı niteliğinde olduğu belirtilmiştir[12].

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde düzenlenen ve yazımızın konusunu oluşturan HAGB kurumunun uygulanması için; sanığın mahkum olması, cezanın iki yıl veya daha az hapis veya adli para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı suçtan mahkumiyetinin bulunmaması, sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılması, mağdurun veya kamunun zararının tamamen giderilmesi, sanığın kurumun uygulanmasını kabul etmesi ve yargılaması yapılan suçun inkılap kanunlarında yer alan bir suç olmaması şartlarının tamamının bir arada bulunması gerekmektedir[13].

II. CMK m.231/8’de Yer Alan “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” Cümlesinin Anlamı

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin ilk halinde yer almayan bu cümle, 18.06.2014 tarihinde kabul edilen ve 28.06.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’nun 72. maddesi ile eklenmiştir.

Kanun değişikliği ile getirilen bu cümlenin lafzına bakıldığında, kişi hakkında bir kere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmişse, suç tarihi, yani suçun ne zaman işlendiği önemli olmaksızın kişi hakkında denetim süresi içerisinde hiçbir şekilde bir kere daha hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir. Nitekim 6545 sayılı Kanunun 72. maddesinin gerekçesinde de getirilen cümlenin lafzına paralel olarak, suçun denetim süresinde işlenip işlenmediğinin önemi olmaksızın HAGB kararına ilişkin olarak denetim süresi başlanmışsa bu süre içerisinde hiçbir şekilde bir kez daha HAGB kararı verilemeyecektir.

Belirtmeliyiz ki; hükme lafzı olarak baktığımızda biz de bu görüşe katılmaktayız. Çünkü hükümde; denetim süresi içinde kişi hakkında kasıtlı bir suçtan dolayı bir daha HAGB kararı verilemeyeceğinin belirtilmesiyle yetinilmiş, kasıtlı suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi gerektiğine ilişkin olarak bir tespit yapılmamıştır, ancak Yargıtay güncel kararlarında, yukarıda işaret ettiğimiz CMK m.231’e eklenen cümlenin bu şekilde uygulanmaması gerektiğine işaret etmektedir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 15.09.2021 tarihli, 2020/3343 E. ve 2021/17597 K. sayılı kararına göre; Adli sicil kaydında bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşme tarihinin suç tarihinden sonra olması nedeniyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını kabul eden, CMK'nın 231. maddesinin uygulanmasına engel mahkumiyeti bulunmayan ve hapis cezası ertelenen hükümlünün kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, ‘Sanık hakkında daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği’ şeklindeki yerinde olmayan gerekçeyle, anılan Kanun maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi,” bozma gerekçesi yapılmıştır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 23.12.2020 tarihli, 2020/2234 E. ve 2020/7459 K. sayılı kararında; “Sanığa ait adli sicil ve arşiv kaydındaki 28.04.2015 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, temyiz incelemesine konu suçların işlendiği tarihten sonra verilmesi nedeniyle sübutu kabul edilen suçların işlendiği tarih itibariyle sanığın adli sicil kaydının bulunmadığı gözetilmeden, şantaj ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından hükmedilen hapis cezaları ertelenen sanık hakkında, ‘Sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde yeniden suç işlemekten çekineceği hususunda mahkememizde kanaat hasıl olmadığından’ biçimindeki yetersiz gerekçeye dayalı olarak hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,” bozma sebebi sayılmıştır.

Yargıtay yukarıda yer verdiğimiz kararları ile oluşturduğu içtihadında; CMK m.231/8’de yer alan, “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesinde yer alan kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha HAGB kararı verilemeyeceğine dair ifadeyi, kasıtlı suçun ancak denetim süresi içerisinde işlenmesi halinde kabul edileceği olarak anlamaktadır. Diğer bir anlatımla Yargıtay; sanık hakkında HAGB verilmesine ve ilgili HAGB’ye göre denetim süresi başlamasına rağmen, kişinin başka bir suçtan yargılaması yapılırken suç tarihi HAGB’nin kesinleşme tarihinden önce olduğu takdirde kişi hakkında bir kere daha HAGB kararı verilmesinin mümkün olduğunu ifade etmektedir.

Yargıtay yer verdiğimiz kararlarında; bir daha HAGB kararı verilememesine sebep olan kasıtlı suç bakımından suçun işlendiği tarihin önem arz ettiğini, sanığa ait adli sicil ve arşiv kaydındaki HAGB’ye ilişkin kararların temyiz incelemesine konu suç veya suçların işlendiği tarihten sonra verilmesi halinde sübutu kabul edilen suçların işlendiği tarih itibariyle sanığın adli sicil kaydı bulunmadığından, bu durumun sanık hakkında bir daha HAGB verilememesi şeklinde anlaşılmaması gerektiğini ve bu suçlara yönelik olarak bir kez daha HAGB kararı verilebileceğini belirtmiştir.

Yargıtay; ilgili suç veya suçların HAGB kararının kesinleşme tarihinden önce işlenmesinin sözkonusu olduğu durumlarda, “sanık hakkında daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği” ve “sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde yeniden suç işlemekten çekineceği hususunda Mahkememizde kanaat oluşmadığından” gerekçelerinin, sanık hakkında tekrar HAGB verilmemesi yönünden yerinde olmayan ve yetersiz gerekçeler olduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla Yargıtay; CMK m.231/8’de yer alan ve yazı konumuzu oluşturan cümlenin, denetim süresi içinde hiçbir şekilde kişi hakkında kasıtlı bir suçtan bir daha HAGB kararı verilemeyeceği şeklinde değil, kişinin işlediği kasıtlı suçun tarihinin ancak denetim süresi içinde olması halinde kişi hakkında bir kez daha HAGB kararı verilememesi olarak uygulamaktadır. Ayrıca Yargıtay; bu durumda HAGB’nin uygulanma şartlarından birisi olan ilk başlık altında yer verdiğimiz sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılması şartının suçun işlendiği tarihe gidilerek, suçun işlendiği tarihte mevcut olan adli sicil kaydına göre değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir.

HAGB kararı sonrası denetim süresine tabi tutulacak kişi açısından denetim süresi içinde iki ihtimalin gündeme gelmesi sözkonusu olabilir. Kişinin denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemediği ve verilen denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, CMK m.231/10 hükmü gereği, hakkında açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak düşme kararı verilecektir. Kişinin denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine yönelik yükümlülüklere aykırı davranması halinde ise, mahkeme hükmü açıklayacaktır. CMK m.231/11’deki bu düzenleme hükmün açıklanması için kasıtlı suçun tarih itibariyle denetim süresi içinde işlenmiş olması gerektiğini aramıştır.

Yargıtay’ın CMK m.231/8’de bulunan hükme yönelik oluşturduğu bu içtihadı ile aynı doğrultuda, HAGB’de olabilecek başka bir ihtimale ilişkin oluşturduğu tutarlı bir içtihadı daha mevcuttur. Yargıtay’ın bu içtihadı da CMK m.231/11’de yer alan hükme paralel olarak gelişmiştir. Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 07.05.2014 tarihli, 2013/21469 E. ve 2014/12390 K. sayılı kararına göre; “5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesinde, açıklanması geri bırakılan hükmün, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde açıklanabileceğinin düzenlenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 14.09.2009 tarihinde kesinleşmesi karşısında, Gaziantep 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26.04.2011 tarihli ve 2010/276 E. ve 2011/277 K. sayılı kararına konu suçun denetim süresinin başlamasından önce 10.09.2008 tarihinde işlenmesi nedeniyle bu karara dayanılarak, suça sürüklenen çocuk hakkındaki 14.09.2009 tarihinde kesinleşen, 10.07.2009 tarihli, 2009/400 E. ve 2009/853 K. sayılı hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi” ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 20.06.2012 tarihli, 2010/7404 E. ve 2012/7868 K. sayılı kararına göre; “Açıklanması CMK'nın 231. maddesine göre geri bırakılan (açıklanması ötelenen) hükmün ancak denetim süresi içinde işlenen suçtan mahkumiyet halinde açıklanabileceği gözetilmeden, sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın verildiği ve denetim süresinin başladığı tarihten önce işleyip sonradan mahkum olduğu suç nedeniyle hükmün açıklanması suretiyle CMK'nın 231/11. maddesine aykırı davranılması,” durumları bozmaya neden olmuştur.

Yargıtay; hükmün açıklanması için işlenmesi zorunlu olan kasıtlı suçun, işlenme tarihi olarak denetim süresi içinde işlenmesi gerektiğini CMK m.231/11 hükmü ile uyumlu şekilde kabul etmektedir. Hal böyle iken; Yargıtay’ın yazımızda yer verdiğimiz kararlarında CMK m.231/8’de düzenlenen denetim süresi içerisinde kasıtlı suçtan dolayı bir daha HAGB verilemeyeceğine yönelik hükmün, her türlü kasıtlı suç için değil ancak denetim süresi içerisinde işlenen kasıtlı suçlarla sınırlı olarak uygulanması gerektiğini söylemesi isabetlidir. Dolayısıyla Yargıtay’a göre; kişi hakkında yeniden bir HAGB kararı verilememesi için ilgili kasıtlı suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi gerekmekte olup, denetim süresi başlamadan önce işlenen kasıtlı suç sanık hakkında yeniden HAGB kararı verilmesine engel teşkil etmeyecektir.

HAGB kurumunun getirilme amacına bakıldığında, sanık hakkında bir daha HAGB kararı verilememesi için, Yargıtay’ın CMK m.231/8’de söylenen kasıtlı suç açısından HAGB kararının kesinleşmesi ve denetim süresinin başlaması sonrası bu kasıtlı suçun işlenmesini araması, hukuk mantığı bakımından isabetli görünse de maddenin lafzı ile doğrudan bağdaşmamaktadır. Madde lafzında açık bir şekilde; denetim süresi içerisinde kişi hakkında bir daha kasıtlı bir suçtan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği söylenmiş olup, kasıtlı suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi gerektiğine ilişkin hiçbir belirlemeye yer verilmemiştir.

Yukarıda açıklanan iki ihtimale ilişkin olarak Yargıtay’ın içtihatları birbiri ile uyumlu ve hukuk mantığı bakımından isabetlidir. Ancak CMK m.231/11’de; kişi hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması için kasıtlı suçun denetim süresi içinde işlenmesi gerektiği açık bir şekilde düzenlenmişken, CMK m.231/8’in ikinci cümlesinde kişi hakkında bir daha HAGB kararı verilememesine neden olacak kasıtlı suçun denetim süresinde işlenmesi gerektiğine dair bir ifadeye yer verilmemiştir.

Netice olarak; Yargıtay tarafından bu hukuki soruna ilişkin olarak oluşturulan içtihat, gerek hukuk mantığı ve gerekse kurumun getiriliş amacı bakımından isabetli olsa da yazı konumuzu oluşturan hükmün lafzında yalnızca denetim süresi içinde kişi hakkında kasıtlı bir suçtan dolayı bir daha HAGB kararı verilemeyeceğinin belirtildiği ve kasıtlı suçun işlenme zamanı ile ilgili hiçbir ifadeye veya açıklamaya yer verilmediği gözönünde bulundurulduğunda, denetim süresi içinde suç tarihine bakılmaksızın kasıtlı bir suç sebebiyle kişi hakkında HAGB kararı verilemeyeceğini, hükümde değişiklik yapılmadığı sürece bir kişi hakkında denetim süresi tamamlanmamışsa, yalnızca bir defa HAGB kararı verilmesi gerektiği kanaatini taşımaktayız.

Prof. Dr. Ersan Şen

Stj. Av. Cem Serdar

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------

[1] Anıl Akyıldız, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumuna İlişkin Sorunlar”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XVII, 2020/Özel Sayı, s.66.

[2] Devrim Güngör, Güneş Okuyucu - Ergün, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65 (4) 2016: 1951-1965, s.1953.

[3] Akyıldız, a.g.e., s.66.

[4] Yener Ünver, Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 19. Baskı, 2019, Ankara, s.1767.

[5] Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 9. Baskı, 2021, Ankara, s.819.

[6] Yenisey, Nuhoğlu, a.g.e., s.820.

[7] Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 13. Baskı, 2020, Ankara, s.721.

[8] Güngör, Okuyucu - Ergün, a.g.e., s.1954.

[9] Ünver, Hakeri, a.g.e., s.1716,1717.

[10] Güngör, Okuyucu - Ergün, a.g.e., s.1954.

[11] Güngör, Okuyucu - Ergün, a.g.e., s.1954.

[12] Akyıldız, a.g.e., s.67.

[13] Ünver, Hakeri, a.g.e., s.1720.