İnsanları psikolojik, ekonomik, fiziksel olarak zarara uğratıp hayatlarını sekteye uğratan doğal, insan kaynaklı ya da teknolojik olaylar afet olarak tanımlanıyor. Afetlerde, afetlere doğrudan maruz kalanlar arasında en çok zarar görenler şüphesiz ki çocuklar oluyor. Çocuklar, genellikle olan bitenlerin ciddiyetini tam olarak kavrayacak kadar olgunluğa erişmediklerinden; yaşadıkları zararı anlamlandırma noktasında yetersiz kaldıkları gibi psikolojik olarak da oldukça ciddi etkileniyorlar. Afetlerde her ne kadar arama kurtarma çalışmaları için sivil toplum örgütleri, gönüllü çalışanlar, devlet kurumları, askerler gibi fayda sağlayacak çalışmalar yapanlar olsa da ne yazık ki kimi zaman çocukların kaybolduklarını ya da kaçırıldıklarını veyahut afet bölgesinde istismara maruz kaldıklarına şahit oluyoruz. Çünkü biliyoruz ki, afet bölgelerinde zarar gören yapılar sadece evlerle sınırlı kalmıyor; çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, bakımevleri gibi yapılar da zarar görüyor.

Bu bağlamda, afet bölgesinde ailesi enkaz altında olduğu için ailesine ulaşamamış ya da ulaştırılamamış, ailesini kaybetmiş veya ailesi hastanede olan çocuk bulanların veyahut çocuğuna ulaşamayan, çocuğunu kaybeden ailelerin öncelikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ait ALO 183 hattını arayarak bu durumu bildirmeleri gerekiyor.

Afet bölgelerinde bulunan bu çocuklara ivedi olarak hastanede gerekli müdahaleler yapılmalıdır. Ardından, ailesinden biriyle iletişim kuruluncaya ve çocuk ailesine teslim edilinceye kadar çocuğa eşlik edebilecek bir sosyal hizmet uzmanına ihtiyaç vardır. Yani buradan hareketle, afet bölgesinde arama kurtarma ekibinin yanı sıra sosyal hizmet uzmanlarının da bulunması gerektiğini söylersek yanlış olmaz. Bununla birlikte, çocuğa eşlik edecek olan sosyal hizmet uzmanı; çocuğa dair bilgiler içeren bir rapor hazırlayarak afet bölgesindeki Sosyal Hizmet İl Müdürlüğünde Çocuk Hizmetleri Şubesi’ne ulaştırmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, çocuğun hangi enkaz bölgesinden ne zaman çıkarıldığının da bu raporda kayıt altında olmasıdır. Bu rapor gereken birime ulaştırıldıktan sonra, kayıp çocuklar resmi makamlarca koruma altına alınmış olacaktır.

Çocukların kendilerini ifade edemeyecek kadar küçük olmaları durumunda ise, çocuğun hangi enkaz bölgesinden çıkarıldığına dair bir bilgi olmadığında işlerin çocuğun ailesini bulmak ve ailesine erişmek noktasında zorlaştığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla, burada sosyal hizmet uzmanlarına büyük görev düşüyor.

Bir çocuk enkazdan çıkarıldığındaki süreçte, çocuklar hastaneye gelir gelmez sağlığının sağlanması öncelikli amaç olduğundan dolayı hastaneye geldiklerinde kabul edilmeme gibi bir durumları olmayacaktır. Enkazdan çıkarılan çocuklara, kanuni temsilcileri -velileri ya da vasileri- olmadan da gerekli müdahaleler yapılabilecektir. Bu hususta herhangi bir engel bulunmamaktayken, çocuklar hastaneden çıkarlarken yani taburcu olurlarken yanlarında kanuni temsilcileri olmaları gerekiyor. Bu bağlamda, yine, ailesiyle bağlantısı bir şekilde kopmuş olanların hastane taburcu işlemlerini sağlamada çocuğa eşlik eden sosyal hizmet uzmanı aktif rol oynuyor.

Bununla birlikte, ailesine ulaşılamamış kayıp çocukların enkazdan çıktıklarında çekilen fotoğraflarının da medyaya doğrudan ve yüzleri görünür şekilde servis edilmesi de doğru değil. Biz Türk halkı olarak samimi, sıcakkanlı ve merhametli de olsak, arama kurtarma ekiplerinin de çocukları enkazdan çıkardıklarında öpmeleri ya da başına toplanmaları yerine ekibin kurtarılan çocuğa belli bir mesafede yaklaşması beklenmektedir.

Çocuklar afetten sonra farklı tepkiler gösterebilir. Kimisi hırçınlaşırken kimisi içine kapanabilir. Bu anlamda çocuklara güvende hissettirmek en önemlisidir. Afet ve acil durumlarda müdahale edecek ekiplerde bulunan kurumların çocukların güvenliğini sağlamak ve olası riskleri belirlemek için aktif rol alması gerekmektedir.

Hepimiz doğal ya da insan kaynaklı tüm afetlerden zararla çıkarız ancak afetlerin olağanın dışında ve akışı bozan durumlar olduklarını bu yüzden savunmasız ve hepimizden faza desteğe ihtiyaç duyan çocukları daha fazla etkilediklerini unutmadan Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki maddelere uyarak onlara temel ihtiyaçlarını sağlayarak güvenliklerini sağlamamız yapacağımız en önemli iştir.

Av. Begüm GÜREL & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Pelin DONDURMACIOĞLU