“Duruşma Tutanağı” başlığı altında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.219 ila 222’de düzenlenen, kovuşturma aşamasının duruşmada yapılan işlemler ve söylenenler açısından en önemli vesikası duruşma tutanağıdır. Duruşmada yapılan işlemlerin mahkeme başkanı veya hakimi tarafından yeminli zabıt katibi tarafından bir teknik aygıta yazılmak suretiyle hazırlanan ve resmi belge niteliği taşıyan, mahkeme başkanı veya hakimi ile hazırlayan zabıt katibi tarafından imzalanan, duruşmanın nasıl yapıldığını gösteren belgeye duruşma tutanağı denir.

Özellikle kovuşturma aşamasını takip etmeyen, duruşmaya ve celselere girmeyen ve takip etmeyenler bakımından, duruşmada neler olup bittiğini, nelerin söylendiğini, talep edildiğini, reddedildiğini, muhakeme kurallarının usule uygun ve usuli güvenceler sağlanmak suretiyle taraflara tanındığı, özellikle sanık ve onu temsil eden müdafiinin haklarının korunup korunmadığını anlayabilmek için, bilhassa dosyayı inceleyen hukukçular bakımından yeterli hukukilik denetiminin yapılabilmesini ve hukuka aykırılıklar ile işin esasına müessir olan hukuka aykırılıkların tespiti bakımından duruşma tutanağının duruşmada ne olup bitti ise her şeyi gösterecek şekilde düzenlenip hazırlanması gerekir. Ancak Muhakeme Hukukumuzda en zayıf ve zorlandığımız konulardan birisi duruşma tutanağının, sadece şekil bakımından usule uygun hazırlanması değil, hatta bundan da ötesi gerçekten denetime elverişli ve objektif olarak mahkeme hakimi veya başkanı tarafından sözlülük ve alenilik esaslarına uygun olarak tanzim edilmemesi veya edilememesidir.

Bir avukat ne kadar sonradan duruşma tutanağının eksik veya yanlı hazırlandığını dile getiren başvurular yapsa ve hatta duruşmaya katılan avukatlarca bir tutanak tutulmak suretiyle duruşma tutanağının eksik, hatalı veya yanlı hazırlandığı tespit edilse de, umumiyetle bunların dikkate alınmadığı ve resmi belge sayılan duruşma tutanağının, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli ve hukukilik denetimi yönünden de en itibar edilen belge ve delil olarak kabul edildiğini görmekteyiz. Bu nedenle; duruşmada özellikle delillerin ortaya koyulup değerlendirildiği, tartışmaya açıldığı, mahkemece takdir edildiği ve muhakeme kuralları çerçevesinde usuli güvenceler ile hakların taraflara, özellikle de sanığa hakikaten kullandırılıp kullandırılmadığının, örneğin dosyada bulunan bilgi ve belgeler teker teker tutanağa yazdırılmak suretiyle okundu ibaresine yer verilerek, bunların sanığa açıklanıp açıklanmadığının, esasen okunmayıp da şeklen okundu yazılarak konunun geçiştirilip geçiştirilmediğinin tespitinde, aksi sabit oluncaya kadar geçerli resmi belge sıfatını taşıyan duruşma tutanağına itibar edilmesi zorunlu belge olduğundan, usule uygun düzenlenmeyen ve eksik bırakılan duruşma tutanağından dolayı sonradan dosya üzerinden yapılacak incelemede ve hukukilik denetiminde hukuka aykırılığın ortaya çıkarılamaması ve tespit edilememesi riski bir hayli artacaktır. Bu derece önemli olan bir belgenin ve yapılan duruşmanın sesli ve/veya görüntülü olarak kayıt altına alınmaması, bu zamanın teknik imkanlarından dolayı kabul edilemez ve affedilemez bir ihmalkarlıktır. Bu ihmal kötüniyetli olmasa bile, en azından duruşmada nelerin olup bittiğinin ve bunların hukukilik denetiminin layıkı ile yapılmasını, dolayısıyla dürüst yargılanma hakkının özünü zedeleyecek boyuttadır.

Mahkemenin başkanı veya hakimi tarafından yazdırılan ve hazırlatılan duruşma tutanağı ile ilgili kayıt alma işleminin başkan veya hakim tarafından yaptırılmak istenmesinin sebebi, genellikle başkanın veya hakimin duruşmayı ve özellikle de duruşma tutanağını kontrolü altında tutmak istemesinden, buna ek olarak istediğini duruşma tutanağına yazdırma veya anladığı gibi tutanağa aktarma niyetinden kaynaklanmaktadır. Teknik imkanlardan faydalanılmayarak, hala başkan veya hakim tarafından yeminli zabıt katibine duruşmada olup bitenlerin ve söylenenlerin sonradan kaydettirilmesi, hem zaman kaybına ve hem de mahkeme süjeleri arasında tartışma yaşanmasına, bunun yanında da kovuşturmada olup bitenlerin ve söylenenlerin gerçekte olduğu gibi duruşma tutanağına yansımamasına, eksik veya hatalı tutanağa geçmesine, bu sebeple de hukukilik denetiminin yetersiz kalmasına, maddi hakikate ve adalete uygun yapılamamasına yol açmaktadır.

Günümüzde yaygın olarak kullanılan sesli ve görüntülü duruşmanın bir sisteme kaydedilerek, sonradan söylenenlerin uzman çözümü suretiyle tutanağa aktarılmasında da eksiklik, hata, yanlış anlama ve anlaşılmalara yol açabilecek ses dökümü, anlaşılmaz ifadeler olsa da bu yöntemin bile, gerek duruşmanın akıcılığı, insicamın bozulmaması ve gerekse de yersiz tartışmalara yol açılmaması bakımından, duruşmada işlemlerin ikmal/tamamlanması ile her bir söz alanın konuşması bittikten sonra konuşma özetinin mahkeme başkanı veya hakimi tarafından tutanağa geçirilmesinden çok daha iyidir ve duruşma tutanağı amacı ile fonksiyonuna daha iyi hizmet etmektedir.

Gerçekten de 21. yüzyılın üçüncü on yılında bilim ve tekniğin insanlığa sağladığı gelişmiş imkanlara rağmen, hala duruşma tutanağının mahkeme başkanı veya hakimi tarafından tutturulup, bunu tutturan başkan veya hakim ile yeminli zabıt katibi tarafından imzalanması usulü terk edilmeli, yerine yeni bir teknik olmayan, uzun yıllardır kullanılan, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başarı ile uygulanan makine steno (stenografi) sistemi dediğimiz usulün artık hak arama hürriyetinin bir kalesi ve meydanı olan mahkeme ve duruşma salonlarına, maddi hakikate ve adalete en iyi şekilde ulaşabilmenin bir yolu, bir yöntemi olarak kazandırılması ve duruşma salonunda olup bitenler ile söylenenlerin anlık, objektif olarak ve dış müdahaleye kapalı bir şekilde kayıt altına alınması zorunludur. Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti; yargı sistemine ve duruşmaya bu yatırımı yapmak, eş zamanlı şekilde duruşmada olup bitenleri kayıt altına aldırmak zorundadır. Duruşma salonlarında CMK m.149/3’e aykırı şekilde sanık ile müdafiini ayrı yerlerde tutarak ve duruşmada olup bitenler ile söylenenleri eksik zapta geçirerek, maddi hakikate ulaşılamaz ve adalet sağlanamaz.

Özellikle iş yoğunluğu, evrak kalabalığı ve zaman sorun edilerek, duruşmada gerçekten sanığın yüzüne okunması gereken belgelerin okunmadığı, sözlü yargılamanın teamülen yazılı yargılamaya çevrilerek, bir gün önce veya son dakika verilen yazılı savunmaların duruşmada okunmadığını, birçok defa söylenmediğini herkesin bildiği, sadece okundu, dosyaya koyuldu ibaresinin duruşma zaptına geçirildiği, böylelikle şeklen usulün yerine getirildiği, örneğin CMK m.221’e göre müdafiin ve katılanı temsil eden avukatın tüm söylediği tüm hususların tutanağa geçirilmesi zorunluluğunun da bulunmadığı, ancak uygulamada böyle zannedildiği, buna ilişkin tartışmanın yani efendim, sayın başkan, sayın hakim eksik geçirdiniz, yanlış geçirdiniz gibi tartışmaların yaşandığını, başkanın veya hakimin de cevaben hayır geçirdim, görmüyor musunuz bakın, her söylediğinizi yazdırmak zorunda değilim, ben böyle uygun görüyorum türünde tartışmaların yaşandığı görülmektedir.

Tüm bunlara son verilebilmesi için; Türk Hukuku’nda belki devrim niteliğinde olacak şekilde adli, idari, vergi, Anayasa yargısı dahil tüm duruşmaların makinesteno (stenografi) sistemi ile objektif ve müdahil edilemez biçimde tutanakta kayıt altına alınmasının vakti gelmiştir. Çünkü söz uçar yazı kalır. Bugün duruşmaya katılmayan, kovuşturmayı takip etmeyen, sonradan önüne gelen dosyayı inceleyen Cumhuriyet savcısının, hakimin, avukatın en büyük sıkıntılarından birisi doğru dürüst, eksiksiz, anlaşılabilir şekilde hazırlanmayan duruşma tutanaklarıdır. Duruşmanın dili olan Türkçe’nin en iyi ve en doğru şekilde kullanıldığı yer mahkeme ve yazıldığı belge de duruşma tutanağı olmak zorundadır. Duruşmaya katılmayan, kovuşturma aşamasını takip etmeyen, yani o anı yaşamayan bir hukukçunun dosyayı sağlıklı bir şekilde inceleyip sonuca varabilmesinin yolu düzgün tanzim edilmiş dosya ve eksiksiz hazırlanmış duruşma tutanağıdır.

CMK m.219 ila m.222’ye bakıldığında;

“Duruşma tutanağı” başlıklı m.219’da, duruşma için tutanak tutulacağı, tutanağın mahkeme başkanı, başkanın mazereti bulunursa en kıdemli üyenin tutanağı imzalayacağı, tek hakimli mahkemede hakimin imzalayacağı, yine duruşma tutanağının zabıt katibi tarafından da imzalanacağı, duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bunların vakit geçirmeksizin yazılı tutanağa dönüştürüleceği, yine başkan, hakim ve zabıt katibi tarafından tutanağın imzalanacağı,

“Duruşma tutanağının başlığı” başlıklı CMK m.220’de, duruşmanın yapıldığı mahkemenin adını, oturum/celse tarihlerini, duruşmaya katılan hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin adlarının ve soyadlarının başlık olarak duruşma tutanağına yazılacağı,

“Duruşma tutanağının içeriği” başlıklı CMK m.221’de, duruşma tutanağında m.220 dışında kalan ve celselere aktif olarak katılanların (izleyici dışında) ad ve soyadlarının, duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren hususu ile unsurların, sanık açıklamalarının, tanık ifadelerinin, bilirkişi teknik açıklamalarının, okunan veya okunmasından vazgeçilen belge veya yazıların, taleplerin ve reddi halinde gerekçelerin, verilen kararların ve varılan hükümlerin tutanağa kaydedilmesi gerektiği, CMK m.221’de müdafii ve katılan vekillerinin açıklamalarının duruşma tutanağına geçirileceğine dair bir ibareye yer verilmediği, belki sanık katılmamışsa bunun yerine müdafiinin açıklamalarının aynen kaydedilmesinin gerektiği, taleplerin kabulü halinde kabulüne ilişkin gerekçelerin duruşma tutanağında yer almasının zorunlu olmadığı, ancak CMK m.221’de belirtilen tüm hususların birebir duruşma tutanağında yer almasının gerektiği, eksikliğinin “Temyiz nedeni” başlıklı CMK m.288 uyarınca hukuka aykırılık sayılacağı, yine bu yolla “Hukuka kesin aykırılık halleri” CMK m.289’da öngörülen nedenlerden birisinin olup olmadığının tespit edilebileceği,

İfade edilmiş olup,

“Duruşma tutanağının ispat gücü” başlıklı CMK m.222’de ise duruşmanın nasıl yapıldığının, öngörülen yasal usul ve esaslara uygun yapılıp yapılmadığının ancak tutanakla ispat edilebileceği, tutanağa karşı sadece sahtelik iddiasının yöneltilebileceği, sahteliği ortaya koyulmayan ve ispatlanamayan tutanak içeriğinde yazılanların somut delil olarak kabul edileceği sonucuna varılmalıdır.

Yukarıda belirttiğimiz hususlar ışığında;

- CMK m.219 ila m.222’nin gözden geçirilip yeniden düzenlenmesi,

- Duruşma tutanağının mutlaka teknik imkanlardan yararlanılmak suretiyle hazırlanılması,

- Duruşma tutanağının işlemler yapıldıktan ve sözler söylendikten sonra mahkeme başkanı veya hakimi tarafından kayda geçilerek hazırlanması usulünden vazgeçilmesi,

- Duruşma tutanağının hazırlanmasında TBMM’de kullanılan makinesteno sistemi yoluyla duruşmada olup bitenlerin ve söylenenlerin tutanağa geçirilmesi,

- Eksiksiz, hatasız ve objektif hazırlanan duruşma tutanağı yoluyla hukukilik denetiminin, elverişliliğin sağlanması, bu yolla Türk Milleti adına karar veren mahkemelerin muhakeme kuralları ile usuli güvenceleri ne kadar dikkate aldığı ile hakimin objektif ve sübjektif açıdan tarafsızlığının sağlanması,

Gerekir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)