15.07.2023 tarihli ve 32249 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, 6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi(MTV) İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkındaki 7456 sayılı Kanun’un 1.maddesi, depremzedelere finansal kaynak yaratma amacıyla çıkarılmış ise de istisnaları düzenleyen 4’ncü fıkrasına göre, belki de kanun koyucunun iradesi dışında bazı depremzedelerden de ek vergi alınması öngörülmüştür. Şöyle ki;

1)”Deprem nedeniyle eşi veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybeden mükelleflere ait taşıtlar” ibaresi ile, taşıtı depremde kaybettiği anne veya babasından miras yoluyla intikal eden depremzedeler kapsam dışına çıkartıldığından bu ibareye ikinci derece kan hısımları da eklenmelidir.

2)”Mücbir sebep hali ilan edilen yerlerde deprem tarihi itibarıyla kayıt ve tescilli taşıtlar” ibaresi ile deprem bölgesinde ikamet ettiği ve depremi yaşadığı halde, taşıt plakası deprem bölgesi dışındaki illerde kayıt ve tescilli olan özellikle birçoğu kamu görevlisi kiracı depremzedeleri istisna dışında bırakılmakta, buna karşın deprem tarihi itibarıyla sahibi deprem gören illerde ikamet etmemiş, ancak hasbelkader taşıt plakası bu bölgedeki illerde kayıt ve tescilli taşıt sahipleri haksız şekilde vergiden istisna edilmektedir.

3)”Deprem nedeniyle yıkılan veya ağır ya da orta hasarlı hale gelen binaların maliklerine ait taşıtlar…” ibaresinden dolayı bu tür binalar, taşıt sahibinin eşi veya reşit olmayan çocukları adına kayıt ve tescilli ise taşıt sahibi depremzede yine istisna dışı bırakılarak vergi yükümlüsü yapılmaktadır. Oysa 7269 sayılı Kanunun m.29/4’deki, “Kendisine veya eşine ait o yerde aynı cins müstakil hasarsız başka bir binası veya dairesi olan ailelere bina ve inşaat kredisi verilemez.” hükmüne göre iki eşten birinin hasarsız binası varsa iki eş birlikte “aile”den sayılarak diğer eşin yıkık veya ağır hasarlı binasına kredi verilmemektedir. Bu şekilde devlet, depremzedeye kredi verirken iki eşi “aile” saymakta, Ek MTV tahakkukunda ise aynı depremzedeyi “aile”den saymamaktadır. Bu durum eşitlik ve hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.     

Bu depremzedelere hane başı destek ödemesi, taşınma yardımı ve kira yardımı gibi nakdi ve ayni yardım yapılmasına rağmen Kanunun m.1/4’deki bu yanlış ibarelerden dolayı bu üç grup depremzede Ek MTV yükümlüsü sayılmış, diğer bir anlatımla devlet, bir eliyle verdiği yardımı vergilendirme adı altında diğer eliyle geri almıştır. Bu düzenlemenin kanunun ihdas amacına aykırı olduğu açıktır.

Kanun’un 1.maddesinin düzenlemesinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne(AYM) 24.07.2023 tarihinde açıldığını basından öğrendiğimiz davada, yürürlüğün durdurulması isteminin özellikle bu yönlerden de inceleneceğine inanıyoruz. Yine de bu aşamada kanun koyucuya düşen öncelikli görev, yeni mağdurların oluşmaması için AYM kararını beklemeksizin adalet ve hakkaniyetin yerine gelmesi amacıyla en azından kamuoyu vicdanına uygun olarak yasada acilen değişiklik yapmak olacaktır.

Öte yandan MTV ile ilgisi olmasa da aynı 7456 sayılı kanunun 26.maddesiyle 7452 sayılı kanuna eklenen Ek Madde 1/5’de, “maliklerin tamamının muvafakatiyle yürütülmesi gereken tüm iş ve işlemler hisseleri oranında maliklerin salt çoğunluğu ile alacağı karara istinaden yapılır.” demektedir. Ancak karar içeriğine muhalefet eden veya yokluğunda verilen kararla hak kaybına uğrayan diğer maliklerin itiraz edebileceklerine dair bir ibare bulunmamaktadır. Kanunda hüküm bulunmayan hallerde kentsel dönüşümü düzenleyen 16.5.2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un uygulanacağına dair bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle çok malikli anayapılarda maliklerin arsa payı salt çoğunluğunun taksim konusundaki kararları ile hasar gören binaların deprem öncesi vasfına göre değerleme yapan kuruluşların tespit ettiği değerlere ve gerekiyorsa müteahhit kararlarına itiraz edilmesi gerektiği hallerde yetkili organ ve itiraz süreleri gibi konulardaki belirsizlik, hukuk devleti ilkelerine uygun olarak açıklığa kavuşturulmalıdır.

Mustafa IŞILDAK

Emekli/Hukukçu