4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, mal rejiminin eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemeyeceğini belirtmiştir. Dolayısıyla önceki Medeni Kanun’da yer alan eşler arasındaki cebri icra yasağı kaldırılmış ve eşlerden birinin diğerine karşı cebri icra yoluna başvurabileceği sonucu ortaya çıkmıştır. Zira Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2010/9346 E. 2010/24063 K. nolu kararında “01.01.2010 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni Kanunun 217.maddesi gereğince eşler arasında cebri icra yasağı yoktur. Bu nedenle eşler kambiyo senedine bağlı alacaklarını evlilik içerisinde de icra takibine koyabilirler.” ifadesine yer vermiştir.

Bununla beraber Yargıtay 14. Hukuk Dairesi de 2003/8009 E. 2004/895 K. sayılı kararında “743 sayılı Medeni Kanunun 165. maddesinde; eşler arasında cebri icra yasağı düzenlenmiş ise de birbirlerine karşı hukuki ilişkiler nedeniyle dava açamayacaklarına ilişkin bir düzenleme getirilmemiştir. Aynı şekilde 4721 sayılı Medeni Kanunda da dava açma yasağı bulunmamaktadır.” diyerek söz konusu yasağın eski kanunda düzenlendiğini belirtmiştir.

Ayrıca ilgili kanun maddesi tüm mal rejimi çeşitleri için (edinilmiş mallara katılma rejimi, mal ortaklığı, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı) geçerli olacaktır.

Bununla birlikte borcun yerine getirilmesinin borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa bu eşin ödeme için süre isteyebilmesi söz konusudur. Dolayısıyla burada dikkat edilmesi gereken hususlardan bir tanesi mevcut borcun objektif olarak evliliği tehlikeye düşürebilecek ve ciddi zarara uğratabilecek bir borç olmasıdır. Maddenin gerekçesinde eşlerin herhangi iki insan değil, evlilik birliğini sürdürmekle görevli ve bu birliğe karşı yükümleri olan kişiler olduğu ve evlilik kurumunu koruma gerektiği düşüncesiyle, ödemede güçlükle karşılaşacak eşe süre tanınması kabul edilmiştir. Söz konusu dava borçlu eş tarafından aile mahkemesinde açılacaktır.

Aynı zamanda TMK’ya göre durum ve koşulların gerektirdiği takdirde hakim, istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutacaktır. Dolayısıyla erteleme isteyen eşin bu konuda talepte bulunması gerektiği hususuna dikkat edilmelidir.

Söz konusu hükümle alakalı madde gerekçesinde alacaklı eşin yararlarını korumak açısından da hakime gerekirse borçluyu güvence vermekle yükümlü tutma yetkisi tanınması suretiyle, yararlar durumu dengelenmeye çalışılmıştır.

4721 sayılı kanun eşler arasındaki borç ertelenmesine ilişkin diğer bir düzenlemeyi de katılma alacağının ve değer artış payının ödenmesi konusunda yapmıştır. Buna göre katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi için ciddi güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilecektir.

Bununla birlikte aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülecektir. Ayrıca durum ve koşullar gerektiriyorsa borçludan güvence istenebilecektir.

Zamanaşımı

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamayacağını ve başlamışsa da duracağını belirtmiştir.

Av. Lara Banu EKER