I. Giriş

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda; Kanunda gösterilen sürelerin geçmesiyle, birisi suç ile buna bağlı davanın takibini ve diğeri de cezanın infazını düşüren iki zamanaşımı türü öngörülmüş olup, bu iki müessese TCK m.66 ila m.72’de düzenlenmiştir. Bu yazımızda; suç/dava zamanaşımını kesen sebeplerden birisi olan sanığın mahkemece yapılan sorgusu bakımından, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Görevli olmayan hakim ve mahkemenin işlemleri” başlıklı m.7’nin etkisini inceleyeceğiz.

Yazımızda ele alacağımız hukuki sorunlar; 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 7. maddesinde yer alan hükmün nasıl yorumlanması gerektiği, görevsiz mahkemece yapılan sorgunun dava/suç zamanaşımı süresini kesip kesmeyeceği, sanığın sorgusu yapıldıktan sonra görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi halinde, görevli mahkemece sanığın savunmasının alınması işleminin sorgu sayılıp sayılmayacağı ile böyle bir durumda sanığın görevli olmayan/görevsiz mahkemece yapılan sorgusundaki beyanlarının dikkate alınıp alınmayacağı hususlarıdır.

Aşağıda; Yargıtay’ın bu konular hakkında verdiği iki kararı açıklanacak, sonrasında ise Yargıtay’ın görüşü dikkate alınarak kendi düşüncemize yer verilecektir.

II. Yargıtay Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 23.11.2010 tarihli, 2010/2-136 E. ve 2010/229 K. sayılı kararında; 01.06.2005 tarihinden önceki Ceza Genel Kurulu kararlarında kabul edildiği şekilde, dava zamanaşımını kesen sorgunun görevsiz mahkemece usulüne uygun olarak yapılan savunma alma işlemi olduğunu, görevsizlik kararı sonrasında görevli mahkemece yapılan savunma alma işleminin bu anlamda sorgu olamayacağını ve dava zamanaşımını kesmeyeceğini, buna karşılık 01.06.2005 tarihi itibariyle CMK m.7 hükmü yürürlüğe girdiğinden, bu tarih sonrasındaki işlemler açısından dava zamanaşımını kesen sorgunun görevsiz mahkemece yapılan ifade alma işlemi olduğunun söylenemeyeceğini, ancak 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Ancak, Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girmesinden önce soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yapılmış işlem ve kararlar hukuki geçerliliklerini sürdürürler.” hükmü gereğince, 01.06.2005 tarihinden önce görevli olmayan mahkemece yapılan sanık sorgusunun geçerli sayılacağını ve zamanaşımını kestiğinin kabul edilmesi gerektiğini söylemektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 06.05.2008 tarihli, 2008/1-90 E. ve 2008/100 K. sayılı kararında ise; CMK m.7’de yer alan hükmün “yenilenmesi mümkün olan ve mümkün olmayan” şeklinde değil, işlemin madde yönünden yetki kavramına, yani asıl ceza davasının kovuşturma evresi bakımından yargılama yetkisinin bölüşülmesine sıkı sıkıya bağlı olup olmamasına göre bir ayırım yapılması gerektiğini belirterek, madde yönünden yetkili sayılan mahkemece yapılması mümkün olan işlemlerin yeniden yapılabilmesini, bunun için önceki işlemlerin iptaline ihtiyaç duyulmayacağını, yani kural gereği önceki işlemin hukuk bakımından hükümsüz sayılacağını ifade etmektedir. Ceza Genel Kurulu; örneğin görevsiz mahkemece dinlenen tanığın ölmesi gibi işlemin yeniden yapılmasının mümkün olmadığı hallerde bu kurala istisna olacağını ve bu tür işlemlerin hükümsüz sayılmayacağını, yine aynı şekilde işlemin bir başka makam tarafından ortadan kaldırılması için kanun yolu tanınan hallerde yokluk müeyyidesinin doğmayacağını, bu nedenle örneğin görevsiz mahkemenin verdiği tutuklama ve ihtiyati tedbir kararının, soruşturma evresinde verilen tutuklama kararı nasıl kovuşturmada da hükmünü koruyorsa geçerliliğini koruması gerektiğini söylemektedir. Yeri gelmişken; yokluk bir bütünde işlemin dikkate alınmaması, hükümsüzlük ise bunun tespiti ile birlikte ileri doğru etki etmesi olarak kabul edilmelidir.

Yukarıda yer verdiğimiz kararın devamında CMK m.7’de yer alan hükümsüzlük ifadesinin yokluk olarak değil, adil bir yargılanma yapılabilmesi için tekrarlanma imkanı olan işlemlerin bizzat görevli mahkemece yapılmasının zorunlu olduğu şeklinde yorumlanacağı, görevsizlik kararı benimsenerek yargılamaya yeni mahkemece başlandığı takdirde, CMK m.147 ve m.191 uyarınca sanığın sorgusunun yeniden yapılmasının zorunlu olacağı belirtilmektedir.

III. CMK m.7 Hükmünün Yorumlanması ve Düşüncemiz

“Görevli olmayan hakim veya mahkemenin işlemleri” başlıklı CMK m.7’ye göre; “Yenilenmesi mümkün olmayanların dışında, görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür”. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ilk kez yer alan bu hüküm, görevsizlik kararı verilmesi sonrasında görevli mahkemeye tevdi edilen dosyalarda görevli mahkemece yeniden yapılması mümkün olan işlemlerin tekrarlanması gerektiği anlamına gelmektedir. Prensip olarak, tekrarlanabilen işlemlerde geçerli olan yeni tesis edilen yargılama işlemidir.

Bu hükmün düzenleniş amacı; ceza muhakemesine hakim olan “yüzyüzelik” ve “doğrudanlık” ilkeleri olup, hükmün CMK m.217/1’de yer alan, “Hakim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir” düzenlemesini tamamladığı ifade edilmektedir[1]. Yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay kararlarında da yine aynı şekilde CMK m.7 hükmünün “yüzyüzelik” ve “doğrudan doğruyalık” ilkeleri gereği sevk edilmiş bir hüküm olduğu belirtilmektedir.

İlk olarak incelemek istediğimiz husus, görevsizlik kararı verip de görevli mahkemeye dosyayı gönderen mahkeme tarafından sanığın ifadesinin alınmasının sorgu niteliğinde olup olmadığıdır. Yukarıda yer verdiğimiz Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 23.11.2010 tarihli kararında, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2005 tarihine göre bir ayırım yapıldığı görülmektedir. Bu tarih öncesinde CMK m.7’de bulunan hükme benzer bir kural eski kanunda yer almadığından, bu tarih öncesinde yapılan işlemler açısından görevsiz mahkemece yapılan ifade almanın sorgu niteliğinde olduğu ve zamanaşımını kestiği, görevsizlik kararı üzerine görevli mahkemede yapılan ifade almanın da sorgu sayılmayacağı ve zamanaşımını kesmeyeceği benimsenmektedir. Dolayısıyla, bu hüküm yürürlüğe girmeden önceki tarihlerde usulüne uygun olarak gerçekleştirilen ifade almanın görevsiz mahkemede olsa da sorgu niteliğinde olduğunu ve zamanaşımını kestiğini belirtmek gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 23.11.2010 tarihli, 2010/2-136 E. ve 2010/229 K. sayılı kararında; “Buna göre; önceki durumun aksine, 01 Haziran 2005 tarihinden sonra yapılan işlemler açısından, ‘zamanaşımını kesen sorgunun, görevsiz mahkemece yapılan ifade alma işlemi’ olduğunu söylemek mümkün değil ise de;” ifadesine yer vererek, yeni Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren yapılan işlemler açısından ise, CMK m.7 hükmü gereği zamanaşımını kesen sorgunun görevsiz mahkeme tarafından yapılan ifade alma işlemi olduğunun söylenmesinin mümkün olmadığını, yani görevsizlik kararı verilmesi sonrasında görevli mahkemenin yapacağı sorgu ile zamanaşımı süresinin kesileceğini benimsemektedir. Bu görüşe aşağıda belirteceğimiz gerekçelerle katılmamaktayız.

Öncelikle belirtmeliyiz ki; CMK m.7’de yer alan açık hüküm gereğince, böyle bir durum gündeme geldiğinde, yani görevsizlik kararının kabulü ile dosya görevli mahkemece kabul edildiğinde sanığın yeniden sorgusunun yapılması zorunludur. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 17.06.2021 tarihli, 2021/5441 K. sayılı kararında; “5271 sayılı CMK’nin 7. maddesi uyarınca görevsiz mahkemece yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olacağı gözetilmeden ve 5271 sayılı CMK’nin 147 ve 191. maddelerine aykırı davranılarak sanığın Bakırköy 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.04.2015 tarih ve 2015/159-202 sayılı görevsizlik kararı uyarınca sorgusu yapılmadan, görevsiz mahkemedeki sorgusu ile yetinilerek hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,” bozma gerekçesi yapılmıştır. Yargıtay’ın birçok kararında CMK m.7 uyarınca bu içtihadı benimsediği anlaşılmaktadır.

Yeni Kanunun yürürlüğe girmesi sonrasında gerçekleşen işlemler bakımından yukarıda yer verdiğimiz içtihatta ifade edildiği gibi, görevli mahkemece yeniden sorgu yapılması gerektiği düşüncesinin isabetli olduğunu düşünmekle birlikte, bizce burada belirlenmesi gereken esas husus başkadır. Elbette görevsizlik kararı verilmesi sonrasında bunun görevli mahkeme tarafından kabul edildiği durumda sanığın sorgusu yeniden yapılmalıdır ve yapılacaktır. Burada esas ortaya koyulması gereken belirsizlik, böyle bir durumda görevsiz mahkemede yapılan ifade almanın da sorgu niteliğini koruyup korumadığı ile zamanaşımı süresini hangisinin keseceği ve görev hatası yapılmasının olumsuz sonuçlarının sanığa yükletilip yükletilemeyeceğidir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi” başlıklı 67. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan; “Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,” hallerinde dava zamanaşımının kesileceği açık bir şekilde düzenlenmiştir. Yukarıda incelediğimiz karar ve örneklerde olduğu gibi sanığın usulüne uygun sorgusunun yapılması sonrasında görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderildiği, böylelikle CMK m.7 gereğince sanığın yeni görevli mahkeme tarafından sorgusunun tekrar yapılması zorunluluğu doğduğu hallerde, TCK m.66’da yer alan dava zamanaşımı sürelerini kesen sorgunun bunlardan hangisi olacağı sorunu oluşabilir.

CMK m.7’de getirilen hüküm kanaatimizce, adil/dürüst bir yargılanmanın sağlanabilmesi amacıyla görevli mahkeme tarafından sanığa bir kez daha savunma imkanının tanınmasının sağlanmasını hedeflemektedir. Dolayısıyla bu hüküm, sanığın lehine olması amacıyla düzenlenmiştir. Zamanaşımının ceza muhakemesinde yapılan bir işleme dayalı olarak kesilmesi ve yeniden işlemeye başlaması ise açık bir şekilde sanığın aleyhine sonuç doğuran bir durumdur. Hal böyle iken, yargı makamlarının görev hatası yapması sebebiyle yok dahi sayılmayan görevsiz mahkemece yapılan sorgunun zamanaşımını kesmeyeceğini kabul edip, sonrasında yeni görevli mahkemece yapılan sorgu ile zamanaşımının kesileceğini kabul etmek görev hatasının olumsuz sonucunun sanığa yükletilmesi anlamına gelecektir.

Yer verdiğimiz kararlar ile birçok Yargıtay kararında, CMK m.7’de geçen hükümsüzlük ifadesinin yoklukla malullük değil, adil/dürüst bir yargılama için tekrarlanma olanağı varsa, “yeniden yapılma” şeklinde anlaşılması gerektiği belirtilmektedir. Buradan hareketle sanığın görevsiz mahkemece de yapılan sorgusunun yok sayılmaması gerektiğini ve hükümsüzlüğün sonraya etki edeceğini düşünmekteyiz. Hem kanun hükmünde belirtilen hükümsüzlük ifadesinin yokluk olarak anlaşılmaması gerektiği ve hem de görev hatası gibi sanıktan kaynaklı olmayan bir hatanın olumsuz sonuç veya sonuçlarının sanığa yükletilmemesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, görevsiz mahkemece yapılan ifade almanın da sorgu niteliğinde olacağını ve yoklukla malul olmadığını, ancak CMK m.7 hükmü gereğince görevli mahkeme tarafından sorgu işleminin yenilenmesi gerektiğini ve hükümsüzlüğün bu aşamadan itibaren anlam ifade edeceğini söylemeliyiz. Belirtmeliyiz ki, görev hatasının olumsuz sonuçlarının kesinlikle sanığa yükletilmemesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, görevsiz mahkemece usulüne uygun yapılan sorgu ile zamanaşımının kesildiğinin kabul edilmesi benimsenmeli, sanığın görevli mahkemede yeniden sorgusunun yapılması zorunluluğunun bu hususu bertaraf etmemesi gerekmektedir. Aksi durum ve düşünce sanıktan kaynaklı olmayan ve yargı mercilerinin yaptığı yanlışlar sonucu oluşan görev hatasının olumsuz sonucunun sanığa yükletilmesine yol açacaktır.

Bu düşüncemizin zamanaşımı kavramının getiriliş amacı ve işlevi gereği de isabetli olduğunu düşünmekteyiz. Şöyle ki, zamanaşımı kavramının en temel niteliklerinden birisi şüpheli ve sanığın haklarının korunmasıdır[2]. Aynı zamanda zamanaşımı; “öngörülebilirlik” ve “hukuk güvenliği” gibi ilkelerin temel unsurlarından birisini ifade etmekle birlikte, “hukuk güvenliği” ilkesinin Ceza Hukuku alanında yer bulan en temel yansımasıdır[3]. Zamanaşımı kavramının hukuk düzeni içerisinde ve özellikle de Ceza Hukuku içerisinde bu şekilde açıklanan işlevini de gözönünde bulundurduğumuzda zamanaşımı süresinin görevli olmayan mahkemede yapılacak usulüne uygun sorgu ile kesilmeyeceğini kabul etmenin sanık haklarına zarar vereceği kanaatindeyiz.

Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere, CMK m.7 hükmünde geçen hükümsüzlük ifadesinin yokluk anlamına gelmediği, adil/dürüst bir yargılanma için tekrarlanma olanağı var ise yeniden yapılma şeklinde anlaşılması gerektiği kabul edildiğinden, böyle bir durumda sanığın sorgusunun görevli mahkemece yeniden yapılması zorunluluğunda tereddüt bulunmasa da, ilk sorguda zamanaşımının kesileceğinin kabulü ile sürenin tekrar işlemeye başlayacağı, bu devam eden sürenin ikinci sorgu ile tekrar kesilip işlemeye başlayacağını, ancak tüm zamanaşımı süresinin hesabında ilk sorgunun da dikkate alınması gerektiğini kabul etmek gerekmektedir.

İlk sorgu yapılırken görevli olmayan, yani görevsiz mahkemenin bu niteliği ile ilgili bir tartışma, tespit ve karar olmadığından, o an için yapılan sorgu zamanaşımını keser, sonradan yapılan görevsizlik tespiti hükümsüzlük gereğince ileri etkili olduğundan, yokluk kabulünden farklı olarak geçmişi, yani burada ilk sorgu işleminin kesme sonucunu etkilemez. Aksi durum; hem zamanaşımı kurumunun işlevine, mantığına ters düşecek ve hem de hiçbir kusuru olmayan, tümü ile yargı mercileri kaynaklı bir görev hatasının olumsuz sonucunun sanık üzerine yüklenmesi anlamına gelecektir. Bir başka görüş; sadece ilk sorgunun kesip ikinci sorgunun zamanaşımını kesmeyeceğini, çünkü aksi kabulün dava zamanaşımı süresinin kesilmesi ve hesaplanması yönünden sanık aleyhine olacağını, aynı yargılamada iki sorgunun olmayacağını ileri sürebilir. Bizce bunun kabulü mümkün değildir. Her ne kadar bir kovuşturmada bir sorgu yapılabilir ise de, burada sanık lehine olması nedeniyle yalnızca dava zamanaşımının hesabı yönünden ilk sorgu işleminin dikkate alınması, ancak geçerli sorgu bakımından ikincisinin gözönünde bulundurulması gerekir. Sanığın iki sorgusundan ilkinin lehine olması da bizce sonucu değiştirmez.

Dosyanın bir bütününde CMK m.7 uyarınca geçerli olan sorgu, görevli mahkemece yapılan sorgu olur, ancak CMK m.7’nin metninde yer alan hükümsüzlük nitelendirmesinden dolayı, hem sanık lehine olduğundan ve hem de hükümsüzlük ileriye etki ettiğinden, ilk sorgunun zamanaşımını kesen sorgu sayılmasında hukuki sakınca bulunmamaktadır. İkinci sorgunun, ilk sorgu ile kesilip tekrar işlemeye başlayan dava zamanaşımını kesmeyeceğinin kabulü, maalesef TCK m.67/2-a’da kabul edilen sanığın sorguya çekilmesi ile dava zamanaşımının kesileceğine dair kurala aykırı olur. CMK m.7 ile TCK m.66’nın lafzından, görevli mahkemece yapılan sorgunun dava zamanaşımını kesmeyeceğine dair bir sonuca ulaşılamaz. Bunun gibi yine her iki madde değerlendirildiğinde, görevli olmayan mahkemece yapılan sorgunun da dava zamanaşımını kesmeyeceğine dair bir sonuca ulaşılamaz.

İhkak-ı hak/kendiliğinden hak alma iddiası nedeniyle TCK m.150/1 gereğince asliye ceza mahkemesinde duruşma yapıldığı, bu kapsamda sanığın usule uygun sorgu işleminin tamamlandığı, daha sonra konunun kanun yolu incelemesinde öncelikle hukuki ve meşru bir alacak verecek ilişkisinin olup olmadığından bahisle yağma suçu yönünden ağır ceza mahkemesi tarafından incelenmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu veya kasten yaralama suçu olarak değerlendirilip, bu suç yönünden usulüne uygun sorgusu yapılan sanıkla ilgili karar kanun yolunda suçun hukuki nitelendirmesinin kasten öldürme suçuna teşebbüs olabileceğinden bahisle ağır ceza mahkemesinde davanın görülmesi gerektiğine karar verildiğinde, bu görevsizlik kabulünden dolayı tekrar sorgusu yapılması gereken sanığın daha önce yapılan sorgusunun suç/dava zamanaşımını kesmeyeceğine dair kabulün hukukla, hakkaniyetle ve vicdanla ne ilgisi olabilir? Bizce olmaz ve sanığın makul sürede yargılanma ile adil/dürüst yargılanma hakları zedelenir.

Yukarıda açıkladığımız üzere, görevsizlik kararı verilmesi sonrasında CMK m.7 uyarınca yeni görevli mahkeme tarafından sorgu işleminin yenilenmesi zorunluluğunun doğması ve sorgunun yenilenmesi usulüne uygun olarak görevli olmayan mahkemede yapılan sorguyu yoklukla malul kılmaz. Yargıtay tarafından CMK m.7’de yer alan hükümsüzlük ifadesinin yokluk olarak değil, adil/dürüst bir yargılama için tekrarlanma olanağı var ise yenilenme olarak anlaşılması gerektiği içtihat haline getirilmiştir.

Netice olarak; görevsiz mahkeme tarafından yapılan sorgunun yoklukla malul olmaması ve hükümsüzlüğün ileriye etki doğuracağını düşünmemiz sebebiyle böyle bir durumda görevsiz mahkemece yapılan sorgunun zamanaşımını keseceğini, ancak CMK m.7 ve TCK m.66 gereğince görevli mahkeme tarafından yapılan sorguda zamanaşımın bir kez daha kesileceğini, sürenin bir bütün olarak hesaplanmasında açıkladığımız gerekçelerle görevsiz mahkeme tarafından yapılan sorgunun da dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz.

Bu düşüncemizin kabulü durumunda, bir yargılama esnasında iki sorgu yapılmasının mümkün olup olmadığı sorunu oluşabilir. 2016 yılı itibariyle hukukumuza giren Bölge Adliye Mahkemeleri olarak adlandırılan istinaf kanun yoluna başvurulduğunda, istinaf mahkemesinin davanın yeniden görülmesine ve duruşma açılmasına karar vermesi durumunda aynı kovuşturma süreci içerisinde sanığın bir kez daha istinaf mahkemesi tarafından sorgusunun yapılması gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkması halinde de aynı kovuşturma süreci içerisinde sanığın ikinci kez sorgusunun yapılabilmesi mümkün olmaktadır. Bu sebeple, görev hatası yapılması durumunda hem görevsiz mahkemece yapılan usulüne uygun ifade almanın ve hem de görevsizlik kararı sonrası dosyayı devralan yeni görevli mahkemenin CMK m.7 hükmü gereği olarak yenileyeceği işlemin sorgu niteliğinde olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak sonuç olarak yukarıda izah ettiğimiz gerekçelerle görevsiz mahkemece yapılan ilk sorguda zamanaşımı süresinin kesildiğinin kabul edilmesi gerekmektedir.

Açıklığa kavuşturulması gereken bir diğer husus, sanığın bir görevsiz ve bir de görevli mahkemede iki kez sorgusunun yapılması durumunda görevsiz mahkemece yapılan sorgusundaki beyanlarının dikkate alınıp alınmayacağıdır. Belirtmeliyiz ki; bizce CMK m.7 hükmü bir görev hatası olması durumunda sanığın adil yargılanmasını sağlamak ve güvence sağlamak amacıyla sorgu aynı zamanda bir hak da olduğundan, sanığa bir kere daha savunma hakkının verilmesinin sağlanması amacıyla getirilmiştir. Bu nedenle; her ne kadar görevsiz mahkemece yapılan sorgunun yoklukla malul olmadığını ve görev hatasının olumsuz sonucunun sanığa yükletilemeyeceğini düşünerek zamanaşımının görevsiz mahkemece yapılan sorguda kesileceğini ifade etsek de, bu husus dışında sanığın görevsiz mahkeme tarafından yapılan sorguda alınan beyanlarının görevli mahkeme tarafından yenilenen sorgusu sonrasında dikkate alınmasının mümkün olmayacağı kanaatindeyiz.

Görevsizlik kararı verilmesi sonrasında görevli mahkemece sanığın CMK m.7 uyarınca yeniden sorgusu yapılması nasıl ki bir zorunluluksa, bu yeni sorgudaki beyanların görevli mahkemece hükme esas alınması gerekecektir. Bu hususla ilgili olarak zamanaşımına ilişkin yaptığımız değerlendirmeden ayrılıyoruz. Zamanaşımının görevsiz mahkemece yapılan sorguda kesilmediğini kabul edecek şekilde yorumda bulunmak, sanık açısından kendi kusuru olmayan bir sebebin kendisine yüklenmesi anlamına gelecek ve makul sürede yargılanma hakkını ihlal edecekken, yeniden sorgusunun yapılması durumunda eski beyanlarının dikkate alınmaması aleyhe bir durum olarak değerlendirilemez. CMK m.7 hükmü, açık bir şekilde yenilenmesi mümkün olmayanlar hariç görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olacağını ifade etmektedir. Kanaatimizce hükümsüzlük ifadesi görevli olan yeni mahkemece sanığın sorgusu yenilendikten sonra anlam ifade edecek ve bu süreçten sonra artık görevsiz mahkemede alınan beyanlar dikkate alınamayacaktır. Aksi durumun kabulü halinde CMK m.7, hem tümü ile amaçsız ve işlevsiz kalacak ve hem de maddede açıkça yazılan hükümsüzlük ifadesine rağmen görevli olmayan hakim veya mahkemece alınan bir beyanı hükme esas almak hukuka aykırılık teşkil edecektir.

Netice olarak; yukarıda açıkladığımız gerekçelerle görevli olmayan mahkeme tarafından usulüne uygun olarak gerçekleştirilen sorgunun zamanaşımını keseceğini, yalnızca görevli mahkemece yapılan yeni sorguda zamanaşımının kesileceğinin kabul edilmesinin görev hatasının olumsuz sonucunun sanığa yüklenmesi durumu oluşturacağından dolayı isabetli olmayacağını, ancak CMK m.7 hükmünde görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında tüm işlemlerin hükümsüz sayılacağı açıkça düzenlendiğinden, görevli mahkemece sanığın usulüne uygun sorgusunun yeniden yapılması sonrasında görevsiz mahkemece alınan beyanların ister lehe ve isterse aleyhe olsun hükümde dikkate alınmasının mümkün olmayacağını düşünmekteyiz. Ayrıca; görevli mahkemece yapılan ikinci sorgu ile yine dava zamanaşımı kesilip işlemeye başlayacak, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı buna göre hesaplanacaktır.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Cem Serdar

 

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] Osman Yaşar, Cengiz Otacı, Yeni İçtihatlarla Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayıncılık, 10. Baskı, Ankara, 2022, s.128.

[2] Süleyman Özar, Türk Ceza Hukukunda Zamanaşımı, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2021, s.44.

[3] Özar, a.g.e., s.45.