“Sahip olmak tek hedef olduğunda insan, daha ihtiraslı ve açgözlü olur; çünkü ne kadar çok şeyi olursa o kadar mutlu olacağını sanır”. 
Eric Fromm. Sahip Olmak ya da Olmak, Arıtan Yayınevi, 2003.

Baba, oğluna şöyle der: “Hayatta bir tek günah vardır, o da hırsızlık. Diğer günahlar, hırsızlığın türevleridir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zam doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Hayatta  çalmaktan daha kötü bir şey yoktur. Anlıyor musun?” 
Khaled  Hosseini. Uçurtma Avcısı Everest Yayınları, 2003.

Doğası

Tüm zamanlar ve tüm ülke insanlarına özgü bir şey olan, mal/mülk, para, servet elde etmek dürtüsü, legal vasıtalar elvermediğinde illegal yollardan doyuma ulaşmaktadır. Legal fırsatlar sunulması onların, muhtemelen, suça yönelmelerinin azalmasında etkili olacaktır. Yaşam gerçekleri ise, sanki herkesin hırsız olarak doğduğunu kanıtlamakta; profesyonel hırsızlar ile kişilik bozukluğu olan bazı kişilerin hiçbir zaman başka türlü davranmayı öğrenmediğini göstermektedir.1 Profesyonel hırsızlara2 özgü eylem türleri arasında yankesicilik, mağazadan hırsızlık (shoplifting) ve üç kağıtçılık yer almaktadır. Yalnız bu suçları işleyen herkes profesyonel hırsız değildir. Profesyonel hırsız bu eylemleri kendine iş edinmiştir. Kullandıkları teknikler asırlarca boyunca gelişmiş; gelenekler  ve bireysel ilişkilerle kişilere intikal  etmiştir. Bu kişiler kendi aralarında davranış kodları, grup ruhu ve konsensüs ile kapalı bir ilişkiler ağına sahiptirler. Profesyonel hırsızın teknikleri bir tüccar ve aktörünkinin hemen hemen aynısıdır. Amaç, mağdurun menfaat, dikkat ve davranışını manipüle etmekten ibarettir. Profesyonel hırsızlık bir zeka ve hüner işi olmasına karşılık, gasp/meskenden hırsızlık eylemlerinde şiddete/şiddet tehdidine sıkça başvurulmaktadır. Nitekim ceza hukukunda hırsızlığa cebir/şiddet veya tehdit eşlik ettiğinde ciddi bir suç türü olan yağma/gasp türü ortaya çıkmaktadır.

Neden çalarız? Her paraya ihtiyacı olan hırsızlık mı yapmaktadır? Legal iş yerine neden hırsızlık yapmayı yeğlemektedirler? sorularına verilen yanıtlar “Ne yapalım paramız yok, iş yok, hırsızlık yapıyoruz”; “Zengin olmak, güzel yaşamak benim de hakkım. Benim işim hırsızlık”.3 Bunlar arasında legal iş olanaklarının sınırlı olduğu algısı, normal bir çalışma düzeninde talimat alınması, çalışma saatlerine uyum, arkadaş ilişkilerinin minimuma inmesi, ayık ve uyanık olunması gibi değişkenler seçtikleri hedonistik yaşam sitili için imkansız gözükmekte; legal iş onlar için gerçekçi bir çözüm olmamaktadır. Bunların çoğu kumar/uyuşturucu/alkol alışkanlıklarını sürdürmek için suç işlemeye devam etmektedirler. İşte ekonomik saikle işlenen bu suçlar kişilerin paraya olan ihtiyaç algısına bir yanıt olmaktadır. Para sevdası bir bakıma tüm kötülüklerin anası olmaktadır.

“Servet eşitliğinin, hiç kimsenin soğuk ya da açlık yüzünden giyecek ya da yiyecek çalmak zorunda kalmamasını sağlamakla, bu gibi suçları önlemek için yeterli bir çare olacağına inanılır. Fakat insanların mülkiyete karşı işledikleri suçların tek nedeni, yaşamın zorunlu gereksinmelerini karşılamak değildir. Ayrıca, öteden beri  kıskandıkları şeyleri de elde etmek isterler; tutkuları salt gereklilikleri aşarsa, doyumun yolunu suç işlemekte ararlar. Bu da tek dürtü değildir; insanlar acı getirmeyen hazların tadını çıkarmak da isterler.”(Aristoteles Politika, Remzi kitapevi, 3.bası  İst., 1990, s.46).

Hırsızlık olgusundaki gerçekleri yenilersek, herkes çalabildiği gibi her yetişkin yeterince aç kaldığında çalabilmektedir. Saiklerine bakıldığında saptanan bulgularda “fırsat doğması/kaçmanın kolay olması”, %16’lık oranla en başta yer almakta; o’nu “arkadaşın teşviki”(%10), ”hoşuna gitmesi”(% 9), ve “zorda olması”(% 6) takip etmektedir.4  Elazığ’ın Palu ilçesinde 19/05/2003 tarihinde 1601 ilköğretim ve lise öğrencilerine uygulanan anonim ankette yer alan “Görünmez biri olsaydınız ne yapardınız?” sorusuna  % 10’u “hırsızlık yapardım” yanıtını vermiştir (Gyges yüzüğü efsanesi).

Doğal afetlerde (1999 Gölcük depremi, ABD New Orleans’daki 2005 Katrine kasırgası ile Filipinler’de 2013 Haiyan kasırgasında görüldüğü üzere) bu olgunun artışına tanık olunmaktadır.

Mala karşı suçlarda beliren “nedenler” dağılımına (Struth/Bode/Büchler 1991, 2) bakıldığında görülen tablo ise şöyledir:

Nedenler

%

Fırsat olması

35

Alışkanlık

29

Arkadaş teşviki

16

Alkollü olmak

12

Bu bağlamda eylemlerimizi haklı çıkarma ve her zaman doğru şeyi yaptığımıza inanma arzumuzun, gerçekliğe bakış açımızı çarpıtmamıza neden olabileceği göz ardı edilmemelidir. Nitekim, hırsızlık suçunu işleyen kişilerin, genellikle, bilişsel uyumsuzluklarını,5 kendilerini rahatsız hissettirdiği için genellikle inançlarımızla çelişen bilgileri reddetmek, rasyonelleştirmek veya bunlardan kaçınmak, üzere  başvurdukları başlıca mazeretler  şunlardır:

- Gereksinme: Bazı kişiler, bir şeye çok ihtiyaç duydukları ve onu elde etmenin başka bir yolu olmadığı için hırsızlık yaptıklarını ileri sürebilmekte ve  bu mazereti yiyecek, giyecek veya diğer temel eşyaların çalınmasını haklı çıkarmak için kullanılmakta;

- İntikam: Bazı kişiler, başkasından intikam almanın bir yolu olarak hırsızlık yaptıklarını iddia etmekte; örneğin kendilerine bir şekilde haksızlık yaptığını düşündükleri bir iş verenden veya iş arkadaşından para çaldıkları;

- Arkadaş baskısı: Bazı kişiler, arkadaşlarının veya akranlarının baskısıyla eyleme geçtikleri;

- Bağımlılık: Bazı kişiler uyuşturucu madde veya alkol bağımlısı oldukları ve bu alışkanlıkla- rını sürdürmek için paraya ihtiyaç duydukları; ve

- Akıl sağlığı sorunları: Bazı kişiler, depresyon, anksiyete veya dürtü kontrol bozuklukları gibi akıl sağlık sorunlarıyla mücadele ettikleri için hırsızlık yaptıklarını iddia edebilir.

Sayısal Görünümü

Ülkede işlenen hırsızlık suçlarının yoğunluğunu sergilemek üzere, aşağıda hırsızlık ve gasp suçlarına ilişkin yıllar itibariyle açılan kamu davalarına yer verilmiştir. Bu verilerin belgelediği üzere anılan suçlara özgü on üç yıllık süredeki artış hırsızlıkta % 93 ve gaspta % 81 oranında olmuştur. Kuşkusuz, bu suçlara özgü karanlıkta kalan suç miktarı korkutucu boyuttadır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, genelde hırsızlıkların yarısı ihbar edilmektedir. Bu açıdan, suç istatistikleri kuyuda ne kadar su olduğunu değil, insanların kuyudan ne kadar su çıkarmaya niyetli olduklarını saptamaya elvermektedir. Her ikisi arasında bir ilişkinin varlığından söz edilebilirse de, bu ilişkinin çok yakın bir ilişki olduğu ileri sürülemez.  Öte yandan ihbar edilen  suçlardan faili meçhul olanların yüzde oranı da oldukça yüksektir. 1996/2006 yılı Polis verilerine göre, bu oran oto hırsızlığında % 86.18/92.80, evden hırsızlıkta % 66.00/90.40’dır. Yıllar itibariyle bu oranlarda artışa tanık olunmaktadır. Hırsızlık suçu verileri bakımından gerçeğe en yakın olanlar ise evden  yapılanlar ile oto-hırsızlıklarıdır. Öte yandan, uyuşturucu madde tutkunluğunun hırsızlıktaki payı da küçümsenmeyecek ölçüdedir: Ağır uyuşturucu (hard-drugs) kullananların suç işleme oranı hiç kullanmayanlara göre on kat, hafif uyuşturucu (soft-drugs) kullananlara göre ise üç kat fazla olduğu görülmüştür (Killias ve Ribeaud:1999).6

İstatistikler

Polis Bölgesindeki suçların (%) oranları(2022)

Suç

Sayısı

Aydınlatılan

%

Hırsızlık

350,174

187,590

53.6

Gasp  

 15,583

  14,917

95,7

 

Jandarma Bölgesindeki suçların oranları(2020)

Suç

Sayısı

Hırsızlık

25,228

Gasp

     631

Jandarma bölgesinde faili meçhul olayların % 71’ini hırsızlık  oluşturmaktadır.  Bilişim sistemleri kullanarak işlenen nitelikli hırsızlık sayısı  ise 50’dir.

                                  C. Savcılıklarınca açılan kamu davası (2022)                                   

Malvarlığına karşı suçlar

Dosya

Şüpheli

Suç

TCK.  141-169

359 857

424 752

737 353

  

Ceza mahkemelerinde   hırsızlık ve yağma  suçlarına göre yıl içinde açılan dosya endeksi, (2021-2022)

Hırsızlık 141-147        + %30

Yağma    148-149        + %23

                                            

31 Aralık 2022 tarihinde cezaevlerinde  bulunan hükümlülerden %24,4'ü hırsızlıktan en yoğun grubu oluştururken % 8,6'sı konut dokunulmazlığının ihlali, %7,3'ü kasten yaralama, % 6,7’si uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, %5,6’sı ise mala zarar verme suçunu işledi görülmüştür.7 

Hırsızlık suçları arasında yoğunluk gösteren bir tür de mağazadan yapılan hırsızlıklardır(shopliftings).  Kleptomanlar (Yunanca çalma deliliği) dışında kalanlar bu tür suçlulardan bazıları buna gelir kaynağı olarak başvurmakta; yakalanma riskini küçültmekte usta olan bu kişiler satılabilecek nitelikte pahalı eşyaları çalmaktadırlar. Çoğu hırsızlar ise, bir anda ucuz şeyleri çalan dürtüsel, amatör kişilerdir; kendi tatminleri için suç işlemektedirler. Bu tür suçluların ifadelerine dayalı bir anket çalışmasında, rasyonel seçim teorisine bir paralellik saptanmış; bu suçun kolay işlenir, düşük riskli ve fırsatları çok olan bir davranış olduğu ifade edilmiştir.8  Kleptomanlar ise, kişi büyük bir kazanım ve çalınan şeye ihtiyacı olmaksızın,  satın alma için yeterince parası olmasına karşın  devamlı olarak çalma dürtüsüne boyun eğmektedirler. Kişi çalma dürtülerine karşı gelmekte başarısız olmakta; çalma işlemi  bittiğinde tatmin, rahatlama veya zevk almakta; çalma öncesi gerilimde yükselişe tanık olunmakta; eylemin bir nefret veya diğer türden bazı duygu veya hezeyan ifadesi olmadığı görülmektedir. Kişiler çalmanın yanlış ve anlamsız olduğunu bilmek yanından yakalanmaktan da korkmakta; sonrası sıkıntı ve suçluluk duygusuna kapılmaktadırlar. Güvenlik cihazlarını veya personeli tespit ettiğinde çalmaya mecbur kalmaz, ne zaman çalacağına dair bir dizi seçim yapar ve koşulların ne zaman en uygun olduğunu hesaplar.

Gasp

Yenilersek, hırsızlığa şiddet eklendiğinde gasp oluşmaktadır. Bu suç türü mal veya paranın fiziki güç veya fiziki zarar tehdidi eşliğinde diğer bir kişiden çalınması veya çalınmaya teşebbüs edilmesidir. Gaspçılar bazı hallerde silahlı iseler de (özellikle banka ve kuyumcu soygunlarında), silahlı gaspçıların çoğu silahı zarar vermek yerine korkutma amacıyla kullanmaktadırlar. Bu, kuşkusuz, bazı durumlarda silahın kullanılmayacağı demek değildir. McClintock ve Gibson (1961) Londra’da işlenen gasp suçları üzerine yaptığı çalışmada suçun işlendiği şu beş durumu tasvir etti: Birincisi, personeli ve suçluyu içeren banka veya kuyumcu soygunu; ikincisi, çantaların kap-kaç edilmesi örneğinde olduğu gibi suçun sokakta işlenmesi; üçüncüsü, özel mülklerde suç işlemek üzere kapı/pencere kırılarak mekana girilmesi; dördüncüsü, kapalı bir mekanda, birbirini çok kısa süre içinde örneğin bir partide tanıyan insanlar arasında işlenmesi; ve beşincisi, birbirlerini uzun süredir tanıyan insanlar arasında yer almasıdır. Sayısal görüntü açısından, yabancılar tarafından işlenen gasplar daha fazla, tüm gaspların ¾’ün üzerinde bulunmaktadır.

M. Henderson (1986) hırsızlık sırasında şiddete başvurulan iki durumu tasvir etti. Birincisinde, şiddetin gündüz mağdurun evinde ekseriya suçlu grubundan yaşlı bir yabancıya yönelmesidir. Faillerince, ciddi yaralanmalara neden olan silah kullanımı ve suç işlerken de duygu eksikliğinin rapor edilmesidir. İkinci tipte, fail mağdurun evinde yalnız başınadır.

Tipik olarak kadınları veya yaşlı insanları hedef alan şiddet, darp şeklinde, ölümcül olabilmektedir. Fail, suç işlediği sırada alkollü, endişeli, kontrolünü kaybetmiş görülmekte ve mağdurun yaralanmasından üzüntüsünü dile getirmektedir. Son yıllarda göze çarpan bir suç ta, meskenden hırsızlık/gasp olaylarında ırza geçme suçlarına çokça tanık olunmasıdır.

Enstrümental gasp eylemlerine bakıldığında dört tip belirginleşmektedir: Profesyonel gaspçı, eylemini yaşamı sürdürmenin oldukça etkili bir vasıtası olarak görmektedir: Genelde ticari bir işletmeden organize bir ekipçe yılda üç veya dört kez yapılan planlı bir soygundur. Fırsatçı gaspçı, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak genç veya yaşlı insan gibi elverişli hedefler oluştuğunda yalnızca ufak miktarlarda çalmaktadır. Suçlar önceden planlı değildir.  Müptela/ alkolik gaspçılar ise, uyuşturucu madde/içki satın almak için ihtiyaç duyduğu para uğruna çalmaktadırlar: Bunların eylemleri genelde planlı veya organize olmayıp, elverişli mağdurlar hedeflenmektedir.  

Günümüzde kolluk kayıtlarında örneği görülmemiş oranda artış kaydeden fırsatçı gaspçılar (kapkaççılık) ise, metropol kent sokaklarındaki suçların önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Farklı tabiattaki bu suç türü girift bir sorundur.  Bu suçların nerelerde işlendiği, suçluların ve mağdurların karakteristiklerini tasvir etmek ne kadar önemli ise, bu suçların neden işlendiğini anlamak, neden bazı mağdurların seçildiğini açıklamak veya neden bazı mahallerde fazlaca suç işlendiğini açıklamakta o kadar önemlidir. Bu alanda stratejik taktikler geliştirmek üzere ayrıntılı veri toplanması ile bu verileri analiz edebilecek uzman kişilere ve bilişim olanaklarına gereksinme vardır. Bu bağlamda geliştirilecek taktikler kolluk ve ceza adaleti kurumları ile diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde uygulamaya konulmalıdır.9

Bu amaçla planlanacak faaliyetler tablosu aşağıdaki başlıklar altında sergilenebilir:

- Riskli mahallerin/yörelerin belirlenmesi;

- Suçluların hedeflenmesi;

- Gözetimin geliştirilmesi;

- Kolluk güçlerinin yüksek oranda görünürlüğü;

- Suçluların yakalanması;

- Yüksek risk grubunda bulunan potansiyel mağdurlara suç önleme öğüdü verilmesi;

- Uzun vadeli sosyal müdahalelere yer verilmesi;

- Ceza adaleti sürecinin geliştirilmesi-ivme kazandırılması; ve

- Hükmedilen yaptırımların halka duyurulmasıdır.

Bu faaliyetler yalnızca kolluğa odaklanmayıp, bunların çoğu bir dizi kurumların işbirliğini gerektirmektedir: Ulaşım şirketleri, perakendeciler, bankalar ve mahalli idareler, okullar, milli eğitim müdürlükleri ve üniversiteler tümden önemli birer parametredirler.

Kişilere karşı işlenen gasp suçlarının azaltılmasında anahtar konumunda tek bir faaliyet yoktur; fakat bir faaliyetler menusu vardır. İşte kolluk güçleri ile işbirliği içinde yürütülecek bu faaliyetler menusu, durumlara uyarlamak üzere şu gruplara ayrılabilir. Mahalli sorunlara uyarlı taktikler: 1. Belirgin risk alanları; 2. Mükerrir suçluların kimliğinin saptanması; ve 3. Risk alanlarına ve bilinen suçlulara yöneltilen faaliyetlere karşın  gasp suçlarının mahalli sorun olmakta devam etmesidir.

Kapkaç konusunda genel bir değerlendirme yapıldığında, kişilerin günlük davranış ve faaliyetlerinin hırsızlık ve gasp için sayısız fırsatlar sunduğudur. Yalnız belli mağdurlar veya belli durumların neden gaspa vücut verdiği konusundaki çıkarımlar onların elverişli olmasındandır: Çocuk veya yaşlılar, yalnız yaşayanlar, sarhoş ve alkolik olanlar, günlük rutin işlere dalarak etrafına duyarsız kalanlar, veya kendilerinde kıymetli bir eşya olduğu bilinen ve görünen kişiler bu gruba girmektedirler. Diğer hallerde gasp oluşumu spekülatif ise de, egemen öğe, mağdurun üzerinde değerli bir şey taşıdığı düşüncesidir.

Suçluların mağdurlara yaklaşım stili de farklıdır. Bunları şu beş grupta toplayabiliriz:

1. Bir eşyanın alınması veya istenilmesi öncesi mağduru sindirmek /kontrol altına almak üzere şiddete başvurulmasıdır. Şiddet eylemi mağdurla zanlı arasındaki ilk temastır. Bu eylemi tehdit ve kötü muamele takip ederse de, mağdur ve suçlu arasında önceden sözlü bir iletişim yoktur.

2. Cüzdan/cep telefonu gibi bir şeyin verilmesini isteme mağdur ve suçlu arasındaki ilk temastır. Bunu tehditler ve gerekirse güç kullanımı takip edebilir.

3. Zanlı mağdurla düzmece bir diyaloga girmek üzere saatiniz kaç/bir sigara verebilir misiniz türünden istemlerde bulunması yer almaktadır. Kapkaçın sonradan nasıl geliştiğine bakılmaksızın bu iletişim mağdurla yapılan ilk temas olmaktadır.

4. Mağdurla zanlı arasındaki, önceden bir istem/tehdit/fiziki güç kullanımı olmaksızın eşya mağdurdan alınmaktadır. Bu eylem mağdurla zanlı arasındaki başlangıç temasıdır.

5. Mağdur olan kişi, zanlı ile teması uyuşturucu madde/kadın temini gibi bir istem ile başlatmakta ve sonuçta mağdur olmaktadır.

Meskenden Hırsızlık

Hırsızlık suçları arasında yer alan meskenden hırsızlıkta (halk dilinde “ev soygunu”)  kriminolojik ilgi odağıdır. Bu türden hırsızlıklarda hedef evlerin/dairelerin güvenlik açısından yetersizliği nedeniyle seçildikleri görüş ve inancıyla fiziki önleme veya hedefin güçlendirilmesine önem verildiği açıkça görülmektedir. Bu varsayım geçerli olsaydı, soyulan evlerin güvenlik açısından, genelde, diğer evlerden daha zayıf olması gerekirdi.  Aynı yörede mağdur olmayan evlerle yapılan karşılaştırmada (fiziki konum, varlık, gözlerden uzak olma, tatile çıkma/sıkça evde olmama gibi) diğer faktörlerin daha önemli olduğu belirmektedir. Hırsızlar deneyim, yetenek ve beklentilerinde oldukça farklılık göstermekte; gümüş ve altın gibi eşyaları satabilme olanağı olan deneyimli hırsızlar varlıklı evleri seçerken, genç ve az yetenekli olanlar para arayışında belki de az varlıklı olanları seçeceklerdir. Mükerrir hırsızlar, kazançlarının çoğunu bir aile yaşamı veya en temel gereksinmeleri karşılamak yerine lüks yaşam için harcarlar.10  İşte bu abartılı yaşam stili kendilerinin kolayca yakalanmasına neden olmaktadır.

Evin fiziki konumu da, hırsızlığa niyetli suçlunun kimseye görülmeksizin kolayca girmesine el verdiğinden, suçun işlenmesinde etkili olmaktadır. Oscar Newman (1972) “korunabilir mekan teorisi”yle mimari tasarım ile suç olgusu arasındaki ilişkinin önemine değindi.11Bunun çıkarımı olarak, ağaçlarla kaplı, komşularca görülmeyen evlerin mağdur olma riski fazladır. Öte yandan, evin tipine ilişkisi olamayan ve fakat soyguna davetiye çıkaran bir vasıfta, evde kimsenin olmayışıdır.  Bu türden evlerin/dairelerin güpegündüz soyulmaları olağanlaşmıştır. Böylece, uzun süre veya sıkça boş kalan evlerin/dairelerin mağdur olma ihtimali oldukça yükselmektedir. Tekrar güvenlik faktörüne bakıldığında, bunun yalnızca marjinal önemde olduğu; gözlerden uzak bir eve kapıdan, balkondan veya pencereden rahatlıkla girilebileceği; güvenliğin, yalnızca fırsatçı bir suçlu için hedefin seçiminde önemli derece etkili olabileceği belirtilebilir.

Hırsızlığa Eğilim ve Ötesi

Yoksulluk, hırsızlığın “temel nedeni” olarak görülmekte ise de, çoğu fakir insanlar hırsızlık yapmaz. Hırsızlık konusunda birincil soru insanların neden çalmaya başladıklarıdır. Hırsızın normal bir yaşama başlaması kendisi için haklı bir övünç kaynağı olamaz. İlgi çekici olan bazı hırsızların sosyalleşmesi değil, bazı dürüst kişilerin hırsızlığa başlamasıdır. Binlerce sürücünün karayolunda/ TEM’de seyrederken bazı aptalların gereksiz yere tali yola sapmaları ve belli bir süre sonra karayoluna dönmeleri hiç de sürpriz olmayacaktır.  Sürpriz olanı kişilerin karayolundan ayrılabilecek kadar aptal olmasıdır. Karayoluna dönüş kendileri için en doğal bir davranıştır.12 Yalnız bu aptallık sıfatı yoksulluk ve anomik durumun egemen olduğu yöre ve mahalleler için anlamını yitirmiş ve hırsızlık getirisi, mal varlığı, övünç vasıtası olmuş ve çeteleşme yaygınlaşmıştır. Nitekim, yazarın 2007 yılı Ankara Adliyesi’nde yaptığı gözlemlerde yakalanan faillerin 40-50 kadar taraftarının dinleyici olarak duruşmalara geldiği saptanmıştır.  

Aşağıda olayda bir hırsızın tanık olduğumuz duygu ve düşüncesi hiç de istisnai bir görüntü değildir:

“Son altı aydır yaşamımda ilk defa dürüstçe davrandım ve bunu antisosyal yaşamdan daha çok sevdim. Kendimi şimdi daha iyi hissetmeğe başladım.  Hiç kuşkusuz, 70 milyon Türk yanlış olamaz.  Türklerin çoğu profesyonel hırsız değil, çoğunluğun yanında olmaktan dolayı çok iyiyim.”13

Yinelersek, hırsızlık, yoksunluğun, kıskançlığın ya da güç ve nüfuz arzusunun bir sonucu olabilir. Sokrates, kimsenin bilerek kötü bir davranışta bulunmadığını, kötülüğün zihinde iyiye dönüştürüldüğünü söyler. Çocuğun gerçekten onunla sevişmek istediğine kendini inandıran sübyancı gibi hırsız da, arzuladığı nesne üzerinde hakkı olduğuna kendini inandırmaktadır. O’nun buna diğerinden daha çok ihtiyacı olduğu yargısına varmaktadır. Ne var ki,  suçluların olay sonrası açıklamaları genellikle sempati kazanmayı ve suçluluğu en aza indirmeyi amaçlamakta; kendilerinin dışındaki insanlara ve koşullara odaklanmaktadırlar.  Çoğu zaman onların ifadeleri deneyimli ceza adaleti aktörlerine  bile makul gelebilir.

Hırsızların yaşamında önemli olan bir husus ta geleceğe bakabilmeleridir. Ne var ki, onlar geleceğe eğilmeyi, geleceği düşünmeyi hiç akıllarına getirmezler. Gelecek, kendileri için yaşamın çıplak gerçeği ile yüz yüze gelmeleri demek olduğundan hiç de iç açıcı olmayacaktır. İşte bu bağlamda bir yankesici için yaşlandığında ellerinin marifetini ve zekasının keskinliğini kaybedebileceğini düşünmesi oldukça korkutucu olacaktır.  İşte böyle bir suçlu için en etkili tretman yönteminin (fotografik yaklaşım) belki de suçlu kişinin hayatındaki farklı evreleri fotoğraflayıp dizin halinde cezaevi koğuş duvarına asmak ve yaşamının ya cezaevinde veya kimsesizler yurdunda/sokakta ölümü ile noktalanacağını göstermek olacaktır.

Hadoop ve Büyük Veri Bankaları kullanarak veri hırsızlığını keşfetmek – Techopedia

Yasalara uygunluk içinde yaşayan ekseri kişilerin en azından yasa dışı davranış sınırında bulunduğu yadsınamaz. İşte bu kadar doğal gibi görülen hırsızlık olgusuna karşı fırsatların yaratılmaması için gerekli önlemlerin alınması; diğer bir anlatımla oltaya yem konulmaması gerekmektedir. Bu konuda dijital alem yeni korunma olanakları sunmaktadır. Ne var ki, hırsız için alınacak tedbirler karşısında, kuşkusuz, korunmadan yoksun objelere/ kişilere yönelim oluşacaktır (ikame teorisi).

Bu bağlamda ceza hukukunda “mağdurun katılımı” ve “işlevsel sorumluluk” kavramları değerlendirilerek sonuçların ceza hukuku dogmatiğine sokulması girişimlerine tanık olunmaktadır. Ceza hukukundaki işlevsel sorumluluk kavramı potansiyel mağdurun, kendi mağduriyetine meydan vermemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Özellikle ufak türden suçları (örneğin mağazalardan yapılan hırsızlıklar) önlemek ve kontrol altına almak üzere aşağıdaki olasılıklar düşünülebilir:

- Mağdur kendi mağduriyetine sebebiyet verdiğinde14 ceza hukukunun sağladığı korumadan yoksun bırakılabilir. “Satın alıyorum öyleyse varım” felsefesinin egemen olduğu; herkesin tüketme hastalığı ve cazibesine kapılmasına karşın reklamla ilgi odağı olan mağazada gerekli güvenlik tedbirleri ve onun bedeli olan harcamayı yapmayan işletmeden hırsızlık yapanlara karşı ceza adaletinin müdahalesi düşünülmeyebilir.

- Ceza yaptırım türü ve şiddeti seçilirken mağdurun sorumluluğu göz önüne alınabilir.

Bu konudaki sorunlardan biri de hırsızlık suçu işleyen çocuklara ve gençlere ceza adaleti bağlamındaki tepkisel yaklaşımdır. A.B.D.den ithal edilen ve Almanya’da uygulanan hürriyeti bağlayıcı cezaya alternatif tedbirler/ sistem dışına kaydırma (diversion) daha ekonomik ve etkin bir yaklaşım olmaktadır. Bu yaklaşıma olanak sağlayan düzenleme 1965 tarihli Cezaların İnfazı Hakkındaki 647 sayılı kanunun 4. maddesi ile yapılmış ise de, (Yeni TCK Madde 50’de düzenlenmiş bulunan “kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar”) geçen sürede uygulamanın biçimsellik ötesinde bir içerik kazanamadığı görülmektedir. Diğer bir sorunda, değerinin çok altında çalıntı mal satın alanların hedeflenmesidir.15 Büyük bir risk altına giren suçluya karşın çok rahat kazanç sağlayan alıcıların pazarda uzun süre kalması beraberinde bazı diğer sorulara işaret etmektedir-suça neden olan diğer suçlar. Bu nedenle, pragmatik ceza siyasetinin bir öğesi olarak suç eşyası satın alan veya kabul edenler için öngörülen cezanın hırsızlara göre daha ağır olması doğaldır. Türk Ceza Hukukunda bu  gerekirliğin salt hapis cezası açısından göz ardı edildiği (basit hırsızlıkta (TCK 141. md)  bir yıl hapis olan taban ceza, nitelikli hırsızlıkta (TCK 165-1) sırasıyla 2,3 ve 15 yıl iken, suç eşyası satın alan veya  kabul edenler için konulan taban hapis cezası 6 aydır) görülmekte ise de, bunun adli para cezası ile giderildiğine(!?) tanık olunmaktadır.16

Hırsızlık olgusunun geleceğine bakıldığında,   en önemli değişiklikler suç kapsamından ziyade, suçun doğasında veya görünümünde olacaktır. Mülkiyet, fiziksel tüketim malları suç hedefi olmaya devam edecek; hırsızlık giderek maddi olmayan varlıkları da (elektronik hizmetler,veriler, bilgi ve hatta kişisel kimlikler de)  hedef alacaktır. Dijital televizyon setleri, bilgisayarlar veya cep telefonu gibi fiziksel donanımlar değerli elektronik hizmetlere erişimi kolaylaştırmak için hırsızlığa hedef olacaklardır. Suç ayrıca  giderek kapsamlı, daha organize ve ulus ötesi hale gelecektir.17

Evlerde olsun, devletlerde olsun, herkes hırsızlık yapabilirmiş. Marifet, insanların çalmasına meydan vermemekte imiş...

Kabahat çalanda değil, çaldıranda imiş...”

Reşat Nuri Güntekin, Damga

Sonuç

Modern kriminolojide “fırsat” kavramına fazlaca önem verilmektedir. Çoğu suçların işlenmesi halinin, geniş çapta, bu suçların işlenmesi fırsatlarının bir işlevi olduğuna inanılmaktadır. Fırsatlarında büyük ölçüde potansiyel mağdurların davranışlarıyla şekillendiği görülmektedir. Potansiyel suç mağdurlarının kolektif davranışı suç oranları üzerinde oldukça etkili olabileceği gibi bu oranlardaki değişiklikler de en azından kısmen mağdur davranışındaki farklılık veya değişimle açıklanabilir. Bu nedenle, mağdurların tutum ve davranışları üzerine edinilecek güçlü bilgiler mala karşı işlenen suçların önlenmesi doğrultusunda dayanak olabilecek niteliktedir.

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

---------------------

1 Fetişizmin kriminolojik gösterisi hırsızlık suçunda belirgindir: Fetiş objeyi sağlama arzusu hırsızlıkta hiçte ender olmayan bir saiktir. Bkz. M.T.Yücel. Adalet Psikolojisi, Ank., 2023.

2 Profesyonel hırsızlık suçta bir davranış sistemi sergilemektedir. Suç eyleminin bir davranış sistemi (legal bir kategoriye özgü davranışın homojen bir görüntü vermesi)olarak belirmesi üç temel niteliği ile tasvir edilebilir: Birincisi, suç olarak davranış sistemi, bireysel suç eylemlerinin yalnızca bir toplamı değildir. Bu bireysel eylemlere ek olarak, davranış kodları, gelenekleri, grup ruhu, katılımcılar arasındaki doğrudan sosyal ilişkileri ve çoğu diğer kişilerin dolaylı katılımlarımı içeren entegre bir birlik; grubun bir yaşam biçimidir.  Suçta davranış sistemleri olarak, profesyonel hırsızlık, uyuşturucu madde tutkunluğu, dolandırıcılık ve insider crimes türleri gösterilebilir.

İkincisi, bir davranış sisteminde beliren davranış türü, özel bir kişiye özgü olmayıp, müşterek bir davranıştır. Bu tür, aynı davranışa oldukça kabarık sayıda kişide tanık olunmakta ve bu nedenle özel bir kişiye özgü olmayan nedensel faktörleri ve süreçleri bulmak mümkün olabilmektedir.

Üçüncüsü, müştereklik ve birlikte katılım davranış sisteminin temel niteliği olarak  sıkça katılımcıların özdeşleşme duygusu ile tanımlanabilmesidir. Katılımcılar bu amaç için birlikte olduklarını hissettiklerinde, birliğe/örgüte ait olmaktadırlar.

İşte, bir davranış sistemi olarak profesyonel hırsızlara tanık olmaktayız. Profesyonel hırsıza ait birincil soru genetiktir: Nasıl ortaya çıktığı ve kültürümüzde nasıl devam ettiğidir? İkincil soru ise, bir kişinin nasıl olup ta bu profesyonel gruba girebildiğidir? Bu sorular Türkiye’de bir kişinin futbolcu olması ötesinde nasıl profesyonel futbolcu olduğu sorusunda yankılanmaktadır. Herkes futbol oynayabilirse de, profesyonel bir sporcu olmak, özel beceri ve tekniklere ehil kişinin profesyonel kulüplerce kabul edilmesine bağlıdır. İşte futbol/profesyonel futbol bir spor türü olarak toplumda var olduğundan, ehil olanlardan kabul görenler profesyonel olabilmektedir.

3 LC Waikinin 2.7 milyar dolarlık cirosuna denk olan dev kayıpta hırsızlık vakaları % 47 payla 1.3 milyar dolar olarak ölçüldü. Bkz. 26/10/2014 s.8 Haber Türk “Tüm isteklerin tatmini, insanı mutlu etmeye yetmemektedir. Sahip olmak tek hedef olduğunda insan, daha ihtiraslı ve açgözlü olur; çünkü ne kadar çok şeyi olursa o kadar mutlu olacağını sanır. Böylelikle kişinin kandırmak istediği  müşterileri, geçmek istediği rakipleri, sömürmeyi arzuladığı işçileri vardır ve onun daha az sahip olmasına neden olan herkes düşmandır.” (E. Fromm. Sahip Olmak ya da Olmak, Arıtan Yayınevi, 2003).Hollanda’da hırsızı bacağından vuran bir polis, hırsızı “iş yapamaz hale getirdi” diye 2,351 euro ödemeye mahkum oldu. Parayı halk topladı. Sabah(18/07/2015). Kampanyaya katılan ve polisi haklı bulan kişiler, “hırsızlar yaptıkları işin risklerini bilmek  ve en önemlisi de, mağdur olmamak için başkalarının eşyalarından uzak durmak zorunda” olduklarını ifade ettiler.  

4 Aristoteles: “Servet eşitliğinin, hiç kimsenin soğuk ya da açlık yüzünden giyecek ya da yiyecek çalmak zorunda kalmamasını sağlamakla, bu gibi suçları önlemek için yeterli bir çare olacağına inanılır. Fakat insanların mülkiyete karşı işledikleri suçların tek nedeni, yaşamın zorunlu gereksinmelerini karşılamak değildir.  Ayrıca, öteden beri kıskandıkları şeyleri de elde etmek isterler; tutkuları salt gereklilikleri aşarsa, doyumun yolunu suç işlemekte ararlar.  Bu da tek dürtü değildir; insanlar acı getirmeyen hazların tadını çıkarmak da isterler.” Politika, Remzi kitapevi, 3.bası  İst., 1990, s.46. H.Aksu ve Y. Akkuş  (2010).  Türkiye'de Mala karşı Suçların Sosyo-ekonomik Belirleyicileri Üzerine Bir Deneme:  Sınır testi (1970-2007) . Sosyoekonomi Dergisi, 2010-1, 192-213.

5 Toplumdaki iyi insanlar da yaptığı kötü işleri, hataları, verdikleri zararları haklı göstermeye çalışırlarken, gözlerini gerçeklere kapatırlar.   Yanılabilir insanlar olarak, hepimiz kendimizi haklı çıkarma ve zararlı, ahlaksız veya aptalca çıkabilecek herhangi bir eylem için sorumluluk almaktan kaçınma dürtüsünü paylaşırız. Bunun panzehiri karşındaki insanın aptal hissetmesini neden olma; aksi takdirde inançlarını daha pekiştirirsiniz. Önemli olan kişiyi neden öyle inandığına yöneltmektir.

6 Inside the Mind of a Thief/Burglar Confessions youtube.

7 100.000 nüfusa göre, Türkiye'de suç oranı en düşük iller  Adıyaman, Şırnak, Bitlis, Siirt, Bayburt sırasıyla ilk beş sırada yer aldı (TÜİK, 2023)

8 Bkz. “Perakende de hırsızlığın boyutu 1.1 milyar doları aşıyor.” Hürriyet (30/12/2014) s.8. Ayrıca bkz. Checkpoint Systems :Global perakende hırsızlık barometresi. İtalya’nın en sıkı korunan cezaevlerinden   Pavia cezaevine girmeyi başaran hırsızlar yaklaşık 25 bin Euro’yu çalarak kayıplara karıştı. Cezaevinin tüm dış ve iç güvenlik önlemlerini aşan hırsızlar, idari bölümde bulunan kasayı kırıp paraları aldıktan sonra kayıplara karıştı. Bkz.   “Cezaevine hırsız girdi” Hürriyet, (20/09/2013). Robert Tyminsk.The Psychology of Theft and Loss: Stolen and Fleeced, ‎ Routledge ; 1. Baskı,2014: Bir hastanın yalnızca başkalarına aitmiş gibi görünen bir şeyi alma arzusunun bir tutkuya dönüşebileceğini gösteriyor. Benliğin ahlaki uzlaşmadan korunma hırsına daha derin bir değer verilmesi."

9 www.crimereduction.gov.uk/streetcrime, J. Smith The Nature of Personel Robbery  (Home Office Research Study 254) London 2003.

10 F. Çalıkuşu “Kime güvence kime değil?” Karar (4/08/2023):Cezaevinden …“örtülü af” ile çıkmış 22 yaşındaki genç, uyuşturucu satıp, hırsızlık yapmaya devam edeceğini söylüyordu. İlginç cümlelerinden birisi de “bu devirde yapılmayacak iş değil bunlar” idi. En yapılacak ve revaçta işler “uyuşturucu satmak, hırsızlık yapmak, dolandırmak” mış.

11 O. Newman. Defensible Space: Crime Prevention Trough Urban Design, Macmillan, New York, 1972; O.Newman ve K.A.Frank. “The Effects of Building Size on Personel Crime and Fear of Crime” The Fear of Crime ( Ed. by J.Ditton ve S.Farrall (ed.) 2000, s.112 vd.

12 Hollanda’nın Utrecht kentinde 45 yaşında profesyonel bir hırsız, “artık acemileştim” diyerek, hırsızlık araçlarını polise teslim etti. Bunun nedeni olarak, son beş gün içinde hiçbir şey çalmamış olmasını gösterdi. 

13 Ayrıca bkz.H. Ceyhan “Tövbekâr hırsız çaldıklarının parasını sahiplerine ödüyor”  Sabah (29/03/2007) s.5. A. Binyazar. “Kutsal Adalet” Cumhuriyet 21/07/2023: Kanada’da yaşlı bir adam ekmek çalmaktan tutuklanıp yargıç karşısına çıkarıldı. Adam suçunu kabul ederek hatasını şöyle açıkladı: Açlıktan ölecek kadar acıkmıştım!” Hâkim, adamı fazla konuşturmadan kararını bildirdi: “Sen hırsızlık yaptığının bilincindesin. Ben senin 10 dolar tazminat ödemene hükmediyorum. Ama bu parayı ödeyemeyeceğini bildiğim için senin yerine ben ödeyeceğim.”  Duruşma salonunda herkes susuyor. Hâkim cebinden çıkardığı 10 doların, yaşlı adam adına hazineye yatırılmasına karar veriyor. Hâkim , davayı izleyenlerin şaşkın bakışlarının sürdüğünün ayrımına varınca yerinden doğruluyor, ödemesi gereken parayı neden kendisinin ödediğini açıklayarak oturumu kapatıyor:  “Bu olayda hepiniz suçlusunuz. Her biriniz 10 dolar ceza ödemelisiniz. Çünkü sizler öyle bir şehirde yaşıyorsunuz ki yaşlı bir adam açlıktan hırsızlık yapmak zorunda kalıyor.” Hâkim, toplanan 480 doları yaşlı adama vererek olanları uyarıcı bir tümceyle kapatıyor: “Uygar insanların yaşadığı bir kentte yoksul görürseniz bilin ki kentin yöneticileri halkın malını çalıyor!”

14 Hırsızlık genelde mağdurun ihmal veya dikkatsizliği ile ilişkilendirilmektedir. Kişilerin güvenlik tedbirleri almadaki başarısızlığı mağduriyetlerine katkıda bulunmaktadır. Kilitsiz/baston kilitsiz bırakılan arabalar, biriken postalar ve teşhir edilen fazlaca para suçlulara çıkarılan davetiyelerdir. Zenginlerin de belli bir mağdur statüsünde olduğu bilinmelidir. Bunlara karşı işlenen suçlar genelde mala karşı işlenen suç türü ise de, adam öldürme ve kaçırma suçları da işlenmektedir. Ülkemize özgü kriminoloji açısından “Mal canın yongasıdır” atasözü de çok şeyler ifade etmektedir.

15 Antalya’da eşyaların ultra-viole ışık tutulduğunda görülebilen “görünmez kalem/ etiketle” işaretlenmesi uygulaması bağlamında ikinci el malzeme satan iş yerlerine ultra-viole kalemleri dağıtıldı (2007).

16 TCK Madde 165-1 Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı satın alan veya kabul eden kişi, alt aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca bkz. www.popcenter.org ; hırsızlıkla mücadele projeleri için bkz. Federal Almanya Polis Teşkilatı Suç Önleme Projeleri (Ter.T.Z.Gülcü)Emniyet Genel Müdürlüğü Yayın no.438, Ank., 2007, ss.27-46. İngiltere’ de hırsızlık suçunu itiyat edinmiş 84 yaşında güçlükle yürüyen Alzheimer hastası bayanın son suçu üzerine hâkim, “Bu yaşta hasta bir kadına ceza vermenin, yargılayarak masraf yapmanın kamuya gerçekten bir yararı var mı? diye sordu ve bayanın yargılanmasına gerek görmediğini ifade etti. “Yaşlı hırsız için hâkimden beraat” HT (30/06/2013) s.26.

17 Hırsızlık ve yolsuzluk arasındaki fark hırsızlığın eşya çalma eylemi olduğu, yolsuzluğun ise dürüstlüğü, erdemi veya ahlaki ilkeleri yozlaştırma veya bozma eylemi olduğu; ahlaksızlık; kötülük; kirlilik; ve rüşveti içermekte olduğudur. Yolsuzluk, ekonomik ve sosyal kalkınmanın hırsızlığı olarak sıradan insanların ilerleme ve refaha ulaşma fırsatlarını çalmaktadır.  Ayrıca bkz.The World Bank Group. Fraud and Corruption Awareness Handbook-How it Works and What to Look For: A Handbook for Staff - 57504  T