GİRİŞ

İncelememize konu olan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz müesseselerinin her ikisi de niteliği itibariyle geçici hukuki koruma hüviyetindedir. Bu sebeple öncelikle geçici hukuki koruma kavramından ve özelliklerinden bahsetmemiz gerekmektedir. Bir uyuşmazlığın çözümü noktasında dava açılmadan önce yahut dava görülürken her iki tarafça talep edilebilen, yaklaşık ispat seviyesinde ispat ile yetinilerek basit ve hızlı bir inceleme ile karar verilebilen, bağlayıcı nitelikte olan ve lehine karar verilen tarafın hukukunu geçici mahiyette korumaya yönelik kararlara “geçici hukuki koruma”lar denir. Geçici hukuki koruma tedbirleri uyuşmazlığın her iki tarafınca da şartları oluştuğu takdirde ayrı ayrı istenebilir ancak uyuşmazlığın tarafı olmayan kişilerce geçici hukuki koruma talebinde bulunulamayacaktır. Dolayısıyla mahkemece tedbir talep eden kişinin uyuşmazlığın tarafı olup olmadığı re’ sen nazara alınıp değerlendirilecektir. Bu kuralın ise önemli bir istisnasını 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 325/1’deki hüküm oluşturmaktadır. Kural olarak davada taraf olmayan üçüncü kişiler aleyhine veya onlar hakkında sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbire karar verilemez ancak verilen yahut uygulanan ihtiyati tedbir kararından etkilenen üçüncü kişinin buna itiraz etmeleri mümkündür.[1]

Geçici hukuki koruma tedbirleri bakımından talep eden tarafın hukuki yararı şarttır. Tedbir talebinin somutlaştırılması gerekmektedir. Tedbir talep eden tarafın talep ettiği tedbirin sebebini ve türünü açıkça belirtmesi gerekir. Buna somutlaştırma yükümlülüğü diyebiliriz. Bu yükümlülük nedeniyle tarafın yalnızca “ihtiyati tedbir talep ediyoruz” veya “ihtiyati haciz talep ediyoruz” gibi beyanları yeterli olmayacaktır.[2] Mahkemece talep edilen somutlaştırılmış bir geçici hukuki korumanın dışında başka bir tedbire karar verilmesi kural olarak mümkün değildir. Ancak talep edilen geçici hukuki korumanın içerisinde kalan ve onun daha azı niteliğinde olan başkaca tedbirlere karar verilebilir. Bu “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğidir. Geçici hukuki koruma talebinin yeterince açık olmadığı durumlarda ise mahkemece HMK 31 gereği hakimin taraflara açıklama yaptırması, kesin süre vererek talep edilen geçici hukuki korumanın açıklanması ve delillendirilmesini istemesi gerekir. Geçici hukuki korumalar kural olarak talep üzerine verilebilir. Ancak kanunda açıkça gösterilen istisnai hallerde re’ sen verilmesi mümkün olabilir. Talepsiz karar verilemeyeceği ana kuralının kaynağı “davasız yargılama olmaz” ilkesi ve HMK 24’teki “tasarruf ilkesi” ve HMK 26’daki “taleple bağlılık” ilkesinin sonucudur. Geçici hukuki koruma tedbiri taleplerinin incelenmesi basit yargılama usulüne göre yapılır. Çünkü geçici hukuki korumalar nitelikleri itibariyle hızlı bir şekilde sonuçlandırılması gereken işlerdir. Bu keyfiyet HMK 316/1-c ile açıkça ifade edilmiştir. Açılmış bir davada yahut açılan davayla birlikte istendiği hallerde de davanın yazılı yargılama usulüne tabi olması geçici hukuki koruma tedbirine dair kararın da yazılı yargılama usulüne göre verilmesini gerektirmez. Yine bu husus basit yargılama usulüne tabi olacaktır.

Geçici hukuki korumalarda aranan ispat ölçütü “yaklaşık ispat”tan ibarettir. Yani hakimin talebin haklılığı konusunda kuvvetle muhtemel görüşte olması yeterlidir. Geçici hukuki korumayı nihai karardan, korumadan ayıran esas kısım burasıdır diyebiliriz. Bu sebeple geçici hukuki koruma tedbirleri esas yargılamanın bir parçasıdır ve tamamlayıcı niteliktedir.[3]

Hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak normalde geçici hukuki koruma tedbirlerine karar verilmeden önce karşı tarafın dinlenmesi gerekse de kanunla gösterilen istisnalar kapsamında geçici hukuki koruma tedbiri talepleri hakkında karşı taraf dinlenmeden de bir karar verilebilir. Bu durum, işin aceleliği, hızlı olması gerekliliği ve yaklaşık ispat ölçütü aranmasıyla da bağlantılıdır.[4]

Geçici hukuki koruma tedbirlerine dair verilecek kararlar tarafları bağlayıcı nitelikte olacak ve nihayetinde bunlar da mahkeme kararı olduğundan karara uyulmaması durumunda hukuki ve cezai sorumluluklar gündeme gelebilecektir. Diğer yandan geçici hukuki koruma tedbirlerine dair kararlar nitelik itibariyle dava ve icra takip işlemi değildir. Ancak bir koruma tedbiri mahiyetindedir. İcra takip işlemine oldukça benzeyen ihtiyati haciz bakımından ise Yargıtay ihtiyati haczi bir icra takip işlemi olarak görmemektedir.[5]

Geçici hukuki korumaların en temeli HMK 389’da ifade edilen ihtiyati tedbirdir ve bu maddedeki ifadeyle birlikte genel olarak geçici hukuki korumaların amacı da belirtilmiştir. Buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde geçici hukuki korumalara başvurulabilecektir.

İHTİYATİ TEDBİR

İhtiyati tedbir, kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır. İhtiyati tedbir HMK 389 vd. hükümleriyle düzenlenmiştir. 1086 sayılı HUMK’tan farklı olarak 6100 sayılı HMK ile ihtiyati tedbirin şartları 389. madde ile tek çatı altında toplanmıştır. Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel olarak ihtiyati tedbir sebebi ve şartı niteliğindedir. Mahkemece ihtiyati tedbirin gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları çerçevesinde, inceleme yapılacak ve sonrasında bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak mahiyetteki tedbire karar verilmesi mümkün olabilecektir. HMK 389/2. fıkra ile birinci fıkrada belirtilen hususların çekişmesiz yargıdaki ihtiyati tedbirler bakımından da uygulanacağı ifade edilmiştir.

İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. İhtiyati tedbir, daha evvel de açıkça izah ettiğimiz üzere geçici hukuki koruma niteliğindedir.[6]

HMK 389/1. fıkra hükmüyle ihtiyati tedbirin kanuni şartları düzenlenmiştir. İhtiyati tedbire dair dilekçede dayanılan ihtiyati tedbir sebebi açıkça belirtilmeli ve esasa yönelik olarak haklılığın yaklaşık olarak delillerle ispatı gösterilmelidir. Tedbir talep edilirken gerekli harç ve giderler de yatırılmalıdır.

İhtiyati tedbir kararı verilirken yaklaşık ispat kuralı aranacağı için davanın ihtiyati tedbir talep eden kişi aleyhine sonuçlanması ihtimali her zaman mevcuttur.[7] Dolayısıyla bu süreçte davalının hak kaybına uğraması gündeme gelebilir. İhtiyati tedbir kararı nedeniyle olası bir biçimde haksız olarak zarara uğrayan davalının zararının karşılanabilmesi için tedbir talep edenden teminat göstermesi istenebilir. Dava, ihtiyati tedbir talep eden lehine sonuçlandığında dosyaya ibraz edilmiş olan teminat davacıya iade edilecektir. Bununla birlikte ihtiyati tedbir talebi kesin nitelikte bir delile, resmi belgeye dayanıyorsa ya da hal ve şartlar teminat gösterilmesini gerektirmiyorsa, talep eden adli yardımdan faydalanıyorsa mahkemece bu hallerde teminat alınmamasına karar verilebilir.

İhtiyati tedbirler eda, teminat ve düzenleme amaçlı ihtiyati tedbirler şeklinde genel olarak üçe ayrılır. Örneğin tedbir nafakası, nitelik olarak eda amaçlı ihtiyati tedbire, tapuya şerh konularak taşınmazın devrinin önlenmesi ise teminat amaçlı ihtiyati tedbir olarak gösterilebilir. Diğer yandan yabancı para birimleriyle ödeme yapılacak hallerde kurun sabitlenmesi tedbiri ise düzenleme amaçlı ihtiyati tedbire örnek olarak gösterilebilir.

İhtiyati tedbir talepleri davanın görüldüğü mahkemece incelenir ve karara bağlanır. Davanın açılmasından önce talep edilecek hallerde ise tedbire dair kararı, esas hakkında görevli ve yetkili mahkeme verecektir. İhtiyati tedbir kararında, taraflara ve temsilcilerine ait bilgilerle birlikte, tedbirin açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı, tereddüte yer vermeyecek bir biçimde neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği ve talepte bulunan kimsenin yatırması gereken teminat yahut muafiyet durumu belirtilir. Mahkeme, tedbir sebepleri ve verilecek tedbirler bakımından bir sınırlamaya tabi değildir. Ancak mahkeme, tedbire konu mal veya hakkın muhafaza altına alınması yahut bir yediemine verilmesi ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilecektir. Önemli olan burada mahkemenin gerekçesini belirterek ve açık bir biçimde kararını vermiş olmasıdır. Özel bir kanundaki ihtiyati tedbire hükmedildiyse, bu halde ancak özel kanunun aradığı şartlar çerçevesinde bir tedbir kararı verilebilecektir.[8]

İhtiyati tedbir kararına karşın ancak ilgili tarafın yokluğunda karar verilmişse itiraz edilebilecektir. İtiraz, tedbirin uygulandığı sırada ilgili hazır bulunuyorsa uygulamadan itibaren, hazır bulunmuyorsa bu halde tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın kendisine tebliğinden itibaren ilgili tarafça 1 hafta içinde yapılmalıdır. İtiraz ile birlikte, aksine karar verilmedikçe ihtiyati tedbirin icrası durmayacaktır. İhtiyati tedbir, üçüncü bir kişiye ait hakkı zedeliyorsa bu halde üçüncü kişi tedbiri öğrendiği günden itibaren 1 hafta içinde tedbire itiraz edebilecektir.[9]

İhtiyati tedbir kararı, verildiği tarihten itibaren 1 hafta içerisinde uygulamaya konulmazsa tedbir kararı kendiliğinden kalkacaktır. Dava açılmadan önce ihtiyati tedbire hükmedilmişse bu halde bu tarihten itibaren 2 hafta içerisinde esasa ilişkin olarak davanın açılması gerekir. 2 hafta içerisinde esasa ilişkin olarak dava açılmazsa tedbir kararı yine kendiliğinden kalkacaktır.

İhtiyati tedbir kararının uygulanabilmesi için, kararın verildiği tarihten itibaren kararı veren mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki icra dairesine başvurulmalıdır. Kararda belirtilmişse yazı işleri müdürü de görevlendirilebilir. İhtiyati tedbir kararının uygulanması için gerektiğinde zor kullanılabilir. Bütün kolluk görevlileri bu hususta yardımda bulunurlar. İhtiyati tedbir kararına uymayan veya karara aykırı hareket eden kimseler disiplin hapsi ile cezalandırılırlar.[10]

İhtiyati tedbir, nihai kararın kesinleşmesine, yani hükmün kesinleşmesine kadar devam eder. Ancak mahkeme, öncesinde de tedbirin kaldırılmasına karar verebilecektir. Belirtmek gerekir ki tedbire ilişkin durum ve şartların değiştiği hallerde de tedbire itiraz mümkündür.

Haksız ihtiyati tedbir uygulanmış olması durumunda, tedbirden zarar görenler, talepte bulunana karşı tazminat davası açabilirler. Bu davada zamanaşımı süresi ise 1 yıldır. Zamanaşımı süresi hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbirin kalkmasından itibaren işlemeye başlar. Tazminat davasının şartları kıyasen haksız fiil hükümlerine göre belirlenebilir. Tazminat istemi için; ihtiyati tedbir haksız olmalıdır, haksız ihtiyati tedbir sebebiyle bir zarar doğmuş olmalıdır ve haksız tedbirle ortaya çıkan zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Haksız ihtiyati tedbir sebebiyle tazminat davasını öncelikle bu kararın muhatabı olan karşı taraf açabilir ancak tedbirden etkilenen üçüncü kişiler de bu tedbirden zarar görmüşlerse tazminat davası açabileceklerdir. Bu dava esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılacaktır.[11]

İHTİYATİ HACİZ

İhtiyati haciz de tıpkı ihtiyati tedbir gibi geçici hukuki koruma niteliğindedir ancak ihtiyati haciz kurumu İİK 257 vd. ile düzenlenmişken ihtiyati tedbir ise HMK 389 vd. ile düzenlenmiştir. İhtiyati haciz, para alacaklarına ilişkin mevcut veya müstakbel takibin sonucunun güvence altına alınması için mahkeme kararı ile borçlunun malvarlığına el konulmasını sağlayan geçici bir hukuki korumadır.

İhtiyati haczin şartlarından ilki olarak alacağın para alacağı olması gerekir. İhtiyati haciz, para alacakları veya para olarak talep edilebilen alacaklar için düzenlenmiştir. Fakat söz konusu para alacağının kaynağının yahut alacağın bağlı olduğu belgenin bu anlamda bir önemi yoktur. İhtiyati haczin talep edilebilmesi için ayrıca alacağın rehinle teminat altına alınmamış olması gerekir. Alacağın rehinle teminat altına alındığı hallerde rehinli malın kıymetinin alacağı karşıladığı oranda ihtiyati haciz talebi mümkün olmayacaktır. Alacak, rehin dışında örneğin kefalet gibi bir teminatla güvence altına alındıysa bu halde ihtiyati haciz talep edilebilecektir. Öte yandan takip hukuku bakımından önce rehne başvuru zorunluluğunun istisnalarının olduğu hallerde yine ihtiyati haciz istenebilecektir.

İhtiyati hacze karar verilebilmesi için ihtiyati hacze esas teşkil edecek bir alacağın bulunmasıyla birlikte İİK 257’de ve diğer özel hükümlerde yer alan ihtiyati haciz sebeplerinin var olması gerekir. Bu bakımdan ise önemli olan borcun vadesinin gelip gelmediğidir. Bu bağlamda ilk olarak bir para borcu muaccel olmuş, vadesi gelmiş ve buna rağmen borçlu borcunu ödememişse alacaklı bu halde ihtiyati haczi talep edebilecektir.[12]

Henüz muaccel olmamış, vadesi gelmemiş alacaklar için ihtiyati haciz istenebilmesi için birtakım sebeplerin bulunması gerekir. Bunlar ise İİK 257/2’de ifade edilmiştir. Buna göre borçlunun belirli bir yerleşim yeri yoksa; borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemesi, kaçırması veya kendisinin kaçmaya hazırlanması yahut kaçması ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması hallerinden birinin varlığı gerekir. Bunlar dışında kanunda özel olarak konkordatonun tasdiki talebinin reddi halinde ve iptale tabi tasarruflar konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz istenebilecektir.

İhtiyati haciz teknik olarak dava değildir. Dolayısıyla ihtiyati haciz yargılamasında haczi talep eden alacaklı ve karşı taraf olarak borçlu biçiminde taraf teşekkülü söz konusudur. İhtiyati hacizde görevli ve yetkili mahkeme konusunda genel hükümler uygulanır.[13] Dava açıldıktan sonra ise ancak işin esasına bakan mahkemeden ihtiyati haciz talep edilebilecektir. İhtiyati haciz, mahkemeden bir dilekçe ile istenir ve gerekirse karşı taraf dinlenmeden de alacaklının talebi üzerine ihtiyati hacze karar verilmesi mümkündür. Hakim, karşı tarafın dinlenmesinin ihtiyati haczin amacını bertaraf edeceğini düşünüyorsa karşı tarafı, borçluyu dinlemeden de ihtiyati hacze karar verebilir. İhtiyati haczi talep eden alacaklı, alacağını ve ihtiyati haciz sebeplerini ispat etmelidir. Yine burada ihtiyati tedbire benzer biçimde yaklaşık ispat yeterli olacaktır. Mahkeme, yapacağı inceleme sonrasında ihtiyati haciz talebinin kabulü veya reddi yönünde karar verir. İhtiyati haciz talebinin reddi halinde, alacaklı bu ret kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurabilir. İhtiyati haciz talebinin kabulü halinde ise borçlu veya üçüncü kişi belirli şartlarda bu karara karşı itiraz edebilir. İhtiyati hacze karar veren mahkeme, borçlunun mal ve haklarının ihtiyaten haczine karar verir ve bu kararla birlikte kural olarak alacaklıdan teminat alınmasına da karar verilmelidir. Teminat alınması noktasında ise farklı durumlar söz konusu olabilir. Alacak, ilama dayanıyorsa teminat alınmaz.[14] Alacak, ilam niteliğinde bir belgeye dayanıyorsa mahkeme teminat alınıp alınmayacağı konusunda karar verebilir. Bu durumlar dışında ise belgenin niteliği ne olursa olsun mutlaka teminat alınması gerekir.

Alacaklının, ihtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren 10 gün içinde haciz kararının icrasını istemesi gerekir. Alacaklı, 10 gün içinde ihtiyati haciz kararının icrasını istemezse karar kendiliğinden kalkacak ve daha sonra uygulanamayacaktır. İhtiyati haciz kararının icrası için haciz kararını veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinden istenmesi gerekir. İcra dairesi, ihtiyati haciz kararına uygun olarak genel haciz hükümlerine göre ihtiyati haczi uygular. İhtiyati haczin icrasına ilişkin şikayetler, icra işlemini yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır. Haczi uygulayan memur, bir ihtiyati haciz tutanağı düzenler ve icra dairesi bu tutanağın bir suretini 3 gün içinde haciz sırasında bulunmayan alacaklı, borçlu ve gerektiğinde üçüncü kişilere tebliğ edecektir.

İhtiyati haciz koyduran alacaklı satış isteyemez ancak burada İİK 113. maddede belirtilen durumlar söz konusu ise ancak bu halde ihtiyaten haczedilen mallar satılabilir. İhtiyati haciz konduktan sonra, ancak henüz kesin hacze dönüşmeden önce, ihtiyaten haczedilen mallar üzerine, kesin haciz sahibi başka bir alacaklı, kesin haciz koydurursa bu halde daha önce ihtiyati haciz koyduran alacaklı, İİK 100’deki şartlar çerçevesinde ikinci alacaklının koydurduğu kesin hacze “kendiliğinden ve geçici olarak iştirak” edebilir. Fakat rehinden önce ihtiyati veya icrai haciz bulunması halinde kamu alacakları dahil hiçbir haciz rehinden önceki hacze iştirak edemez. İhtiyati haciz bunun dışında bir rüçhan hakkı vermez, ancak ihtiyati haciz masrafları satış tutarından öncelikle alınır.

İhtiyati haczin kaldırılması noktasında ise iki durum söz konusudur. Bu durumlardan biri ihtiyati hacze itiraz diğeri ise teminat gösterilmesi hususudur. Teminat karşılığı ihtiyati haczin kaldırılmasında esasen haciz tamamen kalkmayıp teminat üzerinde devam etmektedir. İhtiyati haciz kararına karşın borçlu veya menfaati ihlal edilen üçüncü kişiler itiraz edebileceklerdir. İtiraz, mahkemenin yetkisine, ihtiyati haciz sebeplerine yahut teminata ilişkin olabilir. Üçüncü kişilerin itirazında ise mahkemenin yetkisine itiraz imkanı yoktur. İhtiyati haciz kararına karşın kararı veren mahkeme nezdinde itiraz edilebilir. Fakat hacze karar verildikten sonra alacaklı borçluya karşı dava açtıysa bu halde itiraz ancak davanın açıldığı mahkemede yapılabilir.[15] İhtiyati hacze karar verilirken borçlu dinlenmemişse bu halde karara karşı onun itiraz imkanı söz konusudur ancak borçlu dinlenerek ihtiyati haciz kararı verilmişse daha sonra borçlu İİK 265 kapsamında itiraz edemeyecektir. Bunun dışında üçüncü kişilerin itirazı da ancak menfaatleri ihlal edilmişse mümkün olacaktır. İhtiyati hacze itiraz 7 gün içinde yapılabilir. Bu 7 günlük süre, ihtiyati haciz kararı borçlu hazırken icra edilmişse haczin konulduğu, borçlunun yokluğunda yapıldıysa haciz tutanağının borçluya tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlar. Üçüncü kişiler bakımından ise süre, ihtiyati haczin öğrenildiği tarihten başlar. Mahkeme, itiraz üzerine tarafları duruşmaya çağırır ve dinler. Fakat duruşmaya taraflar gelmese dahi dosya üzerinden karar verecektir. İnceleme sonunda itirazın reddi veya kabulü kararı verilir. İtirazın kabul edilmesi halinde, duruma göre önceki ihtiyati haciz kararı kaldırılabilir veya değiştirilebilir. İtiraz üzerine verilen karara karşın ise istinaf kanun yoluna başvurulabilecektir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesi, bu konudaki talepleri öncelikle inceler ve kesin olarak karara bağlar. İstinaf yoluna başvurulmuş olması başlı başına ihtiyati haczin icrasını durduramaz.[16]

Teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılması ise diğer yoldur. Dava açılmadan önce veya sonra ve takipten önce bu talep, ihtiyati haczi veren mahkemeye yöneltilecektir. Ancak takipten sonra istenmesi halinde ise icra mahkemesinden talep edilecektir. İİK 266’daki bu düzenlemeden yalnız borçlu yararlanabilecektir. İİK 266. maddede ihtiyati haciz gerçekte kalkmayıp, esasen teminat üzerinde devam edecektir.

İhtiyati haciz kararının ardından bunu takiben “ihtiyati haczi tamamlayıcı merasim” yapılmalıdır. Buna göre borçluya karşı dava açmadan veya takip yapmadan önce ihtiyati haciz kararı almış ve bu karara göre borçlunun mallarına haciz koydurmuş olan alacaklı, 7 gün içerisinde borçluya karşı takip talebinde bulunmalı yahut dava açmalıdır. 7 günlük süre, alacaklı ihtiyati haciz sırasında hazır bulunuyorsa haczin icrasından, hazır bulunmuyorsa haciz tutanağının kendisine tebliğinden itibaren başlayacaktır.[17]

Alacaklının kanunda belirtilen sürede dava açıp takip yapmaması durumunda ihtiyati haciz kendiliğinden hükümsüz hale gelecek ve ilgililer isterse gerekli yerlere bildirilecektir. Zira söz konusu süreler hak düşürücü niteliktedir. İhtiyati haciz kararından sonra süresinde dava açılması veya takip yapılması da yeterli değildir. Ayrıca İİK 264’te gösterilen işlemlerin de süresinde yapılması gerekir. İcra takibi yapıldıktan sonra, ödeme emrine itiraz edilirse alacaklının itirazın tebliğinden itibaren 7 gün içinde, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yoluna başvurması yahut mahkemede itirazın iptali davası açması gerekir. Ayrıca icra mahkemesine başvurulur ve icra mahkemesi talebi reddederse bu kararın tebliğinden veya tefhiminden itibaren 7 gün içinde dava açılmalıdır. İhtiyati haczi tamamlayıcı merasim çerçevesinde dava açılmış ya da dava esnasında ihtiyati haciz talep edilmişse bu halde mahkemenin dava sonunda verdiği esas hakkındaki kararın tebliğinden itibaren 1 ay içinde alacaklı takip talebinde bulunmalıdır. Borçlu, yapılan takipte ödeme emrine itiraz etmez ya da dava veya takipler sonunda alacaklı haklı çıkarsa ihtiyati haciz kesinleşir ve hacizli malların satışı istenebilir.[18]

İhtiyati haciz sonrası alacaklı haksız çıkarsa, borçlunun ve üçüncü kişilerin haksız ihtiyati hacizden kaynaklanan zararlarını tazmin etmek zorundadır. Zararlarını tazmin ettirmek isteyen, alacaklı veya üçüncü kişiye karşı tazminat davasını genel mahkemelerde ve genel hükümlere göre açacaktır. Ancak bu davanın ihtiyati haciz kararını veren mahkemede de görülmesi mümkündür. İhtiyati haciz sonrası tazminat davasına dair zamanaşımı süresine ilişkin olarak açık bir düzenleme söz konusu olmadığı için burada zamanaşımı süresi bakımından ihtiyati tedbire ilişkin 1 yıllık zamanaşımı süresinin burada kıyasen uygulanması gerektiği görüşü hakimdir. Bu çerçevede hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati haciz kararının kalkmasından itibaren 1 yıllık zamanaşımı söz konusu olacağını söyleyebiliriz.[19]

İHTİYATİ TEDBİR VE İHTİYATİ HACİZ KARŞILAŞTIRMASI

İhtiyati haciz de ihtiyati tedbir gibi nitelik itibariyle geçici hukuki korumalardandır. HMK 406/2 ve İİK 257 vd. hükümlerinde düzenlenmiş olan ihtiyati haciz, HMK 389 vd. hükümleriyle düzenlenmiş olan ihtiyati tedbirle benzerlikleri olsa dahi nihai olarak farklıdır. Amaç bakımından ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla HMK 389 vd. hükümleriyle öngörülen hallerde başvurulan bir yoldur. İhtiyati haciz ise bir alacağın tahsilini sağlayan bir aracı yoldur. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı yahut açmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Oysa ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esas davanın konusunu teşkil etmektedir.[20]

Konusu bakımından ihtiyati haciz yalnız taşınır ve taşınır mallarla ilgili alacak ve haklara dair olabilirken, ihtiyati tedbirin konu kapsamı daha geniştir. Bir şeyin yapılması, yapılmaması, bir şeyin teslimi gibi yükümlülükler de ihtiyati tedbirin konusunu teşkil edebilirler. Sonuç bakımından ise ihtiyati haciz kararından sonra alacaklı borçlu hakkında dava açmak zorunda değildir ancak icra takibinde bulunabildiği halde ihtiyati tedbir kararı alan kimse mutlaka süresi içinde dava açmak zorundadır.

Bir diğer farklılık ise istihkak davaları bakımından görülür. İhtiyaten haczedilen şeyler hakkında açılan istihkak davalarına İİK 96 vd. hükümlerince icra mahkemelerince bakılır fakat ihtiyati tedbir kararına konu şeyler hakkında istihkak iddiaları genel hükümlere göre genel mahkemelerde incelenecektir.[21]

İhtiyati tedbir, kesin hükme kadar devam eden süreç boyunca davacı veya davalının dava konusuyla ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş, geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır. Dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilemeyeceği hususudur.

İhtiyati haciz, ihtiyati tedbirin özel bir çeşididir esasen ancak konusu ve tabi olduğu hükümler bakımından ihtiyati tedbirden farklıdır. İhtiyati haciz, sadece para alacaklarına ilişkin dava veya takiplerde söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak paradan başka şeylere ilişkin davalarda ve aynı çekişmeli olan taşınır ve taşınmaz mallarla ilgilidir. İhtiyati hacizde haczedilen mallar açılan veya açılacak davanın konusunu oluşturmadığı halde, ihtiyati tedbirde üzerine tedbir konulan mallar taraflar arasında çekişmelidir ve davanın konusunu oluşturur.[22]

 

M. Enes ÖZBAY – 273195

26. Dönem Hakim Adayı

 

KAYNAKÇA

karararama.yargitay.gov.tr

- Mehmet Özdemir, Geçici Hukuki Korumalar, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2021.

- Filiz Berberoğlu Yenipınar, İhtiyati Tedbir, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020.

- Filiz Berberoğlu Yenipınar, İhtiyati Haciz, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2021.

- Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 7. Bası, Oniki Levha Yayınları, İstanbul, 2019.

- Talih Uyar, “İhtiyati Haciz İsteminin Koşulları”, Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi Dergisi Prof. Dr. Şeref Ertaş’a Armağan, C. 19, Özel Sayı 2017.

- Erhan Günay, Usul Hukukunda İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara.

- Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz, Emel Hanağası; Medeni Usul Hukuku, 8. Baskı, Yetkin Yayınları, İstanbul, 2022.

-----------

[1] Mehmet Özdemir, Geçici Hukuki Korumalar, 2. Baskı, Adalet, Ankara, 2021, sf. 38 vd.

[2] “…mahkemece, davacı vekilinden hangi taşınmazların tapu kayıtlarının iptali istendiği hususunda açıklama alınıp sadece uyuşmazlık konusu olanlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken uyuşmazlık konusu edilmeyen taşınmazları da kapsayacak şekilde ve HMK’nın 389/1 ve 391/2 maddelerine aykırı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesi doğru olmamıştır…”

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 2012/6633 Esas, 2012/7523 Karar ve 19.12.2012 Tarih.

[3] “…Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK’nın ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez…) tam bir kanaate sahip olmalıdır. Yani, zayıf veya kuvvetli bir ihtimal, karar vermek için yeterli değildir. Sözleşmenin varlığı konusunda tam kanaat uyanmazsa o zaman ispat yükü kendisine düşen tarafın aleyhine bir karar verilmesi gerekir. Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez…”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2013/21-1791 Esas, 2013/1676 Karar ve 20.12.2013 Tarih.

[4] Mehmet Özdemir, Geçici Hukuki Korumalar, 2. Baskı, Adalet, Ankara, 2021, sf. 47.

[5] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2008/12-25 Esas, 2008/3 ve 23.1.2008 Tarih.

[6] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2011/11543 Esas, 2011/14540 Karar ve 19.11.2011 Tarih.

[7] Filiz Berberoğlu Yenipınar, İhtiyati Tedbir, Seçkin, Ankara, 2020, sf. 24 vd.

[8] Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 7. Bası, Oniki Levha, İstanbul, 2019, sf. 572 vd.

[9] Filiz Berberoğlu Yenipınar, İhtiyati Tedbir, Seçkin, Ankara, 2020, sf. 152 vd.

[10] Mehmet Özdemir, Geçici Hukuki Korumalar, 2. Baskı, Adalet, Ankara, 2021, sf. 180 vd.

[11] Filiz Berberoğlu Yenipınar, İhtiyati Tedbir, Seçkin, Ankara, 2020, sf. 198 vd.

[12] Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Meral Sungurtekin Özkan, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 9. Bası, Oniki Levha, İstanbul, 2022, sf. 348.

[13] Filiz Berberoğlu Yenipınar, İhtiyati Haciz, 2. Baskı, Seçkin, Ankara, 2021, sf. 38 vd.

[14] Talih Uyar, “İhtiyati Haciz İsteminin Koşulları”, Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi Dergisi Prof. Dr. Şeref Ertaş’a Armağan, C. 19, Özel Sayı 2017, sf. 2604.

[15] Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Meral Sungurtekin Özkan, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 9. Bası, Oniki Levha, İstanbul, 2022, sf. 354.

[16] Mehmet Özdemir, Geçici Hukuki Korumalar, 2. Baskı, Adalet, Ankara, 2021, sf. 443 vd.

[17] Mehmet Özdemir, Geçici Hukuki Korumalar, 2. Baskı, Adalet, Ankara, 2021, sf. 438.

[18] Filiz Berberoğlu Yenipınar, İhtiyati Haciz, 2. Baskı, Seçkin, Ankara, 2021, sf. 60 vd.

[19] Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Meral Sungurtekin Özkan, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 9. Bası, Oniki Levha, İstanbul, 2022, sf. 359 vd.

[20] Erhan Günay, Usul Hukukunda İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz, 2. Baskı, Seçkin, Ankara, 2021, sf. 25 vd.

[21] Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2015/5842 Esas, 2015/8588 Karar ve 20.4.2015 Tarih.

[22] Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2013/10496 Esas, 2013/19787 Karar ve 19.7.2013 Tarih.