İlamsız icra takipleri İİK’nın 42. Maddesinde düzenlenmiştir. Uygulamada ilamsız takip denildiğinde, şüphesiz ki ilk akla gelen takip türü; herhangi bir belgeye dayanmayan veya dayansa dahi ilam niteliğini haiz bir dayanak belge olmaksızın yapılan icra takipleri yani ‘’örnek 7’’ ödeme emri düzenlenen icra takipleri akla gelmektedir. İİK’nın 42. Maddesi uyarınca idare aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu itibarla, idari bir kurum aleyhine, ilam olmaksızın icra yoluna başvurulamayacağı genel bir karine teşkil etmektedir.

Rehnin paraya çevrilmesi veya ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takiplerinin hem ilamlı hem de ilamsız yolla yapılabilmesi mümkündür. Tabii olarak bu takip türlerine ilamlı olarak başvurmak için İİK’da sayılan ilam niteliğini haiz belgeleri, takip dayanağı yapmak gerekmektedir. Misalen; ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılacak icra takiplerinin ilamlı mı yoksa ilamsız mı olacağı hususunda uygulamada birtakım tartışmalar mevcuttur. Örneğin bir banka, lehine ipotek tesis ettiği bir taşınmaz ipoteğini paraya çevirmek isterse, ilamlı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine girişebilmek için, borçluyu temerrüde düşürmesi yani borçluya ihtarname çekmesi, bu ihtarnameye ilişkin tebliğ şerhlerini de takip dayanağı yapması gerekmektedir. Ayrıca ipoteğin kaynağının da ticari bir kredi sözleşmesi olması şartı aranmaktadır. Örneğin bir konut kredisine ilişkin ilamlı yolla ipoteğin paraya çevrilmesi takibi yapmak mümkün değildir.

Yazımızın konusu ‘’örnek 7’’ ödeme emri düzenlenen, uygulamada ‘’adi takip’’ olarak da adlandırılan ilamsız icra takipleridir. İİK’ya göre, ilamsız icra takibine ilişkin takip talebini ve varsa eklerini alan icra müdürü, ‘’örnek 7’’ ödeme emri düzenler ve borçluya ödeme emri gönderir. Kanunen, bu türde başvurulan icra takiplerinin herhangi bir belgeye dayanma zorunluluğu yoktur. Bununla beraber, alacaklının, takip talebiyle birlikte herhangi bir dayanak belge sunmasına da gerek bulunmamaktadır. İlamsız icra takiplerinde düzenlenen ‘’örnek 7’’ ödeme emrini tebliğ alan borçlunun, bu takibe ilişkin 7 günlük itiraz, 7 günlük de ödeme süresi bulunmaktadır. İlamsız takiplerde itiraz mercii, ödeme emrini düzenleyen icra dairesidir. Borçlunun, süresi içerisinde yapılmış itirazını sözlü veya yazılı olarak alan icra müdürü, bir tutanakla veya tensip zaptıyla itirazın süresi içinde olup olmadığını ve itirazın yasal koşulları taşıyıp taşımadığını inceler ve eğer ki itiraz kanuna uygun ve süresi içindeyse icra takibini durdurur. Duran icra takibinin devam etmesi için bu sefer alacaklının harekete geçmesi gerekecektir.

İlamsız takiplerde; borca, yetkiye, faize ve borcun diğer ferilerine itiraz etmek mümkündür. Burada yetkiye yapılan itirazlarda dikkat edilmesi gereken en önemli husus yetkili icra dairesinin yetki itirazında gösterilmesi gerektiğidir. Eğer ki yetki itirazında yetkili icra dairesi, yetkiye itiraz eden borçlu tarafından gösterilmemişse, icra müdürü yetki itirazını dikkate almayacaktır. Yalnızca yetki itirazı varsa, borca itiraz yoksa, alacaklının talebiyle icra dosyası, borçlunun göstermiş olduğu yetkili icra dairesine gönderilebilecektir. Bu durum hem borca hem de yetkiye itiraz olduğu hallerde de geçerlidir. Yetkili icra dairesine gönderilen icra dosyasını alan icra müdürü borçluya yeniden ‘’örnek 7’’ ödeme emri düzenler ve gönderir. Bu sefer ödeme emrini tebliğ alan borçlunun yeniden yetkiye itiraz etmesi hem hukuka hem de hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Örneğin; sadece yetkiye itiraz eden lakin borca süresi içerisinde itiraz etmeyen borçlunun icra dosyası yetkili icra dairesine gönderilmiş, yetkili icra dairesince yeniden ödeme emri düzenlenmiş ve borçluya tebliğ edilmiş olsun. Önceki takipte borca itiraz olmadığından ve kanunen borca itiraz süresi de dolduğundan, yeni icra dairesinden, ödeme emrini tebliğ alan borçlunun, bu sefer, borca itiraz hakkı da olmayacaktır. Bu şekilde borca yapılan kötü niyetli itirazlarda icra müdürünün, icra takibini durdurmaması gerektiği kanaatindeyiz.

Borca yapılan itirazlarda da itiraz, kısmi veya borcun tamamı ile ferilerine yapılabilmektedir. Eğer ki ‘’örnek 7’’ ödeme emrini tebliğ alan borçlu, süresi içerisinde, borcun tamamına ve ferilerine itiraz ederse, icra takibi tümden duracaktır. Lakin borçlu, borcun bir kısmına itiraz ederse, itiraz edilen kısım yönünden takip duracak, kalan meblağ üzerinden, icra müdürünce yeni bir dosya hesabı yapılarak o tutar üzerinden takibe devam olunacaktır. ‘’Borcun faizine itiraz ediyorum’’, ‘’masrafa itiraz ediyorum’’ şeklindeki itirazlar da kısmı itiraz olarak algılanmalıdır. Bu hallerde de yalnızca itiraz edilen kalem yönünden takibin durması gerektiği inancındayız. Uygulamada sıkıntıların yaşanmaması için, borcun tamamına itiraz etme niyetinde olan borçluların, itiraz dilekçesinde tüm kalemleri açıkça yazması ve belirtmesi, buna ilaveten de ‘’itiraz ediyorum’’ ibaresini, itiraz metninde açıkça geçirmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ayrıca, borca itiraz eden borçlunun, mutlak surette takibin devamına veya durduğuna ilişkin tensip zaptını incelemesi de takibin akıbeti açısından daha sağlıklı olacaktır. Bilindiği üzere, doğru yapılmayan veya hiç yapılmayan itirazlar neticesinde icra takibi kesinleşecek ve borçlunun malları üzerinde, alacaklının haciz, satış gibi cebri icra yetkileri doğacaktır. Süresinde veya doğru yapılmayan itirazlar sebebiyle, borçlu artık hakkını mahkemelerde aramak durumunda kalacaktır. (Menfi tespit, istirdat, gecikmiş itiraz vb. Dava türleri ile.)

Borca veya yetkiye veya her ikisine de yapılan itirazlarda, harekete geçmesi gereken tarafın alacaklı olduğunu yukarıda vurgulamıştık. Alacaklı, yetki itirazı hususunda eğer ki borçlunun itirazını bertaraf etmek istiyorsa, dosyanın, borçlu tarafından yetkili gösterilen icra dairesine gönderilmesini istemelidir. Tabi ki bu itiraz açıkça kanuna aykırı ise bunun da yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Borca itiraz hususunda ise, alacaklının itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davasını açması ve borçlunun borcunu ispat etmesi gerekmektedir. Bu davalarda alacağın varlığını ispatlamadaki ispat yükü alacaklıdadır. Uygulamada, itirazın kaldırılmasının şartları daha ağır olduğundan ve bu davada borcun belli başlı belgelere dayanması gerektiği kanunda vurgulandığından, daha çok rastlanan borcun ispatına ilişkin dava türü, genel mahkemelerde açılan itirazın iptali davalarıdır. İİK’nın 67. Maddesi uyarınca itirazın iptali davasını, borca itirazı tebliğ alan alacaklının, 1 yıl içerisinde açması gerektiğini vurgulamakta fayda vardır. Buradaki 1 yıllık süre hak düşürücü süredir. 1 yıl içerisinde davasını ikame etmeyen alacaklı, artık, yalnızca alacağın tahsili yoluna gidebilecektir. 1 yıllık sürenin başladığı tarih, itirazın alacaklıya tebliğ tarihidir. Eğer ki bu tebliğ yapılmamışsa bu dava 5 yıl sonra da 8 yıl sonra da açılabilecektir. Bu sebeple, borca itiraz eden borçlunun, itirazınının alacaklıya tebliğini de ayrıca talep etmesi gerektiğinin daha sağlıklı olacağı düşüncesindeyiz. Ayrıca borca itiraza ilişkin yapılacak tebliğin de usulüne uygun olması gerekmektedir. Örneğin, alacaklının, vekili varsa bu tebligatın Avukatlık Kanunu uyarınca alacaklı vekiline yapılması gerekmektedir.

İtirazın iptali davasında görevli mahkeme, alacağın türüne göre değişkenlik göstermektedir. Örneğin; ticari bir alacaksa asliye ticaret, tüketici ilişkisine ilişkin bir alacaksa tüketici mahkemeleri görevli olacaktır. Yetkili mahkeme ise, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesidir. İtirazın iptali davalarda ilk olarak, icra takibinin yetkili yerde yapılıp yapılmadığı incelenecektir. Eğer ki yetkisiz bir yerde yapılan icra takibi mevcutsa, itirazın iptali davası, dava şartı yokluğundan yani geçerli bir icra takibi olmadığından usulden reddedilecektir. İtirazın iptali davaları, kısmi alacak davaları olarak değerlendirilmelidir. Bu davaların belirsiz alacak davaları gibi açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Hatta itirazın iptali davalarının, konusunu teşkil eden icra takibindeki, takip çıkış tutarı harca esas değer gösterilmek suretiyle açılması gerekmektedir. Islah müessesesine başvurmakta da hukuki yarar çoğu zaman bulunmamaktadır. Dava değeri bakımında yanlış açılan bir itirazın iptali davasında, hakimin harcı tamamlatması ve dava esas değerini açıkça belirlemesi için alacaklıya süre vermesi gerekmektedir.

İtirazın iptali davalarındaki en temel kural; alacaklının, icra takibinde dayanmadığı bir borç sebebine dayanarak borcun varlığını ispat edemeyeceğidir. Örneğin, bir senede ilişkin ilamsız icra takibine girişen alacaklı, itirazın iptali davasında bir faturayı dayanak göstererek borcun varlığını ispatlayamayacaktır. Bu gibi durumlarda davanın reddi gerektiği aşikardır. Yargıtay’ın da benimsemiş olduğu görüş bu şekildedir. Her ne kadar uygulamada pek dikkat edilmese de hukuka uygunluk açısından, icra takibine girişirken dayanak gösterilmeyen yani takip talebine eklenmeyen belgelerin, itirazın iptali davasında mahkemeye sunulmasının ve borcun, bu belgelerle ispat edilmeye çalışılmasının da çok uygun olmadığı, dürüstlük ilkesine aykırı olduğu inancındayız. Nitekim, borçlunun, borcun sebeplerini öğrenme hakkı vardır ve bu öğrenme neticesinde, borcun varlığını ispat için sunulan belgelere göre borçlu taraf, borcu kabul veya inkar yolunu seçecektir. Olmayan belgeler sebebiyle borcunu inkar eden borçlunun daha sonradan itirazın iptali davasına maruz kalması ve bu davada ilk defa gördüğü belgelerle borçlu olduğunun ispatlanmaya çalışılması dürüstlük ilkesine aykırı olacaktır. Borçlu, bu gibi durumlarda icra inkar tazminatı, yargılama giderleri vb. İle karşı karşıya kalabilecektir. Halbuki belki bu belgeler icra takibinde sunulsaydı, borç, borçlu tarafından kabul edilecek ve davaya gerek kalmaksızın ödenecekti. Bu sebeplerle usul ekonomisi açısından da dayanak belgeler noktasında, itirazın iptali davasının beklenmemesinin daha doğru olacağı inancındayız.

Yargıtay, birçok ilke kararında, takip talebinin usulüne de önem verdiğini vurgulamıştır. İİK’da sayılan ve takip talebinde bulunması gereken tüm unsurların tam olması, Yargıtay’a göre son derece önemlidir. Borçlunun, borcu ödeyeceği banka hesap bilgileri, borcun sebebi kısmı vb. Gibi. Borcun sebebinin de takip talebine açıkça yazılması gerekmektedir. Uygulamada çok rastlanmasa da borcun sebebinin yazılmaması fakat daha sonradan itirazın iptali davasında borcun sebebinin ileri sürülmesi durumlarında da davanın reddi kararı verilmesi gerektiğine ilişkin birçok içtihat mevcuttur. İtirazın iptali davası usul açısından önemli bir dava türüdür. Gerek ispat yükünün alacaklıda olması gerekse bir icra takibinin devamına ilişkin açılıyor olması sebebiyle bir takım şekli unsurlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Alacaklıların ilamsız icra takibine girişirken, borcun sebebini açıkça belirtmesi gerekmektedir. Ayrıca bu borcun varlığını ispatlayacak tüm belgeleri, eksiksiz olarak takip talebinin ekinde sunması gerekmektedir. Bu durum, borçlunun, borcun varlığını anlaması ve kabullenmesi açısından son derece elzemdir. Ayrıca, ileride açılması olası olan itirazın iptali davasında da bu belgelerin takip talebi ekinde bulunuyor olması, alacaklıyı ispat açısından öne geçirecektir.

İtirazın iptali davalarında taraflar lehine veya aleyhine tazminata hükmedilmesi de İİK’nın 67. Maddesi uyarınca mümkündür. Örneğin, alacak, likit diye tabir ettiğimiz kesin bir alacaksa, borçlu aleyhine, alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir. Fakat alacağın likit olup olmayışı hususunda da hakkaniyetli davranmak ve takibin usul kurallarına bağlı kalmak gerektiği inancındayız. Eğer ki alacaklı hiç olmayan bir alacağa ilişkin veya daha önceden ödenmiş bir alacağa ilişkin kötü niyetli olarak icra takibine girişmiş ve itirazın iptali davasında da bu durum yani kötü niyet açıkça ortaya çıkmışsa haksız icra tazminatına, alacaklı aleyhine, borçlu lehine hükmedilmesi de söz konusu olabilecektir.

‘’Örnek 7’’ ödeme emri düzenlenen ilamsız takiplerin hemen hepsinde, alacaklının, itirazın iptali davasında, alacağını ispat ediyorcasına davranması ve özenli olması gerekmektedir. Takibin geçerli olması, usulüne uygun tebliğlerin yapılması, itirazların usulüne uygun olması, borcun sebebinin belirtilmiş ve borcun ispatına yönelik tüm belgelerin takip talebinin ekinde sunulmuş olması gerekmektedir. Sonuç olarak itirazın iptali davası bir alacak ispatına yöneliktir. Dava neticesinde; itirazın iptaline, davanın kabulüne ya da itirazın iptali talebin reddine yani davanın reddine karar verilecektir. İtirazın iptali kararı verilmesi halinde, davada hükmedilen yargılama giderleri, vekalet ücreti ve icra inkar tazminatı gibi rakamların, borçludan talep edilmesi için ayrı bir icra takibi açılmaması gerekmektedir. Bu hususta da Yargıtay’ın birçok ilke kararı bulunmaktadır. Bu kalemlerin talebi için, devamına karar verilen icra takibine ek takip talebi sunmak ve ‘’örnek 4-5’’ ödeme emri düzenlenmesini istemek gerekmektedir. İlam ile hükme bağlanan kalemler olduğu için ‘’örnek4-5’’ ödeme emri düzenlenir ve borçluya tebliğ edilir. Ayrıca, itirazın iptali davalarında verilen hükmün infazı için kesinleşme şartı olmadığını da belirtmek gerekmektedir. Kararın infazının sonuçlarını, istinaf ve temyiz süresince durdurmak isteyen borçlunun tehir-i icra yoluna başvurması gerekmektedir.