Geçen günlerde elde edilen yargı kararınca emsal bir karar olarak nitelendirilebilecek bir yargı kararını elde ettik. Günümüzde maalesef çok sık gerçekleşen kalp krizi rahatsızlığında ilaçlı stent ücretleri noktasında bu ücretlerin SGK tarafından ödenmesi gerektiğine dair emsal bir karara imza atılmış oldu. Artık, kalp krizi geçiren hastaların cerrahi müdahale içerisinde zaruri olarak kullanılması gerekli olan ilaçlı stent ücretlerinin SGK tarafından karşılanmamasına istinaden, hastadan tahsil edilen ilaçlı stent ücretlerinin hastalara iadesinin gerçekleştirilmesi ve hastaneler tarafından ilgili ücretlerin talebinin önüne geçilmiş olunacaktır.

Şöyle ki; ilgili dava kalp krizi geçiren hastanın cerrahi müdahale çerçevesinde kalp sağ ana arter damarına takılan 5 mm çapındaki haksız tahsili yapılan ilaçlı stent bedelinin iade edilmesine yöneliktir. Zaruri olarak cerrahi müdahalede kullanılması gerekli olan ilaçlı stent ücretinin Sağlık Uygulama Tebliği uyarınca ücretin SGK tarafından karşılamadığından ve kapsam dışı olduğundan bahisle 8.500,00 TL’nin hastane yönetimince talebiyle hastadan tahsili gerçekleşmiştir. Bunun üzerine, hasta lehine olarak hukuka aykırı bir şekilde tahsil edilen ilaçlı stent ücretinin geri ödenmesi yönünde talebimizce; dava açılmıştır. İlam edilen emsal yargı kararında ilaçlı stent ücreti tahsilinde hukuki uyarlılık bulunmadığı, bu hususun T.C. Anayasası’nın ilgili maddelerince kişinin sağlıklı yaşam hakkına ve sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmadığı ifade edilmektedir. İlgili ilaçlı stent ücretin tarafımıza iade edilmesi yönünde açtığımız dava lehe olarak neticelendirilerek; hastaların ödedikleri ilaçlı stent ücretinin iade edilmesi ve hastanelerin bu ücretler hakkında talepte bulunmasının engellenmesi adına emsal bir karar ilam edilmiştir.

İlgili kararda Anayasanın 56. maddesinde Devletin herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği; 60. maddesinde, herkesin, sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alıp teşkilatı kuracağı; 65. maddesinde ise, Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmiştir.

Aldığımız emsal karar neticesinde, cerrahi müdahalelerde kullanılan ilaçlı stent ücretinin SGK tarafından tahsil edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Kalp krizi geçiren hastaların yeşil alan muayenesi kapsamında özel hastaneler dahil olmak üzere, ölümcül kalp krizi müdahalelerinde devlet koruması altına alınmaktadırlar. Bu noktada, ilaçlı stent kullanımı durumlarındaki hastalardan talep edilen ilaçlı stent ücretlerinin kişinin hayatının korunmasını öncelik altına almasından mütevellit, zaruri derecede olan ilaçlı stent ücretlerinin geri iadesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda, ilgili ücretlerin hastaneler tarafından talep edilememesi, ilgili ücretlerin ise hastalardan tahsil edilmesi halinde dava zamanaşımı süresi geçirilmeden hastaların haklarının korunması ve ilgili ücret iadesinin talebi önem kazanmaktadır.

Yargı kararının tamamı şöyle;

T.C.

ANKARA

15. İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO: 2021/2413

KARAR NO: 2022/3232

DAVACI: K.O.

 VEKİLLERİ: AV. SEMİH BUĞRA ORANCA - AV. YUNUS UTKU ORANCA

DAVALI: SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

VEKİLİ: AV. S.B.

DAVANIN ÖZETİ:  Emekli Sandığı iştirakçisi (emekli) olan davacı tarafından, anjiyo sırasında tıkalı olduğu tespit edilen kalp sağ ana arter damarına takılan 5 mm çapındaki ilaçlı stent bedeli olan 8.500,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ: Dava konusu ihtilafla ilgili kurumca tesis edilen işlemde kanun ve mevzuat hükümlerine aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Ankara 15. İdare Mahkemesi Hakimliği'nce, dava dosyası incelenerek işin gereği düşünüldü:

Dava, Emekli Sandığı iştirakçisi (emekli) olan davacı tarafından, anjiyo sırasında tıkalı olduğu tespit edilen kalp sağ ana arter damarına takılan 5 mm çapındaki ilaçlı stent bedeli olan 8.500,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

T.C. Anayasası’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış; 5. maddesinde,  kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmış; 17. maddesinin birinci fıkrasında ise, herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır.

 Öte yandan, Anayasanın 56. maddesinde de,  Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği; 60. maddesinde, herkesin, sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alıp teşkilatı kuracağı; 65. maddesinde ise, Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği belirtilmiştir. 

Hak sahiplerinin Kanunla düzenlenecek genel sağlık sigortası kapsamına alınacakları tarihe kadar, hastalanmaları halinde resmi veya özel sağlık kurum veya kuruluşlarında muayene ve tedavilerinin yapılacağını kurala bağlayan 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun Geçici 139. maddesi, 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinin 2. fıkrasında; bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diğer Kanunların (5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu) hükümlerini uygulamak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulduğu belirtilmiş, 5510 sayılı Kanunun Geçici 12. maddesinin 2. fıkrasında yer alan ''Kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevleri, yürürlükten kaldırılan kanunlardaki hak ve yükümlülükler çerçevesinde ilgili kayıt ve işlemler Kurum tarafından devralınan tarihe kadar devam eder. Devir süreci üç yıl içinde tamamlanır.'' kuralı uyarınca Maliye Bakanlığınca çıkarılan ve 31.12.2009 tarih ve 27449 (5. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ''Kamu Personelinin Sağlık Hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Devrine İlişkin Tebliğ'' ile de kamu personelinin 14.1.2010 tarihine kadar (bu tarih dahil) almış olduğu sağlık hizmetlerinin kamu personelinin kurumları tarafından karşılanacağı, bu tarihten sonraki sağlık hizmetlerinin ise, kamu personelinin sağlık hizmetlerinin devredildiği Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanacağı kurala bağlanmış; 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 1. maddesinde; bu Kanun ile Kuruma görev ve yetki veren diğer kanunların hükümlerini uygulamak üzere Sosyal Güvenlik Kurumunun kurulduğu belirtilmiş, 3. maddesinde de; Kurumun amacı açıklanmış ve devamında görevleri sayılmış, maddenin (a) fıkrasında, ulusal kalkınma strateji  ve politikaları ile yıllık uygulama programlarını dikkate alarak sosyal güvenlik politikalarını uygulamak, bu politikaların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak görevleri arasında sayılmış; belirtilen 5502 sayılı Kanunun 41. maddesinde ise Kurumun, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin  uygulanmasına ilişkin hususları duyurmak amacıyla tebliğ çıkarmaya yetkili olduğu, Kurum dışındaki gerçek ve tüzel kişileri ilgilendiren tebliğlerin Resmi Gazete'de yayımlanacağı düzenlenmiş; bu düzenleme uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumunca sağlık yardımları karşılanan kişilerin, sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine ait ücretler ile tedavi yardımlarının verilmesine ilişkin usul ve esasların belirtildiği sağlık uygulama tebliğleri yayımlanmaktadır.

 29.9.2008 tarih ve 27012 (1. mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2008 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 20.1. maddesinde, tıbbi malzemenin temini usul ve esaslarına yer verilmiş, ancak ilaçlı/ilaçsız stentlerle ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş; Danıştay Onbeşinci Dairesinin 22/05/2013 tarihli ve E:2013/3119, K:2013/3595 sayılı kararıyla, ilaçlı stent bedelinin ödenmemesinin dayanağı olan 29.9.2008 tarih ve 27012 (1. mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 2008 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin 20.1. maddesi hukuka aykırı bulunarak stent bedeli yönünden iptaline karar verilmiştir.

5510 sayılı Yasa'nın "5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri" başlıklı Geçici 4.maddesinin 4.fıkrasına göre "Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına almanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır." hükmü yer almaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi, Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacıya, ilaçlı stent bedelinin ödenmeyeceğine ilişkin işlemin iptali ile tedavi kurumuna ödenmiş olan bedelin yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılan bir uyuşmazlıkta vermiş olduğu 28.01.2019 tarihli ve E:2018/898, K:2019/66 sayılı kararında ''5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce kamu görevlisi/ emekli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.'' şeklindeki gerekçeyle idari yargı yerini görevli bulmuştur.

Dava dosyasının incelenmesinden, 2008 yılı öncesinden emekli sandığına tabi olarak görev yapan ve kendi isteği üzerine 22.09.2021 tarihinde görev yapmış olduğu kurumla ilişiği kesilerek emekliye ayrılan davacının, 26.09.2021 tarihinde acil olarak sevk edildiği XX Hastanesinde yapılan anjiyo sırasında tıkalı olduğu tespit edilen kalp sağ ana arter damarına takılan 5 mm çapındaki ilaçlı stent için 8.500,00 TL ödeme yaptığı, bu bedelin davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Hastanın muayenesini ve tetkiklerini yapmak suretiyle hastalığı teşhis eden doktor tarafından, hastalığın tedavisinde kullanılması uygun görülen ve kullanılması hastanın tercihine bırakılmayan (aksi yöndeki uygulama tıbbi gerekliliklere ve tıbbi etik kurallarına uygun değildir) ve hasta tarafından bedeli mukabilinde piyasadan temin edilen tıbbi malzemenin (stentin) bedelinin ödenmeyerek hastanın sağlık hizmetine erişim hakkının engellenmesi veya ağır bir maddi yük altında bırakılması sağlıklı yaşam hakkına ve sosyal devlet ilkesine aykırıdır.

Bu durumda, doktorun bilgisi ve onayı ile, davacının hastalığının tedavisinde kullanılan ve bu hastalığın tedavisinde kullanılmasının sağlık hizmeti olmadığı veya insan sağlığını ve yaşamını olumsuz yönde etkilediğine ilişkin, Sağlık Bakanlığınca yapılmış tıbbi bir tespit bulunmayan stent bedelinin ödenmemesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın kabulü ile 8.500,00 TL'nin dava tarihinden (25.11.2021) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yapılan 144,80-TL yargılama giderleri ile hükmedilen miktar üzerinden hesaplanan 580,63-TL nisbi karar harcı ve yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.500,00-TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafından peşin yatırılan nisbi karar harcının mahsubu ile kalan 435,47-TL harcın davacıya tamamlattırılmasına, artan posta ücretinin davacıya iadesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 1. fıkrası gereğince kesin olmak üzere 30/12/2022 tarihinde  karar verildi.

Av. Yunus Utku ORANCA