4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzda nafaka; yoksulluk, tedbir, iştirak gibi türlerle tasniflenmiştir.

Buna göre boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek taraf, daha kusurlu olmadıkça diğer eşten yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

Boşanma davası sürerken TMK’nın 169.maddesi uyarınca hâkimin re’sen geçici önlemler alabileceği düzenlenmiştir. Doktrin ve uygulamada tedbir nafakası olarak adlandırılan bu nafaka türü, yargılama süresiyle sınırlı hükmedilmekte ve sürekliliğini korumamaktadır.

İştirak nafakası ise ebeveynlerin; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için mali güçleri oranında üstlendiği giderlerin karşılığıdır. Kural olarak TMK’nın 182. maddesi uyarınca boşanma kararı ile velayet kendisine bırakılmayan eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

Boşanma davası sonuçlandığında hâkim, talep edilmeleri halinde nafaka hakkında da hüküm kuracaktır.

Peki ya taraflardan biri ilk derece mahkemesinin boşanma ve ferilerine ilişkin hükmünü istinaf mahkemesine taşırsa mahkeme hükmü henüz kesinleşmemişken ferilerden biri olan nafaka bedeli -örneğin iştirak nafakası- hakkında artırım davası görülebilecek midir?

Özellikle aile mahkemesi tarafından nafaka bedeli hakkında bir artırım oranı hüküm altına alınmadığında, enflasyonist ekonomide mevcut nafaka, istinaf incelemeleri boyunca cüzi miktarlarda kalmaktadır. Gittikçe değer kaybeden nafaka bedeli, kendisine atfedilen hukuki öneme karşılık veremez hale gelmektedir.

Kural olarak ebeveynler, durumun değişmesi halinde nafaka miktarının yeniden belirlenmesi ya da kaldırılmasını Aile Mahkemesinden talep edebilecektir.

Bu durumda hâkim, nafaka takdirinde; tarafların ekonomik durumlarındaki değişikliği araştırıp, gelirleri arasındaki bir oranlama yaparak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında sağlanan dengeyi de koruyacak bir karar vermelidir.

Ancak istinaf incelemesine konu edilmiş, boşanmanın feri niteliğindeki iştirak nafakası hakkında ayrıca bir artırım davasının ikame edilmesi halinde 6100 sayılı HMK’nın 114.maddesinde aranan dava şartları sağlanmış olacak mıdır?

Esasen mesele, davacının nafaka artırım davasını açmada hukuki yararının olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Kanaatimizce, ilk derece mahkemesi tarafından nafaka bedelinin artırım oranı hakkında hüküm kurulmamasının meydana getirdiği hak kaybı ve istinaf incelemelerinin süresi gözetildiğinde, davacının nafaka artırım talebinde hukuki yararı bulunduğu kuşkusuzdur.

Peki, her iki mahkemenin de nafaka bedelini inceleme konusu edeceği bu durumda hukuki birlik ve istikrar nasıl sağlanacaktır?

Burada hukuki sorun, istinaf mahkemesinin zaten mevcut nafaka miktarını değerlendirecek olmasından kaynaklanmaktadır. Halihazırda istinaf mahkemesinde inceleme konusu olan bir husus; aynı zamanda aile mahkemesinde görülecek olan nafaka artırım davasının esasını teşkil etmektedir.

6100 sayılı HMK’nın 165.maddesi, “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” hükmüne haizdir.

Buna göre hukuk mahkemelerinde görülen bir davanın neticelendirilmesi başka bir mahkemenin görevi içindeki bir hususun çözümüne bağlı ise hukuk mahkemesi ilgili hususun çözümünü, kendisi için bekletici mesele yapabilecektir.

Kanun koyucunun görülmekte olan davalar arasında bağlantı aradığı aşikardır. Davalar arasında bağlantı, biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkilemesi halinde varsayılabilecektir.

İstinaf incelemesi neticesinde nafaka miktarı hakkında verilecek karar, artırım davasının esasını doğrudan etkilemektedir. Hal böyleyken, aile mahkemesinde ikame edilen nafaka artırım davası için görülmekte olan istinaf incelemesi bekletici mesele yapılmalı, istinaf mahkemesinin kararına göre dava esası görülmelidir.

Nitekim İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, istinaf incelemesine konu iştirak nafakasına ilişkin ayrıca ikame edilen artırım davasında ilk derece mahkemesi tarafından hukuki yararın yokluğu sebebiyle reddedilen dava hakkında,

 “…boşanma ve boşanmanın fer'ileri istemli dava dosyasının velayet ve iştirak nafakasına ilişkin kesinleşmeyen hükümlerinin, istinafa konu iştirak nafakasının artırılması davası sonucunu etkileyeceği göz önünde bulundurulup, mahkemece; önceki davanın kesinleşmesinin bekletici mesele yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” içtihadında bulunmuştur.

Av. Melisa TATLI

İzmir Barosu