I. G E N E L   O L A R A K

Eski ve yeni Türk Ticaret Kanun’unda genel anlamda bir şirket tanımı yapılmamıştır. Kelime anlamı üzerinden bir tanımlama yapmak gerekirse şirket ya da ortaklık iki ya da daha çok kişinin bir iştigal ile kazanç elde etmek amacı üzeri birleşmeleri veya bir araya gelmeleri şeklinde ifade edilebilir.

Limited şirket, Türk Ticaret Kanun’unda sermaye şirketleri içerisinde sayılan, tek bir ortakla da kurulabilen, daha çok orta veya küçük boyutta ticari hacme sahip tacirler tarafından tercih edilerek uygulamada yaygın olan, “limited” ve “ortaklık” ya da “şirket” olarak ifade edilen bir kişilik olarak hukukumuzda kanun koyucu tarafından ortak sayısına bir üst sınır belirlenmiş tek şirkettir.

Bu çalışmamızda TTK’nın m.574 kapsamında limited şirketlerin; ortak sayısının üst sınırı, ortak sayısının bire düşmesi (tek ortaklı hale gelmesi) halinde izlenecek usul ve şirketin esas sermaye payını iktisabı bakımlarından ele alınacaktır.

 II. M E V Z U A T

B) Ortakların sayısı

MADDE 574- (1) (a)Ortakların sayısı elliyi aşamaz.

(2) (b)Ortak sayısı bire düşerse durum, bu sonucu doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde müdürlere yazıyla bildirilir. Müdürler, bildirimin alınması tarihinden başlayarak yedinci günün sonuna kadar, şirketin tek ortaklı olduğunu, bu ortağın adını, yerleşim yerini ve vatandaşlığını tescil ve ilan ettirirler, aksi hâlde doğacak zarardan sorumlu olurlar. Aynı yükümlülük, şirketin bir ortakla kurulduğu hâllerde de geçerlidir.

(3) (c)Şirket, tek ortağının kendisinin olacağı bir şirkete dönüşeceği sonucunu doğuracak şekilde esas sermaye payını iktisap edemez.

(e)TTK m. 504 - B) Ortakların sayısı: Ortakların sayısı ikiden az ve elliden çok olamaz.

Ortakların sayısı sonradan bire iner veya şirketin zaruri organlarından biri mevcut olmazsa münasip bir müddet içinde bu eksiklikler tamamlanmadığı takdirde ortaklardan birinin veya şirket alacaklısının talebi üzerine mahkeme şirketin feshine karar verir. Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine gerekli ihtiyati tedbirleri alabilir.

III. A  Ç  I  K  L  A  M  A

A. GENEL OLARAK

En az bir ortakla kurulabilen limited şirketlerde ortakların sayısı elliyi aşamamaktadır.  Yine birden fazla ortakla kurulan limited şirketlerde ortak sayısı bire düşerse bu durum, bu sonucu doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içerisinde müdürlere yazıyla bildirilir. Müdürler de bildirimin alınması tarihinden başlayarak yedinci günün sonuna kadar, şirketin tek ortaklı olduğunu, bu ortağın adını, yerleşim yerini ve vatandaşlığını tescil ve ilan ettirirler, aksi hâlde doğacak zarardan müdürlerin sorumluluğu meydana gelecektir. Aynı yükümlülük, şirketin bir ortakla kurulduğu hâllerde de geçerlidir (TTK m.574)

B. UNSURLARI

a. Şirket ortak sayısının üst sınırı bakımından;

Limited şirketlerin esas sermayesinin belli oranda payına sahip gerçek veya tüzel kişiler ortak olarak adlandırılmaktadır. Limited şirketlerin; TTK m.573-644 kapsamında düzenlenen ortaklık ise, limited şirket tüzel kişiliği ile şirketin ortağı veya ortakları arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Yine ortak adını esas sermaye payının kendini ifade etmemekte, bu payın sahibi olan gerçek veya tüzel kişiyi oluşturmaktadır.

Limited şirketler yasal olarak tek bir ortakla kurulabilmekte (TTK m.573/1), birden fazla ortakla kurulduğu ihtimalde de devam eden süresince tek ortaklı hale gelen ortaklıklar da tek ortaklı yapısı ile varlığına devam edebilecektir (TTK m.574/2)  bununla birlikte (e)TTK m. 504/1’de belirtili ortak sayısına dair azami sayı ise korunmuş, limited şirkette en fazla elli kişi ortak olabileceği düzenlenmiştir (TTK m. 574/1).

Limited şirketin bu ortak sayısına dair azami sayıya dair yerleşik düzenlemede gayesi az ortaklı bir yapının korunması amaçlanmıştır. Yeni TTK ile tek kişilik limited şirketin varlığına olanak veren değişiklik yapılırken en fazla elli ortak sınırlaması yeni düzenlemede de korunmuştur. Amir hüküm gereği elli ortak sınırının aşılmamasına hem şirket müdürlerince hem de genel kurulca dikkat etmeli, bu hususa özen göstermeli, sınırı aşan tescillere onay vermemelidir. Bu düzenlemeye aykırı şekilde limited şirketlerde ortak sayısı elliyi aşmış ise bu aykırılığın hukuki sonucuna dair bir düzenleme de mevcut değildir. Kanaatimizce bu durumda verilecek makul bir süre içerisinde ortak sayısı elli ve altına çekilmesi ya da limited şirketin anonim şirkete dönüştürülmesinin istenilmesi, aksi ihtimalde Ticaret Mahkemesince şirketin feshine karar verilmesi gerekmektedir.

Esasen limited şirketlerin ortak sayısı elliyi aşması halinde bu aykırılığın hukuki sonucuna dair bir düzenleme de mevcut değilse de öncelikle şirket müdürlerinin elli ortak sınırının aşılmamasına dikkat etmek zorundadır. Bunun yanında yine ortak sayısını elliden aşılmasına neden olacak devir işlemlerine de genel kurulca onay verilmemesi yine bir zorunluk kapsamındadır. Tüm bu zorunluluklara rağmen ortak sınırını kanunun öngördüğü elli sınırını aşan bir şirket, tür değiştirme işlemleri yaparak anonim şirket türüne dönüşmek durumundadır.

Tersi ihtimalde ise örneğin; TTK’nın m.574/1 gereği limited şirket ortakların sayısı elliyi aşamayacağından dolayı tür değişikliği istemi ile anonim şirket ortaklarının sayısı elli üzerinde ise bu değişikliğin gerçekleştirilebilmesi adına bir kısım ortakların payını diğer ortaklara devretmesi ya da bu payların şirketçe iktisabı gündeme gelebilecektir.

b. Şirket ortak sayısının bire düşmesi halinde izlenecek usul bakımından; limited şirketin tek ortaklı yapısı, hukukumuzda eski 6762 sayılı Kanunda kabul edilmeyen, devam eden süreçte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile giren şirket türüdür. (e)TTK’da öngörülen düzenleme ile birlikte birden çok ortak ile kurulan bir limited şirketin daha sonra tek ortaklı şirkete dönüşmesi yeni düzenleme ile mümkündür. Bu durumda şirketin ortak sayısı bire düşmesi neticesini doğuran hukuki işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde müdürlere yazıyla bildirilmesi gerekmektedir. Müdürler de bu bildirimin kendilerince alınması tarihinden başlayarak yedinci günün sonuna kadar, limited şirketin tek ortaklı bir yapısının olduğunu, bu tek ortağın adını, vatandaşlığını ve yerleşim yerini tescil ve ilan ettirirler, aksi hâlde doğacak zarardan sorumlu olurlar. Yine aynı yükümlülük, şirketin bir ortakla kurulduğu hâllerde de geçerlidir (TTK m.574/II).

Limited şirketler gerek başlangıç aşamasında tek ortaklı bir yapı ile kurulsun, gerek devam eden süreçte şirketin ortak sayısının bire düşmesi durumunda neticeden şirket tüzel kişiliğinin tek ortaklı bir şirkete dönüşmüş olacağından TTK m.574/2 gereğince ivedilikle müdürler tarafından gerekli işlemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Amir hüküm gereğince ortak sayısı bire düşerse durum, bu sonucu doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde müdürlere yazıyla bildirilir. Müdürler, bildirimin alınması tarihinden başlayarak yedinci günün sonuna kadar, şirketin tek ortaklı olduğunu, bu ortağın adını, yerleşim yerini ve vatandaşlığını tescil ve ilan ettirirler, aksi hâlde doğacak zarardan müdürlerin sorumluluğu meydana gelmektedir.

TTK m.574/2 gereğince tek kişiye düşen limited şirket birlikteliği bu tek kişilik ortaklık yapısının üçüncü kişiye tanıtılarak bilinebilirlik kriterinin yerine getirilmesi, tek kişilik şirket konumunun belirginleştirilmesi ve şeffaflık ilkesi gereği bu tek kişili ortaklığın tescil ve ilân ettirilmesi yükümü getirilmiştir. Tek kişilik limited şirket bir tür değil limited şirketin bir sınıfıdır. Söz konusu durum, şirketin bir sınıfa girmesi ve gereğinde çıkması konumu olduğundan giriş ve çıkış, yani sınıf değişikliği tescil ve ilânla sağlanır; ayrıca şirketin tür değişikliğine ilişkin düzenleyici hükümlerin uygulanması gerekliliği bulunmamaktadır.

Ticaret sicili kayıtlarının tam ve sağlıklı tutulması ve emredici hukuk kuralları çerçevesinde kayıtların aleniyetinin ve üçüncü kişiler dahil tarafların hukuki güvenliğinin teminat altına alınmasını sağlamak üzere düzenlenen Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin m.102 gereği düzenlemeye göre şirketin ortak sayısının bire düşmesi halinde birden çok ortaklı olarak kurulan şirketin ortak sayısı sonradan bire düşerse durum, bu sonucu doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde şirket müdürlerine yazıyla bildirilir. Şirket müdürleri, bildirimin alınması tarihinden itibaren yedi gün içinde, şirketin tek ortaklı bir limited şirket olduğunu, bu tek ortağın adı ve soyadını veya unvanını, kimlik numarasını, yerleşim yerini veya merkezini ve vatandaşlığını ilgili müdürlüğe tescil ettirmekle yükümlüdür. Yine tek ortağının kendisi olduğu şirketlerin bulunması halinde, bu şirketlerin kayıtlı oldukları müdürlükler ve MERSİS numaraları da tescilde gösterilmelidir.

6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’da bildirimle ilgili olarak m.23 düzenlenmiştir. “Tek pay sahipli anonim şirketler ile tek ortaklı limited şirketler” başlığı altında, herhangi bir sebeple bir anonim şirketin tek pay sahibi ve bir limited şirketin tek ortağı olan gerçek veya tüzel kişinin, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren on beş gün içinde, bu sıfatını, adını, adresini, vatandaşlığını, anonim şirketlerde yönetim kuruluna, limited şirketlerde müdüre veya müdürlere noter aracılığıyla bildirir. Bildirimin muhatapları tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, Türk Ticaret Kanunu’nun m.338 ve m.574’de öngörülen hususları tescil ve ilân ettirirler; aksi hâlde anılan maddelerde öngörülen hukukî sonuçlar doğar (6103 sy. Kanun m.23).

Görüleceği üzere kanun koyucu sermaye şirketlerinin tek ortağa dönüşmesi durumunda bu halin ilgili birimlere bildirilmesine özel kıymet vermiş ve bu hususa ilişkin olarak birden çok düzenleme yapmıştır.

c. Şirketin esas sermaye payını iktisabı bakımından;

Türk Ticaret Kanun’unda sermaye şirketlerinin tek pay sahibi olarak kurulması ya da devamı mümkün kılınmakta ise de şirketin kendi sermaye paylarının tamamını iktisap ederek tek bir pay sahibi hale gelmesi yasaklanmıştır (TTK m.338/3, m.574/3).

Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin m.102/3 gereği önemli bir husus olarak getirilen düzenlemeye göre hiçbir ortağı kalmayan yani tüm payların limited şirkete ait olduğu şirket tüzel kişiliği yasaklanmıştır. Amir  hükümler gereği limited şirketlerin, tek ortak kendisi olacak şekilde kendi esas sermaye paylarını iktisap ederek kendi üzerinde toplaması mümkün değildir. Netice itibari ile limited şirketin kuruluşundan sonlandığı ana kadar en az bir ortak bulundurmak zorundadır.

TTK tabiri ile de sabit olduğu üzere tek ortak da olsa ortağın varlığı zorunludur. Limited şirketin kuruluşu akabinde sermayesini oluşturan tüm sermaye paylarını şirket tarafından iktisap edilmesi ile kendi üzerinde toplaması halinde de kanunun amir hükmüne aykırı durum teşkili ile şirketin, tek ortağının kendisinin olacağı bir şirkete dönüşeceği sonucunu doğuracağı için hukuken batıl hale gelecektir.

Bu noktada pay veya diğer adıyla hisse terimine değinmek gerekmektedir. Pay/hisse kavramı, şirket türlerinden sermaye şirketlerine özgü önemli temel kavramdır. Limited şirket açısından pay ya da hisse kavramı birbirinden farklı özellik taşıyan iki farklı anlama gelecek şekilde kullanılmaktadır. Bunlardan;  

1. anlamı ile pay/hisse, limited şirket esas sermayesini belirli hisselere bölünen kısımlarını diğer ifade ile miktarlarını ifade etmektedir. Bu anlamı ile pay/hisse, esas sermaye payı olarak adlandırılmaktadır. Bu anlamda şirketin maddi ve nakdi boyutunu oluşturur. Birinci anlamıyla pay, şirketin maddi boyutunu meydana getiren ve limited şirketin esas sermayesini belirli hisselere bölünmüş miktarlarını ifade eden bir terim olarak tanımlanabilir.

2. anlamı ile pay/hisse, herhangi bir ortağın bu ortak sıfatına sahip olduğu hak ve borçlarının tamamı ve tamamını ifade eden pay sahipliği (ortaklık) mevkii olarak tanımlanabilmektedir. Bu ikinci anlamıyla pay/hisse daha geniş bir anlam ifade etmekte olup, ortağın edimine ilişkin boyut ve çap kazanmaktadır.

Bu açıklamalar üzerine esas sermaye payına değinmek gerekirse;

Esas sermaye payı anlam itibari ile pay, şirkette herhangi bir gerçek veya tüzel kişi ortağının, şirket tüzel kişiliğinin esas sermayesine iştirakinin, katılımının miktarını ifade eder. Sermaye şirketlerinden limited şirket, ortaklık sözleşmesinde belirlenmiş meblağ ile belirtili esas sermayesi kısımlara ayrılır ve ortaklar kısımlara ayrılmış olan bu esas sermayeye yükümlülük altına girdikleri taahhütlerine göre iştirak ederler. Tam da ayrılan bu kısımlara limited şirketler için esas sermaye payı olarak adlandırılmıştır. Haklar ve borçlar limited şirketin esas sermaye payına bağlıdır. Dolayısıyla bir ortağın ortaklıktaki payı, sahibi bulunduğu esas sermaye payına göre belirlenmektedir. Netice itibariyle bir ortağın esas sermaye payı ne kadar fazla olursa ortaklıktan elde edeceği fayda da o derece büyük olacaktır.

IV-  S O N U Ç   O L A R A K

Tacirlerin ticari hayatta gösterecekleri faaliyet alanı belirlemekte özgür ise de faaliyetin önemi ve niteliği gereği yasalar ile faaliyetin gerçekleştirilebilmesi için bir kısım şartların varlığına bağlanmıştır. Söz konusu bu şartlar, yasalar ile belirlenerek öngörülmüş olduğundan belirlenen bu şartları sağlamayan gerçek ve tüzel kişiler hedefledikleri bu alanlarda ticari faaliyetlerini yürütemeyeceklerdir.

Sermaye şirketlerinden limited şirketler; en az bir gerçek veya tüzel kişi tarafından, bir ticaret unvanı altında ve yasak olmayan iktisadi iştigallerde faaliyet gösterme amacıyla kurulan, esas sermayesi belirli ve bu sermayenin ortakların esas sermaye paylarının toplamından meydana gelen tüzel kişiliğe haiz ticaret şirketidir.

6102 sayılı TTK’nın amir hükümleri gereği kanun koyucu limited şirketleri, sermaye birlikteliği yönünde düzenlemelere ağırlık vererek anonim şirketlere yakınlaştırmış ise de şahıs şirketlerine ait özellikler de bünyesinde barındırmakta olduğundan kendine özgü şahıs ve sermeye şirketi özellikleri bulunmaktadır. Öğretide bu ortaklığa küçük anonim ortaklık olarak da nitelendirilmektedir.

Limited şirketler yasal olarak tek bir ortakla kurulabilmekte, birden fazla ortakla kurulduğu ihtimalde de devam eden süresince tek ortaklı hale gelen ortaklıklar da tek ortaklı yapısı ile varlığına devam edebilecektir. Bununla birlikte (e)TTK m. 504/1’de belirtili ortak sayısına dair azami sayı ise korunmuş, limited şirkette en fazla elli kişi ortak olabileceği düzenlenmiştir.

Şirket, gerek başlangıç aşamasında tek ortaklı bir yapı ile kurulsun, gerek devam eden süreçte ortak sayısının bire düşmesi durumunda neticeden şirket tüzel kişiliğinin tek ortaklı bir şirkete dönüşmüş olacağından TTK m.574/2 gereğince ivedilikle müdürler tarafından gerekli işlemlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Ortak sayısı bire düşerse durum, bu sonucu doğuran işlem tarihinden itibaren yedi gün içinde müdürlere yazıyla bildirilir. Müdürler de bildirimin alınması tarihinden başlayarak yedinci günün sonuna kadar şirketin tek ortaklı olduğunu, bu ortağın adını, yerleşim yerini ve vatandaşlığını tescil ve ilan ettirirler, aksi hâlde doğacak zarardan müdürlerin sorumluluğu meydana gelmektedir.

Son olarak, Türk Ticaret Kanun’u m.338/3, m.574/3 gereğince sermaye şirketlerinin tek pay sahibi olarak kurulması ya da devamı mümkün kılınmakta ise de şirketin kendi sermaye paylarının tamamını iktisap ederek tek bir pay sahibi hale gelmesi yasaklanmıştır. Limited şirketin tek ortak da olsa ortağın varlığı zorunludur. Şirketin kuruluşu akabinde sermayesini oluşturan tüm sermaye paylarını şirket tarafından iktisap edilmesi ile kendi üzerinde toplaması halinde de kanunun amir hükmüne aykırı durum teşkili ile şirketin, tek ortağının kendisinin olacağı bir şirkete dönüşeceği sonucunu doğuracağı için hukuken batıl hale gelecektir.

V-  İ  Ç  T  İ  H  A  T  L  A  R

-- . –

Mahkemece 6102 sayılı TTK'nın 573, 574. maddelerine göre limited şirketin tek ortaklı da olabileceği değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.Diğer taraftan davalı ..., limited şirketin ortağı ve müdürü olup, kendisine husumet yöneltilemeyeceğinden, bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinden de sorumlu tutulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 42. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30.04.2012 tarih ve 2011/96-2012/102 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar Spor Dünyası Dış Tic. Ltd. Şti. ve ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, İstanbul Ticaret Sicili'nde kayıtlı Spor Dünyası Dış Tic. Ltd. Şti.'nin 2005 yılında kurulduğunu, müvekkilinin şirket ortaklarından bir kısım hisseleri satın aldığını, şirketi 12/02/2008 tarihine kadar vekaleten idare ettiğini, bu süre içerisinde hiçbir alım satım işine karışmadığını, davalı ... ile davalı ...'in herhangi bir sebep göstermeksizin 12/02/2008 tarihinde şirketin bütün mevcudunu devralarak müvekkili davacıyı şirkete sokmadıklarını, ortaklık haklarını kullanmasını engellediklerini, şirket hissesini devretmekte zorluklar çıkarttıklarını, şirkette söz sahibi edilmediğini, bu durumdan ötürü ortaklık hak ve menfaatlerinin ihlalinden endişe duyduğunu, davalı ... Dış Tic. A.Ş. isminde bir şirket kurduğundan ve bu durumun TTK 547 maddesinde yer alan haksız rekabet maddesini ihlal ettiğini, şirket müdürü davalı ...'in yetkisinin elinden alınarak, müdürlükten azlini, şirket idaresinin müvekkili ...'e veya kayyuma tevdii edilmesini, ortaklar arası güven ve işbirliğini zedeleyen durumun TTK 549/4 maddesi uyarınca ortaklığın sona erme nedeni olduğunu, bu nedenle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı ... vekili, davalılardan Hasan İpek'in Spor Dünyası Dış Tic. Ltd. Şti.'de ortak, müdür, personel vb. bir sıfatı bulunmadığını, bu davalıya husumet tevcih edilemeyeceğini, Spor Dünyası Ltd. Şti.'nin 2 ortaklı bir şirket olduğunu, sermayenin 1.125.000 TL'lik kısmının müvekkili davalıya 375.000 TL'lik kısmının ise davacıya ait bulunduğunu, davacının iddialarının yersiz, davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Diğer davalılara davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ve davalı tanıklarının beyanlarından Spor Dünyası Dış Tic. Ltd. Şti.'de ortak olan davacı ve davalı taraf arasında anlaşmazlık bulunduğu ve bir araya gelemedikleri, ticaret sicil kayıtlarından da Spor Dünyası Dış Tic. Ltd. Şti.'nin ortaklarının bir araya gelerek 2008 yılından beri ortaklar kurulunu toplayıp karar alamadıklarının anlaşıldığı, ortaklar kurulu, TTK 568 maddesi uyarınca yasal süreler içerisinde toplanamadığından şirketin ana sözleşmesinin 3. maddesinde belirlenen amaç ve konusunu gerçekleştirme imkanının hukuken kalmadığı, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için mülga TTK.'nın 549/4 ve 549/5 maddesindeki şartların gerçekleştiği gerekçesiyle, davalı ... Dış Tic. Ltd. Şti.'nin fesih ve tasfiyesine, davalı ... açısından ise bu davalının şirketle ilgisi bulunmadığından açılan davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalılar Spor Dünyası Dış Tic. Ltd. Şti. ve ... vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, mülga TKK'nın 549/4. maddesine dayalı, limited şirketin haklı nedenle feshi davasıdır. Mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 636/3. maddesine göre, haklı sebeple limited şirketin feshi istendiğinde, mahkeme; istem yerine, davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebilir. 6102 sayılı Kanun'un Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6103 sayılı Yasa'nın 3. maddesine göre, yeni TTK yürürlüğe girmesinden önceki olaylara da uygulanır. Mahkemece söz konusu kanun hükmü ve 6102 sayılı TTK'nın 573, 574. maddelerine göre limited şirketin tek ortaklı da olabileceği değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Bu nedenlerle davalı ... Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2- Davalılar vekilinin davalı ... yönünden temyiz itirazlarına gelince; dava, dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga TTK 549/5. maddesine dayalı limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup bu davada husumet, fesih ve tasfiyesi istenen limited şirkete yöneltilir. Davalı ..., limited şirketin ortağı ve müdürü olup, kendisine husumet yöneltilemeyeceğinden, bu davalı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinden de sorumlu tutulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

3- (1) nolu bentteki bozma sebep ve şekline göre, davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... Dış Tic. Ltd. Şti., (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... Dış Tic. Ltd. Şti. vekilinin sair temyiz itirazlarının bozma sebep ve şekline göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davalılar Spor Dünyası Dış Tic. Ltd. Şti. ve ...'e iadesine, 12.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11HD., 12.11.2013, 4868/20293

-- . –

Şirket müdürü aleyhine açılan tazminat davasının reddine yönelik önceden tesis edilen karar kesinleşmiş, iki ortaklı limited şirketin, ortaklarının eşit kusurlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde fesih ve tasfiyesine karar verilmiş ise de  karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. Bu durum karşısında, 6103 sayılı Kanunu'nun 3. ve 6102 sayılı Kanunu'nun 573/1. ile 636/3. maddeleri hükümleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Taraflar arasında görülen davada ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/02/2012 gün ve 2010/856-2012/64 sayılı kararı onayan Daire’nin 11.06.2013 gün ve 2012/13984-2013/12094 sayılı kararı aleyhinde davalılar vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili asıl ve birleşen davasında, müvekkilinin davalı şirketin iki ortağından birisi olduğunu, davalı gerçek kişinin anasözleşme ile şirket müdürü olarak atandığını, ancak şirket sermayesini amacına uygun kullanmadığını, şirketle ilgili olmayan kişilere ödeme yaptığını, şirket defterlerini usulüne uygun tutmadığını, faaliyetlerini durduğunu ve şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek, davalı şirketin feshini, şirkete kayyum atanmasını, 1.000 TL tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, şirketin faaliyetlerinin durmasına davacının neden olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, şirket ortağı olan davacı ve davalının birbirlerine karşı güven ve itimadı zedeleyici hareketlerde bulundukları, ortak menfaate aykırı davrandıkları ve bu olaylarda her ikisinin eşit kusurlu olduğu, TTK 549 ve devamı maddelerinde belirtilen fesih sebebinin oluştuğu ancak tazminat şartları oluşmadığı gerekçesiyle, davalı şirketin feshine, tasfiye memuru atanmasına, tasfiye memuruna 500 TL ücret takdirine, diğer taleplerin reddine davalılar vekilinin temyizi üzerine, Dairemizce onanmıştır.

Davalılar vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiç birisini ihtiva etmeyen diğer karar düzeltme istemlerinin reddi gerekmiştir.

2-Dava, haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirket müdürü davalının verdiği zararın tazmini istemine ilişkindir.

Şirket müdürü aleyhine açılan tazminat davasının reddine yönelik önceden tesis edilen karar kesinleşmiş, iki ortaklı limited şirketin, ortaklarının eşit kusurlu olduğu kabul edilerek yazılı şekilde fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. Aynı Kanun'un 636/3. maddesi hükmüne göre de haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemece, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir.

6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 3. maddesi hükmüne göre, tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacaktır.

Bu durum karşısında, 6103 sayılı Kanunu'nun 3. ve 6102 sayılı Kanunu'nun 573/1. ile 636/3. maddeleri hükümleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması için, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulması gerekirken yazılı şekilde onanmış olduğundan, davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 11.06.2013 Tarih, 2012/13984 Esas-2013/12094 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin diğer karar düzeltme istemlerinin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairemizin 13.09.2013 Tarih, 2012/17039 Esas-2013/15574 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harçlarının istekleri halinde karar düzeltme isteyen davalılara iadesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11HD., 11.02.2014, 2013/18373, 2014/2351

-- . –

Karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 3. maddesi hükmünde de tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Anılan bu hüküm uyarınca davalı limited şirketin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini devam ettirmesi söz konusu olabileceği gibi yine 6102 sayılı Kanun'un 636/3. maddesi gereğince mahkemece, fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına da hükmedileceği nazara alınmaksızın ve dosya kapsamına göre şirketin feshi için haklı gerekçe oluşturan hususlar aynı zamanda ortaklıktan çıkma için de haklı ve yeterli sebep teşkil ettiğinden, mahkemece 6103 sayılı Kanun'un 3.ve 6102 sayılı Kanun'un yukarıda belirtilen hükümleri dikkate alınarak, öncelikle davacının ortaklıktan çıkma talebinin değerlendirilmesi için kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Taraflar arasında görülen davada Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06/09/2012 tarih ve 2008/245-2012/223 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin % 25, diğer davalının ise % 75 hisse ile ortağı olduklarını, şirketin kurulmasından sonra müdür olan davalının müvekkilini şirketin faaliyetlerinden uzaklaştırdığını, müvekkilinin imzasını taklit ederek sahte ortaklar kurulu kararları aldığını, hileli işlerle şirketi borca düşürdüğünü, şirketin yıllardır gayri faal olduğunu, davalının nerede olduğunun bilinmediğini ileri sürerek, müvekkilinin şirketten çıkmasına ve iki ortaklı davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı, 13.10.1999, 21.01.2004 ve 19.10.2005 tarihli ortaklar kurulu kararlarının imzasının taklit edilmesi suretiyle alındığını ileri sürmüş ise de, imzaların davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, bu iddianın şirketten ayrılmak için bir gerekçe oluşturmadığı, kaldı ki dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 504/1. maddesi uyarınca limited şirketteki ortak sayısının ikiden az olamayacağı, dava tarihi itibariyle çıkma hakkının ortak sayısı ikiden fazla olan limited şirketlerde söz konusu olacağı, davalı şirketin herhangi bir ticari varlığına rastlanılmadığı, yıllardır gayrifaal olduğu, şirketin ana sözleşmesindeki amaç ve konusunu gerçekleştirmediği, gelir elde etmediği halde davacı aleyhine vergi yükümlülüğü doğduğu, tasfiyeye karar verilmesi için haklı sebeplerin oluştuğu gerekçesiyle, davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesine, şirkete tasfiye memuru atanmasına, davacının ortaklıktan çıkma talebinin ise reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, haklı nedene dayalı olarak limited şirket ortaklığından çıkma ve şirket iki ortaklı olduğundan şirketin fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir. Mahkemece, davalı şirketin herhangi bir ticari varlığına rastlanmadığı, şirketin uzun süreden beri faal olmadığı, ana sözleşmedeki amaç ve konusunu gerçekleştirmediği, gelir elde etmediği halde davacı ortak aleyhine vergi yükümlülüğü doğduğu, diğer ortağın yanıltıcı belge düzenlediği hususları tespit edildikten sonra şirketin feshi için haklı sebeplerin oluştuğu sonucuna varılarak şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiş, limited şirkette ortak sayısının ikiden az olamayacağı gerekçesi ile ortaklıktan çıkma talebi ise reddedilmiştir. Ancak, karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 3. maddesi hükmünde de tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Anılan bu hüküm uyarınca davalı limited şirketin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini devam ettirmesi söz konusu olabileceği gibi yine 6102 sayılı Kanun'un 636/3. maddesi gereğince mahkemece, fesih yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına da hükmedileceği nazara alınmaksızın ve dosya kapsamına göre şirketin feshi için haklı gerekçe oluşturan hususlar aynı zamanda ortaklıktan çıkma için de haklı ve yeterli sebep teşkil ettiğinden, mahkemece 6103 sayılı Kanun'un 3.ve 6102 sayılı Kanun'un yukarıda belirtilen hükümleri dikkate alınarak, öncelikle davacının ortaklıktan çıkma talebinin değerlendirilmesi için kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 0,90 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 23.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11HD., 23.01.2014, 2013/11477, 2014/1443

-- . –

Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümleri gereğince davalı limited şirketin tek ortaklı olarak devam edebileceği gözetilerek şirketin feshi yerine uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de hükmedilebileceği dikkate alındığında, şirketin feshine karar verilmiş olması hatalı olmuştur.

İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:

İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, organ eksikliği ve uzun yıllardır gayrı faal olması nedeniyle limited şirketin fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir.Davacı vekili, davalı şirketin iki ortaklı olarak kurulduğunu, her iki ortağında şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili olduğunu, ortaklar arasında şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirket müdürlüğünden azil davaları açıldığını, kesinleşen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E., 2010/614 K. sayılı kararı ile şirketin feshi talebinin reddedildiğini, müvekkilinin şirket müdürlüğünden azledildiğini, diğer ortak ... 2007 yılında vefat ettiğini, mirasçılarının şirket hisselerini henüz devralmadıklarını, bu nedenle şirketin organsız kaldığını, ayrıca şirketin uzun yıllardır gayrı faal olduğunu bu nedenle feshi gerektiğini belirterek şirketin feshini talep etmiş, mahkemece davalılar ... mirasçıları yönünden husumet yokluğundan davanın reddine, davalı şirket hakkında açılan davanın şirket organsız kaldığından ve süresinde genel kurul yapılarak durumunu kanuna uygun hale getirmesi için verilen sürede organlarının oluşturulamadığı gerekçesi ile kabulüne şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiş, bu karara karşı davalılar vekili yukarıda belirtilen gerekçe ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.Uyuşmazlık davalı şirketin organsız kalıp kalmadığı ve feshinin gerekip gerekmediği noktasında çıkmaktadır.Davaya konu limited şirket iki ortaklı olarak 1993 yılında kurulmuştur. Şirket ana sözleşmesine göre her iki ortak da şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkilidir. Şirket ortakları arasında açılan fesih ve şirket müdürlüğünden azil davaları sonucunda kesinleşin Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı ilamına göre davacı ortak ... şirket müdürlüğünden azledilmiş, yine aynı karara göre kusurlu olan ... açtığı fesih ve tasfiye davasının reddine karar verilmiştir.Söz konusu davalar devam ederken şirket ortağı ...2007 yılında vefat etmiş geriye mirasçı olarak davalılar ... kalmıştır.Dava tarihinde ve şirket ortağının ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 521 maddesine göre bir payın miras yoluyla iktisabı için ortakların muvafakatine gerek yoktur. Limited şirket ortaklarından birinin ölümü halinde payın miras yolu ile iktisabı için ortakların muvafakatine kural olarak gerek bulunmadığı ve aksinin ana sözleşmede öngörülmesi halinde izlenecek yöntemin ne olduğu 6762 sayılı TTK'nun 521'nci maddesinde düzenlenmiş olup, aynı Yasa'nın 507/3 ncü maddesinde payın miras yolu ile bölünebileceği öngörülmüştür. Dosya içerisinde bulunan şirket anasözleşmesinde aksine bir düzenleme yapılmamıştır.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 540 maddesinde "Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatiyle şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar.Şirket mukavelesi veya umumi heyet kararı ile şirketin idare ve temsili ortaklardan bir veya birkaçına bırakılabilir.Kuruluştan sonra şirkete giren ortaklar, bu hususta umumi heyetin ayrı bir kararı olmadıkça, idare ve temsile mezun ve mecbur değildirler." hükmü düzenlenmiştir.Buna göre, iki ortaklı limited şirketin davacının Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı kararı ile şirket müdürlüğünden azline karar verildiği, diğer ortağın ölümü ile şirketin organsız kaldığı, şirketin süresinde durumunu kanuna uygun hale getirmediği (şirket organlarının oluşturulmadığı) böylece şirketin feshi gerektiği yönündeki mahkeme kabulü doğru olmayıp, ölenin mirasçılarına kendiliğinden ortaklık payı intikal etmiştir. Ölenin mirasçıları kendiliğinden ortaklık payını iktisap ettiklerinden ve şirket ana sözleşmesine, 6762 sayılı TTK'nın 540/1 ve 6102 sayılı TTK 623/1 maddesine göre elbirliği ile malik olan mirasçılar şirket ortağı olarak şirketi temsil ve ilzama yetkili olduklarına göre şirketin organsız kaldığından bahsedilemeyecektir. Yine her dava davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanır. Davanın açıldığı tarihte davacı şirket müdürü müdürlükten azledilmemiş olup, şirket müdürü sıfatı devam etmektedir. Davacının şirket müdürlüğünden azline dair Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı kararı dava açıldıktan sonra 08/05/2013 tarihinde kesinleşmiştir. Buna göre de davanın açıldığı tarihte davacı şirket müdürü olup organ boşluğundan söz edilemeyecektir. 6103 sayılı TTK'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 3. maddesinin 'Tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukukî ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır' hükmü uyarınca tek kişilik limited şirketin varlığını kabul eden 6102 sayılı TTK hükümlerinin yürürlükten önceki olaylara da uygulanmasını mümkün kıldığı dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. Aynı Kanun'un 636/3. maddesi hükmüne göre de haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemece, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir. Buna göre de dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümleri gereğince davalı limited şirketin tek ortaklı olarak devam edebileceği gözetilerek şirketin feshi yerine uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de hükmedilebileceği dikkate alındığında, şirketin feshine karar verilmiş olması hatalı olmuştur. Şirketin uzun yıllardır gayrı faal olduğu bu nedenle feshi gerektiği yönündeki iddiaya gelince; 6762 sayılı TTK'nun 549/4. maddesinde şirketin feshi için haklı nedenler açıkça belirtilmemiş ise de, ortaklık anlayışını ortadan kaldıran, bireysel çıkarlara yönelen, ortaklar arasında kişisel ve grupsal çıkarların ön plana çıktığı ve ortaklık amacının gerçekleşmesinin olanağının bulunmadığı durumların varlığı halinde haklı nedenlerin oluştuğunun kabulü gerekir. Ancak, haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendisinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan kaynaklandığının kanıtlanması gerekir. Hiç kimse kendi eylem ve işlemlerine dayanarak kendi lehine sonuç çıkaramaz. (Yargıtay 11. HD 2007/7073 E., 2009/1889 K. sayılı kararı)Buna göre kesinleşen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873 E. 2010/614 K. sayılı kararı ile şirketin feshini gerektirir haklı nedenlerin ortaya çıkmasında davacının kusurlu tutum ve davranışlarının etkili olduğu sabit olduğundan ve diğer ortağın bu duruma kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiği ispatlanamadığından bu nedene dayalı olarak da fesih isteminde bulunamayacaktır.Bu nedenle davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve şartları oluşmayan davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi' nin 20/09/2017 tarih ve 2010/834 Esas - 2017/874 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın REDDİNE, İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN : 2-Harçlar Kanunu gereğince ve dairemiz karar tarihi itibari ile alınması gereken 44,40.TL karar harcından davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 17,15 TL harcın mahsubu bakiye 27,25 TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama sırasında sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, dairemiz kararı tarihinde geçerli olan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalılar tarafından yatırılan 85.70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davalılara iadesine, 8-İstinaf aşamasında davalılar tarafından sarf edilen 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 57,50 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi'ne gidiş- dönüş giderleri toplamı 143,20 TL' nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 9-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361/1. maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere 20/03/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

İstanbul BAM 13. HD., 20.03.2019, 2018/625, 2019/419

-- . –

Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümleri gereğince de davalı limited şirketin tek ortaklı olarak devam edebileceği gözetilerek şirketin feshi yerine uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de hükmedilebileceğinden şirketin feshine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu.

Kararı, davalılar vekili istinaf etmiştir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, dava tarihinde ve şirket ortağının ölüm tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 521 maddesine göre payın miras yoluyla iktisabı için ortakların muvafakatine gerek olmadığı, mirasçıların kendiliğinden ortaklık payını iktisap ettiği, şirket ana sözleşmesinde aksi düzenleme bulunmadığı, mirasçıların şirket ortağı olarak şirketi temsil ve ilzama yetkili oldukları, şirketin organsız kaldığından bahsedilemeyeceği, davacının şirket müdürlüğünden azline dair Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873-2010/614 sayılı kararının dava açıldıktan sonra 08/05/2013 tarihinde kesinleştiği, buna göre davanın açıldığı tarihte davacının şirket müdürü olduğu ve organ boşluğundan söz edilemeyeceği, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK hükümleri gereğince de davalı limited şirketin tek ortaklı olarak devam edebileceği gözetilerek şirketin feshi yerine uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de hükmedilebileceğinden şirketin feshine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu, kesinleşen Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/873-2010/614 sayılı kararı ile şirketin feshini gerektirir haklı nedenlerin ortaya çıkmasında davacının kusurlu tutum ve davranışlarının etkili olduğu sabit olduğundan ve diğer ortağın bu duruma kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiği ispatlanamadığından fesih isteminde bulunamayacağı gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 12/02/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

11HD., 12.02.2020, 2019/2715, 2020/1243

-- . –

Davanın devamı sırasında 6102 Sayılı T.T.K.nın yürürlüğe girmesiyle birlikte anılan Kanunun 636 /3 maddesi uyarınca davacı ortağın payının gerçek değeri ödenerek davacının şirketten çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir. 6102 Sayılı T.T.K.nın 573 . maddesi uyarınca tek kişilik şirketin mümkün olmasına göre mahkemece, bu husus üzerinde durulmaması da doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 16.10.2012 tarih ve 2011/327-2012/222 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkiliyle davalı A. R. Şenbaşaran'ın davalı şirkette ortak olduklarını, şirketin otel ve otopark yapılıp işletilmesi maksadıyla kurulduğunu, şirketin üzerinde bulunduğu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi, ecrimisil, mülkiyetin tespiti davalarının açıldığını, ortaklar hakkında ceza soruşturma ve davalarının bulunduğunu, taraflar arasında güven ilişkisinin bittiğini, şirketin tüm gelirini alan davalı ortağın müvekkilinin şirket kayıtlarını incelemesine müsaade etmediğini, kar payını dağıtmadığını, şirket defterlerine müvekkilinin imzasını taklit ederek kararlar aldığını, bu yolla kendini müdür atadığını, şirketin şu anda temsilcisinin bulunmayıp toplantılarının yapılamadığını, yüksek miktar kamu borcunun bulunduğunu, fesih için haklı sebeplerin oluştuğunu savunarak davalı şirketin fesih ve tasfiyesini talep ve dava etmiştir.

Davalı A. R. Şenbaşaran vekili, ihtilaf konusu olaylara davacının kendinin sebep verdiğini, ileri sürülen hususların doğru olmadığını, iddialarıyla ilgili herhangi bir ihtarda bulunmadığını, dava açmadığını, fesih ve tasfiye yerine davacı ortağın şirketten çıkarılabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı şirket bir savunma yapmamıştır.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın T.T.K.nın 549/4 maddesi uyarınca fesih ve tasfiye talebi olduğu, davalı şirket müdürünün temsil yetkisinin 26.1.2011 tarihinde sona ermesine rağmen şirkete yeni müdür atanmadığı, ortaklar hesabının maksadına aykırı kullanıldığı, ortaklar arasında karşılıklı açılmış bir çok davanın bulunduğu, husumet ve güvensizliğin had safhaya ulaştığı, karşılıklı güven ve sorumlulukları yerine getirme çabasının bulunmadığı, T.T.K.549/4 maddesinde öngörülen muhik sebeplerin bir çoğunun oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, şirkete tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.

Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.

1-)Dava, 6762 Sayılı T.T.K.nın 549 /4 maddesi uyarınca Limited Şirketin fesih ve tasfiyesine dair olup, böyle bir davada husumetin şirkete yöneltilmesi gerekli ve yeterli olduğundan mahkemece davalı A. R. Şenbaşaran aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, davalı A. R. Şenbaşaran vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA karar vermek gerekmiştir.

2-)Davalılardan Tuğra Yapı Sanayi Tur. ve Tic. Ltd. Şti vekilinin temyiz itirazlarına gelince; 6762 Sayılı T.T.K.nın 549 /4 maddesi gereğince bir ortağın muhik sebeplerle şirketin fesih ve tasfiyesini isteyebilmesi için fesih ve tasfiyeyi gerektiren olaylarda kendi kusurunun bulunmaması gerekir. Davalı, davanın başından itibaren ortaklar arasında görülmekte olan davaların sırf haklı sebep oluşturmak amacıyla davacı ortak tarafından açıldığını, kendisinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacı ortağın kötüniyetli olduğunu savunduğuna göre, mahkemece, bu savunma üzerinde durulup, davacının dava açmakta haklı olup olmadığının değerlendirilerek ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken bu husus üzerinde durulmaksızın yazılı gerekçeyle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi doğru olmamıştır.

3-)Ayrıca davalı, davanın devamı sırasında 6102 Sayılı T.T.K.nın yürürlüğe girmesiyle birlikte anılan Kanunun 636 /3 maddesi uyarınca davacı ortağın payının gerçek değeri ödenerek davacının şirketten çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir. 6102 Sayılı T.T.K.nın 573 . maddesi uyarınca tek kişilik şirketin mümkün olmasına göre mahkemece, bu husus üzerinde durulmaması da doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı ortak vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı A. R. Şenbaşaran yararına, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan sebeplerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı Tuğra Yapı Sanayi Tur. ve Tic. Ltd. Şti yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 30.9.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11 HD., 30.09.2013, 2012/19135, 2013/17081

-- . –

Dava, limited şirket ortaklığından çıkma veya şirketin feshi istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarda açıklandığı gibi haklı sebeple şirketin feshine karar verilmiştir. Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 573. maddesine göre limited şirketlerin tek ortaklı olarak ticari hayatlarına devam etmesi mümkündür. 6102 Sayılı Kanun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6103 Sayılı Kanunun 3. maddesine göre T.T.K.nun yürürlüğe girmesinden önceki olaylara da uygulanır. Mahkemece, söz konusu kanun hükmü değerlendirilmeksizin, yani şirketin tek ortaklı olarak ticari hayatına devam edip etmeyeceği tartışılmaksızın, yazılı gerekçeyle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 11.06.2012 tarih ve 2011/169-2012/322 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Zeliha Çubuk tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar, davalı şirkete %18 ve %17 hisseyle ortak olduklarını, şirketin diğer ortağının ise %65 hisseyle Ş. Y. olduğunu, ortaklardan Ş. Y.'e ait sermaye payının haczedilerek Bursa 9. İcra Müdürlüğü'nün 2009/18445 esas sayılı takip dosyasında ihale yoluyla K... Ağaç Sanayi ve Tic. A.Ş'ye satıldığını, şirket ortağı Ş. Y.'in bu ihalenin feshi için açtığı davanın Bursa 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2010/335 esas sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, davalı şirketin hakim ortağı olan Ş. Y.'in Türkmenistan devletinde 13 yıl hapis cezasına mahkum edildiğini ve kendisine F. Y.'in vasi olarak atandığını, şirketin diğer ortağı olan A. Ü.'ın 14.09.2010 tarihi itibariyle müdürlük görevinin sona ermesi sebebiyle şirketin organsız kaldığını, şirketin hakim ortağı Ş. Y.'in vasisi F. Y. tarafından 27.01.2011 tarih ve 01 Sayılı genel kurul kararı alınarak ticaret siciline kendisini müdür olarak tescil ettirdiğini, şirket müdürü vasi F. Y.'in davalı şirketi zarar uğrattığını, Ş. Y. hakkında güveni kötüye kullanmaktan dolayı şikayette bulunulduğunu ve soruşturmanın devam ettiğini ileri sürerek, öncelikle haklı sebeple davalı şirketten çıkmaya izin verilmesi ve paylarının gerçek değerine denk gelen ayrılma akçesinin ödenmeyen karlarla birlikte davalı şirketten tahsiline, olmadığı takdirde davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Asli müdahil vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki güvenin zedelenmesi sebebiyle sözleşmenin devamının çekilmez olması ve ortakların sözleşmeyi devam ettirmelerinin kendilerinden beklenemeyecek olmasının şirketin feshi için haklı neden sayıldığı, şirketin ortakları arasındaki dava dosyaları göz önüne alındığında tarafların aralarındaki güven ilişkisinin giderilemeyecek derecede zedelendiği, bu sebeple tarafların şirket ortaklığını devam ettirmelerinin beklenemeyeceği ve üç ortaklı olan şirketin 2 ortağının şirketten ayrılma veya şirketin feshi talebinde bulundukları gözönüne alındığında haklı sebeple fesih talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiştir.

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

1- ) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2- ) Dava, limited şirket ortaklığından çıkma veya şirketin feshi istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarda açıklandığı gibi haklı sebeple şirketin feshine karar verilmiştir. Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 573. maddesine göre limited şirketlerin tek ortaklı olarak ticari hayatlarına devam etmesi mümkündür. 6102 Sayılı Kanun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6103 Sayılı Kanunun 3. maddesine göre T.T.K.nun yürürlüğe girmesinden önceki olaylara da uygulanır. Mahkemece, söz konusu kanun hükmü değerlendirilmeksizin, yani şirketin tek ortaklı olarak ticari hayatına devam edip etmeyeceği tartışılmaksızın, yazılı gerekçeyle şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 20.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

11. HD., 20.06.2013, 2012/15246, 2013/12937