Günümüz dünyasında insan nüfusunun oldukça arttığını görmekteyiz ve bu nüfus artışıyla birlikte insanların ihtiyaçları da o denli artmıştır. Bu ihtiyaçların en başında ise otomobiller gelmektedir. Otomobillerin bu kadar fazla olması ise trafik kazalarını kaçınılmaz hale getirmektedir. Oluşan bu trafik kazaları sonucunda ise birtakım hukuki durumlar meydana gelmektedir. Burada bahsedeceğimiz konu ise maddi hasarlı bir trafik kazasında kusursuz / daha az kusurlu tarafın aracının onarımı sırasında aracından mahrum kalması yani bu onarım sürecinde araçsız kalması nedeniyle bu mahrumiyetin kusurlu / daha fazla kusurlu karşı tarafa yüklenmesi durumudur.
TBK 49. maddesinde Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür hükmü zikredilmiştir. Bu madde bize; bir şey hasar gördüğü zaman, onun kullanılamamasından doğacak olan zararın, bu zarardan sorumlu kişiden talep edilebileceğini de ifade etmektedir. Bu sebeple Yüksek Mahkeme kararlarınca da araç mahrumiyet tazminatı "aracından mahrum kalarak maddi zarara uğrayan kişinin talep edebileceği bir tazminat türüdür." şeklinde tanımlama yoluna gidilmiştir.
Görev Ve Yetki Bakımından:
Araç mahrumiyet tazminat davasını görev yönünden incelediğimizde Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 2. Maddesine göre bu davalarda görevli mahkemeler asliye hukuk mahkemeleridir. Yetki bakımından ise yine HMK m. 6' ya göre davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Mahrumiyetin İspatı ve İspat Yükü Meselesi:
Maddi tazminat taleplerinde, aracından mahrum kalan davacı uğramış olduğu maddi zararı delilleriyle birlikte ispat etmelidir. Aksi takdirde davacının zararını ispat etmeden hangi olguya dayanarak zararın tespit edileceği düşünülmelidir. TMK m. 6'ya göre, herkes iddiasını ispat etmek zorundadır. Mahkemece, davacının araç mahrumiyeti nedeniyle kazanç kaybına ilişkin delilleri sorulmalı, ne iş yaptığı belirlenmeli, evi ile işyeri arasındaki uzaklık dikkate alınmalı, aracı ile gidip gelmesi halinde yapacağı zorunlu giderler (yakıt gideri gibi) belirlenerek zararından indirilmelidir. [Yargıtay 17. H.D. 2008/2243 E.N , 2008/4182 K.N.]
Ancak Yargıtaya göre araç mahrumiyetine ilişkin zarar, davacı tarafından objektif kriter ve delillerle ispatlanmasa da (olayda araç kiralandığına ve bu yönde ödeme yapıldığına dair belge sunulmamıştır) mahkeme makul tamir süresi ve ikame araç bedeli üzerinden zararı tespit etmelidir. [Yargıtay 4. H.D. 2021/26777, 2022/11236 K.]
Tazminat Hesaplama Yolu:
Aracın kullanılamadığı gün sayısı × aracın günlük kiralama bedeli = Araç mahrumiyet tazminatı
Örnek ile ifade etmek gerekirse, araç kazadan sonra 10 gün kullanılamadı ve aracın günlük kiralama piyasası da 500 TL ise 10×500 = 5.000 TL şeklinde çıkan sonuç araç mahrumiyet tazminatıdır.
Buna karşın Yargıtay; araç mahrumiyetine ilişkin tazminat taleplerinde, araç mahrumiyetinden doğan zararın hesaplanmasında aracın onarımda kaldığı gün sayısını değil "aracın onarımı için gereken makul süreyi dikkate almaktadır. Yargıtay 17. HD 2008/2243 E. 2008/4182 K.
Aynı zamanda Yargıtay 4 11. HD 29.4.1997, 2525/3057 (Deynekli/Kısa s.755) sayılı kararına göre trafik kazasından doğan tazminat alacağı likid / belirli nitelikte bir alacak değildir. Dolayısıyla araç mahrumiyeti ile ilgili dava açmadan ilamsız icra yoluna gidilmesi halinde yapılan itiraz sonucunda icra inkar tazminatına hükmedilemez.
Kaza sebebiyle aracından mahrum kalan kişi bu mağduriyetini gidermek için sigorta şirketine başvuramaz. Sigorta şirketlerinin araç mahrumiyet bedeline ilişkin teminatları bulunmamaktadır. Araçsız kalınan durumlarda kazaya sebebiyet veren kusurlu araç sahibi ve sürücüne yönelik dava yolu ile hak edilen tazminat talep edilir.
Zamanaşımı Yönünden:
Araç mahrumiyet tazminatı talebi kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde öne sürülmelidir.
Netice Olarak:
Nihayet özetlemek gerekirse, maddi hasarlı trafik kazası sonucunda aracından mahrum kalan kusursuz veya daha az kusurlu taraf kazaya ilişkin raporlarla birlikte dava yoluna gidebilir. Bu tazminat davasının teknik yanlarının fazla oluşu ve bu nedenle bir hak kaybına uğranılmaması nedeni ile dava yoluna gidecek kişinin ve aynı zamanda davalı taraf bakımından da tazmini istenen miktarın ve miktarın belirlenmesinde ifade edilen sürelerin makul süreleri ve miktarları aşmasından ötürü kaynaklanacak hak kayıplarına binaen davalı veya davalıların hukuki bir destekten yararlanmasını tavsiye etmekteyiz.
Av. Anıl ÖZTÜRK & Stj. Av. Erdem Yaşar MIRIK