Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise şekil ve şartları kanunda gösterilen belirli haller dışında, kişilerin başka bir nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılması yasaklanmıştır. Anılan ikinci fıkradaki sınırlama nedenlerinden biri de mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi halidir.

Örnek olarak AİHM ve AYM içtihatlarına göre oda hapsi disiplin cezası hürriyetten yoksun bırakan bir yaptırım olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla hürriyetten yoksun bırakma işleminin bir yargı kararının sonucu olması gerekir ve bunun gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmesi gerekir. 

Oda hapsi cezası, askeri hayatın kendine özgü yapısı gereği kabul edilmiş bir disiplin cezasıdır. Bu ceza disiplin amiri tarafından verilir ve bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Oda hapsi cezası alan personel, cezanın yerine getirilmesi süresince emir veremez ve genel hizmet yapamaz. Bu bakımdan oda hapsi, sonuçları itibarıyla kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir yaptırımdır. Bu itibarla yetkili bir mahkeme tarafından verilmeyen oda hapsi cezaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında ihlal etmektedir.

İlgili Kararlar:

♦ (Hasan Baki Gülcan, B. No: 2013/760, 12/3/2015)
♦ (Yusuf Karabaş, B. No: 2013/1615, 15/4/2015) 
♦ (F.H.H., B. No: 2013/1419, 15/4/2015) 

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN BAKİ GÜLCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/760)

 

Karar Tarihi: 12/3/2015

R.G. Tarih- Sayı: 16/5/2015-29357

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

 

 

Üyeler Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Hasan Baki GÜLCAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile kanunla kurulmuş bağımsız tarafsız mahkeme ilkesine riayet edilmeyerek hakkında oda hapsi cezasına hükmedildiğini, şahsına bu yolla psikolojik işkence yapıldığını ileri sürerek Anayasa’nın 17., 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 21/1/2013 tarihinde Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 29/05/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 29/5/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 15/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 24/7/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, astsubay rütbesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmakta iken 2012 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Atamaları ile Topçu ve Füze Okulu Gösteri ve Tatbikat Alayı Hizmet Birliği Mutfak Kısmı Komutanı Polatlı Ankara kadrosuna atanmıştır. Gösteri ve Tatbikat Alay Komutanlığının 23/10/2012 tarih ve PER.:1280-1408-12/Per.Sb. sayılı işlemi ile kadrolu olarak atandığı anılan görev yerinden kadrosu bulunmayan nizamiye sorumlusu astsubay olarak geçici görevlendirilmiştir.

9. Başvurucu, geçici görevlendirme işleminin yetki ve usul yönünden ilgili mevzuata uygun olmadığından bahisle görevlendirmenin iptaline yönelik ilgili kuruma başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun dilekçesine yasal süre içerisinde cevap verilmemiş ve başvurucu nizamiye sorumlusu olarak göreve başlamıştır.

10. Başvurucu, yukarıda değinilen görevi yerine getirmekte iken 4/12/2012 tarihinde nizamiyede mevcut olan tüm talimatları imzalaması istenmiş, başvurucu da söz konusu talimatların görevi ile ilgili olmadığını, erbaş ve erler tarafından yapılacak görevlere ilişkin talimatlar olduğunu ve kendisinin ise astsubay rütbesinde bir personel olduğunu, ilgili talimatları hazırlayan ve onaylayan kişilerin amiri pozisyonunda bulunmamalarını gerekçe göstererek anılan talimatları imzalamak istemediğini beyan etmiştir. Başvurucu, aynı gün öğlen saatlerinde, başvurucunun amiri pozisyonunda olmadığını belirttiği Atış ve Tatbikat Tabur Komutanı tarafından söz konusu talimatları imzalamak üzere telefonla odasına çağrılmıştır. Başvurucu, öğle yemeği istirahatında olduğu, bahsi geçen talimatların görevi ile ilgisinin bulunmadığı ve statüsüne de uygun olmadığı gerekçesi ile bu çağrıya icabet etmemiştir.

11. Anılan talimatların şahsı tarafından imzalanmaması ve amirinin, odasına gelmesi konusundaki emrini yerine getirmemesi nedeni ile başvurucunun savunması alınmış ve savunmasının yeterli bulunmaması üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı Gösteri ve Tatbikat Alay Komutanlığındaki yetkili amiri tarafından 11/12/2012 tarihinde başvurucunun yedi (7) gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

12. Başvurucu anılan oda hapsi cezasına itiraz etmiş ve itirazı Kara Kuvvetleri Komutanlığı Topçu ve Füze Okulu Komutanlığında görevli hiyerarşik üstü tarafından 17/12/2012 tarih ve DİS. SB: 9110-624-12 sayılı karar ile reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 24/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu hakkında hükmedilen oda hapsi cezası 14/12/2012- 21/12/2012 tarihleri arasında infaz edilmiştir.

14. Başvurucu, 21/1/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 22/5/1930 tarih ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 165. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“ Askeri şahıslar hakkında verilebilecek disiplin cezaları şunlardır:

 A) Subaylar, astsubaylar, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet Memurları, uzman jandarmalar ve uzman erbaşlar hakkında: 1. Uyarı. 2. Aylık Kesilmesi: Ek göstergeler dahil, cezalının brüt aylığının 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır. 3. Göz Hapsi: Dört haftaya kadar. 4. Oda Hapsi: Dört haftaya kadar”.

16. 1632 sayılı Kanun’un 168. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Her amir emri altındaki şahıslara disiplin cezaları vermeğe salahiyetlidir.”

17. 1632 sayılı Kanun’un 171. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesi şöyledir:

“Disiplin amirlerinin ceza vermek salahiyetleri merbut cetvelde gösterilmiştir.”

18. 1632 sayılı Kanun’un 181. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesi şöyledir:

“Bir disiplin cezası resmi surette mahküma tebliğ edildiği vakit katileşir. … Bu cezanın kaldırılması veya değiştirilmesi ancak şikayet yoluyla veya ceza veren amirin mahküm lehine yapacağı müracaat üzerine veyahut affı ali ile kabildir. Yanlış verilen … disiplin cezaları daha yüksek makam tarafından … kaldırılabilir veya değiştirilebilir.”

19. 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 21. (Mülga: 31/1/2013- 6413/45 md.) maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

“…

(Değişik üçüncü fıkra: 31/1/2013-6413/45 md.) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler, Yüksek Askeri Şuranın kararları ile disiplinsizlik nedeniyle verilen disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlar yargı denetimi dışındadır. Ancak; Yüksek Askeri Şuranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararına ve askeri disiplin ile ilgili kanunlarda yargıya açık olduğu belirtilmiş olan disiplin cezalarına karşı yargı yolu açıktır.”

20. 31/1/2013 tarih ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Disiplin cezalarının yerine getirilme şekilleri” kenar başlıklı 12. maddesinin (6 ) numaralı fıkrası şöyledir:

“…

(6) Oda hapsi cezası; bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Hapis odalarının kapısında nöbetçi bulundurulur. Oda hapsi cezası alan personel, cezanın yerine getirilmesi süresince emir veremez ve genel hizmet yapamaz. Ceza;

a) Seferberlik ve savaş zamanında;

1) Bu Kanunda belirlenmiş tüm disiplinsizlik hâllerinde disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre verilebilir.

2) Bu Kanuna göre hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlik hâllerinde, disiplin kurulları tarafından on günden otuz güne kadar verilebilir.

b) Barış zamanında; Türk karasuları dışında bulunan gemilerde görev yapan personele, sadece buralarda bulunduğu süre içinde işledikleri ve hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlikler için gemi komutanı tarafından, 14 üncü maddede belirlenmiş esaslar çerçevesinde verilebilir.”

21. 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Yargı Denetimi” kenar başlıklı 43. maddesi şöyledir:

 “Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir.”

22. 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun Geçici 2. maddesi şöyledir:

“(1) Her bir disiplin suçu, disiplin kabahati ve disiplin tecavüzü için ayrı ayrı dikkate alınmak üzerebu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce görevdeki subaylar, astsubaylar, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin mahkemeleri ve disiplin amirlerince verilen uyarı cezaları uyarma cezasına, aylık kesilmesi cezaları aylıktan kesme cezasına, oda ve göz hapsi cezaları ise aynı sürelerde hizmet yerini terk etmeme cezasına dönüştürülür ve kayıtlarda buna göre düzeltmeler yapılır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 12/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/1/2013 tarih ve 2013/760 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu, oda hapsi cezasının askeri rütbesine ve statüsüne uygun şartlarda infaz edilemediğini bu nedenle şahsına karşı onur kırıcı davranıldığını ve emri altındaki erler ve erbaşlar karşısında küçük düşürüldüğünü, infaz süresince yemeklerin aksaması ya da soğuk getirilmesi, kişisel ihtiyaçlarını karşılamak için erler ile sıraya girmek zorunda bırakılması gibi birtakım psikolojik işkenceye maruz bırakıldığını, başvuru konusu cezayı vermeye yetkili kişi olarak kanunlarda belirtilen askeri amirlerin yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkeme statüsünde olmadıklarını, tarafsız bir mahkemede kendisini savunma imkanından mahrum bırakıldığını, yasada belirtilen şartları haiz olmayan yerde oda hapsi cezasının infaz edildiğini, maruz kaldığı ceza nedeniyle görev yaptığı Birlikteki sosyal çevresinin zarar gördüğünü ve meslektaşlarının kendilerine de zarar gelebileceği endişesi ile kendisinden uzaklaşmaya başladıklarını, maaşını çekeceği dönemde oda hapsi cezası infaz edilmekte olduğundan maaşını çekerek ailesine gönderemediğini ve bu nedenle ailesinin de mağdur olduğunu, çevresindeki sivil şahıslar tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmakta iken hapis cezası almış biri olarak değerlendirildiğini, aile şerefi ve itibarının zedelendiğini belirterek Anayasa’nın 17., 19. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve disiplin cezası verilmesi işleminin iptali ile manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

25. Başvurucunun şikâyetinin özü esas itibarıyla hakim ve savcı sınıfından olmayan amiri tarafından verilen cezayla 7 gün süreyle oda hapsinde tutulmasının hukuki olmadığına ilişkindir. Diğer şikâyetleri ise disiplin cezasının niteliğinden ve uygulanmasından kaynaklandığı anlaşılmakla, başvurunun Anayasa'nın 19. maddesi çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Bakanlık görüş yazısında, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM), oda hapsi disiplin cezalarının yargı denetimine tabi olduğunu kabul ettiği ve benzer başvurularda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5/1-a maddesine aykırı gördüğü oda hapsi cezasının iptaline karar verdiği ve oda hapsi cezalarının maruz kalan davacıların tazminat taleplerini kabul edilerek davacılar lehine tazminata hükmettiği, bu şekilde etkili bir iç hukuk yolunun bulunduğu, somut olayda başvurucu tarafından AYİM’e bir iptal ve tazminat davası açılmadığı hususu Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.

27. Başvurucu, başvuru tarihinde disiplin cezasına karşı kanun yolunun kapalı olduğunu, üst komutanına ise itirazda bulunarak başvuru yollarını tükettiğini belirterek Adalet Bakanlığı’nın bu yöndeki görüşüne katılmadığını beyan etmiştir.

28. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

29. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir hak arama yolu olması nedeniyle, aslolan hak ve özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesi ve olası bir ihlal durumunda bunun idari ve/veya yargısal olağan yollarla giderilmesidir. Bu nedenle bireysel başvuru yoluna ancak kanunda öngörülen olağan yollar tüketilmesine rağmen ihlalin ortadan kaldırılamadığı durumlarda gidilebilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §27).

30. Ancak, tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz olmaları ve tüketildiklerinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 28).

31. Somut olayda başvurucu hakkında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Gösteri ve Tatbikat Alay Komutanlığı’nca 7 gün oda hapsi disiplin cezası verilmiş, başvurucunun itirazı üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı Topçu ve Füze Okulu Komutanlığında görevli hiyerarşik üstü tarafından reddedilmiştir.

32. Oda hapsi cezası, disiplin amiri tarafından verilen ve kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir disiplin cezasıdır. 1602 sayılı Askeri İdare Mahkemesi Kanunu’nun mülga 21. maddesinde de disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu hüküm altına alınmıştır.

33. Bakanlık görüşünde, AYİM’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları doğrultusunda oda hapsi cezalarını yargı denetimine tabi kıldığı, oda hapsi cezasını iptal ettiği ve tazminat davasını kabul ettiği, bu şekilde konuya ilişkin etkili bir iç hukuk yolunun oluştuğu belirtilmiş ise de, AYİM’in 22/2/2013 tarihli kararının yasal değişiklikten sonra verildiği, 24/5/2012 tarihli kararın ise istisna olduğu, genel bir uygulamayı ve sürekliliği yansıtmadığı, karar tarihi ve bireysel başvuru tarihi itibarıyla 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 21. maddesinde disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu hükmünün yürürlükte bulunduğu dikkate alındığında ortada etkili ve istikrar kazanmış bir başvuru yolunun bulunduğundan bahsedilemez ve başvurucuya bu yola başvurması yükümlülüğü yüklenemez. Bu nedenle, başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır.

34. Başvurucunun iddialarının dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

35. Başvurucu, kanunla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme yerine üstü tarafından hakkında oda hapsi cezasına hükmedildiğini ve bunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

36. Anayasa'nın 19. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

…”

37. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (Sözleşme), “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;

...”

38. Kişinin Anayasa ve Sözleşme’de güvence altına alınan özgürlüğünden yoksun bırakılabilmesi hallerinden biri de yetkili bir mahkemenin mahkûmiyet kararına dayalı olarak ve hukuka uygun bir şekilde tutulmasıdır. Bu doğrultuda, cezai veya disiplin tedbiri sonucu her türlü hürriyetten mahrum bırakma halleri de Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamındadır.

39. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise şekil ve şartları kanunda gösterilen belirli haller dışında, kişilerin başka bir nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılması yasaklanmıştır. Anılan ikinci fıkradaki sınırlama nedenlerinden biri de mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi halidir.

40. Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise Anayasa’nın birinci fıkrası ile paralel bir ifadeye yer verildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde kişi özgürlüğü ve güvenliğinin istisnası olarak “yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulma” hali düzenlenmiştir. Sözleşme’ye göre, özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet kararı sonrası “tutma” hali veya hapsedilmenin, “yetkili mahkeme” kararına dayalı ve hukuka (kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden “tutma” hali, geniş anlamda kullanılmakta olup; gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk ve hükümlülük hallerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkeme” vurgusu, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (Benzer AİHM kararları için bkz. De Wilde, Ooms And Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66, 2899/66, 18/6/1971, § 78; Engel ve Diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72, 8/6/1976, § 68).

41. Bakanlık görüşünde; oda hapsi cezalarının AİHM tarafından ülke aleyhine Sözleşme’nin 5/1 hükmüne ilişkin ihlal kararları verilmesi nedeniyle bu uygulamaya 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 16/2/2013 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle son verildiği belirtmiştir.

42. Başvurucu, Adalet Bakanlığı’nın bu yöndeki görüşüne aynen katıldığını beyan etmiştir.

43. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci ve Sözleşme’nin 5/1 maddesinin (a) bendi, herkesin temel özgürlük ve güvenlik haklarını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla her kişi bu hakkın güvencesi kapsamındadır. Hürriyetten yoksun bırakma işleminin kanuni, yetkili ve görevli bir mahkeme tarafından verilmesi kişiler için bir güvence oluşturmaktadır.

44. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

45. AİHM içtihatlarında, oda hapsi disiplin cezası hürriyetten yoksun bırakan bir yaptırım olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla hürriyetten yoksun bırakma işleminin bir yargı kararının sonucu olması gerekir ve bunun gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmesi gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Pulatlı/Türkiye, B. No: 38665/07, 26/4/2011, §§ 28-30).

46. Oda hapsi cezası, askeri hayatın kendine özgü yapısı gereği kabul edilmiş bir disiplin cezasıdır. Bu ceza disiplin amiri tarafından verilir ve bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Oda hapsi cezası alan personel, cezanın yerine getirilmesi süresince emir veremez ve genel hizmet yapamaz. Bu bakımdan oda hapsi, sonuçları itibarıyla kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir yaptırımdır. Oda hapsi disiplin cezasının verildiği ve uygulandığı tarihte yürürlükte bulunan 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 21. maddesi gereğince bu tür cezalara karşı gidilebilecek bir yargı yolu da bulunmamaktadır.

47. Somut olayda, astsubay olan başvurucu hakkında üstü tarafından verilen 7 gün oda hapsi disiplin cezası uygulanarak Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde hürriyetinden yoksun bırakılmıştır. Bu kişi orduda albay rütbesiyle görev yapmakta, askeri hiyerarşik düzende yetkili bulunmakta ve bu düzenden bağımsız hareket edememektedir. Ayrıca disiplin müeyyidesine karşı askeri mahkemede yapılacak itiraz, başvuru tarihi itibarıyla Anayasa’nın 19. maddesi ile öngörülen güvenceleri de sağlamamaktadır.

48. Bu durumda başvuranın özgürlükten yoksun mahrum bırakılma hali “yetkili bir mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet” kararı ile gerçekleşmemiş bulunduğundan Anayasa’da öngörülen şartlara uymamaktadır.

49. Açıklanan nedenlerle, Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

50. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş, ancak yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

51. Başvuruda Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, 30.000,00 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

52. Adalet Bakanlığı, başvurucu tarafından talep edilen tazminat miktarları konusunda bir ihlal tespitinde bulunulması halinde hakkaniyete uygun bir tazminat takdir edilmesinin yerinde olacağını beyan etmiştir.

53. 6413 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin 16/2/2013 tarihinden önce verilmiş olan oda hapsi cezasının hizmet yerini terk etmeme cezasına dönüştürüleceği ve kayıtlarda buna göre düzeltme yapılacağı hükmü ve başvurucunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına yönelik başvuru açısından ihlal tespitinin yapılmış olmasının birlikte yeterli tatmin sağladığı değerlendirildiğinden bu hakka yapılan müdahale nedeniyle tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

54. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine, 16 TL posta pulunun iadesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikayetinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. "Yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş bir mahkumiyet" kararının yokluğu nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, ayrıca başvurucu tarafından dosyaya ibraz edilen 16 TL’lik posta pulunun İADESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

12/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YUSUF KARABAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/1615)

 

Karar Tarihi: 15/4/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Yusuf KARABAŞ

Vekili

:

Av. Cihan KOÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, kanunla kurulmuş bağımsız tarafsız mahkeme ilkesine riayet edilmeden, herhangi bir yargılama yapılmadan ve savunma hakkı verilmeden hakkında farklı zamanlarda oda hapsi cezasına hükmedildiğini, bu cezalara itiraz imkânının bulunmadığını, itiraz imkânı bulunsa dahi bu yolun etkili bir yol olmadığını ileri sürerek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 28/2/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir

4. Bölüm Başkanı tarafından 29/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 27/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 15/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 25/7/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı 4/8/2104 tarihinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Jandarma Genel Komutanlığı 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığında jandarma uzman çavuş rütbesinde görev yapmakta iken başvurucunun; 20/9/2012 tarihinde yedi gün oda hapsi, 29/11/2012 tarihinde yedi gün oda hapsi, 15/12/2012 tarihinde beş gün göz hapsi, 9/1/2013 tarihinde beş gün oda hapsi, 20/1/2013 tarihinde yedi gün oda hapsi ve 29/1/2013 tarihlerinde yedi gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

9. Başvurucu, ilk oda hapsi cezası nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu diğer cezalar nedeniyle AİHM’e başvurmamıştır.

10. İkinci, üçüncü ve dördüncü oda hapsi cezalarına ilişkin kararlar sırası ile 29/11/2012, 15/12/2012, 9/1/2013 ve 21/1/2013 tarihlerinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

11. Başvurucu hakkında, 26/1/2013 tarihinde Nizamiye Nöbetçi Astsubayı iken kendisine emredilmiş olmasına rağmen devriye görevini ifa etmemesi sebebine dayanılarak disiplin soruşturması açılmış, 29/1/2013 tarihinde savunması alınmış ve savunmasının yeterli bulunmaması üzerine Jandarma Genel Komutanlığı 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığındaki yetkili amiri tarafından "nöbet talimatına aykırı hareket edenler" suçu nedeniyle 29/1/2013 tarihinde yedi (7) gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu karar başvurucuya 30/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında imzalanmış olan sözleşme, 28/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesi ve 20/9/2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Uzman Erbaş Yönetmeliği’nin 13. maddesi hükümlerine dayanılarak son disiplin cezasını aldığı tarihten geriye doğru bir yıl içinde otuz günden fazla ceza almış olması nedeniyle 11/2/2013 tarihinde feshedilmiştir. Başvurucu, fesih işlemine karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası ile aylık ve özlük haklarından yoksunluk sebebiyle tam yargı davası açmıştır.

13. Başvurucu ile ilgili kurum arasında imzalanmış olan sözleşme, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 12. maddesi ve Uzman Erbaş Yönetmeliğinin 13. maddesi hükümlerine dayanılarak son disiplin cezasını aldığı tarihten geriye doğru bir yıl içinde otuz günden fazla ceza almış olması nedeniyle feshedilmiş, sözleşme fesih onayı ise 11/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Fesih işlemine karşı AYİM nezdinde iptal davası ile aylık ve özlük haklarından yoksunluk sebebiyle tam yargı davası açılmıştır.

14. Başvurucu, hakkında oda hapsi cezası uygulandığı tarihlerde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde jandarma uzman çavuş olarak görev ifa emekte olduğunu, verilen disiplin cezalarına karşı sözleşmenin feshedileceği korku ve endişesi ile başvuruda bulunamadığını, bu sebeple durumunun haklı mazeret olarak kabul edilmesi gerektiğini, sözleşmenin feshedilerek 11/2/2013 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini, mazeretin kalktığı tarihten itibaren başvuruda bulunduğunu beyan etmiştir.

15. Başvurucu, 28/2/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

16. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanun’un 165. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Askeri şahıslar hakkında verilebilecek disiplin cezaları şunlardır:

A) Subaylar, astsubaylar, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet Memurları, uzman jandarmalar ve uzman erbaşlar hakkında: 1. Uyarı. 2. Aylık Kesilmesi: Ek göstergeler dahil, cezalının brüt aylığının 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır. 3. Göz Hapsi: Dört haftaya kadar. 4. Oda Hapsi: Dört haftaya kadar”.

17. 1632 sayılı Kanun’un 168. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Her amir emri altındaki şahıslara disiplin cezaları vermeğe salahiyetlidir.”

18. 1632 sayılı Kanun’un 171. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesi şöyledir:

“Disiplin amirlerinin ceza vermek salahiyetleri merbut cetvelde gösterilmiştir.”

19. 1632 sayılı Kanun’un 181. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesi şöyledir:

“Bir disiplin cezası resmi surette mahkuma tebliğ edildiği vakit katileşir. … Bu cezanın kaldırılması veya değiştirilmesi ancak şikayet yoluyla veya ceza veren amirin mahkum lehine yapacağı müracaat üzerine veyahut affı ali ile kabildir. Yanlış verilen … disiplin cezaları daha yüksek makam tarafından … kaldırılabilir veya değiştirilebilir.”

20. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 21. (Mülga: 31/1/2013- 6413/45 md.) maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

3. “…disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır.”

21. 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

“…

(Değişik üçüncü fıkra: 31/1/2013-6413/45 md.) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler, Yüksek Askeri Şuranın kararları ile disiplinsizlik nedeniyle verilen disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlar yargı denetimi dışındadır. Ancak; Yüksek Askeri Şuranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararına ve askeri disiplin ile ilgili kanunlarda yargıya açık olduğu belirtilmiş olan disiplin cezalarına karşı yargı yolu açıktır.”

22. 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Disiplin cezalarının yerine getirilme şekilleri” kenar başlıklı 12. maddesinin (6 ) numaralı fıkrası şöyledir:

“…

(6) Oda hapsi cezası; bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Hapis odalarının kapısında nöbetçi bulundurulur. Oda hapsi cezası alan personel, cezanın yerine getirilmesi süresince emir veremez ve genel hizmet yapamaz. Ceza;

a) Seferberlik ve savaş zamanında;

1) Bu Kanunda belirlenmiş tüm disiplinsizlik hâllerinde disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre verilebilir.

2) Bu Kanuna göre hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlik hâllerinde, disiplin kurulları tarafından on günden otuz güne kadar verilebilir.

b) Barış zamanında; Türk karasuları dışında bulunan gemilerde görev yapan personele, sadece buralarda bulunduğu süre içinde işledikleri ve hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlikler için gemi komutanı tarafından, 14 üncü maddede belirlenmiş esaslar çerçevesinde verilebilir.”

23. 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Yargı Denetimi” kenar başlıklı 43. maddesi şöyledir:

 “Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir.”

24. 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun Geçici 2. maddesi şöyledir:

“(1) Her bir disiplin suçu, disiplin kabahati ve disiplin tecavüzü için ayrı ayrı dikkate alınmak üzerebu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce görevdeki subaylar, astsubaylar, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin mahkemeleri ve disiplin amirlerince verilen uyarı cezaları uyarma cezasına, aylık kesilmesi cezaları aylıktan kesme cezasına, oda ve göz hapsi cezaları ise aynı sürelerde hizmet yerini terk etmeme cezasına dönüştürülür ve kayıtlarda buna göre düzeltmeler yapılır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 15/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 28/2/2013 tarihli ve 2013/1615 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu, başvuru konusu cezaları vermeye yetkili kişi olarak kanunlarda belirtilen askeri amirlerin yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkeme statüsünde olmadıklarını, savunmasını hazırlaması için kendisine yeterli süre verilmediğini, anılan cezalara karşı öngörülen itiraz yollarının yeterli güvencelere sahip ve etkili olmadığını, sözleşmesinin feshedilmesi korku ve endişe nedeniyle, son verilen oda hapsinden önceki oda hapsi ve göz hapsi cezalarına karşı herhangi bir merciye başvuruda bulunamadığını ve bu durumun mazeret nedeni olarak kabul edilerek hakkındaki tüm cezalar yönünden hüküm verilmesi gerektiğini belirterek Anayasa’nın 19 ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

27. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirme ile bağlı olmaksızın, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü esas itibarıyla hâkim ve savcı sınıfından olmayan amiri tarafından farklı tarihlerde verilen cezayla değişik sürelerde oda hapsinde tutulmasının hukuki olmadığına ilişkindir. Başvurunun bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. 29/11/2012, 14/12/2012, 9/1/2013 ve 21/1/2013 tarihli Disiplin Oda Hapsi Cezaları Yönünden

28. Başvurucu, 29/11/2012 tarihli disiplin ceza kararıyla yedi gün, 14/12/2012 tarihli disiplin ceza kararıyla beş gün, 9/1/2013 tarihli disiplin ceza kararıyla yedi gün ve 21/1/2013 tarihli disiplin ceza kararıyla yedi gün oda hapsi disiplin cezası verildiğini, sözleşmenin feshedileceği korkusu ile bu disiplin cezalarına karşı başvuru yapamadığını belirterek, bu durumun mazeret olarak kabul edilmesini ve bu disiplin cezaları bakımından da karar verilmesini talep etmiştir.

29. Adalet Bakanlığı, başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi kapsamında olduğunu belirtmiş, fakat süre yönünden bir beyanda bulunmamıştır.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”

31. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde, mazeretinin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilir. Komisyonlar raportörlüğünce mazeretin kabulünün gerekip gerekmediği yönünde karar taslağı hazırlanır. Komisyon, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek mazereti kabul veya reddeder.”

32. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).

33. Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.

34. AİHM’e göre, hürriyetten yoksun bırakan bir disiplin yaptırımı veya tedbiri, sonucu itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (Sözleşme) 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ihlaline yol açabilir. Askeri hayatın kendine özgü bir yapısı bulunmakta ise de Silahlı Kuvvetler bünyesindeki normal yaşama koşullarından tamamen ayrılan bir kısıtlama olarak ortaya çıktığından oda hapsi disiplin cezası bir hürriyetten yoksun bırakma halidir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. A.D/Türkiye, B. No: 29986/96, 22/12/2005, §12).

35. 1632 sayılı Kanun’un başvuruya konu oda hapsi cezasının verildiği ve uygulandığı tarihte yürürlükte olan mülga 181. maddesi gereğince anılan Kanun kapsamında verilen disiplin cezalarının, “cezalıya tebliğ edildiği tarihte” kesinleşeceği hususunda duraksamaya yer bulunmamaktadır (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 16).

36. Başvuru konusu olayda başvurucu 1632 sayılı Kanun'un 171. maddesi uyarınca disiplin amiri tarafından 29/11/2012 tarihinde yedi gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmış ve bu ceza kendisine aynı gün tebliğ edilmiş, 15/12/2012 tarihinde beş gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmış ve bu ceza kendisine aynı gün tebliğ edilmiş, 9/1/2013 tarihinde beş gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmış ve bu ceza kendisine aynı gün tebliğ edilmiş ve en son 20/1/2013 tarihinde yedi gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmış ve bu ceza kendisine 21/1/203 tarihinde tebliğ edilmiştir.

37. 1632 sayılı Kanun’un mülga 181. maddesinin açık hükmü uyarınca başvuruya konu oda hapsi cezaları, başvurucuya tebliğ edildiği tarihlerde kesinleşmiştirOda hapsi cezalarına ilişkin kararların verildiği tarihler itibarıyla 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaları yargı denetimi dışında tutan 21. maddesinin yürürlükte bulunduğu dikkate alındığında, anılan kararlara karşı başvurulacak ve tüketilmesi gereken olağan bir hukuk yolu bulunmamaktadır.

38. Bu durumda kişi özgürlüğü ve güvenliği kapsamında olan oda hapsi disiplin cezasıyla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun, yetkili amir tarafından nihai olarak verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 28/2/2013 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

39. Başvurucu, hakkında oda hapsi cezası uygulandığı tarihlerde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde jandarma uzman çavuş olarak görev ifa emekte olduğunu, verilen disiplin cezalarına karşı sözleşmenin feshedileceği korku ve endişesi ile başvuruda bulunamadığını bu sebeple durumunun haklı mazeret olarak kabul edilmesi gerektiğini, sözleşmenin feshedilerek 11/2/2013 tarihinde fesih onayının kendisine tebliğ edildiğini, mazeretin kalktığı tarihten itibaren başvuruda bulunduğunu belirtmiştir.

40. İçtüzük’ün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca, mücbir sebep veya ağır hastalık gibi “haklı mazeret” nedeniyle otuz gün içinde başvuru yapılamadığı takdirde, bu durumu delillendiren belgeler ile birlikte mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde de bireysel başvuru yapma imkânı bulunmaktadır.

41. 6216 sayılı Kanun’da nelerin mazeret olarak kabul edilebileceği belirtilmemiş, sadece bunun haklı olması üzerinde durulmuş, İçtüzük’te ise haklı mazeretin neler olabileceği gösterilmiştir. Bunlar; “mücbir sebep” ve “ağır hastalık” gibi hallerdir.

42. Hangi hâllerin haklı mazeret olduğunun önceden belirlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle Mahkemenin, ileri sürülen mazeretin haklı olup olmadığını her başvuruda, olayın özelliklerini dikkate alarak değerlendirmesi gerekir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2012, § 21).

43. Somut olayda başvurucunun anılan tarihlerde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde sözleşmeli çalışıyor olması bireysel başvuru yapmasını engeller nitelikte bir husus değildir ve haklı mazeret olarak değerlendirilemez. Aksi bir düşünce, bireysel başvuruda kural altına alınan otuz günlük başvuru süresinin sözleşmeli çalışanlar açısından hiçbir şekilde işletilememesi sonucunu doğurur. Bu nedenle başvurucunun ileri sürdüğü mazeretin haklı görülmesi mümkün değildir. Kaldı ki, başvurucu, sözleşmenin feshine ilişkin bildirimin 11/2/2013 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında başvurucu, kendisine göre haklı olan mazeretin ortadan kalktığı tarihten itibaren yasal süre olan on beş gün içinde de başvuruda bulunmamıştır.

44. Açıklanan nedenlerle, nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde yapılmayan başvurunun bu kısmının “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. 29/1/2013 tarihli Disiplin Oda Hapsi Cezası Yönünden

45. Bakanlık görüş yazısında kabul edilebilirlik açısından değerlendirme yapılırken, oda hapsi disiplin cezalarının AYİM’nin yargı denetimine tabi olduğu, AYİM’nin benzer kararlarla ilgili olarak ve Sözleşme’nin 5/1-a maddesine aykırı gördüğü oda hapsi cezasının iptaline karar verdiği ve oda hapsi cezasına maruz kalan davacının tazminat talebinin kabul edilerek davacı lehine tazminata hükmettiği, bu şekilde etkili bir iç hukuk yolunun bulunduğu, somut olayda başvurucu tarafından AYİM’e bir iptal ve tazminat davası açılmadığı hususu Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.

46. Başvurucu, başvuru tarihinde disiplin cezasına karşı kanun yolunun kapalı olduğunu belirterek Adalet Bakanlığı’nın bu yöndeki görüşüne katılmadığını beyan etmiştir.

47. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

48. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir hak arama yolu olması nedeniyle, aslolan hak ve özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesi ve olası bir ihlal durumunda bunun idari ve/veya yargısal olağan yollarla giderilmesidir. Bu nedenle bireysel başvuru yoluna ancak kanunda öngörülen olağan yollar tüketilmesine rağmen ihlalin ortadan kaldırılamadığı durumlarda gidilebilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §27).

49. Ancak, tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz olmaları ve tüketildiklerinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 28).

50. Somut olayda başvurucu hakkında, Jandarma Genel Komutanlığı 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’nca yedi gün oda hapsi disiplin cezası verilmiştir.

51. Oda hapsi cezası, disiplin amiri tarafından verilen ve kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir disiplin cezasıdır. 1602 sayılı Kanun’un mülga 21. maddesinde de disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu hüküm altına alınmıştır.

52. Bakanlık görüşünde, AYİM’in oda hapsi cezalarında, AİHM içtihatları doğrultusunda oda hapsi cezalarını yargı denetimine tabi kıldığı, oda hapsi cezalarını iptal ettiği ve tazminat davasını kabul ettiği, bu şekilde konuya ilişkin etkili bir iç hukuk yolunun oluştuğu belirtilmiş ise de, AYİM’in 22/2/2013 tarihli kararının yasal değişiklikten sonra verildiği, 24/5/2012 tarihli kararın ise istisnai olduğu, genel bir uygulamayı ve sürekliliği yansıtmadığı, karar tarihi ve bireysel başvuru tarihi itibarıyla 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesinde disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu hükmünün yürürlükte bulunduğu dikkate alındığında ortada etkili ve istikrar kazanmış bir başvuru yolunun bulunduğundan bahsedilemez ve başvurucuya bu yola başvurması yükümlülüğü yüklenemez. Bu nedenle, başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır.

53. Başvurucunun 29/1/2013 tarihli disiplin cezası yönünden iddialarının dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

54. Esas Yönünden

55. Başvurucu, kanunla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme yerine üstü tarafından hakkında oda hapsi cezasına hükmedildiğini ve bunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

56. Bakanlık görüşünde; oda hapsi cezalarının AİHM tarafından ülke aleyhine Sözleşme’nin 5/1 hükmüne ilişkin ihlal kararları verilmesi nedeniyle bu uygulamaya 6413 sayılı Kanun’un 16/2/2013 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle son verildiği belirtmiştir.

57. Başvurucu, Adalet Bakanlığı’nın görüşüne aynen katıldığını beyan etmiştir.

58. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

“Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

…”

59. Anayasa’nın 38. maddesinin onuncu fıkrası şöyledir:

“İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.”

60. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme), “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;

...”

61. Kişinin Anayasa ve Sözleşme’de güvence altına alınan özgürlüğünden yoksun bırakılabilmesi hallerinden biri de yetkili bir mahkemenin mahkûmiyet kararına dayalı olarak ve hukuka uygun bir şekilde tutulmasıdır. Bu doğrultuda, cezai veya disiplin tedbiri sonucu her türlü hürriyetten mahrum bırakma halleri de Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamındadır.

62. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise şekil ve şartları kanunda gösterilen belirli haller dışında, kişilerin başka bir nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılması yasaklanmıştır. Anılan ikinci fıkradaki sınırlama nedenlerinden biri de mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi halidir.

63. Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise Anayasa’nın birinci fıkrası ile paralel bir ifadeye yer verildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde kişi özgürlüğü ve güvenliğinin istisnası olarak “yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulma” hali düzenlenmiştir. Sözleşme’ye göre, özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet kararı sonrası “tutma” hali veya hapsedilmenin, “yetkili mahkeme” kararına dayalı ve hukuka (kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden “tutma” hali, geniş anlamda kullanılmakta olup; gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk ve hükümlülük hallerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkeme” vurgusu, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. De Wilde, Ooms And Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66, 2899/66, 18/6/1971, § 78; Engel ve Diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72 ve 5370/72, 8/6/1976, § 68).

64. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (a) numaralı fıkraları, herkesin temel özgürlük ve güvenlik haklarını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla her kişi bu hakkın güvencesi kapsamındadır. Hürriyetten yoksun bırakma işleminin kanuni, yetkili ve görevli bir mahkeme tarafından verilmesi kişiler için bir güvence oluşturmaktadır.

65. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

66. Diğer taraftan Anayasa’nın 38. maddesinin onuncu fıkrasında idarenin kişi hürriyetini kısıtlayacak biçimde bir yaptırım uygulayamayacağı belirtildikten sonra silahlı kuvvetlerin “iç düzeni” bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebileceği düzenlenmiştir. Böylece silahlı kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olması halinde idare tarafından kişi hürriyetini bağlayıcı bazı yaptırımların uygulanabilmesine izin verilmiştir. Ancak, silahlı kuvvetlerin “iç düzeni” bakımından kabul edilen bu istisna, sadece disiplini koruma ve bozulan disiplini sağlama niteliğindeki yaptırımlar bakımından söz konusu olabilir. Bunun ötesinde mevzuatta disiplin cezası olarak vasıflandırılmış olsa bile ceza hukuku alanına girecek nitelikteki hürriyeti bağlayıcı yaptırımların idare tarafından verilmesine demokratik bir toplumda izin verilemez. Nitekim AİHM de askeri yaşamın gerekliliklerini göz ardı etmemiş ve ceza hukuku alanına girmeyecek kadar kısa olan bazı cezaların Sözleşme’nin 5. maddesi kapsamına girmediğini belirtmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Engel ve Diğerleri /Hollanda, B. No: 5100/71, 8/6/1976, § 85).

67. Mevzuatta disiplin cezası olarak öngörülmüş olan oda hapsi cezası, disiplin amiri tarafından verilir ve bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Bu bakımdan oda hapsi, sonuçları itibarıyla kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir yaptırımdır. Oda hapsi disiplin cezasının verildiği ve uygulandığı tarihte yürürlükte bulunan 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesi gereğince bu tür cezalara karşı gidilebilecek bir yargı yolu da bulunmamaktadır.

68. AİHM içtihatlarında, oda hapsi disiplin cezası bir hürriyetten yoksun bırakma olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla hürriyetten yoksun bırakma işleminin bir yargı kararının sonucu olması gerekir ve bunun gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmesi gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Pulatlı/Türkiye, B. No: 38665/07, 26/4/2011, §§ 28-30).

69. Somut olayda, jandarma uzman çavuş olan başvurucu hakkında hiyerarşik üstü tarafından verilen 7 gün oda hapsi disiplin cezası uygulanarak Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde hürriyetinden yoksun bırakılmıştır. Başvurucu hakkında karar veren bu kişi orduda albay rütbesiyle görev yapmakta, askeri hiyerarşik düzende yetkili bulunmakta ve bu düzenden bağımsız hareket edememektedir. Ayrıca disiplin müeyyidesine karşı askeri mahkemede yapılacak itiraz, başvuru tarihi itibarıyla Anayasa’nın 19. maddesi ile öngörülen güvenceleri de sağlamamaktadır.

70. Bu durumda başvuranın özgürlükten yoksun mahrum bırakılma hali “yetkili bir mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet” kararı ile gerçekleşmemiş bulunduğundan Anayasa’da öngörülen şartlara uymamaktadır.

71. Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

72. Başvurucu hakkında verilen oda hapsi cezasının, “yetkili bir mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet” kararı ile gerçekleşmemiş olması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden, diğer şikâyetler (bkz. §26) yönünden kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

73. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş, ancak yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

74. Başvuruda Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, 50.000 TL maddi, 50.000 manevi tazminat ve 5.000 TL başvuru masrafları talebinde bulunmuştur.

75. Adalet Bakanlığı, başvurucu tarafından talep edilen tazminat miktarları konusunda bir ihlal tespitinde bulunulması halinde hakkaniyete uygun bir tazminat takdir edilmesinin yerinde olacağını beyan etmiştir.

76. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı karşılığında somut olayın özelliklerini dikkate alarak başvurucuya net 2.500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

77. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun;

1. 29/11/2012, 14/12/2012, 9/1/2013 ve 21/1/2013 tarihli disiplin oda hapsi cezaları yönünden başvurucunun, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetinin “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. 29/1/2013 tarihli oda hapsi disiplin cezası yönünden başvurucunun, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 29/1/2013 tarihli oda hapsi disiplin cezası yönünden Yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş bir mahkûmiyet” kararının yokluğu nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 2.500,00 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE ve tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1500, 00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1698, 35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

15/4/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

F.H.H. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/1419)

 

Karar Tarihi: 15/4/2015

R.G. Tarih- Sayı: 20/6/2015-29392

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

F.H.H.

Vekili

:

Av. Fevzi AKSOY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkeme ilkesine riayet edilmeyerek hakkında oda hapsi cezasına hükmedildiğini, bu cezaya karşı yapmış olduğu itirazın etkili bir yol olmadığını, disiplin cezasının infazıyla kişilik haklarının saldırıya uğradığını ve ruh sağlığının bozulduğunu belirterek Anayasa’nın 10., 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 18/2/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir

4. Bölüm Başkanı tarafından 29/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 27/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 15/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 4/8/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı 18/8/2104 tarihinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, yüzbaşı rütbesinde Dörtyol Jandarma Komando Tabur Komutanlığı’nda Karargah Destek Bölük Komutanı olarak görev yapmakta iken hafta sonu mesaiye devam edeceğine dair yazılı ya da sözlü bir emrin kendisine verilmediğini belirttiği bir tarih olan 12/1/2013 günü bölüğünün eğitim ve disiplin durumunu denetlemek ve hazırlık durumunu kontrol etmek amacıyla sabah saatlerinde bölüğüne geldiğini ve çalışması bittikten sonra öğle saatlerinde birliğinden ayrıldığını belirtmiştir.

9. Başvurucu hakkında, 12/1/2013 Cumartesi günü Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan denetimlere hazırlık kapsamında mesai yapılacağı kendisine emredilmiş olmasına rağmen mesaiyi izinsiz terk etmiş olması sebebine dayanılarak disiplin soruşturması açılmış, 14/1/2013 tarihinde savunması alınmış ve savunmasının yeterli bulunmaması üzerine Jandarma Komando Tabur Komutanlığındaki yetkili amiri tarafından "disiplin tecavüzü" suçu nedeniyle 14/1/2013 tarihinde beş (5) gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu karar başvurucuya 15/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

10. Başvurucu, anılan oda hapsi cezasına 16/1/2013 tarihinde itiraz etmiş, ancak itirazı Jandarma Genel Komutanlığı İl Jandarma Komutan Yardımcılığında görevli hiyerarşik üstü tarafından 17/1/2013 tarihli kararla reddedilmiştir.

11. Kesinleşen oda hapsi cezası 21/1/2013- 26/1/2013 tarihleri arasında Jandarma Genel Komutanlığı 121. Jandarma Eğitim Alay Komutanlığı Disiplin Ceza ve Tutukevinde infaz edilmiştir.

12. Başvurucu, 18/2/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

13. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 165. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“ Askeri şahıslar hakkında verilebilecek disiplin cezaları şunlardır:

A) Subaylar, astsubaylar, Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet Memurları, uzman jandarmalar ve uzman erbaşlar hakkında: 1. Uyarı. 2. Aylık Kesilmesi: Ek göstergeler dahil, cezalının brüt aylığının 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır. 3. Göz Hapsi: Dört haftaya kadar. 4. Oda Hapsi: Dört haftaya kadar”.

14. 1632 sayılı Kanun’un 168. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Her amir emri altındaki şahıslara disiplin cezaları vermeğe salahiyetlidir.”

15. 1632 sayılı Kanun’un 171. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesi şöyledir:

“Disiplin amirlerinin ceza vermek salahiyetleri merbut cetvelde gösterilmiştir.”

16. 1632 sayılı Kanun’un 181. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesi şöyledir:

“Bir disiplin cezası resmi surette mahkuma tebliğ edildiği vakit katileşir. … Bu cezanın kaldırılması veya değiştirilmesi ancak şikayet yoluyla veya ceza veren amirin mahkum lehine yapacağı müracaat üzerine veyahut affı ali ile kabildir. Yanlış verilen … disiplin cezaları daha yüksek makam tarafından … kaldırılabilir veya değiştirilebilir.”

17. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 21. (Mülga: 31/1/2013- 6413/45 md.) maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

 “3. …disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır.”

18. 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

“…

(Değişik üçüncü fıkra: 31/1/2013-6413/45 md.) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler, Yüksek Askeri Şuranın kararları ile disiplinsizlik nedeniyle verilen disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlar yargı denetimi dışındadır. Ancak; Yüksek Askeri Şuranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararına ve askeri disiplin ile ilgili kanunlarda yargıya açık olduğu belirtilmiş olan disiplin cezalarına karşı yargı yolu açıktır.”

19. 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Disiplin cezalarının yerine getirilme şekilleri” kenar başlıklı 12. maddesinin (6 ) numaralı fıkrası şöyledir:

“…

(6) Oda hapsi cezası; bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Hapis odalarının kapısında nöbetçi bulundurulur. Oda hapsi cezası alan personel, cezanın yerine getirilmesi süresince emir veremez ve genel hizmet yapamaz. Ceza;

a) Seferberlik ve savaş zamanında;

1) Bu Kanunda belirlenmiş tüm disiplinsizlik hâllerinde disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre verilebilir.

2) Bu Kanuna göre hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlik hâllerinde, disiplin kurulları tarafından on günden otuz güne kadar verilebilir.

b) Barış zamanında; Türk karasuları dışında bulunan gemilerde görev yapan personele, sadece buralarda bulunduğu süre içinde işledikleri ve hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlikler için gemi komutanı tarafından, 14 üncü maddede belirlenmiş esaslar çerçevesinde verilebilir.”

20. 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Yargı Denetimi” kenar başlıklı 43. maddesi şöyledir:

 “Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezaları ile subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir.”

21. 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun Geçici 2. maddesi şöyledir:

“(1) Her bir disiplin suçu, disiplin kabahati ve disiplin tecavüzü için ayrı ayrı dikkate alınmak üzerebu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce görevdeki subaylar, astsubaylar, uzman jandarmalar, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin mahkemeleri ve disiplin amirlerince verilen uyarı cezaları uyarma cezasına, aylık kesilmesi cezaları aylıktan kesme cezasına, oda ve göz hapsi cezaları ise aynı sürelerde hizmet yerini terk etmeme cezasına dönüştürülür ve kayıtlarda buna göre düzeltmeler yapılır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 15/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/2/2013 tarihli ve 2013/1419 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu, hafta sonu tatili olan bir günde mesaiye devam edeceğine dair yazılı ya da sözlü bir emrin kendisine verilmediğini, tamamen kendi inisiyatifi ile birliğine çalışmak için gittiğini, mesaiye devam edeceğine dair yazılı ya da sözlü bir emir verilmiş olsa dahi yaşanan durumun emre itaatsizlik suçunu oluşturacağını ve bu nedenle askeri mahkemelerce hakkında yargılama yapılması gerektiğini, başvuru konusu cezaları vermeye yetkili kişi olarak kanunlarda belirtilen askeri amirlerin yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkeme statüsünde olmadıklarını, işlediği iddia edilen suç ile verilen oda hapsi cezası arasında orantısızlık olduğunu, anılan cezalara karşı öngörülen itiraz yolunda incelemeyi yapmaya yetkili merciinin mahkeme niteliğini haiz olmadığını, hakkında oda hapsi cezasına hükmedilmesi işleminin hukuka aykırı ve keyfi olduğunu, disiplin cezasının infazıyla acı ve sıkıntılar çektiğini ve ruh sağlığının bozulduğunu belirterek Anayasa’nın 10., 19. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve disiplin cezası verilmesi işleminin iptali ile manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü, hâkim ve savcı sınıfından olmayan amiri tarafından verilen cezayla 5 gün süreyle oda hapsinde tutulmasının hukuki olmadığına ilişkindir. Diğer şikâyetleri ise disiplin cezasının niteliğinden ve uygulanmasından kaynaklandığı, disiplin cezasının yerine getirildiği yerin koşullarıyla ilgili olmadığı anlaşılmakla, başvurunun bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Bakanlık görüş yazısında kabul edilebilirlik açısından değerlendirme yapılırken, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM), oda hapsi disiplin cezalarının yargı denetimine tabi olduğu Anayasa Mahkemesinin (AYM) benzer kararlarla ilgili olarak ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5. maddesine aykırı gördüğü oda hapsi cezasının iptaline karar verdiği ve oda hapsi cezasına maruz kalan davacının tazminat talebinin kabul edilerek davacı lehine tazminata hükmettiği, bu şekilde etkili bir iç hukuk yolunun bulunduğu, somut olayda başvurucu tarafından AYİM’e bir iptal ve tazminat davası açılmadığı hususu Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.

26. Başvurucu, başvuru tarihinde disiplin cezasına karşı kanun yolunun kapalı olduğunu belirterek Adalet Bakanlığı’nın bu yöndeki görüşüne katılmadığını beyan etmiştir.

27. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

28. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Bireysel başvurunun ikincil nitelikte bir hak arama yolu olması nedeniyle, aslolan hak ve özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesi ve olası bir ihlal durumunda bunun idari ve/veya yargısal olağan yollarla giderilmesidir. Bu nedenle bireysel başvuru yoluna ancak kanunda öngörülen olağan yollar tüketilmesine rağmen ihlalin ortadan kaldırılamadığı durumlarda gidilebilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §27).

29. Ancak, tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz olmaları ve tüketildiklerinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 28).

30. Somut olayda başvurucuya Jandarma Genel Komutanlığı Jandarma Komando Tabur Komutanlığı’nca 5 gün oda hapsi disiplin cezası verilmiş, başvurucunun itirazı üzerine Jandarma Genel Komutanlığı İl Jandarma Komutan Yardımcılığında görevli üstü tarafından reddedilmiştir.

31. Oda hapsi cezası, disiplin amiri tarafından verilen ve kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir disiplin cezasıdır. 1602 sayılı Kanun’un mülga 21. maddesinde de disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu hüküm altına alınmıştır.

32. Bakanlık görüşünde, AYİM’nin oda hapsi cezalarında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları doğrultusunda oda hapsi cezalarını yargı denetimine tabi kıldığı, oda hapsi cezasını iptal ettiği ve tazminat davasını kabul ettiği, bu şekilde konuya ilişkin etkili bir iç hukuk yolunun oluştuğu belirtilmiş ise de, AYİM’in 22/2/2013 tarihli kararının yasal değişiklikten sonra verildiği, 24/5/2012 tarihli kararın ise istisnai olduğu, genel bir uygulamayı ve sürekliliği yansıtmadığı, karar tarihi ve bireysel başvuru tarihi itibarıyla 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesinde disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu hükmünün yürürlükte bulunduğu dikkate alındığında ortada etkili ve istikrar kazanmış bir başvuru yolunun bulunduğundan bahsedilemez ve başvurucuya bu yola başvurması yükümlülüğü yüklenemez. Bu nedenle, başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır.

33. Başvurucunun iddialarının dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

34. Başvurucu, kanunla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme yerine hiyerarşik üstü tarafından hakkında oda hapsi cezası uygulandığını ve bunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

35. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

…”

36. Anayasa’nın 38. maddesinin onuncu fıkrası şöyledir:

“İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.”

37. Sözleşme’nin, “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;

...”

38. Kişinin Anayasa ve Sözleşme’de güvence altına alınan özgürlüğünden yoksun bırakılabilmesi hallerinden biri de yetkili bir mahkemenin mahkûmiyet kararına dayalı olarak ve hukuka uygun bir şekilde tutulmasıdır. Bu doğrultuda, cezai veya disiplin tedbiri sonucu her türlü hürriyetten mahrum bırakma halleri de Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi kapsamındadır.

39. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise şekil ve şartları kanunda gösterilen belirli haller dışında, kişilerin başka bir nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılması yasaklanmıştır. Anılan ikinci fıkradaki sınırlama nedenlerinden biri de mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi halidir.

40. Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise Anayasa’nın birinci fıkrası ile paralel bir ifadeye yer verildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde kişi özgürlüğü ve güvenliğinin istisnası olarak “yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulma” hali düzenlenmiştir. Sözleşme’ye göre, özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet kararı sonrası “tutma” hali veya hapsedilmenin, “yetkili mahkeme” kararına dayalı ve hukuka (kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden “tutma” hali, geniş anlamda kullanılmakta olup; gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk ve hükümlülük hallerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkeme” vurgusu, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. De Wilde, Ooms And Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66, 2899/66 ve 18/6/1971, § 78; Engel ve Diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72 ve 8/6/1976, § 68).

41. Bakanlık görüşünde; oda hapsi cezalarının AİHM tarafından ülke aleyhine Sözleşme’nin 5/1 hükmüne ilişkin ihlal kararları verilmesi nedeniyle bu uygulamaya 6413 sayılı Kanun’un 16/2/2013 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle son verildiği belirtmiştir.

42. Başvurucu, Adalet Bakanlığı’nın görüşlerine katılmadığını beyan etmiştir.

43. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi, yetkili mahkeme kararıyla kişilerin hürriyetlerinden mahrum bırakılabileceklerini düzenlemektedir.

44. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

45. Diğer taraftan Anayasa’nın 38. maddesinin onuncu fıkrasında idarenin kişi hürriyetini kısıtlayacak biçimde bir yaptırım uygulayamayacağı belirtildikten sonra Silahlı Kuvvetlerin “iç düzeni” bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebileceği hususu düzenlenmiştir. Böylece Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olması halinde idare tarafından kişi hürriyetini bağlayıcı bazı yaptırımların uygulanabilmesine izin verilmiştir. Ancak, Silahlı Kuvvetlerin “iç düzeni” bakımından kabul edilen bu istisna, sadece disiplini koruma ve bozulan disiplini sağlama niteliğindeki yaptırımlar bakımından söz konusu olabilir. Bunun ötesinde mevzuatta disiplin cezası olarak vasıflandırılmış olsa bile ceza hukuku alanına girecek nitelikteki hürriyeti bağlayıcı yaptırımların idare tarafından verilmesine demokratik bir toplumda izin verilemez. Nitekim AİHM de askeri yaşamın gerekliliklerini göz ardı etmemiş ve ceza hukuku alanına girmeyecek kadar kısa olan bazı cezaların Sözleşme’nin 5. maddesi kapsamına girmediğini belirtmiştir (Bkz. Engel ve Diğerleri /Hollanda, B. No: 5100/71, 8/6/1976, § 85).

46. Mevzuatta disiplin cezası olarak öngörülmüş olan oda hapsi cezası, disiplin amiri tarafından verilir ve bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Bu bakımdan oda hapsi, sonuçları itibarıyla kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir yaptırımdır. Oda hapsi disiplin cezasının verildiği ve uygulandığı tarihte yürürlükte bulunan 1602 sayılı Kanun’un mülga 21. maddesi gereğince bu tür cezalara karşı başvurulabilecek bir yargı yolu da bulunmamaktadır.

47. AİHM içtihatlarında, oda hapsi disiplin cezasının hürriyetten yoksun bırakma kapsamında olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla hürriyetten yoksun bırakma bir yargı kararının sonucu olması gerekir ve bu kararın gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmesi gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Pulatlı/Türkiye, B. No: 38665/07, 26/4/2011, §§ 28-32).

48. Somut olayda, yüzbaşı olan başvurucu hakkında hiyerarşik üstü tarafından verilen 5 gün oda hapsi disiplin cezası uygulanarak Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde hürriyetinden yoksun bırakılmıştır. Başvurucu hakkında karar veren bu kişi orduda binbaşı rütbesiyle görev yapmakta, askeri hiyerarşik düzende yetkili bulunmakta ve bu düzenden bağımsız hareket edememektedir. Ayrıca disiplin müeyyidesine karşı askeri mahkemede yapılacak itiraz, başvuru tarihi itibarıyla Anayasa’nın 19. maddesi ile öngörülen güvenceleri de sağlamamaktadır.

49. Bu durumda başvurucunun özgürlükten yoksun mahrum bırakılma hali “yetkili bir mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet” kararı ile gerçekleşmemiş bulunduğundan Anayasa’da öngörülen şartlara uymamaktadır.

50. Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

51. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş, ancak yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

52. Başvuruda Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, 15.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

53. Adalet Bakanlığı, başvurucu tarafından talep edilen tazminat miktarları konusunda bir ihlal tespitinde bulunulması halinde hakkaniyete uygun bir tazminat takdir edilmesinin yerinde olacağını beyan etmiştir.

54. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı karşılığında somut olayın özelliklerini dikkate alarak başvurucuya net 2.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

55. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1698,65 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş bir mahkûmiyet” kararının yokluğu nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,

3. Başvurucuya net 2.000,00 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE ve tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

B. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1500, 00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1698, 35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

15/4/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.