1-MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASI NEDİR?

Muhdesat kelimesi anlam olarak sonradan inşa edilen şey demektir. Hukukumuzdaki kullanımı kadastro tespiti yapılan taşınmaz üzerinde bulunan bağ, bahçe, yapılmış olan yapılar, dikilmiş olan ağaçlar ve benzeri şeyler içindir.

Tespit davası niteliği taşıyan muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında taşınmaz üzerinde taşınmazın bütünleyici parçası haline gelen yapıların, dikili ağaçların kim tarafından inşa edilmiş olduğunun mahkemece tespiti istenir.

Örneğin, mülkiyet durumu tartışmalı olan bir taşınmazın kendisine ait olduğu düşüncesiyle bu taşınmaz üzerine yapı inşa eden veya bağ kuran ya da bu taşınmaz üzerine ağaç diken kişiye karşı müdahalenin meni ve ecrimisil davası açılması veya muhdesatı oluşturan kişinin tapuda malik olarak görünen kişilere karşı tapu iptali ve tescil davası açması durumlarında muhdesat sahibinin ayrıca muhdesatın aidiyetinin tespitini de talep etmesi mümkün ve gereklidir.

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası ile davacı, muhdesatın kendisi tarafından meydana getirildiğini veya muhdesatın kendisine ait olduğunu mahkeme kararı ile tespit eder.

Özellikle belirtelim ki; gayrimenkul üzerinde bulunan muhdesat yönünden derdest ortaklığın giderilmesi davası ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığı takdirde muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılamaz.

2-MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASI KİME KARŞI AÇILIR?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, muhdesatın davacıya ait olduğunu kabul etmeyen tüm tapu maliklerine karşı açılmalıdır. Muhdesatın davacıya ait olduğunu açıkça beyan eden ortaklar veya tapu kayıt malikleri aleyhine muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılamaz. Ancak muhdesatın davacıya ait olduğunu kabul eden tapu maliklerinin bu kabul beyanlarını açıkça yapmaları gerekmektedir. Muhdesatın davacıya ait olup olmadığı konusunda açık bir beyanda bulunmayan tüm tapu kayıt maliklerine karşı bu dava açılmalıdır.

3-MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME ?

Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasına bakmaya görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında yetkili mahkeme, muhdesatın bulunduğu yerdeki mahkemedir.

4-MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ KARARI KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONAMAZ !

Muhtesatın aidiyetinin tespitine ilişkin ilam kesinleşmeden icraya konulamaz. Aynı şekilde ilamda yer alan yargılama giderleri ve vekalet ücreti de ilamın fer’i niteliğinde olduğundan kesinleşmeden icraya konulamazlar.

Borçlu vekili, takibe konu ilamın kesinleşmediğini, kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurmuş, mahkemece, takibe dayanak ilamdaki talebin, 324 parsel üzerinde bulunan binaların davacı tarafından yapıldığının tespitine ilişkin olup, gayrimenkulün aynına ilişkin olmadığı, kesinleşmeden infaz edilebileceği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir. Borçlunun icra mahkemesine başvurusu, takibin dayanağı olan ilamın, mülkiyet (muhtesat) tespitine ilişkin olduğu ve dolayısı ile kesinleşmeden icraya konulamayacağına ilişkindir. Takibin dayanağı olan ilam incelendiğinde; borçlunun mülkiyetin (muhtesatın) tespitine ilişkin talebinin mahkemece reddedildiği görülmektedir. Bu durumda, takibe konu ilam borçlu yönünden mülkiyet tespitine ilişkin olup, kesinleşmeden icraya konulması mümkün olmadığı gibi, ilamın fer’i niteliğindeki alacaklar da ilam kesinleşmeden icraya konulamaz (Y12HD-Karar:2019/6660).

5-MUHDESATIN VE ARAZİNİN DEĞERİNİN TESPİTİ USULÜ ?

Paydaşlığın satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.

6-MUHDESAT AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASINDA HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ NASIL HESAPLANMAKTADIR?

Muhdesatın değeri hesaplandıktan sonra davacı,davanın görülmesi için muhdesatın değerinden kendi payı oranında nispi harç ödemek zorundadır.
Davanın kabulü halinde belirlenecek değere istinaden nispi vekalet ücreti davalı aleyhine hükmedilir.

Muhdesatın tespiti davalarında davanın konusu (müddeabih) davalıların payına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup; yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcının bu müddeabih esas alınarak hesaplanması gerektiği gibi, taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücretlerinin hesaplanmasında ayrıca, bu müddeabihin yargılama sırasında harcı yatırılan /tamamlanan kısmının esas alınması gerekir.

Aynı şekilde, az yukarıda açıklanan esaslar dikkate alınarak yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcından ve 6100 sayılı HMK’nın 326/2. maddesi uyarınca hesaplanacak yargılama gideri ile davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, her bir davalının, dava konusu taşınmazın tapuda paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olması halinde tapudaki payları, elbirliği mülkiyetinin sözkonusu olması halinde ise miras payları göz önünde bulundurularak sorumlu tutulmaları gerekir (Y8HD-K.2017/16686).

Kübra Nur GÖGERÇİN

Hukuk Fakültesi Öğrencisi