Bilim olarak sosyolojinin kavramsal çerçevesini çizen, takip ettiği pozitivizm karşıtı görüşleri ile modern sosyolojinin kurucu babası olarak tanınan, sosyolojiye herhangi bir metot dayatmayan, sosyal olguları ele alış tarzıyla sosyolojiyi metodolojik bir olgunluğa taşıyan Alman sosyolog ve ekonomi politik uzmanı Max Weber, metodoloji, tarih, siyaset, ekonomi, din sosyolojisi alanlarında, davranış ve meşruiyet tipolojileri konularında önemli, değerli ve iz bırakan önemli çalışmalar yapmıştır.

Weber, din sosyolojisi alanında yaptığı en önemli çalışmasını “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” isimli kitabında sunmuştur. Ünlü sosyolog ve düşünür Raymond Aron’a göre, davranışın temelini, sorumluk ve kanaat ahlakı üzerine inşa eden Weber’e göre, kanaat ahlakının temelini seçtiğimiz değerler oluşturur. Seçtiğimiz bu değerler ve bu değerlere göre oluşan kanaat ahlakı ve bu ahlakın çözümlemesi Weber’i din sosyolojisinin analizine götürür.       

Ona göre, çeşitli toplumlardaki insan davranışları, bu insanların varoluşlarındaki genel anlayışları çerçevesinde anlaşılabilir. Bu anlayışın ayrılmaz bir parçası olan dinsel dogmaların ve bunların yorumlanmalarının anlaşılabilmesi buna bağlı olduğu gibi, bireylerin, grupların ve toplumların davranışlarını ve özellikle ekonomik davranışlarını anlamak için de, bunları anlamak gerekir. Zira dinsel anlayışlar, ekonomik davranışların belirleyicisidir ve o nedenle toplumların ekonomik değişimlerinin nedenlerinden birisi ve hatta en önemlisi budur.1

Bu yazımızın konusu olan Weber’in din sosyolojisi temelinde incelediği, kapitalizm anlayışı ile Protestan ahlakı arasındaki ilişkisinin esasını bu çerçeve oluşturur. Esasen Weber, bu kitabındaki argümanıyla, Protestan ahlak anlayışı ile kapitalizm düşüncesi arasında entelektüel veya tinsel bir uygunluk kurmayı, dinsel bir düşünce ile davranışın bazı sorunlarına yönelik tavrı anlaşılır kılmayı amaçlamaktadır.2

Bu bağlamda, Weber’in anılan kitabına konu yaklaşımı, kapitalizm ile Protestanlık arasında anlamlı bir uygunluk olduğu yönündedir. Bu yaklaşıma göre, kişinin kendisi ile kapitalizmin ruhuna uygun ekonomik faaliyete karşı aldığı tavır, Protestanlık ruhuna uygundur ve yine kişinin belirli bir dünya görüşü ile belirli bir ekonomik faaliyet şekli arasında tinsel bir ilişki ve bağ vardır.3

Bu yaklaşıma göre, Weber, kapitalizmin gelişimini Protestan ahlakının varlığına ve yaygınlaşmasına bağlamakta, modern topluma geçişi bu temelde ve rasyonalite kavramıyla, yani geleneksel toplumdaki insanların daha çok dine ve metafiziğe göre düşünce üretmesinin ve mantık yürütmesinin aksine, modern zamanlarda insanların, daha çok akıllarını kullanmalarıyla açıklamaktadır.4 Esasen Weber’e göre, modern dünyayı oluşturan kapitalizmin temel özelliği rasyonelliğidir, Protestan ahlakı ile kapitalizm örtüşmesinin esas nedeni de bu rasyonelliktir.5

Türkçeye Fransızcadan geçen “protestan” sözcüğü, Latince “bir şey lehine tanıklık etmek, deklere etmek” anlamlarına gelen “protestari” fiilinden türetilmiş olup, kökeni itibariyle “protesto etmek, itiraz etmek” anlamlarına gelir.

Protestan ve Protestanlık kavramları, ilk olarak On Altıncı Yüzyıl’da Martin Luther ve Jean Calvin’in öncülüğünde Katolik Kilisesi’ne ve Papa’nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuş ve bu hareketin adı olarak kullanılmıştır. Dinsel anlamda Hıristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden birisi olan Protestanlık, dinsel anlayış olarak insanın kurtuluşunun doğrudan Tanrı’dan geldiği, tüm iyiliklerin, ihsanların ve lütufların Tanrı’ya ait olduğu, koruyanın, esirgeyici olanın sadece Tanrı olduğu inancına dayanır. Hıristiyanlığın, Anglikan, Lutherci, Kalvenci gibi kollarını da kapsayan Protestanlık, Katolik kuralları ve Papanın dinsel başkanlığını reddeder. Hıristiyanlığın kutsal kitabı olan ve aslı kimilerine göre İbranice ile Aramice, kimilerine göre ise Grekçe ile yazılan İncil’in, her Hıristiyan’ın anlaması için kendi ana diline tercüme edilmesi gerektiğini ileri süren ve bunu talep eden Protestanlar, en büyük tepkiyi, bu durumda din üzerindeki tekelini kaybetme korkusu yaşayan Katolik Kilisesi’nden, papazlardan ve rahiplerden görmüşlerdir.

Yine mistizmin her türüne karşı olan, insanın, Kilise’nin, papazların ve rahiplerin inayetiyle kurtuluşa ermesinin mümkün olmadığını, kurtuluşu sadece Tanrı’nın bahşedeceğini, bu yetkinin Kilise ile papazlar ve rahipler tarafından kullanılamayacağını, Tanrı ile kul arasında Kilise’nin, papazın ve rahibin aracılığının olmaması gerektiğini, “her müminin bir papaz ve rahip” olduğunu, insanların günahlarını affetme yetkisinin papazlara ve rahiplere ait olmadığını, Papa’nın sözünün İncil’den önce gelmesinin kabul edilemeyeceğini ileri süren Protestanlık, bu görüşleri nedeni ile de Katolik Kilisesi’nin tepkisini çekmiş ve bu görüşlerinden dolayı aforoz edilmeyle tehdit edilen Luther, üniversitedeki görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır.

Katolikler ile Protestanlar arasındaki farklılıklar, ayrı bir yazıya konu olacak kadar geniş olmakla ve bu konu benim uzmanlık alanım içinde bulunmakla birlikte ve bilebildiğim kadarı ile bu farklılıklar; her iki mezhebin İncil’in anlamı ve otoritesi, Kilise anlayışları, Papa’nın üstünlüğü düşüncesi, vaftiz, evlilik töreni, günah çıkarma, takdis merasimi, ölen kişiler için düzenlenen ayin gibi dini törenler, boşanma yasağı, papazların ve rahiplerin evlenme ve cinsel ilişkiye girme yasakları vs. gibi hususlar üzerindeki farklı olan anlayışlardan, kabullerden ve uygulamalardan oluşur.

Kendisi de Protestan olan Max Weber, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” isimli çalışmasında, Protestanlık ahlakını ve kapitalizm ruhunu, din sosyolojisi temelinde ele alır ve bu çerçevede inceler. Max Weber’e göre, modern kapitalizmin ideolojik etmeni Protestan ahlakıdır.Öyle ki, kapitalist sistemin yerleşmesini ve gelişmesini sağlayan motivasyonların kaynağı Protestanlık, bu sistemin taşıyıcısı Protestanlar ve Protestan ahlakıdır. Bu husus, Protestanların yaygın olduğu Almanya’nın ve yine Protestanlığın bir kolu olan Kalvenizmin sayıca ağırlıkta olduğu İngiltere’nin, Katolik ağırlıklı olan İtalya, İspanya, Fransa, Portekiz gibi ülkelere nazaran ekonomik yönden daha gelişmiş, refah ve kalkınma düzeyi yönünden daha iyi durumda olmalarıyla, yine Katoliklerle Protestanların yaşadığı ülkelerde, Protestanların Katoliklere göre, gerek birey, gerekse cemaat olarak nispeten daha zengin ve iktisadi faaliyetlere katılmaya daha istekli bulunmalarıyla belirgindir.7 Yine din ve meslek istatistikleri temelinde, yüksek eğitimli teknik ve ticari personelin, büyük sermaye sahiplerinin ve işletme liderlerinin çoğu Protestandır.8         

Raymond Aron, Weber’in, bu konuda kendi görüşünü doğrulamak amacıyla modern kapitalizmle Protestanlık arasındaki üç temel ilişkiye göndermede bulunduğunu ifade eder.9 Bunlardan birincisi,  yukarıda işaret ve ifade edildiği üzere, Protestanların Katoliklere nazaran birey ve cemaat olarak daha zengin ve varlıklı olmaları, eğitim düzeyleri ile iş ve ticaret hayatındaki başarıları yönünden daha üstün durumda bulunmaları, Katoliklerin Protestanlara oranla hayata, kâra ve paraya karşı daha az hırs ve açlık duyan, bu dünyada yaşayan ama ölümden sonraki hayatı daha çok önemseyen, kendilerini ölümden sonraki hayata hazırlayan, sakin tabiatlı ve tevekkül sahibi insanlar olmaları, daha az kârlı da olsa, güvenli bir hayatı, riskli ve heyecanlı bir hayata tercih etmeleridir.10 İkincisi, On Altıncı Yüzyıldan sonra Batı’da Reformu olumlu karşılayan ülkelerle kapitalizmin başarılı olduğu ülkeler arasında mevcut olan pozitif ilişkidir.11 Öyle ki, dinde reformdan itibaren Almanya, Hollanda, İngiltere, Amerika gibi ekonomik yönden gelişmiş Batılı ülkelerin hemen hepsi ağırlıklı olarak Protestan’dır. Buna karşın, ekonomik ve kalkınmışlık yönünden daha geri olan İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerde Katolik nüfus yoğunluktadır. Üçüncüsü, Protestanlık anlayışı ile kapitalizmin rasyonel ahlâkı arasında örtüşme olmasıdır.12

Weber’e göre, bu örtüşme esas itibariyle, Protestanlığın önde gelen Calvin’ci ilahi takdir öğretisine ve özellikle 01 Temmuz 1643’de Londra’da Westminister Manastırı’nda toplanan Westminster Kongresi sonunda açıklanan Westminster Bildirisi’ne dayanır. Bu bildiride sunulan hususlar özetle şunlardır: 1- Kutsal Yazılar konusunda olan ilk bölüm bütün Protestan inanç açıklamaları içinde en iyi olanıdır. 2- Özellikle önceden seçilmiş olmak konusunda oldukça net bir anlatım vardır. (3,5,9,17. bölümlerde) Bunlarda, insanın kurtuluşu dahil olmak üzere Tanrı iradesinin her şeyin başında geldiği anlatılmaktadır. 3- Bu bölüm daha sonra 9.bölümde anlatılan özgür iradeyle uyum içindedir. 4- Tarih içinde Tanrı’nın antlaşmalar aracılığıyla insanlarıyla ilişkiye geçtiği (bölüm 7) vurgulanmaktadır. 5- Kurtuluş öğretisi Tanrı’nın işlevi (bölüm 10-13) ve insanın buna cevabı bölüm (14-17) üzerine kurulmuştur. Bu antlaşmalarda, ilahi hükümranlık ile insansal sorumluluk arasında bir denge görülmektedir. 6- Kurtuluş güvencesinde Püriten bir öğreti söz konusudur (bölüm 17), bu güçlü bir onaylamadır, ancak bu imanlıların bilinçli güvenceyi devam ettirmede karşılaştıkları öznel zorluklar ve inanç devrimi açısından daha duyarlıdır. 7- Tanrı’nın yasasına ilişkin bu güçlü onay, imanlı olanın vicdanını sürekli olarak bağlayıcı niteliktedir. Ama bazı törensel ve resmi kanunlar artık yürürlükte değildir. İmanlı olanın vicdan özgürlüğünün doğasına ilişkin titiz bir formülle dengelenmiştir.

Yukarıda özeti sunulan bildiriye konu öğreti, Raymond Aron’a göre beş ana noktada özetlenebilir: (1) Dünyayı yaratan ve yöneten, ama insanların sınırlı akıllarının kavrayamayacağı mutlak, yüce bir Tanrı vardır. (2) Her birimizin kurtuluşu (seçilmesi) ya da helâkı (lanetlenmesi) Tanrı tarafından önceden belirlenmiş olup kişinin, kendi çabasıyla önceden belirlenen bu akıbeti değiştirmesi mümkün değildir. (3) Tanrı dünyayı kendi şanı için yaratmıştır. (4) İster seçilmiş ister lanetlenmiş olsun bireyin dünyadaki ödevi, Tanrı’nın şanı için çalışmak ve yeryüzünde Tanrı’nın hâkimiyetini kurmaktır. (5) İnsan için kurtuluş ancak Tanrısal merhametle mümkündür.13 Bu bildirinin çıkarımları; Cennet her insana önceden müjdelenmiş ve vaat edilmiştir: Çalışma (iş) bir fazilettir:  İnsan kendi mesleğini kendi seçmelidir.14

Değerli akademisyen Prof.Dr.İshak Torun’a göre,13 bu tür bir dinsel görüşün her türlü mistizmi dışladığı aşikardır. Öyle ki, bu anlayışa ve Prof.Dr.İshak Torun’a göre, Kilise ve ayinlerin yardımıyla kurtuluşa ermek mümkün değildir, zira kurtuluşu bahşetmek Tanrı’nın elindedir. Kilise ile papazlar ve rahipler bu yetkiyi kullanmazlar. Tanrı ile kul arasında aracıyı reddetme anlayışı, bireylerin bilincini doğaya ve doğal düzene yöneltmiştir. Bu bakımdan bu anlayış bilimsel araştırmanın gelişmesi konusunda yararlıdır ve her türlü putun, bâtıl inancın, büyünün karşısında yer alır. Böylece eski Ahit’le, yani Tevrat’la ve Yahudilikle başlayan, kurtuluşa ulaştıracak bütün sihirli araçları bâtıl inanç ve günah sayıp reddetme anlayışının egemen olduğu dünyanın büyüden temizlenmesi süreci sonuca ulaşmış olmaktadır.15 İlahi takdir öğretisine göre; dünyada günaha batmış mümin, Tanrı için çalışmalıdır.16 Her şey Tanrı’nın takdirine bağlı olduğundan, insan, kurtuluşa mı ereceğini, yoksa lanetleneceğini mi bilemez.17 Bu durumda bireyler “seçilmiş olanın” işaretlerini arayacaktır.18 Kalvinci mezhepler, dünyevi (ekonomik) başarılarda seçilmişliğin (felahın) kanıtının bulunduğunu düşünürler.19 Birey, kurtuluş (seçilmiş olmak) belirsizliğinin verdiği korkudan kurtulmak için çalışmaya yönlendirilir.20 Seçilmişliğinden emin olmak için özellikle bir meslekte aralıksız çalışmanın en iyi yol olduğu salık verilir.21 Zira dinsel kuşkuyu sadece bu yatıştırır ve bağışlanmanın kesinliğini bu verir.22

Raymond Aron’a ve Prof.Dr.İshak Toruna’a göre, bu psikolojik süreç neticede bireyi ve bireycilik anlayışını güçlendirmiştir. Zira herkes Tanrı karşısında yalnızdır. Bireysellik, yakın ile ortaklık ve başkalarına karşı görev duygusunu zayıflatır. Akılcı, düzenli, sürekli çalışma, Tanrı’nın emrine boyun eğme olarak yorumlanmağa başlar. Nitekim bu süreç, kapitalizmin “kahramanlık” zamanlarında ve kısmen günümüzde görülen “çelik iradeli” püriten tüccarlarda bulunan “azizleri” ortaya çıkarmıştır.23 Esasen ferdiyetçiliğin ilk önce Batı toplumlarında ortaya çıkması, kapitalizmin ilk belirtileridir. Weber’e göre; modern ferdiyetçiliğin en önemli tarihsel temellerinden biri, asketik/çileci tarikatlar ve mezheplerdir.24 Çünkü Weber’e, Raymond Aron’a ve Prof.Dr. İshak Torun’a göre modern kapitalist öz-ahlâkın ferdiyetçi ekonomik dürtüleri sadece asketik mezheplerinin metodik yaşam biçimi meşrulaştırmıştır.

Ancak ilk reformist olan Luther’in iktisadi düşünceleri, aslında Calvin’den oldukça farklıdır ve daha ziyade Orta Çağ’ın teolojik görüşüne bağlıdır.25 Zira Luther’ e göre, “parayı faize vermek doğru olmadığı gibi, fertlerin servet peşinde koşması da doğru değildir.26 Çünkü herkes kendi işiyle meşgul olmalı, asgari bir hayat seviyesine rıza göstermeli ve refah hırsına kapılmamalıdır.27 Yine Weber’in yaklaşımına ve Luther’e göre, meslek, Kalvinist öğretide olduğu gibi, metodik hayat Tanrı’nın rızasına giden yollardan değildir. Protestan iktisat ahlâkı ile kapitalist iktisat zihniyeti arasında bağlantı kuran Weber, kendi görüşünü Protestanlığın pragmatik düşünürlerinin görüşüne gönderme yaparak ispatlamaya çalışır.28 Ona göre, Protestan ahlâkın ekonomik hayata kazandırdığı en önemli erdem, bir meslek içinde düzenli ve metodik çalışmanın dini görev olduğu bilincidir. Bu anlayış beraberinde iyi bir ticaret ahlâkını da getirmiştir. Max Weber, Batı iktisadi gelişmesini belirleyen faktörlerin ne olduğu hususundaki düşünceleriyle iktisat tarihine önemli bir katkıda bulunmuştur.29 Ona göre, kapitalizmin ruhu Protestanlığın ruhudur; onun davranış kuralları ve pratik ahlâkıdır.29 Esasen iktisadi yaşayış, her yerde ve dönemde, yalnız dış verilerin bir araya gelişinden ibaret bir madde dünyası değildir.30 Eğer öyle olsaydı, kapitalizmin başlangıç ve maddi şartlarının ortaya çıktığı yerlerde Modern Kapitalizmin gelişmesi gerekirdi ama oralarda böyle bir gelişme olmamıştır, çünkü oralarda eksik olan kapitalizmin ruhunu oluşturan Protestan ahlâktır.31 Bütün bunlara rağmen, Weber’ in, tarihi maddeciliğe karşı sosyal etkilenmeyi tam tersine çevirerek olup biten her şeyi düşünce (idea) tarafına kaydırması bir yanılgıdır.32 O, Marks’ın tam karşısında olsa da, onun Marks gibi determinist bir tutumla zihniyetin ya da dinin modern kapitalizmi belirlediği tarzındaki düşüncesi, her şeyden önce onun metodolojik tutumuyla bağdaşmaz.33 Weber, kendi metodolojisine uygun olarak, iktisadi gelişmeyi belirleyen unsurlar arasından Marxistlerin inkar ettiği zihniyet faktörünü, diğerlerinden ayırmış ve bunu bütün ayrıntısıyla saflaştırarak (ideal-tip) gözler önüne sermek istemiştir.34 Zira onun temel amacı, insanların inanç sisteminin belirli bir anda ekonomik sistem tarafından yönetilmesi gibi, ekonomik tutumlarının da, inanç sistemleri tarafından yönetilebileceğini göstermektir.35

Weber, “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” üzerine olan çalışmasını daha da ileriye taşımış, bu bağlamda, bu konudaki karşılaştırmalarını diğer uygarlıklar üzerine de yapmıştır. Ona göre, Batı dışındaki uygarlıklarda pek çok kapitalist olgu varsa da, Batı kapitalizminin özgün nitelikleri olan kâr arayışı ile akılcı çalışma disiplinin bileşimi, tarih boyunca ilk kez Batıda ortaya çıkmış ve o nedenle, Batı tipi kapitalizm, Batı uygarlığı dışında hiçbir yerde gelişmemiştir.36

Weber’in sözünü ettiği uygarlık, dünya dinleri olan;  Konfüçyenlik, Hinduistlik, Budistlik, Hıristiyanlık, Müslümanlık ve Musevilikliktir.37 Ona göre, mistik bir eğilim taşıyan dinler iktisadi gelişmeye uygun değildir, oysa dünyaya dönük (dünya içi) asketizmle uzlaşmış dinler, iktisadi gelişme için verimli ve önemli bir kaynaktırlar.38 Mistik dinler Hint-Çin dinleridir. İslâm dini de başlangıçta aktif riyazet, yani nefsi köreltme karakterli iken, sonradan bazı toplumsal tabakaların ve özellikle tasavvufun etkisi ile mistik bir karaktere bürünmüştür.39 Kaldı ki, din dogmalarının yalnızca aktif riyazeti taşıması yetmez, aynı zamanda, geniş kitlenin değerlerini belirleyebilecek düzeyde yaygınlaşıp benimsenmiş olmaları da gerekir.40

Kapitalizmin, İslamiyetin egemen olduğu Arap coğrafyasında ve diğer ülkelerde neden gelişmediğinin, ülkemizde ise Türkiye modernizminin başlangıcı olan Cumhuriyetle birlikte gelişmeye başladığının değerlendirilmesi konusunda, Max Weber’in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu” isimli kitabı önemli bir referanstır ve o nedenle, bu kitabın okunması, hem de dikkatle okunması gerekir.

Av. Vedat Ahsen COŞAR
 

KAYNAKÇA –

1Raymond Aron, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çeviren Prof.Dr.Korkmaz Alemdar, Bilgi Yayınevi

2 Raymond Aron, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çeviren Prof.Dr.Korkmaz Alemdar, Bilgi Yayınevi

3 Raymond Aron, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çeviren Prof.Dr.Korkmaz Alemdar, Bilgi Yayınevi

4 Prof.Dr. İsmail Hira, Max Weber’in Yöntem Anlayışı Bilgi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 2

Prof.Dr. İsmail Hira, Max Weber’in Yöntem Anlayışı

Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

7 Raymond Aron, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çeviren Prof.Dr.Korkmaz Alemdar, Bilgi Yayınevi

8 Raymond Aron, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çeviren Prof.Dr.Korkmaz Alemdar, Bilgi Yayınevi

9 Raymond Aron, Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, Çeviren Prof.Dr.Korkmaz Alemdar, Bilgi Yayınevi

10 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

11 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

12 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

13 Prof.Dr.Orhan Türkdoğan, İslam Değerler Sistemi Ve Max Weber, Çizgi Kitabevi Yayınları, 2016

14  Prof.Dr.Orhan Türkdoğan, İslam Değerler Sistemi Ve Max Weber, Çizgi Kitabevi Yayınları, 2016

15 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

16 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

17 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

18 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

19 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

20 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

21 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

22 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

23 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

24 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

25 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

26 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

27 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

28 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

29 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

30 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

31 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

32 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

33 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

34 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

35 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

36 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

37 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

38 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

39 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89

40 Prof.Dr. İshak Torun, Kapitalizmin Zorunlu Şartı “Protestan Ahlâk” , C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002 89