Konudan uzak olanlar için kısa bir özet geçmek gerekirse, Mellce ve Gri Sigorta şirketleri hakkında; “mevzuata aykırı işlemleri ve kötü yönetimleri nedeniyle”  5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 20. maddesi uyarınca söz konusu şirketlerin mevcut yönetim kurulu üyelerinin tamamının görevlerine son verilerek, yeni yönetim kurulu üyelerinin atanmasına ve sigorta portföylerinin idaresinin Güvence Hesabına bırakılmasına karar verilmiştir.

Güvence hesabına ait internet sitesine tıkladığınızda, Gri Sigorta iptalleri ile ilgili sigorta koruması hakkında başlığı altında; “Elde olmayan şartlardan dolayı iptal etmek zorunda kaldığımız poliçelerinizin teminat süresinin yeni poliçe tanzim etme sürecinde yaşanılan yoğunluklar nedeniyle 20.12.2023 tarihi saat 24:00’ a kadar uzatmış bulunmaktayız.” açıklaması karşınıza çıkmakta ki işbu yazı kaleme alındığında tarih 25.12.2023’ tür. Yani 20.12.2023  tarihinden 25.12.2023 tarihine kadar yeni bir güncelleme yapılma ihtiyacı ne yazık ki hissedilmemiştir.

Bu noktada mağduriyete yönelik neler yapılması gerekliliğine değinmeden önce söz konusu sigorta şirketlerin oluşumlarına değinmek istiyorum. Son yıllarda sigortacılık mevzuatına “Katılım Sigortacılığı” tabirinin entegre olduğunu görüyoruz. Bu kavramla ilgili daha ayrıntılı bir araştırma yaptığımda ise; Konya Yenigün Gazetesinin internet sayfasında 10.01.2023 tarihinde “Sigortacılığa ‘helal’ bakış geldi!” başlığı ile  yayımlanmış haber dikkatimi çekti. Haber içeriğinde söz konusu “Katılım Sigortacılığı” ile ilgili olarak;“...Çünkü sigortacılık sektöründe, Türkiye’nin her yerinde daha muhafazakâr bir yaşam stili seçmiş insanların kafalarındaki soru işaretlerini de karşılayacak bir yönteme ihtiyaç vardı….MÜSİAD, TMT Sigorta’yı satın aldı. Onlar da ismini değiştirerek Mellce Sigorta adını verdiler ve katılım esaslı sigortacılık yapmaya başlıyorlar…Konvansiyonel sigortacılıkta her şey sigortalanabilir. Dini olarak haram olan şeyler de sigortalanabilir. Alkollü içecek fabrikasını da sigortalayabilirsiniz mesela. Buradaki elde ettiğiniz fonu da faizli finansmanlarda da değerlendirebilirsiniz. Fakat katılım esaslı sigortacılık, işte bu noktalarda sınır getiriyor. Diyor ki, konusu İslam’a göre haram teşkil eden yerleri sigortalayamazsınız ve bunlara mali destek sağlayamazsınız. Örneğin alkollü içecek firmalarını sigortalayamazsınız. Faizli sistemle çalışan bankaları ve iştiraklerini sigortalayamazsınız…Senin katılım esasıyla çalışacağını denetleyecek bir danışma komitesi oluşturmak zorundasın. Onlar senin, İslami esaslara göre çalışıp çalışmadığını sürekli denetleyecekler…Üç tane konvensiyonel sigortacılıktan ayrı noktası var. Bir tanesi danışma komitesi. Dini bilgiler ile alakalı akreditasyon almış insanların heyet halinde denetleme yapacak olması. Burada şartlar var. İlahiyat, İslam İktisadı ile Finans mezunu olmak ve bu alanda çalışmış olmak şartları var. Bu şartları taşıyan ve SDDK tarafından onay almış kişiler Danışma Komitesinin içerisine giriyorlar. Siz katılım esaslı sigortacılık yapmak istiyorsanız, bütün faaliyetlerinizi en baştan itibaren danışma komitesi izliyor. Danışma komitesinin haricinde konusu İslam inancına göre haram teşkil eden bir maddi menfaati sigortalayamazsınız…” açıklamaları ile “Katılım Sigortacılığı” hakkında ayrıntılı bilgilere yer verilmiş ki mevzuat açısından da teyit ettiğimizde  ilgili hükümlerin 19.12.2020 tarihinden beri yürürlükte olduğunu görüyoruz.

Ki haber içeriğinde de belirtildiği üzere; “MÜSİAD, TMT Sigorta’yı satın aldı. Onlar da ismini değiştirerek Mellce Sigorta adını verdiler” . Esasen her ne kadar Mellce Sigorta şirketinin web sitesine şu anda ulaşılmasa da yaşadığım maddi hasarlı bir trafik kazası sonucu hasar dosyası ile ilgili yaşadığımız sorunlar çerçevesinde sigorta şirketine ulaşma sürecinde, şirket yetkililerini araştırdığımda çoğu yönetim kurulu üyesinin gerçekten de MÜSİAD üyesi olduğunu anımsıyorum. Ancak ortada yaşanan bu denli bir mağduriyet ve süreç yönetimindeki programsızlık söz konusu iken MÜSİAD tarafında herhangi bir açıklamaya da yer verildiğini göremedim ne yazık ki.

Velhasıl, çoğu sigorta ettirenin ve acentenin daha iyiniyetli yaklaşımlarla “Katılım Sigortacılığını” benimseyip bu tarz sigorta şirketlerine poliçe kestirmesi akabinde böyle bir mağduriyet yaşanılması kabul edilemez bir durumdur. Güvence Hesabının ise bu hususta zafiyet gösterdiği aşikardır. Özellikle bu tarz sigorta şirketlerinin finansal bilgileri ve faaliyet raporları titizlikle incelenmelidir.

Peki bu halde, çoğu vatandaşın dini hassasiyetlerini de göz önünde bulundurarak, evini, arabasını, canını ilgili poliçeler kapsamında koruma altına aldığı inancıyla hareket ettiği durumda, bu koruma kim ve hangi kurum tarafından sağlanacaktır? Evet, belki bir anda poliçelerinizin iptal edildiğini öğrendiniz, hastanede tedavi görmekteyken tedavinizin sekteye uğraması durumuyla karşı karşıya kaldınız ve belki de aracınızın kaskosu artık olmadığından acilen gitmeniz gereken bir yere gidip gitmeme endişesi yaşadınız.

Sigortacılık mevzuatında bu hal, “Güvence Hesabı” çerçevesinde çözümlenmektedir. Öncelikle, Mellce ve Gri sigorta şirketleri mağdurları zorunlu sigortalar kapsamında ortaya çıkan maddi ve bedensel zararlar için direkt Güvence Hesabına başvuracaktır. Ki Güvence Hesabının internet sitesinde bu hususa ilişkin ilgililere SMS yoluyla bilgilendirme yapıldığı duyurulmuştur. Nitekim 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu madde 14 ve de Güvence Hesabı Yönetmeliği madde 9/ç kapsamında bu husus açıkça düzenlenmiştir.

Başvuru sırasında ise başvuru konusuna göre istenecek belgeler ayrıntılı olarak Güvence Hesabının internet sitesinde belirtilmiştir. Buna göre, başvuru konusu, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin ise; “ vekaletname (vekil ile başvuru halinde), kişisel veri rıza beyanı, kaza tespit tutanağı, ifade tutanakları, varsa bilirkişi raporu, keşif zaptı veya mahkeme kararı, veraset ilamı, ölüm belgesi ve ölü muayene otopsi raporu, güncel vukuatlı nüfus kayıt örneği ve ölen kişiye ait kaza tarihi itibariyle son gelir durum belgesi ” ; başvuru sürekli sakatlık tazminatına ilişkin ise; “vekaletname (vekil ile başvuru halinde) ,kişisel veri rıza beyanı, kaza tespit tutanağı, ifade tutanakları, varsa bilirkişi raporu, keşif zaptı veya mahkeme kararı, kaza tarihindeki  yönetmeliğe göre düzenlenen sağlık kurul raporu, epikriz raporu, genel adli muayene raporu, tüm tetkik ve tedavilere ilişkin raporlar, mağdura ait güncel sgk hizmet dökümü belgesi ile varsa hesap tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi ” ; Sigortacılık Kanununun 14/2-c bendi uyarınca bedensel zararlar dışındaki maddi zararlar için istenen belgeler ise ; “ poliçe sureti, kaza tespit tutanağının resmi tasdikli sureti, eksper raporu, varsa mahkeme kararı sureti, hasar bedeli sigortalı tarafından ödenmiş ise ödeme ile ilgili belgelerin suretleri, kaza ile illiyeti gösteren diğer belgeler ” şeklindedir.

Söz konusu belgeler ile başvuru yapılması akabinde; Güvence Hesabı tarafından gerekli inceleme yapıldıktan sonra, tazminat miktarında ve hak sahiplerinde tereddüt bulunmadığı takdirde belirlenen miktar, hak sahiplerine ödenecektir. Bu noktada başvuruların SDDK( Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu) ‘nun onayından da geçmesi gerekmektedir.

Tüm belgeleri eksiksiz ibraz ederek başvurunuzu yaptınız fakat ödeme beklentinizin altında kaldı yahut Sigorta Hukukundan kaynaklı başkaca bir uyuşmazlık yaşadınız. Bu ve benzeri hallerde, Güvence Hesabının iş ve işlemlerine karşı Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yapılabilmesi mümkün ki yargı yolundan kesinlikle daha az bir sürede uyuşmazlık çözümlenmekte. Bu noktada alternatif bir uyuşmazlık çözüm yolu olarak Arabuluculuk’ a yahut dava yoluna da gidilebilecektir.

Ayrıca Güvence Hesabından talepte bulunan hak sahiplerinin, zarar sorumlusuna karşı açtıkları davaları Güvence Hesabına bildirmelerinin zorunlu olduğunu hatırlatmak isterim. Ki Güvence Hesabı açılan davaların mahiyetine göre, yapacağı ödemeleri durdurabilecek veya açılan davalara müdahil olarak katılabilecektir.

Mevcut durumda ise yine Güvence Hesabının internet sitesinde yer alan duyuruya göre; mağduriyet yaşayan kişilerin diğer sigorta şirketlerinden yeni poliçe satın almaları sürecinde iptal edilen sigorta poliçelerine ilişkin iptal priminin yarısı tutarında Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi bünyesinde “indirim kuponu” tanımlanmıştır. Mevcut poliçenin iptal tarihinden yeni poliçe temin edilmesine kadar geçecek 4 günlük süre zarfında da sigorta koruması geçerliliğini sürdürecektir. Ancak burada da söz konusu 4 günlük sürenin; azami mi olduğu yahut iş günü mü olduğu belirsizliğini korumaktadır. Öyle ki; 4 iş günü müddetince sigorta koruması altında olduğu inancıyla hareket eden birinin olası maddi hasarlı trafik kazasında sorumluluk nasıl belirlenecektir? Ve bu örnekler hayatın olağan akışında sınırsız çoğaltılabilir.

İndirim kuponundan vs. yararlandık peki zorunlu sigortalar kapsamı dışında ödediğimiz primleri nasıl iade alacağız? Belki tam da 28.11.2023 tarihinden 1 gün önce poliçelerimizi kestirdik ve primleri peşin ödedik. Sigorta primlerinin de oldukça yüksek olduğu şu dönemde bu hâl, sigorta ettirenin kusuru olmaksızın katlanmak zorunda kalacağı bir meblağ mı olacaktır? Burada da yine Güvence Hesabının internet sitesinde yer alan duyurulardan hareketle; prim iadelerinin, hasar ödemelerine müteakip Mellce ve Gri Sigorta şirketlerinin mali durumu göz önünde bulundurularak, sigorta ettirenlere olan borçları oranına göre paylaştırılarak gerçekleştirilmesi durumunun söz konusu olduğu söylenebilecektir. Fakat bu halde sigorta ettirenler prim iadelerini yahut başkaca alacaklarını tahsil edemediklerinde,  Sigortacılık Kanunu madde 10/4’ te belirtildiği şekliyle; artık iflas masasına üçüncü sırada iştirak edeceklerdir. Bundan sonrası ise İflas Hukukunun konusuna girmektedir.

Mağduriyeti ve durumu kısaca özetlemeye çalıştım. Umarım faydalı olur. Unutulmamalıdır ki HUKUK BİR GÜN HERKESE LAZIM OLUR !

Av. Arb. Begün Büşra ŞEN