1-MESAFELİ SÖZLEŞME NEDİR?

TKHK m 48/1: Mesafeli sözleşme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir. Bu kapsamda sözleşmenin mesafeli sözleşme olarak nitelendirilebilmesi için aşağıdaki şartların varlığı gerekmektedir.

- İletişim araçlarının kullanılması gerekir.

- Tüketiciyle karşı karşıya gelinmemelidir.

- Uzaktan pazarlama sistemi oluşturulması gerekir.

- Tarafların anlaşması gerekmektedir.

Tüketiciyle iletişim araçlarının kullanılması ve tüketiciyle karşı karşıya gelinmemesinden kasıt iletişimin telefon , Teleshopping , İnternet , Sosyal medya aracılığıyla sağlanmasıdır. Tüketici bilgi almak için satıcı/sağlayıcının işyerini ziyaret edip sonradan uzaktan iletişim aracı vasıtasıyla sözleşmeyi  müzakere  ettiği veya kurduğu hallerde de mesafeli sözleşme hükümleri uygulanacaktır.

Satıcı/ sağlayıcının işyerinde müzakere edildikten sonra tüketici bir uzaktan iletişim aracı ile kurulan sözleşmeler ise mesafeli sözleşme değildir. Uzaktan iletişim aracıyla müzakereye başlayıp satıcının işyerinde kurulan sözleşmeler ve Profesyonel hizmet almak için tüketicinin uzaktan iletişim aracıyla randevu alması da mesafeli sözleşme olarak nitelendirilememektedir.

2-SÖZLEŞMENİN İFASI

TKHK m 48/3 : Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin siparişinin kendisine ulaştığı andan itibaren taahhüt edilen süre içinde edimini yerine getirir. Tüketicinin isteği veya kişisel ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan mallara ilişkin sözleşmeler haricinde mal satışlarında bu süre her hâlükârda  30 günü geçemez. Satıcı veya sağlayıcının bu süre içinde edimini yerine getirmemesi durumunda tüketici sözleşmeyi feshedebilir.

Sürenin sipariş ulaştığı andan itibaren başlayacağına dair  kural emredici nitelikte olduğu için aksi kararlaştırılmaz .

Süresinde borcun ifa edilmemesi sebebi nedeniyle sözleşmeni feshi durumunda satıcı veya sağlayıcı , varsa teslimat masrafları da dahil olmak üzere tahsil edilen tüm ödemeleri fesih bildirimin kendisine  ulaştığı tarihten itibaren 14 gün içinde tüketiciye ödemek zorundadır .

Bununla beraber 3095 sayılı8 kanunun 1. Maddesine göre belirlenen kanuni faiziyle birlikte geri ödemek ve varsa tüketiciyi borç altına sokan tüm kıymetli evrak ve benzeri belgeleri iade etmek zorundadır.(Yön m. 16/3)

3-HASAR VE YARARIN GEÇİŞİ

Yön m 17 : Satıcı, malın tüketici ya da tüketicinin taşıyıcı dışında belirleyeceği üçüncü bir kişiye teslimine kadar oluşan kayıp ve hasarlardan sorumludur.

 Tüketicinin, satıcının belirlediği taşıyıcı dışında başka bir taşıyıcı ile malın gönderilmesini talep etmesi durumunda, malın ilgili taşıyıcıya tesliminden itibaren oluşabilecek kayıp ya da hasardan satıcı sorumlu değildir. Ancak  Satıcın belirlediği taşıyıcıya teslim ile hasar tüketiciye geçmeyecek satıcı da kalmaya devam edecektir.

4-CAYMA HAKKININ KULLANILMA SÜRESİ

Yön m 9/2 : Cayma hakkı süresi, hizmet ifasına ilişkin sözleşmelerde sözleşmenin kurulduğu gün; mal teslimine ilişkin sözleşmelerde ise tüketicinin veya tüketici tarafından belirlenen üçüncü kişinin malı teslim aldığı gün başlar. Ancak tüketici, sözleşmenin kurulmasından malın teslimine kadar olan süre içinde de cayma hakkını kullanabilir.

Cayma hakkı süresi uzatılabilir ancak kısaltılmaz . kısaca belirtecek olursak mesafeli sözleşme bir hizmetin ifasını gerektiriyorsa sözleşmenin kurulduğu andan itibaren 14 gün , bir malın teslimin gerektiriyorsa malın teslimine kadar olan süre ve malın teslim edildiği günden itibaren 14 gün içinde kullanılması gerekmektedir

Yön m 11 : Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi dolmadan, yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmesi yeterlidir.  Ancak yönetmelikte belirtilen şekil ispat şeklidir.

Doktrinde ise cayma hakkının şekle tabi olmadan kullanılabileceğini savunmaktadır. Ancak her halde ispatı kolaylaştırmak için yazılı yapılması yararlı olacaktır. Aynı zamanda cayma hakkının kullanıldığını ispat yükü tüketicidedir.

5-CAYMA  SÜRESİNİN YASA GEREĞİ UZAMASI

TKHK m 48/6 : Satıcı veya sağlayıcının bu maddede belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket etmesi veya tüketiciyi cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirmemesi durumunda, tüketici cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer.

 Yön m 10/2: Cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirmenin bir yıllık süre içinde yapılması halinde, on dört günlük cayma hakkı süresi, bu bilgilendirmenin gereği gibi yapıldığı günden itibaren işlemeye başlar

Kanun ve yönetmelik ile  satıcının bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde tüketici açısından cayma hakkını kullanma imkanı genişletilmektedir. Bu düzenlemenin amacı zayıf durumda olan tüketicinin korunması ve haklarının kullanmasını engelleyecek her türlü  davranışı karşı  güvence olmaktadır.

6-ARACILIK EDEN KİMDİR?

Mesafeli sözleşmelerin kurulması için uzaktan pazarlamaya yönelik sistemi kuran ve bu sistem üzerinden sözleşme kurulmasını sağlayan gerçek ve tüzel kişilerdir.

Örn: Trendyol, Amazon

TKHK m  48/5 satıcı/sağlayıcıya karşı  sorumlu olduğu izlenimi vermektedir. Ancak İNCEOĞLU/BAŞ: TKHK’ da tacirler arasındaki ilişkiler düzenlenmediğini ve   hüküm amacının,  aracının tüketiciye  olan sorumluluğunu düzenlendiğini ifade etmektedirler. Aynı zamanda tüketici ve aracı arasında satış sözleşmesi yoktur. Bu yüzden aracı tüketiciye karşı örneğin temerrüt veya ayıptan dolayı sorumlu  olmadığını ifade etmektedirler.

Aracı , ön bilgilendirme formunun tüketiciye sunulması , satıcı ile arasındaki sözleşmeden kaynaklanan sistemin gereği gibi kurulması , sistem üzerinden yapılan cayma bildirimin satıcıya iletilmemesi vb. hususlarda sorumluluğu gündeme gelebilmektedir. Buna aykırılık halinde tüketicinin uğradı zararı gidermekle yükümlü olacaktır.

Aracının sorumluluğu aracı ve tüketici arasındaki çerçeve sözleşmede orijinal ürün garantisi , para iadesi garantisi , vb. yükümlülükler varsa aracı bundan sorumlu olacaktır. Bunun sebebi ise bu tür taahhütlerin  3. Kişinin fiilini üstlenme niteliğinde olmasından dolayıdır.

Kısaca belirtecek olursak aracı ile tüketici arasında herhangi bir satış sözleşmesi bulunmamakla beraber sadece platforma üyelik sözleşmesi vardır. bundan  dolayı aracı sadece kişisel verileri koruma ve güvenli ödeme imkanı sağlama vb. yükümlükler altında olacak satıcı ile tüketici arasındaki sözleşmeden doğan ayıplardan sorumlu olmayacaktır.

Yargıtay Kararı - 3. HD., E. 2021/4000 K. 2021/11403 T. 15.11.2021

 Davacı, ... internet sitesi üzerinden faaliyetlerini sürdürdüğünü, uyuşmazlığa konu ürünün satıcısının kendileri olmayıp ...'nın olduğunu, davalının ayıplı ürün teslim edilmesinden kaynaklı hakkında bedel iadesi talebi ile tüketici hakem heyetine başvurduğunu, davalının talebinin kabulüne karar verildiğini, taraflarına husumet düşmediğini belirterek Esenler Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığı’nın 20.03.2019 tarih ve 056120190000723 sayılı kararının iptalini talep etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, içinden sigara izmariti çıkan truf paketinden dolayı davacının sorumlu olduğu, tedarik eden firmaya rücu ilişkisinin kendi iç ilişkileri olduğu, hizmet almaya çalışan tüketicinin ... ismine duyduğu güvenle söz konusu hizmeti almaya çalıştığı gözetilerek hakem heyeti kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dava dosyasında uyuşmazlık elektronik ortamda alışverişi gerçekleşen ürünün ayıplı olmasından kaynaklanmaktadır.

6502 sayılı Kanun’un “Tanımlar” üst başlığını taşıyan 3 üncü maddesine göre satıcı, "Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi", ithalatçı, "Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere mal veya hizmetleri ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını ticari veya mesleki amaçlarla ithal ederek satım, kira, finansal kiralama veya benzeri bir yolla piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiyi", üretici ise; "Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine markasını, unvanını veya herhangi bir ayırt edici işaretini koyarak kendisini üretici olarak gösteren gerçek veya tüzel kişiyi" ifade etmektedir.

6502 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre; “Ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir.” Yine aynı Kanunun 11 inci maddesi uyarınca satıcı, üretici ve ithalatçının ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumluluğu bulunmaktadır.

01.05.2015 tarihinde yürürlüğe giren 6563 sayılı Kanun’un “Tanımlar” üst başlığını taşıyan 2. inci maddesine göre hizmet sağlayıcı ‘Elektronik ticaret faaliyetinde bulunan gerçek ya da tüzel kişileri’, aracı hizmet sağlayıcı ‘Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişileri’ ifade etmektedir.

Aynı Kanunun 9 uncu maddesi birinci fıkrasında ise; “(1)Aracı hizmet sağlayıcılar, hizmet sundukları elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içerikleri kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. (2) Bu Kanunun 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddelerinde düzenlenen yükümlülüklerin aracı hizmet sağlayıcılarına uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yine bu kanuna dayalı olarak çıkartılan 26.08.2015 tarihli Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmeliğin “Aracı hizmet sağlayıcının yükümlülükleri” üst başlıklı 6. maddesinde “(1) Alıcı ve hizmet sağlayıcı arasında alım satım işleminin yapıldığı elektronik ticaret pazar yerlerini işleten aracı hizmet sağlayıcılar, kendileriyle ilgili olarak 5 inci maddenin birinci ve ikinci fıkralarındaki yükümlülükleri aynı usulle yerine getirir. (2) Aracı hizmet sağlayıcı, elektronik ticaret ortamı sunduğu hizmet sağlayıcıya ilişkin bilgilerin, hizmet sağlayıcıya tahsis edilen alanda gösterilebilmesi ve güncellenebilmesi için gerekli teknik imkânları sağlar. (3) Aracı hizmet sağlayıcı, hizmet sağlayıcının elektronik ticaret faaliyetine başlamasından önce 5 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarındaki yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlar. (4) Aracı hizmet sağlayıcı, hizmet sunduğu elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içeriği kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir.” şeklinde düzenlenme yer almaktadır.

Somut olayda, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde internet ağı üzerinden elektronik ticarete imkan sağlayan davacı şirketin aracı hizmet sağlayıcısı konumunda olduğu ve taraflar arasında mesafeli satış sözleşmesi ön bilgilendirme formuna göre satıcı tarafın "... Pastanesi" olduğu, bu durumda davacı aracı hizmet sağlayıcının hizmet sunduğu elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içeriği kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü olmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, mahkemece; 6563 sayılı Kanun’un 9. maddesi ve yine Elektronik Ticarette Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcılar Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesine göre aracı hizmet sağlayıcı olan davacının malın ayıplı olmasından kaynaklı sorumluluğunun bulunmadığı gözetilerek davanın kabulüne dair hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine, karar verilmiş olması doğru görülmediğinden, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının HMK'nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 15/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Beytullah Kadir YANARATEŞ
Hukuk Fakültesi Öğrencisi

KAYNAKÇA

1-TKHK

2-ELEKTRONİK TİCARETTE HİZMET SAĞLAYICI VE ARACI HİZMET SAĞLAYICILAR HAKKINDA YÖNETMELİK

3-MESAFELİ SÖZLEŞMELER YÖNETMELİĞİ

4-https://www.mevzuat.gov.tr/

5-https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargitay-kararlari