Milletvekillerine Tanınan Dokunulmazlık Hakkı

Yasama dokunulmazlığı, meclis üyeleri hakkında, suç işlemeleri sebebiyle, meclisin izni olmadan, göz altına alma, tutuklama gibi bazı cezai işlemlerin yapılamayacağı anlamına gelmektedir. Yasama dokunulmazlığı, milletvekillerine tanınmış olan cezai bir muafiyet niteliğindedir. Bu anlamda vatandaşların eşitliği ilkesinin de bir istisnasıdır.

Yasama dokunulmazlığının amacı, meclis üyelerinin meclis çalışmalarına istedikleri her zaman katılabilmelerini sağlamaktır. Bu dokunulmazlık hakkının olmaması halinde, güçlü olan iktidar hükümetinin muhalif milletvekillerini bir suç soruşturması bahanesiyle alıkoyması ve mecliste oy kullanmasının önüne geçmesi mümkün olabilecektir. Böyle bir durumda milletin iradesi meclise yansıyamayacaktır. Bu da demokrasinin özüne ve sözüne aykırıdır.

Anayasanın 83. maddesinde “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.” şeklinde belirtilmiştir. Maddeden açıkça görüleceği üzere milletvekili olan bir kişi, meclisin bu konuda izni olmadan kolluk güçleri veya devletin herhangi bir görevlisi tarafından hiçbir surette alıkonulamayacaktır. Anayasa maddesinde belirtilen sorguya çekme, tutuklama ve yargılama harici işlemlerin yapılmasında anayasal bir engel yoktur. Örneğin, savcı milletvekilini sorguya çekemez ama hakkında soruşturma açıp delil toplayabilir ve hatta evinde arama yapabilir.

Yasama dokunulmazlığının uygulandığı ülkelerin Türkiye de dahil büyük çoğunluğunda bu dokunulmazlığın süresi tüm yasama dönemidir. Ancak bazı ülkelerde yasama dokunulmazlığı yalnızca belli dönemler için uygulanmaktadır. Örneğin Kanada’da yasama dokunulmazlığı, parlamentonun çalışma süresi ile ondan kırk gün öncesi ve kırk gün sonrasını kapsamaktadır.

Yasama Dokunulmazlığının İstisnaları

Yasama dokunulmazlığın istisnaları mevcuttur. Bunlar ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ile seçimden önce soruşturulmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14. maddesine ilişkin durumlardır. Şöyle ki; yasama dokunulmazlığına sahip olan bir milletvekili, ağır cezayı gerektiren suçüstü halinde yakalanırsa yasama dokunulmazlığı hükümleri uygulanmayacak ve göz altına alınabilecektir. Yine aynı şekilde, yasama dokunulmazlığına sahip olan bir milletvekili, seçimden önce soruşturmasına başlanmış bir eylemde bulunmuş ve bu eylem Anayasa’nın 14. maddesinde düzenlenen ve siyasi suçlar olarak kabul edilen kapsamda bulunuyorsa bu milletvekilinin tutulması, göz altına alınması mümkün olacaktır. 

Birinci istisnadaki ağır cezayı gerektiren teriminden ağır ceza mahkemesinde yargılanmayı gerektiren haller anlaşılmalıdır. Böyle bir halde savcılık derhal soruşturmaya başlayacak ve durumu meclise bildirecektir.

İkinci istisnaya bakacak olursak, iki yönden değerlendirmek gerekir. Birinci olarak, söz konusu eylem seçimden önce işlenmiş olmalı ve eylemin soruşturmasına seçimden önce başlanmış olması gerekir. Seçimden sonra işlenen bir eylem için veya seçimden sonra açılan bir soruşturma için ilgili milletvekilinin tutulması veya sorguya çekilmesi hukuken mümkün olmayacaktır. İkinci olarak, söz konusu eylem Anayasa’nın 14. maddesinde düzenlenen kapsam içerisinde olmalıdır. Haricen bir nitelik taşıyan eylem sebebiyle yasama dokunulmazlığı ihlal edilemeyecektir. Anayasa’nın 14. maddesinde “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.” şeklinde belirtilmiştir. Aslında bu madde lafzının geniş yorumlanabilir olduğu ve kötüye kullanılabileceği görüşü çoğunluktadır. Bu sebeple maddenin karşılığının ilgili kanunlar ile düzenlenmesi ve kötüye kullanımın önüne geçilmesi gerekmektedir. Zira aksi durumda anayasa maddesi kapsamına istenilen birçok suç alınabilecek ve bu sayede Anayasa’nın özüne aykırı davranılacaktır.

Can Atalay Örneği

Şerafettin Can Atalay, İstanbul Barosu’na bağlı bir avukattır. Atalay; Soma Faciası, Çorlu Tren Kazası, Ermenek Maden Kazası gibi toplumda geniş yankı uyandıran davalarda avukatlık yaparak mağdur kişilerin haklarının korunması için mücadele etmiştir. Ayrıca Atalay, gezi parkına AVM yapılması yönündeki çalışmalara karşı kurulan Taksim Dayanışması’nın da avukatlığını yapmıştır. Ardından Gezi Parkı davasında yargılanarak 2022’de 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Ş. Can Atalay, 2023 Mayıs ayında yapılan genel seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçilmiştir. Şu anda Marmara (Silivri) Cezaevi’nde kalmaktadır.

Elbette ki her dava dosyasının kendine özgü durumları söz konusudur. O sebeple dava dosyasının tamamını detaylıca incelemeden hukuki yorumda bulunmak doğru olmayacaktır. Ancak bilindiği kadarıyla bir hukuki değerlendirme yapıp görüş bildirmekte sakınca yoktur.

Can Atalay, 2023 Mayıs ayında yapılan genel seçimde milletvekili seçilerek yasama dokunulmazlığına hak kazanmıştır. Yasama dokunulmazlığının istisnalarının uygulanamıyor olması halinde Atalay, serbest bırakılmalı ve mecliste yeminini ederek görevine başlamalıdır. Aksi durumda milletin iradesinin mecliste temsil edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.

Can Atalay’ın dava dosyası hakkında konuşacak olursak; kendisi benzer konuda yargılanmış olduğu 2 dosyadan beraat etmiş olup şu anda içeride olmasını gerektiren dosyadan da henüz hüküm giymemiş ve tutuklu yargılanmaktadır.

Yasama dokunulmazlığının istisnaları bakımından değerlendirecek olursak; Can Atalay, ağır cezayı gerektiren bir suçüstü hali ile yakalanmamıştır. Dolayısıyla bu istisnanın kullanımı ile yasama dokunulmazlığının ihlali söz konusu olamayacaktır.

İkinci istisna olan Anayasa m.14’ün uygulanabilirliği bakımından değerlendirecek olursak; yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu maddenin lafzi yorumuna bakıldığında belli bir suça işaret etmemekte ve ucu açık kalmaktadır. İşbu maddenin birçok suç için uygulanabilirliği mümkün olmaktadır. Bu sebeple maddenin son fıkrasında da belirtildiği üzere kanuni düzenleme ile maddenin hangi suçları kapsayacağı açıkça düzenlenmelidir. Aksi takdirde kanunilik ilkesinin yargıda eşitlik ilkesini ihlali söz konusu olabilecektir. Anayasa maddesinde bütünlüğü bozmak ve cumhuriyeti kaldırmaya yönelik amaçlarla hareket etmekten bahsedilmektedir. Can Atalay için isnat olunan suçlamanın bu amaçla yapılan bir hareketi kapsayıp kapsamadığı değerlendirilmeli ve ona göre bir yaptırım uygulanmalıdır. Can Atalay’ın eylemi eğer Anayasa m.14’ün özünde geçen ilkelere aykırı değil ise derhal serbest bırakılmalı ve yemini ettirilerek görevine başlaması sağlanmalıdır.

Sonuç olarak; yasama dokunulmazlığı, milletin iradesinin mecliste temsili için uygulanması gereken hukuki bir düzenlemedir. Bu düzenlemenin anayasal olarak önemi yüksek olduğu gibi istisnalarının uygulanmasının da toplum güvenliği nezdinde ehemmiyeti vardır. Can Atalay, yapılan son seçimlerde Hatay Milletvekili seçilmiş olmasına rağmen halen cezaevindedir. Can Atalay’ın ağır cezayı gerektiren bir suçüstü hali ile yakalanmadığı kesindir. Can Atalay’ın işlemiş olduğu eylemin Anayasa m.14’ün özünde geçen ilkelere aykırılık taşıyıp taşımadığının siyaset dışı bir şekilde hukuki olarak değerlendirilmesi ve çıkan sonuç ile yaptırımının uygulanması gerekmektedir. Çıkan sonuca göre Can Atalay’ın eyleminin Anayasa m.14 kapsamına girmediği görülürse, kendisi derhal serbest bırakılmalı ve mecliste yemin ederek milletvekilliği görevine başlaması sağlanmalıdır. Aksinin uygulanması, halk tarafından seçilen bir milletvekilinin seçmeni olan halkın görüş ve düşüncelerini meclise taşıyamaması anlamına gelecektir ki bu da hukuk devleti olmanın özüne ve sözüne aykırıdır.

Av. M. Faruk KOZOĞLU