GİRİŞ

Uygulamada bilhassa taşınmazlara ilişkin olarak müdahalenin meni (el atmanın önlenmesi) davaları açıldığı görülmektedir. Taşınmazın işgali nedeniyle açılan müdahalenin meni davalarda ihtiyati tedbir yoluyla işgalcinin tahliyesinin istenip istenemeyeceği konusunda tereddüt edilmektedir.

I. GENEL OLARAK MÜDAHALENİN MENİ DAVASI

Müdahalenin meni davası malikin zilyetliğine ve bu suretle mülkiyet hakkına karşı işlenen ve devam eden bir saldırının önlenmesi için açılır. Bu dava ile malik mülkiyet hakkından mütevellit yetkilerini kullanmasının haksız olarak güçleştirildiği hallerde vaki müdahaleye karşı kendisini korumaya çalışır.[1] Müdahalenin meni davası ayni bir dava olduğundan herhangi bir süreye tâbi olmamakla birlikte bu dava ile “müdahale” önlenmeye çalışıldığından müdahalenin veya müdahale tehlikesinin devam etmesi gerekir.[2] Bu davanın davacısı kural olarak maliktir; davalı ise mülkiyet hakkına yönelik müdahaleyi gerçekleştiren kişi veya kişilerdir.[3]

II. İHTİYATİ TEDBİR YOLUYLA DAVALININ (İŞGALCİNİN) TAHLİYESİNE KARAR VERİLİP VERİLEMEYECEĞİ

İhtiyati tedbir bilindiği üzere geçici hukuki koruma türlerinden biri olup doktrinde “(M)addi hukuk talebinin ve gecikmesinde tehlike olan bir halin yaklaşık ispat seviyesinde ispat edilmesi koşuluyla, gerektiğinde karşı tarafın hukuki dinlenilme hakkı ertelenerek, para alacağı dışında kalan taleplerin güvence altına alınmasına; istisnaen bütün taleplerin asıl dava için bağlayıcı olmayacak şekilde geçici olarak gerçekleştirilmesine hizmet eden geçici bir hukuki koruma” olarak tanımlanmaktadır.[4] İhtiyati tedbir kurumu ile ilgili olarak tartışmalı konuların başında ihtiyati tedbir yoluyla davanın esasını halleder şekilde karar verilip verilmeyeceği gelmektedir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının ilk halinde mevcut olan “mahkemenin asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte olmamak kaydıyla” ibaresi Kanun’a alınmamış olmasına rağmen Yargıtay kural olarak davanın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği kanaatindedir:

“… 6100 sayılı HMK'nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında "geçici hukuki korumalar" olarak vasıflandırılmış ve aynı maddenin birinci fıkrasında "mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir" şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlar da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece, davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi HMK'nu 394/5'ne aykırı olup bozmayı gerektirir”.[5]

“…(D)avacı tarafın tedbir istemine yönelik verilecek bir kararın davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde olacağı gerekçesiyle, ihtiyati tedbir isteminin reddine ve davacı vekilinin isteminin önceki ara karara yönelik itiraz niteliğinde olduğundan karara karşı kanun yollarının açık olduğuna karar verilmiştir. Karar, ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından temyiz edilmiştir…kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına…”.[6]

Yargıtay’ın istisnaen aksi yönde kararlarına rastlamak da mümkündür. Örneğin: “… Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 391. maddesine göre, ileride açılacak olan davada asıl istemen kabulü hükmünün çıkmasıyla sağlanacak durumu şimdiden oluşturacak nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir…. Mahkemece… gecikme sebebiyle bir sakınca veya ciddi bir zararın doğabileceği nazara alınarak ihtiyati tedbir şartları oluştuğu halde, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş…”.[7]

Uygulamada görebildiğimiz kadarıyla alt derece mahkemeleri de Yargıtay’ın davanın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği görüşünden hareketle müdahalenin meni davalarında ihtiyati tedbir yoluyla taşınmazın tahliyesine yönelik talepleri reddetmektedir.

Doktrinde ise davanın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini savunanlar olduğu gibi[8] bu görüşe karşı çıkan yazarlar[9] da vardır.

Biz davanın esasını çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğine ilişkin toptancı görüşe katılmıyoruz. Zira her şeyden önce HMK m. 391’de herhangi bir sınırlama getirilmeksizin mahkemenin sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verilebileceği düzenleme altına alınmıştır. Öte yandan kanımızca verilecek böyle bir ihtiyati tedbir kararı aslında asıl hükmün yerine geçiyor da değildir. İhtiyati tedbir kararı asıl hükmün yerine geçseydi zaten bu kararla yargılama sona erer, başka bir deyişle yargılamaya devam edilmezdi. Hâlbuki ihtiyati tedbir kararından sonra yargılama devam edecektir. Bu itibarla söz konusu karar “geçici” niteliktedir. Nitekim, mahkeme, yargılamaya devam ederek sonuçta ihtiyati tedbir kararına aykırı bir sonuca da ulaşabilir. Başka bir ifadeyle, hâkim, esas hakkındaki kararını verirken ihtiyati tedbir kararıyla bağlı değildir.[10]

Yukarıda anlatılanlar çerçevesinde müdahalenin meni davasına dönecek olursak mahkemenin ortaya konulan deliller çerçevesinde bilhassa davalının (işgalcinin) haksızlığının açıkça anlaşıldığı hallerde yargılamanın sonunu beklemek zorunda olmaksızın ihtiyati tedbir yoluyla davalının taşınmazdan tahliye edilmesine karar verebilmesi gerekir. Söz gelimi, müdahalenin önlenmesi davasında, davalı (işgalci) verdiği cevap dilekçesinde taşınmazda davacı-malik ile değil de, malik tarafından hiç tanınmayan, yetkilendirilmemiş bir kişiyle yaptığı kira sözleşmesine istinaden oturduğunu ifade etmişse bu kişinin buna rağmen yıllarca sürebilecek yargılamanın sonuna kadar taşınmazı işgal etmesine müsaade edilemez. Bu itibarla uygulamada mesela Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemelerinin bazı dairelerinin yaptığı gibi (bu veya buna benzer bir savunma karşısında) sırf dava konusunun harç miktarının belirlenmediği ve bunun için keşif yapılacağından bahisle ihtiyati tedbir talebi reddedilerek davanın kabulüne kesin gözüyle bakılmasına rağmen davacının aylarca hatta yıllarca bekletilmesi hiçbir surette haklı görülemez.

SONUÇ

Somut olayın şartları ve ortaya konulan deliller dikkate alındığında daha davanın başında davalının haklı hiçbir sebebe dayanmaksızın taşınmaza müdahale ettiğinin anlaşıldığı hallerde harç miktarının tayini için keşif yapılacağı vb. sebeplerle davacıların yıllarca bekletilmesi hukuka tümüyle aykırıdır. Bu itibarla gerekirse teminat da alınmak suretiyle pekâlâ davalının ihtiyati tedbir yoluyla tahliyesine karar verilebilecektir.

Av. Dr. Cenk AKİL

---------------

[1] Oğuzman, Seliçi ve Oktay-Özdemir, Eşya Hukuku, 2. B., İstanbul 2019, s. 158.

[2] Oğuzman, Seliçi ve Oktay-Özdemir, s. 159; Jale Akipek, Turgut Akıntürk ve Derya Ateş, Eşya Hukuku, İstanbul 2018, s. 451; Haluk Nami Nomer ve Mehmet Serkan Ergüne, Eşya Hukuku, 6. B., İstanbul 2019, s. 196-197.

[3] Mehmet Ayan, Eşya Hukuku II, 9. B., Ankara 2016, s. 147-149.

[4] Evrim Erişir, Geçici Hukuki Korumanın Temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri, İstanbul 2013, s. 137.

[5] Yarg. 13. Hukuk Dairesi, 01.06.2012, 2012/12474 E., 2012/14232 K. (https://karararama.yargitay.gov.tr/)

[6] Yarg. 23. Hukuk Dairesi, 01.11.2012, 2012/5629 E.,  2012/6343 K. (https://karararama.yargitay.gov.tr/). Benzer yönde bkz. Yarg. 11. Hukuk Dairesi, 17.2.2015, 2015/4504 E.,  2015/12980 K. (https://karararama.yargitay.gov.tr/)

[7] Yarg. 11. HD, 10.01.2013, 2012/17628 E., 2013/366 K. (https://karararama.yargitay.gov.tr/)

[8] Baki Kuru ve Burak Aydın, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2021, s. 1268; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, C. IV, 4. B., Ankara 2021, s. 5288; Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz ve Emel Hanağası, Medeni Usul Hukuku, 8. B., Ankara 2022, s. 637.

[9] Yavuz Alangoya, “Davanın Esasını Çözümleyecek veya Böyle Bir Sonuç Doğuracak Biçimde İhtiyati Tedbir Kararları Hakkında”, (Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Aralık 2007, s. 325-344) , s. 334; Bilge Umar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. B., Ankara 2014, s. 1139 vd. ; Mustafa Özbek, İşe İade Davasında Davacı İşçinin Tedbiren İşine İadesi, Çalışma ve Toplum 2012/4, s. 33; Özekes, Pekanıtez Usul, C. III, s. 2509; Erişir, s. 390.

[10] Alangoya, s. 334.