İdari Yargıda Dava Açma Süresinin Başlangıcı Hakkında

Dava açma süresi, hukuksal sonuçların doğması açısından kritik öneme sahiptir. Bu süresinin geçirilmesi ise hak kaybına neden olacaktır. İdari yargıda dava açma süresi1 bakımından da durum böyle olup bu süre kamu düzenine ilişkindir. İlgililerin hak arama hürriyeti kapsamında hak kaybına uğraması yahut hak elde etmesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir.2 Görüldüğü üzere usule ilişkin bir durum neticelerini maddi hukuk bakımından da doğurmaktadır.

İdari Yargılama Usulü Kanunu(İYUK)’na göre süresinde açılmamış olan davalar bakımından taraflar davanın her aşamasında bu durumu ileri sürebilir. Tarafların bu durumu bizzat ileri sürmemesi halinde dahi mahkeme dava açma süresini re’ sen incelenmelidir. Pek tabii bu süre geçirilmişse dava süre aşımı nedeniyle reddedilir (İYUK m. 14/3-e, 15/1-b).

İdari işlem nedeniyle hakkı zedelenenler İYUK m. 7/1’e göre özel kanunda ayrı bir dava açma süresi öngörülmemişse genel dava açma süresi içerisinde dava açabilirler. Genel dava açma süresi Danıştay ve İdare Mahkemelerinde 60 gün, Vergi Mahkemelerinde ise 30 gündür. İdari yargılama usulünde, idari işlemin yazılılığı ilkesi uyarınca dava açma süresi kural olarak uyuşmazlık hakkındaki yazılı bildirimin yapıldığı günü izleyen günden itibaren işlemeye başlar (İYUK m. 7/2). Netice itibariyle yazılı bildirimin yapıldığı gün dava açma süresinin hesabına katılmaz.

İdari dava açma süreleri, istisnai olarak işlemi öğrenme veya öğrenme imkanından yoksun kalma gibi durumlarda farklılık gösterebilir. İdari dava açma süreleri, idari yargıda dava açma hakkını kullanmak isteyen kişiler için önemlidir. İdari dava açma süreleri, idarenin hangi işlemi yaptığına ve uygulanan mevzuata göre değişmektedir. Bu nedenle somut olaya göre derece mahkemesi süre tespiti yaparken olayın esasına inerek hesaplamasını yapmalıdır. Sürenin işletilebilmesi için yazılı bildirimin yapılması zorunludur. Bu yazılı bildirimin ise 7201 Tebligat Kanunu kurallarına uygun ve PTT aracılığıyla yapılması zorunludur(İYUK m. 60). Aksi takdirde dava açma süresi işlemeye başlamaz.3

Danıştay Ondördüncü Dairesinin 24/5/2015 tarihli ve E.2013/11036, K.2015/1328 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir: "... Her ne kadar, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tesbit ve Tescili Hakkında Yönetmeliğin 8/1. maddesinde yer alan; taşınmazların sit alanı olarak belirlenmesine ilişkin olarak alınmış kurul kararlarının ilan tahtalarına asılmak, belediye hoparlörüyle duyurulmak, köy muhtarlığına bildirmek ve internet sitesinden yayımlanmak suretiyle ilan edileceğine ilişkin hüküm uyarınca, taşınmazların birinci derece doğal sit alanı kapsamına alınmasına ilişkin Aydın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 25/01/2012 günlü, 395 sayılı kararı, 07-14-21/02/2012 tarihinde belediye ses yayın cihazı ve kaymakamlık ilan tahtasında asılarak tebliğ edilmiş sayılmış ise de; dava konusu kararın, belirli taşınmazların birinci derece doğal sit alanı olarak belirlenmesine ilişkin bulunması nedeniyle, taşınmaz sahipleri için sübjektif ve kişisel işlem olması, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda bu işlemlerin ilan edileceğine ilişkin olarak bir düzenlemenin bulunmaması, sadece Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelikte düzenlemeye yer verilmesi ve Anayasanın idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında, ilan tarihinin dava açma süresine başlangıç tarihi kabul etmeye olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda; dava konusu işlemin, bireysel olarak davacıya tebliğ edildiğine ya da dava dilekçesinde belirtilen öğrenme tarihinden önce, davacı tarafından işlemden haberdar olunduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmaması karşısında, dava dilekçesinde belirtilen öğrenme tarihine göre süresinde açılan davanın esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir...”

Usulsüz tebligat nedir?

Usulsüz tebligat, Tebligat Kanunu'nda belirtilen usule uygun yapılmayan ve hukuki sonuç doğurmayan tebligatlardır. Usulsüz tebligata ilişkin birçok emsal karar bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi'nin 2016/2595 başvuru numaralı ve 21.03.2019 tarihli kararında, tebligat işlemlerinin usule uygunluğu ve mahkemeye erişim hakkı konuları ele alınmıştır. Kararda, başvurucunun adresine tebligat çıkarılmadan veya yeterli araştırma yapılmadan yargılamanın sonlandırılmasının ve temyiz talebinin reddedilmesinin öngörülebilir olmadığı belirtilmiştir. Bu durumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale teşkil ettiği ve Anayasa'nın 36. maddesinde öngörülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, dosyayı yeniden yargılama yapılması için ilk derece mahkemesine göndermiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin 2013/6102 başvuru numaralı ve 14.04.2016 tarihli kararında da usulsüz tebligat iddiaları ele alınmıştır. Bu kararda, tebligatın usulsüzlüğü ve adresin yanlış olması gibi hususlar nedeniyle, başvurucunun mahkemeye erişim hakkının zedelendiği sonucuna varılmıştır. Bu karar, usulsüz tebligatın yargı sürecindeki önemini ve bireylerin adil yargılanma hakkını nasıl etkileyebileceğini göstermektedir.

Örnek gösterilen kararlarda şikayetin süresi ve esası hakkında doğru bir değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Şikayetin süreden reddi yönünde verilen hüküm isabetsiz bulunmuştur. Bu kararlar, tebligat işlemlerinin yargılama sürecindeki önemini ve bireylerin adil yargılanma hakkını nasıl etkileyebileceğini göstermektedir. Ayrıca tebligatın usulüne uygun yapılmasının hukuki süreçlerdeki belirlilik ve güvenlik için ne kadar kritik olduğunu vurgulamaktadır.

İdari Yargı Işığında Mülkiyet Hakkı

Türk Medeni Kanunu m. 683’e göre mülkiyet hakkı4; bireylerin veya kurumların sahip oldukları mal varlıklarını kullanma, tasarruf etme ve bu mal varlıklarından yararlanma yetkisini ifade eder. Mülkiyet hakkı, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınmıştır ve herkesin mülkiyet hakkına saygı gösterilmesi esastır.

Anayasal bir hak olan mülkiyet hakkının korunması için idari işlemlere karşı dava açılabilir. Bu dava hakkı, idari işlemin hukuka uygunluğunu denetlemek amacıyla kullanılır. İdari başvuru zorunluluğu olmayan durumlarda ise doğrudan idari dava açılabilir.

Mülkiyet birey açısından olduğu kadar devlet açısınan da büyük önem taşır. Devlet kendi görevlerini yapabilmek için mali güce sahip olmalıdır. Bu da vergilerle sağlanmaktadır. Sebep sonuç ilişkisi kuracak olursak kişilerin ne kadar mülkiyeti varsa o kadar da vergi öderler, bunun sonucunda devlet mali yönden güçlenir. Mülkiyet hakkı mümkün olduğunca sınırlandırılmamalıdır.5 Açıklanan durumlarla birlikte mülkiyet hakkında süreler söz konusu olduğunda, süreler esnetilebilir olmakla beraber gevşek de tutulmamalıdır. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir  (Anayasa Mahkemesi, Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Anayasa Mahkemesi, Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Anayasa Mahkemesi, Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 38).

Buna ilişkin Danıştay 14. Dairesinin E:2011/15162, K:2012/7461 numaralı içtihat metninde şunlara yer verilmiştir: ''Anayasal güvence alandaki temel hak ve özgürlüklerden olan mülkiyet hakkının kullanılabilmesi için, ilgililerin, gerekli işlemin yapılmasını idareden her zaman isteyebilecekleri açıktır. Bu durum mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliğinden kaynaklanmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin 10.04.2003 günlü, E:2002/112, K:2003/33 sayılı ve 17.03.2011 günlü, E: 2009/58, 2011/52 sayılı kararlarında da bahsedildiği üzere, hukukun genel ilkelerinden birisi de mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliği, başka bir anlamla mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramamasıdır. Mülkiyet hakkının bu niteliğinden dolayı, bu hakkı ilgilendiren konularda gerekli işlemin yapılması isteminin idarece reddedilmiş olması halinde, aynı konuda 2577 sayılı Kanun‘un 10. maddesi uyarınca idareye tekrar başvurulmasına ve başvurunun reddi halinde ret işlemine karşı dava açılmasına bir engel bulunmamaktadır. Her yeni başvuru üzerine idarece tesis edilecek işlem için 2577 sayılı Yasanın 7. maddesinde öngörülen 60 günlük süre içinde dava açılması mümkündür. Bu durumda; davacının mülkiyet hakkını ilgilendiren bir konuda işlem yapılması istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca yapacağı en son başvurusunun reddi üzerine süresinde dava açıldığı dikkate alındığında, daha önceden aynı konuda yapacağı başvuru tarihinde işlemden haberdar olduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.''

İş bu kararların ortak noktası mülkiyet hakkının zamansız oluşunun gereği dava açma sürelerinde mahkemeye erişim hakkı, hukuki güvenlik ve istikrar gerekleri arasında makul dengenin sağlanması gerektiğidir.

SONUÇ

Mülkiyet hakkının korunması için idari işlemlere karşı dava açma süresi hayati önem taşır. Bu süreye dikkat edilmesi, mülkiyet hakkının etkin bir şekilde korunmasını sağlar ve hukuki sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesine katkıda bulunur. İdareye yapacağı bildirimler hususunda daha fazla sorumluluk yüklenmesinin sebebi kişilerin idare karşısındaki konum olarak zayıflığıdır. Zira idarenin tek taraflı olarak işlem tesis edip, hukuka uygunluk karinesinden yararlanması bunun göstergesidir. Bu nedenle kişilerin mağdur olmaması için bu süreler hakkında hüküm kurulurken usul yönünden inceleyip reddetmektense esasa girerek süreleri hesaplamak daha isabetli olacaktır.

Stj. Av. Şevval BEKCİ

--------------------

1 İdari yargıda dava açma süreleri konusunda geniş bilgi için bkz. Gürsel Kaplan , “İdari Yargıda Dava Açma Süreleri”, Turhan Kitabevi, Ankara 2009; Yahya Zabunoğlu, “İdari Yargıda Dava Açma Süresi”,

1. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, Ankara 1-4 Mayıs 1990, s. 187-207, Ekrem Rıza Özçal, “İdari Yargıda İptal Davası Açma Süresi”, Medipol Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017, s. 3, 12, 26-35

2 Mualla Öncel/Ahmet Kumrulu/Nami Çağan, Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara 1999, s. 109

3 Şenol Coşkun/Şevki Davut, “İmar Planlarına Karşı Açılacak İptal Davalarında İdari Dava Açma Süresi”, İÜHFM C. LXIX, s. 1-2, s. 1210

4 Mülkiyet hakkıyla ilgili daha geniş bilgi için bkz. Atilla Nalbant, Osman Doğru, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar 2. Cilt”, Pozitif Matbaa, Ankara, 2013, s. 651-755

5 Mehmet Akif Etgü, “Kamu Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Mülkiyet Hakkına Bakışı”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2009, s.232

KAYNAKÇA

- Atilla Nalbant, Osman Doğru, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar 2. Cilt, Pozitif Matbaa, Ankara, 2013, s. 651-755

- Ekrem Rıza Özçal, İdari Yargıda İptal Davası Açma Süresi, T.C. İstanbul Medipol Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017

- Gürsel Kaplan , İdari Yargıda Dava Açma Süreleri, Turhan Kitabevi, Ankara 2009Ilgın Özkaya Özlüer, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı Doktora Tezi, Ankara, 2018

- Mehmet Akif   Etgü,   Kamu   Hukukunda   Mülkiyet   Hakkı   ve   Avrupa   İnsan   Hakları Mahkemesinin Mülkiyet Hakkına Bakışı, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2009, s.232

- Mualla Öncel/Ahmet Kumrulu/Nami Çağan, Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara 1999, s. 109

- Mustafa Oğuzhan Bölükbaşı, Devlet İşlemlerinde Kanun yolları, Merciler ve Başvuru Sürelerini Gösterme Yükümlülüğü, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Haziran 2020

- Şenol Coşkun, Şevki Davut, İmar Planlarına Karşı Açılacak İptal Davalarında İdari Dava Açma Süresi, Dergipark

- Taner Ayanoğlu, Bireysel İdari İşlemlerde Dava Açma Süresinin Öğrenme Tarihinden İtibaren Başlatılması İçtihadı, Oniki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017.

- Yahya Zabunoğlu, İdari Yargıda Dava Açma Süresi, 1. Ulusal İdare Hukuku Kongresi, Ankara 1-4 Mayıs 1990, s. 187-207

- İlgili AYM, Danıştay Kararları.