Yargıtay çeşitli kararlarında muvazaayı tanımlamıştır.

“…muvazaa, tarafların yapmak istedikleri asıl akdi gizlemek için görünüşte yaptıkları başka bir akittir…” (YGHK, E. 2010/2-648, E. 2010/684, K. 22.12.2010.)

“…en sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasden yaratılan aykırılık olarak ifade edilmektedir…”. (YHGK, E. 2011/1-720, K. 2012/4, T. 18.01.2012.

Adi (Mutlak) Muvazaa: Basit anlatımla, Tarafların yaptıkları bir işlemin hiç hüküm doğurmaması konusunda anlaşmasıdır.

Nispi (Nitelikli) Muvazaa : Tarafların yaptıkları görünürdeki bir işlemin başka bir işlemin hüküm ve sonuçlarını doğurması konusunda anlaşmasıdır.

Muris muvazaası niteliği gereği nispi muvazaa türüdür.

Yargıtay Kararlarına Göre Muris Muvazaanın Unsurları: (YHGK, E. 2010/1-295, K. 2010/333, 16.06.2010)

- Görünüşteki sözleşme (satış, ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi)

- Üçüncü şahısları (mirasçıları) aldatmak amacı (Amaç diğer mirasçıların terekeden daha az pay almasını sağlamak

- Tarafların beyanları ile iradeleri arasında isteyerek meydana getirdikleri uyumsuzluğu açıklayan muvazaa anlaşması (bu anlaşma zımni olarak yapılmakatdır).

- Gizli sözleşme (gerçek iradeyi yansıdan bağışlama sözleşmesi)

Muris Muvazaasının kapsamına girmeyen işlemler

Muris muvazaası, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmayı hedefleyen mirasbırakanın gerçek amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazını tapuda yaptığı sözleşmede iradesini satış doğrultusunda açıklamak suretiyle devrini gerçekleştirmesidir. Bu kapsamda olmayan aşağıda örneklediğimiz işlemlere yönelik olarak muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil isteminde bulunulamaz

A- ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR :

Muvazaa, iki taraflı işlemler için söz konusu olduğundan tek taraflı irade beyanı niteliğinde olan ölüme bağlı tasarruflarda muvazaadan söz edilemez.

"Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle muvazaa, iki taraflı işlemler için söz konusu olup, tek taraflı irade beyanı niteliğinde olan ölüme bağlı tasarruflarda, muvazaadan bahsedilemeyeceğine, vasiyetname de muhtevi olduğu şartlar bakımından kanuna aykırılığın da bulunma masına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlar yersizdir’’ (Yargıtay 2. H.D. 22/10/2007, E.19259  K,13908)

B- INTIFA HAKKI TESİSİ

Belli bir kişi yararına sınırlı bir süre için tesis edilen intifa hakkına ilişkin işlem muris muvazaası kapsamında değildir.

"Hemen belirtmek gerekir ki muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmayı hedefleyen miras bırakanın, esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazını tapuda yaptığı sözleşmede iradesini satış doğrultusunda açıklamak suretiyle devrini gerçekleştirdiği muvazaa olup, bu gibi durumlarda görünürdeki sözleşmenin yanların gerçek iradesine uymadığından, gizli bağış sözleşmesinin ise, yasanın öngördüğü biçim koşullarından yoksun bulunması nedeniyle geçersiz olduğu, gerek öğreti, gerekse yargısal karar- larda yerleşik bir ilke olarak kabul edilmektedir. Muris muvazaası olgusunu etraflı olarak tanımlayıp, koşullarına açıklık getiren, 1.4.1974 gün 1-2 sayılı içtihadı birleştirme kararının, mülkiyetin nakline ilişkin temliki işlemleri kapsamına alıp, belli bir kişi yararına sınırlı bir süre için tesis edilen intifa hakkını içermediğinde hiçbir kuşku ve duraksama bulunmamaktadır. Bu bağlamda, içtihadı birleştirme kararlarının içerik ve kapsamının kıyas yoluyla genişletilmesine olanak bulunmadığının da vurgulanması gerekir. O halde Özel Dairenin, intifa tesisine ilişkin miras bırakan işle- minin 1.4.1974 gün 1-2 sayılı içtihadı birleştirme kararı kapsamında bulunmadığına ilişkin saptama ve bozma kararı yasaya uygun bulunmaktadır. "(YHGK, 09/07/2003, E.458, K. 470)

C- BAĞIŞ

Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazı hakkında tapu sicil memuru Önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmesi halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de biçim koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabilirler. Fakat gerçek  bağış işleminde yani tapuda devir sırasında iradelerinin bağış olduğunu açıklamaları halinde muvazaadan söz edilemez.

D- BEDELİ ÖDENEREK SATIN ALMA

Mirasbırakanın bedelini ödeyerek üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi adına kaydettirmesinde muvazaadan söz edilemez.

 "Davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalının savunmasına göre; yanlar arasındaki uyuşmazlık, murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, 1.4.1974 tarihli karar, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayı- cıdır. Somut olayda olduğu gibi bedeli ödenerek" gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. "(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 09/10/2007, E.19064 K.13618)

E- TAŞINIR SATIŞLARINDA

Taşınır satışlarında, muris muvazaası hükümlerine başvurulamayacaktır.

MUVAZAANIN KANITLANMASI

Mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması için aşağıdaki konularda belirlemelerde buunulmalıdır;

Mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkiler nasıldır?

Sözleşme tarihindeki gerçek değer ile satış bedeli ile arasındaki fark var mıdır?

Bölgenin gelenek ve görenekleri nasıldır?

Olayların olağan akışı nasıldır?

Davalının satın alma gücü var mı?

Toplumsal eğilimler nelerdir?

Mirasbırakanın sözleşme yapmak için haklı ve makul bir sebebi var mı?

Muvazaa davaları sözleşmenin tarafları arasında ise muvazaa iddiasının yazılı delille ispatı zorunludur. Muvazaa ile tapulu taşınmazı intikal ettiren kişinin ölümü halinde mirasçıları halefiyet yolu ile iptal istemişlerse ispat hukuku yönünden aynı kural uygulanır. Mirasçılar halefiyet yolu dışında da dava açabilirler. Davacıların, mirasbırakanın kendilerinden mal kaçırmak kastı ile tapulu taşınmazı muvazaa yoluyla intikal ettirmiş olduğunu iddia etmeleri halinde kendi haklarına dayanarak dava açmış sayılırlar. Bu durumda mirasçılar hukuki işlemin tarafı sayılamayacaklarından yazılı delille ispat kuralı mirasçılar hakkında uygulanamayacağından buradaki iddia her türlü delille ispatlanabilir.

ZAMANAŞIMI

Muris muvazaası sebebiyle açılacak olan tapu iptali ve tescili davalarında zamanaşımı söz konusu değildir.

“ …Başka bir anlatımla muvazaalı işlem hiçbir hüküm doğurmaz ve muvazaa nedeninin ortadan kalkması ya da bir zamanın geçmesi ile görünürdeki batıl işlem geçerli hale gelmez…” Bkz. Yargıtay 1. HD, E. 2013/881, K. 2013/4095, T. 04.04.2013; Aynı yönde bkz. YHGK, 22.6.1983 T., 1981/1-497 E., 1983/719 K., sayılı ilamı.

ÇEŞİTLİ YARGITAY KARARLARI :

MİRASBIRAKANIN DEVRETTİĞİ TAŞINMAZIN SATIŞINDAN ELDE EDİLEN PARAYLA TAŞINMAZ ALINMASI HALİNDE MUVAZAA SÖZ KONUSU OLMAZ.

“…Hemen belirtilmelidir ki, birleşen davanın davacısı M..... G..... ilk eşten olma, diğer davacı A..... C..... ise 2. Eşten olma çocuk, davalı ise 3. Eştir. Mirasbırakan M..... V..., maliki olduğu Karşıyaka' da kain 9323 ada 1 parseldeki 5 no' lu bağımsız bölümün intifaını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini 3. eşi olan davalı Serpil'e satış suretiyle temlik etmiş, o da, edindiği bu taşınmazı ahara satarak oradan elde ettiği para ile kabul kapsamına alınan 55 no'lu bağımsız bölümü 3. kişiden satın almak suretiyle edinmiştir. Buna göre, çekişmeli taşınmaz mirasbırakanın doğrudan davalıya temlik ettiği bir taşınmaz değildir. Öyle ise, bu taşınmaz bakımından muris muvazaasının hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının somut olayda uygulama yeri yoktur. Miras bırakanın davalıya devrettiği 5 no' lu bağımsız bölümün temlikinin muvazaalı olduğunun anlaşılması halinde koşullarının varlığı halinde murisin ölüme bağlı tasarrufları (vasiyet ve miras mukavelesi gibi) veya sağlar arası (hibe gibi) tasarruflarının T.M.K.'nun 560 ilâ 571. maddeleri arasındaki düzenlemelerde yer verilen tenkis davasına tabi olacağı ilke ve kuralı gözetildiğinde somut olayda olduğu gibi gerçekleşen işleme yönelik tenkis isteğinde de bulunulamayacağından ancak, satış bedelinden davacıların miras payları oranında bedele hak kazanacakları kuşkusuzdur. Ne varki, bu yönde bir istek de bulunmamaktadır. O halde, bu taşınmaz bakımından iptal tescil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.”. Yargıtay 1. HD, E. 2011/13413, K. 2012/3108

TAŞINMAZ TAPUDA SATIŞ OLARAK GÖSTERİLMİŞ, GERÇEKTE BAKMA KARŞILIĞI DEVİR. YARGITAY MUVAZAA OLMADIĞINA HÜKMETMİŞTİR.

“…somut olaya bakılınca; davacılar ve davalının kardeş, murisin ise tarafların annesi olduğu, dava konusu payın ilişkin bulunduğu taşınmazın ilk maliki T... A...'ın ölümünden sonra taraflara ve muris anneye kaldığı, davalı S... S... A...'ın bekar olup, anne G...Acar ölene kadar muris ile birlikte yaşadığı, murisin ve davalının taşınmazın kira gelirinden başka hiçbir gelirlerinin bulunmadığı, murisin ölümüne kadar tüm ihtiyaçlarının ve bakımının davalı tarafından karşılandığı, murisin 21.10.1999 tarihinde dava konusu taşınmaz payın intifa hakkını kendi üzerinde bırakarak, çıplak mülkiyetini davalıya satış göstermek suretiyle tapuda devir ettiği, bu tarihten çok önceleri başlayan ve özellikle murisin son yıllarında ağırlaşan hepatit hastalığı nedeniyle sık sık tedavi gördüğü, günlerce hastanede yattığı onun bu halinde bile bakımının sadece davalı tarafından yapıldığı ve davalının refakatçi olarak günlerce murisin yanında kaldığı, davacıların ise murisin çocukları olmasına rağmen muris ile hiç ilgilenmedikleri gibi, davacılardan K... A...'ın murisi hastalığının ağırlaştığı son aylarında şikayet etmek suretiyle hakkında ceza davası açılmasını sağladığı, ceza davasının murisin ölümü ile düştüğü, hususları gerek davacı ve gerekse davalı tanıklarının beyanları ile dosyada mevcut belgelerden anlaşılmaktadır. Tüm bu olayların gelişiminden, miras bırakanın hepatit hastalığı nedeniyle, sağlık harcamalarının arttığı, kira gelirinden başka hiçbir gelirinin bulunmadığı, karşılaştığı sağlık harcamalarına kaynak yaratmak için çekişmeli taşınmaz payını hayatı ve hastalığı boyunca yanında kalıp kendisiyle ilgilenen ve destek olan davalıya sattığı; her ne kadar taşınmazın akitteki bedeli ile gerçek değeri arasında fark bulunsa da, salt tapuda gösterilen değer ile gerçek değer arasındaki nispetsizliğin muvazaanın varlığına yeter delil sayılamayacağı, kaldı ki, ölene kadar taşınmazda oturmaya devam etmesi ve davalının kendisine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında, satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağı sonuç ve kanaatine varılmaktadır. Diğer taraftan; evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de, görev sınırının aşıldığı, ana babanın normal bakımın ötesinde ihtimama muhtaç olduğu durumlarda evladın hizmetin karşılığında bir şey istemesi ve sunulan aşırı hizmetin semen olarak değerlendirilmesi gerektiği, hukuka uygun düşeceğinden, böyle bir durumda temlikin ivazlı olduğu kabul edilmelidir…”. YGHK, E. 2010/1-295, K. 2010/333, T. 16.6.2010

TAŞINMAZ TAPUDA SATIŞ GÖSTERİLSE BİLE GERÇEKTEN BAKIP GÖZETME KARŞILIĞI DEVREDİLMİŞSE, MİRASBIRAKANIN MAL KAÇIRMA AMACI YOKTUR ve DEVİR GEÇERLİDİR.

"…Somut olaya gelince; davalı savunması ve tanık anlatımlarına göre, devir tarihinde 106 yaşında olan murisin bakımının davalı ve ailesi tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.'nun 29/04/2009 gün 2009/1-130 S.K) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01/04/1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır. Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın dava konusu 646 sayılı parseldeki 3/10 payını temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, kendisi ile ilgilenen, bakımını yapan gelini Merziye'ye bakılmasından duyduğu minnet sonucu devri yaptığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.” Yargıtay 1. HD, E. 2017/4245, K.2017/5151, T. 10.10.2017

MİRASBIRAKAN SAĞLIĞINDA TAŞINMAZLARINI MİRASÇILARA DEVRETMİŞ ve HAK DENGESİNİ GÖZETMİŞSE MUVAZAADAN SÖZ EDİLEMEZ.

 “…Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur…”. Yargıtay 1. HD, E. 2013/4215, K. 2013/7209, T. 08.05.2013.

 “….Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Ne varki, mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmış değildir. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.”. Yargıtay 1. HD, E. 2013/1209, K. 2013/5186.

“…Somut olaya gelince; miras bırakanın, Sevil E., Sağlam E. isimli mirasçılarına kayden satış gösterilmek suretiyle taşınmaz devrettiği anlaşılmakta ise de; 3. kişiden alınarak davacı adına kayıtlandığı iddia edilen 319 parsel sayılı taşınmazın ( ifraz ile 529, 530, 531 ve 532 parsel olan, yine 531 parselin ifrazı neticesinde 818, 819 ve 820 parsel olan taşınmaz ) bedelinin miras bırakan tarafından ödendiği iddiası kanıtlanmadığı gibi, murisin sağlığında, eşi Hediye E. ile çocukları olan Yılmaz E. ve Halime D.'a mal veya hak kazandırdığı yönünde bir delil elde edilememiş, iddia soyut düzeyde kalmıştır. Bu durumda, murisin tüm mirasçılara hak dengesini gözeten bir paylaştırma veya denkleştirme amacı ile hareket ettiğinin ileri sürülmesine olanak yoktur. Diğer taraftan gerek davalının denkleştirme savunması ve gerekse diğer delillerden özellikle tanık anlatımlarından çekişmeli taşınmazın davalıya aslında bağış yapıldığı halde ve bedelsiz olarak satış biçiminde temlik edildiği duraksamaya yer bırakmayacak biçimde anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru değildir.”. Bkz. Yargıtay 1. HD, E. 2011/104,K. 2011/3031, T. 16.03.2011, (14.09.2019).

GİZLİ İŞLEM ŞEKLE AYKIRILTAN DOLAYI GEÇERSİZDİR.

“…Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmî sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.”. Bkz. Yargıtay 1. HD, E. 2013/10317, K. 2013/13730, T. 01.10.2013, (31.08.2017)

detail-photo-fancybox-0

Av. Ali Anıl ÖZBAĞ