Araştırma yükümlülüğünün ortaya çıkabilmesi için başvurucu tarafından savunulabilir bir iddia ortaya konulmalıdır. Araştırma yükümlülüğünün bulunması sınır dışı işleminin iptal edilmesi konusunda bir garanti içermez. Bunun aksine iddiaların ciddiyet ve gerçekliği bunların titizlikle araştırılması neticesi ortaya çıkacak ve sınır dışı etme konusunda bir değerlendirme yapılabilecektir.

İlgili Kararlar:

♦ (H.A.B.A.M. ve S.S.H.A.K., B. No: 2019/35618, 31/3/2022)
♦ (Hooman Hosseınpour [GK], B. No: 2021/47168, 29/9/2022) 

♦ (Abdulkerım Hammud, B. No: 2019/24388, 2/5/2023) 

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

H.A.B.A.M. VE S.S.H.A.K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/35618)

 

Karar Tarihi: 31/3/2022

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Mahmut ATEŞ

Başvurucular

:

1.H.A.B.A.M.

 

 

2. S.S.H.A.K.

Başvurucular Vekili

:

Av. Şaban YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, öldürülme riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Karı ve koca olan başvurucularla ilgili olarak 31/10/2019 tarihinde aynı konuda iki ayrı bireysel başvuru yapılmıştır. Hukuki ve fiili irtibat bulunan bu bireysel başvuruların birleştirilmesine karar verilmiştir.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Irak uyruklu olan başvurucular, beyanlarına göre 2014 yılında yasal yollardan Türkiye'ye giriş yapmış, 16/3/2015 tarihinde uluslararası koruma başvurusunda bulunmuştur. Evli olan başvurucular üç çocuklarıyla birlikte Kütahya'da ikamet etmektedir.

9. 17/4/2018 tarihinde başvurucuların ikamet ilini izinsiz terk ederek İzmir'e gittikleri belirlenmiş, Kütahya Valiliği tarafından uluslararası koruma başvurularının geri çekilmiş sayılmasına karar verilmiştir. Başvurucuların bu karara yaptıkları itirazların reddi ile karar kesinleşmiştir.

10. Başvurucuların uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılmasına dair kararın kesinleşmesinin ardından Kütahya Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 5/7/2019 tarihli kararıyla haklarında sınır dışı kararı verilmiştir.

11. Başvurucular, sınır dışı kararının iptali istemiyle Kütahya İdare Mahkemesine başvurmuştur. Dava dilekçesinde Irak'a sınır dışı edilmeleri hâlinde yaşamlarının tehlikeye gireceğini iddia eden başvurucular bu iddialarını şu nedenlere dayandırmıştır:

- Başvurucu S.S.H.A.K. Irak'ta polis memuru olarak görevli iken DAEŞ terör örgütünün silahlı saldırısına uğramış ve yaralanmıştır. Buna ilişkin belgeler dava dosyasına sunulmuştur.

- Başvurucu S.S.H.A.K.nın annesi 2018 yılında Türkiye'den Irak'a döndükten sonra terör saldırısında öldürülmüştür.

- Başvurucu S.S.H.A.K. Irak ve Türkiye'den telefonla aranarak ölümle tehdit edilmektedir ve bununla ilgili kolluk birimlerine şikâyette bulunmuştur.

12. Kütahya İdare Mahkemesi 2019/465 ve 2019/466 Esas sayılı dosyalar üzerinden ayrı ayrı görülen davalarda başvurucuların sınır dışı kararına karşı açtığı iptal davalarının reddine karar vermiştir. 2019/465 Esas sayılı dosyada verilen 16/10/2019 tarihli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Irak uyruklu olup, eşiyle ve çocuklarıyla birlikte ülkemize geldiği ve 16.03.2015 tarihinde eşine verdiği muvafakat uyarınca eşi tarafından davacı adına Kütahya Valiliğine uluslararası koruma başvurusunda bulunulduğu, bu başvurusu üzerine başvuruya ilişkin prosedür ile başvuru sahibinin hak ve yükümlülüklerinin yer aldığı belgenin tercüman eşliğinde ve ayrıca anladığı dilde davacı adına da uluslararası koruma başvurusunda bulunan eşine tebliğ edildiği, söz konusu bildirimde ikamet edilen ilin Yabancılar Şube Müdürlüğü'ne belirlenen günlerde imza bildiriminde bulunulması ve adres değişikliklerinin 30 gün içinde bildirilmesi gerektiği hususlarına yer verildiği, Kütahya İlinde ikamete tabi tutulan davacının ve eşinin, 13.04.2018 tarihinde Menderes (Ahmetbeyli) İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı görevlilerince yakalandığı, bu durumun Kütahya Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğüne bildirilmesi üzerine davacı hakkında, Kütahya Valiliğinin 18.04.2018 tarihli, E.5297 sayılı Oluruyla, 6458 sayılı Kanunun 77/1-ç maddesi uyarınca; 'Uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılması' kararının verildiği, davacının ve eşinin söz konusu karara karşı yaptığı 13.08.2018 tarihli itirazın Uluslararası Koruma Değerlendirme Komisyonuna gönderildiği, Uluslararası Koruma Değerlendirme Komisyonunun 18.09.2018 tarihli kararıyla davacı adına da uluslararası koruma başvurusunda bulunan davacının eşinin itirazının reddine karar verildiği, anılan kararın 15.11.2018 tarihinde davacının eşine tebliğ edildiği, davacının eşi tarafından söz konusu kararın iptali istemiyle açılan davada Mahkememizin E:2018/692, K:2019/82, sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği ve anılan kararın İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesinin E:2019/814, K:2019/856 sayılı kararıyla onanması üzerine, davacı hakkında son karar verildiğinden bahisle sınır dışı edilmesine dair 05.07.2019 tarihli, E.97 sayılı işlemin tesis edilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, uluslararası koruma başvurusunda bulunan davacı ve uluslararası korumaya davacı ve çocukları adına başvuruda bulunan eşi hakkında, uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılması kararı alındığı ve davacının 6458 sayılı Kanunun 55. maddesinde sayma yoluyla belirtilen, hakkında sınır dışı etme kararı alınamayacaklar arasında olduğuna ilişkin olarak hukuken kabul edilebilir, somut bir belge sunamadığı da görüldüğünden, kesinleşen uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılmasına ilişkin karara dayanılarak davacıların sınırdışı edilmesi yönünde alınan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın reddine, ... istinaf/temyiz yolu kapalı (kesin) olmak üzere, 16/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

13. Kütahya İdare Mahkemesinin 2019/466 Esas sayılı dosyasında verilen 10/10/2019 tarihli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Uyuşmazlıkta, uluslararası koruma başvurusunda bulunan davacı hakkında, uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılması kararı alındığı, bu karara karşı açılan davanın Mahkememizce reddedilerek kesinleştiği, bu suretle uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılması kararının kesinleştiği görüldüğünden ve davacının, 6458 sayılı Kanun'un 55. maddesinde sayma yoluyla belirtilen, hakkında sınır dışı etme kararı alınamayacaklar arasında olduğuna ilişkin olarak hukuken kabul edilebilir, somut bir belge sunamadığı da anlaşıldığından, kesinleşen uluslararası koruma başvurusunun geri çekilmiş sayılmasına ilişkin karara dayanılarak davacıların sınırdışı edilmesi yönünde alınan dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

..."

14. Kütahya Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 19/1/2022 tarihli yazısı ve ekindeki belgelere göre başvurucular hakkında 6/12/2019 tarihinde ülkeyi terke davet kararı alınmış ve başvurucular 9/12/2019 tarihinde Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'yi terk ederek Irak'a geçmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. İlgili hukuk için bkz. T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25; A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38; B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 31/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Sınır Dışı Etme Kararları Nedeniyle Yaşam Hakkı ile Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

18. Başvurucular, S.S.H.A.K.nın Irak'ta polis memuru olarak görev yaptığı sırada içinde bulunduğu polis aracının DAEŞ terör örgütünün silahlı saldırısına uğraması sonucu ağır yaralandığını ve bu olay üzerine Türkiye'ye sığındıklarını, birçok uluslararası kuruluşun raporlarında yer aldığı üzere Irak'ta ciddi güvenlik sorunları olduğunu, Irak'a sınır dışı edilmeleri durumunda öldürülme riskleri bulunduğunu, hukuka aykırı alınan sınır dışı kararları nedeniyle yaşam ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucular, isimlerinin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.

2. Değerlendirme

19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular sınır dışı edilmeleri hâlinde yaşamlarının ve kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının tehlikeye gireceğini iddia etmiştir. Bu iddiaların bütün hâlinde yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bakımından ayrı bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

21. Genel ilkeler için bkz. A.A. ve A.A., §§ 54-72.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

22. Devletin yaşamı koruma konusundaki pozitif yükümlülüğü, bir yabancının sınır dışı kararı ile gönderileceği ülkede yaşam hakkının ihlal edilme riski bulunduğunu iddia etmesi hâlinde bu iddianın ayrıntılı bir şekilde araştırılmasını gerektirir. Araştırma yükümlülüğünün ortaya çıkabilmesi için başvurucu tarafından savunulabilir bir iddia ortaya konulmalıdır. Araştırma yükümlülüğünün bulunması sınır dışı işleminin iptal edilmesi konusunda bir garanti içermez. Bunun aksine iddiaların ciddiyet ve gerçekliği bunların titizlikle araştırılması neticesi ortaya çıkacak ve sınır dışı etme konusunda bir değerlendirme yapılabilecektir (araştırma yükümlülüğü ve derece mahkemelerinin yapmaları gereken incelemeyle ilgili ilkeler için ayrıca bkz. Azizjon Hikmatov, B. No: 2015/18582, 31/3/2017).

23. Başvuruculardan S.S.H.A.K., sınır dışı işlemine karşı açtığı iptal davasında Irak'ta polis memuru olarak görev yapmakta iken silahlı terör saldırısında yaralandığına dair belgeleri İdare Mahkemesine sunduğunu ve dahası hâlen Irak kodlu telefonlardan aranarak ölümle tehdit edildiğini, bu tehdit olaylarıyla ilgili kolluk birimlerine şikâyette bulunduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla başvurucuların İdare Mahkemesinde açtıkları iptal davasında sınır dışı edilmeleri hâlinde yaşam haklarının tehlikeye gireceğine ilişkin somut ve kişisel açıklamalar yaptıkları ve bu iddiaların belli bir ciddiyette olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle başvurucuların Irak'a sınır dışı edilmeleri hâlinde yaşam haklarının ihlal edilme tehlikesi bulunduğuna ilişkin iddialarının savunulabilir (araştırmaya değer) nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.

24. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi, sınır dışı etme kararlarının mevzuata uygun olduğunu değerlendirerek bu kararların iptali istemini reddetmiştir. Bununla birlikte başvurucuların ileri sürdüğü risklere ilişkin yargılama aşamasında herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Başvurucuların iddialarına neden itibar edilmediği konusunda ise gerekçeli kararda dava dosyasına "...hukuken kabul edilebilir, somut bir belge..." sunulmadığının belirtilmesi ile yetinilmiştir. Ayrıca sınır dışı etme kararını alan idari makamın başvurucuların sınır dışı edilmeleri hâlinde yaşam haklarının ihlal edilme riski bulunduğuna ilişkin iddialarını araştırıp araştırmadığı da İdare Mahkemesince değerlendirme konusu yapılmamıştır.

25. Sonuç olarak başvurucuların menşe ülkelerinde var olduğunu iddia ettikleri riske dair İdare Mahkemesince araştırma ve değerlendirme yapılmadan karar verildiği kanaatine varılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

28. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama taleplerinde bulunmuştur.

29. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

30. Somut olayda başvurucuların Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlalin ilk derece mahkemesi kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

31. İhlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için geri gönderilecek ülkede başvurucuların yaşam haklarının ihlali sonucunu doğuracak gerçek bir riskin bulunup bulunmadığının araştırılması ve değerlendirilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu anlaşıldığından kararın bir örneğinin mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

32. Başvurucuların tazminat talepleri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığı değerlendirilmiştir.

33. 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliklerinin gizli tutulması taleplerinin KABULÜNE,

C. Başvurucuların, sınır dışı etme işleminden dolayı yaşam haklarının ihlal edildiği iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

D. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kütahya İdare Mahkemesine (E.2019/465 ve E.2019/466) GÖNDERİLMESİNE,

F. 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin bilgi için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

HOOMAN HOSSEINPOUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/47168)

 

Karar Tarihi: 29/9/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 30/11/2022 - 32029

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

Hooman HOSSEINPOUR

Vekili

:

Av. İsa ŞAHMUHAMMED

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ülkesinde ölüm cezasına mahkûm edilmiş yabancının henüz tespit edilmemiş üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine karar verilmesi ve bu karar aleyhine açılan davada sınır dışı etmenin olası sonuçlarıyla ilgili iddiaların titiz bir incelemeye tabi tutulmaması nedeniyle yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/11/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Bölüm tarafından 2/11/2021 tarihinde sınır dışı işleminin 2/12/2021 tarihine kadar durdurulmasına karar verilmiştir. Bölüm 30/11/2021 tarihinde ise tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin yeni bir karar verilinceye veya başvurunun kabul edilemez olduğuna, başvurucunun hakkının ihlal edilmediğine ya da başvurunun düşmesine karar verilinceye kadar başvurucunun sınır dışı edilmesine dair işlemin geçici olarak durdurulmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

5. Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuyla ilgili olarak bir polis memurunun düzenlediği, üzerinde tarih olmayan Düzensiz Göçmen Mülakat Formu’na göre başvurucu; Türkiye’ye yasa dışı yollardan giriş yapmış ve ülkesinde işsizlik olduğunu, gönderilecek olursa ülkesi dışındaki bir ülkeye gidebileceğini beyan etmiştir. Üzerinde tarih olmayan bir başka Düzensiz Göçmen Mülakat Formu’na göre ise başvurucu; ülkesinde yaşamının tehlikede olduğunu, Türkiye'den sonra gideceği ülkenin kendisi için fark etmediğini söylemiştir.

8. Yalova İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün uyuşturucu madde satıcıları ile kullanıcılarına yönelik 16/8/2019 tarihli çalışmaları sırasında evinde uyuşturucu madde bulunduğu ve kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçundan hakkında işlem yapıldığı için başvurucunun kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı için tehdit oluşturduğu sonucuna varan Yalova İl Göç İdare Müdürlüğü (Göç İdaresi) menşe ülkesine sınır dışı edilmesinde 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 4. maddesi (Maddeye göre hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.) ile 55. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine (Bu bende göre sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz.) göre sakınca bulunduğu gerekçesiyle başvurucunun gidebileceği üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine ya da gönüllü olması hâlinde menşe ülkesine çıkışının sağlanmasına 19/8/2019 tarihinde karar vermiştir. Bu karar Türkçe ve Farsça olarak başvurucuya 20/8/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucu kendisine isnat edilen suçlama ile ilgili olarak kolluk görevlilerince çevirmen eşliğinde alınan beyanında okuyup yazamasa da Türkçeyi anladığını, ele geçirilen maddelerin kendisine ait olmadığını ifade etmiştir. İfade Tutanağı’na göre başvurucu, müdafi talep etmemiştir.

10. Başvurucu 3/6/2020 tarihinde bir kavgaya karışmıştır. Bu olaya karışan birinin yardımıyla başvurucuya ulaşabilen kolluk görevlileri, başvurucunun sağ koluna sarılı bir bez içinde, kesici kısmı yaklaşık 11 cm, sapı ise yaklaşık 12 cm olan bir bıçak bulunduğunu ve başvurucu hakkında bazı tahdit kayıtları (O-100 yurda giriş yasağı, V-71 semti meçhul ve M-99 yer ve kimlik tespiti) olduğunu tespit etmiştir.

11. Başvurucu, kolluğa şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde yabancı uyruklu arkadaşıyla sahilde otururken yanlarına gelen yabancı uyruklu iki kişiden birinin arkadaşına bıçak çektiğini, kavgaya engel olmak isterken yanlarına gelen yabancı uyruklu kişilerin kendisine yumruk attığını, yanlarına gelen yabancı uyruklu kişilere arkadaşı ile birlikte kendilerini savunmak için yumruk attıklarını, ayrıca bir tavuk kesimhanesinde çalıştığını, koluna sarılı bıçağı biletmek için üzerinde bulundurduğunu beyan etmiştir. Beyanına bakılırsa başvurucu Türkçe bilmektedir ve müdafi talep etmemiştir.

12. Başvurucu 4/6/2020 tarihinde kolluk görevlilerince Göç İdaresi yetkililerine teslim edilmiştir.

13. Göç İdaresi aynı gün 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararına ilişkin tebliğ formunda yer alan sınır dışı etme kararının tarih ve sayısının üzerini çizip sınır dışı etme kararının tarih ve sayısını sırasıyla 4/6/2020 ve 98 olarak yazmış, sınır dışı etme kararının gerekçesiyle ilgili bölümünün “kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar” ve “uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar” ile ilgili kısımlarını işaretleyerek söz konusu kararı başvurucuya hem Türkçe hem Farsça olarak tebliğ etmiştir. 4/6/2020 tarihli müstakil bir sınır dışı etme kararının varlığı tespit edilememiştir. Bununla birlikte Göç İdaresinin üzerinde tarih bulunmayan 98 sayılı kayıt düzeltme kararından anlaşıldığına göre kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturması, Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye gelmesi ve uluslararası koruma başvurusunun reddedilmesi nedeniyle başvurucunun gidebileceği üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine ya da gönüllü olması hâlinde menşe ülkesine çıkışının sağlanmasına karar verilmiştir.

14. Göç İdaresinin bir görevlisi tarafından düzenlenen Ön Değerlendirme Formu’na göre başvurucu; ülkesinde hakkında verilmiş idam kararı olduğunu, ülkesi dışındaki bir ülkeye gidebileceğini görevliye beyan etmiştir.

15. Başvurucu, vekili aracılığıyla 4/6/2020 tarihli sınır dışı etme kararının iptali için 10/6/2020 tarihinde Bursa 1. İdare Mahkemesi nezdinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde özetle hakkında İran İslam Cumhuriyeti’nde (İran) alınmış bir idam kararı olduğundan sınır dışı edilemeyeceğini, sınır dışı etme kararının alınmasına müsebbip olayda mağdur olması nedeniyle kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturmadığını, hakkında Türkiye’de verilmiş herhangi bir mahkûmiyet kararı bulunmadığını, uluslararası koruma başvurusunun reddine dair karara karşı açılan iptal davasını sonuçlandıran mahkemenin idam kararı yönünden detaylı araştırma yapmadığını ve Türkçe bilgisinin yetersizliğine rağmen sınır dışı etme kararının çevirmen aracılığıyla açıklanmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, yargılama sürecinde vekili tarafından temsil edilmiştir.

16. Başvurucu, idam cezasıyla ilgili olduğunu ileri sürdüğü bir mahkeme kararını 6/7/2020 tarihinde Bursa 1. İdare Mahkemesinin dikkatine sunup gerekirse kararın aslının getirtilmesi için yazışma yapılmasını istemiştir. Farsça bilen bir yeminli çevirmen tarafından yapılan noter onaylı çeviride İran’ın Tahran şehrindeki İnkılap Adliyesinde bulunan 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15/1/2019 tarihli kararda başvurucunun bir kavga sırasında kendisine bıçakla saldıran kişinin elinden bıçağı alarak söz konusu kişiyi kalbinden bıçakladığı, bahsi geçen kişinin kan kaybından öldüğü, ilgili kanun uyarınca son hüküm kesinleştiğinde kısasın ve asılmanın uygulanacağı, kararın açıklanıp düzenlenmesinden yirmi gün sonra İran Yargıtayına gönderileceği belirtilmiştir. Çevirmen çeviriyi fotokopi evrak üzerinden yapmıştır.

17. Dava dosyasına ibraz edilen belgeler içinde “Sınır Dışı” başlığı taşıyan ve bilinen şablona uygun olan bir sınır dışı etme kararının bulunmaması, 98 sayılı kayıt düzeltme kararının tarih bilgisi içermemesi, sınır dışı etme kararının tebliğiyle ilgili formda işlemin tarih ve sayısı yönünden değişiklik yapılması nedeniyle Bursa 1. İdare Mahkemesi; başvurucu hakkında tesis edilen sınır dışı etme kararının tarih ve sayısıyla açıklanması, başvurucu hakkında idam cezası verildiği iddialarının araştırılıp araştırılmadığına ilişkin bilgi ve belgeler ile 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararının onaylı bir örneğinin gönderilmesi için Göç İdaresi ile yazışma yapmıştır. Göç İdaresinin cevap yazısına göre kendisiyle yapılan mülakatta başvurucunun idam cezasıyla ilgili bir iddiası olmadığı için Göç İdaresinde de konuyla ilgili belge bulunmamaktadır. Ayrıca dava konusu 4/6/2020 tarihli ve 98 sayılı işlem daha önce Bursa 1. İdare Mahkemesine sunulmuştur.

18. 4/6/2020 tarihli sınır dışı etme kararının aslında 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararının düzeltilmesine yönelik bir karar olduğu tespitini yapan Bursa 1. İdare Mahkemesi; sınır dışı edilmesine karar verilen başvurucunun gönderilebileceği güvenli üçüncü ülkenin belirlendiğine ilişkin bilgi ve belgenin dava dosyasına sunulmadığı, başvurucunun herhangi bir ülkeye gönderilmesi durumunda ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalma ihtimali olan, hayatının veya hürriyetinin tehdit altında olacağı ülkelere gönderilme riski ile karşı karşıya kalacağı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. 30/12/2020 tarihli bu kararın ilgili kısmı şöyledir:

 “...

Dava dosyasının incelenmesinden, İran uyruklu olan davacının, sınır dışı edilmesine yönelik Bursa Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından işlem tesis edildiği, anılan işlemin iptali istemiyle de görülmekte olan davanın açıldığı, dava konusu 04/06/2020 tarih ve 98 sayılı Yalova Valiliği, İl Göç İdaresi Müdürlüğü işleminin, yine Yalova Valiliği, İl Göç İdaresi Müdürlüğü'nce davacı hakkında daha önceden tesis edilen 19/08/2019 tarih, 582 sayılı sınırdışı işlemiyle bağlantılı olarak kayıt düzeltmek suretiyle ihdas edilmiş bir işlem olduğu, dava dosyasına ‘İran İslam Cumhuriyeti Birinci Ağır Ceza Mahkemesi İnkılap Adliyesi Tehran İli’ başlığını taşıyan, tercümesi Yalova 5. Noterliği'nce 06/07/2020 tarih, 003899 sayılı olarak onaylanmış, davacı hakkında 15/01/2019 tarihinde verilen bir idam kararının ibraz edildiği anlaşılmaktadır.

Dava konusu olayda; davacı hakkında 6458 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrasının (d), (ı) ve (i) bentleri uyarınca sınır dışı edilmesine yönelik işlem tesis edilmiş ise de, dava konusu işlemde; davacının ‘güvenli üçüncü bir ülkeye veya gönüllü olması halinde menşe ülkesine sınır dışı edileceğinin’ belirtildiği, davacı hakkında ülkesi İran adli makamlarınca verilmiş bir idam kararı bulunmasına rağmen davalı idarece, sınırdışı edilmesine karar verilen davacının gönderilebileceği güvenli üçüncü ülkenin belirlendiğine ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin dava dosyasına sunulmadığı görülmektedir.

Bu durumda; hakkında sınır dışı etme kararı verilen davacının, bu karara istinaden herhangi bir ülkeye sınır dışı edilebileceği, bu takdirde Kişilerin işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı ülkelere geri gönderilmemesi ilkesinin ihlal edilebileceği, kişinin mülteci statüsü talep etme ve mülteci olarak nitelendirilmesi durumunda Sözleşmeye uygun olarak koruma elde etme imkânının bulunmayacağı ve ciddi zarar görme riskinin olduğu anlaşıldığından, davacının herhangi bir ülkeye gönderilmesi durumunda, 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme, Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1967 Protokolü, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun ilgili hükümlerinin açıkça ihlal edilmiş olacağı, davacının ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalma ihtimali olan, hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı ülkelere gönderilme riski ile karşı karşıya kalacağı sonucuna ulaşıldığından, dava konusu sınır dışı işleminde konu unsuru yönünden, ulusal ve uluslararası mevzuata ve hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Öte yandan; davacının sınır dışı edilebileceği mevzuata uygun bir güvenli üçüncü ülke 6458 sayılı Kanunun 55. ve 4. maddesi kapsamında değerlendirme yapılmak suretiyle belirlenerek, davacı hakkında 6458 sayılı Kanunun 54. maddesi uyarınca yeniden işlem tesis edilebileceği de açıktır.

...”

19. Başvurucu 7/4/2021 tarihinde bir tehdit ve yaralama olayına karışmıştır.8/4/2021 tarihinde şüpheli sıfatıyla çevirmen eşliğinde kollukça alınan ifadesinde başvurucu suçlamaları kabul etmemiş ve Türkçe konuşabildiğini beyan etmiştir. İfade Tutanağı’na göre başvurucu, müdafi talep etmemiştir.

20. Kolluğun 7/4/2021 tarihli olayı bildirmesi üzerine Göç İdaresi, kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında yeni bir kayıt düzeltme kararı almıştır. Bu karardan anlaşıldığına göre düzeltilen kayıtlar 9/11/2017 tarihine aittir. Başvurucunun imzadan imtina ederek tebliğ almak istemediği, 9/4/2021 tarihinde düzenlenen sınır dışı etme kararı tebliğ formuna göre tebliğ edilmek istenen karar İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 9/11/2017 tarihli ve 15429 sayılı kararıdır. Formda sınır dışı etme kararının gerekçesiyle ilgili bölümünün “kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar”, “uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar” ve “hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler” ile ilgili kısımları işaretlenmiştir. Öte yandan başvurucu hakkında alınan idari gözetim kararının tebliğine ilişkin formda sınır dışı etme kararının tarihi 19/8/2019 olarak belirtilmiş, kararın sayısına ise yer verilmemiştir.

21. Başvurucu, vekili aracılığıyla Bursa 1. İdare Mahkemesi nezdinde yeni bir dava açarak 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararının iptalini istemiştir. Dava dilekçesinde 4/6/2020 tarihli sınır dışı etme kararının iptali için açtığı davada ileri sürdüğü iddialara benzer iddialar öne süren ve anılan davada verilen iptal kararına dikkat çeken başvurucu, hakkında verilen idam cezasına ilişkin olduğunu ileri sürdüğü mahkeme kararı ile Türkçe çevirisini Bursa 1. İdare Mahkemesine sunmuştur. Başvurucu, dava dilekçesinde duruşma yapılması yönünde bir talepte bulunmamıştır.

22. Göç İdaresi 9/11/2017 tarihli ve 15429 sayılı karar hariç başvurucu hakkında alınan tüm kararları Bursa 1. İdare Mahkemesine göndermiştir.

23. Bursa 1. İdare Mahkemesi başvurucunun ülkesinde kişisel olarak nasıl bir risk altında olduğuna ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmadığı, her an sınır dışı edilme tehlikesi altında olmasına rağmen resmî makamlara başvuruda bulunmaksızın Türkiye’de yaşamaya devam ettiği, ülkesinde kötü muameleye uğrayabileceğine ilişkin iddialarının inandırıcılığı konusunda tereddüt oluştuğu, ülkesinde kötü muamele riski altında olduğunu ilk kez hakkında sınır dışı kararı alınması üzerine açtığı davada dile getirdiği ve sonuç olarak sınır dışı edileceği ülkede işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare göstermediği gerekçesiyle 29/9/2021 tarihinde davayı reddetmiştir. Bu kararı başvurucu vekili 4/10/2021 tarihinde UYAP aracılığıyla öğrenmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

24. 6458 sayılı Kanun; yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.

25. 6458 sayılı Kanun’un “Geri gönderme yasağı” kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:

 “Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.”

26. 6458 sayılı Kanun’un “Kısa dönem ikamet izni” kenar balıklı 31. maddesine göre adli veya idari makamların talep veya kararına bağlı olarak Türkiye’de kalması gerekenlere en fazla iki yıllık süreyle kısa süreli ikamet izni verilebilir.

27. 6458 sayılı Kanun’un “İnsani ikamet izni” kenar başlıklı 46. maddesine göre valilikler, haklarında sınır dışı etme veya Türkiye’ye giriş yasağı kararı alındığı hâlde yabancıların Türkiye’den çıkışları yaptırılamadığında ya da Türkiye’den ayrılmaları makul veya mümkün görülmediğinde diğer ikamet izinlerinin verilmesindeki şartları aramadan İçişleri Bakanlığınca belirlenen sürelerle sınırlı olmak kaydıyla ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün onayını alarak insani ikamet izni verebilir ve bu izinleri uzatabilir. 6458 sayılı Kanun’un 47. maddesi iznin verilmesini zorunlu kılan şartlar ortadan kalktığında valiliklere İçişleri Bakanlığının onayını almak kaydıyla insani ikamet izni iptal etme ve verilen izinleri uzatmama görevi yüklemektedir.

28. 6458 sayılı Kanun’un 52., 53., 54. ve 55. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Sınır dışı etme

Madde 52 – (1) Yabancılar, sınır dışı etme kararıyla, menşe ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilebilir.

Sınır dışı etme kararı

Madde 53 – (1) Sınır dışı etme kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.

 (2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.

 (3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez.

Sınır dışı etme kararı alınacaklar

Madde 54 – (1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:

...

d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar

...

ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler

i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar

...

Sınır dışı etme kararı alınmayacaklar

Madde 55 – (1) 54 üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz:

a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar

...”

29. 6458 sayılı Kanun’un “Sınır dışı etme kararının yerine getirilmesi” kenar başlıklı 60. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Geri gönderme merkezlerindeki yabancılar, kolluk birimi tarafından sınır kapılarına götürülür.

 (2) Geri gönderme merkezlerine sevk edilmesine gerek kalmadan sınır dışı edilecek olan yabancılar, Genel Müdürlük taşra teşkilatının koordinesinde kolluk birimlerince sınır kapılarına götürülür.

 (3) (Değişik:6/12/2019-7196/80 md.) Sınır dışı edilecek yabancıların seyahat masrafları kendilerince karşılanır...

...

 (5) Yabancıların pasaportları veya diğer belgeleri, sınır dışı edilinceye kadar tutulabilir ve sınır dışı işlemlerinde kullanılmak üzere biletleri paraya çevrilebilir.

...”

30. 6458 sayılı Kanun’un “İkincil koruma” kenar başlıklı 63. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;

a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,

...

olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.”

31. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Duruşma” kenar başlıklı 17.maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve ... davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.” “Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve ... davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.”

32. 17/3/2016 tarihli ve 29656 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in (Yönetmelik) “Sınır dışı etme” kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:

 “(1) Yabancılar, sınır dışı etme kararıyla, menşe ülkesine, transit gideceği ülkeye, Türkiye’ye gelmek üzere transit geçtiği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilebilir.

 (2) Yabancının sınır dışı edileceği ülkenin tespitinde; vatandaşlık durumu, gönderilmesi planlanan ülkeye kabul edilip edilmeyeceği ve varsa gidebileceği üçüncü bir ülkeye ilişkin talebi göz önünde bulundurulur.”

33. Yönetmelik’in “Sınır dışı etme kararının alınması ve tebliği” kenar başlıklı 56. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Sınır dışı etme kararı, yabancının yakalandığı, işlem gördüğü veya tespit edildiği ildeki valilik tarafından resen veya Genel Müdürlüğün [Yönetmelik’te bu ifade Göç İdaresi Genel Müdürlüğünü ifade etmektedir] istemi üzerine alınır.

 (2) Sınır dışı etme kararında, yabancının doğrudan sınır dışı edileceği, Türkiye’yi terke davet edildiği veya idari gözetime tabi tutulduğu hususlarından biri yer alır.”

34. Yönetmelik’in “Sınır dışı etme kararının uygulanmaması veya iptali” kenar başlıklı 57. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Sınır dışı etme kararı alındıktan sonra, Kanunun 55 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olduğu anlaşılan yabancı hakkında öncelikle üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi ihtimali değerlendirilir. Yabancının üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi mümkün olmadığında sınır dışı etme kararı uygulanmaz ve yabancıya insani ikamet izni verilir. İnsani ikamet izni süresince yabancının ülkesine veya gidebileceği üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilme olanakları araştırılmaya devam edilir. Sınır dışı etme engelinin ortadan kalkması halinde insani ikamet izni iptal edilir ve yeni bir karar alınmaksızın sınır dışı etme işlemi tamamlanır.

...

 (3) Adli makamlarca sınır dışı etme kararının iptaline dair karar verilen yabancıların sınır dışı ve varsa idari gözetim kararları sonlandırılır. Ülkemizde yasal kalışları ile ilgili gerekli çalışmalar yapılır.

...”

35. Yönetmelik’in “Sınır dışı edileceklerin gönüllü geri dönüş talepleri” kenar başlıklı 63. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Hakkında idari gözetim kararı alınan yabancılardan ülkelerine veya üçüncü bir ülkeye gönüllü geri dönüş talebi olanlar, seyahatlerine engel bir durumları yoksa geri gönderme merkezlerine sevk edilmeden ... doğrudan ülkelerine veya istedikleri üçüncü ülkeye gönderilebilirler.”

36. 6458 sayılı Kanun’un 74. maddesinde Türkiye'ye güvenli üçüncü bir ülkeden gelenlerin uluslararası koruma başvurularının değerlendirilmesi ve bu bağlamda hangi ülkelerin güvenli üçüncü ülke olarak nitelendirebileceği ile ilgili düzenlemeler, Yönetmelik’in 7. maddesinde ise anılan Kanun maddesine uygun şekilde bir ülkenin başvuru sahibi için güvenli üçüncü ülke olarak nitelendirilebilmesi için gerekli şartlar ve başvuru sahibinin güvenli üçüncü ülkeden geldiğinin kabul edildiği durumlarda yapılacak işlemlerle ilgili regülasyon yer alsa da 6458 sayılı Kanun’da ve Yönetmelik’te üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine karar verilen yabancıların hangi ülkeye sınır dışı edileceğinin nasıl tespit edileceği, bu ülkenin başvurucuya bildirilip bildirilmeyeceği, başvurucunun tespit edilen ülkenin kendisi için güvenli ülke olmadığına ve/veya söz konusu üçüncü ülkenin kendisini ülkesine sınır dışı edeceğine ya da iade edeceğine ilişkin bir iddiası varsa bu iddiasına dayanarak dava açıp açamayacağı, dava açabilecek ise bu davanın sınır dışı işlemlerini durdurup durdurmayacağı konusunda herhangi bir norm bulunmamaktadır.

B. Uluslararası Hukuk

37. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.

...”

38. Sözleşme’nin 3. maddesi şöyledir:

 “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

39. Sözleşme’ye ek 6 No.lu Protokol’ün 1. maddesinde hiç kimsenin idam cezasına çarptırılamayacağı ve idam edilemeyeceği, 2. maddesinde ise yasalarda savaş veya yakın savaş tehlikesi zamanında işlenmiş olan fiiller için ölüm cezasının öngörebileceği ancak bu cezanın yasanın belirlediği hâllerde ve onun hükümlerine uygun olarak uygulanabileceği ifade edilmiştir.

40. Sözleşme’ye ek 13 No.lu Protokol’ün 1. maddesi şöyledir:

 “Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez.”

41. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Al‑Saadoon ve Mufdhi/Birleşik Krallık (B. No: 61498/08, 2/3/2010) kararında ölüm cezası ve yabancıların Sözleşme’nin 2. ve/veya 3. maddelerine aykırı muamele görme riskiyle karşılaşabilecekleri ülkelere sınır dışı edilmeleri ile ilgili olarak şu tespitler yer almıştır:

i. Yargısal (hükmi, adli) infaz, bir insanın devlet yetkilileri tarafından kasten ve taammüden imha edilmesini içerir. İnfaz yöntemi ne olursa olsun yaşamın yok olması bazı fiziksel acıları da beraberinde getirir. Ayrıca ölümün önceden bilinmesi, kaçınılmaz olarak yoğun psikolojik ızdıraplara yol açar. Ölüm cezasının dayatılmasının ve kullanılmasının temel insan haklarını ortadan kaldırdığı gerçeği, Avrupa Konseyine üye devletler tarafından kabul edilmiştir. Sözleşme’nin hazırlandığı dönemde ölüm cezasının uluslararası standartları ihlal ettiğinin düşünülmemesi nedeniyle söz konusu ceza istisna olarak kabul edilse de daha sonra Avrupa Konseyine üye devletlerde ölüm cezası fiilen ve hukuken tamamen kaldırılmıştır. Sonraki süreçte önce savaş veya yakın savaş tehlikesi zamanında işlenmiş olan fiiller için hariç olmak üzere ölüm cezalarını kaldıran ek 6 No.lu Protokol, daha sonra da ölüm cezalarını her koşulda kaldıran 13 No.lu Protokol imzalanmıştır. AİHM artık Sözleşme’nin 2. maddesindeki “Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.” cümlesinin 3. maddedeki “insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza” ifadelerinin ölüm cezasını da içerecek şekilde yorumlanmasına engel olmaya devam ettiğini düşünmemektedir (anılan kararda bkz. §§ 115-117).

ii. Yabancının sınır dışı edileceği ülkede Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında kötü muameleye maruz kalacağına dair gerçek bir riskin bulunduğuna inanılması için esaslı nedenlerin gösterildiği durumlarda yapılacak sınır dışı işlemi, Sözleşme’ye taraf devletin Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlalinden sorumlu tutulmasına neden olabilir. Benzer şekilde Sözleşme’nin 2. maddesi ile 13 No.lu Protokol’ün 1. maddesi, yabancının sınır dışı edileceği veya iade edileceği ülkede kişinin ölüm cezasına maruz kalma konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanmak için önemli nedenlerin gösterildiği durumlarda Sözleşme’ye taraf devlete yabancının iadesini veya sınır dışı edilmesini yasaklamaktadır (anılan kararda bkz. § 123 ve burada atıf yapılan kararlar).

42. Al Nashiri/Polanya (B. No: 28761/11, 24/7/2014) başvurusunda başka ihlal iddiaları yanında başvurucunun ölüm cezasına çarptırılacağına dair gerçek ve ciddi bir risk olduğuna ilişkin önemli gerekçelere rağmen Polonya’nın bilerek ve kasıtlı olarak Amerika Birleşik Devletleri Merkezî Haber Alma Teşkilatı (CIA) tarafından kendi topraklarından nakledilmesine izin verdiğine yönelik şikâyetini inceleyen AİHM, Polonya’dan nakledildiği sırada başvurucunun askerî komisyon önünde yargılanmasının ardından ölüm cezasına çarptırılabileceğine ilişkin esaslı ve öngörülebilir bir risk bulunduğunu tespit ederek eylem ve ihmalleri nedeniyle davalı devletin -Sözleşme’ye ek 6 No.lu Protokol’ün 1. maddesiyle birlikte ele alındığında- Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerini ihlal ettiğine karar vermiştir (anılan kararda bkz. §§ 578, 579).

43. AİHM A.L.(X.W.)/Rusya (B. No: 44095/14, 29/10/2015) başvurusunda ise başvurucunun başka ihlal iddiaları yanında Çin’e zorla iade edilmesi hâlinde mahkûm edilme ve ölüm cezasına çarptırılma riskiyle karşı karşıya kalacağına yönelik iddiasını incelemiş, başvurucunun sınır dışı edilmesi durumunda ölüm cezasını gerektiren cinayet suçlamasıyla ilgili yapılacak yargılama sonunda ölüm cezasına çarptırılabileceğine işaret ederek başvurucunun Çin’e zorla geri gönderilmesinin kendisini Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerine aykırı muamele görme riskine maruz bırakacağı, dolayısıyla bu maddelerin ihlaline yol açacağı sonucuna varmıştır (anılan kararda bkz. § 66).

44. AİHM’e göre Sözleşme’nin 2. ve 3. maddelerinde korunan hakların mutlak niteliği ve sığınmacıların genellikle karşılaştıkları kırılgan durum dikkate alındığında geri gönderilmesi hâlinde sığınmacının söz konusu maddelere aykırı muameleye uğrama riskiyle karşılaşabileceğini gösteren unsurlardan haberdar olan kamu makamları, anılan Sözleşme maddelerinden doğan yükümlülükler uyarınca söz konusu riskin analizini kendiliğinden yapmalıdır (F.G./İsveç [BD], B. No: 43611/11, 23/3/2016, § 127).

45. AİHM; M.S.S./Belçika ve Yunanistan ([BD], B. No: 30696/09, 21/1/2011) kararında, sınır dışı etme ile ilgili usul uygulanırken yabancıların kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sadece doğrudan değil dolaylı olarak gönderilmesi ihtimalinin de gözetilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

46. Auad/Bulgaristan (B. No: 46390/10, 11/10/2011, § 133) kararında iç hukukta gerekli olmadığı için sınır dışı etme kararının veya başka herhangi bir bağlayıcı hukuki işlemin yabancının sınır dışı edileceği hedef ülkeyi belirtmemiş olmasının tüm Sözleşme hükümlerinde mündemiç olan yasal kesinlik gereklilikleri yönünden sorunlu görülebileceğini belirten AİHM, A.D. ve diğerleri/Türkiye (B. No: 22681/09, § 22/7/2014) kararında yabancının nereye sınır dışı edileceği tespit edilmeden sınır dışı etme kararı alınmasıyla ilgili olarak şu değerlendirmeleri yapmıştır:

 “...

103. ...[B]aşvuranlar aleyhinde, derhal icra edilmek üzere birtakım sınır dışı kararları verilmiş olduğu halde, kararların hiçbirinde başvuranların nereye gönderilecekleri belirtilmemiştir. Davalı Hükümet, Mahkeme önündeki görüşlerinde, başvuranların ille de Çin’e gönderilmelerinin gerekmediğini belirtirken, başvuranların gönderilebileceği alternatif yerleri dile getirmemiştir. Sınır dışı kararlarının geri çekilmesi amacıyla yürütülen idari yargılamalar esnasında, hem başvuranlar hem de idari mahkemeler, başvuranların gönderilecekleri yerin Çin olduğunu varsayarak ve idari mahkemelerin, başvuranların Çin’de karşılaşacakları belirli tehlikelerden ötürü kararları iptal ettiklerini düşünerek hareket etmişlerdir. Ancak, Mahkemenin görüşüne göre, gönderilecek ülkenin net olmaması kabul edilemez bir durumdur zira bu şekilde başvuranın hâlihazırda belirsiz olan durumu daha da kötüleştirilmiş ve aynı zamanda, varış ülkesi belli olmayan bir yabancının sınır dışı edilmesi kapsamındaki riskler dikkate alınmadan anlamlı bir inceleme yürütülemeyeceğinden adli incelemenin amacı zedelenmiştir...”

V. İNCELEME VE GEREKÇE

47. Anayasa Mahkemesinin 29/9/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

48. Başvurucu, gelirinin bulunmadığı bildirerek adli yardımdan yararlanmak istemiştir.

49. Anayasa Mahkemesi tarafından adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23) kararında, yabancıların adli yardım talepleri konusunda benimsenen ilkeler ise Nadali Agheli Kohne Shari (B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18) kararında yer almaktadır. Anılan ilkelere göre adli yardım için gerekli şartlar mevcutsa karşılıklılık şartı gerçekleşmese bile yabancının adli yardım talebi kabul edilmelidir.

50. Somut olayda yabancı ülke vatandaşı olan başvurucunun herhangi bir geliri veya mal varlığı tespit edilemediği, dolayısıyla geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu dosya kapsamından anlaşıldığından açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne ve yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına karar verilmesi gerekir.

B. Yaşam Hakkı ile Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

51. Başvurucu, Bursa 1. İdare Mahkemesince verilen 30/12/2020 tarihli kararın gerekçesine atıf yaparak ülkesinde hakkında verilmiş idam kararı bulunduğu için sınır dışı edilemeyecek olmasına rağmen mağduru olduğunu iddia ettiği 9/4/2021 tarihli (Olayın gerçekleştiği tarih aslında 7/4/2021’dir.) olay sonrasında Göç İdaresinin sınır dışı etme kararı aldığını ve bu karar aleyhine açtığı davanın 29/9/2021 tarihinde reddedildiğini iddia etmiştir. Başvurucuya göre;

i. Gözaltına alındığı ilk andan itibaren kendi seçeceği bir müdafinin yardımından yararlandırılmadan ve ifadesi bile alınmadan, ayrıca ne ile suçlandığı bilinmeden hakkında sınır dışı etme kararı alınmak üzere Göç İdaresine teslim edilmesi, sonrasında kamu düzenine aykırı davrandığı gerekçesiyle hakkında sınır dışı etme kararı alınıp yargılama yapılmadan hüküm kurulması (Bu ifadeleriyle başvurucunun Göç İdaresince başvurucunun ifadesi ve başvurucuya isnat edilen suçlama bilinmeden sınır dışı etme kararı alınmasını kastettiği ve sınır dışı etme kararının başvurucu tarafından hüküm olarak değerlendirildiği anlaşılmıştır.) ve Bursa 1. İdare Mahkemesinin geri gönderileceği ülkede hakkında verilmiş bir idam kararı bulunduğunu gözönünde bulundurmayıp talebine rağmen duruşma yapmadan davayı reddetmesi nedeniyle adil yargılama hakkı ihlal edilmiştir. Ayrıca ihlalin tespiti için yargılamanın sonucunu beklemeye gerek yoktur.

ii. Hakkında verilmiş idam kararı nedeniyle sınır dışı edilemeyecek ve ülkesine geri gönderilecek kişilerden olmamasına ve İran’ın insan haklarıyla ilgili genel durumuna rağmen idam edileceği ve kötü muameleye maruz kalacağı İran’a gönderilecek olması ve sınır dışı etme kararının iptali için açtığı davanın reddedilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği, yaşam, çalışma, aile hayatına saygı ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakları ile eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir.

52. Bakanlık görüşünde, başvurucu ile ilgili olarak Bakanlığın Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Suçluların İadesi ve Hükümlü Nakli Bürosuna kayıtlı bir dosyanın mevcut olduğu belirtilmiştir. Bakanlık görüşünün ekindeki belgelere göre başvurucu, uluslararası seviyede aranmamaktadır.

2. Değerlendirme

a. İhlal İddialarının Vasıflandırılması Yönünden

53. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

54. Başvurucu, müdafi yardımından yararlandırılmadığını iddia etmiş ancak bu durumu, hakkındaki sınır dışı etme kararıyla ilişkilendirmiş ve sonuç olarak sınır dışı etme kararından yakınmıştır. Bu nedenle başvurucunun sözü edilen ihlal iddiasını sınır dışı etme kararının geçerli bir hukuki sebebinin bulunmadığını ifade etmek için dile getirdiği sonucuna varılmıştır.

55. Başvurucu; kişi hürriyeti ve güvenliği, aile hayatına saygı, çalışma ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş olsa da söz konusu ihlallerin ne şekilde meydana geldiğine ilişkin açıklama yapmamıştır. Ayrıca sınır dışı etme kararının iptali için açılan davanın reddi üzerine yapılan başvuruda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin olanlar da dâhil olmak üzere dile getirilen bütün iddiaların aslı, idam edilme ve kötü muameleye uğrama riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verildiğine ve bu kararın iptali için açılan davada sınır dışı etmenin olası sonuçlarıyla ilgili iddiaların titiz bir incelemeye tabi tutulmadığına yöneliktir. Bu nedenle başvurunun yaşam hakkı ile kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

56. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile “Suç ve cezalara ilişkin genel esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin onuncu fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“ Madde 17- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.

...

Madde 38- ...

Ölüm cezası ... verilemez.

...”

57. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

b. İncelemenin Kapsamı Yönünden

58. Başvuru dosyasındaki mevcut belgelerden başvurucu hakkında 9/11/2017 ve 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararlarının alındığı, 4/6/2020 tarihli idari kararla 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararındaki bazı kayıtların düzeltildiği, başvurucunun 4/6/2020 tarihli idari karar aleyhine açtığı davada söz konusu kararın iptaline karar verildiği ve 9/4/2021 tarihli bir idari kararla 9/11/2017 tarihli sınır dışı etme kararındaki bazı kayıtların düzeltildiği anlaşılmıştır (bkz. §§ 8, 13, 18, 20). Başvurucu 9/4/2021 tarihinde Göç İdaresinin sınır dışı etme kararı aldığını, bu karar aleyhine açtığı davanın 29/9/2021 tarihinde reddedildiğini ileri sürse de bu davayı 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararının iptali için açmıştır (bkz. §§ 21, 23). Bu nedenle Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, bireysel başvuru öncesinde olağan kanun yollarının tüketilmesinin zorunlu olduğunu, 9/11/2017 tarihli sınır dışı etme kararı ile bu karardaki bazı kayıtların düzeltilmesine ilişkin 9/4/2021 tarihli karar yönünden hukuk sisteminde mevcut yargısal yolların tüketildiği yönünde kendisine hiçbir belge sunulmadığını, en önemlisi başvuruya konu edilen yargılama sürecinin 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararının iptaline ilişkin olduğunu dikkate alarak ihlal iddialarını yalnızca 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararı ve bu kararın iptali için açılan dava çerçevesinde inceleyecektir. Bununla birlikte dava dilekçesinde duruşma yapılmasının talep edilmemesi ve duruşma talebinin sonradan talep edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin sunulmaması sebebiyle başvurucunun, özünde talebine rağmen duruşma yapılmamasının yargılamaya etkili katılamamasına ve bu nedenle sınır dışı kararına karşı etkili bir şekilde karşı çıkamamasına neden olduğuna yönelik iddiası hakkında bir değerlendirme yapılmayacaktır.

c. Kabul Edilebilirlik Yönünden

59. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

 (1) Ölüm Cezası Yönünden

60. Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasının ilk hâlinde yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olduğu durumlar arasında “mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hâli” de sayılmıştır ancak 7/5/2004 tarihli ve 5170 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile sözü edilen hâl madde metninden çıkarılmış, anılan Kanun’un 5. maddesiyle de Anayasa’nın 38. maddesinin “Genel müsadere cezası verilemez.” hükmünü haiz onuncu fıkrası “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.” şeklinde değiştirilmiştir. Ayrıca 5170 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile yapılan değişiklikle birlikte ölüm cezalarının infazı, Anayasa’nın 15. maddesinde sayılan -milletler arası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla- savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabilmesinin veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesinin mümkün olduğu istisnalar arasında değildir. 5170 sayılı Kanun’a ait teklif metninde ifade edilen genel gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:

 “...

Bir taraftan hayat [yaşam] hakkının, demokratik toplumun temel değeri olduğunu ve ölüm cezasının kaldırılmasının, bu hakkın korunması ve tüm insanların doğuştan gelen onurunun bütünüyle tanınması için elzem olduğunu vurgulayan ve Ülkemizce de imzalananİnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ek 13 No'lu Protokol gereğince ölüm cezasının kaldırılmış olması; diğer yandan, dünyada gelişen yeni demokratik açılımlara uyum sağlanması ve bu açılıma uygun bir şekilde temel hak ve hürriyetlerin, evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile Avrupa Birliği kriterleri seviyesine çıkarılması amacıyla kanunlarımızda düzenlemeler yapılması ihtiyacı temel yasamız olan Anayasada da değişiklikler yapma zorunluluğu doğurmuştur.

...”

61. İnsan onuru ile kişilerin yaşam hakkının korunmasını amaçladığı anlaşılan anılan Anayasa değişikliği nedeniyle, ölüm cezasının kesinleşmesi ile infazı arasında geçen süredeki mahkûmun ruh hâli ve ölüm cezasının infazı sırasında mahkûmun duyduğu ızdırap da dikkate alındığında ölüm cezasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası anlamında insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza olduğu kabul edilmelidir.

 (2) İdam Edilme ve Kötü Muameleye Uğrama Riski Bulunan Ülkeye Sınır Dışı Etme İşlemi Yönünden

62. Kötü muameleye uğrama riski bulunan ülkeye sınır dışı etme konusunda benimsenen genel ilkeler A.A. ve A.A. ([GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 54-72) kararında yer almaktadır. Bu ilkeler kısaca şöyledir:

i. Anayasa’nın 17. maddesi, Anayasa’nın 5. maddesi ile Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin 16. maddesi ile birlikte yorumlandığında devlete, egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmaları yönünde pozitif yükümlülük de yüklemektedir. Nitekim Anayasa’nın 17. maddesinde devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiş, temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik hâllerinde veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa’nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir.

ii. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddiaları araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğine ilişkin iddianın savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir /araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) ve belirli bir ciddilik seviyesinde olması, ayrıca varsa sözü edilen iddiayı destekleyen bilgi ve belgelerin sunulması durumunda idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir.

iii. Sınır dışı etme kararının uygulanması hâlinde kötü muamele yasağının ihlal edilebileceğine karar verebilmek için geri gönderilen ülkedeki riskin varlığının bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk seviyesinde olduğunun ispatlanması gerekir. Bu konudaki ispat külfeti iddianın niteliğine göre kamu makamlarına ve/veya başvurucuya ait olabilir.

iv. Gerçek riskin varlığına ilişkin maddi olguların bulunup bulunmadığı araştırılırken kural olarak sınır dışı kararının verildiği tarihteki koşullar dikkate alınmalıdır. Ancak yapılacak değerlendirmenin sonucunu doğrudan etkileyecek önemli gelişmeler olması hâlinde yeni durum da gözönünde tutulmalıdır.

v. Sınır dışı etme kararıyla ilgili bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin öncelikli rolü, geri gönderilen ülkede kötü muamele riskinin varlığına ilişkin savunulabilir bir iddianın bulunduğu durumlarda idari ve yargısal makamlar tarafından anılan yasak kapsamındaki usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığını denetlemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesi, usul güvencelerinin sağlanmadığını değerlendirdiğinde ikincillik ilkesi gereği kural olarak yeniden yargılama yapılması amacıyla ihlal kararı verir. Usul güvencelerinin sağlandığı durumlarda ise geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olayın özel koşulları altında gerekli gördüğü hâllerde geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riski bulunup bulunmadığını istisnai olarak ilk elden kendisi de inceleyebilir. Böyle bir durumda Anayasa Mahkemesi, sınır dışı işleminin gerçekleşmesi hâlinde kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilip edilmeyeceğine ilişkin bir değerlendirme yapabilir.

63. Devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif yükümlülüğü, sınır dışı etme kararı alınırken kamu makamlarının yabancının kötü muameleye maruz kalabileceğini iddia ettiği ülkeye dolaylı olarak gönderilmesi ihtimalini gözetmesini de gerektirir (A.D., B. No:2014/19506, 3/4/2019, § 55).

64. Zikredilen ilkeler yabancının idam edilme riski bulunan ülkeye sınır dışı edilmesi durumunda da geçerlidir. Zira Anayasa’nın 17. maddesinin devlete yüklediği pozitif yükümlüklerden biri de bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda, makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemlerin alınmasıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50). Bu bakımdan insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza olup Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasında yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olduğu durumlar arasında sayılmayan ölüm cezasına maruz kalma veya mevcut ölüm cezasının uygulanması konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için önemli nedenlerin var olduğu durumlarda sözü edilen Anayasa normunun yabancının riskin bulunduğu ülkeye doğrudan veya dolaylı olarak sınır dışı edilmesini yasakladığı pekâlâ söylenebilir. Dolayısıyla söz konusu riske rağmen yabancının doğrudan veya dolaylı olarak riskin bulunduğu ülkeye sınır dışı edilmesi hem yaşam hakkını hem kötü muamele yasağını ihlal eder. Bu nedenle gerek sınır dışı etme kararını almaya yetkili olan idari makamlar gerek sınır dışı etme kararına karşı açılan iptal davasını inceleyen yargı mercileri, yabancının dolaylı olarak da olsa ölüm cezasına maruz kalma veya mevcut ölüm cezasının uygulanması konusunda gerçek bir riskin bulunduğu ülkeye sınır dışı edilip edilmeyeceğini titizlikle değerlendirmelidir.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

65. Göç İdaresinin görevlisi tarafından düzenlenen Ön Değerlendirme Formu’na göre başvurucunun bahsi geçen görevliye ülkesinde hakkında verilmiş idam kararı olduğunu beyan ettiği görülmüştür (bkz. § 14). Ayrıca başvurucu, başvuruya konu sınır dışı etme kararının iptali için açtığı davada başka hususlar yanında hakkında İran’da alınmış bir idam kararı olduğundan sınır dışı edilemeyeceğini iddia etmiş ve Bursa 1. İdare Mahkemesine idam cezasına ilişkin olduğunu ileri sürdüğü mahkeme kararı ile bunun Türkçe çevirisini sunmuştur (bkz. § 21). Bunun için başvurucunun ülkesine iade edilmesi durumunda karşılaşabileceği riskler nedeniyle yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edileceğine ilişkin iddiası savunulabilir niteliktedir ve somut olayda başvurucunun ülkesine doğrudan veya dolaylı olarak sınır dışı edilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin bulunup bulunmadığı incelenmelidir.

66. Göç İdaresi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçundan işlem yapılması nedeniyle başvurucunun kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı için tehdit oluşturduğu sonucuna varmış ancak menşe ülkesine sınır dışı edilmesinin 6458 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 55. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca sakıncalı olduğunu değerlendirerek başvurucunun gidebileceği üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesi ya da gönüllü olması hâlinde menşe ülkesine çıkışının sağlanmasına karar vermiştir. Bununla birlikte anılan kararda başvurucunun hangi ülkeye sınır dışı edileceği açıklanmamıştır (bkz. § 8).

67. Gidebileceği üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine karar verilmesi nedeniyle rızası olmadan başvurucunun ülkesine sınır dışı edilmesinin mümkün olmadığı düşünülebilir, ancak söz konusu karar başvurucunun dolaylı olarak İran’a sınır dışı edilmesine engel oluşturmamaktadır. Nitekim 6458 sayılı Kanun’da ve Yönetmelik’te üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine karar verilen yabancıların hangi ülkeye sınır dışı edileceğinin nasıl tespit edileceği, bu ülkenin başvurucuya bildirilip bildirilmeyeceği, başvurucunun tespit edilen ülkenin kendisi için güvenli ülke olmadığına ve/veya söz konusu üçüncü ülkenin kendisini ülkesine sınır dışı edeceğine ya da iade edeceğine ilişkin bir iddiası varsa bu iddiasına dayanarak dava açıp açamayacağı ve şayet dava açabilecek ise bu davanın sınır dışı işlemlerini durdurup durdurmayacağı konusunda herhangi bir norm bulunmamaktadır (bkz § 36). Bununla birlikte bahsi geçen husus, hukuki düzenlemede boşluk bulunmasından ileri gelmemektedir. Çünkü 6458 sayılı Kanun’un “Yabancılar, sınır dışı etme kararıyla, menşe ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilebilir.” şeklindeki 52. maddesinin yabancının sınır dışı edileceği ülke tespit edilmeden sınır dışı etme kararının alınabileceği şeklinde yorumlanması mümkün değildir. Gerçekten 6458 sayılı Kanun’un geri gönderme yasağıyla ilgili 4. maddesi ile sınır dışı etme kararı alınmayacaklarla ilgili 55. maddesinde menşe ülkeden söz edilmeden hiç kimsenin işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemeyeceği, sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunan yabancı hakkında sınır dışı etme kararının alınmayacağı ifade edilmiştir. Yabancının nereye sınır dışı edileceğinin sınır dışı etme kararında yer almaması hâlinde sınır dışı edileceği ülkede yabancının ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalıp kalmayacağının veya yabancının dolaylı olarak menşe ülkesine sınır dışı edilip edilmeyeceğinin yargı mercilerince değerlendirilemeyeceği açıktır.

68. Bursa 1. İdare Mahkemesi kısaca başvurucunun ülkesinde kişisel olarak nasıl bir risk altında olduğuna ilişkin açıklamada bulunmadığı, ülkesinde kötü muameleye uğrayabileceği iddialarının inandırıcılığı konusunda tereddüt oluştuğu ve başvurucunun sınır dışı edileceği ülkede işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare göstermediği gerekçesiyle başvuru konusu davayı reddetmiştir (bkz. § 23). Oysa başvurucu; Bursa 1. İdare Mahkemesine, hakkında verilmiş bir idam cezasına ilişkin olduğunu ileri sürdüğü mahkeme kararı ile bu kararın Türkçe çevirisini sunmuştur. Bu belgelerin muhteviyatı gözetildiğinde Bursa 1. İdare Mahkemesinin kendisine fotokopisi sunulan ve idam cezasına ilişkin olduğu iddia edilen kararın gerçekten var olup olmadığı, var ise kesinleşip kesinleşmediği konusunda araştırma yapması gerekir. Zira bir kez daha ifade etmek gerekir ki insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza olup Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasında yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olduğu durumlar arasında sayılmayan ölüm cezasına yabancının maruz kalacağına veya mevcut bir ölüm cezasının uygulanması konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için önemli nedenlerin var olduğu durumlarda Anayasa’nın 17. maddesi, sözü edilen riskle karşılaşacağı ülkeye doğrudan veya dolaylı olarak sınır dışı edilmesini yasaklamaktadır.

69. Bursa 1. İdare Mahkemesince verilen kararda sınır dışı etme kararında başvurucunun nereye sınır dışı edileceğinin belirtilmediği ile ilgili değerlendirme bulunmadığı görülmüştür. Hâlbuki başvurucu tarafından örneği Bursa 1. İdare Mahkemesine sunulan, bizzat Bursa 1. İdare Mahkemesince verilen ve Anayasa Mahkemesinin yukarıdaki tespitine (bkz. § 69) benzer değerlendirmeler içeren 4/6/2020 tarihli kayıt düzeltme kararının iptaline ilişkin kararda; başvurucunun gönderilebileceği güvenli üçüncü ülkenin belirlendiğine ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin dava dosyasına sunulmadığı, başvurucunun dava konusu karara istinaden herhangi bir ülkeye sınır dışı edilebileceği ve bu durumda başvurucunun ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalma ihtimali olan, yaşamının veya maddi ve/veya manevi varlığının tehdit altında bulunacağı ülkelere gönderilme riski ile karşı karşıya kalacağı ifade edilmiştir. Bu sebeple Bursa 1. İdare Mahkemesinin bahsi geçen iptal kararını da gözeterek başvurucunun iddialarıyla ilgili bir değerlendirme yapması gerekirdi.

70. Mevcut şartlar altında başvurucuya ülkesine dolaylı olarak sınır dışı edilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin sağlandığı ve Bursa 1. İdare Mahkemesinin başvurucunun ihlal iddialarını titizlikle incelediği söylenemez.

71. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

e. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

72. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde bulunmuştur.

73. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargılama makamınca yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

74. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlaline ilişkin sonuçların ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 1. İdare Mahkemesine (E.2021/464, K.2021/783) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 9.900 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Başvurucu hakkında tesis edilen 19/8/2019 tarihli sınır dışı etme kararıyla ilgili yargılama sonuçlanıncaya kadar başvurucunun SINIR DIŞI EDİLMEMESİNE,

İ. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULKERIM HAMMUD BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/24388)

 

Karar Tarihi: 2/5/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 13/9/2023-32308

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Soner GÖÇER

Başvurucu

:

Abdulkerım HAMMUD

Vekili

:

Av. Selami KILIÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; rızası olmadığı hâlde gönüllü geri dönüş istek formu imzalatılarak sınır dışı edilme nedeniyle yaşam hakkının, kötü muamele yasağının, bu haklar ile bağlantı olarak etkili başvuru hakkının, idari gözetim altına alınma nedeniyle de kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/7/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Suriye Arap Cumhuriyeti uyruklu olup geçici koruma statüsüyle Türkiye'de bulunmaktadır.

8. Başvurucu 13/7/2019 tarihinde bir kavgaya karışmıştır. Kavga sonrası birbirinden davacı ve şikâyetçi olan taraflar, gün kollukta alınan beyanları ile şikâyetlerinden karşılıklı olarak vazgeçmiştir.

9. Yaşanan olay sonrası başvurucu; aynı gün yabancılar şube müdürlüğüne, akabinde Şanlıurfa İl Göç İdaresi gözetimine teslim edilmiştir.

10. 16/7/2019 tarihinde başvurucu hakkında kasten yaralama suçundan işlem yapılması gerekçe gösterilerek 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin birinci fıkrasının "kamu düzeni veya güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar" şeklindeki (d) bendi gereğince güvenli üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine veya gönüllü olması hâlinde menşe ülkesine çıkışının sağlanmasına karar verilmiştir. Ayrıca yine aynı tarihte kamu düzeni açısından tehdit oluşturması ve hakkında sınır dışı etme kararı alınması nedeniyle 6458 sayılı Kanun'un 57. maddesi kapsamında altı ay süreyle idari gözetim altına alınmasına karar verilmiştir.

11. Başvurucunun adli yardım talebinde bulunması üzerine 17/7/2019 tarihinde baro başkanlığınca başvurucuyu temsil etmek üzere bir avukat görevlendirilmiştir. Görevlendirilen avukat, başvurucu ile aynı tarihte görüşme sağlamış ve il göç idaresine verdiği dilekçe ile vekâlet yerine geçmek üzere adli yardım karar örneğini sunarak idari gözetim ve sınır dışı kararlarının birer örneğini talep etmiştir. Aynı avukat 18/7/2019 tarihinde sulh ceza hâkimliği nezdinde idari gözetim kararının kaldırılmasını talep etmiş, ayrıca idare mahkemesi nezdinde sınır dışı etme kararının iptali talebiyle dava açmıştır.

12. Başvurucu 18/7/2019 tarihinde Şanlıurfa İl Göç İdaresince Hatay Geri Gönderme Merkezine gönderilmiş, aynı gün gönüllü geri dönüş istek formuna istinaden başvurucunun Cilvegözü Kara Hudut Kapısı'ndan çıkışı sağlanmıştır.

13. Türkçe ve Arapça olarak matbu şekilde düzenlenen 18/7/2019 tarihli gönüllü geri dönüş istek formunda "Gönüllü geri dönüş talebime istinaden menşe ülkemdeki genel durum ve güvenlik durumu hakkında yetkililer tarafından ayrıntılı olarak bilgilendirildim. Gönüllü geri dönüşle Türkiye Cumhuriyeti'nin bana sağlamış olduğu korumanın sona erdiğini biliyorum. Değerlendirmelerim ardından Suriye Arap Cumhuriyeti'ne gönüllü olarak geri dönme kararımı teyit ediyorum." ifadeleri ile birlikte başvurucunun imzası bulunmaktadır. Yine "Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı olan yabancı, menşe ülkesi hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirildikten sonra gönüllü geri dönüş talebine istinaden bu form doldurularak birlikte imza altına alınmıştır." ifadelerine yer verilmiş, ayrıca bu form görevli personel ve tercüman tarafından imzalanmıştır. Ancak kurum/kuruluş yetkilisi adına imza atılmamış, neden atılmadığına dair bir şerhe de yer verilmemiştir.

14. Başvurucu avukatının imzasını içeren 18/7/2019 tarihli ve 23.32 saatli tutanak ile başvurucunun dava sonucu beklenmeden sınır dışı edildiğinin ailesiyle yapılan görüşme sonucu öğrenildiği, durumun teyidi bakımından başvurucunun tutulduğu kapalı spor salonuna gelindiği, görevlilerle yapılan görüşmede sorulan isimde bir kimsenin bulunmadığının ifade edildiği açıklanmıştır.

15. Başvurucu vekili 19/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Başvurucu adına idare mahkemesi nezdinde açılan sınır dışı etme kararının iptali talepli davada, bireysel başvuru sonrası önce 18/9/2019 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı, akabinde ise 20/11/2019 tarihinde -kesin olmak üzere- iptal kararı verilmiştir. Mahkemenin iptal kararının gerekçesi şu şekildedir:

"Uyuşmazlıkta; Suriye vatandaşı olan davacının, hakkında sınır dışı kararı verilmesine gerekçe olan "kasten yaralama" suçundan polis merkezine götürüldükten sonra savcılık kararıyla serbest bırakıldığı, olayın karşı tarafında yer alan müşteki/şüphelinin şikayetinden vazgeçtiği, olayda basit tıbbi müdahale ile giderilebilir yaralanmanın mevcut olduğu, ayrıca terör suçu kapsamında davacı hakkında herhangi bir soruşturma/kovuşturmanın da mevcut olmadığı göz önüne alındığında, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamaya devam etmesinin kamu düzeni ve güvenliği açısından mahzur oluşturacağına dair başka bir somut tespitin olmadığı, davacının durumunun 6458 sayılı Kanun'un "Sınır Dışı Etme Kararı Alınacaklar" başlıklı 54/1 inci maddesinin (d) bendi kapsamında kalmadığı kanaatine, davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

17. 6458 sayılı Kanun'un "Geri gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:

“Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.”

18. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı" kenar başlıklı 53. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

"Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez."

19. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) 54 üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz:

a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar..."

20. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi" kenar başlıklı 57. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) 54 üncü madde kapsamındaki yabancılar, kolluk tarafından yakalanmaları hâlinde, haklarında karar verilmek üzere derhâl valiliğe bildirilir. Bu kişilerden, sınır dışı etme kararı alınması gerektiği değerlendirilenler hakkında, sınır dışı etme kararı valilik tarafından alınır. Değerlendirme ve karar süresi kırk sekiz saati geçemez.

(2) (Değişik:6/12/2019-7196/77 md.) Hakkında sınır dışı etme kararı alınanlardan...kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar hakkında valilik tarafından idari gözetim kararı alınır ya da 57/A maddesi uyarınca idari gözetime alternatif yükümlülükler getirilir. Hakkında idari gözetim kararı alınan yabancılar, yakalamayı yapan kolluk birimince geri gönderme merkezlerine kırk sekiz saat içinde götürülür.

(3) Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim süresi altı ayı geçemez. Ancak bu süre, sınır dışı etme işlemlerinin yabancının iş birliği yapmaması veya ülkesiyle ilgili doğru bilgi ya da belgeleri vermemesi nedeniyle tamamlanamaması hâlinde, en fazla altı ay daha uzatılabilir..."

21. 6458 sayılı Kanun'un "Geri gönderme merkezleri" kenar başlıklı 58. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"İdari gözetime alınan yabancılar, geri gönderme merkezlerinde tutulurlar."

22. 6458 sayılı Kanun'un "Gönüllü geri dönüş desteği" kenar başlıklı 87. maddesi şöyledir:

"(1) Başvuru sahibi ve uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerden, gönüllü olarak geri dönmek isteyenlere, ayni ve nakdi destek sağlanabilir.

(2) Genel Müdürlük, gönüllü geri dönüş çalışmalarını, uluslararası kuruluşlar, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içerisinde yapabilir."

23. 17/3/2016 tarihli ve 29656 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik'in (Yönetmelik) "Sınır dışı edileceklerin gönüllü geri dönüş talepleri" kenar başlıklı 63. maddesi şöyledir:

"(1) Hakkında idari gözetim kararı alınan yabancılardan ülkelerine veya üçüncü bir ülkeye gönüllü geri dönüş talebi olanlar, seyahatlerine engel bir durumları yoksa geri gönderme merkezlerine sevk edilmeden ve Kanun'un 53 üncü maddesindeki süreye bağlı kalınmadan doğrudan ülkelerine veya istedikleri üçüncü ülkeye gönderilebilirler.

(2) Geri gönderme merkezinde iken gönüllü geri dönüş talebinde bulunan yabancılar il müdürlüğünün koordinasyonunda genel kolluk tarafından sınır kapısına götürülür. Bunlar hakkındaki sınır dışı ve idari gözetim kararları, sınır kapısına intikal edildiğinde sonlandırılır ve çıkış işlemleri “gönüllülük temelinde dönüş” veya “gönüllü terk” olarak kayıtlara geçirilir."

24. Yönetmelik'in "Gönüllü geri dönüş desteği" kenar başlıklı 121. maddesi şöyledir:

"(1) Kanun kapsamındaki yabancılardan gönüllü olarak menşe ülkelerine ya da üçüncü bir ülkeye dönmek isteyenlere, geri dönüşlerini kolaylaştırmak ve uyum sağlamalarına katkıda bulunmak maksadıyla aşağıda belirtilen usuller çerçevesinde gönüllü geri dönüş desteği verilebilir:

a) Gönüllü geri dönüş yapacak kişiye sağlanacak desteğe ilişkin karar, valiliğin teklifi üzerine Genel Müdürlük tarafından alınır.

b) Destek, ayni veya nakdi olabileceği gibi mesleki eğitim şeklinde de olabilir ve Türkiye’de ya da yabancının menşe ülkesinde verilebilir.

c) Destekten yararlanarak menşe ülkelerine dönen yabancılar hakkında Türkiye’ye giriş yasağı kararı alınmayabilir.

(2) İdari gözetim altında olup da gönüllü geri dönüş desteğine başvuranlar, dönüş işlemlerinin kolaylaştırılması ve takibi amacıyla, ayrı bir merkeze alınabilir veya haklarındaki idari gözetimin sonlandırılmasına karar verilebilir.

(3) Genel Müdürlük, gönüllü geri dönüş desteğinin sağlanması ve uygulanmasıyla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, ilgili ülke makamları ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapabilir ve uluslararası kuruluşların fonlarından yararlanabilir.

(4) Gönüllü geri dönüş talebinde bulunup da bu talebini geri çeken uluslararası koruma statü sahiplerinin statüleri korunur. Başvuru sahiplerinin işlemleri kaldığı yerden devam eder.

(5) Gönüllü olarak geri dönüş yapan uluslararası koruma statüsü sahiplerinin statüleri sona erdirilir."

25. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin "Gönüllü geri dönüş" kenar başlıklı 42. maddesi şöyledir:

"(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki yabancılardan gönüllü olarak ülkesine dönüş yapacaklara gerekli kolaylık gösterilir ve imkânlar ölçüsünde destek sağlanabilir.

(2) Genel Müdürlük, gönüllü geri dönüş çalışmalarını, ilgili ülke makamları, kamu kurum ve kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde planlayabilir, proje ve program hazırlayabilir ve uygulayabilir.

(3) Genel Müdürlük, gönüllü geri dönüş işlemlerinin uygulanması amacıyla uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapabilir.

(4) Gönüllü geri dönüş işlemlerinin uygulanmasına dair usul ve esaslar ile gönüllü geri dönüş yapanlara sağlanabilecek yardımlar Genel Müdürlük tarafından belirlenir ve valilikler tarafından uygulanır."

26. İçişleri Bakanlığının Geçici Koruma Kapsamındaki Yabancıların İşlemlerine İlişkin Usul ve Esaslara İlişkin2017/10 Sayılı Genelgesi'nde gönüllü geri dönüş işlemlerine ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Buna göre işlemlerde, Genelge ekinde yer alan, Türkçe ve Arapça olarak hazırlanmış gönüllü geri dönüş istek formu kullanılacaktır. Form, geri dönüş yapmak isteyen yabancının yanı sıra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) temsilcisi, temsilcinin bulunmaması durumunda Kızılay yetkilisi, Kızılay yetkilisinin de bulunmaması hâlinde valiliklerce uygun görülen sivil toplum kuruluşu temsilcisi veya valilik insan hakları ve eşitlik kurulu görevlileri tarafından imzalanacaktır. Anılan kurum ve kuruluş yetkililerinden birinin bulunmaması durumunda forma yetkililerin bulunmadığına dair şerh düşülecektir.

B. Uluslararası Hukuk

27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez."

28. Sözleşme'nin 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz."

29. Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 28/7/1951 tarihli Sözleşme'nin (Cenevre Sözleşmesi) 33. maddesi şöyledir (29/8/1961 tarihli ve 359 sayılı Kanun'la onaylanmış, 5/9/1961 tarihli ve 10898 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.):

"1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade ("refouler") etmeyecektir.

2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez."

30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) sınır dışı kararının uygulanması hâlinde yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edileceğine ilişkin şikâyetlerle ilgili ilkesel yaklaşımı için bkz. Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya [BD], B. No: 37201/06, 28/2/2008; M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No: 30696/09, 21/1/2011; J.K. ve diğerleri/İsveç [BD], B. No: 59166/12, 23/8/2016; Ghorbanov ve diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD], B. No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanov/Türkiye, B. No: 49867/08, 10/5/2016.

31. Birleşmiş Milletler organları tarafından yayımlanan ve başvuranın geri gönderildiği anı da kapsayan bilgiler, Suriyelilerin ülkelerine zorla geri gönderilmesinin devam eden düşmanlıklar, sivillerin mağdur olduğu keyfî tutuklamalar ve şiddet olayları nedeniyle tavsiye edilmediğini açıkça ortaya koymaktadır (M.D. ve diğerleri/Rusya, B.No: 71321/17 ve 8 diğerleri, § 95 kararında atıfta bulunulan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin "Suriye Arap Cumhuriyeti'nden Kaçan İnsanlara İlişkin Uluslararası Koruma Hususları" başlıklı raporunun beşinci güncellemesi, Haziran 2020'de Suriye konulu IV. Brüksel Konferansı'nda yinelenen Şubat 2018 tarihli "Kapsamlı Koruma ve Çözüm Stratejisi: Suriye'ye Mülteci Dönüşü için Koruma Eşikleri ve Parametreler" başlıklı kılavuz).

32. Suriye uyruklu bir başvurucunun 2018 yılının Haziran ayında tutuklanmasının ardından Türk makamları tarafından gönüllü geri dönüş adı altında Suriye’ye zorla ve hukuka aykırı olarak sınır dışı edildiğine yönelik iddialarıyla ilgili başvuruda (Akkad/Türkiye, B. No: 1557/19, 21/6/2022), AİHM özetle gönüllü geri dönüş formunun "menşe ülkesindeki genel ve güvenlik durumu hakkında yetkililer tarafından ayrıntılı olarak bilgilendirildiği" ifadesini taşımakla birlikte başvuranın kişisel durumuna ilişkin herhangi bir spesifik ayrıntı içermediği ve geçici koruma altına alınmasını haklı kılan olası riskin neden artık geçerli olmadığını açıklamadığı, Sözleşme’nin 3. maddesinin güvence altına aldığı haklardan feragat edilebileceği varsayılsa bile bunun bilinçli olması gerektiği, başvuruda ise başvuranın farkında ve bilinçli olarak 3. maddenin sağladığı korumadan feragat ettiğinin söylenemeyeceği, Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Yine aynı başvuruda AİHM, ulusal mevzuatın idari makamların bu sistemi, ilgililerin irade dışı geri göndermeleri gizlemek için kullanmalarını önlemek amacıyla tercüman desteği ve bir BMMYK veya sivil toplum kuruluşu temsilcisinin resmî evrakta imzasının bulunması gibi önemli güvenceler öngördüğü, somut başvuruda gönüllü geri gönderme formunun bir BMMYK ya da mevzuatta bahsi geçen bir sivil toplum kuruluşu temsilcisi tarafından imzalanmadığı, başvuranın Suriye’ye geri gönderilmesinden önce geri göndermeye itiraz etmesini sağlayacak durdurucu etkisi olan yollardan yararlanamadığı ve itiraz yolundan açık bir şekilde, bir başka ifadeyle bilinçli ve aydınlatılmış olarak feragat ettiğinin ikna edici şekilde ortaya konulmadığı, Sözleşme’nin 3. maddesi ile bağlantılı olarak 13. maddesinin de ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Anayasa Mahkemesinin 2/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

34. Başvurucu bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirinin olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.

35. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

36. Başvurucu vekili, başvurucunun idari gözetim altına alınması suretiyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

37. Anayasa Mahkemesi B.T. ([GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017) başvurusunda idari gözetimi sona erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak idari bir kararla özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolunu tüketmeden yaptıkları başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T., § 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).

38. Başvurucunun gönüllü geri dönüş istek formuna istinaden geri gönderme merkezinden salıverildiği görülmüştür. Bu durumda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından yukarıda açıklanan ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Yaşam Hakkının ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

40. Başvurucu, sınır dışı etme kararına karşı açtığı iptal davasının sonucu beklenmeden menşe ülke Suriye'ye gönderildiğinden yakınmıştır. Başvurucu, bu kapsamda gönüllü olmamasına rağmen zorla kendisine gönüllü geri dönüş istek formunun imzalatıldığını belirtmiştir. Ayrıca Suriye'de iç karışıklığın ve savaşın devam ettiğine işaret eden başvurucu; yaşam hakkının, kötü muamele yasağınınve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

41. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

 ...

 Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz."

42. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler (Değişik: 7.5.2004-5170/2 md.) dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

43. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

44. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde öldürülebileceğine ya da kötü muameleye maruz kalabileceğine ilişkin iddiaları, yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiş olup adil yargılanma hakkı bakımından ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

45. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

46. Öldürülme veya kötü muameleye uğrama riski bulunan ülkeye sınır dışı etme konusunda benimsenen genel ilkeler A.A. ve A.A. ([GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 54-72) kararında yer almaktadır. Bu ilkeler kısaca şöyledir:

i. Anayasa’nın 17. maddesi, Anayasa’nın 5. maddesi ile Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin 16. maddesi ile birlikte yorumlandığında devlete, egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmaları yönünde pozitif yükümlülük de yüklemektedir. Nitekim Anayasa’nın 17. maddesinde devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiş, temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik hâllerinde veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa’nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir.

ii. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddiaları araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğine ilişkin iddianın savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir /araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) ve belirli bir ciddilik seviyesinde olması gerekmektedir. Ayrıca varsa sözü edilen iddiayı destekleyen bilgi ve belgelerin sunulması durumunda idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir.

iii. Sınır dışı etme kararının uygulanması hâlinde kötü muamele yasağının ihlal edilebileceğine karar verebilmek için geri gönderilen ülkedeki riskin varlığının bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk seviyesinde olduğunun ispatlanması gerekir. Bu konudaki ispat külfeti iddianın niteliğine göre kamu makamlarına ve/veya başvurucuya ait olabilir.

iv. Gerçek riskin varlığına ilişkin maddi olguların bulunup bulunmadığı araştırılırken kural olarak sınır dışı kararının verildiği tarihteki koşullar dikkate alınmalıdır. Ancak yapılacak değerlendirmenin sonucunu doğrudan etkileyecek önemli gelişmeler olması hâlinde yeni durum da gözönünde tutulmalıdır.

v. Sınır dışı etme kararıyla ilgili bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin öncelikli rolü, geri gönderilen ülkede kötü muamele riskinin varlığına ilişkin savunulabilir bir iddianın bulunduğu durumlarda idari ve yargısal makamlar tarafından anılan yasak kapsamındaki usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığını denetlemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesi, usul güvencelerinin sağlanmadığını değerlendirdiğinde ikincillik ilkesi gereği kural olarak yeniden yargılama yapılması amacıyla ihlal kararı verir. Usul güvencelerinin sağlandığı durumlarda ise geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olayın özel koşulları altında gerekli gördüğü hâllerde geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riski bulunup bulunmadığını istisnai olarak ilk elden kendisi de inceleyebilir. Böyle bir durumda Anayasa Mahkemesi, sınır dışı işleminin gerçekleşmesi hâlinde kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilip edilmeyeceğine ilişkin bir değerlendirme yapabilir.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

47. Başvurucu, Suriye Arap Cumhuriyeti uyruklu olup ailesi ile birlikte geçici koruma statüsüyle Türkiye'de bulunmaktadır.

48. Başvurucunun karıştığı bir kavga nedeniyle güvenli üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine veya gönüllü olması hâlinde menşe ülkesine çıkışının sağlanmasına, ayrıca idari gözetim altına alınmasına karar verilmiş; başvurucu, vekili aracılığıyla sınır dışı etme kararının iptali talebiyle dava açmış ancak dava sonucu beklenmeden gönüllü geri dönüş istek formuna istinaden başvurucunun Cilvegözü Kara Hudut Kapısı'ndan çıkışı sağlanmıştır (bkz. §§ 8-12).

49. Başvurucu adına idare mahkemesi nezdinde açılan sınır dışı etme kararının iptali talepli davada -başvurucunun Türkiye'den ayrılmasından sonra- 18/9/2019 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı, akabinde 20/11/2019 tarihinde -kesin olmak üzere- iptal kararı verilmiştir (bkz. § 16).

50. Sözleşme'nin sağladığı korumadan feragat edilebileceği kabul edilse dahi devletin gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmaları yönündeki pozitif yükümlülüğü devam eder. Geri gönderilen ülkedeki riskin bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk seviyesinde olduğu kabul edildiğinde gönüllü geri dönüş hâlinde bu pozitif yükümlülük, dönüş kararı öncesi başvurucunun yeterli düzeyde bilgilendirilip bilgilendirilmediğinin yani bu dönüşün bilinçli olup olmadığının belirlenmesi şeklinde ortaya çıkar.

51. Somut başvuruda yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı kapsamında bir ihlal olup olmadığının tespiti için öncelikle geri gönderilen ülkedeki riskin olasılığın ötesinde gerçek bir risk seviyesinde olduğunun ispatlanması, gerçek bir risk seviyesinde olduğunun kabulü hâlinde ise gönüllü olduğu savunulan başvurucunun dönüş öncesi yeterli düzeyde bilgilendirilip bilgilendirilmediğinin, başka bir deyişle bu dönüşün bilinçli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

52. Geçici koruma statüsü ile Türkiye'de bulunan Suriye Arap Cumhuriyeti uyruklu başvurucunun sınır dışı edilmesine ilişkin 16/7/2019 tarihli kararda "Menşe ülkesine sınır dışı edilmesi durumunda, (6458 sayılı) Kanun'un 4. maddesi ve 55 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendi kapsamında sakınca bulunduğu tespit edilmiştir." ifadesi yer almaktadır. Bu gerekçe ile "güvenli üçüncü bir ülkeye sınır dışı edilmesine veya gönüllü olması halinde menşei ülkesine çıkışının sağlanmasına" karar verilmiştir. Kararda atıf yapılan 6458 sayılı Kanun'un "Geri gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesinde bir kimsenin işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemeyeceği, "Sınır dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde ise sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunan bir kimsenin sınır dışı edilemeyeceği düzenlenmiştir.

53. Görüldüğü gibi daha önce geçici koruma statüsü verilmiş olan başvurucunun sınır dışı edilmesine ilişkin kararda menşe ülkesine sınır dışı edilmesinde sakınca bulunduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla yetkili makamlarca geri gönderilen ülkedeki riskin bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk seviyesinde olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesince bu konuda ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.Nitekim Birleşmiş Milletler organları tarafından o dönemde yayımlanan ve başvuranın geri gönderildiği anı da kapsayan bilgiler; Suriyelilerin ülkelerine zorla geri gönderilmesinin, devam eden düşmanlıklar, sivillerin mağdur olduğu keyfî tutuklamalar ve şiddet olayları nedeniyle tavsiye edilmediğini açıkça ortaya koymaktadır (bkz. § 31).

54. Geri gönderilen ülkedeki riskin olasılığın ötesinde gerçek bir risk seviyesinde olduğu kabul edildiğine göre çözülmesi gereken asıl mesele dönüş öncesi gönüllü olduğu savunulan başvurucunun yeterli şekilde bilgilendirilip bilgilendirilmediği yani bu dönüşü bilinçli yapıp yapmadığıdır.

55. Başvurucu, Türkçe ve Arapça olarak matbu şekilde düzenlenen 18/7/2019 tarihli gönüllü geri dönüş istek formuna istinaden sınır dışı edilmiştir (bkz. § 13).

56. Gönüllü geri dönüş istek formunda başvurucu ile görevli personelin ve tercümanın imzası bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığının Geçici Koruma Kapsamındaki Yabancıların İşlemlerine İlişkin Usul ve Esaslara İlişkin 2017/10 Sayılı Genelgesi'nde "gönüllü geri dönüş istek formu"nun dönüş yapmak isteyen yabancının yanı sıra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği temsilcisi, temsilcinin bulunmaması durumunda Kızılay yetkilisi, Kızılay yetkilisinin de bulunmaması hâlinde valiliklerce uygun görülen sivil toplum kuruluşu temsilcisi veya valilik insan hakları ve eşitlik kurulu görevlileri tarafından imzalanacağı ifade edilmiştir. Oysa başvurucunun imzasını içeren formda kurum/kuruluş yetkilisi imzası bulunmamaktadır.

57. Öte yandan bireysel başvuru formunda başvurucunun Türkçe bilmediği veya Arapça dahi olsa okur yazar olmadığı iddia edilmediği gibi form hem Türkçe hem Arapça düzenlenmiş, dahası formun imzası sırasında mütercim hazır edilmiştir. Kısacası form içeriğine vâkıf olunmadığı gibi bir iddia söz konusu olmadığı için bu hususlarda ayrı bir inceleme yapmaya gerek bulunmamaktadır.

58. Ancak matbu bir şekilde düzenlenmiş olan form "Gönüllü geri dönüş talebime istinaden menşe ülkemdeki genel durum ve güvenlik durumu hakkında yetkililer tarafından ayrıntılı olarak bilgilendirildim." ifadelerini taşımakla birlikte başvurucunun Suriye’deki kişisel durumuna ilişkin herhangi bir ayrıntı içermemekte, geçici koruma altına alınmasını haklı kılan olası riskin neden artık geçerli olmadığını da açıklamamaktadır.

59. Sınır dışı kararı sonrası başvurucunun adli yardım talebinde bulunması üzerine 17/7/2019 tarihinde baro başkanlığınca başvurucuyu temsil etmek üzere bir avukat görevlendirilmiştir. Görevlendirilen avukat aynı tarihte İl Göç İdaresine verdiği dilekçe ile vekâlet yerine geçmek üzere adli yardım karar örneğini sunmuş olmasına rağmen 18/7/2019 tarihli "gönüllü geri dönüş istek formu" imzalanırken avukat haberdar edilmemiştir. Nitekim formda başvurunun vekili namı ile bir imza bulunmamaktadır.

60. Başvurucu, sınır dışı kararı sonrası derhâl adli yardım talebinde bulunmuş; 17/7/2019 tarihinde görevlendirilen avukat ile görüşmüş ve avukat tarafından 18/7/2019 tarihinde (bir gün sonra) idare mahkemesi nezdinde sınır dışı etme kararının iptali talepli dava açılmıştır. Hâl böyle iken başvurucunun avukatı ile görüşmesinden yalnızca bir gün sonra -ve talimatı ile açıldığı anlaşılan sınır dışı kararının iptali davası ile aynı gün- rızası ile ve bilinçli bir şekilde gönüllü olarak geri döndüğünü söylemek için oldukça güçlü kanıtlar bulunmalıdır.

61. Anayasa’nın 17. maddesinin güvence altına aldığı haklardan feragat edebileceği varsayılsa bile yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde başvurucunun sınır dışı etme kararında da kabul edilen menşe ülkedeki, olasılığın ötesinde gerçek bir risk olduğu konusunda yeterli düzeyde bilgilendirilmediği görüldüğü gibi bir gün önce avukatına sınır dışı işleminin iptali için dava açması talimatını veren başvurucunun -hayatın olağan akışına aykırı bir biçimde- refakatindeki aile efradı ile birlikte avukatı veya herhangi bir uluslararası ve ulusal sivil toplum örgütü temsilcisi hazır edilmeksizin imzaladığı form ile bilinçli şekilde, gönüllü olarak menşe ülkesine döndüğünün söylenemeyeceği açıktır.

62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

D. Yaşam Hakkı ve Kötü Muamele Yasağı ile Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

63. Başvurucu; sınır dışı etme kararına karşı açtığı iptal davasının sonucu beklenmeden, dahası Suriye'ye gitmek istemediğini beyan etmesine rağmen, üstelik avukatına veya kendisine bildirimde dahi bulunulmadan ülkesine zorla geri gönderilmesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

64. Anayasa’nın " Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

" Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

65. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı ve kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

66. Anayasa Mahkemesinin istikrarlı içtihadına göre Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası, gönderildikleri ülkede öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan yabancıların maddi ve manevi varlıklarının korunması yönünde devlete pozitif yükümlülük yüklemektedir ( A.A. ve A.A., § 59).

67. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir (A.A. ve A.A., § 60).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

68. 6458 sayılı Kanun'un 53. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, yabancının sınır dışı etme kararına karşı kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabileceği, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancının sınır dışı edilemeyeceği öngörülmüştür. Ancak aynı fıkrada "yabancının rızası" hâlinde yargılamanın sonuçlanmasının beklenmeyeceği belirtilmiştir.

69. Kamu otoritelerinin gönüllü geri dönüş prosedürünü istismar etmelerinin engellenmesi için İçişleri Bakanlığının Geçici Koruma Kapsamındaki Yabancıların İşlemlerine İlişkin Usul ve Esaslara İlişkin 2017/10 Sayılı Genelgesi'nde "gönüllü geri dönüş istek formu" nun dönüş yapmak isteyen yabancının yanı sıra Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği temsilcisi, temsilcinin bulunmaması durumunda ise bir ulusal sivil toplum örgütü yetkilisince imzalanacağı ifade edilmiştir.

70. Somut başvuruda, başvurucunun imzasını içeren formda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği temsilcisi veya ulusal sivil toplum örgütü temsilcisinin imzası bulunmamaktadır. Form imzalanırken başvurucunun avukatının da haberdar/hazır edilmediği görülmüştür. Nitekim formda başvurunun vekili namı ile bir imza bulunmamaktadır.

71. Başvurucu adına idare mahkemesi nezdinde açılmış olan sınır dışı etme kararının iptali talepli davada -başvurucunun Türkiye'den ayrılmasından sonra- 18/9/2019 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı, akabinde ise 20/11/2019 tarihinde -kesin olmak üzere- iptal kararı verilmiştir. Ancak başvurucunun 18/7/2019 tarihinde "gönüllü geri dönüş istek formu"ndaki imzasına istinaden ülkeden çıkışı sağlandığı için iptal kararının etkili ve fiilî bir sonucu olmamıştır.

72. Hakkında sınır dışı kararı alınmış ve bu karara karşı iptal davası açması nedeniyle kural olarak yargılama sonuçlanıncaya kadar sınır dışı edilemeyecek olan başvurucunun 6458 sayılı Kanun'un 53. maddesinin üçüncü fıkrasında istisna tutulan "yabancının rızası" gerekçesi ile yargılamanın sonuçlanması beklenmeden derhâl ülkeden çıkışının sağlandığı anlaşılmıştır.

73. Başvurucunun gönüllü geri dönüş istek formunu imzaladığı aynı gün ülkeden çıkışının sağlanması nedeniyle 6458 sayılı Kanun'da sınır dışı işlemine karşı öngörülen -ve dava açma süresinde dahi koruma sağlayan- iptal davasının etkinliğine halel getirilmiştir. Başvurucu, Suriye’ye geri gönderilmesinden önce geri göndermeye itiraz etmesini sağlayacak, durdurucu etkisi olan yollardan yararlanamamış ve başvurucunun itiraz yolundan açık bir şekilde, bir başka ifadeyle bilinçli ve aydınlatılmış olarak feragat ettiği de ikna edici bir şekilde ortaya konulmamıştır.

74. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

E. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

75. 30/3/2011 tarihli ve 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

76. Başvurucu; ihlalin tespitine, ihlalin tüm sonuçları ile giderilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına ve 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.

77. Yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı ile bu hak ve yasak ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlalin idarenin geri gönderme şeklindeki işlem ve eyleminden kaynaklandığı anlaşılmıştır.

78. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ve kötü muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak, Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığına ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.