Kural olarak ceza yargılama sistemimizde sanık olmadan duruşma yapılamaz. Bu kural 5271 sayılı CMK m. 193 hükmünde düzenlenmiştir.[1]

CMK m. 193/1 hükmüne göre; yasanın istisna olarak gösterdiği haller saklı olmak koşuluyla hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Sanığın gelmemesi için geçerli nedeni yoksa sanığın zorla getirilmesine karar verilmelidir.

Yasanın istisna olarak gösterdiği halleri şu şekilde özetleyebiliriz:

1. İstisna; Mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi hali: Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerekebilir. Bu durumda hâkim mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşırsa, sorgusu yapılmamış olsa bile dava sanığın yokluğunda bitirilebilecektir (CMK m.193/2).[2]

2. İstisna; Sanığın sorguya çekilmiş olması ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmemesi: Sanık yargılamayı takip etmez, kaçar veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir (CMK m. 194/2).

3. İstisna; Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise: Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır. (CMK m. 195)

4. İstisna; Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse: Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir (CMK m. 200/1).

5. İstisna; Sanığın duruşma düzenini bozması: Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafi yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır (CMK m. 204).

Sanığın duruşmadan bağışık tutulması

Sanığın duruşmadan bağışık tutulması ile ilgili kurallar CMK m, 196 hükmünde düzenlenmiştir.

Sanığın mahkemece sorgusunun yapılması: Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir (CMK m. 196/1).[3]

CMK m 196/1 hükmünde, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafisinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiştir.

İstinabe suretiyle sorguya çekilebilme: Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir (CMK m. 196/2).[4]

Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur.[5]

Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilmelidir.

Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir.

Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulmalıdır (CMK m. 196/2).[6]

İstinabe suretiyle alınan ifade yani sorgu tutanağı duruşmada okunmalıdır (CMK m. 196/3).[7]

Görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması

Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir (CMK m. 196/4).[8]

Yüzyüzelik ve silahların eşitliği ilkeleri adil yargılanma hakkının önemli konuları arasında yer almaktadır. Bu nedenle sanığın yargılandığı mahkemede bizzat hazır bulunup ifade vermesi savunma hakkı açısından çok önemlidir.

CMK m. 196/4 hükmünde bu ilkeye istisna olacak şekilde SEGBİS ile ifade alma olanağı getirilmiştir.[9] Fakat savunma hakkının gereği olarak sanık yargılandığı mahkemenin huzurunda bizzat savunma yapmak istiyorsa bu durum engellenmemelidir. Başka bir söylemle kişi SEGBİS ile savunma yapmak zorunda bırakılmamalıdır.[10]

Yargılamada teknoloji kullanımı son derece doğal ve yararlı bir uygulamadır.

Örneğin; yol tutuklaması ile yakalanan kişi 24 saat içinde yetkili mahkeme huzuruna çıkarılamıyorsa, yetkili mahkeme veya hâkim tarafından SEGBİS yoluyla dinlenilip bu kişinin serbest bırakılması veya mahkeme huzuruna gelemeyecek derecede hasta olan bir tanık veya sanığın aynı yöntemle dinlenilmesi mümkündür. Bu durum kişi hak ve özgürlüğüne veya ceza yargılama ilkelerine aykırı olmayacaktır.

Örneğin; sanığın istemesi ve/veya zorunluluk bulunması hâlinde, müdafiinin hukuki yardımı başta olmak üzere, çelişmeli yargı, silahların eşitliği ilkelerine uygun bir şekilde davranılması şartıyla sanığın SEGBİS yardımıyla savunmasının alınması veya duruşmalara katılması hukuka aykırı olmayacaktır.

SEGBİS kullanımında hangi hallerde yasaya aykırı olabilir?

Sanık SEGBİS aracılığıyla savunma yaparken bazı durumlar hukuka aykırı sayılabilir.

Örneğin; SEGBİS kullanımında sanık müdafii yardımından mahrum bırakılmışsa bu durumda sanığın savunma hakkı kısıtlanmış olacaktır. Yine sanığın yokluğunda tanık dinlenmişse veya tanığa doğrudan soru sorma olanağı sağlanmamışsa savunma hakkı kısıtlanmış olacaktır.[11]

Örneğin; sanığın tensip ara kararıyla duruşmada hazır olması cezaevinden talep edilmesine ve yargılandığı mahkeme ile sanığın bulunduğu cezaevinin mahkemenin bulunduğu yerde olmasına karşın, sanığın ifadesinin SEGBİS ile alınmasını gerektiren zorunlu hallerin neler olduğu belirtilmeden ve sanığa mahkemede ifade vermek isteyip istemediği hatırlatılmadan yargılama yapılarak, tek celsede mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı olacaktır.

Bu durumun sanığın savunma hakkını kısıtladığı söylenebilir. Yargıtay bu şekildeki uygulamaları 5271 sayılı CMK m. 289/1-h hükmü gereğince resen dikkate alınması gereken hukuka kesin aykırılık hali olarak görmekte ve bu kurala aykırı hareket edilmesini bozma nedeni yapmaktadır.[12]

Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın durumu: Burada sanığın sorgusu yapılmış olmalıdır. Şayet sanığın sorgusu yapılmış ise hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilecektir (CMK m. 196/5).[13]

Sanığın yurt dışında bulunması

Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir. (CMK m. 196/6).

Sorgusundan önce sanığa sorulması gereken hususlar

Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.[14]

Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi

Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi sanık için bir yükümlülük olduğu gibi aynı zamanda bir haktır. Bu hak adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmektedir.[15] Sanığın, bu hakkı nasıl kullanacağı konusunda bir iradesi bulunmaktadır. Bu iradenin devre dışı bırakılması söz konusu olamaz. Başka bir söylemle sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi ancak bu hususu açıkça ifade etmesiyle mümkün olabilir.[16] Yargıtay’da bu şekilde bir uygulamayı benimsemektedir.[17]

Örneğin; E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olarak bulunan ve istinabe suretiyle yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan SSÇ’nin, hükmün açıklandığı son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mahkûmiyetine karar verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olacaktır.[18]

----------------

[1] Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nın “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. Maddesi.

[2] Y.4.CD, E: 2009/17250, K: 2011/20266, T: 02.11.2011: “…Suç vasfının belirlenmesi, takdir hakkının kullanılması ve mağdura davaya katılma hususunda olanak sağlanması için yöntemince duruşma açılarak sanık ile mağdur Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. yargılama oturumundan haberdar edildikten sonra hüküm kurulması gerekirken, tensiple dosya üzerinden karar verilmek suretiyle, CMK.nın 182, 193/2, 195, 233, 175 ve devamı maddelerine uyulmaması,…”

[3] YCGK'nun 12.11.2013 tarih ve 1441-451 sayılı kararında belirtildiği üzere, “maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın ya da bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hallerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan vareste tutulabileceği kabul edilmiş, beşinci fıkrasında ise hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, daha önce sorgusu yapılmış olmak şartıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesi hususunda mahkemece bir karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.

[4] Y.2.CD, E: 2020/29491, K: 2022/55, T: 10.01.2022: “,,,,5271 sayılı CMK'nun 196/2. maddesinde yer alan “Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca, 5237 sayılı TCK' nun 142/2-h maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna ilişkin cezanın alt sınırının 5 yıl olması karşısında, suça sürüklenen çocuğun talimat ile başka mahkeme tarafından sorguya çekilemeyeceği gözetilmeden savunma hakkı kısıtlanarak yargılamaya devamla, mahkûmiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…”

[5] Y.6CD, E: 2021/3811, K: 2021/20351, T: 27.12.2021: “…28.06.2014 tarihli 6545 sayılı Yasa ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 142/2-h ve 143. maddelerinde öngörülen suçun gerektirdiği cezanın alt sınırı dikkate alınarak, 5271 sayılı CMK’nın 150/3 ve 196/2. maddeleri uyarınca sanığa zorunlu müdafii atanması gerektiği gözetilmeden, sanık müdafiinin hazır bulunmadığı duruşmada savunmasının alınarak aynı Kanunun 188/1 ve 289/1-e maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması bozmayı gerektirmiştir….”

[6] Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.

[7] Y.14.CD, E: 2016/3552, K: 2016/4105, K: 21.04.2016: “….Mağdure ... maddi gerçeğin ortaya çıkartılması açısından tanık sıfatıyla duruşmada dinlenilmesi, beyanının alınmaması durumunda ise soruşturma evresindeki ifadeleri ile talimat mahkemesinde savunması alınan sanığın ifadesinin duruşmada okunulması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nın 209. maddesine aykırı davranılması…”

[8] (4) (Değişik fıkra: 15.08.2017 - 694 S.KHK/Madde 147) (694 S. KHK Kabul: 01.02.2018 - 7078 S.K/Madde 142) 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.

[9] "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir".

[10] Y.6.CD, E: 2021/21759, K: 2021/15738, T: 18.10.2021: “…Hiçbir mikrofonun teknik özellikleri veya kameranın çözünürlüğü, insanın gözünden, kulağından daha duyarlı olamaz. Teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun SEGBİS'te mekân farklılığından dolayı kamera ve mikrofon aracılığıyla iletişim kurulması nedeniyle, bırakalım sanığı, hâkim dahi tam olarak duruşmaya hakim değildir. Zira, diğer mekânda kameranın görüş açısı dışında neler olup bittiğini, hâkim, savcı, katip, mübaşir, sanık, mağdur, tanık ve bilirkişi dahil hiç kimsenin tam olarak bilmesine imkân yoktur…”

[11] “…Bilindiği üzere, 2020 yılı başından itibaren bütün dünyayı etkisi altına alan Covit 19 salgını dolayısıyla 16.03.2020 tarihinde ülkemizde pandemi ilan edilmiş ve kapanma tedbirlerine başvurulmuştur. Hükümet, Sağlık Bakanlığı ve HSK'nın kararları doğrultusunda 15.06.2020 tarihine kadar adliyelerde istisnalar haricinde duruşmalara ara verilmiş, bu süre zarfında işbu dosyada da duruşma yapılamamıştır. Salgın hâlen devam etmekte ve salgının seyrine göre alınan tedbirler, zaman zaman sıkılaştırılıp gevşetilmektedir. Ancak, uzunca bir süredir maske, mesafe ve hijyen kurallarına riayet edilerek ve yüzyüzelik ilkesine uygun bir biçimde duruşmaların yapıldığı da bir vakıadır…” Y.6.CD, E: 2021/21759, K: 2021/15738, T: 18.10.2021.

[12] Y.6.CD, E: 2021/21759, K: 2021/15738, T: 18.10.2021.

[13] CMK m. 196/5 hükmünde, hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.

[14] YCGK, E: 2013/73, K: 2013/401, T: 01.10.2013: “…Ceza Genel Kurulunun 14.02.2012 gün ve 248-37 ile 22.11.2011 gün ve 192-241 sayılı kararlarında da; "Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından mutlak bir bozma nedeni olduğu" sonucuna ulaşılmıştır….”

[15] Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.

[16] Bkz.; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararları. Bu kararlarda sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği ifade edilmiştir. Yani sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır.

[17] Bkz.; YCGK’nun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararları.

[18] YCGK, E: 2021/6-357, K: 2022/225, İtrz: 2021/73001, T: 30.03.2022.