Rücu kelimesinin anlamı için, Türk Dil Kurumu tarafından Geri dönme, sözünü geri alma, cayma, tersinme ifadeleri belirlenmiştir. Rücu etmek ise ‘’geri dönmek’’ şeklinde anlamlandırılmıştır. Sigorta şirketleri açısından rücu etmek, sigortalıya ödenen tazminatın akabinde tam kusurlu üçüncü kişilere yönelmek, hukuki açıdan ise, halefiyet ilkesi gereği bir kişinin diğerinin yerine geçmesi ve onun hakları ile sorumluluklarını devralmasıdır. Rücu konusu ile sıklıkla sigorta hukuku kapsamında karşılaşılır. Rücu kavramı ile kast ve ağır kusur konuları bir bütün içerisinde ele alınır.

Ülkemizde en çok ZMSS kapsamında rücu konusu ile karşılaşılsa da hukukun her alanında kusur, sorumluluk, halefiyet ve rücu kavramları yer almaktadır. Bu yazıda özellikle ZMSS kapsamında ödenen tazminatlar ile sigorta şirketlerinin rücu yönelimleri ele alınacaktır.

Sigortacı,  ZMSS kapsamında zararın tazmininden sonra sigorta ettirene ya da 3. kişilere rücu edebilir. Rücu şartlarının oluşabilmesi açısından en önemli unsurlar kast ve ağır kusur hallerinin oluşumudur. Anlaşılacağı üzere yalnızca kusurlu olmak rücu hakkının 3. kişilere yönlendirilebilmesi için yeterli olmayıp, ağır kusurun tespit edilmesi gerekir. Ağır kusurun belirlenebilmesi ise, ZMSS açısından açısından pek mümkün değildir. Bu sebeple uygulamada ağır kusur ve kastın tespitinde sorunlarla karşılaşılmaktadır. Zira 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda ve Sigorta Genel Şartları’nda hangi hallerin ağır kusur olarak tespit edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 84. Maddesinde asli kusur halleri sayılmaktadır. Ancak bu haller de ağır kusur ve kast atfı açısından kesin kanaati mümkün kılmamaktadır. Bu durumda en doğru yol, genel teamül ve Yargıtay kararlarının esas alınması ya da her olaya göre ağır kusur ve kastın yeniden değerlendirilmesidir.

‘’Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’’ kast ve ağır kusur halleri ile birlikte belirli şartlar halinde sigorta ettirene rücu imkanı tanımıştır. B.4 maddesi uyarınca;

Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir. Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:

a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,

b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise

c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,

ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,

d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,

e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,

f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin,  tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,

Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.

Öncelikle belirtmek gerekir ki araç kullananlar açısından sürücü belgesi bulundurma zorunluluğu bulunmaktadır. 2918 sayılı KTK md.36 uyarınca ‘’ Motorlu araçların, sürücü belgesi sahibi olmayan kişiler tarafından karayollarında sürülmesi ve sürülmesine izin verilmesi yasaktır. Araçlar, Yönetmelikte sınıfları belirtilen sürücü belgelerine sahip sürücüler ile çok taraflı anlaşmalara göre sürücü belgesi bulunan veya geçerli uluslararası sürücü belgesi olan kişilerce sürülebilir.’’ İfadeleri yer almaktadır. Aynı kanunun md. 38 hükmü uyarınca ise; ‘’Sürücü belgesi sınıfları, belge sahiplerine sürme yetkisi verilen motorlu araçların cinsleri, özellikleri, sürücü belgelerinin şekli, içeriği ve verilmesine ilişkin hususlar ile Uluslararası Sürücü Belgesinin verilmesine dair usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.’’ Denilmektedir. Buna göre ilgili yönetmeliğe uygun olarak sürücü belgesi bulundurmadan zararın meydana gelmesine sebep olan sigortalılara sigorta şirketlerinin rücu etmesi öngörülebilir.

Gerekli belgelerin bulundurulmasına rağmen, uyuşturucu madde etkisi altında ya da alkollü şekilde araç kullanılması sonucunda zararın meydana gelmesi, sigortalıların sorumluluğunu doğuran bir etkendir. 2918 Sayılı kanunun 48. Maddesi  uyuşturucu madde etkisi altında olmayı tamamen yasaklarken alkol etkisine yasal bir sınır belirlemiştir. Bu noktada 2918 sayılı Kanun md.48 uyarınca ‘’…Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler…’’ denilerek yasal sınır belirlenmiştir. ‘’Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’’ b.4/(c) , 2918 Sayılı kanuna atıfta bulunmuş her iki mevzuatta 0.50 promil sınır olarak kabul edilmiştir. Buna göre sınır olmaksızın uyuşturucu madde etkisi altında ve 0.50 promil seviyesinin üzerinde araç kullanan sürücülere tazmin edilen zarar açısından rücu imkanı vardır.

Sürücülerin sorumlulukları yanında araçlar için de belirli özelliklerin bulunması rücu konusuna muhatap olmamak açısından önemlidir. Zira, 2918 Sayılı kanunda araçlarda bulunması ve bulunmaması gereken özellikler de yer almaktadır. Bu noktada aracın kullanım amacı dışında kullanılıyor olması zararın meydana gelmesine sebep olarak değerlendirilmektedir. Zira, ‘’Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’’ B.4/(ç) maddesi uyarınca, ‘’Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise’’  ifadeleri yer almıştır. Buna göre 2918 Sayılı kanun md.2 uyarınca, ‘’…Otomobil: Yapısı itibarıyla, sürücüsü dahil en fazla dokuz oturma yeri olan ve insan taşımak için imal edilmiş bulunan motorlu taşıttır…’’ denilmiştir. Yalnızca otomobil açısından bakıldığında istiap haddinin net şekilde belirlendiği görülmektedir. Otomobilin insan taşımak için imal edilmiş bir araç olduğu belirtilmiştir. Madde hükmünden ayrıca otomobil ile yük ve eşya taşınamayacağı anlaşılmalıdır. En fazla 9 yolcu taşıyabilen araçların otomobil olarak tanımlanması ise bu sınırın üstündeki araçların otomobil olarak tescil edilemeyeceği anlamını çıkarmaya yetecektir. Binaenaleyh, yalnızca otomobilin tanımından yola çıkarak da araçlara belirli kullanım şartlarının getirildiğini ve bu kullanım şartları dışında araçların kullanılamayacağı anlaşılmaktadır. Bu sebeple belirlenen sınırların üzerinde yolcu taşımak ya da yolcu taşımak için uygun olmayan araçlarla yolcu taşımak sigorta şirketleri açısından rücu nedeni olabilir. Bunun dışında, mevzuat hükmünde belirtildiği üzere ruhsatnamesinde belirtilen maddeler dışındaki parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıyan araçlar da bu maddelerin zarara sebep olması nedeniyle sigorta şirketleri açısından rücu nedeni olarak kabul edilir.

Riziko her zaman trafik kazası şeklinde gerçekleşmeyebilir. Nitekim, ‘’Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’’ B.4/(e) maddesinde, ‘’Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,’’ ifadeleri yer almaktadır. Bu minvalde aracın genel güvenliği için gerekli dikkat ve özeni gösterme yükümlülüğü altında olanlara yalnızca kendi eylemleri için değil eylemlerinden sorumlu oldukları kişiler için de kusur sorumluluğu atfedilmiştir. Aracın çalınmaması ve gasp edilmemesi için hangi önlemlerin alınması gerektiği hangi durumlarda kusurun yüklenebileceği ise belirtilmemiştir. 2918 Sayılı kanun md.107 uyarınca,’’ Bir motorlu aracı çalan veya gasp eden kimse işleten gibi sorumlu tutulur. Aracın çalınmış veya gasp edilmiş olduğunu bilen veya gereken özen gösterildiği takdirde öğrenebilecek durumda olan aracın sürücüsü de onunla birlikte müteselsilen sorumludur. İşleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasında veya gasp edilmesinde kusurlu olmadığını ispat ederse, sorumlu tutulamaz. İşleten, sorumlu olduğu durumlarda diğer sorumlulara rücu edebilir. Aracın çalındığını veya gasp edildiğini bilerek binen yolculara karşı sorumluluk, genel hükümlere tabidir’’ hükmünün yer alması da belirsizlikleri gidermek açısından yeterli değildir. Bu noktada her olay yeniden değerlendirilerek dikkat ve özen yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği gözetilmelidir. Aksi durumda sigorta şirketlerinin zararın tazmininin akabinde sorumlu kişilere rücu edeceği muhakkaktır.

Son olarak rücu sebepleri arasında bedeni hasar halleri öngörülmüştür. Buna göre ,  ‘’Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’’ B.4/(f) maddesinde, ‘’Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin,  tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,’’  denilmektedir. Bedeni hasar durumlarını yaralanmalı kazalar olarak tanımlamak mümkündür. Hangi hallerin bedeni hasar olabileceği de açıklanmamıştır. Yaralanan kişilerin bedensel bütünlüğüne zarar gelmemiş ancak iç kanama tehlikesi ya da travma durumu oluşumunda sorumluların araçtan uzaklaşması bu kapsamda değerlendirilmeyecektir. Madde hükmüne göre, görünen bedensel zarara düçar olmamış kişilerin aracın etrafından ayrılması durumunda sigorta şirketleri rücu hakkını kullanabilecektir. Ancak vücuda alınan şiddetsiz bir darbenin dahi çok ciddi komplikasyonlara sebep olabileceği değerlendirildiğinde kişilere yaşamları ile malvarlıkları arasında bir seçim yapma zorunluluğu getirildiği anlaşılmaktadır. Bu madde kapsamının oldukça dar anlaşılması ve sigorta şirketlerinin bu yönde rücu haklarını her koşulda öne sürmemeleri, can kayıplarının önüne geçecektir.

Sonuç olarak anlaşılacağı üzere, 2918 sayılı ‘’Karayolları Trafik Kanunu’’ ve ‘’Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’’ birbirini tamamlayan ve rücu hakkını düzenleyen hükümler içermektedir. Gerçekleşen zararlarda tazmini takiben, rücu konusunun hangi hallerde gündeme gelebileceği ve sigorta ettiren ile üçüncü kişilerin hangi durumlarda rücu hakkına muhatap olabileceği açıklanmıştır. Türk Ticaret Kanunu md. 1401/1 uyarınca, ‘’Sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir.’’ İfadeleri yer almaktadır. Buna göre prim ödemelerinin amacı rizikoyu bertaraf etmek, rizikonun gerçekleşmesi halinde ise zararı tazmin etmektir. Sigorta şirketlerinin de rücu konusuna bu minvalde yaklaşmaları gerekmektedir. Rücu ederken, haksız kazançlar engellenmeye çalışılmalı, kazanç kaybını önleme amacı güdülmemelidir.