Geçtiğimiz günlerde Hukuki Haber internet sitesinde İstanbul Anadolu Başsavcı Vekili Önder YAMAN tarafından bir yazı kaleme alınmıştı. Sosyal medya hakaretleri ile özellikle ilgilenen meslektaşlarımız açısından da durumu incelemenin sürece büyük katkısı olacağı tartışmasızdır.

Başsavcı Vekilimizin ‘kimi zaman şikayetçi vekilleri tarafından bir Cumhuriyet başsavcılığından sonuç alınamadığında bir başka Cumhuriyet başsavcılığına mükerrer başvuruda bulunulduğu bilinmektedir.’ ifadesine katılmakla birlikte ülke geneli Cumhuriyet Başsavcılıklarında bulunan bir çok hakaret dosyasında şüphelinin ifadesi alınmadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği bilinmektedir. Buradan hareketle Anadolu Adliyesinde ifadesi alınmadan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş şüpheli hakkında müşteki ve/veya müşteki vekilleri tarafından şüpheli ikametinde yeniden suç duyurusunda bulunulduğunu varsayalım. Şüphelinin ikametinde bulunan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şüpheli ifadesi alındıktan sonra uzlaşma görüşmelerine başlanılmaktadır. Uzlaşma sağlandığı takdir de dosyada uzlaşma neticesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmektedir. Uzlaşma sağlanamadığı takdir de şüpheli ikametinde bulunan Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmakta ve netice de sanık cezalandırılmaktadır. Bu verdiğimiz örnekten yola çıkacak olursak ortada bir hukuka aykırılık var ise bunun sorumlusu kimdir? İlk olarak Anadolu Adliyesinde şüpheliyi ifadeye dahi çağırmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar veren Cumhuriyet Savcısı mı? Yoksa şüpheli ikametinde mükerrer suç duyurusunda bulunun müşteki ve/veya vekili mi? Şüpheli ikametinde dosyayı uzlaştırmacıya tevdii eden ardından kamu davası açan Cumhuriyet Savcısı mı? Sanığı cezalandıran sanığın ikamet Adliyesinde görevli Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi mi? Sosyal medya hakaretlerinde mükerrer suç duyurularının çıkmazı bu sorulardan ibarettir.

Başsavcı Vekilimizin hakaret suçunun uzlaşma kapsamından çıkartılarak önödeme kurumuna alınması neticesinde uzlaşma süreçlerinin devletimize olan maliyetinin azaltılacağı şeklindeki düşüncesine katılamamaktayız. Ortalama bir rakam verecek olursak Türkiye genelindeki Cumhuriyet Başsavcılıklarında açılan hakaret dosyalarının yüzde 68i kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlanmaktadır. Yüzde 17si kamu davasına dönüşmekte kalan yüzde 15i ise ancak uzlaşma ile sonuçlanabilmektedir. İstanbul, İstanbul Anadolu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılıklarında hakaret dosyalarına ilişkin verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararlar yüzde 80leri bulmaktadır. Buradan hareketle de iş yoğunluğu fazla olan Cumhuriyet Başsavcılıkları haricinde kalan yerlerde uzlaşma süreçlerinin daha etkin yürütüldüğünü ve uzlaşma dosya sayılarının oransal olarak bu üç adliyeye göre daha fazla olduğunu söylemek mümkündür. 2022 yılına ilişkin Adalet Bakanlığı Alternatif Çözümler Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan uzlaşma verilerinin ve oranlarının Uzlaşma kapsamında kalan tüm dosyalar ile ilgili olduğu ve Uzlaştırmacıya tevdii edilen dosyalar üzerinden yapılan Uzlaşma sayılarını içerdiğini unutmayalım. Uzlaşma kapsamında olan suçlar hakkında uzlaşmaya gönderilmeden kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar sayısına ilişkin net bir veri yayınlanmamaktadır. 

Bilindiği üzere bir suç duyurusunun maliyeti 60,5 TL baro pulu vekalet harcı 38,4 TL olmak üzere toplam 98,9 TL’dir. Bugün itibariyle Türkiye Genelinde Cumhuriyet Başsavcılıklarınca hakaret dosyalarına ilişkin verilen ortalama 100.000 kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın meslektaşlarımıza veya müvekkillerine olan maliyeti 98.900.000,00 TL‘dir. Sosyal Medya Platformlarındaki hakaret süreçlerinin devlete olan maliyeti ile birlikte sadece bu yönüyle olan maliyetini de göz önüne almakta büyük fayda var.

Sonuç olarak Sosyal Medya Platformlarından yapılan yasadaki karşılığı Sesli Görüntülü ve Yazılı bir İleti ile Hakaret suçundan kaynaklı dosyalara ilişkin çözüm önerileri;

1- Şüphelinin hakaret suçunu işlediği sabit olmasına rağmen Matufiyet ve ‘kazanç/gelir kapısı’ gibi gerekçelerle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi şüphelileri cesaretlendirmekte ve aynı eylemi yapmaya devam etmektedirler. Bu nedenle matufiyet ve ‘kazanç/gelir kapısı’ gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmemelidir. Yapılan eylemin suç olduğu unutularak müştekinin niyetini okumak suretiyle bir karar verilmesi hukuka aykırılık teşkil edecektir. Bunun yerine şüpheli tarafından böyle bir hakaret eylemini gerçekleştirmemesi yönünde Adalet Bakanlığı tarafından Kamu Spotu yayınlanması daha doğru bir seçenek olacaktır. 100 farklı işçi adına aynı işverene karşı aynı meslektaşımız tarafından açılan işçi alacakları davasında nasıl ki İş Mahkemesi Hakimi ‘kazanç/gelir kapısı’ haline getirdiniz diyerek bu davaları reddetmiyorsa aynı şekilde hakaret dosyalarına ilişkin suç duyurularında hakaret suçunun şüpheli tarafından işlenip işlenmediğinin tespitinin araştırılması daha hakkaniyetli bir yol olacaktır.

2- Hakaret suçuna ilişkin dosya uzlaştırmacıya tevdii edildikten sonra uzlaşma gerçekleştiği takdir de Arabuluculuk kurumundaki anlaşma ile sonuçlanma durumuna benzer şekilde maddi edimle sonuçlanan uzlaşmalarda uzlaştırmacıya ödenecek ücret ve uzlaşma edim tutarının yüzde 20’si hazineye aktarılacak şekilde MÜŞTEKİ tarafa yüklenilmelidir. Uzlaştırmacıya ödenecek ücret artırılmalıdır. Bu şekilde devlete de hakaret dosyalarının herhangi bir mali yükünün olmayacağını söylemek mümkün olacaktır.

3- Mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 344. maddesinde hakaret suçunun şahsi dava yoluyla takibi usulü yeniden CMK’ya getirilmelidir. Ancak bu kez de benzer iş yükünün Asliye Ceza Mahkemelerine yüklenilmesi göz önüne alındığında sadece bu işle müstemir yetkili Ankara merkezli bir Adliye kurulmalıdır. Ankara Batı Adliyesi bu işle görevlendirilmeye fiziken ve personel sayısı itibariyle müsait tek adliyedir. 

4- Önödeme kurumu mağdurun manevi zararı karşılamadığı için hakkaniyetli bir yöntem olmaktan uzaktır. Hakaret suçlarındaki uzlaşma oranları göz önüne alındığında Hakaret suçunun uzlaşma kapsamı dışına çıkarılarak ön ödeme kurumunun aktif hale getirilmesinin sürece dosya yoğunluğu açısından hiçbir katkısı olmayacağı açıktır.

Anadolu coğrafyasında işlenen bir çok cinayetin başlangıcının hakaret eylemi olduğu unutulmamalı ve Hakaret eyleminin suç olmaktan çıkarılmasının Anadolu coğrafyasında ne gibi sonuçlara sebep olabileceği detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir.

Av. Havva BOZKURT