“Çoğu suç eylemleri, yalnızca fail yerine daha çok özne-obje ilişkisine işaret etmektedir. Bir anlamda mağdur suçluyu şekillendirmektedir.

Bunlar birbiri üzerine yoğunluk ve devamlılık içerir biçimde, hatta felaket anı öncesi, çalışmaktadırlar.”(Von Hentig, 1948).

Mağdurluk, illegal faaliyetler nedeniyle kişilerin maruz kaldığı fiziki, duygusal ve mali zararın bilimsel incelenmesidir. Bu tanımda mağdurların ceza adaleti sistemi ve personelince nasıl muamele gördüğünü de içermektedir. Eleştirel mağdur bilimi ise mağdurların yaratılmasında devlet ve toplum yapısı ile rolünü incelemektedir.  Olasılık öğretisine göre, belli bir toplumda yaşayan değişik kişiler, yaşadıkları sürece, aşağı yukarı eşit sayıda mağdur olabilirler.1

Mağdur bilimini (Victimology) anlamak ve araştırmak üzere dört teori geliştirilmiştir: Mağdur Katılımı  Teorisi, Yaşam Biçimi Teorisi, Riskli Mekan Teorisi ve Rutin Faaliyetler  Teorisidir.

Mağdur Katılımı Teorisi: Bunlardan ilki olan mağdurun katkısı teorisi, mağdurların kendilerinin pasif veya aktif olarak, sonuçta yaralanma veya ölüme yol açan, suç eylemini fiilen başlatabilecekleri değinmektedir. Pasif katılım sırasında mağdur bilinçsizce saldırıyı kışkırtan veya teşvik eden bir davranış veya özellikler sergiler.   Ek olarak, siyasi aktivistler, azınlık grupları, farklı cinsel yönelimlere sahip olanlar ve alternatif yaşam tarzları peşinde koşan diğer bireyler de, belirli güç sahibi bireylere yönelik kasıtsız tehdit oluşturmaları nedeniyle kendilerini şiddetin hedefi olarak bulabilirler.

Yaşam Biçimi Teorisi: Bu teori, bireylerin yaşam tarzı seçimlerine göre hedef alındığını ve bu yaşam tarzı seçimlerinin onları suçlulara ve suç işlenebilecek durumlara maruz bıraktığını ileri sürmektedir. Bu teorinin gösterdiği bazı yaşam tarzı tercihlerine örnek olarak geceleri tek başına dışarı çıkmak, şehrin "riskli" bölgelerinde yaşamak, bilinen suçlularla ilişki kurmak, rastgele cinsel ilişkide bulunmak, aşırı alkol kullanımı ve uyuşturucu kullanmak yer alır.

Riskli Mekan Teorisi: Tehlikeli yerlerde daha fazla bulunmanın, bireyin bir suçun kurbanı olma olasılığını artırdığını belirtmektedir (Seigel, 2006). Mağdurun katkı/katılımı teorisinden farklı olarak mağdurlar suçu aktif veya pasif olarak teşvik ederek etkilememekte, aksine "tehlikeli" yörelerde bulunmaları sonucunda mağdur olmaktadırlar. Bir kişinin bir suçun mağduru olma olasılığını azaltmak için bireyin suç oranlarının yüksek olduğu şehrin "tehlike kokan" yerlerinden uzak durması gerekir. 

Rutin Faaliyetler Teorisi: Bu teori mağduriyet oranını bireylerin tipik rutinlerini yansıtan bir dizi durum aracılığıyla açıklar. 1. Uygun hedeflerin bulunması, 2. Yetenekli koruyucuların bulunmaması ve 3. Motivasyonlu suçluların varlığı. Bu teoriye göre bu faktörlerden bir veya birkaçının varlığı daha yüksek mağduriyet riski yaratmaktadır.

Suçlu ve mağdur bir elipsin iki odak noktası gibidir.  Mağdurluk konusunda açıklık gerektiren temel kavramlardan başlıcaları şunlardır:

- “Suç mağduru” birilerinin işlediği suçla fiziki, mali ve duygusal zarar gören ve/ya varlığı alınan veya zarara uğrayan bir kişidir.

- “Mağdur hakları” mağdurlara adalet sistemi, hükümet ajanları ve toplumca özel mülahazalar ile tretman güvencesi veren pozitif hukuktaki imtiyazlar ve usullerdir.

- Mağdur bilimi victimology) mağdurluk olgusu ve nedensellik ilişkilerini tasvir amaçlı çalışmaları içeren akademik ve bilimsel bir disiplindir.

- “Mağdur anketi” mağdurlarınca rapor edilmesine bakılmaksızın genel nüfustaki suç mağdurları hakkında bilgi edinmek üzere genelde hükümet birimince yürütülen periyodik veri toplama ve analiz sürecidir. Anket yüz yüze veya telefon görüşmesi (veya gönderilen soru kağıdı) ile yapılmakta; önceki altı ay içinde yaşanılan suça ait düşünceler, mağdurluk ayrıntıları ve demografik özellikleri kapsanmaktadır.

Mağdurlar Üzerindeki Beş Etki

Fiziksel

Duygusal

Mali

Sosyal

Ruhsal

Mağdur bilimi (Victimology) II. Dünya Savaşı sonrası temelde suçlu-mağdur ilişkini anlama arayışı olarak belirdi. Ve başlangıçta, mağdurun tutum ve davranışı, suçlu davranışın nedenleri arasında gösterildi. Öte yandan, araştırma bulgularına göre, çoğu kamu davalarından sonuç alınmamasının altında başlangıçta işbirliğine yatkın olan  tanıkların en temel gereksinmelerine kayıtsız kalan savcıların tutumu yatarken; tanık/mağdurlar için ayrı bekleme odası olmaması, sanık ve mağdur aileleri arasın- daki meydan savaşlarına neden olmaktadır. Yapılan araştırmalar mağdur hakları ve güvenliğinin toplumsal savunu yününden ne derece önemli olduğunu ortaya koyması sonucu mağdur bilimi öğrenimi ülke üniversitelerde yer etmeye başladı.

Kişi suç mağduru olduğunda sosyal sözleşme bozulduğundan mağdurun korunmaya ve zararlarının giderilmesi ile adalete duyulan güvenin restore edilmesi gerekmektedir.

Mağduriyet konusundaki araştırma bulguları şunları belgelemektedir:

1. Mağdurların her zaman “masum” olmadıkları;

2. Bazı suçlar bakımından mağdurluk kişinin bazı suçlar örneğin  meskenden hırsızlık, cinsel saldırı ve aile içi şiddet suçlarında yeniden mağdur olma olasılığını (yinelenen mağduriyet) arttırdığı;

3. Çoğu suç mağdurları üzerinde uzun süreli, yüksek ölçüde post-travmatik stres bozuklularına (korku, içine kapanma, mesleki ve sosyal ilişkilerinde zorluklara) neden olduğu;

4. Çocuk istismarı ve ihmallerinin nesiller arasında bir “şiddet döngüsü” yarattığı; bu gruptaki çocukların yetişkinliklerinde aynı yaş grubundaki çocuklara göre daha fazla suça eğilimli oldukları; ve

5. Çoğu mağdurların,  suçluların yakalanması/tutuklanmasına tanık olamadıklarıdır.

Bir toplumda suç pazarında olası mağdurlar suç olgusunun “arz” tarafını oluştururken,2 (potansiyel) suçlular da “talep”i oluşturmaktadır. Bu bağlamda, yinelersek, suçlu ve mağdur bir elipsin iki odağı gibidir. Suçlulukla mücadelede geleneksel talebe yönelik yatırımlar istenilen sonucu veremediğinden potansiyel mağdurların olası mağduriyetlerini önlemeğe yönelik yatırımların daha iyi sonuç verebileceği dile getirilmektedir.  Bu amaçla suç işleme için var olan “fırsatlara” özgü köklü değişimlere girişilmelidir. Aksi takdirde, suç siyasetlerine karşı suç oranlarında beliren direncin kırılması mümkün gözükmemektedir. Hükümetler, etkisi konusunda kuşkuların gittikçe artmakta olduğu salt cezaya odaklanmış siyasetlerini genişletmek yerine mağdurlara yönelik temel güvenlik tedbirlerinin alınması, geliştirilmesi ve yasal olarak etraflıca düzenlenmesini ciddi olarak ele almalıdırlar.  “Pazar yeri”, “yabancılar evreni”diye tanımlanan metropol kentler anonim bir çevre oluşturmaktadırlar. Bu çevrede suç işlemeyi tahrik edici “fırsatlar” önemli olup; genel “tahrik seviyesi” o yörede yaşayan kişilerin karşı- laştıkları suç işleme için elverişli fırsatlar sayısıyla belirmektedir.  Suçlular bir bakıma mağdurlarca sağlanan kriminal fırsatların tüketicisidirler.

Hükümetler toplumda kendiliğinden beliren/belirecek “insanların kendilerini koruma“ eğilimlerini yasal olarak mali ve diğer destekleme siyasetleriyle yönlendirmeli/teşvik etmelidirler.  Mağdurlara uzatılan ve onların kendilerine yardım etmesini sağlayacak yardım eli sonuçta kamu düzeni ve güvenliği yararına olacaktır. Mağduriyetin önlenmesi için arabaların direksiyondan kilitlenmesi, immobilize edilmesi; evlere, şirketlere ve kamu binalarına alarm sistemleri; ticari işletmelere kapalı devre T.V. monte edilmesi gibi tedbirlerin zorunlu hale getirilmesi yanında bu tür düzenlemelerin sigorta sistemi ile ilişkilendirilmesi önerilmektedir. Yalnız, durumsal tedbirlerle (situational measures) hayal kırıklığına kapılan suçlu zaman, mekan, yöntem veya suç biçiminde değişikliğe gidecektir. Bu ikame olgusunda (displacement phenomeon)  suçlunun motivasyonu önemli olabilir: “Fırsatçı suçlu” durumsal tedbirlerle frenlenebilirse de, “profesyonel suçlu” başkaca stratejiler ve daha gelişmiş tekniklere başvurmaktan çekinmemektedir. Ek olarak, bir hedefin zorlaştırılması veya kaldırılması diğer suçlar için fırsatlara yöneltmektedir: İşte kredi kartı kullanımının yaygınlaşması sonucu gasp suçu azalabilirse de, bilişim suçları, muhasebe dolandırıcılıkları ve benzerlerine kapılarını açtığı görülmektedir.

Bu yaklaşıma getirilen eleştiri, mağdur olma riski bakımından zenginlerden fakirlere doğru veya kullanılan teknik açısından bir ikame olgusuna tanık olunabileceği merkezindedir (T.Reppeto 1976).  Bu anılan ikame kaçınılmaz gibi ise de, kapsamı konusunda kuşkular dile getirilerek otomobillerde göbekten kilit sisteminde olduğu gibi bu etkinin kısmı olabileceği belirtilmektedir. Nihai analizde, bu olgu bir dengeleme sorunudur: Suç önlemedeki mali ve insani açıdan kazanımlar, çoğunluk tarafından kabul görür şekilde fazla ise, durumsal tedbirler kayda değer görülmektedir. Aşağıda da vurgulandığı üzere, kriminologlar ve siyasetçiler evine hırsız giren Nasrettin Hocayı penceresini açık tuttuğu için suçlayan komşuların tepkisine, üniversal nitelikteki “hırsızı fırsat yaratır” /“açık kapı dindar insanı bile hırsız yapar” deyişine artık kulak vermelidirler.

Mağdurlar arasında sahte mağdurlara da(false vivtims) da tanık olunmaktadır. Halk/yakınları nezdinde dikkat çekmek üzere uydurma suç mağdurluğu yaratılmaktadır. Bu amaçla kapkaç mağduru v.s. olduğu hakkındaki yapılan suç duyurularına tanık olunmaktadır. Bu tür insanların dikkat çekmek üzere olan tavırları genelde patolojik bir ruh halinin göstergesi olmaktadır.  Uydurma suçlarla meşhur olma yolu seçilebilir. Öte yandan, suç işleyenler için medyada yer alan görüntüler onlar için bir karizma oluşmasını sağlamaktadır. 

Mağdurluk kişinin toplumdaki öteki insanlar hakkında algı ve inançlarını değiştirmekte ve öteki insanları destek verici olmak yerine köstekleyici, tehdit ve zarar verici olarak görmesine neden olmaktadır. Meskenden hırsızlıklar üzerine yapılan bir İngiliz araştırmasında, mağdurların % 65’i öfkeli, % 30’u yeniden mağdur olma korkusu içinde ve % 29’u da uykusuzluktan şikayetçi olduğu belirmiştir (R.Mawby, 2001). Bu tepkilerin türü ve şiddeti mağdurun toplumdaki yerine göre şekillenmekte ise de, en çok mağdur olanlar arasında kadınlar ile yalnız yaşayan yaşlı kadınlar olmaktadır.

Suç mağdurları, mağdurluk ötesi, sosyal ve ceza adaleti kurumlarınca maruz kaldıkları yardım ve anlayış eksikliği nedeniyle daha çok mağdur olmaktadırlar: Soruşturma evresinde suç mağdurlarının  rutin bir  işleme tabi tutulması izlenimi bireyleri acizlik ve zayıflık duygusuna yöneltmektedir. Bu bağlamda üç dereceli bir mağdurluk olgusuna tanık olunmaktadır: 1) Genel mağdurluk: Bir suç mağduru olmak sonucu (örneğin fiziki ve/ya psikolojik/mal varlığı zararı nedeniyle) oluşmakta; 2) Mağdurun sosyal çevresindeki etkileşimle(örneğin etiketlenme, sosyal soyutlanma ve aşağılayıcı sorgulamayla)  belirmekte; 3) (1) ve (2) ‘deki mağdurluğun birlikteliği sonucu kişi mağdur rolünü üstlenmekte/ içselleştirmektedir. Öte yandan, soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde ikincil ve üçüncül mağdurluk oluşmaktadır.

Mağdurluk Evreleri

Mağdurluk, mağdurluk öncesi, mağdurluk konumu ve mağdurluk sonrası olmak üzere üç evre aşağıda irdelenmektedir.

1. Mağdurluk Öncesi: Mağduriyete götürücü risk faktörleri  üç ana grupta toplanmaktadır:

- Birinci grupta yer alan mekan ve sosyal faktörler konunun “fırsat” yönünü vurgulamaktadır.Bu bağlamda, çevre-mekan  ve mimarı yapı ile insan tecrübesi (mağdur olma, suç korkusu) arasındaki etkileşim incelenmiştir. Kuşkusuz, insan davranışı ile çevre şekillenmekte; arazi ve yapılar etkilenmekte; bunların oluşturduğu ortamdan da insan davranışı etkilenmekte; değişmekte/motive olmaktadır.

- Kişisel faktörler göz önüne alınarak mağdur olma eğilimi ve  mağdur olmaya yatkınlık araştırılmaktadır. Kimse  “mağdur” olarak doğmazsa da; kazanılan fiziki, psikolojik ve sosyal karakteristikler (örneğin  zafiyet, özürlü olmak) mağdur-suçlu arasındaki etkileşimi fazlaca etkilemektedir. Bu gruptaki mağdurlar bir bakıma mağduriyet öncesi sosyal ve psikolojik yoksunluk içinde mağduriyete teslim olmuş ve kendini savunma istenci de azalmış kişilerdir. Öte yandan, potansiyel suçlu, potansiyel mağdurun aşırı fiziksel, psikolojik veya parasal cazibesi nedeniyle de tahrik olabilmektedir.

- Mağdur olma riskini artıran davranış faktörleri (yaşam stili, gösteriş merakı57) arasında potansiyel mağdurun bilinçli veya bilinçsiz güvenlik tedbirlerini ihmal etmesi/yadsıması; ve kendisini devamlı olarak bilinçli veya bilinçsiz mağduriyete neden olacak riskli durumlara sokması yer almaktadır.

2. Mağdurluk Evresi: Suçlar, suçlu ve mağdur arasında cereyan eden etkileşim sürecinde gelişmektedir. Bu süreçte, potansiyel mağdur ve suçlu, eylem ve karşı eylem- de bulunmakla kalmayıp; davranışları, yaklaşımları ve rolleri tanımlamak ve yorumlamaktadırlar. Kişi kendisi ile karşındaki  kişinin davranışının manasını araştırmakta; kendisi ve diğer kişi hakkında bir imaj geliştirmektedir. Suç mağdurunun bu süreçteki katkısal nedenselliğini belirleyici iki kavrama aşağıda yer verilmiştir:

- Mağdurun aktif katılımı: Burada, potansiyel mağdurun suçu tahrik ederek veya kolaylaştırarak katılım payı üzerinde durul- maktadır. Bu kavram, Marvin E. Wolfgang (1958) tarafından 558 adam öldürme suçunu kapsayan ampirik çalışmaya dayalı olarak geliştirilmiştir. Wolfgang’ca bu suçlardan %20’sinin analizinde; iki  potansiyel suçlunun  birlikte kendilerini katil konumunda buldukları ve kimin suçlu kimin mağdur olacağının yalnızca şansa kaldığı saptanmıştır.

- Nötrleştirme teknikleri ve gerekçelendirme: Mağdurun “işbirliği” yalnızca suçlunun kafasında yer etmiştir; yalnızca  onun güdülenmesi sürecinde vardır. Suçlu mağduru algılamadığı görüntüsü vermekte; kendisine göre de gerçek suçlu, mağdur kişidir; mağ- dur mağduriyetini hak etmektedir.

3. Mağduriyet Sonrası: Suç mağdurlarında özellikle cinsel suçlar,terör, aile içi şiddet gören eşler, maktulün geride kalan ailesi gibi mağdurlardan bazılarında tanık olunan post travmatik stres bozuklukları rehberlik ve danışmanlık hizmeti gerektiren türdendir. Kriz danışmanlığında temel referans mağdura hikayesini anlatması için elverişli bir zemin hazırlamak/veya onu anlatmasına yöneltmektir-vantilatör işlevi. Gerektiğinde sorularla, mağdurun, kronolojik olarak, düşüncele- rini ve tepkilerini organize etmesine yardımcı olunmalıdır. Yardımla, travma mağdurlarının beklenilmeyen değişimleri azaltabildiği ve bazen de üstesinden gelebildiği bilinmelidir. Geniş ailelerden çekirdek aileye doğru geçişin yoğunlaştığı kentsel alanlarda bu türden kurumsal tretman müdahalelerine ihtiyaç artmaktadır.

Mağdur tepkisini oluştururken konumuyla psikolojik ve sosyolojik  olarak baş edebilmelidir. Aynı derecede önemli olan ikinci bir husus ta; mağdurun makul sayılabilecek ölçüde sosyal kontrol sürecinde (ceza adaleti mekanizması) yerini alabilmesi ve bu suretle ikinci kez mağduri- yetinin önlenmesidir. Bu bağlamda, yargılama sürecinin de makul sürede sonuçlandırılması gerekmektedir.

2021 yılı itibariyle C. Savcılıklarınca cinsel suçlar hakkında
(TCK Md.102-105) kovuşturmaya yer olmadığı kararları

Cinsel suçlar

Suç sayısı

Kovuşturmaya yer olmadığı

Çocuklara cinsel istismar 103

% 35.3

%28.8

Cinsel taciz 105

%26.4

%43.3

Reşit olmayanla cinsel ilişki 104

%20.7

%85.0

Cinsel saldırı 102

%17.7

%42

Toplam

127.297

59.268

Yıl içinde cinsel suçlar (TCK md.102-105 hakkında verilen mahkumiyet/beraat karar oranlar dağılımı ise şöyledir: Mahkumiyet 36.016-%71, beraat 14.803-% 71.  Bu sayısal değerlerin sergilediği tabloda kovuşturmaya yer olmadığı oranı    % 46.5’i bulurken, beraat oranının % 71 olması ötesinde makul süreyi aşan yargılama süreçlerinin cinsel suç mağdurları üzerine psiko-sosyal tahribatı hiç te göz ardı edilebilecek türden değildir. “Zaman sapmaları, yöntem, araç ve mekanla defolarıyla ittifak ederek, mevcuda adli süreçlerden neşet eden özgün bir mağduriyet de eklemektedir. Bunu süreç mağduriyeti veya adli mağduriyet olarak tanımlayabiliriz.” (H.Şeker)

Açılış  Yıllarına  Göre Hüküm  Dağılımı(2009)

                 2005 ve

TCK Md  öncesi    %      2006      %    2007   %      2008      %      2009        %      M*

102-105    1,567     6,2         778      3,1   2595  10,2    9117      35,9   10,995   43,3   329

(*) Ortalama görülme süresi

Bu verilerin ilk derece mahkemelerine ait olduğu; bu mahkemelerdeki cinsel suçlara ait yargılama süresinin 329 gün  ve Yargıtay’da bu suçlara bakan 5. Ceza Dairesinde bir dosyanın görülme süresinin 375 ve anılan Dairedeki bozma oranının % 86,3 olduğu (onama oranı % 13,7) ve şimdilerde istinaf evresi de göz önüne alındığında yargılama süresinin  ne derece “gayri makul bir süre” olduğu görülecektir.

Güncelliğini yitirmeyecek bir dava olarak  26 kişinin cinsel istismarına maruz kalan N.Ç’nın Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki  davası ilk derece mahkemesinde  tam dokuz yıl sürmüş ve verilen karar niteliği itibariyle Adalet Psikolojisi  bilgilerinden yoksun bir karar olarak adli tarihimize geçmiş bulunmaktadır.3

Makul süreyi aşan yargılamalarda suç mağdurları, ikinci/üçüncü kez mağdur edilmemek üzere, ceza adaleti sürecinde onurlu bir işleme tabi tutulmalı; yargılama süreci hızla sonuçlandırılmalı ve zararları en kısa  sürede giderilmelidir.4 

Yeni Paradigma

İşte bu yeni paradigma doğrultusunda, tüm programlar ceza adaleti sisteminin mağdurlar ve toplum lehine modernize ve yeniden dengelenmesine odaklanmalıdır. Bu yaklaşım, suçlunun serbest kalması/masum insanın mahkum olmasının da  adli hata olduğunu kabullenerek mahkemeleri XXI. asra taşıyacaktır. Modern ceza adaleti sisteminden herkes, özellikle mağdurlar hızlı ve etkili bir adalet beklemektedir:  İnsan haklarından yararlanmanın evrensel olmadığı dünyamızda mağdurluğun evrenselliği karşısında elipsin iki (sanık ve mağdur)odağından, mağdur odağına doğru yoğunlaşma ele alınmalıdır.  Bu anlayış ve ruh  ile  hareket eden Adalet Bakanlığı Aile Destek ve Mağdur Hakları Daire Başkanlığı ciddi çalışmalar yürütülmekte olup; özellikle  şu üç  genelge mağdur bilincinin ne derece somutlaştığını  vurgulamaktadır:

1. Adli Görüşme Odaları Genelgesi No. 176 (1/04/2021),

2. Cinsel Dokunulmazlığa karşı İşlenen Suç Soruşturmaları Genelgesi No.170/1(31/10/2022),

3. Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetin önlenmesi No.154/2(10/01/2023).

Bu noktada önemli olan Suç Mağdurlarının Desteklenmesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile  Bakanlık genelgelerinin uygulamada (de facto) etkin bir şekilde (Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerinde) somutlaştığının periyodik araştırmalarla saptanması olacaktır.5 Tüm sorun tepkisel  ceza hukukunun  arkaik niteliğini ne zamana kadar sürdüreceği; 2011 Türkiye’sine damgasını vuran  Ayşe Paşalı türü olguların ne zaman sonlandırılacağıdır:

“Kızın feryadı: “Devlet annemi koruyamadı”

Boşandığı eşini sırtından 18 kez bıçakladı.

Babam daha önce dört kez yaralama olayı gerçekleştirdi. Hem anneme ve hem bana şiddet uygulamıştı. Benim elime döner bıçağı ile vurmuştu. Şikayetçi oldum, yarım saatlik gözaltı sonrası serbest bırakıldı. Savcılıktan koruma istedim. Savcı, “herkese koruma verseydik Türkiye’de koruma kalmazdı”. Ne var ki, bu birinci kadın olmadığı gibi son da olmayacaktır”

(13/04/2011 tarihli gazeteler).6

Mağdur- Medya   İlişkisi

Bu konuda duyarlık sağlama bağlamında şu sorular gündeme gelmektedir:

- Mağdur medya ile görüşmek zorunda mıdır? Hayır. Ne kadar ısrarla görüşme talep edilirse edilsin, mağdura/yakınlarına mecbur olmadığı hatırlatılmalıdır. Medya haberlerinin kolluk soruşturma- sına yardımcı olabildiği hallerde de, ilk önce davaya el koyan kolluk görevlisi ile bu konu konuşulmalıdır.

- Medya ile görüşme öncesi kolluktan tavsiye alınmalı mıdır? Evet. Medyaya konuşmadan önce tavsiye alınmalıdır. Medyaya yapılan söylem kolluk soruşturmasını ve adli süreci etkileyebileceğinden kuşku duyulan hallerde medyaya bilgi verme  öncesi davaya bakan kolluk görevlisi veya C. Savcısına danışılmalıdır. Mağdur şunu da bilmelidir ki, medya olayı mağdurun beklentisinden farklı bir şekilde sunabilir. Farklı kaynaklardan bilgi alan medya olayı  mağduru üzecek şekilde de aktarabilir. Çocuklarınız varsa onların okul/iş yerindeki durumu; ve yıllar sonra olayın gündeme  gelmesi riski göz ardı edilmemelidir.

- Görüşme için koşullar öngörülmeli midir?  Aile mahremiyeti/ özel yaşamın gizliliği “şart” koyabilmeyi sağlamaktadır. Davetsiz hiçbir medya mensubunun gelemeyeceği, geldiğinde ise, polise şikayet edilebileceği bilinmelidir.

- Medya ile ilişkiler nasıl olmalıdır? Israrlarına karşın mağdurun medyayla görüşmek zorunda olmadığı hatırlatılmalıdır. Görüşmek istenildiğinde kolluğun yardımına başvurulabilir. Fotoğraf çekilmemesini; yüzünün gösterilmemesini isteyebileceği kendisi- ne söylenir. İstediğinle görüşüp, istemediğinle görüşmeyeceği kendisine bildirilir.

- Medyaya yorum yapmak istememesine karşın ısrarla görüşme taleplerine karşı nasıl tavır alınmalıdır? Telefonlara çıkılmayarak, mesaja bırakılması; kapıya basınla görüşme istenilmediği notu iliştirilmesi; gerektiğinde bir arkadaş tarafından hazırlanmış bir notun medya mensuplarına verilmesi; ve bu yaklaşımlara karşı ısrarla taciz edilme durumlarında kolluğa şikayette bulunulması önerilmektedir.

Özetle medya ile ilişki konusunda mağdur danışmak üzere kolluk veya C. Savcısı ile temas etmelidir.

Sonuç

Suçlu davranışa yönelik saikler boşlukta gelişmezler.  Bunlar, dürtüler, yanıtlar, tepkiler, etkileşimler, tutumlar ve karşı tutumlar sonucu varlık kazanmaktadırlar.  Ekseri hallerde, saiklendirme sürecinde olduğu kadar suçlunun işlediği suçun haklı gösterilmesi sürecinde mağdur bilinçli veya bilinçsiz olarak yer almaktadır.  Bazı durumlarda suça özgü saikler belli bir mağdur etrafında gelişmektedir.  Mağdurun ikamet yerini veya bu süreçlerde mağdurun rolünü anlamak, suçun neden işlendiği ve özel bir hedefin neden seçildiğini anlamak için gereklidir.

Çeşitli faktörlerin yer aldığı bir sürecin ürünü olan suç, ekseri hallerde bir eylem olmak yerine harici ve çevresel uyarıcıya karşı bir tepki (veya fazlaca bir tepki) olarak belirmektedir.  Mağdur, çevrenin ve kriminojen durumun en önemli bir öğesidir.

Suç eylemi münferit bir hareket olmak yerine mağdurla yaşanan uzun veya kısa süreli bir etkileşimin sonucudur. Bu durumda, suçun işlenmesine götüren etkileşim zincirinin halkaları analiz edilmeksizin eylemin anlaşılması mümkün değildir. Suçu hazırlayan, etkileyen, koşullandıran veya belirleyen dinamik güçlerden soyutlayarak ve suç işlenmesine götüren saiksel veya durumsal süreçlerden ayırarak, suç eylemini incelemek ve analiz etmek bilimsel sağlıktan yoksun kalacaktır.

Suçlu ve sapkın davranış konusundaki geçerli teoriler, nedenselliği ve ilişkiyi açıklamaya girişen teoriler yalnızca durağan açıklamalardır. Suçlu davranış, diğer insan davranış türleri gibi dinamik olduğundan sadece dinamik yaklaşımla, suçlu, eylem ve mağdur üçlüsünün, total durumun ayrılmaz öğeleri olarak, kişiyi mağdur yapan davranış diyalektiğini koşullandırmasıyla açıklanabilir.

Suçlu davranışın kökeninde suçlunun karakteristikleri ve vasıflarını arayan niteliksel yaklaşım biçimi olayı oldukça basite indirgemedir. Nitekim, suçlularla vasıfları, kişilikleri veya sosyal özgeçmişi benzer olmasına, aynı vasıflara veya kişilik türüne sahip olmasına veya aynı veya benzer koşullarda yetişmesine karşın neden çoğu kişilerin suç işlemedikleri veya itiyadı suçlu olmadıkları açıklanamamaktadır. Mağdurlar üzerine yapılan incelemeler, etiolojik kriminolojiyi, statik konumdan, suçlunun nitelikleri üzerine yapılan tek taraflı araştırmadan, suçlu davranışı dinamik etkileşim süreçlerinin sonucu olarak gören dinamik yaklaşıma dönüştürmektedir.

Mağdurlar üzerine yapılan incelemelerin genel bir bilgilendirme değeri de vardır: Mağdur olmanın biçimi, sıklık derecesi ve böylece risk olasılıklarının ölçümü ve risk kategorilerinin (az, orta,yüksek) belirlenmesi olanağını sağlaması yanında mağdur olma eğilimi, mağdur olma korkusu, mağduriyete karşı tavır, mağdurluğun tesiri ve sonuçları hakkında da önemli bilgiler sağlamaktadır. Bu bilgiler, rasyonel bir ceza siyasetinin oluşturulması, suç önleme stratejilerinin irdelenmesi ve suç işlemeye elverişli hedeflerin korunması, güvenliğin artırılması ve yaşam kalitesinin geliştirilmesine yönelik sosyal eylemler için gereklidir.

Kolluk/Savcılık/mahkemelerin alacağı kararlarda mağdurun rolü küçümsenemeyecek ölçüdedir. Çoğu hallerde ceza adaleti sisteminin harekete geçirilmesi mağdurun şikayet edip etmemesine bağlıdır. Mağdurun karakteristikleri, tutum ve davranışları ve suçluyla olan ilişki derecesi kolluğun formal veya enformal şekilde tepki göstermesi üzerinde oldukça etkili olmaktadır. Mağdurun katkı ve katılımın ceza adaletinin etkinliği üzerindeki etkisi nedeniyle bu katkı ve rolün ne derece olduğu araştırma ile iyice saptanmalı ve gerekli taktikler geliştirilmelidir.

Modern kriminolojide “fırsat” kavramına fazlaca önem verilmektedir. Çoğu suçların işlenmesi halinin, geniş çapta, bu suçların işlenmesi fırsatlarının bir işlevi olduğuna inanılmaktadır. Fırsatlarında büyük ölçüde potansiyel mağdurların davranışlarıyla şekillendiği görülmektedir. Potansiyel suç mağdurlarının kolektif davranışı suç oranları üzerinde oldukça etkili olabileceği gibi bu oranlardaki değişiklikler de en azından kısmen mağdur davranışındaki farklılık veya değişimle açıklanabilir. Bu nedenle, mağdurların tutum ve davranışları üzerine edinilecek güçlü bilgiler suçların önlenmesi doğrultusunda dayanak olabilecek niteliktedir. Mağdura dayalı önleme stratejilerinin suçluya dayalı türe göre avantajları vardır. Birinci yaklaşım, hedefi zorlaştırmayı amaçlar; suçun işlenmesini fazlaca güçleştirirken, suç işlemeyi az kazançlı hale getirir. İşte bu çevresel/durumsal yaklaşımda potansiyel mağdurun oynayacağı rol oldukça önemlidir.

Bir Ortaçağ paradigması olarak “cezada ödeşme” kavramının nihai evresinde olduğu görülmekte ve bu kavram yerine “giderici /onarıcı adalet”in ikame edilmesi girişimlerine (örneğin Kanada ve Almanya’ da) yoğun ölçüde tanık olunmaktadır. Giderici adalet, uzlaşma, iade ve tazmin ilkelerine dayalı bulunmaktadır. Temel amacı onarmak, yoksa cezalandırmak değildir. Bu yaklaşımda mağdur, adalet sisteminde ikinci derece rolü olan bir oyuncu olmaktan çıkıp, aktif bir rol üstlenmekte; süreçte tam bir taraf olmaktadır.  Böylece, mağduriyetin mağdur üzerindeki etkisi ile mağdurun tutum ve ihtiyaçlarının incelenmesi “giderici/onarıcı adalet” için gerekli olmaktadır.

Mağdurun sistemde adil işlem görmesi, kendine gelmesi için yeterli kaynaklardan yararlanması ve kendisine karşı saygılı olunması olmazsa olmazlardandır. Aksi takdirde, adalet sistemi suçlu konuma düşecektir. Suçluların korunduğu kadar mağdurların da korunmaya ihtiyacı olduğu bilinmeli ve bu hakların, kuşkusuz, mağdurlara kaybettiklerinin çok azını verebileceği de unutulmamalıdır.8

Özetle, Anayasa’mızda yer verilmeyen (suçlu terimi sekiz, sanık bir ve hükümlü üç kez yer alırken, mağdura hiç yer verilmeyen) ve Anayasa taslak metinlerinde de göz ardı edilen “mağdurların korunması”na artık Anayasa metninde yer verilerek sanıklarla bozulmuş olan dengenin onarılması gereklidir.9

Son Not

Başlangıçta tüm adliyelerde Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri kurma girişimi yerine pilot seçilecek bir adliyede birimin kurularak tüm hizmetler somutlaştırıldıktan sonra  müdürlük sayısını artırmak yöntemi benimsenebilirdi.10

Prof. Dr. Mustafa Tören YÜCEL

----------------

1 Mağdura Yaklaşım Kılavuzu, Nisan 2021 (magdur.adalet.gov.tr). TBMM. Mağdur Hakları İnceleme Raporu, 2014. Recommendation Rec(2006)8 of the Committee of Ministers to member statess on assistance to crime victims, adopted on 14 June 2006, Council of Europe. Ayrıca bkz. Deirdre Healy. Exploring Victims’ Interactions with the Criminal Justice System: A Literature Review, University College Dublin, October 2019. U.S. Department of Justice. The Attorney General Guidelines for Victim and Witness Assistance, 2023, Washington, DC 20530. Suç Mağdurlarının Desteklenmesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Cumhurbaşkanlığı Kararname Sayısı : 63, Resmî Gazete Tarihi-10/6/2020,Sayısı-31151. Adli  Destek ve Mağdur Hizmetleri Yönetmeliği  T.C. Resmi Gazete, S.31470, (30/04/2021).

2 S. Dursun. “Mağdurun Suça Yol Açması” İst., Univ. Hukuk Fak. Mec. Cilt LXI, Sayı 1-2, ss.3-33. İngiltere’de otomobil modellerine göre hırsızlığına karşı alınacak önlemler için bkz. www.secureyourmotor.gov.uk

3 “N.Ç. her gece, daha çocuğum yapmayın diye çığlık atıyordu.” Haber Türk (27/02/2011) s.19.

4 7 yaşında kız çocuğunun cinsel istismarından 6 yıl 8 aya hükümlünün tahliyesi üzerine, çocuğun günlüğüne yazdığı, “Bugün Şubatı’ın 6’sı. Bugün o çıktı. Çok çok korkuyorum ama anneme söylemiyorum” notu annesinin dikkati ile ortaya çıktı. Hürriyet, (9/02/2019), s.3; “Savcıdan skandal mütalaa: İstismara tepki göstermedi, sanık beraat etsin. 9 yaşındaki çocuk ne yapabilirdi(!?) Hürriyet (26/10/2018), s.4. S. K. Berk. Türkiye’de “adalete erişim” göstergeler ve öneriler, Yargı Reformu 2, TESEV, 2012. 2005 yılında CMK’da yapılan değişiklikle beraber mağdur/ şikâyetçi/katılan konumunda olanlara da zorunlu veya talebe bağlı müdafi ataması yapılması öngörülmüştür(?). Ayrıca bkz. “Mağdura Yaklaşım ve Sosyal Hizmetler” Türkiye’de Adalete Erişim için Adli Yardım Uygulamalarının Geliştirilmesine Destek Projesi Faz II: Mağdurlar genellikle haklarının farkında değildir. Bunun yanı sıra suçludan korkmaları, adalete güvenmemeleri, bilgi eksikliği vb. gibi nedenlerle adli başvurudan çekinmektedirler. Ayrıca bkz.  Gülriz Uygur ve Eileen Skinnider. Türkiye’de Kadınların Adalete ve Adli Yardıma Erişimine İlişkin Engelleri Anlama, Avrupa Konseyi, 2022

5 “Mağdur Hakları Daire Başkanlığı’nın yapmış olduğu Adli Süreçte Mağdur Kadınlar Araştırma Raporu’na (2017) göre kadınlar adli süreçte yaşadıkları olayla ilgili ne anlatmaları gerektiği, nasıl bir sürecin onları beklediği, sürecin nasıl işleyeceği hakkında yeterli bilgiye sahip değillerdir. Ayrıca bazen fiziksel yaralı çoğunlukla da psikolojik travmanın etkisiyle adliyeye gittikleri için süreç kadınlar bakımından daha da karmaşık algılanabilmekte, zaman zaman kolaylıkla yapabildikleri dilekçe yazmak gibi işlemleri dahi yapmakta zorlanmaktadırlar.”  “Kadınların adli süreçlerle ilgili mağduriyetlerinin en önemli sebeplerinden birisi adli süreçlerin yavaş işlemesidir. Bürokratik işlemlerin fazlalığı, kurumlar arası yazışmaların uzaması gibi etkenlerle süreç yavaşlamakta ve kadınların mağduriyetleri artmaktadır.” Adli Süreçte Mağdur Kadınlar Araştırma Raporu Mağdur Hakları Daire Başkanlığı Yayın No: 6 Ocak 2017. Mağdura Yaklaşım Kılavuzu, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Nisan 2021. Erişim: https://magdur.adalet.gov.tr. Adli  Destek ve Mağdur Hizmetleri Yönetmeliği’nde “değerlendirme” kavramına 37 kez yer verilmiştir.

6 “Evdeki Şiddet Hapiste Biter” Hürriyet (25/11/2018): “Şiddete maruz kalanların sadece %11’i kurumlara başvuruyor; Şiddete maruz kalmış kadınların %44’ü yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamıyor.”

8 Bir ensest suçunda anüs ve vajinası yırtılan sekiz yaşındaki kız çocuğun mağduriyetini hangi haklar giderebilir(!?) (Yargıtay 5. Ceza Dairesi üyesi İhsan Akçin’le yapılan 20/03/2008  tarihli özel söyleşi).

9 De jure  ilkelere karşın  ceza adaleti sisteminde mağdurların ne derece korunduğu belgeleyen traji-komik  tasarruflara örnek olarak bkz. İ.Saymaz. “Hâkimden kadın cinayetleri itirazı: Tedbir Yetersiz”  Hürriyet (7/06/2018) s.21; “Avukatlık parasını bile aldılar” Hürriyet (9/06/2018), s.8. Ayrıca bkz. M.T.Yücel. “Suç Korkusu ve Etkisinin Nötrleştirilmesi”, TBB Dergisi(83),  2009; M.T. Yücel. Ceza Adaletine Özgün Sorunlar, Adalet Yayınevi, 2023. ABD’nin çoğu eyalet anayasalarında(örneğin Teksas Anayasası madde 1 Haklar Bildirgesi Bölüm 30) Suç mağdurlarının haklarına yer verilmiştir. Ayrıca bkz. Crime Prevention that Works: Crime Victim Right YouTube

10 Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri (ADM) Müdürlüklerin kurulması ile;

1- Suç mağdurlarının tamamına yönelik adalete erişim kapsamında etkin bir bilgilendirme ve yönlendirme sistemi kurulmuştur.

2- Halen çocuk ve aile mahkemelerinde bulunan uzmanlar aracılığıyla sağlanan psiko-sosyal destek çalışmaları tüm mahkemeleri ve Cumhuriyet başsavcılığını kapsayacak şekilde verilmektedir.

3- Çocuk ve boşanma sürecine has kurgulanan mevcut sistem tüm kırılgan grup mensuplarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Adli süreçte; cinsel suç, aile içi şiddet, terör, göçmen kaçakçılığı veya insan ticareti suçu mağdurları ile çocuk, kadın, yaşlı ve engelli mağdurlar özel olarak desteklenmektedir.

4- Hizmet sunumuna ilişkin standartlar geliştirilerek, vaka yönetiminin uygulandığı, adli görüşme odalarının kullanıldığı etkin bir sistem kurulmuştur. Çocuk ve Aile içi şiddet büroları ile tüm ceza mahkemelerinde uzman desteği sağlanmaktadır.

5- AÇSHB, ÇİM ve Kolluk mekanizmaları ile birlikte Barolar ve STK lar ile işbirliği ve eşgüdüm içerisinde çalışılarak, koruma zincirinin adli süreçteki halkası güçlendirilmektedir (Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı).