Ceza Muhakemesi Kanunu md.2-j bendinde ;
Suçüstü:
1. İşlenmekte olan suçu,
2.Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu ifade etmektedir.
A-İŞLENMEKTE OLAN SUÇ : (Kişiye Suç İşlerken Rastlanılması); İşlenmekte olan suçtan kasıt, failin kast etmiş olduğu fiili gerçekleştirmeye devam etmesi ve olay yerinden ayrılmadığı hali ifade eder. Suç faili daha yakalanamadığı gibi suçu işlediğini gösterecek eşya ve izlerle birlikte olay yerinden ayrılmamıştır. Örneğin, uyuşturucu madde satışı ihbarına araştırma maksatlı giden kolluk memurunun, şüpheli hareketler sergileyen iki kişiden birinin diğerine para-diğerinin ona başka bir şey verdiğini görmesi veya kocanın eşinin boynuna sokak ortasında bıçak dayadığına rastlanılması gibi.
B-HENÜZ İŞLENMİŞ OLAN FİİL İLE İŞLENMESİNDEN HEMEN SONRA TAKİP EDİLEREK YAKALANAN KİŞİNİN İŞLEDİĞİ SUÇ : Bu halde suçu işleyen kişi suç yerini terk etmiş ancak takip edilerek yakalanmıştır. Yakalanan kişinin suçu işlediğine dair esaslı belirtiler yer almaktadır. Suç işleyenin, suç işlerken veya suçu işledikten sonra takip edilen kişi olması gerekir. Örneğin hırsızın eve girdiğinin görülmesi ve akabinde kovalanarak yakalanması gibi.
C-FİİLİN PEK AZ ÖNCE İŞLENDİĞİNİ GÖSTEREN EŞYA VEYA DELİLLE YAKALANAN KİMSENİN İŞLEDİĞİ SUÇ : Fail suçu işlerken görülmemiştir ancak suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle birlikte yakalanmıştır. Failin; suç yerini terk etmiş olmasına rağmen, suçun az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle birlikte yakalanmış olması durumu, işlenmiş olan suçun yakalanan bu fail tarafından işlendiğine karine teşkil eder. Örneğin, bisikleti çalınan kişinin olaydan 10-15 dk sonra bisikletini bularak tanıması ve onu süren kişiyi yakalaması gibi.
SUÇÜSTÜ HALİNDE YAKALAMA, DURDURMA ve ARAMA KARARI :Suçüstü halinde herkesin veya kolluk güçlerinin yakalama ve durdurma yetkisi bulunmaktadır. Suçüstü halinde yazılı adli arama veya önleme araması kararına gerek bulunmamaktadır. Örneğin; kollukça yakalanan veya vatandaş tarafından yakalanarak kolluğa teslim edilen kişinin kaçması halinde, kişi takip edilerek yakalanabilir. Sürekli (sıcak) takip halinde yakalama yetkisi, kaçan kişinin yakalanmamak için saklanmış olduğu araç, konut veya işyerine girme yetkisi de vermektedir. Bu hallerde yakalama kararı veya emri alınması için yeterli zaman bulunmamaktadır. Suçüstü hallerinde şüphelinin kaçması veya hemen kimliğinin belirlenmesi imkânın olmadığı durumlarda herkesin yakalama yetkisi doğar. (YGAİAY md. 5/3). Bu kapsamdaki arama hem yakalama, hem de delil elde etme amaçlı yapılan aramalardır. Bu sebeple, sürekli (sıcak) takip sonucu kaçan kişiyi yakalamak için, kişinin saklandığı kendisine veya 3.herhangi bir şahsa ait olan araç, konut veya işyerine girmek ve bu yerde arama yapmak için adli veya idari mercilerden alınmış arama kararı veya emrin temin edilmesine gerek bulunmamaktadır. Suçüstü hallerinde, sürekli takip sırasında kaçan failin girmiş olduğu yerde bulunan kişilerin mal ve can güvenliğini korumak ve bu kişilere yardım etmek ve bu yerlere girmekle kolluk güçleri yükümlüdür. (PVSK m.1 ve 20) Mütemadi (sürekli-kesintisiz) suçlarda, örneğin silahlı terör örgütüne üye olma gibi, suçüstü halinin mevcut olduğu kabul edilir. (T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2019/9-312 K. 2019/514 T. 2.7.2019) Örgüt üyeliği (Terör veya Adi Suç Örgütü) suçu görev suçu değil şahsi suçtur. Kolluğun, yakaladığı kişi üzerinde kaba üst araması yapma ve şüphelinin şahsi eşyaları üzerinde dıştan el ile yoklama yetkisi bulunmaktadır. Suçüstü haline istinaden durdurulan ve sonrasında yakalanan kişinin üzerinde kaba üst araması veya kişisel eşyaları üzerinde dıştan el yoklaması için herhangi bir arama kararı gerekmemektedir. (Adlı-Önleme Arama ve Elkoyma, Hüsnü Aldemir, s. 143-166)
Avukatlık Kanunu'nun 58. maddesine göre, ".... Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz". Birlikte bulunması gereken iki unsur; suçun ağır ceza mahkemesinin görev alanına giriyor olması ve suçüstü halidir. Örneğin, asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçla ilgili suçüstü hali mevcut olsa dahi avukatın üzeri aranamaz. Arama yasağı; sadece elle dıştan veya içten elbiseye temasla, ceketi veya çantayı açtırmak veya ceplerde olanları dışarı çıkarttırmak suretiyle değil, avukatın üzerinin metal dedektörü, X-ray cihazı veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilmesi suretiyle aranmasını da kapsar. Ancak Danıştay, avukatın metal dedektör, X-Ray ve benzeri güvenlik sitemlerinden geçirilme hususunda farklı görüşte olup, bu hallerde sır saklama yükümlülüğünün ihlal edilmediği ve mevzuata aykırılık bulunmadığına hükmetmiştir. (Bkz. Danıştay 10. Daire 2016/14348 E.2021/3498 K, 22.06.2021 Tarih) Ancak bu karar bize göre açıkça hatalıdır şöyle ki, x-ray taraması gizli olan bir şeyi tespit etme/bulma niteliği taşıdığından açıkça arama işlemidir. Yasa'da avukatların aranma yasağına ilişkin düzenleme ile amaçlanan hedef sadece avukatların sır saklama yükümlülüğünün zedelenmemesi değil, aynı zamanda toplum nezdinde yargı mensubu ve yargı görevi icra edenlerin özel hayatlarına saygı ve mesleki saygınlıklarının korunmasıdır. Danıştay'ın bu kararıyla, sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmeyen veya ihlal etme ihtimali bulunmayan, avukatlara yönelik kolluğun diğer arama işlemleri de hukuka uygun olacakmış gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Bu ise yasa hükümlerinin açıkça yanlış yorumlanmasıdır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi, 2018/21866 İdris Taniş Başvuru No'lu 14.12.2022 tarihli kararında, adliye girişinde çantasını X-Ray cihazından geçirmeyerek hakkında idari para cezası tanzim edilen başvurucunun özel hayata saygı hakkı-suçta ve cezada kanunilik ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Danıştay 8. Dairesi, 12.11.2010 tarih, 2010/5626 E. ve 2010/6024 K. sayılı kararıyla avukatın, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzerinin aranamayacağını net bir şekilde ortaya koymuştur. Danıştay 10. Daire 18.01.2016 Tarih, 2015/2498 E.2016/210 K. ve 10. Daire 14.05.2015 Tarih, 2011/6931 E.2015/2307 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir. Bu sınır; Avukatlık Kanunu m.58, CMK md.130, Anayasa m.2, 13 ve 124'e aykırı olarak avukat aleyhine genişletilemez. Dolayısıyla yasa hükmünün önleme aramasını da kapsadığı açıktır. Örneğin kolluk, avukatın belinde kabarıklık olduğu, ruhsatsız silah bulundurabileceği gerekçesiyle, önleme arama kararı mevcut bulunsa dahi, avukat üzerinde kaba üst yoklaması yapamayacağı gibi aracını da arayamaz. Ancak dıştan bakıldığında görünür ve açık seçik olan suç unsurları açısından gizli olan bir şeyi bulma (;arama) söz konusu olmadığından, kolluk görevlileri, delillerin muhafazası için gerekli tedbirleri alarak C.Savcısına bildirecek ve gelen talimatlara göre işlem yapabilecektir. Aksi durumun zorlama yorumlarla kabulü halinde, adli arama açısından bile yasada öngörülen ağırlaştırılmış prosedüre rağmen, önleme arama kararına istinaden avukatın her uygulama noktasında aracının aranması sonucu çıkar ki, bu yasa maddesinin öngördüğü amaca doğrudan aykırıdır. Bunların dışında avukatın kimlik, ehliyet, ruhsat, trafikte iken alkol tespiti için durdurulması işlemi ve akabinde hakkında GBT uygulaması yapılması açısından hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Aynı kurallar 2802 sy. Kanun Md. 88 açık hükmü uyarınca, hakim ve savcılar için de geçerlidir. Soruşturma konusu suç, şüphelinin avukatlık mesleği ile ilgili değilse, avukatın konutu, baro temsilcisi ve Cumhuriyet savcısı hazır bulundurulmadan genel hükümlere göre aranabilir. (Yargıtay 16. Ceza Dairesi Karar : 2017/3341 Tarih: 21.03.2017)
Muhakeme engeli olan Yasama Dokunulmazlığı (Anayasa md.83/2), ceza muhakemesinin bazı işlemlerini, dokunulmazlığın kaldırılması şartına bağlar. Ceza mahkumiyetinin infazı, ister milletvekilliğinden önce başlamış ister henüz başlamamış olsun, milletvekilliğinin sona ermesine bırakılır. (Anayasa md.83/3) Dokunulmazlık milletvekili hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesini engeller. İnfaz üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır. İnfaz engeli olan dokunulmazlık meclis kararıyla kaldırılamaz, sadece milletvekilinin yeniden seçilememesi veya yasama dönemi bitmeden kişinin milletvekilliğinin sona ermesi durumunda kalkar. (Anayasa md.84) Mahkum olunan suç milletvekili seçilmeye engel bir suçsa, kesin hüküm meclis genel kuruluna bildirilmekle, milletvekilliği ve infaz engeli olan dokunulmazlık sona erer. Milletvekili seçilmeye engel teşkil etmeyen bir suçtan ötürü cezası infaz edilmekte iken kişinin milletvekili seçilmesi halinde, infaz ertelenecektir. Üyelik süresince zamanaşımı işlemeyecektir. Üyelik süresince milletvekili hakkında hazırlık soruşturması yürütülmesi, ikamet ve işyerinde arama yapılması veya tanık olarak dinlenmesi ise mümkündür. Tanıklık davetine uymayan milletvekili disiplin hapsine konulamaz. Yasama dokunulmazlığından yararlandığı sürece milletvekili tutulamaz, gözaltına alınamaz, sorgulanamaz ve yargılanamaz. Ancak bu durumun üç istisnası vardır;
1-Ağır Cezayı gerektiren suçüstü halinin bulunması
2-Seçimden önce soruşturmasına başlamış olmak şartıyla Anayasa m.14 teki durumların söz konusu olması
3-Meclis tarafından dokunulmazlığın kaldırılması.
Anayasa Mahkemesi 7245 sy Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu md.7/6 birinci cümlesini 22.03.2023 tarihinde 2020/59 E.2023/53 K. ilamıyla iptal etmiştir. İptal gerekçesinde Dıştan El İle Yoklamanın sınırlarının belirlenmediği ve bu şekildeki yetki ile zaafiyet yaratacağı belirtilmiştir. T.C. ANAYASA MAHKEMESİ Esas: 2020/59 Karar: 2023/53 Tarih : 22.03.2023 ; ''Kuralın gerekçesinde de belirtildiği üzere yoklama ve sıvazlama olarak da ifade edilen elle dıştan kontrol aramadan farklı bir kavram olup söz konusu işlemin arama boyutuna ulaşmaması gerekir. Bu itibarla elle kontrol (yoklama, sıvazlama) kişilerin üst ve eşyası ile araçları üzerinde amaç, kapsam ve süre itibarıyla aramaya göre daha sınırlı uygulanma imkânı sağlayan tedbir niteliğinde bir işlemdir (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §80).Anayasa’nın söz konusu maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı; bir yönüyle özel hayatın gizliliğinin korunmasını, başkalarının gözleri önüne serilmemesini, bir başka ifadeyle kişinin özel hayatında yaşananların yalnız kendisi veya dilediği kimseler tarafından bilinmesini isteme hakkını korurken diğer yönüyle resmî makamların özel hayata müdahale edememesini, yani kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesini güvence altına almaktadır (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §82). El ile dıştan kontrolün aramaya dönüşmemesi gerektiği dikkate alındığında bu konuda yapılacak düzenlemelerin, hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkeleri çerçevesinde elle kontrol (yoklama, sıvazlama) ve arama arasındaki sınırı ortaya koyacak nitelikte olması gerekmektedir. Aksi durumda çarşı ve mahalle bekçilerinin elle dıştan kontrol adı altında icra ettiği faaliyetlerin Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasındaki güvencelerden yoksun olarak arama tedbirine dönüşmesi söz konusu olabilir. Bu yönüyle çarşı ve mahalle bekçilerine elle dıştan kontrol yapma yetkisi tanıyan kuralın arama sonucunu doğuracak uygulamalara sebebiyet vermeyecek güvenceleri içermesi gerekir (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §84).Kişilerin üstünün ve eşyalarının el ile dıştan kontrolünün arama boyutuna ulaşmaması ve bunun sınırlarının objektif ölçütlerle tespit edilebilir nitelikte olması zorunludur. Kuralda durdurulan kişi üzerinde silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunmasıyla ilgili şüphenin varlığı hâlinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacıyla el ile dıştan kontrol dâhil gerekli tedbirler alınabileceği öngörülmekle birlikte gerekli tedbirlerin neler olduğu, yetkinin kapsam ve sınırları açık ve net olarak belirlenmemiştir. Bu itibarla kişilerin üstü ve eşyası üzerinde yapılacak elle kontrol faaliyeti ile arama arasındaki sınırın tespit edilmesi açısından kuralda belirsizlik bulunmaktadır. Diğer yandan tedbire konu araç, kişilerin üstü ve eşyasına göre elle kontrol uygulamasının klasik aramaya dönüşmesi açısından daha elverişli niteliktedir. Bu açıdan yapılacak düzenlemelerde araç üzerinde elle kontrolün ne şekilde uygulanacağı, aracın görünen ya da görünmeyen kısımlarına yönelik bir müdahalenin hangi ölçütlere göre arama boyutuna ulaşacağı ya da ulaşmayacağının açık olarak belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu kuralda, kişilerin araçlarında yapılacak elle kontrolün arama tedbiri boyutuna ulaşmasını önleyecek şekilde kapsam ve sınırlarının tespit edilmediği anlaşılmaktadır (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §85).Bu itibarla kural, hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesi çerçevesinde her durum ve koşulda objektif ve nesnel olarak uygulanabilir nitelikte açık ve net değildir. Bu açıdan kural, elle kontrol adı altında Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen güvencelerden yoksun olarak arama kapsamındaki uygulamalara sebebiyet verecek ölçüde belirsizlik içermektedir. Ayrıca kural, idarece elle kontrolün amacı dışında keyfî bir şekilde uygulamasını engelleyecek yeterli güvenceleri sağlamamaktadır. Bu nedenle kuralla Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına getirilen sınırlamanın, öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunduğu söylenemez.''
Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz. Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir. Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz. Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir. Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez. (Ek cümleler: 27/3/2015-6638/1 md.) Ancak, el ile dıştan kontrol hariç, (İptal ibare: Anayasa Mahkemesinin 4/5/2017 tarihli ve E.: 2015/41, K.: 2017/98 sayılı Kararı ile)(…) Kolluk amirinin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Bu fıkra kapsamında yapılan araç aramalarına ilişkin olarak kişiye, arama gerekçesini de içeren bir belge verilir. Suçüstü halinde makul sebebin de ötesinde yeterli neden (suç işlenmesi) mevcut olduğundan, kolluğun ve herkesin şüpheli/şüphelileri durdurma ve sonrasında yakalama hak ve yetkisi bulunmaktadır. Durdurma işlemi icra edilmeden, yakalamanın gerçekleştirilmesi zaten olanaklı değildir.
- Herhangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin elinden kaçmakta olan kişilerin veya işlenmekte olan veya henüz işlenmiş olan veya pek az önce işlendiğini gösteren belirtilerin olduğu suçun failinin yakalanması amacıyla takibi sırasında girdikleri araç, bina ve eklentilerinde yakalanması veya toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları olmadığı sürece; kamuya açık olmayan ticari araçlarda, özel araçlarda, otel odasında (otel koridorları da dahil; bir kısım otel lobilerinin halka açık olduğu ancak otel koridorlarının ancak otelde kalan müşterilerin kullanımında olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır), işyeri ve ikamette veya yolcu otobüsünde şüphe üzerine kaba üst aramasının yapılabilmesi için C.Savcısından adli yazılı arama emri veya en azından önleme arama kararının bulunması zaruridir. Aksi halde elde edilen deliller hukuka aykırı olacaktır. Kaba üst araması yakalama yerinde yapılmalıdır. Yakalanan şahıs polis merkezine götürülerek kişinin kaba üst araması karakolda yapılamaz. Madde ticareti suçlarında, hakkında mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı aşamada rızaen teslime rağmen, önleme veya adli arama kararı neticesinde suç unsurlarının zaten bulunabileceğinden hareketle sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması için, arama kararının o esnada mevcut olması gerekir. Sonrasında talep edilerek arama kararının temin edileceği ve suç unsurlarının zaten ele geçirileceği şeklinde bir yorumla sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığı kararı verilemez. Polisin şüpheliye ait şahsi eşyalarını dıştan elle kontrol yetkisi, 27.03.2015 tarih 5638 sayılı kanunla PVSK md 4A ya eklenmiş , 29.04.2016 tarih 29698 sayılı adli ve önleme aramaları yönetmeliğine de değişiklikle işlenmiştir. Bu tarihten önce polisin elle dıştan kontrol yetkisi bulunmamaktadır. Yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre yetkisiz şekilde yapılan arama işlemini sonraki tarihli yetkilendirmeye ilişkin usul kuralı geçerli hale getirmez. Usul kuralları yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ve sonraki tüm işlemlere derhal uygulanır.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin “durdurma ve kontrol işlemleri”ni düzenleyen 27. maddesinin ikinci fıkrası hükmünden de hareketle somut olayda tecrübesine dayanarak, içinde bulunduğu durumdan ve izlediği davranışlardan,
a) bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,
b) suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,
c) hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek veya
d) kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek hususlarında kanaat elde ederse kişileri ve araçları durdurabilecektir. Somut olayda sayılan bu dört sebebin de bir arada bulunması gerekmemektedir. Bunlardan sadece birinin varlığı kuşkusuz yeterlidir.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği Md.8 : Karar alınmadan yapılacak arama ;
Madde 8 - Aşağıdaki hâllerde ayrıca bir arama emri ya da kararı aranmaz:
1 ) a) Hakkında tutuklama kararı veya yakalama emri veya zorla getirme kararı bulunan kişi ile ilgili gıyabî tutuklama kararı verilen kaçak yakalandığında üstünde, yakalanması amacıyla konutunda, işyerinde, yerleşim yerinde, bunların eklentilerinde ve aracında yapılacak aramada,
b) Hâkim kararı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile veya kolluk tarafından doğrudan yakalanan kişinin, kendisine, başkalarına veya yakalama işlemini yapan kolluk görevlilerine zarar vermesini önlemek amacıyla yapılacak kaba üst aramasında,
c) Gözaltına alınan kişinin, nezarethaneye konmadan önce yapılan üst aramasında,
d) Herhangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin elinden kaçmakta olan kişilerin veya işlenmekte olan veya henüz işlenmiş olan veya pek az önce işlendiğini gösteren belirtilerin olduğu suçun failinin yakalanması amacıyla takibi sırasında girdikleri araç, bina ve eklentilerinde yakalanması amacıyla yapılacak aramalarda,
e) (Değişik:RG-29/4/2016-29698) 1) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında gümrük salonları ve gümrük kapılarında kaçak eşya sakladığından kuşkulanılan kişilerin üzeri, eşyası, yükleri ve araçlarının gümrük kontrolü amacıyla gümrük görevlilerince aranmasında,
2) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden girilmesi, çıkılması ve geçilmesi yasak olan gümrük bölgesinde rastlanacak kişi ve her nevi taşıma araçlarının yetkili memurlar tarafından durdurularak bu kişilerin eşya, yük ve üzerleri ile varsa taşıma araçlarının aranmasında,
f) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesindeki kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirme, 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ve 26. ncı maddesindeki hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası ile diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için.
YARGITAY İÇTİHATLARI :
Emniyet görevlilerinin çıplak gözle bakıldığında içerisinde sigara olduğu anlaşılan şeffaf siyah bir poşet ile beklemekte olan sanığın yanına gittikleri, kimlik tespiti yapılan sanığın elindeki poşet kontrol edildiğinde, 70 adet gümrük kaçağı sigara bulunduğunun tespit edildiği, sanığın kaba üst araması yapıldığında ise gümrük kaçağı sigaralardan elde edilen paralar ve not kağıdının ele geçirildiği, 2559 sy PVSK EK Md.4 gereğince bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın delillere el koymak ve suçu tespit etmekle görevli ve yetkili kolluk mensuplarının, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenime göre, şüphelenilen şahsın yanına gidilmesi, kaçak sigaralar ile birlikte şahsın suçüstü yakalanmasının ; sanığa veya suça ilişkin önceden alınmış bir ihbar veya istihbari bilgi olmaksızın ilk defa işlenmekte olan suçu ifade ettiği, CMK Md 90/4, PVSK Md.13/1-A ve EK 6 maddeleri gereğince, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirlerin alınarak suç delillerinin muhafaza edildiği, olay hakkında C.Savcısına bilgi verildiği , verilen talimatlar doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlanıldığı olayda, gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma anlamlarına gelen arama işlemi söz konusu olmadığından, suçüstü haline istinaden PVSK md.EK 6 ve AÖAY M.8 gereğince ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmamaktadır. (CGK,17.04.2018,2016/446-2018/166; CGK 23.05.2017, 2016/577-2017/292;CGK 06.11.2018, 2016/580-2018/508; CGK 06.11.2018, 2016/581-2018/505; CGK 18.06.2019, 2017/1150-2019/482 )
Olay günü İstanbul il Emniyet Müdürlüğü görevlilerince uyuşturucu madde ticaretine yönelik yapılan çalışmalarda, ilgili adres ve caddede uyuşturucu madde satıldığı bilgisinin elde edildiği, bilgiyi destekleyen emarelerin bulunmaması sebebiyle doğruluğunun araştırılması amacıyla görevlilerce söz konusu bölgeye gidildiği, cadde üzerinde tertibat alındığı, cadde üzerinde tedirgin davranışlarda bulunan sanığın fark edilerek izlemeye alındığı, bir süre sonra sanığın yanına tanık.....'' gelerek sanığa para verdiği, sanığın da cebinden çıkardığı bir şeyleri tanığa verdiğinin görülmesi üzerine tanığın takip edilerek durdurulduğu, tanık üzerinde yapılan kaba üst aramasında uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, tanığa maddeyi kimden aldığının sorulması üzerine sanığı eşkal ve giysilerini tarif ettiği, sanığın yakalanarak yapılan kaba üst aramasında 11 adet uyuşturucu maddenin ele geçtiği olayda, suçüstü hali mevcut olduğundan ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmamaktadır. (CGK 02.02.2017, 2016/1063-2017/7)
Oluşturulan kontrol ve uygulama noktasında minibüsün durdurulduğu, yapılan kontroller esnasında bir gün önce hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair ihbar alınan sanığın da araçta yer aldığının tespiti üzerine, mevcut önleme araması kararına istinaden arama yapılmak istenildiğinde arka yolcu koltuğu üzerinde büyük boy naylon poşet olduğunun görüldüğü, kime ait olduğunun sorulması üzerine sanığın kendisine ait olduğunu ifade ettiği, görevlilerce poşetin açılarak kontrol edilmesi üzerine suça konu esrarın ele geçirildiği olayda; gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma anlamlarına gelen arama işlemi bulunmadığı, ihbarda maddenin ne şekilde, ne zaman, hangi araçla ve güzergah kullanılarak nakledileceğine dair somut bir bilginin yer almadığı, bu nedenle sanık hakkında bir gün öncesinde yapılan ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğu, başkaca emarelerle desteklenmediği, olayda yazılı adli arama kararının alınması gerektirecek durumun söz konusu olmadığı, ele geçirilen maddenin arka yolcu koltuğu üzerinde açıkta ve gözle görülür şekilde, miktarı itibariyle da kokusu ile algılanabilen nitelikte bulunduğu, olayda sulh ceza hakimliği tarafından verilmiş önleme arama kararının mevcut olduğu , suç delilleri ele geçirilerek muhafaza altına alındıktan sonra adli makamların haberdar edildiği, gelen talimatlar üzerine soruşturma işlemlerine başlanıldığı görülmektedir. Bu haliyle ayrıca yazılı adli arama kararı alınmasına gerek bulunmadığı gibi ele geçirilen suç unsurları hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiştir. (CGK 02.05.2019, 2016/458-2019/367)
Kolluk görevlilerinin uygulama yapacağı esnadan kaçan sanığın elinde bulunan bir kısım uyuşturucu maddeleri yere attığı, kovalamaca sonucunda sanığın yakalandığı, yapılan üst aramasında uyuşturucu madde kalıntılarının ele geçirildiği olayda suç üstü hali mevcuttur. (CGK 14.02.2017,2016/764-2017/63)
Kolluk görevlilerinin ...plakalı araçla kaçak sigara getirileceği yönünde istihbari bilgiler alması üzerine ihbarda adı geçen aracı durdurdukları, usulüne uygun polis kimlikleri gösterilerek araçta ne olduğunun sorulduğu, aracı kullanan şüpheli şoför şahsın araçta kaçak sigara bulunduğunu beyan ederek, araç kapılarını ve bagajını rızasıyla açtığı, kaçak sigaraları kendi rızasıyla polis memurlarına teslim ettiği olayda, ihbar somut olmasına karşın suçüstü hali söz konusu olup ayrıca adli arama kararı alınmasına gerek bulunmamaktadır. (7.CD.08.11.2022, 7879-15793)
'C' şahsının kaçak sigara işi yaptığını polis memurlarına söylemesi üzerine, müşteri kılığına giren kolluk görevlilerinin Nöbetçi C.Savcısına bilgi verilmeksizin , bu konuda alınan bir talimat da olmaksızın sanığın yanına gittikleri, bir karton prestige marka kaçak sigara istedikleri, sanığın tamam diyerek ayrıldığı bir süre sonra elinde bir karton sigara ile olay yerine gelmesi üzerine sivil görevlilerin polis tanıtma kartlarına göstererek sanığı yakaladığı, bu delilden hareketle sanığa sigaraları zulaladığı yeri göstermesini talep ettikleri, sanığın sigaraları ve içkileri depoladığı yeri polis memurlarına gösterdiği ve suç eşyalarının bu şekilde ele geçirildiği olayda, suçüstü hali söz konusu olmayıp, kolluk görevlilerinin suça teşviki söz konusudur, CMK md 119 ve devamı gereğince yazılı arama kararı da bulunmadığından ele geçirilen suç eşyaları hukuka aykırı usul ve yöntemle elde edilmiştir.( CGK 11.11.2021, 2019/7-526, 2021/556)
Jandarma ihbar hattına M.D.isimli şahsın Ç köyündeki kahvehanesinde kaçak sigara sattığına dair gelen somut ihbar üzerine, ihbar içeriği hakkında C.Savcısına bilgi verildiği, C.Savcısı tarafından adı geçen iş yeri çevresinde araştırma yapılması talimatı verdiğinin görüşme tutanağından anlaşıldığı, kolluk görevlilerinin sanığın işyerine gittikleri ve sanığa ihbar içeriğini anlattıktan sonra kahvehanede kaçak sigara bulunması halinde kendi rızasıyla teslim edip etmeyeceklerini sordukları, bunun üzerine sanığın işyerinde bulunan masanın 1.ve2. çekmecesinden çıkardığı 25 paket kaçak sigarayı kolluk görevlilerine teslim ettiği olayda; C.Savcısının iş yeri çevresinde araştırma yapılması yönündeki talimatının yazılı arama emri olarak nitelendirilemeyeceği, devletin kamu gücünü kullanan kolluk görevlilerinin karşısında direnme gücü bulunmayan sanığın bu aşamada gösterdiği rızanın hukuken geçerli olmayacağının kabülü gerektiği, bu nedenle ilk bakışta görülemeyecek şekilde sanığın iş yerinde bulunan masanın çekmecesinden ele geçen kaçak sigaraların yasak delil niteliğinde olduğu, olayda suçüstü halinin mevcut olmadığı, bu delillerin de hükme esas alınamayacağı açıktır. (CGK 25.05.2021, 2018/7-433-2021/213)
Suç şüphesi nedeniyle haklarında soruşturma başlatılan ve mahkemelerden alınan iletişim tespiti, dinlenmesi ve kayıt altına alınması kararları doğrultusunda takip edilmekte olan sanıklar E.Ç ve E.K. nın, gerçekleştirilen telefon görüşmelerinden 05.07.2011 tarihinde Küçükçekmece ilçesi, Atatürk mahallesi nehir sok no:3 sayılı yerde bulunan ikamete uyuşturucu madde getireceklerinin değerlendirilerek aynı gün saat 10.00 sıralarında bahsi geçen yere intikal eden kolluk görevlilerince gerekli tertibatın alınarak adı geçen şahısların beklenilmeye başlanıldığı, sanık E.K nın elinde turuncu renkli bir poşet bulunduğunun, aynı sokak içerisindeki no.3 sayılı bina önüne gelen sanıkların çevrelerini tedirgin şekilde kontrol ettiklerinin görülmesi üzerine görevlilerce yanlarına gidilip polis tanıtma kartlarının gösterilmesini takiben poşet içerisinde ne olduğunun sorulduğu, sanıkların tedirgin hareketler sergileyerek çeşitli cevaplar vermeleri üzerine poşet içerisinin aranması sonucunda 3 parça bez ve şeffaf naylona sarılı vaziyette suç konusu eroinin ele geçirildiği olayda; suç üstü halinin söz konusu olmadığı, failleri ve suç yeri belirli olduğu, suç şüphesinin oluştuğu bu aşamada adli yazılı arama kararının bulunmadığı açık olduğundan, ele geçirilen suç eşyaları hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olup, hükme esas alınamaz. (CGK 14.10.2021, 2018/20-232-2021/469)
Belirtilen tarihte narkotik suçlarla mücadele müdürlüğüne ''kel seydi'' olarak tanınan ....ismindeki şahsın .....somut olarak belirtilen adreste eroin sattığı yönünde bilgi gelmesi üzerine, görevlilerce sanığın ikameti civarında tertibat alındığı, saat 06.30 sıralarında ikametinden çıkarak önündeki kaldırımda on dakika kadar bekleyip etrafı gözetleyen sanığın, fiziki takip yapmakta olan görevlileri fark edip, üzerinde bulundurulduğundan şüphe edilen uyuşturucu maddeleri yok edeceğinin değerlendirilmesi üzerine yanına gidildiği ve kaba üst araması yapıldığı, montunun sağ iç cebindeki sigara paketi içerisinde 8 paket eroinin ele geçirilerek muhafaza altına alındığı olayda, KOLLUKÇA ALINAN İLK BİLGİLER İLE YAPILAN ARAŞTIRMA SONUCU SANIĞIN KİMLİĞİNE VE UYUŞTURUCU MADDE SATTIĞI İDDİA EDİLEN İKAMET ADRESİNE İLİŞKİN EDİNİLEN BİLGİLERİN UYUMLU OLMASI, KOLLUĞUN BİLGİYİ ALDIĞI ZAMAN İLE SANIĞIN UYUŞTURUCU MADDE SATTIĞI İDDİA EDİLEN SAATLER ARASINDAKİ SÜRE, AYRICA SUÇ ŞÜPHESİNİ OLUŞTURAN BİLGİLERİN ELDE EDİLDİĞİ AŞAMADA SUÇÜSTÜ HALİNİN MEVCUT OLMAMASI, bu durumda kolluk görevlilerinin suçla ilgili edindikleri bilgileri 5271 sy CMK md. 2/e, 158, 160,161 ve 164 gereğince derhal C.Savcısına bildirip bu konuda adli arama kararı talep etmeleri ve Savcıdan alacakları talimat doğrultusunda işlem yapmaları gerektiğinden, arama kararı alınmadan yapılan kaba üst arama işlemi ve bu arama sonucunda ele geçirilen suç unsurları hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olup, hükme esas alınamaz. (CGK 28.02.2017, 2016/800-2017/120)
“İstihbarı bilgi; duyum, söylenti, tahmin ve varsayıma dayanan, doğruluğu şüpheli bilgidir. Kaynağı belli bir kişiye ya da somut bir olguya dayanmadığı için, istihbari bilgi delil değildir. Ancak delile ulaşmak için yararlanılacak bir araçtır.” (Yargıtay 10 CD. , 2010/34463 E. , 2014/2100 K. sayılı kararı muhalefet şerhinden)
T.C.
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas: 2021/24301
Karar: 2023/10285
Tarih: 02.05.2023
Daha sonra sanığın mağdurun dayısı ... ...'i aradığı, sanık ve mağdurun birlikte mağdurun dayısı ... ...'in bulunduğu bilardo salonuna gittikleri, sanığın burada mağdura "İki şıkkın var. Ya yarın saat üçe kadar bu parayı hazırlayacaksın, ya da bundan sonra başına geleceklerden sen sorumlusun, istiyorsan polise git, savcılığa git, emniyete git, istediğin yere git, yine verdiğin gibi ifade ver, ancak bundan sonra her şey katlanırsın." dediği, bunun üzerine mağdurun tamam diyerek kabul ettiği, ertesi gün yani 02/03/2018 günü sanığın mağdurun bulunduğu bilardo salonuna geldiği, mağdurun burada daha önceden seri numaraları alınmış 500 TL parayı sanığa verdiği, sanığın parayı alıp bilardo salonu dışına çıkar çıkmaz olay yerinde önceden tertibat alan kolluk görevlileri tarafından suçüstü yakalandığı, sanığın pantolonunun arka cebinde bulunan ve daha önceden seri numaraları alınmış 500 TL paranın sanıktan alınarak mağdura teslim edildiği, sanığın üzerinde yapılan arama sonucu herhangi bir silah ele geçirilemediği, sanığın üzerine atılı yağmaya teşebbüs suçunu silahla gerçekleştirmediği, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 149/1-a maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı, ancak sanığın üzerine atılı suçu bilardo salonunda gerçekleştirmesi nedeniyle yağmaya teşebbüs suçunun işyerinde gerçekleştiği ve sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 149/1-d maddesinin uygulanması gerektiği,
T.C.
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas: 2013/29436
Karar: 2015/44384
Tarih: 03.11.2015
Oluşa ve dosya içeriğine göre; yakınanın istikrarlı ve aşamalarda değişmeyen beyanlarına göre, sanık ...’in değişik zamanlarda birden çok kez yakınandan cebir ve tehdit ile para istediği ve yakınanın sanıktan korktuğu için yaklaşık 880 TL parayı vermek zorunda kaldığı, sanığın yakınandan devamlı para istemesi üzerine, yakınanın ... İlçe Emniyet Müdürlüğüne 05/10/2010 tarihinde suç duyurusunda bulunduğu, söz konusu suç duyurusundan sonra sanığın 07/10/2010 tarihinde yakınanın yanına gelerek 08/10/2010 tarihinde saat 14.30'da 300 TL para getirmesini istediği, bunun üzerine yakınanın emniyete giderek durumu bildirdiği, kararlaştırılan yer ve saatte emniyet görevlilerince tertibat alındığı, olay günü sanığın yakınanla aralarındaki anlaşma gereği ilçe otogarına geldiği, yakınanı kolundan tutarak otogarın arka kısmındaki tuvaletin olduğu bölgeye doğru zorla götürdüğü ve para istediği ve yakınanın da daha önceden seri numaraları alınmış iki adet 50 TL’yi sanığa verdiği sırada, olayı izleyen kolluk görevlilerinin suç üstü yaparak sanığı yakaladığı olayda yağma suçundan cezalandırılma yoluna gidilmelidir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas: 2018/321
Karar: 2021/419
Tarih: 23.09.2021
Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere gizli soruşturmacı kanundaki şartlara uyarak örgüt faaliyeti çerçevesinde veya örgütlü olup olmadığına bakılmaksızın uyuşturucu ticareti suçlarında görev yapan kişilerdir. Somut olayda sanığa atılı fuhuş suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmemiş olması nedeniyle gizli soruşturmacı görevlendirilmesi mümkün değildir. Ancak bu durum kolluk görevlisinin resmî sıfatını gizleyerek işlenen suçun tespiti, önlenmesi ve delillerin toplanması amacıyla soruşturma yapmasını da engellemeyecek, kolluk görevlisi CMK'nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil toplamak için suça azmettirmeden veya teşvik etmeden bilgi toplayabilecektir. Bu durumlarda adli kolluk görevlisinin CMK'nın 139. maddesi gereğince değil, aynı Kanun’un 160 ve devamı maddeleri uyarınca görevlendirilmesi yeterlidir (Yener Ünver- Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, 9. Bası, Adalet Yayınevi, ..., 2014, s. 474). Nitekim bu husus Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2018 tarih ve 207-96 sayı ile 09.06.2015 tarih ve 313-195 sayılı kararları başta olmak üzere pek çok kararında vurgulanmıştır .
Şüpheli ya da sanığın ya da delillerin yahut müsadere edilecek eşyaların ele geçirilmesi amacıyla yapılan araştırma işlemi olan adli arama, elkoyma ile birlikte CMK'nın 116-134, 2559 sayılı PVSK'nın 2, Ek 4, Ek 6, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 9 ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 5-17. maddelerinde düzenlenmiş olup Yönetmelik’in 5. maddesinde; "Bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir." şeklinde tanımlanmıştır (Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10. Baskı, 2016, s.492, Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, s. 400).Arama tedbirine başvurulabilmesi için şu üç ön şartın birlikte bulunması gerekmektedir:
- Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması,
- Görünüşte haklılık,
- Ölçülülük.
Arama tedbirinin ilk ön şartı gecikmede sakınca ya da tehlike bulunmasıdır. Bu şart hem arama tedbirine başvurulması hem de kim tarafından karar verilebileceğinin belirlenmesi bakımından önem arz etmektedir. Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması derhâl işlem yapılmadığı takdirde tedbirden beklenen faydanın elde edilemeyecek, ceza muhakemesinin gereği gibi ve amacına uygun biçimde yapılamayacak olmasıdır. Gecikmede sakınca bulunup bulunmadığını olayın özelliklerine göre tedbire karar vermeye yetkili mercii takdir edecektir.
Arama tedbirinin ikinci ön şartı ise görünüşte haklılıktır. Buna göre arama tedbirine ancak bir hakkın tehlikede olduğunu gösteren olaylar mevcut olduğu takdirde başvurulabilecektir. Hakkın bulunup bulunmadığının araştırılması zaman alacağından ve tehlike gecikmeye müsaade etmediğinden haklı görünüşle yetinilmek zorunludur. Bu bağlamda bir ihlal ya da suç işlendiği hususunda şüphe bulunmalıdır (Buck/Almanya, 28.04.2005; Başvuru no:41604).
Arama tedbirinin üçüncü ve son ön şartı ölçülülüktür. Ölçülülük ilkesinin temel amaç ve işlevi, arama tedbirine muhatap olacak kişilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için kullanılacak kamu gücünü, hak ve özgürlükler lehine sınırlandırmak, müdahalelerde aşırılığa gidilmesini ve buna bağlı olarak doğabilecek mağduriyetleri önleyebilmektir. Dar anlamda ölçülülük de denilen orantılılık ise; tedbirin ilgililere "ölçüsüz bir yükümlülük" getirmemesini ve "katlanılamaz" nitelikte olmaması gerektiğini ifade etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da, Buck/Almanya (28.04.2005; Başvuru no:41604) ile Smirnov/Rusya (07.06.2007; Başvuru no:71362/01) kararlarında; yapılan müdahale ile izlenen meşru amacın orantılı olması gerektiği vurgulanmıştır. Aramaya konu olabilecek yerler şüphelinin veya sanığın yahut diğer bir kişinin üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerdir. Adli aramanın günün her saatinde yapılması mümkün olmakla birlikte konutta, iş yerlerinde ve diğer kapalı yerlerde aramanın kural olarak gündüz yapılması gerekir. Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar hariç, söz konusu yerlerde gece vakti arama yapılamayacaktır.
Arama kararı verilebilmesi için aramanın konusunu oluşturan kişi veya şeylerin, arama yapılacak yerde bulunduğu hususunda belli bir şüphenin olması gerekir. Kanun aranacak kişinin suçla ilgisine göre, bu şüphenin yoğunluğunu farklı şekillerde düzenlemiş ve suçla ilgisi olmayan kişiler nezdinde aramayı daha sıkı koşullara tâbi kılmıştır. CMK'nın 116. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hâline göre şüpheli veya sanıkla ilgili yapılacak aramalarda arama sonunda şüpheli veya sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe bulunmalıdır. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 6. maddesine göre makul şüphe; hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir. Aramanın kişi hak ve özgürlüklerine ciddi boyutta bir müdahale olduğu göz önüne alındığında makul şüphede, ihbar veya şikâyeti destekleyen emarelerin var olması ve belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Başka bir anlatımla, arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut olmalıdır. CMK'nın 117. maddesi uyarınca, suç işleme şüphesi altında olmayan diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya kendisine ait diğer yerleri, şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla aranabilecektir. "Diğer kişiler" kavramına tüzel kişiler ile resmi makam ve daireler de dahildir. Kişinin tanıklıktan çekinme hakkının bulunması da aramaya engel değildir. Maddenin ikinci fıkrasına göre diğer kişilerle ilgili arama yapılması, makul şüphenin yanı sıra aranılan kişinin veya suç delillerinin, belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır. Ancak bu sınırlama şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler bakımından geçerli değildir.
Arama kararı veya emrinin belli bazı bilgileri içermesi zorunludur (CMK m.119/2).
Arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilmelidir. Arama kural olarak hâkim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabilecektir. Ancak konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda sadece hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılması mümkündür. Kanun; anayasal ilkelere uygun olarak yasama organınca yapılan nesnel ve gayri şahsi kurallardır. "Yönetmelik" Anayasa’nın 124. maddesi gereğince; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır. Bu hâlde yönetmelikler kanunların uygulanma şeklini göstermek amacıyla kanunun sınırlarını genişletmemek şartıyla çıkarılabilir. Bu kapsamda aramanın usul ve esaslarını göstermek üzere Adalet Bakanlığı tarafından Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği çıkarılmıştır. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 8. maddesinin (a) ve (c) bentleri ile yine aynı maddenin (f) bendindeki "ilgilinin rızası ile" ibaresinin ve 27. maddesi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, yönetmeliklerin kanuna aykırı olup olmadığını denetlemeye yetkili Danıştay Onuncu Dairesince 13.03.2007 tarih ve 6392-948 sayı ile Yönetmelik’in 8. maddesinin (a) bendindeki "...yakalanması amacıyla konutunda, işyerinde, yerleşim yerinde, bunların eklentilerinde ve aracında yapılacak aramada..." ibaresi, aynı maddenin (f) bendindeki "ilgilinin rızası" ibaresi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptaline ve 8. maddesinin (c) bendi ile 27. maddesinin iptali isteminin reddine ilişkin verilen kararın temyizi üzerine inceleme yapan Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu 14.09.2012 tarih ve 2257-1117 sayı ile iptal kararlarının onanmasına karar vermiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;01.2008 tarihinde saat 19.30 sıralarında Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği hizmetinde kullanılan ... numaralı telefonu arayan ve ismini vermek istemeyen bir şahsın Çankaya ... 7. Cadde No. 40/2 adresinde bulunan “... Güzellik Salonu” isimli iş yerinde ruhsatsız olarak çalıştırılan kadınlar aracılığıyla fuhuş yapıldığı yönünde ihbarda bulunduğu, ihbar doğrultusunda kolluk görevlilerince aynı tarihte saat 21.45 sıralarında ihbara konu iş yerine gidildiği, kapıyı açan ve iş yeri yetkilisi olduğunu beyan eden inceleme dışı sanık ...’e randevuyla gelindiğinin belirtildiği, inceleme dışı sanığın görevlilere masaj sonrası 50 TL ücreti kasaya vermeleri gerektiğini söylediği, bunun üzerine masaj yapmak üzere mağdur ...’ın çağrıldığı ve masaj yaptırmak istediğini söyleyen kolluk görevlisi ile "3" numaralı masaj odasına geçildiği, masaj odasında bulundukları sırada kolluk görevlisinin mağdura ekstra ücret karşılığında fuhuş yapıp yapamayacağını sorduğu, mağdurun da 100 TL karşılığında fuhuş yapabileceğini ifade ettiği, mağdurun soyunmaya başladığı sırada kolluk görevlisinin resmî kimliğini açıkladığı, yapılan inceleme sonucunda iş yeri ruhsatının olmadığının belirlendiği, odalarda yapılan aramada adli emanete alınan bıçak tabanca ve mermiler ile iş yerinin mutfak dolabında bulunan 74 adet prezervatifin ele geçirildiği, kimlik tespiti yapılan ilgililerin Ahlak Büro Amirliğine intikal ettirildiği ve ancak bu aşamadan sonra görevlilerce Nöbetçi Cumhuriyet Savcısı ile telefonla görüşülerek yapılan işlemler hakkında bilgi verildiği ve talimat alındığı olayda;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarına göre CMK'nın 139. maddesi dışındaki suçlar yönünden de kolluk görevlilerinin aynı Kanun’un 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil toplamak için suça azmettirmeden veya teşvik etmeden bilgi toplayabilmeleri mümkün ise de; Dosya içerisinde bulunan 22.01.2008 tarihli “Yakalama Tutanağı”ndan da açıkça anlaşılacağı üzere kolluk görevlilerinin CMK'nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın kendiliklerinden olaya el koyarak delil toplama faaliyetine girişmeleri ve iş yerinde ele geçirilen prezervatiflere sanığın rızası hilafına el konulması işlemlerinin esasen arama ve el koyma niteliğinde olup CMK'nın 116 ve devamı maddeleri ile aynı Kanun’un 123 ve 127. maddelerine aykırı olması, bu nedenlerle de anılan tutanak ve el konulan eşyanın hükme esas alınamayacağının anlaşılması, 22.01.2008 tarihli “Yakalama Tutanağı”nda belirtildiği üzere para karşılığında cinsel ilişkiye girilmesi teklifinin kolluk görevlisinden gelmesi, aşamalarda ifadelerine başvurulan mağdur ve inceleme dışı sanığın iş yerinde fuhuş yapıldığına ilişkin bir anlatımda bulunmamaları ve sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediğini savunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş deliller değerlendirme dışında bırakıldığında sanığın yüklenen fuhuş suçunu işlediğine ilişkin mahkûmiyetine yeterli delillerin bulunmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas: 2016/1062
Karar: 2019/441
Tarih: 16.05.2019
Uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak, delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediğinin değerlendirilmesine ilişkindir. Şüpheli veya sanığın dinlenilebilmesini düzenleyen CMK’nın 135. maddesindeki şartlar oluşmadığı gibi bu konuda verilmiş bir karar da bulunmadığı, devletin tüm organlarının işlemlerinin hukuk kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesinin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu, aksinin kabulünün işlemlerin adil olmasını ve dolayısıyla dürüst işlem ilkesini ihlal edeceği, bir temel hakkın ihlali pahasına delil elde edilmesinin, basit bir hukuka aykırılık olarak değerlendirilemeyeceği, bu bağlamda suç konusu uyuşturucu maddeler ile yakalanması sonrasında polis merkezine getirilen sanığın çalmakta olan telefonunun, görevlilerce rızasına aykırı şekilde sanığa açtırılması ve tanık Birtan ile gerçekleştireceği görüşmenin sesinin de hoparlöre verilmesi sağlanarak delil elde edilmeye çalışılmasının, Anayasanın 20 ve 22. maddeleri ile AİHS’nin 8. maddesinde koruma altına alınan özel hayatın gizliliği ve yine gizliliği esas olan haberleşme özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğu, söz konusu görüşmenin kayıt altına alınması suretiyle delil olarak kullanılması hukuka aykırı olup Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Sonuç olarak; sanığın cüzdanında ele geçirilen suç konusu uyuşturucu madde ile polis merkezinde bulunduğu sırada tanık Birtan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin hükme esas alınamayacağı, ancak hukuka uygun olarak elde edildiği kabul edilen sanığın teslim ettiği ve üzerinde yapılan yoklamada ele geçirilen uyuşturucu maddelerin hükme esas alınabileceği anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir. 2559 sayılı PVSK'nın Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan kolluk görevlilerinin, icra etmekte oldukları devriye görevi sırasında durumundan şüphelendikleri sanığı görmeleri üzerine mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak sanığı durdurma ve sanığa müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıktığı, bu kapsamda durdurulan ve üzerinde yoklama suretiyle kontrol yapılmak istenilen sanığın montunun cebinden çıkardığı suç konusu uyuşturucu maddelerin bir kısmını görevlilere teslim etmesinin ardından, sanığın üzerinde başkaca suç unsuru olabileceğini değerlendiren görevlilerin PVSK'nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek ve silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyadan arındırmak amacıyla yoklama biçiminde kontrol yaptıklarında, sanığın montunun sağ ve sol ceplerinden (9) adet naylon poşetler içerisinde esrar ele geçirildiği, belirtilen sakıncaların önlenmesi için yakalanan sanığın kontrol edilmesinin zorunlu olması nedeniyle görevliler tarafından gerçekleştirilen yoklamanın ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı dikkate alındığında arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, ayrıca bu yoklama işleminin arama boyutuna varmaması nedeniyle ölçülü olduğu, önceden alınmış hiç bir istihbari bilgi ya da ihbar olmaksızın asayiş uygulaması gerçekleştiren görevlilerin, işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle CMK'nın 90/4. maddesi ile PVSK'nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeler ile diğer materyalleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri, müteakiben alınan emirler doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK'nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Öte yandan, görevlilerce yakalanan ve hakkında gerekli işlemlerin yapılabilmesi amacıyla Çekmeköy Polis Merkezine götürülen sanığın burada yapılan üst aramasında cüzdanı içerisinde alüminyum folyoya sarılı şekilde uyuşturucu madde ele geçirildiği, ardından konu hakkında Cumhuriyet savcısına saat 22.08’de bilgi verildiğinde, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapılması ve 01.12.2014 tarihinde mevcutlu olarak adliyeye getirilmesi talimatlarının alındığı, dosyada bulunan gözaltına alma kararında ise sanığın 01.12.2014 tarihinde saat 00.45’te gözaltına alındığının belirtildiği, gerek olayın Cumhuriyet savcısına bildirildiği zaman gerekse gözaltına alındığı saat dikkate alındığında, sanığın yakalanması sonrası Çekmeköy Polis Merkezine getirilerek üst aramasının yapıldığı an itibarıyla sanık hakkında verilen bir gözaltı kararı bulunmadığı, bu nedenle Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin karar alınmadan yapılacak arama işlemlerini düzenleyen 8. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin uygulanma şartlarının oluşmadığı, üstünde suç unsurları ele geçirilen sanığın karakola getirilmesi sonrasında üzerindeki cüzdanı içerisinde yapılan aramanın PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında bir yoklama işlemi olarak da değerlendirilemeyeceği, bu nedenle sanığın cüzdanı içerisinde yapılacak arama işlemi için hâkimden karar ya da Cumhuriyet savcısından veya kolluk amirinden yazılı arama emri alınmasının gerekli olduğu, dosya kapsamında böyle bir karar veya yazılı emir bulunmadığı anlaşıldığından, hukuka aykırı olarak elde edilen bu delilin Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağının kabulü gerekmektedir. Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda başvurulabilecek bir koruma tedbiri olan ve CMK’nın 135. maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin koruma tedbirinin, iletişimin dinlenmesi bakımından görüşmenin gerçekleştiği sırada iletimin yapıldığı hat, sistem veya ortama girilmek suretiyle söylenen sözlerin uygun bir araç vasıtasıyla işitilmesi şeklinde anlaşılması gerektiği, kişilerin telekomünikasyon araçları ile yapmış oldukları iletişimin herhangi bir araç kullanılmadan çıplak kulakla işitilmesi ve dinlenmesinin CMK’nın 135. maddesi anlamında bir dinleme olarak değerlendirilemeyeceği, sanığın suç konusu uyuşturucu maddeler ile yakalanıp polis merkezine getirilmesi nedeniyle de olayda suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmadığından da söz edilemeyeceği, dolayısıyla şüpheli veya sanığın dinlenilebilmesini düzenleyen CMK’nın 135. maddesindeki şartlar oluşmadığı gibi bu konuda verilmiş bir karar da bulunmadığı, devletin tüm organlarının işlemlerinin hukuk kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesinin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu, aksinin kabulünün işlemlerin adil olmasını ve dolayısıyla dürüst işlem ilkesini ihlal edeceği, bir temel hakkın ihlali pahasına delil elde edilmesinin, basit bir hukuka aykırılık olarak değerlendirilemeyeceği, bu bağlamda suç konusu uyuşturucu maddeler ile yakalanması sonrasında polis merkezine getirilen sanığın çalmakta olan telefonunun, görevlilerce rızasına aykırı şekilde sanığa açtırılması ve tanık Birtan ile gerçekleştireceği görüşmenin sesinin de hoparlöre verilmesi sağlanarak delil elde edilmeye çalışılmasının, Anayasanın 20 ve 22. maddeleri ile AİHS’nin 8. maddesinde koruma altına alınan özel hayatın gizliliği ve yine gizliliği esas olan haberleşme özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğu, dolayısıyla söz konusu görüşmenin kayıt altına alınması suretiyle delil olarak kullanılması hukuka aykırı olup Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas: 2022/13
Karar: 2023/191
Tarih: 29.03.2023
Arama; "Arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak." anlamlarına gelmektedir (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113.).
Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Örneğin; bir polis memurunun, yayalar ya da diğer araçlar bakımından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle durdurduğu bir aracın arka koltuğunda, uyuşturucu madde veya tabanca görmesi üzerine bunlara el koyması arama olarak kabul edilmemektedir ( ... , Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999, 1. Bası, s.18.).
Arama; kişilerin konutları, ... yerleri, araçları, diğer yerleri, üstleri, eşyaları, özel kâğıtları, kullandıkları bilgisayar ve bilgisayar programları ile kütükleri üzerinde yapılmaktadır. Kişinin üstünde yapılan aramanın beden muayenesi boyutuna varmaması gerekir. Zira, beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması aramadan farklı hükümlere tâbi kılınmış olup cinsel organlar veya anüs bölgesine bakılması iç beden muayenesi sayılmaktadır. Bu bölgeler haricindeki ağız, koltuk altı gibi beden boşlukları ile ayak, kol, saç arası gibi vücut bölgelerine tıbbi ... veya yöntemler kullanılmaksızın bakılması arama hükümlerine tabidir.
Sanığa ait olduğu anlaşılan ve içinde suç konusu esrarın ele geçirildiği poşette yapılan arama işleminin, PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında gerçekleştirilen ve önleyici nitelikte bir tedbir olan yoklama biçiminde kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, aksinin kabulünün keyfi ve ölçüsüz uygulamalara sebebiyet verip temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucu doğuracağı, uyuşturucu maddenin görevlilerce ele geçirilme anına kadar suçüstü hâli söz konusu olmadığı gibi dosya kapsamı itibarıyla derhâl işlem yapılmadığı takdirde işlendiği iddia edilen suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolacağına dair, diğer bir anlatımla gecikmesinde sakınca bulunan bir hâle ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin de bulunmadığı, bu bakımdan sanığa ait poşette gerçekleştirilecek arama işlemi için, CMK'nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca adli arama kararı veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması ya da PVSK'nın 9. maddesi gereğince usulüne uygun olarak alınmış, olay yeri ve tarihini kapsayan bir önleme araması kararının gerekli olduğu, ancak dosya kapsamında bu tür bir arama kararı ya da yazılı arama emrine rastlanmadığı, suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması durumunda Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası ve 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı da dikkate alındığında; sanığa ait poşette arama yapılmasına olanak sağlayan adli arama kararı veya yazılı arama emri ya da olay yeri ve tarihini kapsayan önleme araması kararı bulunup bulunmadığının araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas: 2018/115
Karar: 2021/191
Tarih: 29.04.2021
11.2011 tarihinde saat 19.00 sıralarında 0532 ... 73 72 numaralı cep telefonunu kullanan sanığın Rumen kadınlara fuhuş yapmaları konusunda aracılık ettiğinin ihbar edilmesi üzerine kolluk görevlilerince 01.12.2011 tarihinde saat 22.30 sıralarında anılan numaranın arandığı, telefonu açan sanığa “Telefonunu birisinden aldık. Sizinle görüşmek istiyoruz. Biz iki kişiyiz. Bize iki bayan lazım!” denilmesi üzerine sanığın “Ben şu anda Taksim Meydanında bulunan ‘Pizza Hut’ isimli mekândayım. Gelin görüşelim. Bir bayan 60 dolar!” şeklinde karşılık verdiği, bunun üzerine görevli polis memurlarınca anılan mekâna gidilerek iki kadınla bir saat süreyle toplam 120 Dolar karşılığında cinsel ilişkiye girilmesi konusunda sanıkla anlaşmaya varıldığı, sanığın seri numaraları önceden tespit edilmiş paraları alıp çantasına koyduktan sonra telefonla arayarak tanıklar Moise ve Popa’yı bulundukları yere çağırdığı, tanıklar geldikten sanığın “İşte bayanlar geldiler, alıp istediğiniz yere götürebilirsiniz, bir saat kadar sonra bayanları bir taksiye bindirip gönderirsiniz!” dediği, tanıkların da bunu kabul etmelerinin ardından polis memurlarının tanıtma karnelerini göstererek sanığın çantasını aradıkları ve fuhuş karşılığında ödenen önceden seri numaraları belirlenmiş 120 Doları buldukları, söz konusu parayı rızayla teslim etmek isteyip istemediği sorulan sanığın istemediğini ifade etmesi üzerine görevlilerin Nöbetçi Cumhuriyet savcısınca verilecek talimata kadar paraları zapt ettikleri ve ancak bu aşamadan sonra Nöbetçi Cumhuriyet savcısı ile telefonla görüşerek yapılan işlemler hakkında bilgi verdikleri ve talimat aldıkları olayda;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarına göre CMK'nın 139. maddesi dışındaki suçlar yönünden de kolluk görevlilerinin aynı Kanun’un 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil toplamak için suça azmettirmeden veya teşvik etmeden bilgi toplayabilmeleri mümkün ise de; Dosya içerisinde bulunan 02.12.2011 tarihli “Olay Yakalama Zaptetme ve Savcı Görüşme Tutanağı”ndan da açıkça anlaşılacağı üzere kolluk görevlilerinin CMK'nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın kendiliklerinden olaya el koyarak delil toplama faaliyetine girişmeleri ve fuhuş karşılığında ödenen paralara sanığın çantası aranmak suretiyle rızası hilafına el konulması işlemlerinin esasen arama ve el koyma niteliğinde olup CMK'nın 116 ve devamı maddeleri ile aynı Kanun’un 123 ve 127. maddelerine aykırı olması, bu nedenlerle de anılan tutanak ve el konulan paraların hükme esas alınamayacağının anlaşılması, soruşturma evresinde “Bilgi sahibi” sıfatıyla ifadelerine başvurulan tanıkların fuhuş yapmak amacıyla olay yerinde bulunduklarına ilişkin bir anlatımda bulunmamaları ve sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediğini savunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş deliller değerlendirme dışında bırakıldığında sanığın yüklenen fuhuş suçunu işlediğine ilişkin mahkûmiyetine yeterli delillerin bulunmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas: 2018/403
Karar: 2021/49
Tarih: 23.02.2021
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği görevlilerince, uyuşturucu madde ticareti yapan şahısların yakalanması amacıyla 30.09.2011 tarihinde saat 21.00 sıralarında şehirler arası otobüs terminalinde çalışma başlatıldığı, bu kapsamda gerçekleştirilen denetimler esnasında saat 23.40 sıralarında giden yolcu bölümündeki iki numaralı peronun önünde İzmir-İstanbul seferini yapmak için beklemekte olan 35 .. ... plakalı yolcu otobüsünün yanına gelen elinde bir adet poşet bulunan sanık ... ile elinde lacivert renkli spor bir çanta bulunan sanık ...’in durumundan şüphelenildiği, görevlilerce fizik takibe alınan sanıkların yolcu otobüsüne binip ellerindeki poşet ve spor çantayı 49 ve 50 numaralı koltukların üzerinde bulunan el bagajı bölümüne yerleştirdikten sonra otobüsten indiklerinin ve peronda beklemeye başladıklarının görülmesi üzerine yanlarına yaklaşıldığı, polis tanıtma kartları gösterilip kimlik kontrolleri yapıldıktan sonra sanıkların el bagajı bölümüne yerleştirdikleri eşyaların kontrol edilebilmesi amacıyla görevlilerin otobüse binip lacivert renkli spor çanta ile üzerinde “KOMPEDAN” ibaresi yazılı olan beyaz renkli poşeti bulundukları yerden alarak otobüsten indikleri, söz konusu poşette ve çantada herhangi bir suç unsuru bulunup bulunmadığı sorulduğunda sanıkların şüpheli ve tedirgin davranışlar sergilemeleri üzerine, görevlilerce spor çantanın açılıp içi kontrol edildiğinde, beyaz renkli şeffaf poşet içerisinde toplam 4500 adet suç konusu uyarıcı tabletlerin ele geçirildiği olayda;
Sanığa ait olduğu anlaşılan ve suç konusu uyarıcı tabletlerin içerisinde ele geçirildiği lacivert renkli spor çantada yapılan arama işleminin, PVSK'nın 4/A mad. kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, suç konusu tabletlerin ele geçirilme anına kadar suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, üzerlerinde yoklama veya araçlarında kontrol yapılan kişilerin yanlarında bulunan valiz veya çantalarında gerçekleştirilecek arama işlemi için, CMK'nın 116 vd. mad. uyarınca hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması ya da PVSK'nın 9. mad. gereğince usulüne uygun olarak alınmış bir önleme araması kararının gerekli olduğu, ancak dosya kapsamında bu tür bir arama kararı ya da yazılı arama emrinin bulunmadığı, suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması durumunda Anayasa'nın 38/6 mad. ile CMK'nın 206/2-a, 217/2. ve 230/1-b mad. uyarınca hükme esas alınamayacağı da dikkate alındığında; sanığın elindeki çantada da arama yapılmasına olanak sağlayan bir adli arama kararı veya yazılı arama emri ya da önleme araması kararı bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir.
T.C.
YARGITAY
ONBİRİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas: 2018/3576
Karar: 2020/4969
Tarih: 24.09.2020
Sanık hakkında sahte sürücü belgesi düzenleyip kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında, 27.06.2014 tarihli tutanağa göre, devriye görevini ifa eden polislerce şüphe üzerine durdurulup kendisinden kimliği istenen ve adına düzenlenen gerçek nüfus cüzdanını ibraz eden sanığın, yapılan kaba üst aramasında suça konu sürücü belgesinin ele geçtiği olayda; mesleki tecrübelerinden ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak sanığı durdurma hak ve yetkisi bulunan kolluk görevlilerinin, PVSK'nin 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak sanığın üzerini yoklama biçiminde kontrol ettiklerinde pantolonun arka cebinde suç konusu sürücü belgesinin ele geçirildiği, görevlilerce gerçekleştirilen yoklamanın arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, şüphe üzerine durdurulan sanığın nüfus cüzdanını ibraz ettiği ana kadar açık kimlik bilgilerine ilişkin herhangi bir tespit olmadığından, CMK'nin 116 ve devamı maddeleri uyarınca arama kararı ya da yazılı arama emri ile bunların talebini gerektirecek bir durumun bulunmadığı, görevlilerce sanığın üzerinin kontrol edilmesinin önleyici nitelikte bulunduğu, adli nitelik taşımadığı, gerçekleştirilen kontrollerin haklı ve ölçülü olduğu, sahte sürücü belgesini kullanma fiilinin temadi eden bir suç olması ve suça konu belgenin sanığın hakimiyetinde bulunduğu ana kadar kullanma fiilinin devam etmesi nedeniyle, “suçüstü” hâlinin bulunduğu, kolluk görevlilerinin CMK'nin 90/4. maddesi ile PVSK'nin 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp suça konu belgeyi muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri ve müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK'nin Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla sanıktan ele geçirilen, suçun delili ve konusunu oluşturan sürücü belgesinin muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
T.C.
YARGITAY
ONÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas: 2019/6337
Karar: 2019/17503
Tarih: 03.12.2019
Görevlilerce, sanık ...'un da içerisinde olduğu araçta yapılan kontrolde, aracın dışarıdan bakıldığında görülebilen yerinde bulunan uyarıcı nitelikteki tabletlere bu şekilde el konulmasının; “Gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamlarına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla somut olayda adli arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasına gerek bulunmadığı, Durdurulduğu ana kadar, inceleme dışı sanık...'ın ikametinde olduğuna dair herhangi bir tespit bulunmayan ve bu yerden çıkması sonrasında ilk defa görülen sanık ... hakkında, PVSK'nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında gerçekleştirilen yoklamanın arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, ayrıca bu yoklama işleminin haklı ve ölçülü olduğu, soyut nitelikte olan ve başkaca herhangi bir somut emare ile desteklenmeyen istihbarat bilgisi ile kolluk tarafından yapılan çalışmaların geldiği aşama da dikkate alındığında, istihbarat bilgisinin adli arama kararı almayı gerektirecek boyuta ulaşmadığı, dolayısıyla CMK'nın 119. maddesi uyarınca adli arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasını veya talebini gerektirecek şartların bulunmadığı, bu şekliyle sanığın üzerinin ve elindeki poşetin kontrol edilmesi önleyici nitelikte bulunduğundan adli nitelik taşımadığı, İstihbarat bilgisi hakkında araştırma yapan kolluk görevlilerinin, sanık...'un içerisinde olduğu aracın dışarından bakıldığında görünen kısmında bulunan suç konusu uyarıcı nitelikteki tabletleri fark etmeleri ve sanık ...'in elindeki poşette yaptıkları kontrolde suç konusu uyuşturucu ve uyarıcı nitelikteki tabletleri ele geçirmeleri nedeniyle işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan sanıkları CMK'nın 90. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK'nın 13. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendi ile Ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, suç konusu uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri muhafaza altına alan görevlilerce uygulanan tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet Savcısına bilgi verildiği ve müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından” denilmek suretiyle kolluğun makul şüphe üzerine durdurma, kimlik sorma, üst yoklaması, elde veya üstte taşınan poşet, çanta vb. şeylerin içine bakması üzerine elde edilen eşyanın hukuka aykırı delil olarak kabul edilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir. Somut olayımızda 19.03.2015 tarihli yakalama, üst arama tutanağına göre Güvenlik Timleri Şube Müdürlüğüne bağlı temlerin sanıkların önlü arkalı şekilde sürekli birbiri ile göz teması kurarak ilerlemelerinden şüphelenildiği, sanıkların alışveriş merkezine girdiklerinin görüldüğü daha sonra ... mağazası içinde gözden kaybedildiği, çıkışlarda tedbir alındığı, sanıkların alışveriş merkezinden çıkarken görülmesi üzerine sanıkların durdurularak kimliklerinin sorulduğu, şahıslardan ...’nın siyah renkli çantasını açmasının istendiği, maket bıçağı ve müşteki mağazalara ait ürünlerin görüldüğü, faturaları ibraz etmelerinin istendiği, fatura ibraz edememelerinin üzerine mağaza yetkilileri ile görüşülmesi sonucu satış etiketi üzerinden barkot numarası sorgulandığında ürünlerin mağazalara ait olduğu ancak ürünlerin satışlarının görünmediğinin anlaşılması karşısında ürünlerin geçici olarak muhafaza altına alındığı, genel kurulda belirtilen gerekçeler doğrultusunda aramanın hukuka uygun olduğu, sanıkların aşamalarda verdiği çelişkili beyanlar, sanık ...’nın pantolonu aldığını ancak parasını ödemeyi unutarak çıktığına yönelik kısmi ikrarı ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, her iki sanığın yüklenen üç ayrı iş yerinden hırsızlık suçunu iştirak halinde işledikleri hukuka uygun delillerle sabit olmasına rağmen üçer kez tamamlanmış 5237 sayılı TCK’nın 142/2-h maddesi kapsamında nitelikli hırsızlık suçundan ayrı ayrı mahkumiyetleri yerine beraatlerine kararı verilmesi,
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas: 2017/1123
Karar: 2019/4370
Tarih: 09.09.2019
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 28.02.2017 tarih, 2016/20-800 esas ve 2017/120 sayılı kararında; "Kollukça alınan bilgiler ile yapılan araştırma sonucu sanığın kimliğine ve uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair elde edilen bilgilerin uyumlu olması halinde ayrıca suç şüphesi oluşturan bilgilerin elde edildiği aşamada suç üstü halinin olmaması, bu durumda kolluk görevlilerinin edindikleri bilgileri, 5271 sayılı CMK'nın 2/e, 158, 160, 161 ve 164. maddeleri uyarınca derhal Cumhuriyet savcısına bildirip bu konuda adli arama kararı talep etmeleri ve Cumhuriyet savcısından alacakları talimat doğrultusunda işlem yapmaları gerektiğinden, adli arama kararı alınmadan yapılacak arama işleminin ve bu arama sonucunda ele geçirilecek uyuşturucu maddenin hukuka aykırı şekilde elde edilmiş olacağı, suçun maddi konusu ve delili olan uyuşturucu maddenin hukuka aykırı yöntemle elde edilmesi durumunda ise hükme esas alınamayacağı ve buna bağlı olarak suçun unsurunun oluşmayacağı gözetildiğinde, yerel mahkemece sanığın üzerinin aranması için CMK'nın 116 ve devamı maddelerine uygun olarak alınmış bir "adli arama kararı" olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir." Şeklinde açıklama yaparak suç şüphesi oluşturan bilgilerin elde edildiği aşamada suç üstü halinin mevcut olmayacağının hükme bağlandığının anlaşılması karşısında; Adli arama kararı gerektiren bir olayda önleme araması kararına dayanılarak ya da koşullarına uygun olmayan arama kararı üzerine yapılan arama hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan deliller ya da suçun maddi konusu "hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş" olacağından, Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağından;
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas: 2017/1091
Karar: 2019/485
Tarih: 18.06.2019
Asayiş Büro Amirliği görevlilerinin gerçekleştirdikleri devriye görevi esnasında, Altıparmak Caddesi üzerinde bulunan Ziraat Bankası Şubesi önünde beklemekte olan ve alkollü olduğunu değerlendirdikleri sanığı görüp durumundan şüphelenmeleri üzerine yanına gittikleri, sanığın elinde bulunan siyah renkli el çantasında görevlilerce yapılan aramada suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda; Sanığın elinde bulunan ve uyuşturucu maddelerin içerisinde ele geçirildiği el çantasında yapılan arama işleminin, PVSK'nın 4/A maddesi kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirilme anına kadar suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, üzerlerinde yoklama veya araçlarında kontrol yapılan kişilerin yanlarında bulunan valiz veya çantalarında gerçekleştirilecek arama işlemi için, CMK'nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması ya da PVSK'nın 9. maddesi gereğince usulüne uygun olarak alınmış bir önleme araması kararının gerekli olduğu, ancak dosya kapsamında bu tür bir arama kararı ya da yazılı arama emrinin bulunmadığı, suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması durumunda Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı da dikkate alındığında; sanığın el çantasında arama yapılmasına olanak sağlayan bir adli arama kararı veya yazılı arama emri ya da önleme araması kararı bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas |
: 2016/638 |
Karar |
: 2018/616 |
Tarih |