İNCELENEN KARAR

T.C. YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ 2016/7712E. 2016/12116K. T.13.12.2016

İNCELENEN KARARA KONU OLAYIN ÖZETİ

Davacı vekili, 26.04.2013 tarihli dilekçe ile, davacıya ait ... mahallesi 1287 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların sahte vekaletname kullanılarak satıldığı, tapu kaydının iptali istemiyle 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığını bildirmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve reddedilen davada; davacı adına tapu siciline kayıtlı taşınmaz, ... kişisi ve kimliği belirlenemeyen bir kadın tarafından davacının kimlik bilgileri kullanılarak ve ölü olduğu gösterilerek sahte nüfus kayıt sureti düzenlenmiş olup bu belge ile Sulh 2. Hukuk Mahkemesinden 2007/604 E. - 2007/413 K. sayılı gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi alınmış ve bu belgeye göre davacının tek mirasçısı olarak ...'ın gösterilmiş, bu belge ile tapu sicilinde davacı adına kayıtlı taşınmazın, alınan gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi kullanılarak ... adına intikalinin sağlandığı ve bu kişi tarafından. A1'e, onlar tarafından da A2'ye satılarak devredilmiştir. 2010/292E. sayılı davanın da 20.12.2011 gün ve 2011/432 sayılı karar ile iyiniyetli üçüncü kişinin iktisabının korunması gerektiği gerekçesiyle reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini belirtmiş olup davacının mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu iddia etmektedir. Davacının talebi, fazlaya dair hakları saklı tutulmak suretiyle 818.616.-TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili yönündedir.

YEREL MAHKEMENİN DAVA KONUSU OLAYI ÇÖZÜMLEMESİ

Yerel mahkemece, zararın sahtecilik eyleminden kaynaklandığı, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığı, idare tarafından intikal işleminin mirasçılık belgesine dayalı olarak yapıldığı, mirasçılık belgesinin sahte nüfus kayıt örneğine dayalı olarak çıkartıldığı, davalı idare tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, üçüncü kişinin hukuka aykırı eylemi nedeniyle illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

ÜST MAHKEMENİN DAVA KONUSU OLAYI ÇÖZÜMLEMESİ VE SONRAKİ AŞAMALAR

-Yargıtay Hukuk Dairesince Verilen Bozma Kararı

Davacı vekili tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 gün ve 5372-5528 sayılı kararıyla bozulmuştur. Yargıtay Hukuk Dairesince somut olay değerlendirilmiş olup davacı adına tapu siciline kayıtlı taşınmazın, ... ve kimliği belirlenemeyen bir kadın tarafından davacının kimlik bilgileri kullanılarak ve ölü olduğu gösterilerek sahte nüfus kayıt sureti düzenlendiği, bu belge ile Sulh 2. Hukuk Mahkemesinden 2007/604 E. - 2007/413 K. sayılı gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi alındığı ve bu belgeye göre davacının tek mirasçısı olarak ...'ın gösterildiği, bu belge ile tapu sicilinde davacı adına kayıtlı taşınmazın, alınan gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi kullanılarak ... adına intikalinin sağlandığı ve bu kişi tarafından....'e, onlar tarafından da ....'e satılarak devredildiği, bu kişinin iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğundan TMK'nın 1023. maddesi uyarınca iyiniyetinin korunması gerektiğinden Asliye 1. Hukuk Mahkemesinde 2010/292 E. sayı ile aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının 2011/432 K. sayısı ile reddedildiği ve hükmün Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 04.06.2012 gün ve 2012/2388-6535 sayılı kararı ile onanarak 11.02.2013 tarihinde kesinleştiği, bu olay nedeniyle ....'in cezalandırıldığı, kimliği belirlenemeyen kadın yönünden ise soruşturmanın devam ettiği anlaşıldığından bahisle, davacının zararına neden olan olay ve işlemler zincirinin, dava dışı ... ve kimlik bilgilerine ulaşılamayan kadının, davacının kimlik bilgilerine ulaşarak sahte nüfus kayıt örneği düzenlemesi ve bu bilgileri kullanarak gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi alması ve bu belgelerle tapu müdürlüğüne müracaatla mirasçı gösterilen ... adına intikalinin sağlanması olduğu tespit edilmiş olup bu şekildeki eylem nedeniyle oluşan zararın, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığından, tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen TMK 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağının kesilmediği ve davalı Hazinenin tapu kaydının iptali nedeniyle TMK'nın 1007. maddesi uyarınca kusursuz sorumluluğunun bulunduğunun anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesini hukuka aykırı bulmuştur.

-Yargıtay Hukuk Dairesince Verilen Bozma Kararı Sonrası Yerel Mahkemece Verilen Bozmaya Uyma Kararı

Yargıtay özel dairesince bozma kararı yerel mahkemece değerlendirilmiş olup üst mahkemece verilen bozma kararına uyulmuştur. Dava neticesinde, davanın kısmen kabulü ile; 719.539,00.- TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

-Yerel Mahkemece Verilen Bozmaya Uyma Kararı Sonrası Yargıtay Hukuk Dairesince Verilen Onama Kararı

Yerel mahkemece verilen bozmaya uyma kararı ile birlikte kısmen kabul kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmiştir.

KARARA KONU OLAYIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Karara konu asıl uyuşmazlığın Türk Medenî Kanunun 1007. maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmünün somut olaya uygulanıp uygulanmayacağı yönünde olduğu görülecektir. Devletin ilgili kanun maddesi uyarınca sorumlu tutulabilmesinin şartları vardır. Bunlar; görevli memurca tapu siciline işlenmesi gereken bir kaydın yapılmaması ya da işlenmemesi gereken bir kaydın yapılması, tapu sicilinin tutulmasına ilişkin yapılan kaydın hukuka aykırı olması, tapu sicilinde bahse konu hukuka aykırı tutulan kayıttan kaynaklı maddi zararın meydana gelmesi, meydana gelen maddi zarar ile tapu sicilindeki kaydın tutulması arasında uygun illiyet bağının varlığıdır. Bütün bunların yanında devletin sorumlu tutulabilmesi için kusur aranmamakta olup tapu sicilinin tutulmasında devlet kusursuz sorumlu bulunmakla birlikte kusur yalnızca devlet ile zararın doğmasına sebep görevliler arasındaki rücu ilişkisinde önem taşıyacaktır. Öte yandan, devlet tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan asli ve objektif olarak sorumluysa da bu sorumluluk illiyet bağının kesilebildiği ölçüde azalacak veya ortadan kaldırılabilecektir. Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zarara ilişkin kusursuz sorumluluğunda, illiyet bağının kesilebilmesi için ise ya zarar görenin ağır kusurunun bulunması gerekmekte ya da üçüncü kişinin illiyet bağını kesebilecek düzeyde ağır kusurunun bulunması gerekmektedir.

Somut olaya bakıldığında, davacının adına kimlik bilgileri kullanılıp ölü olduğu gösterilerek sahte nüfus kaydı düzenlenmiş olup bu nüfus kaydı sonrası Sulh Hukuk Mahkemesince gerçeğe aykırı tek mirasçısının ... olduğu mirasçılık belgesi alındığı ve bu mirasçılık belgesine dayanılarak ... isimli şahsa intikalin yapıldığı sonrasında A1'e taşınmazın devredildiği ve daha sonrasında ise A1'den A2'ye taşınmazın devredildiği görülecektir. Davacı tarafça A2 aleyhine açılan dava neticesinde A2 iyiniyetli üçüncü kişi olarak görüldüğünden iktisabı korunmuş olup kararın kesinleşmesiyle birlikte devletin TMK m.1007 çerçevesinde sorumluluğu gözetilerek devlet aleyhine dava açılmıştır. Yerel mahkemece verilen karar incelendiğinde zararın sahtecilik eyleminden kaynaklandığı, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığı, idare tarafından intikal işleminin mirasçılık belgesine dayalı olarak yapıldığı, mirasçılık belgesinin sahte nüfus kayıt örneğine dayalı olarak çıkartıldığı, davalı idare tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, üçüncü kişinin hukuka aykırı eylemi nedeniyle illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bizce yerel mahkemece verilen karar hukuka uygundur; zarar tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmamış olup sicilin düzenlenmesine etken olan ölü nüfus kaydı sonrası mahkemece düzenlenen mirasçılık belgesinden kaynaklanmaktadır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağı üçüncü kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması ile birlikte kesileceğinden zarara sebebiyet veren kişilerden ....'in cezalandırıldığı, kimliği belirlenemeyen kadın yönünden ise soruşturmanın devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda üçüncü kişilerin hukuka aykırı eyleminin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şahısların suç teşkil eden veya ağır kusuru oluşturan eylemi açık olup kusursuz sorumluluğu gerektiren illiyet bağının kesildiği ve devletin sorumluluğunun kaldırılması veya azaltılması gerekmektedir.Aksi durumda her kusursuz sorumluluk halinde uygun illiyet bağının varlığı aranmayacak olup kusursuz sorumluluk hallerinde kusursuz sorumlu olanın sorumluluktan kurtulma olanağı ortadan kalkmış olacaktır. Bütün bu sebeplerle temyiz mahkemesince yerel mahkeme kararının aksi yönünde karar verilerek bozulması bizce hukuken isabetsizdir.

Av. Dicle KANAY