Mülkiyet ve mülkiyet hakkının güvence altına alınması büyük önem taşımakta ve bu hakların korunması Devletin yükümlülükleri arasındadır. Günümüzde en önemli ekonomik değerlerden biri de gayrimenkuller olup, bu taşınmazların kayıt altına alınması, tasarruf işlemlerinin düzenli ve sağlıklı bir şekilde yapılması, bu hakların korunması, güvence altına alınması gibi hususlar devlet düzeninin korunması açısından önem teşkil etmektedir. Bu minvalde tapu sicili de üzerinde hassasiyetle durulması icap eden konumda yer almaktadır. Tapu sicili devletin koruması altında ve devlet memurları tarafından icra edilmektedir.

Devlet tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan kusursuz olarak sorumlu olacaktır. Nitekim TMK 1007’de‘‘Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.’’ şeklinde ifade edilmiştir. Tapu sicili, ayni haklarda aleniyet ilkesine hayat vermek için de önemli bir araçtır. Hem işlemde bulunacak 3. kişiler ve işlem tarafları açısından açıklık sağlamakta hem de tapuya kayıtlı hak sahiplerine güven vermektedir. Tapu sicili resmi makamlarca tutulan bir sicil olduğundan dolayı kayıtların gerçekliği karine olarak kabul edilmektedir.

Sorumluluğun kusursuz sorumluluk hali olarak düzenlenmesi neticesinde, zararın doğmasında devletin, tapu sicil görevlisinin veyahut devletin başka organının hiçbir kusuru olmasa dahi, doğan zararlardan devlet sorumlu olacaktır. Tapu sicilinin hukuka aykırı olarak tutulmasından dolayı bir zararın meydana gelmesi durumunda tapu memurlarının haricinde başka kişilerin de kusuru mevzubahis olabilir. Bu durumda Türk Borçlar Kanunu’nun 61. Maddesi uyarınca müteselsil sorumluluk hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Bu çalışmamızda sorumluluğu olabilecek bir başka 3. kişiler ve bunun sonucunda sorumlulukların yarışması durumunu inceleyeceğiz. Bu bağlamda ilk olarak tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğundan bahsedilmek için bazı şartları ele almak gerekecektir.

1. SORUMLULUĞUN ŞARTLARI

1.1. TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINA İLİŞKİN İŞLEM YA DA EYLEM

Devletin TMK. M. 1007’ye göre sorumlu olabilmesi için dört şart gereklidir. Bu şartlar bir arada bulunduğu zaman devletin sorumluluğu gündeme gelir. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk olduğu için kusur şartı hariç genel haksız fiil sorumluluğunun diğer unsurları sorumluluğun belirlenmesinde göz önüne olacaktır.

Devletin sorumluluğuna gidebilmek için bazı şartların bulunması gerekir. Bunlardan birisi sicilin tutulmasına ilişkin eylemdir. Tapu sicilinin tutulması kavramına Tapu Sicil Tüzüğü 7. Maddesinde ifade edildiği gibi ana ve yardımcı siciller girmektedir. Ana siciller; tapu kütüğü, kat mülkiyeti kütüğü, yevmiye defteri, resmî belgeler ve planlardan oluşur. Yardımcı siciller ise TST. Md. 7’da sayılmış olup; aziller sicili düzeltmeler sicili, kamu orta malları sicili ve tapu envanter defteridir.

1.2. TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDA HUKUKA AYKIRILIK

Devletin tapu sicilinin tutulmasından dolayı sorumlu olması için sicilin hukuka aykırı olarak tutulması şarttır. Hukuka aykırılık kavramından ne anlaşılması gerektiği doktrinde tartışmalı bir husustur. Bu konuda başlıca iki görüş vardır.  Bir görüşe göre devletin sorumluluğu için kişilerin malvarlığına ilişkin menfaatlerini koruyan hükümlere aykırı davranılmış olması lazımdır. Kişilerin menfaatinin korunmasına ilişkin kurallar tapu sicili görevlisinin sicilin tutulması ile ilgili görevlerini düzenleyen tapu mevzuatından ibaret değildir.  Dolayısıyla tapu sicil görevlisinin tapu mevzuatında belirtilen kurallar dışında kişinin mal varlığına ilişkin menfaatlerini koruyan hukuk kurallarını hatta hukukun genel ilkelerini ihlal ettiği hallerde de devletin sorumluluğu söz konusu olabilir.

Diğer bir görüş ise tapu sicilinin tutulmasındaki hukuka aykırılığın tapu sicil memurunun sicilin tutulması ile ilgili görevlerine herhangi bir aykırılık meydana getirmesi durumunda sorumlu olabileceğini kabul etmektedir. Bu durumda tapu memuru görevini yerine getirirken bir hukuka aykırılık meydana getirdiyse,  görevinin kapsamı dışına çıktıysa hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacak ve devletin sorumluluğundan söz edilecektir Bu görüşe göre hukuka aykırılık herhangi bir davranışa aykırılık değil tapu sicilinin hukuka aykırı olarak tutulmasından doğmaktadır. İki görüş arasındaki muhalefet, sahte belge ile gerçekleştirilen tapu işlemi nedeni devletin sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği noktasında ortaya çıkar. Birinci görüşün kabulü halinde, sahteliğin araştırılması, ilgili mevzuat uyarınca tapu sicil memurunun sorumluluğunda olmadığından hukuka aykırılığın mevcut olmayacağının kabulü gerekir. İkinci görüşün kabulü durumunda ise sunulan sahte vekâletnamenin incelenmesi yükümlülüğü kişilerin malvarlığı haklarının korunmasına ilişkin bir yükümlülük olduğundan bu incelemenin yapılmaması halinde hukuka aykırılığın varlığının kabulü gerekecektir. Ayrıca kural olarak hukuka aykırılıktan bahsedilmek için hukuka uygunluk sebeplerinden birinin de bulunmaması gerekir.

1.3. ZARAR

Tapu sicilinin tutulması nedeniyle devletin sorumluluğuna gidilebilmesinin bir diğer koşul ise zararın doğmuş olmasıdır. Sicil tutulması faaliyeti nedeniyle doğacak zararlar maddi ve manevi olarak ele alınabilir. Maddi zarar fiilli zarar ve mahrum kalınan kar şeklinde ortaya çıkar. Bu anlamda fiili zararın kapsamına, kaybedilen ayni hakkın bedeli ya da taşınmazın malikinin rızası dışında sınırlandırılması nedeniyle değerinin azalması, yapılan tapu masrafları, tapu kaydı düzeltilmesi davası nedeniyle yargılama giderleri girecektir. Maddi zarar somut olayın şekline farklı değerlendirmelere tabi tutulacaktır. Taşınmazın iyiniyetli 3. kişi tarafından iktisap edilmişse taşınmazın bedeli ve tapu sicil düzeltim davası yargılama giderleri; taşınmazın belli kısmının kaybedilmesi durumunda kaybedilen kısmın bedeli ve kaybedilen kısım nedeni ile elde kalan taşınmazda meydana gelen değer düşüklüğü bedeli; taşınmazın mülkiyetinin kaybı durumunda taşınmaza dâhil bütünleyici parçaların değeri; iyiniyetin korunmadığı hallerde iyiniyetli üçüncü kişinin satıcıya ödediği satış bedeli satım bedeli ve hakkın tescili için yapmış olduğu masraflar fiilli zarar teşkil edecektir.

1.4. İLLİYET BAĞI

Devletin sorumluluğu için zarar ile sicilin hukuka aykırı tutulması arasında bir illiyet bağının olması gerekir. Yani zararın tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmasından doğmuş olması lazımdır. Zararın sebebi, tapu sicilinin hukuka aykırı tutulması değilse bu durumda devletin sorumluluğunda bahsedilemez.  Bu sorumluluk türü kusursuz sorumluluk olduğundan kusur şartı aranmamaktadır. Bu durumda sorumluluktan kurtulmak isteyen kusursuz sorumlu sadece illiyet bağının kesildiğin ileri sürebilecektir. Hukuka aykırı sicil işlemi ile zarar arasında illiyet bağının kesilmesinin ispat edilmesi halinde devletin sorumluluğuna gidilemeyecektir. Zarar görenin kusuru belli ağırlıkta ise illiyet bağını kesecektir.

Zararın varlığına ek olarak bu zarardan 3. Kişinin de sorumlu olması kural olarak devletin sorumluluğunu kaldırmaz. Ancak 3. Kişinin ağır kusurunun illiyet bağını kesip kesmeyeceği tartışmalıdır. Doktrinde farklı görüşler öne sürülmüştür. Devletin tapu sicilinden sorumluluğunu tehlike sorumluluğu olarak gören görüş, 3. kişinin kusurunun ağırlığının incelenmesine gerek olmadığını, 3. kişinin kusurunun illiyet bağını kesen neden olarak kabul edilemeyeceğini öne sürmektedir. Ancak 3. kişinin kusuru belli bir ağırlıkta ise bu durumda 3. kişi devletle birlikte müteselsilen ortaya çıkan zararlardan sorumlu olacaktır. Diğer karşı olan görüş ise nedensellik bağının 3. Kişinin kusuru ile kesilebileceğini ileri sürer.

2. ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN DEVLETLE BİRLİKTE SORUMLU OLMASI VE SORUMLULUĞUN YARIŞMASI

Tapu sicilinin hukuka aykırı olarak tutulmasından doğan zarardan başka kişilerin de kusuru bulunabilir. Bu durumda devletle birlikte bu kişilerde zarardan sorumlu olacaktır ve müteselsil sorumluluğa ilişkin TBK. md.61 vd. hükümleri uygulanacaktır. Örnek verecek olursak tapu sicilinin hukuka aykırı olarak tutulması nedeniyle sicile yolsuz bir kayıt yapıldığı durumda, bu yolsuz tescile istinaden ayni hak kazanımı elde eden iyiniyetli üçüncü kişinin kazanımı korunmak durumundadır. Bu halde iyiniyetli 3. Kişinin TMK 1023 uyarınca ayni hakkı kazanması, daha önceki hak sahibinin hakkını kaybetmesi sonucunu doğuracaktır. O zaman ayni hakkı kaybeden kişi TMK m. 1007 uyarınca devletin sorumluluğuna gidebilecektir.

Tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmasında tescile esas teşkil eden gerçek hak ve hukuki durumu yansıtmayan düzenlemeler yapan kişiler de kusurları oranında sorumludur. Bu durumda zarar gören zararın tazminini tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmasından dolayı devlete veyahut kusurlu şahsa yöneltebilir. Her ikisine birden yöneltilebilir.

Zarar gören zararını zararın doğmasına sebep olan kişilerden TMK.md. 995 veya TBK.md.49 vd. hükümlerine göre talep edebilir. Zarar gören TMK m. 995 uyarınca zararın tazminini iyiniyetli olmayan zilyede karşı ileri sürecektir. Kötü niyetli adına yolsuz tescil yapılmış olan şahıs mülkiyeti iyiniyetli 3. Kişiye devrettiği takdirde taşınmazın değerini de tazminle yükümlüdür. İyiniyetli olan kişinin kazanımı TMK 1023 uyarınca korunacaktır. Zarar görenin zarara uğramasına devletle birlikte kusuru ile sebep olan üçüncü kişinin TBK. m. 49 vd. hükümlerine göre sorumluluğu söz konusu olacaktır.

Kusuru olmasa bile iyiniyetli 3.kişilere yapılan ayni hak devri karşılığı alınan bedelden yararlanan kişilere de zarar gören, sebepsiz zenginleşme hükümleri elverdiği ölçüde başvurabilecektir. TBK md. 244 hükmü uyarınca resmi bir ölçüme dayanan ancak tapu siciline hukuka aykırı olarak yazılan yüzölçümü tutarını satıcı özellikle üstlenmişse sorumlu olacaktır.

Sahte vekaletname düzenlenmesine sebebiyet veren noter de oluşan bu zarardan sorumlu tutulabilecektir. Noterin sorumluluğu Noterlik kanununa dayanmaktadır. 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 162. maddesine göre, “Noterler bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar.” Bu maddeye göre noterlerin sorumluluğu da kusursuz sorumluluktur.

Aynı şekilde nüfus memurunun yaptığı yanlışlıklar sicilin hatalı olmasına sebebiyet vermişse sorumlu tutulabilecektir. Bunlara ek olarak hukuka aykırı karar veren hâkimin yargılama faaliyetlerinden dolayı da HMK md.46 uyarınca devletin sorumlu olması gündeme gelebilir.  İcra dairelerinde istihdam edilen görevlilerin de hukuka aykırı işlemlerinden dolayı aynı şekilde sorumluluğu söz konusu olabilecektir. Devlet ödediği tazminat miktarı için icra dairesi görevlileri nüfus memuru gibi başka 3. Kişilere karşı rücu edebilecektir. Buradaki rücu ilişkisi TMK. Md. 1007 hükmüne dayanmamaktadır.

Tapu sicilinin tutulmasında zarar, tapu memurunun kusurundan ileri gelmişse devlet ödediği tazminat için memura rücu etme hakkına sahip olacaktır. Fakat zarar görenin tapu sicil memurunun kişisel kusuru nedeniyle doğrudan dava açıp açamayacağı tartışmalı husustur.

Bir görüşe göre zarar gören doğrudan kusurlu görevliye karşı dava açamayacaktır. Diğer bir görüş ise zarar görenin, tapu memurunun kusurundan dolayı doğrudan tapu memuruna karşı TBK hükümlerine göre dava açabileceğini belirtmektedir. Doktrindeki baskın görüş TBK. md.1007 kusursuz sorumluluğu düzenlediğinden tapu memurunun faaliyetleri kamu görevinden dolayı olsun veya kişisel kusuru olsun, her ne sebepten ileri gelirse gelsin zarar gören, devlete karşı bu sorumluluktan dolayı dava açabilir. Zira TMK.md. 1007 kamu görevlisinin kişisel kusurundan dolayı dava açılamayacağını düzenlememektedir.

Türk Borçlar Kanunu madde 61 hükmü ‘‘Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.’’ şeklinde düzenleme içermektedir.  Bu hükme göre zarar gören zararın karşılanmasını isterse birine yöneltebileceği gibi hepsine birden de yöneltebilir.

Devletle birlikte sorumlu olanların arasında tazminatın nasıl paylaştırılacağı TBK.md.62 hükmüne göre belirlenecektir. Buna göre tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur. Bu durumda somut olay bazında bir değerlendirme ve inceleme söz konusu olacaktır.

Zarar gören, tazmin isteğini müteselsil olarak sorumlu olanlardan birine yöneltebileceği gibi hepsine birden de yöneltebilir. Hayat koşulları göz önünde bulundurulduğunda zarar gören bu talebini pek tabii olarak devlete yöneltecektir. Zira ödeme gücü en yüksek devlet olarak düşünülebilir. Devlete gidildiği takdirde TBK.md. 62 hükmü uygulama alanı bulacaktır.  Kendisine düşen paydan fazlasını ödeyen kişi, fazla ödeme sebebiyle diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacaktır. Dolayısıyla zarar görene karşı ödemeyi devlet yapmışsa sözleşmeyle sorumlu olana veya haksız fiil sorumlusuna kendi payına düşenden fazla olan kısmı için rücu edecektir.

SONUÇ

 TMK 1007. maddesi Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” şeklinde hüküm ifade etmektedir. Çalışmamızda ele almış olduğumuz tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumlulukta 3. Kişilerin durumu ve sorumluluğun yarışması, haksız fiil hükümlerinin uygulanması gereken bir kusursuz sorumluluk hali olarak düzenlenmiştir. Ancak kusursuz sorumluluk hali olması nedeni ile haksız fiilin kusur hariç diğer unsurları aranacaktır.

Devletin sorumluluğundan bahsedebilmek için başlıca dört unsurun varlığı gerekir. Bunlar; sicilin tutulmasına ilişkin bir işlem yapılması, bu fiilin hukuka aykırı olması, zarar doğması ve zararla fiil arasında bir nedensellik bağının bulunmasıdır. Bazen tapu sicilinin hukuka aykırı olarak tutulmasında başka kişilerinde kusuru söz konusu olabilir. Bu durumda TBK.md. 61 vd. hükümlerine müteselsil sorumluluk gündeme gelecektir. Zarar görenin zarara uğramasına devletle birlikte kusuru ile sebep olan üçüncü kişinin sorumluluğu söz konusu olacaktır. Devletle birlikte tazminatın paylaşılması da TBK md. 62 hükmüne göre belirlenecektir.

Av. Mehmet ÇINAR

KAYNAKÇA

OĞUZMAN, Kemal/SELİÇİ, Özer/OKTAY ÖZDEMİR, Saibe: “Eşya Hukuku Kısaltılmış Ders Kitabı”, İstanbul, Filiz Kitabevi.

PEKMEZ Cüneyt: Tapu Sicilinin Tutulmasından Devletin Sorumluluğu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2012.

SAPANOĞLU Süleyman: Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, Yetkin Yayınları, Ankara 2012.

SARIASLAN Damla: Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, TBB Dergisi, 2017.

SİRMEN Lale: Eşya Hukuku, Yetkin yayınları, Ankara 2014.

Yararlanılan İnternet Kaynakları:

karararama.yargitay.gov.tr

legalbank.net

turcademy.com.tr