Anayasanın "Ailenin korunması ve çocuk hakları" başlıklı 41 inci maddesinde çocukların korunması için gerekli koruyucu tedbirleri alma görevi ile "Gençliğin korunması" başlıklı 58 inci maddesinde gençlerin uyuşturucu maddelerden, suçluluk ve benzeri kötü alışkanlıklardan korunması için gerekli tedbirleri alma görevi Devlete verilmiştir. Hukuk devletinde, ceza hukuku kuralları, önleme ve iyileştirme amaçlarına uygun olarak ölçülü, adil ve orantılı olmalıdır.

Suç ve ceza arasında adalete uygun bir oranın bulunup bulunmadığının belirlenmesinde o suçun toplumda oluşturduğu infial ve etki, kişiler üzerinde oluşturduğu tehlike, zarar verenin kişiliği ile verilen zararın azlığı veya çokluğu gibi faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığı, kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlığı ile aile ve iş yaşamına ve genel olarak toplumsal düzene büyük zararlar vermektedir. Özellikle üretimi kolay olan ve bağımlılık yapıcı etkisi daha fazla olan sentetik uyuşturucu ve uyarıcı maddeler, insan vücuduna daha fazla zarar vermektedir.

Ülkemizde bağımlılıkla mücadele her boyutuyla ele alınmakta ve bu alanda kamu veya özel kurum ve kuruluşlar tarafından sarf edilen yoğun mesaiye bağlı olarak büyük mesafeler katedilmektedir. Bağımlılık tedavisi ile rehabilitasyon konusunda halihazırda çeşitli hizmetler verilmektedir. Danışma merkezi, ayakta ve yataklı arındırma merkezi, ayakta ve yataklı rehabilitasyon merkezi ile sosyal uyum merkezi gibi madde bağımlılığı bulunan kişilere ve ailelerine yönelik danışma, psikoeğitim, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri veren pek çok farklı merkez, bağımlılıkla mücadele sistemimize dahil edilmiştir. Bu kapsamda, bağımlı erişkin kişiler için bireyselleştirilmiş ve yapılandırılmış hizmet sunan "Bağımlı Hastalar için Rehabilitasyon Merkezleri" hizmet vermeye başlamıştır. Bu merkezlerde; tedavi ve kişisel gelişim eğitimleri verilmekte; grup çalışmaları yapılmakta; kişi ve ailesine yönelik bireysel danışmanlık hizmeti sunulmakta; ruhsal gelişime yönelik psikoeğitim ile çeşitli aktiviteler sayesinde tekrar uyuşturucu madde kullanılmasının önüne geçilmesi sağlanmakta ve bağımlılık tedavisi sonrası kişilerin tedavi kurumlarıyla irtibatta kalmaları temin edilerek sosyal hayata uyumları kolaylaştırılmaktadır. Bağımlılıkla mücadelenin daha etkin bir şekilde yapılmasını temin etmek amacıyla kanuni bir takım tedbirlerin alınması zaruret arz etmektedir.

Teklifle, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananlar ile bu amaçla uyuşturucu madde satın alan, kabul eden veya bulunduranlar hakkında uygulanacak tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri sürecinin daha etkin işletilebilmesi için düzenlemeler yapılmaktadır. Tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yapılacak işlemler ile şüphelilerin tabi tutulacağı yükümlülükler somutlaştırılarak belirgin hale getirilmekte, bağımlılara özgü iyileştirme tedbirleri geliştirilmekte ve yükümlülüklerin takibi bakımından Cumhuriyet savcıları ile denetimli serbestlik kapsamında görev alan tüm personelin sorumlulukları artırılmaktadır. Ayrıca yükümlülüklerin takibi bakımından tüm bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarına görevleri kapsamında rehabilitasyon, eğitim, sosyal uyum ve denetim amacıyla her türlü çalışma yapma görev ve sorumluluğu da verilmektedir.

Diğer yandan, uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanların ceza infaz kurumlarında bulunduğu zaman içinde, belirlenen tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılmaları zorunlu hale getirilmektedir. Bu zorunluluk, belirtilen suçtan hükümlü olup cezası denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz eden hükümlüler bakımından da getirilmektedir. Yine bu suçtan hükümlü olanlar için tedavi ve rehabilitasyon programlarının uygulanacağı müstakil ceza infaz kurumlarının açılabilmesi ya da mevcut ceza infaz kurumlarının bir bölümünün bu amaç için tahsis edilebilmesi öngörülmektedir. Ceza infaz kurumlarında başka bir suçtan hükümlü olup da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı olduğu tespit edilen hükümlülerin de tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılmaları zorunlu hale getirilmektedir.

Yapılması öngörülen düzenlemelerle, madde bağımlılık hakkında tatbik edilen koruyucu ve tedavi edici yöntemlerin daha etkin bir şekilde uygulanması, madde bağımlılığı bulunan hükümlülerin cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar bağımlılıktan arındırılmaları ve rehabilite edilerek topluma kazandırılmaları, böylelikle bağımlılıkla mücadelenin güçlendirilerek aralıksız olarak sürdürülmesi amaçlanmaktadır. Düzensiz göç hareketleri ve bu hareketlerin sınır aşan özelliğinin olması devletleri mücadele konusunda uluslararası düzeyde iş birliği yapmaya sevk etmiştir.

Bu kapsamda gerek uluslararası alanda gerekse ulusal seviyede önlemler alınması amacıyla birtakım yasal düzenlemelere gidilmiştir. Ülkemiz, coğrafi konumu itibarıyla çoğu zaman transit ülke ya da hedef ülke olarak göçmen kaçakçılığı suçundan doğrudan etkilenmektedir. Bu kapsamda Teklifle, göçmen kaçakçılığı suçuyla daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla bazı düzenlemeler yapılmaktadır.

Ayrıca Teklifle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlan doğrultusunda Ceza Muhakemesi Kanununun 193, 231 ve 308/A maddelerinde düzenlemeler yapılmaktadır. Teklif, yukarıda açıklanan gerekçelerle hazırlanmıştır.

MADDE 19- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "üç yıldan" ibaresi "beş yıldan" şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 19- Maddeyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapmak suretiyle, göçmen kaçakçılığı suçu için verilen cezanın alt sınırı, üç yıldan beş yıla çıkarılmaktadır. Böylelikle, göçmen kaçakçılığı suçuyla daha etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amaçlanmaktadır.

MADDE 21- 5237 sayılı Kanunun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Erteleme karan kolluk birimlerine de bildirilir."

"(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının kararı ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma şevkine karar verir."

MADDE 21- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen hükümle Cumhuriyet savcısı tarafından verilen erteleme kararının kolluk birimlerine de bildirileceği düzenlenmektedir. Böylelikle kolluk birimleri şüpheli hakkında verilen erteleme kararından haberdar olacaktır.

Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçunun failleri hakkında soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tarafından verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin kararların daha etkin uygulanması sağlanmaktadır.

Düzenlemeyle, tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin uzatma süresi, bir yıldan iki yıla çıkarılmak suretiyle şüphelinin daha uzun süre kontrol altında tutulması ve denetlenmesi sağlanmakta, böylelikle uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçuyla daha etkin bir şekilde mücadele edilebilmesinin yanında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananların daha iyi tedavi edilebilmesi amaçlanmaktadır.

Ayrıca düzenlemeyle, denetimli serbestlik süresinin uzatılmasına karar verilebilmesi için denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifte bulunabilmesi imkanı da getirilmektedir. Böylelikle denetimli serbestlik tedbirinin uygulama sürecini takiple görevli olan denetimli serbestlik müdürlüklerinin bu süreçte etkinliğinin artırılması amaçlanmaktadır. Maddeyle, 191 inci maddenin üçüncü fıkrasına cümle eklemek suretiyle. Cumhuriyet savcısı tarafından hakkında beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilen şüphelinin, bu süre zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığının tespiti amacıyla yılda en az iki defa ilgili kuruma şevkine karar verileceği hüküm altınaa alınmaktadır. Böylelikle, şüphelinin daha sık aralıklarla takip edilmesi ve caydırıcılığın artırılması sağlanarak, suçla daha etkin mücadele edilebilmesi hedeflenmektedir.

Belirtilmelidir ki, bu maddede yapılan değişikliklerle, Teklifle 5402 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 12/A maddesindeki tedavi ve denetim yükümlülüklerinin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Söz konusu düzenlemelerle uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananların tedavileri bir an evvel yapılabilecektir.

MADDE 22- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 139 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. "Hâkim, soruşturmacının yedinci fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan suç bakımından kamuya açık yerlerde ve işyerlerinde delil toplamak amacıyla ses veya görüntü kaydı yapmasına izin verebilir."

MADDE 22- Maddeyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 139 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına hüküm eklemek suretiyle, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu bakımından görevlendirilen gizli soruşturmacının delilleri kayıt altına alabilmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 23- 5271 sayılı Kanunun 193 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "

(2) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir."

MADDE 23- Maddeyle, Anayasa Mahkemesinin 8/9/2022 tarihli ve E: 2021/118; K: 2022/98 sayılı iptal kararı doğrultusunda 5271 sayılı Kanunun 193 üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenleme yapılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, suçun işlendiğinin sabit görüldüğü ancak ceza verilmesine yer olmadığı kararlarına hükmedildiği durumlarda sanığın Anayasanın 38 inci maddesinde öngörülen masumiyetinin ortadan kalktığına, güvenlik tedbirlerine hükmedildiğinde ise sanığın masumiyetinin ortadan kalkması yanında bir yaptırıma da maruz kaldığına değinerek, sanık hakkında böyle sonuçlar ihtiva eden mahkûmiyet dışındaki kararlar bakımından sanığın sorgusu yapılmaksızın davanın bitirilebilmesine imkân tanınmasının adil yargılanma hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiğine karar vermiştir.

Düzenlemeyle, mahkûmiyet kararının yanı sıra ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri kararlan bakımından da sanığın sorgusu yapılmaksızın davanın bitirilemeyeceği hüküm altına alınarak, hukuki güvenliğin güçlendirilmesi ve adil yargılanma hakkının daha etkin korunması amaçlanmaktadır.

MADDE 24- 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesinin onikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "

(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz mercii, karar ve hükmü inceler; usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini göstererek karar ve hükmü kaldırır ve gereğinin yapılması için dosyayı mahkemesine gönderir."

MADDE 24- Maddeyle, Anayasa Mahkemesinin 20/7/2022 tarihli ve E: 2021/121; K: 2022/88 sayılı iptal karan doğrultusunda 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesinin on ikinci fıkrasında düzenleme yapılmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanık hakkında yapılan yargılama sonunda iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına hükmedilmesi gerekmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu olabilecek hüküm, sadece mahkûmiyet hükmüdür. Dolayısıyla, mahkemece ancak mahkûmiyet hükmü tesis edildiği takdirde, koşulların varlığı halinde hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına karar verilebilecektir. Bu nedenle, hükmün tesisine ilişkin usul kuralları titizlikle uygulanmalı ve 5271 sayılı Kanunun 230, 231 ve 232 nci maddelerine uygun olarak hüküm kurulmalıdır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı kabul edilen itiraz usulünde, itiraz merciinin ne şekilde inceleme yapacağı hususu bu kurumun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana tartışılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu özellikle yeni tarihli içtihatlarında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz hâlinde itiraz merciinin sadece şeklî şartlar bakımından değil, açıkça maddi (esas) yönden de inceleme yapması gerektiğini belirtmiştir. Ancak uygulamada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine sadece şekli şartlarla sınırlı bir inceleme yapıldığı, maddi yönden bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Bu durumun farklı uygulamaların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği tespit edilmiştir.

Düzenlemeyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz halinde itiraz merciinin, usule ve esasa ilişkin inceleme yapması gerektiği açıklığa kavuşturulmaktadır. İtiraz mercii, usule ve esasa ilişkin hukuka aykırılık nedenlerini, deliller veya işlemlerdeki eksiklikleri ve ispat bakımından mahkemece yapılan değerlendirmenin yerindeliğini inceleyecektir. İtiraz mercii, yaptığı inceleme sonucunda herhangi bir hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini de göstererek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararım ve bu kararın dayanağını oluşturan hükmü kaldıracak ve gereğinin yapılması için dosyayı mahkemesine gönderecektir. Diğer bir ifadeyle, itiraz merciince 5271 sayılı Kanunun 231 inci maddesine bağlı olarak, bu kararın dayanağını oluşturan ve henüz hukuki varlık kazanmayan hüküm de esastan incelenecek ve hukuka aykırılıkların saptanması halinde bu aykırılıkların giderilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir.

MADDE 25- 5271 sayılı Kanunun 308/A maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aym fıkraya mevcut ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

"Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, re'sen veya istem üzerine, kararın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde kararı veren daireye itiraz edebilir." "Sanık aleyhine itiraz edilebilmesi için karan etkileyecek nitelikte esaslı bir hatanın bulunması zorunlu olup, bu itiraz sanık veya müdafiine daire tarafından tebliğ olunur. Tebligat, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur. ilgililer, tebliğden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir.

MADDE 25- Maddeyle, Anayasa Mahkemesinin 26/1/2022 tarihli ve E: 2021/48; K: 2022/7 sayılı  iptal kararı doğrultusunda 5271 sayılı Kanunun 308/A maddesinde değişiklik yapılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığının olağanüstü kanun yolu olarak kabul edilen itiraz yetkisini düzenleyen hükmün, aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesiyle bağdaşmadığı sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme, söz konusu itirazın belirli bir sebeple sınırlandırılmadığını ve bu nedenle başsavcılığın aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesinin istisnaları kapsamında olmayan sebeplerle de itiraz yetkisini kullanabileceğini belirterek, sanık aleyhine yapılacak itirazlar bakımından maddenin birinci cümlesini iptal etmiştir.

Yine Mahkeme, yapılan itirazlardan sanığın haberdar edilmesini sağlayan herhangi bir mekanizmanın öngörülmediğine vurgu yaparak, sanığın haberdar edilmemesinin ve buna karşı savunmada bulunma imkânından mahrum bırakılmasının  adil yargılanma hakkın ilkelerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleriyle bağdaşmadığına karar vermiştir.

Düzenlemeyle, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı Cumhuriyet başsavcılığınca sanık aleyhine itiraz edilebilmesi için aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesinin istisnaları arasında kabul edilen, kararı etkileyecek nitelikte esaslı bir hatanın bulunması hususu zorunlu hale getirilmektedir. Belirtmek gerekir ki, 289 uncu maddede sayılan hukuka kesin aykırılık halleri, niteliği itibarıyla esaslı hata olarak değerlendirilecektir. Bununla birlikte, diğer hukuka aykırılık hallerinin esaslı hata olarak kabul edilebilmesi için bir hukuk kuralının ciddi şekilde ihlal edilmesi ve bu ihlalin yargılamanın bütünlüğünü ve sonucunu ağır biçimde etkileyecek nitelikte olması gerekmektedir. Esaslı hatanın varlığı halinde, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından sanık aleyhine itiraz kanun yoluna başvurulabilecektir.

Maddede yapılan diğer bir düzenlemeyle, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri gözetilerek sanık aleyhine itiraz edilmesi halinde bu itirazın, sanık veya müdafiine ilgili daire tarafından tebliğ olunacağı ve tebligatın, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olacağı hükme bağlanmaktadır. Böylelikle, sanığın veya müdafîinin itirazdan haberdar edilmesi sağlanarak, buna karşı savunmada bulunmasına imkân tanınmaktadır.

MADDE 26- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna 16 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir. "Çocuğunun hastalığı nedeniyle kadın hükümlünün cezasının infazının ertelenmesi

MADDE 16/A- (1) İnfazına başlanmış olsa bile, toplam on yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen kadın hükümlünün, engelliliği nedeniyle bakıma muhtaç olan veya ağır bir hastalığa maruz kalan on sekiz yaşım doldurmamış çocuğunun bulunması ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağının değerlendirilmesi hâlinde, cezasının infazı Cumhuriyet Başsavcılığınca bir yıla kadar ertelenebilir. Erteleme süresi her defasında altı ayı geçmemek üzere en çok dört kez uzatılabilir. Erteleme süresi içinde zamanaşımı işlemez. Çocuğun engellilik nedeniyle bakıma muhtaç olma veya ağır hastalık hâli, 16 ncı maddenin üçüncü fıkrasına göre belirlenir. Erteleme süresi içinde; hükümlünün ertelemenin amacına veya yükümlülüklere aykırı davrandığının denetimli serbestlik müdürlüğü veya kolluk birimlerince tespit edilmesi, hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması veya çocuğun iyileşmesi hâlinde, erteleme karan kaldırılarak ceza derhâl infaz olunur. Hükümlü, Cumhuriyet savcısı tarafından erteleme süresi içinde;

a) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek,

b) Belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak,

c) Ekonomik durumu göz Önünde bulundurularak belirlenen güvence miktarını yatırmak,

yükümlülüklerinden en az birine tâbi tutulur. Hükümlü hakkında ayrıca Cumhuriyet savcısı tarafından yurt dışına çıkamama yükümlülüğü konulur."

MADDE 26- Maddeyle, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna 16/A maddesi eklenmektedir.

Maddeyle, infazına başlanmış olsa bile, toplam on yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen kadın hükümlünün hapis cezasının infazının, bazı şartların varlığı halinde bir yıla kadar ertelenebilmesine imkân tanınmaktadır. Buna göre kadın hükümlünün on sekiz yaşını doldurmamış çocuğunun engelliliği nedeniyle bakıma muhtaç olması veya on sekiz yaşını doldurmamış çocuğunun ağır bir hastalığa maruz kalması halinde erteleme kararı verilebilecektir. Ayrıca, infazın ertelenmesinin toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmaması da gerekmektedir. Bu durumda erteleme kararı Cumhuriyet başsavcılığınca verilebilecek olup, erteleme süresi her defasında altı ayı geçmemek üzere en çok dört kez uzatılabilecektir. Erteleme süresi içinde zamanaşımı işlemeyecektir.

Belirtmek gerekir ki, engellilik nedeniyle bakıma muhtaç olma veya ağır hastalık hâlinin, 5275 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmesi gerekmektedir. Çocuğun iyileşmesi, hükümlünün ertelemenin amacına veya yükümlülüklere aykırı davrandığının denetimli serbestlik müdürlüğü veya kolluk birimlerince tespit edilmesi ya da erteleme süresi içinde hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması hâlinde erteleme kararı kaldırılarak ceza derhâl infaz edilecektir. Hükümlü hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından erteleme süresi boyunca yurt dışına çıkamama yükümlülüğüne karar verilecektir. Ayrıca Cumhuriyet savcısı, hükümlünün fıkrada sayılan diğer yükümlülüklerden en az birine tâbi tutulmasına karar verecektir. Yükümlülüklere aykırı davranıldığının tespiti, ilgili birimlerce kendi görev alanları kapsamında yapılacaktır. Bu doğrultuda, Örneğin yurt dışına çıkamama yükümlülüğü kolluk birimlerince takip edilecektir.

MADDE 27- 5275 sayılı Kanunun 71 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "(2) Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanlann tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılması zorunludur. Bu suçtan hükümlü olanlar için tedavi ve rehabilitasyon programlarmm uygulanacağı müstakil ceza infaz kurumları açılabileceği gibi mevcut ceza infaz kurumlannın bir bölümü de bu amaç için düzenlenebilir. Tedavi ve rehabilitasyon birimleri ile programlarınm asgari standartları Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca belirlenir. Tedavi ve rehabilitasyon programlarımn başarılı olabilmesi amacıyla hükümlünün izin, ziyaret ve görüşme hakları uzman görüşü doğrultusunda geçici olarak kısıtlanabilir. Başka bir suçtan hükümlü olup uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı olduğu tespit edilen hükümlüler hakkında da bu fıkra hükmü uygulanır."

MADDE 27- Ceza infaz kurumlarının mevcut uygulamasına göre kuruma alınan her hükümlü için "bireyselleştirilmiş iyileştirme sistemi" kapsamında araştırma ve değerlendirme yapılmaktadır. Elde edilen veriler uyarınca yapılan risk değerlendirme çalışması sonucunda hükümlüler, tespit edilen risk ve ihtiyaçlarına uygun müdahale programlarına dahil edilmektedir. Bu hükümlülerden madde bağımlısı olduğu tespit edilenler, madde bağımlılığı müdahale programına tabi tutulmaktadır. Bu program kapsamında hükümlüler, ceza infaz kurumlarında bulundukları süre içinde tedavi ve rehabilitasyonlarının sağlanması amacıyla bireysel görüşme, grup müdahale programları ve aile görüşmeleri gibi iyileştirme çalışmalarına dahil edilmektedir.

Maddeyle, 5275 sayılı Kanunun 71 inci maddesine yeni bir fıkra eklemek suretiyle, Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanların ceza infaz kurumunda bulunduğu süre boyunca belirlenen tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılması zorunlu hale getirilmektedir. Hükümlülerin tedavi ve rehabilitasyon programlarına tabi tutulacağı müstakil ceza infaz kurumlan açılabileceği gibi mevcut ceza infaz kurumlarının bir bölümü de bu amaç için düzenlenebilecektir. Ceza infaz kurumlarında oluşturulacak tedavi ve rehabilitasyon birimleri ile uygulanacak programların asgari standartları Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle Adalet Bakanlığı tarafından belirlenecektir. Ayrıca, tedavi ve rehabilitasyon programlarının başarılı olabilmesi amacıyla hükümlünün izin, ziyaret ve görüşme hakları uzman görüşü doğrultusunda geçici olarak kısıtlanabilecektir. Diğer yandan, başka bir suçtan hükümlü olup uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı olduğu tespit edilen hükümlüler hakkında da bu fıkra hükümlerinin uygulanması sağlanarak bağımlılıkla mücadelenin kapsamının genişletilmesi öngörülmektedir. Düzenlemeyle, madde bağımlılığı bulunan hükümlülerin tedavi ve rehabilitasyonuna yönelik mevcut yöntemlerin uygulanmasında etkinliğin artırılması ve böylelikle bağımlılıkla mücadelede daha başarılı sonuçlar elde edilebilmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 28- 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin beşinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. "Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde yer alan kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olanlar ayrıca tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılma yükümlülüğüne tabi tutulur."

MADDE 28- Maddeyle, 5275 sayılı Kanunun I05/A maddesinin beşinci fıkrasına hüküm eklemek suretiyle, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçundan hükümlü olup denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlüler hakkında, koşullu salıverilme tarihine kadar ayrıca tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılma yükümlülüğü getirilmektedir. Böylelikle, bu suçtan hükümlü olanların hapis cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilmesi halinde, 5275 sayılı Kanunun 105/A maddesinin beşinci fıkrasında yer alan mevcut yükümlülüklerin yanı sıra bu hükümlüler için ayrıca tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılma yükümlülüğü getirilmektedir. Belirtmek gerekir ki, tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılma yükümlülüğünün başka bir yükümlülüğe çevrilmesi veya kaldırılması mümkün olmayacaktır.

MADDE 29- 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 43/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan "bir özel hukuk tüzel kişisinin" ibaresi "bir tüzel kişinin" şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 29- Maddeyle, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 43/A maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, kamu veya özel hukuk tüzel kişisi ayrımı kaldırılarak, tüm tüzel kişilerin maddede düzenlenen idari yaptırımlar bakımından sorumluluğu kabul edilmektedir.

MADDE 32- 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. "Bu Kanunun 3 üncü maddesi ile 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtilen suçlardan elde edilen malvarlığı değerlerini ihbar edenler ile bu suçlardan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunu ihbar edenler hakkmda da bu fıkra hükümleri uygulanır."

MADDE 32- Maddeyle, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına hüküm eklemek suretiyle, kaçakçılık suçları, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ve uyuşturucu madde yapmak amacıyla bitki ekiminden elde edilen malvarlığı değerlerini ihbar edenler ile bu suçlardan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunu ihbar edenlerin kimliklerinin gizlenmesine yönelik düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 47- Bu Kanunun; a) 34 üncü, 37 nci, 39 uncu, 40 ıncı, 41 inci ve 45 inci maddeleri 1/9/2023 tarihinde,

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer. MADDE 48- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

 

Stj. Av. Fatih KUŞBEY