I-GİRİŞ
Tehdit suçu, hürriyet aleyhine işlenen suçlardandır. Hürriyet aleyhine işlenen suçların en yaygınlarından bir tanesi de tehdit suçudur. Tehdit suçu, TCK'nın 106. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin 1.fıkrasında suçun temel şekli düzenlenmiştir. 1.fıkra da kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Bu fıkranın 1. cümlesinde tehdit suçu, kişinin hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelmiş iken, 2. cümlede, malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağına veyahut sair bir kötülük yapılacağına yöneliktir. 2. cümle söz konusu olduğunda verilecek ceza daha aza indirilmekle birlikte, suçun soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikâyetine tabi tutulmuştur.
Maddenin 2.fıkrasında suçun nitelikli şekli düzenlenmiştir. Ve nihayet 3. fıkrada, tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde ayrıca bu suçlardan ceza verileceği hüküm altına alınmıştır. Söz konusu 106. madde hükmü şu şekildedir:
MADDE 106:
(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zararverme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.
II- SUÇLA KORUNMASI AMAÇLANAN HUKUKSAL YARAR
Tehdit suçunun koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.
III- SUÇUN TEMEL ŞEKLİ
Tehdit suçunun temel şekli 106. maddenin 1.fıkrasında düzenlenmiştir. 1.fıkra da kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Bu fıkranın 1. cümlesinde tehdit suçu, kişinin hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelmiş iken, 2. cümlede, malvarlığı itibariyle bir zarara uğratılacağına veyahut sair bir kötülük yapılacağına yöneliktir. 2. cümle söz konusu olduğunda verilecek ceza daha aza indirilmekle birlikte, suçun soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikâyetine tabi tutulmuştur.
A. 1. FIKRANIN İLK CÜMLESİNDE DÜZENLENMİŞ BULUNAN HAL
TCK'nın 106. maddesinin 1.fıkrasının ilk cümlesine göre, Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu cümle ile, kişinin hayat, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelmiş tehditler cezalandırılmaktadır.
1. Suçun Maddi Unsuru
Tehdit hâlinde kişi, tehdit konusu tecavüzün ileride vuku bulacağı beyanıyla korkutularak, belli bir davranışta bulunmaya zorlanmakta, mecbur edilmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan tanımda, tehdidin yöneldiği hukukî değere göre bir ayırım yapılmıştır. Buna göre, tehdidin, mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle yapılması, söz konusu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Tehdit içerikli hareket, sözle gerçekleştirilebileceği gibi, yazı, sembol, resim, işaret, el kol hareketi veyahut başka türlü davranışla gerçekleştirilebilir1. Örneğin kişiye sözle tehditte bulunulabileceği gibi, her gün kullandığı ajandasına tehdit içerikli sözler yazarak veyahut tehdit içerikli resimler ve semboller çizerek de suçun maddi unsuru gerçekleştirilebilir. Ancak tehdidin imzasız mektupla veya özel işaretlerle gerçekleştirilmiş olması, suçu nitelikli hale getirmektedir(m. 106/2-b).[1]
Tehdit hâlinde, gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmemesi kaydına bağlı bir tecavüz, kötülük mağdura bildirilmektedir. Tehdidin konusunu, kişinin hayatının veya vücut bütünlüğünün tehlikeye maruz bırakılacağının, suç teşkil eden belli bir fiilin işleneceğinin, genel olarak kuvvet kullanılacağının veya herhangi bir kötülüğün, haksızlığın gerçekleştirileceğinin bildirilmesi oluşturmaktadır.
Tehdidin özelliği, kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin, tehdit edenin iradesine bağlı olmasıdır. Tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi, gerçekten veya en azından görünüş itibarıyla failin takdirine bağlıdır. Fakat bu, kötülüğün mutlaka tehdit eden tarafından gerçekleştirileceği anlamına gelmez; bir üçüncü kişi vasıtasıyla bu kötülüğün gerçekleştirileceğinin bildirilmesi ile de tehditte bulunulabilir.
Suçun oluşması bakımından tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Tehdidin objektif olarak ciddî bir mahiyet arz etmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi hâlinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali objektif olarak mevcut olmalıdır. Sarf edilen sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması gerekir. Objektif olarak ciddî bir mahiyet arz eden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olması şart değildir. Fail, objektif olarak ciddî bir mahiyet arz eden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağdur, busöz ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir. Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamalıdır. Failin de kendisinin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara sahip olduğu kanaatini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi gerekir. Mağdurda bu kanaat uyandırıldıktan sonra, failin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara gerçekte sahip olmamasının bir önemi yoktur. Mağdur tehdit konusu tecavüzün ciddî olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olabilir. Fakat, batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beyanıyla, bir kimse tehdit edilmiş olmaz.
Tehdit konusu kötülük, mağdura değil de, bir üçüncü şahsa yönelik olabilir. Ancak, bu durumda mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir akrabalık, yakınlık ilişkisi mevcut olmalıdır.
5237 sayılı TCK'da 765 sayılı TCK'dan farklı olarak basit tehdit-şartlı tehdit ayrımına son verilmiş ve tehdidin şartlı olup olmadığına bakılmaksızın tehdit içerikli bir eylem dolayısıyla tehdit suçuna ilişkin TCK m.106 hükümleri uygulanacaktır.
2. Suçun Manevi Unsuru
Tehdit suçu kasten işlenebilen suçlardandır. Tehdit suçunun oluşabilmesi için fail, yaptığı eylemin tehdit niteliğini taşıdığını bilmeli ve bunu isteyerek yapmalıdır.
Tehdit suçunda kastın oluşabilmesi için "taammüf'ün gerekip gerekmeyeceğine ilişkin olarak geçmişteki Yargıtay içtihatlarında tartışma bulunmaktaydı. Failin kavga ortamında kızgınlıkla söylemiş olduğu tehdit içerikli sözlerde manevi unsurun oluşup oluşmayacağı yönünde tartışma bulunmaktaydı. Biz önceki içtihatlarda yapılmış olan tartışmalara uzun uzadıya değinmeden mevcut Yargıtay dairelerinin görüşlerine ve en son da kendi görüşümüze yer verelim.
Yargıtay'ın 4. Ceza Dairesi aşağıdaki kararlarında şu değerlendirmeyi yapmıştır;
Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur.
Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilir ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir. (Y4.CD, T. 26.9.2006, E. 2005/7503, K. 2006/14416)
Tehdit suçunun manevi öğesi genel kasttan ibaret olup suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek işlenmesini ifade eder. Olayda tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, saikin de önemi yoktur.
Kavga ve tartışma sırasında haksız bir fiilin kendisinde husule getirdiği şiddetli öfke ve elemin (gazabın) failin iradesini etkileyen bir etken olarak kusur yeteneğinde meydana getirdiği azalma nedeniyle koşulları varsa ancak yasal indirim nedeni olarak kabul edilebilir ise de, önceden ilke boyutunda kastı kaldıran ve suçun oluşumunu engelleyen bir husus olarak kabulü mümkün değildir.
Bu açıklamalar karşısında, öfkenin bilinç ve iradeyi ve dolayısıyla suç kastını ortadan kaldırmadığı ve tehdidin ciddiyetinin mağdur beyanına göre değerlendirilemeyeceği, mahkemece çözülecek bir sorun olduğu; buna göre, sanığın mağdura yönelik "Burayı terk et yoksa seni öldürürüm" sözlerinin tehdit suçunu oluşturduğu; 5237 sayılı Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3. madde ve fıkraları uyarınca 765 ve 5237 sayılı T.C. Yasalarının ilgili hükümlerinin karşılaştırılarak, sanık yararına olan yasa hükümleri saptanarak sonucuna göre hüküm kurulması zorunluluğu, (Y4.CD, T. 5.7.2006, E. 2005/4015, K, 2006/13568)2
Yargıtayın 2. Ceza Dairesinin görüşü de şu şekildedir;
Müşteki iddiası ve tanık Z.Ç."nin aşamalarda değişmeyen ifadeleri kapsamına göre, sanığın, olay tarihinde tanık Z."nin berber dükkânında müştekiyi kastederek, gıyabında "kafasına kazık ile vurup öldüreceğim" şeklinde sözler söylemek suretiyle atılı tehdit suçunu işlediği sabit olduğu halde, sanığın bu sözleri kızgınlıkla ve fevren söylediğinden bahisle yasal olmayan gerekçeyle yazılı biçimde beraat kararı verilmesi, (Y2.CD, T. 11.7.2005, E. 2004/21122, K. 2005/15187)
Her iki dairenin paralel nitelikteki görüşleri kanımızca yerindedir. Bu durumlarda tehdit suçunun oluşmadığını kabul etmek, uygulamada hangi sözün kızgınlık ve öfke içerisinde söylendiği noktasında birçok problemi de beraberinde getireceğinden ve bu durum da uygulayıcı hâkimlerimizin farklı değerlendirmelerine yol açacağından, "hukukun yeknesaklığına olumsuz etki yapacaktır. Kanımızca Yargıtay içtihatlarında belirtildiği gibi bu durum, cezada yasal indirim nedeni olarak kabul edilmelidir.
B. 1. FIKRANIN İKİNCİ CÜMLESİNDE DÜZENLENMİŞ BULUNAN HAL
TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine göre, Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
Kanun koyucu, malvarlığına veya başka türlü değerlere yönelmiş tehdit içerikli eylemleri, kişinin yaşam hakkına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelmiş tehdit içerikli eylemlerden daha az vahim bulmuş ve bunlara göre daha az bir cezalandırma yoluna gitmiştir. Bunun dışında bu durumlarda soruşturmayı ve kovuşturmayı şikâyete tabi tutmuştur.
1. Suçun Maddi Unsuru
Burada tehdit içerikli hareket, kişinin hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına değil, malvarlığına veya başka bir kötülüğe yöneliktir. Bu yöndeki bir tehdit, sözle gerçekleştirilebileceği gibi, yazı, sembol, resim, işaret, el kol hareketi veyahut başka türlü davranışla gerçekleştirilebilir. Örneğin kişiye sözle tehditte bulunulabileceği gibi, her gün kullandığı ajandasına tehdit içerikli sözler yazarak veyahut tehdit içerikli resimler ve semboller çizerek de suçun maddi unsuru gerçekleştirilebilir. Ancak tehdidin imzasız mektupla veya özel işaretlerle gerçekleştirilmiş olması, suçu nitelikli hale getirmektedir(m.l06/2-b). Bu durumda 106. maddenin 1.fıkrasının ikinci cümlesi üzerinden verilecek ceza üzerinden TCK m.l06/2-b bendi uyarınca artırım yapılacaktır. [2]
Bu cümleye ayrıca "sair tehdit" kavramı da dâhildir. Sair tehdit kavramından, açık olmayan, üstü kapalı haksızlık içeren fakat ağır bir nitelik taşımayan tehditler anlaşılır. Yargıtay aşağıdaki kararlarda yapılan tehditlerin sair tehdit niteliği taşıdığı kanaatine varmıştır:
Dosya içeriğine ve olayın tek tanığı olan ve mahkemece temin edilemediği için hazırlık beyanı okunarak dinlenmesinden vazgeçilen tanık H.İ.A.'nın hazırlık beyanında işyerinde otururken sanığın müştekiye "yarından itibaren senin peşindeyim, seninle hesaplaşacağım" dediğini bildirmiş olması karşısında sanığın eyleminin TCK'nun 191/son maddesindeki sair tehdit suçunu oluşturduğu ve bu suçun takibinin de şikâyete bağlı bulunduğu müştekinin 06.05.2002 tarihli celsede şikâyetinden vazgeçtiği nazara alınarak davanın düşürülmesine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir (Y2.CD, T. 11.7.2005, E. 2003/19060, K. 2005/15405)4
---
1- Sanığın "ablana söyle benimle çıksın, aksi takdirde kardeşin 2002 yılına çıkamayacak, babanın dükkanına eroin koyar yakalatırım..." diyerek katılanı tehdit eyleminde, ileri sürülen koşulu gerçekleştirmenin katılanın gücü ve iradesi dışında bulunması karşısında zorlama öğesinin oluşmadığı gözetilmeden TCY.nın 191/1 .maddesi yerine 188/1.maddesiyle hüküm kurulması,
2- Kabule göre, sanığın katılanı telefonla iki kez tehdit etmesi karşısında, TCY.nın 80.maddesinin uygulama yeri olup olmadığının tartışılmaması,
3- Sanığın "onun için iyi olmayacak" biçimindeki sözlerinin ön ödeme kapsamında bulunan TCY.nın 191/son maddesine uyduğu gözetilmeden 191/1 .maddesiyle hüküm kurulması, (Y4.CD, T. 6.10.2003, E. 2002/25764, K. 2003/8846)
---
Mağdura söylenen, "öcümü senden alacağım, yanına bırakmayacağım", "sana gösteririm", "bunun hesabını sana soracağım" sözleri ve herhangi bir şey söylemeksizin sokakta eve doğru ateş edilmesi, maddenin son fıkrasında yazılı "sair tehdidat" kapsamına girmektedir. (YCGK, T. 17.12.1996, E. 1996/8-264, K. 1996/287)
Yine bunun gibi Yargıtay'ın eski tarihli içtihatlarına bakıldığında, "seninle hesaplaşacağız", "erkeksen dışarı çık", "cezanızı ben vereceğim, burnunuzdan getireceğim", "sizin hesabınızı sorarım" şeklindeki sözlerin sair tehdidat kapsamında olduğu mütalaa olunmuştur.
2. Suçun Manevi Unsuru
Tehdit suçunun bu halinde de manevi unsur genel kasttır. Yukarıda Yargıtay içtihatlarına değinerek yaptığımız açıklamada olduğu gibi burada da öfke ve kızgınlıkla söylenecek tehditlerde suç oluşacaktır. Ancak kanımca, "malvarlığı itibariyle büyük bir zarar uğratacağından bahisle" yapılacak tehditlerde, öfke ve kızgınlığın etkisiyle yapıldığı gerekçesiyle cezada indirim yapılması yoluna gidilmesi doğru değildir. Çünkü günlük hayatta öfke ve kızgınlıkla yapılan tehditler hemen hemen istisnasız bir şekilde kişinin hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına veyahut sair bir kötülüğe yöneliktir. Malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılan tehditler, kanımca öfke ve kızgınlıkla yapılan tehditler içerisinde değerlendirilemez. Yani malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılan tehditler, üzerinde az çok düşünülmüş tehditlerdir. Çünkü uygulamada en çok "seni öldürürüm, seni gebertirim, seni yaşatmam, senin bacaklarını kırarım, senin ağzını burnunu dağıtırım" şeklinde tehditler yapılır. Bu tür tehditlerin öfke ve kızgınlıkla(fevren) söylenebileceği kabul edilebilirse de, malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağından bahisle yapılan tehditlerde bu durumun bulunduğu söylenemez kanaatindeyim.
C SUÇUN FAİLİ ve MAĞDURU
- Suçun Faili: Suçun faili herhangi bir gerçek kişi olabilir. Suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi halinde, bu durum aşağıda inceleyeceğimiz gibi suçun nitelikli halini oluşturur.
- Suçun Mağduru: Tehdit suçunun mağduru da yaşayan herkes olabilir. Belirli olmayan kişilerden oluşan bir gruba karşı tehdit içerikli bir eylem kullanılması halinde tehdit suçu değil, şartları oluşmuşsa m.213'te düzenlenmiş bulunan halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçunu oluşturur.
IV- SUÇUN NİTELİKLİ ŞEKİLLERİ
Tehdit suçunun nitelikli şekilleri TCK'nın 106. maddesinin 2.fıkrasında düzenlenmiştir. Bu hâller, tehdidin kapsadığı korkutma gücünün ciddîliği ve yoğunluğu hususunda mağdurda ciddî kaygılar meydana getirmeye elverişli durumlardır. Söz konusu halleri kısaca açıklayalım.
A. SUÇUN SİLAHLA İŞLENMESİ
Tehdidin silahla işlenmesi bir ağırlaştırıcı nedendir. Tehdit silâhla icra olunursa bunun ciddîliği hususunda bir korkunun meydana gelmesi çok daha kolay olur.
TCK'nın 6. maddesinde silahın tarifi yapılmıştır. Buna göre silah deyiminden,
1. Ateşli silâhlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler, anlaşılmalıdır.
Uygulamada, üçüncü bent ve özellikle dördüncü bentteki ifadenin genel bir ifade olması nedeniyle neyin silah sayılıp sayılmayacağı konusunda tartışmalar bulunmaktadır.
Silahın nitelikli unsur sayılabilmesi için, silahın mağdura tevcih edilmesi şart olmayıp, onun iç huzurunu bozmaya elverişli bir şekilde teşhir edilerek gösterilmesi yeterlidir. Bunun dışında mağdur üzerinde korku yaratma Kabiliyetine sahip olan silahın, somut olayda dolu olmaması veya gerçeğe benzeyen oyuncak bir silah olması arasında fark bulunmamaktadır.
Yargıtay'ın bu konuda vermiş olduğu bir karara değinmek gerekirse:
Oluşa ve kabule göre, sanığın cebinden çakı bıçağı çıkararak "ya sen öleceksin ya ben öleceğim" dediği ve bıçağı yakınanın yatmakta olduğu karyolanın başına koyduğunun anlaşılması karşısında silahlı tehdit suçunun oluşması için silahın yönetilmesinin gerekmediği, gösterilmesinin yeterli olacağı gözetilmeden TCY.nın 191/2. madde ve fıkrası uygulanması yerine aynı maddenin son fıkrasına uyduğu ve yakınmanın geri alındığı gerekçesi ile kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi, (Y4.CD, T. 26.6.2001, E. 2001/7115, K. 2001/8076)
B. SUÇUN KİŞİNİN KENDİSİNİ TANINMAYACAK BİR HÂLE KOYMASI SURETİYLE, İMZASIZ MEKTUPLA VEYA ÖZEL İŞARETLERLE İŞLENMESİ
Kendisini tanınmayacak bir hâle getiren kişinin veya bir kaç kişinin birlikte olarak tehdit icra etmeleri hâlinde meydana gelen korku çok yoğun olur. İmzasız bir mektup veya özel işaretler kullanarak bir kişinin tehdit edilmesi hâlinde de meydana gelen korku bakımından bir duraksama meydana gelmez. Gizli veya açık, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları tehdit gücünün de, kişileri paniğe kapılacak surette korkutabilmesi dolayısıyla, suçun nitelikli hâli olarak sayılması uygun görülmüştür. Bu bentte geçen üç çeşit ağırlaştırıcı nedene kısaca değinelim.
1. Suçun Kişinin Kendisini Tanınmayacak Bir Hâle Koyması Suretiyle İşlenmesi
Burada kanun koyucu, failin eşkalinin tespitini zorlaştıracak ve mağdurun savunmasını zorlaştıracak bir halde suçun işlenmesini daha nitelikli bir hal olarak saymıştır. Örneğin failin maske takmasını, yapay sakal yapıştırmasını, peruk takmasını, makyaj yapmasını örnek olarak gösterebiliriz. Failin kendisini bu hale sokmuş olması yeterli olup, mağdurun buna rağmen faili teşhis etmiş olması ağırlaştırıcı nedenin uygulanmasını engellemez. [3]
2. Suçun İmzasız Bir Mektupla İşlenmesi
Suçun imzasız bir mektupla gerçekleştirilmesi, mağdurun savunma durumunu azaltacağından ve failin tespitini zorlaştıracağından daha ağır bir yaptırıma tabi tutulmuştur.
3. Suçun Özel İşaretlerle İşlenmesi
Tehdidin özel işaretlerle işlenmesi halinde mağdur üzerinde daha fazla korkutucu bir etki meydana getirir. Çünkü özel işaretler kişinin zihnini kurcalar ve kişiyi daha çok düşündürerek korkuya iter. Söz gelimi bir kimseye karşı gönderilmiş olan mektuplarda ucundan kan damlayan bıçak resimlerinin yapılması, yani özel işaret kullanılması korkuyu yoğunlaştırabilir.
C. SUÇUN BİRDEN FAZLA KİŞİ TARAFINDAN BİRLİKTE İŞLENMESİ
Tehdit suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu nitelikli hâlin varlığı için, tehdit suçunu iki veya daha fazla kişinin müşterek fail olarak işlemesi gerekir. İki veya daha fazla kişinin suçu birlikte işlemesi hâlinde bir iştirak ilişkisi vardır ve bu kişilerin hepsi müşterek faildir. Ancak, tehdit suçunun iştirak hâlinde işlenmesine rağmen, müşterek faillik ilişkisinin bulunmadığı durumlarda, örneğin diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olması hâllerinde, bu nitelikli unsur dolayısıyla cezada artırma yapılamayacaktır. Müşterek faillik, TCK m.37'de belirtildiği gibi suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerdir. Aynı şekilde suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur.
D. SUÇUN VAR OLAN veya VAR SAYILAN SUÇ ÖRGÜTLERİNİN OLUŞTURDUKLARI KORKUTUCU GÜÇTEN YARARLANILARAK İŞLENMESİ
Gizli veya açık, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak gerçekleştirilen tehdit gücünün de, kişileri paniğe kapılacak surette korkutabilmesi dolayısıyla, suçun nitelikli hâli olarak sayılması uygun görülmüştür.
Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, örgütün var olması veya var sayılması yeterli olup failin bu örgüte üye olması gerekmez. Bunun yanı sıra örgütün yasa dışı olmasına da gerek yoktur. [4]
V- TEHDİT AMACIYLA KASTEN ÖLDÜRME, KASTEN YARALAMA veya MALVARLIĞINA ZARAR VERME SUÇUNUN İŞLENMESİ HÂLİ
TCK'nın 106. maddesinin 3. fıkrasında tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mala zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmedileceği belirtilmiştir. Fail, tehdidinin ciddiliğini vurgulamak için, mağduru öldürmüş veya yaralamış ya da malına zarar vermiş olabilir. Bu gibi durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanarak ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmedilmelidir.
VI- TEHDİT SUÇUNA TEŞEBBÜS, SUÇA İŞTİRAK ve BU SUÇTA İÇTİMA
A. SUÇA TEŞEBBÜS
Suça teşebbüs, kişinin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumunu ifade eder. Teşebbüs aşamasında kalmış bir eylem için verilecek ceza, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasıdır. Diğer hallerde ise verilecek cezadan, cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.
Tehdit suçu salt hareket suçu olması nedeniyle teşebbüse müsait değil diye düşünülse de tehdit suçuna teşebbüsün pekâlâ mümkün olduğu kanaatindeyiz. suçun imzasız mektupla işlenmesi durumunda suçun tamamlanması için mektubun içeriğindeki tehditvari söz ve işaretlerin mağdur tarafından okunması veyahut görülmesi gerekeceğinden, bu aşama tamamlanmadan failin eylemi tespit edilirse suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılır.
B. SUÇA İŞTİRAK
Tehdit suçunun iştirak halinde işlenmesi mümkündür. İştirakin her türü tehdit suçunda geçerlidir. Örneğin bir kişiyi tehdit etmesi için failin azmettirilebileceği gibi, failin yazmış olduğu tehditvari içerikli mektubun mağdura teslim edilmesi halinde yardım ederek de suça katılınabilir.
Yukarıda incelediğimiz gibi suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde bu durum nitelikli hal olarak sayılmıştır.
C. İÇTİMA
Tehdit, çoğu zaman başka bir suçun unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, bu suç tanımında, tehdidin kendisi bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan tehdit suçu, genel ve tamamlayıcı bir suçtur.
Tehdit suçu, bir başka suçun unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni ise, bu durumda bileşik suç hükümleri uygulanacak ve tek bir suçtan ceza verilecektir. Yani ayrıca tehdit suçundan ceza verilmeyecektir. Tehdit suçunun başka suçların unsurunu oluşturduğu suçlara yağma (m.l48) ve çocukların cinsel istismarı (m.l03/l-b) suçlarını; başka bir suçun ağırlaştırıcı nedenini oluşturduğu suçlara, Konut dokunulmazlığını ihlal suçu (m.116/4) ile Çocukların cinsel istismarını(m,103/4) suçunu örnek olarak verebiliriz.
Bunun dışında yukarıda belirtildiği gibi tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mala zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmedileceği hükme bağlanmıştır. Fail, tehdidinin ciddiliğini vurgulamak için, mağduru öldürmüş veya yaralamış ya da malına zarar vermiş olabilir. Bu gibi durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanarak ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmedilmelidir.
Av. Abdullah ALABOĞA
-----------
[1] PARLAR/HATİPOĞLU, TCK Yorumu, C. I, s.869.
[2] PARLAR/HATİPOĞLU, TCK Yorumu, C.I, s.869.
[3] ARTUK, Mehmet Emin/ GÖKÇEN, Ahmet/YENİDÜNYA, A.Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Turhan Kitabevi, Ankara 2003, s.170.
[4] PARLAR/HATİPOĞLU, TCK Yorumu, C.I, s.873.