Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Özel vesayet” başlıklı 398.maddesinde vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde vesayetin istisnai olarak bir aileye verilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer.

Bu kapsamda TMK’nın 399.maddesine göre özel vesayet (aile vesayeti), vesayet altına alınan kişinin fiil ehliyetine sahip iki yakın hısımının veya bir hısımı ile eşinin istemi üzerine denetim makamı tarafından kurulur. Yani özel vesayet kurulması hususunda kararı verecek olan denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir (Prof.Dr.Turgut AKINTÜRK, Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, s.477 ; Yargıtay 2.HD. Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Türk Medeni Kanunu Yorumu, s.1803 ; Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.230). Denetim makamı, özel vesayeti vesayet altına alınan kişinin, fiil ehliyetine sahip iki yakın hısımı veya bir hısımı ile eşin istemi üzerine kurabilir (Yargıtay Onursal Üyesi Ali Em, Vesayet Hukuku ve Davaları, 3.Baskı, Ankara, s.57). Daha önce alınmış bir kamu vesayeti kararı varsa dahi o yer denetim makamı tarafından özel vesayetin kurulmasına karar verilebilir. Başka bir anlatımla kamu vesayetinin sürdürüldüğü yer denetim makamına istek yapıldığında diğer koşulları da varsa kamu vesayeti o yer denetim makamı tarafından özel vesayete dönüştürülebilir (Yargıtay 2.HD. Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Vasilik Hukuku, Ankara 2022, s.147). Kurulacak aile meclisinin üyelerinin görev süresi de dört yıldır. Seçilen aile meclisi üyeleri tekrar seçilebilir (Yargıtay 2.HD. Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Türk Medeni Kanunu Yorumu, s.1803 ; Yargıtay Onursal Üyesi Ali Em, Vesayet Hukuku ve Davaları, s.20)

Dolayısıyla bir işletmenin veya ortaklığın devamlılığının sağlanması istendiğinde, denetim makamınca vesayetin istisnai olarak bir aileye verilmesi mümkündür. Bu durumda kamu vesayeti olan vasilikteki devletin yerini özel vesayetinde aile meclisi almaktadır (Av.Ayşe Acar Umut, Vesayet Kurumu ve Vasinin Sorumluluğu, 2.Baskı, Ankara 2021, s.55). Yani özel vesayetin kurulması halinde vesayet makamının (sulh hukuk mahkemesinin) yerini TMK. m. 398/2 gereği aile meclisi almaktadır (Prof. Dr. Turgut AKINTÜRK, Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, s.477). Yine denetim makamınca aile meclisi kurulduğunda, vesayet makamının yetki, görev ve sorumlulukları, kurulan bu aile meclisine geçmektedir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Kişi hukuku-Velayet-Vesayet-Soybağı-Evlat Edinme Hukuku, s.775 ; Yargıtay Üyesi Ömer Uğur GENÇCAN, Türk Medeni Kanunu Yorumu, s.1804).

Doktrinde vesayet altına alınması istenilen şahsa vasi tayini gerekmeyip, vesayet yerine danışman veya kayyım tayinini atanabildiği takdirde de; aile meclisi üyelerinin istemleri sonucu aile meclisi kurulabileceği ifade edilmektedir. (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, Ankara 1989, s.230-234 ; Zürich Üniversitesi Profesörü Dr. A. EGGER, Medeni Kanun Şerhi Aile Hukuku Üçüncü Kısım-Vesayet, Ankara 1952, s.63 : Aynı yönde Yargıtay Üyesi Ömer Uğur GENÇCAN,  Vasi- Kayyım- Yasal Danışman ve Vesayet Daireleri, Ankara 2015, s.140). Konuya dair doktrinde şu açıklamalar yer almaktadır;

“…Aile vesayeti vesayet altındaki bir kimsenin yani ya zaten vesayet altında bulunan veya buna muhtaç olan bir kimsenin mevcudiyetini şart koşar.” (Zürich Üniversitesi Profesörü Dr. A. EGGER, Medeni Kanun Şerhi Aile Hukuku Üçüncü Kısım- Vesayet, 1952 Ankara, s.62).

“…Aile meclisi vesayetine alınması istenen kişi bu şirketin üyesi, yöneticisi veya sahibi olabilir; vesayet altına alınacak kimse Eski MK.’nun 358. (Yeni MK.394) maddesine göre kendi arzu ve isteği sonucu kendisinin vesayet altına konulmasını isteyen ihtiyarlığı, deneyimsizliği, maluliyeti nedeniyle hacir altına konulmasını talep eden reşit bir kişi olabileceği gibi kısıtlanmış, vesayet altına konulmuş bir şahıs da olabilir. Bunların sonucu etkiler nitelikte olmadığını yasa koyucu da kabul etmiştir.” (Yargıtay Üyesi İsmail Özmen, Vesayet Hukuku Davaları, Ankara 2004, s.143).

“…Özel vesayetin oluşabilmesi için vesayet sujesi olan bir kısıtlının veya küçüğün bulunması, onun vesayet altına alınmış olması yahut da alınacak durumda bulunması gerekir.” (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, Ankara 1989, s.230).

“…Türk Medeni Kanun’unun  m.398 hükmünde yer alan “vesayet altındaki kişinin” ifadesi kamu vesayeti altında bulunmayan kişileri kapsamakta mıdır? EGGER özel vesayet konusu olan kişinin zaten vesayet altında olan bir kişi olabileceği gibi BUNA MUHTAÇ BİR KİŞİ DE OLABİLECEĞİNİ AÇIKLAMAKTADIR.” (Yargıtay Üyesi Ömer Uğur GENÇCAN, Vasi-Kayyım-Yasal Danışman ve Vesayet Daireleri, s.140).

“…Vesayet altına alınması istenilen şahsın akıl hastalığı, akıl zayıflığı bulunup bulunmadığı ve bunun çevreye, kendisine ve işlerini yürütüp yapmasına, şirket ve sanayi işletmesini yönetmesine ve yürütmesine ne derece engel olduğu hususlarında resmi bir hastaneden sağlık kurulu raporu alınması cihetine gider. Söz konusu rapor içeriği ve bulguları vesayet altına alınması istenilen şahsın kendisine VASİ TAYİNİ GEREKTİRECEK DURUMLARI TESPİT EDİP GÖSTERMEDİĞİ, VESAYET YERİNE DANIŞMAN VEYA KAYYIM TAYİNİNİ ÖN GÖRDÜĞÜ TAKDİRDE; aile meclisi üyelerinin istemleri sonucu kendi işlerini yürütmekte yeterli olmayan şahsın yakınlarından oluşan aile meclisi vesayeti altına alınmasına mahkeme karar verebilir.” (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.234).

Tüm bu hususlarla birlikte aile meclisi büyük çaplı tarımsal veya endüstriyel işletmelerin söz konusu olduğu durumlarda şirket yönetiminde kolaylık ve işlerlik kazandırmak gibi pratik bir fayda sağlar. Aile meclisinin kurulmasının amacı, vesayet altına konulacak şahsın, şirketinin veya sanayi işletmesinin randımanlı, eksiksiz çalışmasını sağlamak, işletmenin zarar etmesini, hatta batmasını önlemek ve aile meclisi üyelerini bu tür yönlendirmeler ile daha titiz, daha özenli, daha doğru şekilde çalıştırmaktır (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.144). Bu husustaki doktrin görüşleri de aşağıdaki şekildedir;

“…Aile meclisi bilhassa ketumiyeti muhafaza etmek veya daha esaslı mesleki bilgi sahibi olma ve ticari işlerde daha ziyade dirayet gösterme bakımından elverişli olabilir. Onun işleri idare tarzı bilhassa daha basit ve daha ucuz da olabilir.” (Zürich Üniversitesi Profesörü Dr. A. Egger,Medeni Kanun Şerhi Aile Hukuku Üçüncü Kısım- Vesayet, 1952 Ankara, s.63).

“…Bütün bu araştırmalarda güdülen amaç, vesayet altına konulacak şahsın, şirketinin veya sanayi işletmesinin randımanlı, eksiksiz çalışmalarını sağlamak, zarar etmesini, hatta batmasını önlemek ve aile meclisi üyelerini bu tür yönlendirmeler ile daha titiz, daha özenli, daha doğru şekilde çalıştırmaktır.” (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.144).

“…AİLE MECLİSİNİN kamu vesayetindeki vesayet makamının sahip olduğu yetki, görev ve sorumluluğa sahip olması, vesayetin yürütülmesi esnasında bulunacağı hukuki işlemlerde onun konumunu güçlendirir. Böylece özellikle büyük çaplı tarımsal veya endüstriyel işletmelerin söz konusu olduğu durumlarda BUNLARIN YÖNETİMİNDE KOLAYLIK VE İŞLERLİK KAZANDIRMAK gibi pratik bir fayda sağlanır(Boschan, a.g.e., s. 14.). Aile meclisinin diğer bir faydası ise, kamu vesayetinde olduğu gibi, alenen alınan bir tedbirin uygulanması yerine, özel vesayet konusu kişinin ailesinin katılımı yoluyla bir vasinin atanmasının sağlanmasıdır (Kaufmann, Ber. Komm., Art. 362, N. 10 a, s. 28.)” (Dr. Aslı Açıkgöz, Dar Anlamda Vesayeti Gerektiren Hȃller ve Vesayet Altına Almanın İşlem Ehliyeti Bakımından Sonuçları, s.51-52).

“…Vesayet altına alınmış ve kendisine bir vasi tayin edilmiş olan kısıtlı veya kimsesiz küçük hakkındaki kamu vesayetinin aile vesayetine dönüşmesini istiyorlarsa Asliye hukuk Mahkemesi bu gibi hallerde ilgili Sulh Hukuk Mahkemesinden anılan işle ilgili kamu vesayeti dosyasını ister, yine kısıtlının kan ve sıhri hısımlarına ait aile nüfus tablolarını ilgili nüfus idarelerinden celbeder ve ayrıca AİLE MECLİSİNİN İDARE ETMESİ İSTENİLEN ŞİRKETİN VEYA SANAYİ İŞLETMESİNİN ANA SÖZLEŞMESİNİ AKTİF, PASİF DURUMUNU GÖSTERİR BİLANÇOSUNU VE GİZLİLİK BELGELERİNİ ÖZEL ÇALIŞMA DURUM VE YÖNTEMLERİ İLE İŞLEVLERİNİ KANITLAYAN TÜM BELGELERİ TOPLAR, İNCELER, AİLE MECLİSİ ÜYELERİNİ DİNLER, kısıtlının eşi varsa onu da çağırıp dinler önerileri alır, değerlendirir kamu vesayetinin aile vesayetine çevrilmesi kanısına vardığı takdirde kamu vesayetini aile vesayetine çevirir ve aile meclisinin talebi üzerine vasi olmaya ehil bulunan kan ve sıhri hısımlardan en az üç kişiyi aile meclisine üye olarak seçer ve böylece aile meclisini oluşturur.” (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.234).

Yine doktrinde de ifade edildiği üzere özel vesayetin kurulabilmesi için vesayet altına alınan kişinin yararları, özel vesayetin kurulmasını haklı göstermelidir. Üyelerinin sırf hısımlardan oluştuğu bir şirkette, sık sık dışarıdan, resmî bir makamın kamu vesayeti yoluyla yapacağı müdahalede özel vesayet kurulması gerektiği yönünden kısıtlının haklı menfaati vardır. Yine bir işletmeye ait knowhow (bir şeyi yapabilme bilgisi), şirket sırları söz konusuysa veya dışarıdan atanacak vasinin işletmeye rakip olabileceği veya ya da vesayetin yönetimi için gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmaması durumunda, özel vesayetin kurulması haklı bir gerekçeye dayanır (Dr.Aslı Açıkgöz, Dar Anlamda Vesayeti Gerektiren Haller ve Vesayet Altına Almanın İşlem Ehliyeti Bakımından Sonuçları, İstanbul 2017, s.50). Ayrıca doktrinde de ifade edildiği üzere bir şirketin, aile meclisi ile yönetimi daha karlı sonuçlar doğuracaksa ve daha iyi, daha yararlı güvenlik ortamı ve koşulları yaratacaksa, kuruluşun daha sağlıklı yürümesine yardımcı katkıları olacaksa ve aile meclisi böyle bir işlev ile ortaya çıkıp sanayi teşebbüsünün sırlarını, patent gizliliğini koruyarak, buluşlarını sanayi ve ticaret alemine yaymaktan sakınacak ve kaçınacaksa kısıtlının bunlardan dolayı büyük yararlar sağlayacağını tahmin edip söylemek yanlış olmaz (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.231). Doktrinde aynı görüş hakimdir;

“…Aile meclisi bilhassa ketumiyeti muhafaza etmek veya daha esaslı mesleki bilgi sahibi olma ve ticari işlerde daha ziyade dirayet gösterme bakımından elverişli olabilir. Onun işleri idare tarzı bilhassa daha basit ve daha ucuz da olabilir.” (Zürich Üniversitesi Profesörü Dr. A. Egger, Medeni Kanun Şerhi Aile Hukuku Üçüncü Kısım- Vesayet, 1952 Ankara, s.63).

“…Aile vesayeti mali menfaatlerin sıyanetine hizmet eder. Vesayet makamı uygun olmayabilir. Vesayet altındaki kimse bir meslek veya sanat icra ediyor; o, şirket şeklindeki bir teşebbüse (kollektif veya komandit şirket limited şirket) iştirak ediyor. Vesayet makamı sandalyesinde aynı sanayi dalına mensup tacirler, rakipler oturuyor. Böylece yabancı olan kimselerin ticarethane ve işletme sırlarına, emtia ve malzeme tedarik kaynaklarına, sürüm teşkilatına nüfus etmeleri tehlikesi vardır. TERSİNE OLARAK, VESAYET MAKAMI, BU VESAYETİN İDARESİ İÇİN LÜZUMLU OLAN BİLGİ VE TECRÜBELERE SAHİP OLMAYABİLİR.” (Zürich Üniversitesi Profesörü Dr. A. Egger, Medeni Kanun Şerhi Aile Hukuku Üçüncü Kısım-Vesayet, 1952 Ankara, s.63).

“…vesayet hukukunda, uygulamasıyla sık karşılaşılmamasına rağmen kanun koyucu, şartlarının oluşması hâlinde özel vesayete (familienvormundschaft, tutelle privée) başvuru yolunu da açık tutmuştur. Türk Medeni Kanununun 398-402’nci maddelerinde düzenlenen özel vesayet, vesayet altındaki kişinin yararının gerektirdiği hâllerde, özellikle bu kişinin sahibi veya ortağı olduğu bir işletmenin veya ortaklığın (örneğin aile şirketinin) devamlılığının sağlanması amacıyla vesayetin ilgili aile meclisi üyeleri tarafından yürütülmesiyle gerçekleşir. …Söz konusu işletmenin niteliği kollektif bir şirket olabileceği gibi, bir fabrika veya imalathane benzeri bir AİLE ŞİRKETİ DE OLABİLİR. Özel vesayetin kurulabilmesi için vesayet altına alınan kişinin yararları, özel vesayetin kurulmasını haklı göstermelidir. ÜYELERİNİN SIRF HISIMLARDAN OLUŞTUĞU BİR ŞİRKETTE, sık sık dışarıdan, resmî bir makamın yapacağı müdahalede durum böyledir. Yine somut durumda, bir işletmeye ait knowhow (bir şeyi yapabilme bilgisi), şirket sırları söz konusuysa veya dışarıdan atanacak vasinin işletmeye rakip olabileceği veya ya da VESAYETİN YÖNETİMİ İÇİN GEREKLİ BİLGİ VE TECRÜBEYE SAHİP OLMAMASI DURUMUNDA ÖZEL VESAYETİN KURULMASI HAKLI BİR GEREKÇEYE DAYANIR.” (Dr.Aslı Açıkgöz, Dar Anlamda Vesayeti Gerektiren Haller ve Vesayet Altına Almanın İşlem Ehliyeti Bakımından Sonuçları, s.50).

“…Bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerekliliğine, özellikle vesayet altındaki kişinin de ortağı olduğu bir aile işletmesinin, üretim konusunu oluşturan ürünün, üretim şeklinin bir ticari sır olması bir örnek olarak gösterilebilir.” (Bakırköy Hakimi Ekrem YILDIZ- Bakırköy Hakimi Serhan GÜRSOY, Türk Vesayet Hukuku Yargılama Usul ve Esasları, İstanbul 2010, s.80).

“…AİLENİN YÖNETTİĞİ, YABANCININ GİRMESİNİN İSTENMEDİĞİ ÖZELLİKLE AİLEDEKİ DİĞER ÖNEMLİ KİLİT DURUMUNDA OLAN ŞAHISLARINDA YÖNETİME KATILMASININ İSTENDİĞİ HALLERDE BU TÜR VESAYETE GİDİLİR. Şirketin veya sanayi kuruluşunun işlevinde ve işleyişinde mevcut özel durumun, gizliliğin, yayılması istenilmeyen hususların varlığı halinde bunların ancak aile yapısı içinde korunup saklanması olanaklı olduğu için böyle bir vesayet şeklini kanun koyucu düzenleyip koymuştur. Şirketin veya sanayi kuruluşunun aile meclisi ile yönetimi daha karlı sonuçlar doğuracaksa ve daha iyi, daha yararlı güvenlik ortamı ve koşulları yaratacaksa, kuruluşun daha sağlıklı yürümesine yardımcı katkıları olacaksa ve aile meclisi böyle bir işlev ile ortaya çıkıp sanayi teşebbüsünün sırlarını, patent gizliliğini koruyarak, buluşlarını sanayi ve ticaret alemine yaymaktan sakınacak ve kaçınacaksa kısıtlının veya küçüğün bunlardan dolayı büyük yararlar sağlayacağını tahmin edip söylemek yanlış olmaz. Asliye  Hukuk Mahkemesi yargıcı bunları titizlikle araştırmalı ve çeşitli yönleriyle ele alıp değerlendirerek sonuca varmalıdır.” (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.231).

Yine doktrinde de sıklıkla ifade edildiği üzere vasinin kısıtlının malvarlığının yönetimi için gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmaması durumunda özel vesayetin kurulması haklı bir gerekçeye dayanır. Buna dair doktrin görüşleri de aşağıdaki şekildedir;

“…EGGER, vesayet makamının idaresi için gerekli olan bilgi ve deneyimden yoksunluğu özel vesayetin kurulması için YETERLİ görmektedir. (EGGER, s.63)” (Yargıtay Üyesi Ömer Uğur GENÇCAN,  Vasilik Hukuku, Ankara 2022, s.142).

“…Aile vesayeti mali menfaatlerin sıyanetine hizmet eder. Vesayet makamı uygun olmayabilir. Vesayet altındaki kimse bir meslek veya sanat icra ediyor; o, şirket şeklindeki bir teşebbüse (kollektif veya komandit şirket limited şirket) iştirak ediyor. Vesayet makamı sandalyesinde aynı sanayi dalına mensup tacirler, rakipler oturuyor. Böylece yabancı olan kimselerin ticarethane ve işletme sırlarına, emtia ve malzeme tedarik kaynaklarına, sürüm teşkilatına nüfus etmeleri tehlikesi vardır. TERSİNE OLARAK, VESAYET MAKAMI, BU VESAYETİN İDARESİ İÇİN LÜZUMLU OLAN BİLGİ VE TECRÜBELERE SAHİP OLMAYABİLİR.” (Zürich Üniversitesi Profesörü Dr. A. Egger, Medeni Kanun Şerhi Aile Hukuku Üçüncü Kısım-Vesayet, 1952 Ankara, s.63).

“…Özel vesayetin kurulabilmesi için vesayet altına alınan kişinin yararları, özel vesayetin kurulmasını haklı göstermelidir. … şirket sırları söz konusuysa veya dışarıdan atanacak vasinin işletmeye rakip olabileceği veya ya da VESAYETİN YÖNETİMİ İÇİN GEREKLİ BİLGİ VE TECRÜBEYE SAHİP OLMAMASI DURUMUNDA ÖZEL VESAYETİN KURULMASI HAKLI BİR GEREKÇEYE DAYANIR. (Dr.Aslı Açıkgöz, Dar Anlamda Vesayeti Gerektiren Haller ve Vesayet Altına Almanın İşlem Ehliyeti Bakımından Sonuçları, s.50).

Ayrıca TMK’nın 398.maddesi gereği özel vesayet, vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde bir aileye verilebilir. Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer. Kanun koyucu madde metninde geçen vesayet konusu kişinin menfaatinin haklı gösterdiği hallere örnekler de vermiştir. Bunlar; bir işletmenin sürdürülmesi gereği, bir ortaklığın sürdürülmesi gereği, benzeri işlerin sürdürülmesi şeklindedir (Yargıtay 2.HD Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN, Vasilik Hukuku, s.142). Her hacir altına alınma, elbette, küçüğü veya kısıtlıyı himaye ederek her türlü menfaatini korumayı amaçlar. Aile vesayetindeyse, korunan menfaat daha değişik tür ve yapıda bir menfaattir. Yasa koyucu bile maddede bunu örneklemeye çalışarak somutlaştırma gereğini duymuş önem ve menfaatin diğer çıkarlardan daha değişik ve özel yapıda olduğunu vurgulamak istemiştir (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.142). Doktrinde bu örneklere şirketin karlılık durumunun devam etmesi ve zarar etmesinin, dağılmasının önlenmesi de eklenmektedir (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.229). Yani bir uyuşmazlıkta vesayet altına alınacak kişinin yararının varlığı, özel aile vesayetinin kurulması için önem arz etmektedir (Gönensay, a.g.e., s.172) (Dr. Aslı Açıkgöz, Dar Anlamda Vesayeti Gerektiren Haller ve Vesayet Altına Almanın İşlem Ehliyeti Bakımından Sonuçları, s.50 vd.). Buna dair doktrinde yer alan açıklamalar aşağıdaki şekildedir;

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 13.10.2000 Tarihli 10227-12233 E.K.sayılı kararında; “… Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle vesayet altındaki kimsenin menfaati ve hususiyle BİR ŞİRKETİN VEYA SINAİ BİR TEŞEBBÜSÜN DEVAMI İCABEYLEDİĞİ TAKDİRDE VESAYET, MÜSTESNA OLARAK AİLEYE TEVDİ OLUNABİLİR. Bu suretle vesayet makamının hak ve vazifeleri ve mesuliyeti, bir aile meclisine intikal edeceğinden Sulh Hukuk Mahkemesince verilmesi gereken husumete izin kararının aile meclisince alınması gerektiğinden sonucu itibariyle doğru olan hükmün onanmasına,...” (Yargıtay Üyesi Ömer Uğur Gençcan, Vasi-Kayyım-Yasal Danışman ve Vesayet Daireleri, Ankara 2015, s.105).

“…Şartlar mevcut olup da vesayet altındaki kimsenin menfaatleri aile meclisinin tesisini gerekli kıldığı takdirde, resmi makamın vazifesini doğru ifa etmesi, buna müsaade olunmasını emreder.” (Zürich Üniversitesi Profesörü Dr. A. Egger, Medeni Kanun Şerhi Aile Hukuku Üçüncü Kısım-Vesayet, 1952 Ankara, s.63).

…Vesayet altındaki kişinin yararı gerektiriyorsa, özellikle bir şirketin veya sınai bir teşebbüsün devamı icap ettiriyorsa, vesayet görevi, ana kurala ayrık olmak üzere (istisnaen), aileye verilebilir. Böylece kamu vesayeti, özel vesayete dönüşür. Vesayet makamının hak ve görevleri ile sorumluluğu, bu aile meclisine geçer.” (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Emekli Başkanı Esat Şener, Vesayet ve Velayet Hukuku, s.52).

“…Vesayet altındaki kısıtlının veya küçüğüm menfaati, çıkarı gerektiriyorsa, onun olan veya onun ortak bulunduğu bir şirketin veya aynı durumdaki bir sanayi işletmesinin sürdürülmesi; karlılık durumunun devam etmesi ve zarar etmesinin, dağılmasının önlenmesi amacıyla aile meclisi vesayetine başvurulması, şartlara göre zorunlu ise ve koşullar da uygunsa bu yola gidilerek aile vesayeti oluşturulması olanaklıdır.” (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.141).

“...aile vesayeti altına alınacak kişinin menfaatlerinin kendisinin aile vesayeti altına alınacak kişinin menfaatlerinin kendisinin aile vesayeti altına alınmasını haklı göstermesi gerekir. Hangi durumların haklılık gösterdiğini ise aile vesayetini kuracak olan denetim makamı takdir edecektir. Hemen belirtelim ki, bu koşulu sağlayabilecek durumlar kanunda örnekseme yoluyla sayılmıştır. TMK 398/1.maddesinde sayılan bu durumlar, “bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin” sürdürülmesi gerekliliğidir. Bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülesinin gerekmesi, tek başına aile vesayetinin kurulmasını haklı kılmaz. Bunun yanında ayrıca, aile vesayeti altına alınacak kişinin menfaatinin de bulunması gerekir. Başka bir anlatımla, bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesinin aile vesayeti altına alınacak kimsenin menfaatine olması gerekir. Bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi bu işletmenin diğer ilgilileri veya ortakları yönünden gerekli olabilir.” (Bakırköy Hakimi Ekrem Yıldız- Bakırköy Hakimi Serhan Gürsoy, Türk Vesayet Hukuku Yargılama Usul ve Esasları, s.79 vd.).

“…Vesayet altındaki kişinin menfaati özel vesayetin kurulmasını haklı göstermelidir. Başka deyişle, bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi özel vesayetin kurulmasını gerektirmelidir.” (Prof. Dr. Turgut AKINTÜRK, Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, 2.Cilt, 2016 İstanbul, s.476).

“…Denetim makamı, vesayetin aileye verilmesinde vesayet altındaki kişinin yararı olup olmadığını, özellikle bir işletmenin veya ortaklığın devamlılığının gerekip gerekmediğini aile meclisinin vesayet makamının görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmeyeceklerini serbestçe takdir edecek uygun görürse ve koşullar oluşmuş ise vesayetin aileye verilmesine karar verecek ve aile meclisini oluşturacaktır.” (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Kişi hukuku-Velayet-Vesayet-Soybağı-Evlat Edinme Hukuku, s.775).

“…Vesayet altındaki kişinin yararlarının gerektirdiği hallerde özellikle bir işletmenin veya ortaklığın devamlılığının sağlanması istemlerinde, kamu vesayetinin bir ayrıcalığı olarak vesayetin bir aileye de verilebileceği düzenlenmiştir.(Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Kişi hukuku-Velayet-Vesayet-Soybağı-Evlat Edinme Hukuku, s.774).

“…Vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde, vesayet istisnai olarak bir aileye bırakılabilir. Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer.” (Yargıtay Onursal Üyesi Ali Em, Vesayet Hukuku ve Davaları, 3.Baskı, Ankara, s.19).

“…Denetim makamı, vesayetin aileye verilmesinde; vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterip göstermediği, vesayet altındaki kişiye ait özellikle bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesinin gerektirip gerekmediği, durumlarını serbestçe takdir eder ve kararını verir.” (Yargıtay Onursal Üyesi Ali Em, Vesayet Hukuku ve Davaları, 3.Baskı, Ankara s.20).

“…Özel vesayetin kurulması için öngörülen iki koşul; - Vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı göstermesi, - Vesayet altındaki kişiye ait bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde, vesayet istisnai olarak aile meclisine bırakılır.” (Yargıtay Onursal Üyesi Ali Em, Vesayet Hukuku ve Davaları, 3.Baskı, Ankara, s.57).

Bilindiği üzere özel vesayet mutlak anlamda devletin gözetim ve denetiminden çıkarılmış bir vesayet şekli değildir. Bu nedenle özel vesayete karar verilmesinde kısıtlı yönünden herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bu vesayet türünde kısıtlının hakları tam anlamıyla hatta daha iyi korunmaktadır. Kaldı ki denetim makamınca aile meclisi kurulunca, vesayet makamının yetki, görev ve sorumlulukları kurulan bu aile meclisine geçtiğinden özel aile vesayeti kurulmasında herhangi bir teretdüte gerek yoktur.

“…Vesayet devletin gözetiminden bu tür vesayetlerde de kurtulmuş değildir. Zaten kurtulması da yanlış olur. Çağdaş devletlerde ve toplumlarda mutlaka kısıtlının veya kimsesiz küçüklerin devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının bakım, gözetim ve denetimi altında bulundurulmaları zorunlu bir durum ve keyfiyettir. Ancak yasa koyucunun özel vesayet terimiyle kastettiği istisnai durumun ayrıcalıklı bir vesayet biçimi olduğunu göstermek suretiyle yasaya bu tabiri koyma gereğini duymuş ve bu şekilde amacına kavuşmuştur diyebiliriz. Bir başka deyişle özel vesayet mutlak anlamda devletin gözetim ve denetiminden çıkarılmış bir vesayet şekli değildir. (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN,Vesayet Hukuku Davaları, Ankara 1989, s.232, vd).

“…Vesayet altındaki kişinin yararı gerektiriyorsa, özellikle bir şirketin veya sınai bir teşebbüsün devamı icap ettiriyorsa, vesayet görevi, ana kurala ayrık olmak üzere (istisnaen), aileye verilebilir. Böylece kamu vesayeti, özel vesayete dönüşür. Vesayet makamının hak ve görevleri ile sorumluluğu, bu aile meclisine geçer.” (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Emekli Başkanı Esat Şener, Vesayet Ve Velayet Hukuku, Ankara 1996, s.52).

“…Denetim makamınca aile meclisi kurulunca, vesayet makamının yetki, görev ve sorumlulukları kurulan bu aile meclisine geçecektir.” (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Kişi Hukuku-Velayet-Vesayet-Soybağı-Evlat Edinme Hukuku, 5.Baskı, Ankara 2016, s.775).

“…Kamu vesayetindeki vesayet makamının, yani sulh mahkemesinin bütün hak ve görevleri özel vesayette aile meclisine geçer (MK.m.398/TT). Böylece vasiyi atama (MK.m.413), vesayet makamının izine tabi işlemlere izin verme (MK.m.462), vasinin belli zamanlarda vereceği rapor ve hesapları inceleme (MK.m.464) vs.gibi işler aile meclisinin görev ve yetkileri arasındadır. Sorumluluk bakımından da durum aynıdır; yani vesayet makamını nasıl sorumlu oluyorsa, aile meclisi de aynı şekilde sorumlu olur (MK.m.398/II).” (Prof.Dr.Turgut AKINTÜRK, Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, s.478).

Yine aile meclisi kurulması için ön koşul, vesayet altına alınan kişinin ergin, ayırtım gücüne sahip, kısıtlı olmayan iki yakın (kan ve kayın) hısımının veya bir yakın hısımı ile eşinin denetim makamına gerekli bilgi ve belgeleri ekleyerek bu konuda istemde bulunmalıdır, madde metninde geçen “hısım” kan ya da kayın hısımı olabilir (Yargıtay Üyesi İsmail ÖZMEN, Vesayet Hukuku Davaları, s.145). Karar alınmasında sorun yaşanmaması açısından aile meclisi üye sayısının tek rakamlı olarak belirlenmesinde zorunluluk vardır. Aile meclisi en az üç kişiden oluşturulacağından ortaklığın veya işletmenin veya benzeri işlerin nitelik ve niceliğine, büyüklük ve gereksinimlerine göre, üçten fazla hısım ve gerekli görürse vesayet altındaki kimsenin eşini de seçerek üçten fazla kişi ile de aile meclisi oluşturulabilecektir.

“…Karar alınmasında sorun yaşanmaması açısından aile meclisi üye sayısının tek rakamlı olarak belirlenmesinde zorunluluk vardır.” (Yargıtay Üyesi Ömer Uğur GENÇCAN, Türk Medeni Kanunu Yorumu, 2.Cilt, Ankara 2015, s.1803).

“…Aile meclisi en az üç kişiden oluşturulacağından ortaklığın veya işletmenin veya benzeri işlerin nitelik ve niceliğine, büyüklük ve gereksinimlerine göre, üçten fazla hısım ve gerekli görürse vesayet altındaki kimsenin eşini de seçerek üçten fazla kişi ile de aile meclisi oluşturulabilecektir.” (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Kişi Hukuku-Velayet-Vesayet-Soybağı-Evlat Edinme Hukuku, s.776).

“…Aile meclisi kurulması için ön koşul, vesayet altına alınan kişinin ergin, ayırtım gücüne sahip, kısıtlı olmayan iki yakın (kan ve kayın) hısımının veya bir yakın hısımı ile eşinin denetim makamına gerekli bilgi ve belgeleri ekleyerek bu konuda istemde bulunmalıdır.” (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan ÖZUĞUR, Kişi hukuku-Velayet-Vesayet-Soybağı-Evlat Edinme Hukuku, s.775).

Sonuç olarak; bir işletmenin veya ortaklığın devamlılığının sağlanması istendiğinde, denetim makamınca vesayetin istisnai olarak bir aileye verilmesi mümkündür. Bu durumda kamu vesayeti olan vasilikteki devletin yerini özel vesayetinde aile meclisi almaktadır. Yani özel vesayetin kurulması halinde vesayet makamının (sulh hukuk mahkemesinin) yerini TMK. m. 398/2 gereği aile meclisi almaktadır. Yine denetim makamınca aile meclisi kurulduğunda, vesayet makamının yetki, görev ve sorumlulukları, kurulan bu aile meclisine geçmektedir. Tüm bu hususlarla birlikte aile meclisi büyük çaplı tarımsal veya endüstriyel işletmelerin söz konusu olduğu durumlarda şirket yönetiminde kolaylık ve işlerlik kazandırmak gibi pratik bir fayda sağlar. Aile meclisinin kurulmasının amacı, vesayet altına konulacak şahsın, şirketinin veya sanayi işletmesinin randımanlı, eksiksiz çalışmasını sağlamak, işletmenin zarar etmesini, hatta batmasını önlemek ve aile meclisi üyelerini bu tür yönlendirmeler ile daha titiz, daha özenli, daha doğru şekilde çalıştırmaktır. Yine doktrinde de ifade edildiği üzere özel vesayetin kurulabilmesi için vesayet altına alınan kişinin yararları, özel vesayetin kurulmasını haklı göstermelidir. Üyelerinin sırf hısımlardan oluştuğu bir şirkette, sık sık dışarıdan, resmî bir makamın kamu vesayeti yoluyla yapacağı müdahalede özel vesayet kurulması gerektiği yönünden kısıtlının haklı menfaati vardır. Yine bir işletmeye ait knowhow (bir şeyi yapabilme bilgisi), şirket sırları söz konusuysa veya dışarıdan atanacak vasinin işletmeye rakip olabileceği veya ya da vesayetin yönetimi için gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmaması durumunda, özel vesayetin kurulması haklı bir gerekçeye dayanır. Yine doktrinde de sıklıkla ifade edildiği üzere vasinin kısıtlının malvarlığının yönetimi için gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olmaması durumunda özel vesayetin kurulması haklı bir gerekçeye dayanır. Ayrıca TMK’nın 398.maddesi gereği özel vesayet, vesayet altındaki kişinin menfaatinin haklı gösterdiği, özellikle bir işletmenin, bir ortaklığın veya benzeri işlerin sürdürülmesi gerektiği takdirde bir aileye verilebilir. Bu durumda vesayet makamının yetki, görev ve sorumluluğu kurulacak aile meclisine geçer. Kanun koyucu madde metninde geçen vesayet konusu kişinin menfaatinin haklı gösterdiği hallere örnekler de vermiştir. Bunlar; bir işletmenin sürdürülmesi gereği, bir ortaklığın sürdürülmesi gereği, benzeri işlerin sürdürülmesi şeklindedir. Son olarak özel vesayet mutlak anlamda devletin gözetim ve denetiminden çıkarılmış bir vesayet şekli değildir. Bu nedenle özel vesayete karar verilmesinde kısıtlı yönünden herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bu vesayet türünde kısıtlının hakları tam anlamıyla hatta daha iyi korunmaktadır. Kaldı ki denetim makamınca aile meclisi kurulunca, vesayet makamının yetki, görev ve sorumlulukları kurulan bu aile meclisine geçtiğinden özel aile vesayeti kurulmasında herhangi bir teretdüte gerek yoktur.