<p style="text-align: justify;"><strong><span style="font-size:16px;">Karar İçeriği</span></strong></p> <p style="text-align: justify;"><strong><span style="font-size:16px;">Yargıtay Hukuk Genel Kurulu</span></strong></p> <p style="text-align: justify;"><strong><span style="font-size:16px;">2018/904 E. , 2019/1181 K.</span></strong></p> <p style="text-align: justify;"><strong><span style="font-size:16px;">"İçtihat Metni"</span></strong></p> <p style="text-align: justify;"><strong><span style="font-size:16px;">MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi</span></strong></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Taraflar arasındaki “yardım nafakasının kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 4. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.04.2016 tarihli ve 2016/228 E., 2016/694 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 04.05.2017 tarihli ve 2016/15392 E., 2017/6543 K. sayılı kararı ile;</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">“…Davacı vekili dilekçesinde; davalı kızı lehine 325 TL yardım nafakasına hükmedildiğini, davalının Ziraat Fakültesinden mezun olduğunu, çalışabilecek ve yaşamını idame ettirecek durumda olduğunu, bu nedenle nafakanın kaldırılmasına karar verilmesini ve 20.05.2013 tarihinden sonra haksız olarak ödenen yardım nafakasının istirdadını talep ve dava etmiştir. Bozmadan sonra davacı vekili, geçmişe yönelik nafakanın tahsili yönündeki talebini atiye terk etmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Davalı vekili; davalının, 2013 Haziran ayında okulu bitirdiğini, KPSS kursuna yazıldığını ücretini çalışarak ödediğini, annesinin ev hanımı olup 378 TL yetim maaşı aldığını davanın reddine karar verilmesini istemiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Mahkemece; davalıya ödenmekte olan yardım nafakasının iş bu davanın açıldığı 10.01.2014 tarihinden geçerli olmak üzere kaldırılmasına, daha önceden ödenen nafakaların iadesi konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının yerinde bulunmadığından reddi gerekir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">2)TMK. nun 364.maddesine göre; "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür."</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Aynı Kanunun 365/2.maddesinde de; "Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir." düzenlemesi yer almıştır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün ve 1998/656-688 sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların..." yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Okumakta olan kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise, ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki, bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Somut olayda, davalı üniversite mezunu ise de; dava tarihi itibariyle herhangi bir işte çalışmadığı, bitirdiği okul itibariyle ülkemiz şartlarında hemen iş bulma imkânında olmadığı, işe girebilmek için davalının KPSS kursuna gittiği ve davacı babanın şimdilik yardımına muhtaç olduğu anlaşılmakla; nafakanın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yardım nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir...”</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><strong><span style="font-size:16px;">HUKUK GENEL KURULU KARARI</span></strong></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Dava, yardım nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Davacı vekili; davalının müvekkilinin kızı olduğunu ve müvekkili tarafından aylık 325,00TL yardım nafakası ödendiğini, davalının 20.05.1988 doğumlu olup Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden Haziran 2013 tarihinde mezun olduğunu, gördüğü eğitimini tamamlaması ve yaşamını idame ettirecek olanaklara sahip olması nedeniyle babasının yardımına ihtiyacı kalmadığını ileri sürerek yardım nafakasının davalının yirmi beş yaşını doldurduğu 20.05.2013 tarihi itibariyle kaldırılmasını ve bu tarihten sonra haksız ödenen yardım nafakasının müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında yardım nafakasının iadesine yönelik taleplerini atiye bıraktıklarını belirtmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Davalı vekili; her davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin mezun olduktan sonra iş bulamadığını ve halen KPSS kursuna devam ettiğini, bu nedenle babasının yardımına ihtiyacı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Yerel Mahkemece; davalının Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden mezun olduğu, bitirdiği okul ve mesleği itibariyle iş bulma ve çalışma imkânına sahip olduğu, iş bulma imkânı varken çalışmayan meslek sahiplerinin TMK’nın 364. maddesi gereğince yardım nafakasına hak kazanamayacağı, zira yardım nafakasına hak kazanabilmek için ergin olduktan sonra eğitimin devam ediyor olması gerektiği gerekçesiyle davalıya ödenen yardım nafakasının dava tarihi itibariyle kaldırılmasına ve geçmişe yönelik yardım nafakasının iadesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Yerel Mahkemece; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.<br /> Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalının üniversiteden mezun olması ancak halen iş bulamaması ve Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) için kursa gidiyor olması karşısında davacı tarafından davalıya ödenen yardım nafakasının kaldırılma şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Uyuşmazlığın çözümü için anayasal bir hak olarak eğitim hakkından kısaca bahsedilecek ve genel olarak nafaka ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 328. ve 364. maddeleri ele alınacaktır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Bilindiği üzere, bireyin ve toplumun güncel yaşamı ile birlikte gelecekteki gelişimi için eğitim oldukça önemlidir. Toplumların ilerlemesi ve ülkelerin kalkınması ancak o ülkede yaşayan insanların eğitilmesi, onlara yeteneklerine uygun beceriler kazandırılması ile mümkündür. Kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi yine sosyal ve ekonomik yaşantısının devamlılığı için eğitim olanaklarından yararlanması zorunludur. Bu minvalde temel bir insan hakkı olan eğitim hakkı bir dizi uluslararası sözleşmede olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile de doğrudan garanti altına alınmıştır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17/1. maddesinde herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, 27/1. maddesinde, herkesin, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahip olduğu, 42. maddesinde, kimsenin eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı düzenlenmiş, 58. maddesinde de, devletin gençliği korumak için gerekli tedbirleri alacağı vurgulanmıştır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Nafaka alacaklılığı, çocuğun bireyselliğinin bir parçasıdır. Hukukumuzda, çocuk kendisini dünyaya getiren ana ve babasından bakım parası isteyebilir. Bu onun en doğal hakkıdır. Ana ve babanın bu nafaka yükümü sosyal yardım ve dayanışma düşüncesinden kaynaklanır; onların velayet hakkından bağımsızdır (Serozan, R.: Çocuk Hukuku, İstanbul 2005, s. 112 vd.).</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Öte yandan, aile bireylerinden birinin yoksulluğa düşmüş olması hâlinde, diğerlerinin onun yardımına koşmaları da ahlak kurallarının gereğidir. Fakat bu gereklilik bir hukuk kuralı hâline gelmediği sürece, aile bireylerini yoksulluk içinde bulunan hısımlarına yardım etmeye zorlamak imkânı yoktur. Diğer taraftan, yoksulluğa düşmüş olan bir hısıma yardım etmemek, "aile dayanışması fikrine" aykırı düştüğü gibi, toplumun hak duygusunu da zedeler. İşte, kanun koyucular bütün bu düşüncelerle bir kimseyi, yoksulluğa düşmüş olan hısımlarına yardım etmeye zorlarlar ki, buna nafaka yükümlülüğü denir (Akıntürk, T./Ateş Karaman, D.: Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku II. Cilt, İstanbul 2012, s. 444 vd. ).</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Kanun koyucu, bu kapsamda aile bireylerinin ekonomik olarak korunması amacıyla TMK’nın 328. ve 364/1. maddelerinde düzenleme yapmıştır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Buna göre, TMK’nın 328. maddesi “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmünü içermekte olup 4721 sayılı TMK’nın 364/1. maddesinde ise “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” düzenlemesine yer verilmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Görüldüğü üzere, kanun koyucu TMK’nın 328/2. maddesinde getirdiği yeni hükümle, eğitime verdiği önemi vurgulamış ve öğrenimlerini başarıyla sürdürmekte olan çalışkan ergin öğrencileri desteklemiş olmaktadır (Akıntürk/ Ateş Karaman, s. 317).</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">743 sayılı Medeni Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.03.1963 tarihli ve 2/99-21 sayılı içtihadındaki; “Babanın sosyal durumu bakımından çocuğun okutulmasının gerekmesi halinde iştirak nafakasının çocuğun erginleşmesinden sonra da (okumaya devamı sebebiyle) ödenmesi, Medeni Kanunun hükümlerindendir. Zira evlilik birliğinin boşanma ile ortadan kalkmış olması, ana ve babanın çocuğa karşı olan borçlarında bir değişiklik meydana getirmez. Diğer deyimle, ana ve babanın beraber yaşaması halinde nasıl her ikisi beraberce çaba göstererek çocuğu sosyal durumlarına göre okutmakla ödevli idiyseler, boşanmadan sonra dahi bu ödevleri sona ermez.” ilkesi, kanun koyucu tarafından TMK’nın m. 328/2. hükmüyle yasal kural hâline getirilmiştir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Yoksulluğun hukuksal kavramı ise mevzuatımızda tanımlanmamıştır. Belirtmek gerekir ki, yoksulluk ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle, bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir (T.C. Anayasası m.17/1). Şu hâlde, bu temel hakkın tabii sonucu olan yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Günümüzdeki ağır ekonomik koşullar karşısında eğitimle çalışmayı bir arada sürdürmenin mümkün olmayacağı, bir kural ve karine olarak kabul edilmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 12.5.1999 tarihli ve 1999/2-288 E., 1999/294 K. sayılı kararı).</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Somut olaya gelince; dava tarihi itibariyle davalı çocuk reşit olup, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji bölümünden mezun olmakla birlikte KPSS kursuna devam etmektedir. Davacı babanın ise Türkiye Atom Enerjisi Kurumunda uzman olarak çalıştığı ve aylık 3.000,00 TL gelirinin bulunduğu anlaşılmaktadır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Günümüz şartları gözetildiğinde çocuğun üniversiteden mezun olması başlı başına eğitim hayatının sona erdiği anlamına gelmemektedir. Zira çocuğun edindiği meslekle ilgili bir işe yerleşebilmesi için yabancı dil kursu, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) kursu, sertifika programı gibi faaliyetlere katılması gerekli olup, bu gibi faaliyetlerin eğitimin devamı olarak kabul edilmesi zorunluluk arz etmektedir. Ayrıca çocuğun okulunu bitirip, iyi bir işe girmesi, çocuğun olduğu gibi babanın da yararına bulunmaktadır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Yerel mahkemece direnme kararında; davalının bitirdiği okul ve mesleği itibariyle iş bulma ve çalışma imkânına sahip olduğu, iş bulma imkânı varken çalışmayan meslek sahiplerinin TMK’nın 364. maddesi gereğince yardım nafakasına hak kazanamayacağı gerekçesine yer verilmiş ise de, TMK’nın 328. maddesi ergin çocuğun eğitiminin devam etmesi hâlinde ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde yardımda bulunmalarını bir yükümlülük olarak öngörmüştür. Dolayısıyla davacı babanın aylık gelirinin 3.000,00TL olduğu dikkate alındığında KPSS kursuna giderek eğitimine devam eden ve düzenli bir geliri bulunmayan çocuğuna bir miktar nafaka ödeyebileceği kuşkusuzdur. Bu durumda davacı babanın eğitimine devam eden ve yoksulluğa düşmüş olan çocuğuna yardım etmesi bir zorunluluktur.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Öte yandan yargılama aşamasında davalının eğitiminin sona erdiği ve 23.05.2016 tarihinde bir şirkette işe başladığı, sonuç olarak bu tarihten itibaren babasının yardımına ihtiyacı kalmadığı anlaşılmaktadır.<br /> Şu hâlde, davalının dava tarihi itibariyle eğitimine devam ettiği ve babasının yardımına ihtiyaç duyduğu, ancak işe başladığı tarihten itibaren babasının yardımına ihtiyacı kalmadığı gözetilerek yardım nafakasının davalının işe başladığı 23.05.2016 tarihi itibariyle kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Bu nedenle, yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;">Diğer taraftan, gerekçeli karar başlığında dava tarihi 10.01.2014 olmasına rağmen 03.08.2017 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliği taşıdığından bozma nedeni yapılmamıştır.</span></p> <p style="text-align: justify;"><span style="font-size:16px;"><strong>SONUÇ: </strong>Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıran geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/III-1. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.11.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy birliği ile kesin olarak karar verildi. </span></p>