ÖZET

İİK’nın 145’inci ve devamı maddelerinde rehnin paraya çevrilmesine ilişkin icra takip yöntemine dair düzenlemelere yer verilmiştir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu, kural olarak ilamsız takip yoludur. Nitekim rehin alacaklısının bu yönteme başvurarak takip başlatabilmesi için bir mahkeme ilamına gerek yoktur. Ancak İİK’nın 150/h bendi kapsamında alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tespit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümlerin kıyasen uygulanabileceği de hükme bağlanmıştır. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi üç şekilde olabilir. Bunlardan ilki alacak veya ipotek hakkının veya her ikisinin bir ilamda veya ilam niteliğinde bir belgede tespit edilmiş olması halidir. İkinci hali ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi halinde ilamlı takip yöntemidir. Üçüncüsü ise noterden gönderilen hesap özeti, tazmin talebi veya ihtarı ibraz ederek ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı ipotek takibidir. Takibin türü ne olursa olsun İİK’nın 45’inci maddesi uyarınca rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflâsa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnızca rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabileceği, ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmediği takdirde alacaklının kalan alacağını iflâs veya haciz yolu ile takip edebileceği hükme bağlanmıştır. İİK’nın 45’inci madde hükmünün kamu düzenine ilişkin olmasından ötürü emredici hükme aykırı biçimde alacaklının rehnin paraya çevrilmesine ilişkin takip yöntemine değil de genel haciz yöntemine başvurarak takip yapması halinde borçlu takibin iptali için süresiz olarak şikayet yoluna başvurabilir. Yargıtay da aynı görüştedir. Bu çalışmamızda rehnin paraya çevrilmesine ilişkin ilamlı ve ilamsız icra takibinde takip talebi ile icra emri ve ödeme emrinin niteliği incelenmiştir.

A. İLK ÖNCE REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞU (İİK.M.45)

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “Rehin ve İpotekle Temin Edilmiş Alacaklar” başlıklı 45’inci maddesinde, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflâsa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnızca rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabileceği, ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmediği takdirde alacaklının kalan alacağını iflâs veya haciz yolu ile takip edebileceği hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 38/A maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan rehinle temin edilmiş alacaklar ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının rehinle temin edilmiş alacaklarının takibinde, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabileceği veya haciz yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.

Rehnin paraya çevrilmesi yolu, kural olarak ilamsız takip yoludur. Nitekim rehin alacaklısının bu yönteme başvurarak takip başlatabilmesi için bir mahkeme ilamına gerek yoktur[1]. Ancak İİK’nın 150/h bendi kapsamında alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tespit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümlerin kıyasen uygulanabileceği de hükme bağlanmıştır.

İİK’nın 45’inci madde hükmü kamu düzenine ilişkindir. Doktrinde alacaklı ile borçlunun rehnin tesis anında anlaşmak suretiyle rehin sözleşmesine koyacakları özel bir hükümle dahi alacaklının ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmadan doğrudan haciz veya iflas yoluna başvurabileceğini kararlaştıramayacağı görüşü mevcuttur[2].

İİK’nın 45’inci madde hükmünün kamu düzenine ilişkin olmasından ötürü emredici hükme aykırı biçimde alacaklının rehnin paraya çevrilmesine ilişkin takip yöntemine değil de genel haciz yöntemine başvurarak takip yapması halinde borçlu takibin iptali için süresiz olarak şikayet yoluna başvurabilir[3]. Yargıtay da aynı görüştedir[4]. Ancak Yargıtay, İİK.m.45’te yer alan düzenlemenin borçlu için getirilmiş bir kural olduğu, bu hükmün kefiller hakkında uygulanamayacağı görüşündedir[5].

Yargıtay’ın alacaklının genel haciz yoluyla yaptığı takipte İİK’nın 45’inci maddesi gerekçe gösterilerek icra dairesine itiraz edilebileceği gibi bu hususun şikayet yolu ile de icra mahkemesine de yapılabileceğine dair kararı da mevcuttur[6].

İlk önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurma zorunluluğunun bazı istisnaları vardır. Zira alacaklı, rehinle temin edilmiş bir alacağı için, mutlaka rehnin paraya çevrilmesine özgü takip yöntemiyle icra takibine başlamak zorunda değildir.  İİK’nın 167’nci maddesi uyarınca alacaklı bir kambiyo senedine bağlı alacağı rehinle temin edilmiş olsa dahi ilk önce rehini paraya çevrilmesi yolu ile takipte bulunmadan, doğruca kambiyo senetlerine mahsus haciz veya iflas yolu ile takip yapabilir[7]. Bu hususta İİK’nın 45’inci ve 167’nci madde hükümleri gayet açıktır. Yargıtay da birçok kararında aynı hususu vurgulamıştır; “…Bonoyu imzalayan borçlular itirazlarında, kredi borcunun ipotek ile teminat altına alındığını ileri sürmüşlerse de İİK'nın 167'nci maddesine göre alacağı kambiyo senedine dayalı olan alacaklının alacak rehinle temin edilmiş olsa bile alacağını kambiyo senetlerine mahsus takip yolu ile istemesinin mümkün olmasına göre borçluların tüm itirazlarının reddine karar verilmesi gerekirken, ihtiyati hacze itiraz eden (boçlu) A.......... Tic. Ltd. Şti.'nin itirazının kabulüne karar verilerek ihtiyati haciz kararının bu borçlu yönünden kaldırılması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle karşı taraf (alacaklı) yararına bozulması gerekmiştir.”[8]

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bir kararında aynı alacak için değişik takip yollarına başvurulmasında yasal bir engel bulunmadığını, önemli olanın tahsilde tekerrür olmamasının sağlanması olduğunu vurgulamıştır; “…Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, rehin ve ipotekle temin edilmiş alacaklarla ilgili takip hakkında düzenleme getiren İİK.`nun 45. maddesinde, izlenecek yol maddenin 1. fıkrasında vurgulanmış, 2. fıkrasında ise poliçe ve emre muharrer senetler hakkındaki 167. madde hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir. Anılan 167. maddede de alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile bu bölümdeki hususi usullere göre haciz yoluyla veya borçlu iflasa tabi şahıslardan ise iflas yoluyla takipte bulunabileceği hükme bağlanmıştır. Aynı alacak için değişik takip yollarına başvurulmasında Yasal bir engel mevcut değildir. Asıl olan tahsilde tekerrür olmamasının sağlanması olduğuna göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken; önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”[9]

Yargıtay’ın aynı alacaktan ötürü aynı borçluya karşı tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla hem rehnin paraya çevrilmesi yoluyla hem de kambiyo senetlerine mahsus takip yapabileceğine dair kararları da mevcuttur[10].

Alacaklı rehin hakkından feragat etmek suretiyle rehni düşürerek de haciz ya da iflas yoluyla takip yapabilir[11]. Ancak rehin hakkı hukuki varlığını devam ettirirken rehinli malın kıymeti, rehinli alacağı karşılamayacak olsa dahi alacağın rehinle karşılanamayan kısmı için genel haciz yolu ile takip yapılamaz[12]. Rehin alacaklısı ilk önce İİK’nın 45/1’inci maddesi gereği rehinli alacağın tamamı için rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatmak, yapılacak takipte takdir edilen ve kesinleşen kıymete göre rehinli malın alacağı karşılayamayacağı anlaşıldığı takdirde kalan miktar için geçici rehin açığı belgesi alarak borçlunun diğer mallarını bu belgeye dayanarak haczedebilir[13]. Buna karşılık üst sınır / limit ipoteğinde, ipotek limiti dışında kalan alacak bölümü için alacaklı genel haciz ya da genel iflas yoluyla takip yapabilir. Zira genel haciz yoluyla takibe konu olacak alacak kısmı, ipotek limiti dışında kaldığından rehinle temin edilmemiş, adi alacak niteliğindedir. Adi alacaklar için rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamaz, sadece genel haciz yolu ile takip yapılabilir[14].

İİK’nın 45’inci maddesi, rehin alacaklısının borçluya karşı alacak davası açmasına engel değildir[15]. Ancak rehin alacaklısı, mahkemeden alacağı ilam ile borçluya karşı yalnızca rehnin paraya çevrilmesi yoluyla İİK’nın 150/h bendi kapsamında ilamlı takip yapabilir[16]. Yargıtay da benzer görüştedir[17].

B. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE TAKİP USULÜ

Rehnin paraya çevrilmesine ilişkin icra takip yöntemi, ilamlı ve ilamsız takip yöntemine benzemekle birlikte bu takip yönteminde haciz safhası yoktur. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takibin safhaları; 1- Takip talebi, 2- Ödeme emri ve kesinleşmesi 3- Paraya çevirme/satış 4- Paraların paylaştırılması şeklindedir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibin safhaları ise; 1- Takip talebi 2- İcra emri 3- Paraya çevirme/satış 4- Paraların paylaştırılması şeklindedir.

C. İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMSIZ TAKİP YÖNTEMİ

Rehin alacaklısının alacağı veya rehin hakkı, İİK’nın 150/h bendi kapsamında bir ilama veya ilam niteliğinde bir belgeye bağlı değilse ya da İİK’nın 149’uncu maddesi kapsamında ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermiyorsa rehin alacaklısı rehnin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız icra takibine başvurabilir.

İpotek iki şekilde konulabilir. Birincisi halen mevcut olan doğmuş bir alacağın güvence altına alınması için, ikinci olaraksa henüz doğmamış olmakla birlikte doğması kesin veya olası bulunan bir alacağın güvence altına alınması için Türk Medeni Kanununun 881/1 hükmü kapsamında. Halen mevcut olan doğmuş bir alacağın temini için konulmuş ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içeriyorsa başvurulacak yol, İİK’nın 149 ve 149/a bendi kapsamında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibidir[18]. Ancak ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermiyorsa, örneğin ipotek bir cari hesap veya kredi açma sözleşmesinin teminatı olarak verilmişse başvurulacak takip yöntemi ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibidir[19].

İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibinde takip talebi kural olarak genel haciz yoluyla takipteki gibidir. Bu kapsamda takip talebi İİK’nın 58’inci maddesinde yer alan hususları içerir. Bunlar alacaklının kimliği ve adresi[20]; borçlunun kimliği ve adresi; alacaklı veya vekili adına ödemenin yapılacağı banka adı ile hesap bilgileri; talep edilen alacağın Türk parası ile tutarı ve faizli alacaklarda faiz oranı ile işlemeye başladığı gün;  Takip yollarından hangisinin seçildiği; alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği; vs gibi bilgiler yer alır. Yine hangi taşınmazın ipotek edilmiş olduğu ada, parsel, pafta vs bilgileri belirtilerek takip talebine yazılır[21]. Borç senedi ve ipotek akit tablosunun tarih ve numarası da İİK’nın 148 ve 58/4 maddeleri gereği takip talebine yazılır[22]. Alacaklının ipoteğin paraya çevrilmesi yolunu seçtiğini de İİK’nın 58/5 gereği takip talebine yazması gerekir[23].

Şayet ipotek üçüncü kişi tarafından verilmiş ya da ipotekli taşınmazın mülkiyeti üçüncü kişiye geçmişse bu taşınmaz maliki üçüncü kişi de İİK’nın 149/b bendi gereği takip talebinde borçlu olarak gösterilmek zorundadır. Bu durumda takip, mecburi takip arkadaşlığı nedeniyle asıl borçluya ve taşınmaz maliki üçüncü kişiye birlikte yapılır[24]. Yargıtay bir kararında asıl borçluya takip talebinde yer verilmeksizin yalnızca taşınmaz malikine karşı takip yapılmış olması halinde asıl borçlunun daha sonradan takibe dahil edilmesinin mümkün olmadığına karar vermiştir; “İİK’nun 149.maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı olan borçlu ile rehin veren hakkında birlikte takip yapılmalıdır. Somut olayda kredi borçlusu hakkında takip yapılmadığı tespit edilmiştir. Bu eksiklik sonradan tamamlatılamayacağı gibi kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan takibin her aşamasında ve süresiz olarak ileri sürülebilecek nitelikte olup mahkemece kendiliğinden göz önüne alınması gereken hususlardandır. O halde mahkemece açıklanan nedenlerle re’sen takibin iptaline karar verilmesi gerekir.”[25].

Yargıtay yukarıda bahsedilenin tam tersi halinde yani sadece borçlu hakkında takip başlatıldığı ancak taşınmaz maliki üçüncü kişinin takip talebinde borçlu gösterilmediği durumlarda, taşınmaz malikine ayrı bir icra takibi başlatılarak iki takibin birleştirilebileceği görüşündedir; “…asıl borçlu hakkında takip yapıldığı için ipotek veren … yönünden … yeniden takip yapılması ve bu takiple birleştirilmesi mümkündür.”[26]

Üst sınır ipoteğinde alacak tutarı faiz ve giderler dahil üst sınır ipoteğinde ipotek limitini aşmakta ise, alacaklı takip talebinde sadece ipotek limiti içinde kalan alacak bölümü için talepte bulunabilir ve takip tarihinden itibaren işleyecek faizi talep edemez[27]. Alacaklı, ipotek limiti dışında kalan alacak için ancak genel haciz yolu ile takip yapabilir[28].

Alacaklı takip talebine İİK’nın 148’inci maddesi kapsamında ipotek akit tablosunun tapu idaresinde verilmiş resmi bir örneğini eklemek zorundadır[29]. Bu belgenin takip talebine eklenmemiş olması şikayet konusu yapılabilir. Ancak bu husus kamu düzeni ile ilgili olmadığından şikayet süreye tabidir[30]. Yargıtay bir kararında takip talebine eklenen ipotek akit tablosu örneğinin borçluya gönderilecek icra/ödeme emrine de eklenmesinin gerekmediğini belirtmiştir[31].

Yine takip talebi ekine ipotek, cari hesap veya kredi açma sözleşmesi gibi bir sözleşmenin teminatı olarak verilmişse bu sözleşme ve bununla ilgili diğer belgelerin aslı ve örnekleri eklenmelidir[32].

D. YETKİLİ İCRA DAİRESİ

Rehnin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız icra takiplerinde takip talebinin verileceği yetkili icra dairesi, ilamsız icrada yetkili olan icra dairesi (İİK.m.50) ve ipotekli taşınmazın bulunduğu yerdeki icra dairesidir (İİK.m.148)[33]. Dolayısıyla alacaklı ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız takip yolunda takip talebini, borçlunun yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği, sözleşmenin yapıldığı veya ipotekli taşınmazın bulunduğu yerdeki icra dairesine verebilir[34].

İİK’nın 148’inci maddesinde; “Taşınmaz ipotek alacaklısı, yetkili veya taşınmazın bulunduğu yer icra dairesine elindeki ipotek belgesinin akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmi bir örneğini ibrazla alacağın miktarını bildirir ve 58 inci maddeye göre takip talebinde bulunur.” şeklinde düzenleme mevcuttur. İİK 50. maddenin yollamasıyla HMK’nın yetkiye ilişkin hükümleri yetkili merciinin tespitinde uygulanacak olup HMK’nın 10’uncu maddesine göre de sözleşmenin ifa yeri yetkili icra dairesi olarak değerlendirilebilir. Nitekim HMK’nın “Sözleşmeden doğan davalarda yetki” başlıklı 10’uncu maddesinde; Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Madde metninde geçen ifa yeri ise Türk Borçlar Kanununun 89’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni; Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;

1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,

2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, …” şeklindedir. HMK ve TBK’nın para borçlarına ilişkin açık hükümleri gereğince borçluların borçlarını ifa etmek için alacaklının yerleşim yerinde ödeme yapmaları gerekeceğinden alacaklının, kendi yerleşim yeri icra dairesinde de takip başlatabileceğinin kabulü gerekir. Yargıtay uygulamasında da aynı görüş hakimdir. Nitekim Yargıtay bir kararında ipotekli alacaklının ipotekle teminat altına alınan alacağı için kendi ikamet adresinde icra takibi yapabileceği vurgulamıştır;

“…Ayrıca; BK m. 73’e göre; para borçları, alacaklının ikametgahında ödenmesi gerektiğinden, alacaklı, sözleşmeden doğan bir para alacağını sözleşmede, ayrıca yetkili yer gösterilmiş olmadıkça kendi ikametga­hının bulunduğu yerdeki icra dairesinde takip konusu yapabilir. Örneğin; kiralayan kira alacağı için, ipotekli alacaklı, ipotekle teminat altına alınmış olan alacağı için (Bkz., 12. HD. 23.12.1985 T. 5981/11398; 24.11.1986 T. 2596/12775), alacağını konkordatoya yazdırmış olan alacaklı, konkordatoya dahil edilen bu alacağı için kendi ikametgahının (yerleşim yerinin) bulunduğu yerde, icra takibi yapılabilir...”[35]

Yargıtay itirazın iptaline konu olacak faturaya dayalı takiplerde alacağın para alacağından kaynaklanmasından ötürü alacaklının ikametgahı mahkemesinin de yetkili olduğuna dair kararları mevcuttur;

“Mahkemece davalının yetkili idare merkezinin Dicle ilçesi olması nedeniyle yetki itirazının kabulüne karar verilmiş ise de itirazın iptaline konu alacak faturaya dayalı olup, davacı tarafından bu konuda fatura örneği ve faturadaki malların teslimine yönelik teslim alan imzası bulunan sevk irsaliyesi ibraz edilmiş olup, bu durumda mahkemece taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı hususu araştırılarak, BK’nın 73.(TBK’nın 89) maddesi uyarınca alacağın bir para alacağından kaynaklanmasına göre alacaklının ikametgahı mahkemesinin de yetkili olduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”[36]

 Yargıtay bir kararında da alacaklının yetkili icra dairesine ilişkin düzenlemelerde geçen hakkını,  seçimlik hak olarak değerlendirmiştir;

…İİK’nın 50.maddesine göre, HMK’nın yetkiye dair hükümleri para borcuna dair takiplerde kıyas yoluyla uygulanacağından, davacı, yetkili icra dairesi yönünden seçimlik hakkını 4077 sayılı yasanın 23/3.maddesi ve HMK’nın 14/1.maddesi gereğince ikametgahı ve şubenin bulunduğu icra dairesi yönünden kullanmıştır. O halde mahkemece, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetkili icra dairesinde icra takibi yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.”[37]

 Yargıtay para alacaklarına dayalı icra takiplerinde, alacağın dayandığı hukuki ilişkiyi irdelemeksizin alacağın para alacağı olmasını alacaklının ikametgah icra dairesinin yetkili olması için yeterli görmektedir. Nitekim taşıma bedelinin tahsili amacıyla yapılan[38], kefilin ödediği bedelin diğer kefilin payı oranında rücuen tahsili amacıyla girişilen icra takibinde[39], krom madeni satışından kaynaklı takipte[40], havale yoluyla gönderilen para alacağının tahsili istemiyle ilgili olarak açılan davada[41], ticari satıştan kaynaklı alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibinde[42]  alacaklının yerleşim yeri icra dairesinin yetkili olduğunu belirtmiştir.

Yargıtay’ın takip konusu alacağın sözleşmeden kaynaklanması halinde sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi ve mahkemesinin yetkili olduğuna dair de çok sayıda kararı mevcuttur. Bu hususta Yargıtay bir kararında sözleşmeden doğan davalarda akdin ifa edileceği yer mahkemesinin yetkili olmasını TBK’nın 89/1’inci maddesine dayandırmıştır;

 “Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılamasında; taraflar arasında imzalanan 23.10.2009 tarihli sözleşmeye göre İstanbul icra daireleri ve mahkemelerine dair yetki şartı konulduğu, davalı hakkında 03.02.2011’de ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının 23.10.2009’da icra dairesinin yetkisine itiraz ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. …HMK’nın 10.maddesince sözleşmeden doğan davalarda akdin ifa edileceği yer mahkemesi de açılacak davalarda yetkilidir. Bu bağlamda BK’nın 73.maddesine göre para alacağı aksi kararlaştırılmamış ise alacaklının ikametgahında ödenmesi gerekir. Davacı alacaklı İstanbul’da ikamet ettiğine göre İstanbul icra dairesi ve mahkemeleri davaya bakmaya yetkilidir. Mahkemece işin esası incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”[43]

“…Takip konusu alacak sözleşmeden kaynaklanıyor ise sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi ve mahkemesi yetkilidir (HUMK m.10, HMK m.10) sözleşmenin ifa edileceği yer kararlaştırılmamışsa BK’nın 73. (TBK m.89) maddesine göre para alacağının alacaklının ikametgahında ödenmesi gerekir. Taraflar arasında vekalet sözleşmesinin varlığı konusunda uyuşmazlık olmadığına göre HUMK.10 (HMK m.10) ve BK.73/1 (TBK.m.89) maddesi uyarınca alacaklının ikametgahındaki icra dairesinde de takip yapılabilir ve dava açılabilir. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”[44]

E. TAKİP TALEBİ ÜZERİNE YAPILACAK İŞLEMLER

Takip talebini alan icra dairesi borçluya bir ödeme emri gönderir. İpotekli taşınmaz kiraya verilmiş ise, takip talebini alan icra dairesi alacaklının talebi üzerine takibin kesinleşmesini beklemeden[45] kiracıları da takipten haberdar eder ve işleyecek kiraların icra dairesine ödenmesini emreder[46]. Taşınmazın kim tarafından kiraya verildiğinin de bir önemi yoktur[47]. Taşınmazın borçlu dışında birisi tarafından kiraya verilmesi halinde de bu hüküm tatbik edilebilir[48]. Bu ihtimalde üçüncü kişinin, taşınmazı borçlu dışında bir kişiden kiraladığı yolundaki şikayeti de dinlenemez[49]. Yargıtay bir kararında, kira parasının ödenmesi yönündeki muhtıranın alt kiracıya da gönderileceğini belirtmiştir[50]. Kiracı, icra dairesi tarafından gönderilen ödeme ihbarını tebliğ aldıktan sonra ödenecek kiraları İİK’nın 150/b bendi gereği icra dairesine ödemekle yükümlü olup tebliğ tarihi öncesi kiraları ödemekle yükümlü değildir[51]. İcra dairesine ödenen kiralar, takip kesinleşmeden önce alacaklıya ödenmez, icra dairesinde bekletilir[52]. Kiracı, ihtara rağmen kira paralarını icra dairesine yatırmazsa hakkında İİK’nın 356’ncı madde hükmü tatbik edilir[53]. Tüm bu hususlar İİK’nın 150/b bendinde açıkça düzenlenmiştir.

Yargıtay konuya ilişkin bir kararında borçlunun takibe itiraz etmesi nedeniyle ya da bir başka nedenle takibin durması halinin İİK’nın 150/b bendinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğini belirtmiştir[54]. Yine Yargıtay ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte İİK’nın 150/b maddesi göndermesi ile aynı kanunun 135/2’nci maddesinin uygulama alanı bulacağı görüşündedir[55]. Yargıtay bir kararında da, ipotekli taşınmaz kiracısına işleyecek kiraların icra dairesine ödenmesi için muhtıra gönderilmesi İİK’nın 159/1’inci madde kapsamında muhafaza tedbiri olmayıp ipotekli icra takibinin devamı niteliğinde ve bunun doğal sonucu olan bir işlem olduğunu ve iflasın ertelenmesine karar verilmesinin muhtıranın iptalini gerektirmediğini belirtmiştir[56].

İİK’nın 150/c bendi gereği icra müdürü, ipoteğin paraya çevrilmesi hakkındaki takibin başladığını tapu idaresine haber vermeye mecburdur. Tapu memuru, keyfiyeti taşınmazın siciline şerh verir. Taşınmazı bu şerh tarihinden sonra iktisap edenlere icra veya ödeme emri tebliğ olunmaz[57]. Ancak ipotekli taşınmazı 150/c şerhinin tapu siciline işlenmesinden önce fakat takip başlatıldıktan sonra devralan kişilere ödeme emri tebliğ edilmesi gerekir[58].

İİK’nın 150/d bendi gereği icra dairesi, takip talebi üzerine satış hazırlıklarına başlar. Bu maksatla tapudan kayıt örneklerini ve belediyeden imar durumunu getirtir, takibin kesinleşmesini beklemeden kıymet takdirini yaptırır.

F. ÖDEME EMRİ

Takip talebini alan icra müdürü, borçluya ve varsa taşınmaz sahibi üçüncü şahsa ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takibe ilişkin örnek 9 nolu ödeme emrini gönderir[59]. Bu ödeme emrinin tebliğe çıkarılması için borçluya ayrıca hesap katına ilişkin zorunluluk yoktur. Nitekim yalnızca borçluya kredi sözleşmesine dayalı takip yapılması halinde İİK’nın 68/b bendi gereği hesap özeti gönderilmesi gerekir. Bu nedenle ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız ipotek takibinde borçluya direkt ödeme emri gönderilebilir[60]. Bu kapsamda ödeme emrinde öncelikle yukarıda belirtilen takip talebindeki kayıtlar, ipotek edilen taşınmaz 3.kişiye ait ya da mülkiyeti üçüncü kişiye geçmişse bu üçüncü kişinin kimlik bilgileri ve adresi, borcun otuz gün içinde ödenmesi ihtarı, yedi gün içinde borca itiraz olunmaz ve otuz gün içinde borç ödenmezse alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği ihtarı, ipotek hakkına itiraz edilemeyeceği yazılır.

İpotek senedindeki adresini değiştiren alacaklı ya da borçlu, adres değişikliğini birbirine noter kanalı ile bildirmezse tebligat aynı adrese yapılır ve bu adreste bulunmadığı takdirde Tebligat Kanununun 35’inci madde hükmü uygulanır[61].

İİK’nın 150’nci maddesi kapsamında borçlu veya üçüncü şahıs ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde borca itirazda bulunabilir. Ancak, rehin hakkı itiraz konusu yapılamaz. İpoteğin iptali hakkında dâva açılması halinde ise menfi tespit davalarına ilişkin İİK’nın 72’nci madde hükümleri uyuşmazlığa kıyasen uygulanır.

İpoteğin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız ipotek takibinde borca itiraz sebepleri İİK’nın 150/a bendi gereği kural olarak genel haciz yolundaki gibidir. Ancak itiraz sebepleri iki bakımdan sınırlandırılmıştır. Bunlardan birincisi Türk Medeni Kanununun 864’üncü maddesi kapsamında taşınmaz rehni ile temin edilmiş alacaklarda zamanaşımı işlemeyeceğinden borçlu ve üçüncü kişi takibe karşı zamanaşımı itirazında bulunamaz[62]. İkinci olaraksa İİK’nın 150’nci maddesi gereği borçlu ve üçüncü kişi ipotek hakkına itiraz edemez[63]. Zira ipotek hakkı resmi senetle tespit edilmiştir[64]. Fakat borçlu ipoteğin iptali için menfi tespit davası açarak alacağı ihtiyati tedbir kararı ile birlikte İpoteğin paraya çevrilmesine ilişkin ilamsız takibin durdurulmasını sağlayabilir[65].

Yargıtay bir kararında borçlunun ipoteğin teminat/limit ipoteği olması halinde ipotek limitini aşar şekilde takip yapıldığına dair iddianın itiraz değil, şikayet niteliği taşıdığını ve bu iddianın icra mahkemesine yöneltilmesi gerektiğini belirtmiştir[66]. Yargıtay bir başka kararında ise ipoteğin geçersizliği iddiasının icra mahkemesinde incelenemeyeceğini belirtmiştir[67]. Yargıtay konuya ilişkin bir başka kararında ise asıl borçlu ile birlikte borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz malikine ihbar yapılmadıkça ipotek borçluları bakımından borcun muaccel hale gelmeyeceğini ve muaccel hale gelmemiş bir borçtan ötürü de icra takibi yapılamayacağını vurgulamıştır[68]. Yargıtay konuya ilişkin bir başka kararında ise 3.şahsın kendisine TMK’nın 887’nci maddesine göre muacceliyet ihtarı gönderilmediği için haklarında takip koşulunun oluşmadığı yolundaki başvurularının şikayet niteliğinde olmayıp 7 günlük süre içinde icra dairesine yapılması gerektiğini belirtmiştir[69]. Yine Yargıtay ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin icra takibinde borçluya ödeme emri tebliği sonrasında her türlü itirazın icra dairesine yapılması gerektiğini, bunun yerine icra mahkemesine yapılan başvuruların sonuç doğurmayacağını belirtmiştir[70].

G. REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLU İLE İLAMLI TAKİP

Taşınır rehinlerinde İİK’nın 150/h bendi gereği alacak veya rehin hakkı bir ilamda veya İİK’nın 38’inci maddesi kapsamında ilam niteliğinde bir belgede tespit edilmiş ise, rehin alacaklısı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip yapabilir[71]. Rehin alacaklısının takip talebini alan icra müdürü, borçluya ve varsa rehin maliki üçüncü kişiye yedi günlük bir örnek 44 nolu icra emri gönderir. Bu icra emri ile borçluya, yedi gün içinde borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirmezse rehnin satılacağı ihtar edilir[72]. İİK’nın 150/e bendi kapsamında icra emrini alan borçlu, yedi gün içinde borcu ödemez ya da icranın geri bırakılması kararı getirmezse alacaklı rehinli taşınırın satışını isteyebilir.

Taşınmaz rehninin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı ipotek takibi ise üç şekilde olabilir. Bunlardan ilki alacak veya ipotek hakkının veya her ikisinin bir ilamda veya ilam niteliğinde bir belgede tespit edilmiş olması halidir. İkinci hali ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi halinde ilamlı takip yöntemidir. Üçüncüsü ise noterden gönderilen hesap özeti, tazmin talebi veya ihtarı ibraz ederek ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı ipotek takibidir[73].

1. Alacak Veya İpotek Hakkının Veya Her İkisinin Bir İlamda Veya İlam Niteliğinde Bir Belgede Tespit Edilmiş Olması

 Bu ilamlı takip yöntemlerinden ilki olan alacak veya ipotek hakkının veya her ikisinin bir ilamda veya ilam niteliğinde bir belgede tespit edilmiş olması halinde İİK’nın ilamlara ilişkin 38’inci maddesi uyarınca ipotek alacaklısı ilamlı takip yapabilir. Nitekim İİK’nın “Alacağın veya Rehnin İlamla Tesbit Edilmiş Olması” başlıklı 150/h bendinde alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tesbit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümlerin kıyasen uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Yargıtay konuya ilişkin bir kararında İİK’nın 150/h bendi doğrultusunda gayrimenkul rehnine dayalı takipler için uygulanabilecek İİK’nın 150/ı maddesine dayanarak taşınır rehni için ilamlı takip başlatılamayacağını belirtmiştir[74].

Alacaklı bu takip yönteminde herhangi bir icra dairesine takip talebini sunabilir. Nitekim İİK’nın 34’üncü maddesinde İlâmların icrasının her icra dairesinden talep olunabileceği, alacaklı ikametgâhını değiştirirse bile takibin yeni ikametgâhı icra dairesine havalesini isteyebileceği hükme bağlanmıştır.

İpotek alacaklısının ilamlı takip talebini alan icra müdürü, borçluya ve varsa rehin maliki üçüncü kişiye İİK’nın 32’nci maddesine göre yedi günlük bir örnek 44 nolu icra emri gönderir. Bu icra emri ile borçluya, yedi gün içinde borcu ödemez ve İİK’nın 33 ve 36’ncı maddeleri kapsamında icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirmezse ipotekli taşınmazın satılacağı ihtar edilir[75]. İİK’nın 150/e bendi kapsamında icra emrini alan borçlu, yedi gün içinde borcu ödemez ya da icranın geri bırakılması kararı getirmezse alacaklı rehinli taşınırın satışını isteyebilir. Yargıtay, alacağın veya ipotek hakkının veya her ikisinin bir ilamla tespit edilmiş olması halinde, borçluya İİK’nın 149’uncu maddesi kapsamında otuz günlük (örnek 6) icra emri gönderilmesi gerektiği kanısındadır[76].

2. İpotek Akit Tablosunun Kayıtsız Şartsız Bir Para Borcu İkrarını İçermesi Halinde İlamlı Takip

 İpotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi hali için İİK’nın 149 ve 149/a bendinde özel bir ilamlı icra yolu düzenlenmiştir. İİK’nın 149’uncu maddesinde ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiği ve alacağın muaccel olduğu durumlarda icra müdürünün borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri göndereceği düzenlenmiştir. Bu maddeye göre borçluya ve ipotekli taşınmaz malikine icra emri gönderilebilmesi için ipoteğin kesin borç ipoteği yani karz ipoteği olması ve alacağın muaccel olması gerekir[77]. Borçlunun bu koşullar oluşmadığı takdirde icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayeti İİK’nın 16/1 maddesi kapsamında kaldığından 7 günlük süreye tabidir[78]. Yargıtay bir kararında ipoteğin kesin borç ipoteği olması halinde borçluya İİK’nun 149’uncu maddesi gereğince icra emri gönderilebilmesi için İİK’nın 150/ı bendinde öngörülen koşulların oluşmasına gerek olmadığını belirtmiştir[79]. Yargıtay konuya ilişkin başka bir kararında kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içeren karz ipoteğinde alacaklının İİK.m.150/1’de öngörülen hesap özetini borçluya noter aracılığı ile gönderildiğine dair ihtarname örneğini icra müdürlüğüne ibraz etmese bile icra müdürünün İİK.m.149 uyarınca borçluya icra emri göndermek zorunda olduğunu, nitekim karz ipoteğinin zaten alacağın ferilerini de karşılayacak şekilde düzenlendiğini vurgulamıştır[80]. Yine Yargıtay İİK’nın 149/1 bendi kapsamında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibinin Türkiye’nin her yerinde başlatılabileceği görüşündedir[81].

Gönderilecek icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği bildirilir. İİK’nın 148’inci maddesi gereği alacaklı buradaki takip talebine elindeki ipotek belgesinin akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmi bir örneğini eklemek zorundadır. TMK’nın 875’inci maddesi kapsamında takip ana para/kesin borç ipoteği olduğundan ipotek alacaklısı takip talebinde ipotek alacağını yani ana parayı, gecikme faizini, takip tarihinden itibaren faiz ve takip giderlerini isteyebilir.

Yargıtay bir kararında ipoteğin kesin borç ipoteği olması nedeniyle borçluya İİK’nın 149’uncu maddesi kapsamında icra emri çıkarılmasında bir usulsüzlük olmadığını belirtmiştir[82]. Yargıtay başka bir kararında da alınan mal karşılığı kurulan ipoteğin kesin ipotek niteliği taşıyacağını, bu niteliği itibariyle ana para/karz ipoteği olmasından ötürü borçluya icra emri çıkarılmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını belirtmiştir[83]. Yine Yargıtay ipoteğin türünün belirlenmesinde sadece ipotek akit tablosundaki sözcüklere bakılmadan taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliğinin sözleşme, ihtarname vb belgeler de incelenerek limit veya karz ipoteği olup olmamasının belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır[84].

Yargıtay bir başka kararında ise İİK’nın 149’uncu maddesi kapsamında icra memurunun, ipotek kayıt tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını ihtiva edip etmediğini ve alacağın muaccel olup olmadığını denetleme yetkisi olduğunu, ancak alacağın ipotek kapsamında olup olmadığını denetleme yetkisinin bulunmadığını vurgulamıştır[85]. Yargıtay konuya ilişkin bir başka kararında da icra müdürünün 149’uncu maddede yazılı haller dışında herhangi bir takdir hakkı bulunmadığını, dolayısıyla madde metnindeki şartların sağlanması halinde borçluya takip talebine uygun şekilde ödeme emri tebliğe çıkarması gerektiğini belirtmiştir[86].

Bu takip yönteminde borçluya gönderilecek icra emrine İİK’nun 58’inci maddesinde belirtilen kayıtlar, yani alacaklının kimliği ve adresi, borçlunun kimliği ve adresi, istenen alacağın Türk parası ile tutarı, takip talebinde faiz istenmiş ise faiz oranı ve işlemeye başladığı gün, ipotek akit tablosunun tarihi, hangi taşınmazın ipotek edilmiş olduğu icra emrine yazılır[87]. Yine ipotekli taşınmaz üçüncü kişi tarafından rehnedilmiş ya da üçüncü kişinin mülkiyetine geçmiş ise bu üçüncü kişinin kimliği ve adresi de İİK’nın 149/1 hükmü gereği icra emrine yazılır. Yine İİK’nın 149/2 hükmü gereği borcun otuz gün içinde ödenmesi gerektiği, otuz gün içinde ödenmediği ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına ilişkin bir karar getirilmediği takdirde alacaklının taşınmazın satışını isteyebileceği yazılır[88].

3. Noterden Gönderilen Hesap Özeti, Tazmin Talebi veya İhtarı İbraz Ederek İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu İle İlamlı Takip Yapılması (İİK.M.150/I Bendi)

 Yukarıda belirtildiği üzere, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibi, ancak İİK.m.150/h bendi kapsamında alacak veya ipotek hakkının veya her ikisinin bir ilamla veya ilam niteliğindeki belgede tespit edilmiş olması veya İİK.m.149 kapsamında ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi gerekir[89].

Şayet ipotek akit tablosu kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermiyorsa sadece İİK.m.148, 149/b ve 150/d kapsamında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip yoluna başvurması gerekir[90]. Fakat İİK’nın 150/ı bendi, bu kurala bir istisna getirmiştir[91]. İİK’nın 150/ı bendinin ilk cümlesi kapsamında bu madde borçlu cari hesabı veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrinakdi krediler hakkında uygulanır. Bu alacaklar dışındaki alacak türlerinde 150/ı bendi uygulanamaz[92]. Yargıtay da bir kararında finansal kiralama ilişkisinden doğan teminat ipoteğinden dolayı alacaklının genel mahkemede dava açıp alacağını belirlemesinin zorunlu olduğunu, taraflar arasında cari hesap, kısa-orta-uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrinakdi kredi ilişkisi bulunmadığı takdirde ipoteğin paraya çevrilmesine ilişkin ilamlı takip yapılamayacağını belirtmiştir[93]. Yargıtay’ın acentelik sözleşmesinden doğan alacağın teminatı için verilen ipoteklerde[94] ve bayilik sözleşmesinden doğan alacağın teminatı için verilen ipoteklerde[95] 150/ı hükmünün uygulanamayacağına dair kararları da mevcuttur.

Noterden hesap özeti, tazmin talebi veya ödeme ihtarı gönderilmesi

 İİK’nın 150/ı bendi gereği borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın örneğin bir bankanın[96] ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi[97], krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait;

- cari hesabın kesilmesine ilişkin hesap özetinin veya

- kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetini veya

- gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarı

noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa (borçluya) kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılabilir. Bu hususta İİK’nın 150/ı bendi gayet açıktır.

Bu takip yönteminde madde metninde adı geçen hesap özeti, tazmin talebi veya ihtarın gönderildiğini gösteren noterden tasdikli bir sureti takip talebine eklenir. Bu takip yönteminde aynen ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takiplerde olduğu gibi yine üst sınır ipoteği söz konusu olduğundan alacaklı takip talebinde sadece ipotek limiti içinde kalan alacak için talepte bulunabilir[98]. Nitekim bu takip yöntemi, takibe konu ipotek üst sınır/limit ipoteği olmasına rağmen İİK’nın 150/ı bendi kapsamında istisna olarak ilamlı takip hakkı veren bir takip türüdür. Yargıtay da bir kararında takip konusu alacağın banka tarafından verilen kredi ilişkisinden kaynaklanması halinde İİK’nın 150/ı bendi kapsamında borçluya noter aracılığı ile ihtarname tebliğ edilmesi halinde ipotek türü teminat ipoteği olsa da borçluya icra emri gönderilebileceğini belirtmiştir[99]. Yargıtay başka bir kararında teminat ipoteğine dayalı olarak alacaklı banka tarafından borçluya gönderilen ihtarnameye itiraz edilmesinin borçluya icra emri gönderilmesine engel olmadığını vurgulamıştır[100].

Yargıtay İİK’nın 150/ı bendi kapsamında başlatılan takibe ilişkin bir kararında da yeni adresin bildirilmemiş olması halinde hesap özetinin borçlunun eski adresine bila tebliğ olsa bile ulaştığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağına karar vermiştir[101]. Yargıtay yine benzer yönde bir kararında, İİK’nın 150/ı bendi göndermesiyle 68/b maddesi gereğince sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesinin ancak yurtiçinde bir adresin noter kanalı ile krediyi kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğuracağını, yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde hesap özetinin sözleşmede gösterilen adrese ulaştığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağını belirtmiştir[102]. Yargıtay’ın borçlunun ipotek akit tablosunda belirtilen adresine daha önce tebligat yapılmamış olsa dahi çıkarılan tebligatların tebliğ edilemeden dönmesi halinde Tebligat Kanununun 35/son maddesi uyarınca bu adrese tebligat yapılmasında usulsüzlük olmadığına dair kararları da mevcuttur[103].

Yargıtay konuya ilişkin bir kararında da ipotek veren 3.kişiye hesap özetinin tebliği zorunlu değil ise de TMK’nın 887’nci maddesi gereğince borcun 3.kişi yönünden muaccel olması için ihtarat yapılmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir[104].

Yargıtay banka tarafından yapılan takipte limit ipoteğinde limitin aşılması suretiyle takip yapılamayacağı, buna ilişkin şikayetin süresiz olduğu görüşündedir[105]. Yine Yargıtay, alacaklının bayilik ilişkisinden doğan teminat ipoteğinden kaynaklanması halinde alacaklının genel mahkemelerde dava açıp alacağını miktar olarak belirlemeden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yaparak borçluya icra emri gönderemeyeceği görüşündedir[106].

Takip talebini alan icra müdürü, borçluya örnek 6 icra emri gönderir[107]. İcra emrini tebliğ alan borçlu, İİK’nın 150/ı kapsamında krediyi kullanan tarafın hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara ya da gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmiş ise icra emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde İİK.m.16 kapsamında icra mahkemesine şikayette bulunabilir. İİK’nın 150/ı c.3 gereği borçlunun noter marifetiyle sekiz gün içinde itiraz ettiğini ispat etmesi halinde alacaklı alacağını 68/b bendi çerçevesinde diğer belgelerle ispat edebilirse borçlunun şikayeti reddedilir. Ancak alacaklının alacağını ispat etmesi halinde borçlunun şikayeti hemen reddedilmez[108]. Yani alacaklının alacağını ispat etmesine rağmen borçlu borcun sona erdiğine veya ertelendiğini resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse icra mahkemesi şikayetin kabulüne ve takibin iptaline karar verir. İİK. 150/ı c.4 gereği icra mahkemesinde yapılan inceleme sırasında, borçlu, borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunmadıkça takibin durdurulmasına da karar verilemez.

İcra emrini tebliğ alan borçlu, İİK’nın 150/ı kapsamında krediyi kullanan tarafın hesap özetine ve borcun ödenmesine ilişkin ihtara ya da gayrinakdi kredi nedeniyle tazmin talebine, kendisine tebliğ edildiği veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde noter aracılığıyla itiraz etmez ise hesap özeti veya ihtar veya tazmin talebi kesinleşir. Bu halde borçlu kesinleşen hesap özetine karşı İİK.m.150/ı c.2 kapsamında şikayet yoluna başvuramaz. Borçlu bu ihtimalde ancak takip konusu borcun itfa edilmiş veya ertelenmiş olması halinde icra mahkemesine itiraz ederek İİK.m.33’e göre icranın geri bırakılmasını talep edebilir[109].

Yargıtay da bir kararında İİK’nın 150/ı bendinde belirtilen yasal 8 günlük itiraz süresinde itiraz etmeyerek kesinleşen hesap özetindeki borcun miktarı hususunda borçlunun şikayet hakkı olmadığını, borçlunun ancak borcun sona erdiğine veya ertelendiğine ilişkin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge sunarak takibin durdurulmasını talep edebileceğini belirtmiştir[110].

Yargıtay başka bir kararında İİK’nın 150/ı bendinde krediyi kullandıran taraf olarak belirtilen tarafın banka ya da finans kurumu olması gerektiği yönünde bir kısıtlamaya yer verilmediğini belirtmiştir[111].

II.  SONUÇ

 İİK’nın 145’inci ve devamı maddelerinde rehnin paraya çevrilmesine ilişkin icra takip yöntemine dair düzenlemelere yer verilmiştir. Rehnin paraya çevrilmesi yolu, kural olarak ilamsız takip yoludur. Nitekim rehin alacaklısının bu yönteme başvurarak takip başlatabilmesi için bir mahkeme ilamına gerek yoktur. Ancak İİK’nın 150/h bendi kapsamında alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tespit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümlerin kıyasen uygulanabileceği de hükme bağlanmıştır. Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi üç şekilde olabilir. Bunlardan ilki alacak veya ipotek hakkının veya her ikisinin bir ilamda veya ilam niteliğinde bir belgede tespit edilmiş olması halidir. İkinci hali ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içermesi halinde ilamlı takip yöntemidir. Üçüncüsü ise noterden gönderilen hesap özeti, tazmin talebi veya ihtarı ibraz ederek ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı ipotek takibidir. Takibin türü ne olursa olsun İİK’nın 45’inci maddesi uyarınca rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflâsa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnızca rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabileceği, ancak rehinin tutarı borcu ödemeğe yetmediği takdirde alacaklının kalan alacağını iflâs veya haciz yolu ile takip edebileceği hükme bağlanmıştır. İİK’nın 45’inci madde hükmünün kamu düzenine ilişkin olmasından ötürü emredici hükme aykırı biçimde alacaklının rehnin paraya çevrilmesine ilişkin takip yöntemine değil de genel haciz yöntemine başvurarak takip yapması halinde borçlu takibin iptali için süresiz olarak şikayet yoluna başvurabilir. Yargıtay da aynı görüştedir.

III. KAYNAKÇA

ATEŞ, Mustafa: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yargıtay İlke Kararları, Yetkin Yayınevi, ANKARA 2014.

BUDAK, Ali Cem: İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Takip, 2. Baskı, XII Levha Yayınları, İstanbul 2009.

COŞKUN, Mahmut: Açıklamalı İçtihatlı İcra ve İflas Kanunu, Seçkin Yayınevi, 3.Cilt, 5.Baskı, ANKARA 2016.

COŞKUN, Mahmut: İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2015.

DEYNEKLİ, Adnan: İcra ve İflas Kanunu Şerhi, Turhan Kitapevi, ANKARA 2007.

GÜRDOĞAN, Burhan: Türk-İsviçre İcra ve İflâs Hukukunda Rehnin Paraya Çevrilmesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Ankara 1967.

GÜNEL, Onur Kerem: Lex Commisoria Yasağı, Karşı Yayınları, Ankara 1998.

KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Adalet Yayınları, Ankara 2013.

KAÇAK, Nazif: İpotek ve İpoteğin Paraya Çevrilmesi, 3.Baskı, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2013.

KARMIŞ, Enver: İpotek Rehin ve Paraya Çevrilmesi, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2015

UYAR, Talih: TBB Dergisi, Genel Haciz Yolu ile İlamsız Takiplerde Yetkili İcra Dairesi, Sayı 56.

UYAR, Talih: İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2.Baskı, 8.Cilt.

YILMAZ; Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt I, 3.Baskı, Yetkin Yayınları, ANKARA 2017.

www.kazancı.com.tr

www.sinerjimevzuat.com.tr

www.jurix.com.tr

www.dergipark.com.tr

 

----------------

[1] KURU, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Adalet Yayınları, Ankara 2013, s.985.

[2] KURU, s.986. (Aynı yönde Y.İDD. 14.10.1966 T. 9801/9894 – KAÇAK, Nazif: İpotek ve İpoteğin Paraya Çevrilmesi, 3.Baskı, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2013, s.450).

[3] KURU, s.986.

[4] Y.12.HD. 27.11.2012 T. 14314/35198; “Borçlunun öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmasına yönelik iddiası İİK’nın 45.maddesine dayalı şikayet olup ve anılan kanundaki (maddedeki) şikayetin kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle İİK’nun 16/2 maddesi uyarınca süresiz olarak icra mahkemesine yapılmasında yasaya aykırılık yoktur.” (Aynı yönde 12.HD 2.3.2010, 22695/4661 ; 12.HD. 30.1.2004, 24329/2038 ; 12.HD. 26.3.2002, 5233/6166 ; 12.HD. 5.5.2000, 6468/7370 - KURU, s.986 ; Y.12.HD. 29.06.1981 T. 4592/6495 – KAÇAK, Nazif: İpotek ve İpoteğin Paraya Çevrilmesi, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2013, s.450).

[5] Y.12.HD. 12.4.2005 T. 4456/7854; Aynı yönde Y.12.HD. 19.06.2006 T. 11438/13253 ; Y.12.HD. 19.09.2006 T. 13596/16612 (DEYNEKLİ, s.863).

[6] Y.12.HD. 22.12.2005 T. 21953/25744 (DEYNEKLİ, s.863).

[7] COŞKUN, Mahmut: İcra ve İflas Kanunu, Cilt-3, 5.Baskı, Seçkin Yayınevi, ANKARA, s.3196,).

[8] Y. 11.HD. 30.05.2016 T. 2016/5446 E. 2016/5944 K.

[9] YHGK 07.06.1995 T. 1995/12-409 E. 1995/592 K.

[10] YHGK 07.06.1995 T. 12-409/590 (KAÇAK, s.453) ; Aynı yönde Y.12.HD. 28.11.1994 T. 14993/15124 ; YHGK. 7.6.1995 T. 12/409-592 ; Y.12.HD. 2.3.2010 T. 22695/4661 (KURU, s.986.)

[11] KURU, s.987.

[12] KURU, s.987.

[13] Y.12.HD. 7.4.2003 T. 5022/7492 (KURU, s.987).

[14] KURU, s.988.

[15] Y.4.HD. 09.01.1971 T. 9781/108; “…İpotekle temin edilmiş bir alacağın, alacaklısının sıfatı yönünden iflasa bağlı kişilerden olsun veya olmasın yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılabileceği yolunda İİK’nın 45.maddesinde yer alan kural İİK’da öngörülen diğer kovuşturma yollarının engellenmesini sağlamak amacıyla yasada yer almıştır. Böyle bir inancayı sağlamış olan alacaklının iyi niyet kurallarına aykırı düşen bir davranışı veya özel ayrık bir durum olmadıkça genel hükümlerin sağladığı yola başvurmasına engel yoktur. Sözü edilen yasa kuralının dava yolunu da kapsadığını benimsemeye yararlı bir yorum ve kabul desteği maddedeki sözlerde bulunmadığı gibi hükmün amacı dışında uygulanmasını sağlayacak bir söz bulunmadıkça alacaklıyı dava hakkından yoksun bırakmakta gereksiz olur.” (KAÇAK, s.452).

[16] KURU, s.988.

[17] Y.12.HD. 5.12.2006 T. 20260/23072; “İİK’nun 45.maddesi hükmü, yalnız icra takipleri içindir. Bu hüküm, rehin alacaklısının borçluya karşı “alacak davası” açmasına engel değildir. Yani alacağı rehinle temin edilmiş olan alacaklı, mahkemede “alacak davası” açabilir. Ancak, rehin alacaklısı, alacak davası sonucunda alacağı ilam ile de, yalnız rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip (m.150/h) yapabilir.” Aynı yönde Y.11.HD. 23.6.2008 T. 7114/8291 (KURU, s.988).

[18] KURU, s.995.

[19] KURU, s.995.

[20] Y.12.HD. 16.1.1986 T. 1985/15323 E. 351 K. – Y.12.HD. 15.3.2002 T. E.3300 K.5288 - İpotek akit tablosunda ipoteği vekaleten düzenleyen kişinin adresinin borçlunun adresi olarak kabul edilemeyeceğine dair (KARMIŞ, s.360-386).

[21] KURU, s.997.

[22] KURU, s.997.

[23] KURU, s.997.

[24] Y.12.HD. 18.01.2000 T. 17564/198 (KAÇAK, s.488) ; KURU, s.998.

[25] Y.12.HD. 14.2.2006 T. 25851/2389 ; Aynı yönde Y.12.HD. 1.3.2007 T. 770/3582 (KURU, S.998) – Y.12.HD. 4.4.2002 T. 6460/6972 ; Y.12.HD. 14.11.2003 T. 18852/22617 (COŞKUN, Mahmut: Açıklamalı İçtihatlı İcra ve İflas Kanunu, Seçkin Yayınevi, 3.Cilt, 5.Baskı, ANKARA 2016, s.2961).

[26] Y.12.HD. 31.5.2012 T. 754/18783 ; Aynı yönde Y.12.HD. 18.6.2012 T. 7311/20917 (KURU, s.998).

[27] KURU, s.996 ; Aynı yönde COŞKUN, s.2951.

[28] KURU, s.997.

[29] Y.12.HD. 12.11.1971 T. 1971/10604 E. 11415 K. (KARMIŞ, Enver: İpotek Rehin ve Paraya Çevrilmesi, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2015, s.356).

[30] Y.12.HD. 30.9.1993 T. 9903/14417 (KURU, s.999).

[31] Y.12.HD. 10.7.1995 T. E.9904 K.10366 (KARMIŞ, s.361).

[32] KURU, s.999.

[33] KURU, s.999.

[34] KURU, s.999.

[35] Y.12. HD. 23.12.1985 T. 5981/11398 ; 24.11.1986 T. 2596/12775 - Talih UYAR, TBB Dergisi, s.329-330, Genel Haciz Yolu ile İlamsız Takiplerde Yetkili İcra Dairesi, Sayı 56, 2005).

[36] Y.19.HD. 22.09.2014 T. 9922/13892 – Aynı yönde;Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. HMK’nın 6.maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı kanunun 10.maddesinde sözleşmeden doğan davalar için sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK’nın 73.maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel hem de özel yetkili mahkemede açılabilir (Bkz: HGK. 5.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı). Az yukarıda anılan BK’nın 73.maddesi gereğince faturaya dayalı para alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takiplerine yönelik itirazın iptali istemiyle açılan eldeki davada İstanbul mahkemeleri bu davaya bakmaya yetkilidir. Mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” (COŞKUN, Mahmut: İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, Seçkin Yayınevi, ANKARA 2015, s.100).

[37] Y.13.HD. 17.03.2014 T. 6669/7533 – COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.102.

[38] Y.11.HD. 28.10.2013 T. 14404/18887; “Dava, taşıma bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Akdi ilişkiden kaynaklanan taşıma ücretinin talep edildiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Taşıma ücreti alacağı, bir miktar para alacağı olup alacaklının ikametgahında ödenmektedir. Bu itibarla, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 73/1.maddesi (Yeni BK.m.89/1) uyarınca bu tür davalara alacaklının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde bakılacağı dikkate alınmak suretiyle yetki itirazının reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken yukarıda yazılı gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.105-106).

[39] Y.19.HD. 11.12.2013 T. 14509/19738; “Dava, birlikte kefillerden davacının ödediği bedelin diğer kefilin payı oranında rücuen tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında birlikte kefalet ilişkisi bulunduğu ve davacının kefalet sebebiyle alacaklıya ödeme yaptığı konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, öncelikle icra dairesinin yetkili olup olmadığı yönünde toplanmaktadır. Somut olayda bir miktar para alacağı talep edildiğine göre dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 89/1 ve 6100 sayılı HMK’nın 10.maddesi uyarınca alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri icra dairesi olan İskenderun icra dairesi ve mahkemelerinin de yetkili olduğu ve dava şartının gerçekleştiği gözetilmeden somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.106).

[40] Y.19.HD. 05.12.2012 T. 12792/18451; “Dava, İİK’nın 67.maddesi gereğince faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibinin davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı taraf takip dosyasına yasal süresi içinde sunduğu ödeme itiraz dilekçesinde takibin yapıldığı icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş, mahkemece davalı tarafın itirazı kabul edilerek takibin yetkili icra dairesinde yapılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa davalı taraf cevap dilekçesinde takip konusu faturanın yanlar arasındaki krom madeni satışından kaynaklandığını ileri sürmüş olup, bu durumda akdi ilişkiyi kabul etmiştir. O halde, icra iflas kanunun 50.maddesi delaletiyle HUMK’un 10.ve BK’nın 73.maddeleri gereğince sözleşmenin ifa edileceği yer olan davacı-alacaklının ikametgahının bulunduğu Erzincan icra daireleri takipte yetkili olacağından mahkemece takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.108).

[41] Y.13.HD. 05.12.2012 T. 18837/27747; “…Aynı kanunun 10.maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca BK’nın 73.maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlar kurulmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Somut olayda dosya kapsamı ile davacının yerleşim yerinin Beykoz ilçe sınırları içeriğinde bulunduğu sabittir. Az yukarıda anılan BK’nın 73.maddesi gereğince, borç olduğu belirtilerek havale yoluyla gönderilen para alacağının tahsili istemiyle açılan davanın, Beykoz mahkemesi bu davaya bakmaya yetkilidir. Mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır bozmayı gerektirir.” (COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.109).

[42] Y.19.HD. 04.12.2012 T. E.2012/13979, K.2012/18347; “Dava, ticari satıştan kaynaklı alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı vekili, ön inceleme duruşmasında icra dairesinin yetkili olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, faturaya dayalı alacaklarda yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğu, bu nedenle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın yerinde bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir. Davalı vekili itirazında, takip dayanağından herhangi bir borcun bulunmadığını beyan etmişse de dosya içeriğinde taraflar arasındaki bakiye borcun 30.275 TL olduğuna dair imzalı bir belge bulunması karşısında mahkemece bu belgenin de değerlendirilip İİK’nın 50, BK’nın 73 ve HMK’nın 10.maddesi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, takibin sadece faturaya dayandığı gerekçesiyle yetki itirazı hakkında yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (ATEŞ, Mustafa: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yargıtay İlke Kararları, Yetkin Yayınevi, ANKARA 2014, s.10,).

[43] Y.13.HD. 23.1.2013 T. 2012/24803; 1239 - COŞKUN, İtirazın İptali Menfi Tespit ve İstirdat, s.108).

[44] Y.19.HD. 11.10.2012 T. E.2012/7507, K.2012/14947 - ATEŞ, s.109. (Aynı yönde “…Türk Borçlar Kanuna (m.89, I/cümle 2) göre, eğer taraflar ifa yerini açıkça kararlaştırmamışlarsa para borçlarında ödeme (borcun yerine getirilmesi), alacaklının verme zamanındaki yerleşim yerinde yapılır. Buradaki para borcu ibaresi, yalnızca “ödünç verilen para” (sözleşmeden kaynaklanan bir para alacağı) anlamında değil dava edilen alacağın hangi sebeple olursa olsun para alacağı olması anlamındadır. Para borcunun kaynağı, sözleşme olabileceği gibi, haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşme ya da başka bir neden de olabilir. …Bu sebeple ifa yeri mahkemesinin yetkisi, örneğin, ödünç olarak verilen paranın geri alınmamasında olduğu gibi, kira parasının geri alınamaması, satım bedelinin geri alınmaması gibi hallerde de; tazminat alacağında da geçerlidir.” (YILMAZ; Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Cilt I, 3.Baskı, Yetkin Yayınları, ANKARA 2017, s.143).

[45] DEYNEKLİ, s.3666.

[46] KURU, s.999.

[47] DEYNEKLİ, s.3666.

[48] Y.12.HD. 3.6.2002 T. 10450/11711 –DEYNEKLİ, s.3666.

[49] DEYNEKLİ, s.3670.

[50] Y.12.HD. 2.12.2003 T. 20016/23468 - DEYNEKLİ, s.3670.

[51] Y.12.HD. 28.3.2003 T. 3725/6659 (KURU, s.999).

[52] DEYNEKLİ, s.3667 ; Aynı yönde KURU, s.1000.

[53] Y.12.HD. 4.11.2002 T. 23888/22195 (KURU, s.1000).

[54] Y.12.HD. 13.05.2003 T. 8060/10943 – DEYNEKLİ, s.3669.

[55] Y.12.HD. 23.12.2003 T. 21970/26171 – DEYNEKLİ, s.3669.

[56] Y.12.HD. 21.02.2006 T. 144/3220 – DEYNEKLİ, s.3668.

[57] Y.12.HD. 25.12.1989 T. E.10521 K.15944 – KARMIŞ, s.418.

[58] KURU, s.1000.

[59] KURU, s.1001.

[60] Y.12.HD. 13.5.2004 T. 7287/12176 KURU, s.1001.

[61] KURU, s.1002.

[62] Y.12.HD. 13.10.1988 T. 1987/13459 E. 11376 K. (UYAR, s.12291) ; Aynı yönde KURU, s.1003.

[63] Y.12.HD. 20.02.1984 T. 1983/11750 E. 151 K. ; Aynı yönde Y.12.HD. 2.3.1989 T. 756/2965 – Rehin hakkının itiraz konusu yapılamayacağına ve ipoteğin iptali için açılan davanın icra takibini etkilemeyeceğine dair (UYAR, s.12289).

[64] KURU, s.1003.

[65] Y.19.HD. 7.11.2002 T. 2771/7224 – İpoteğin geçersizliğinin ileri sürülmesi halinde İİK’nın 150.maddesine göre ipotekli takipten sonra takip konusu ipoteğin iptali için açılan davalarda İİK’nın 72.maddesi hükümlerinin kıyasen uygulanacağına dair (UYAR, Talih: İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 2.Baskı, 8.Cilt, s.12281); KURU, s.1003

[66] Y.12.HD. 28.11.2006 T. 19397/22331 – DEYNEKLİ, s.3654.

[67] Y.12.HD. 18.9.1989 T. 1105/10765 (UYAR, s.12289).

[68] Y.19.HD. 21.04.2003 T. 2002/6867-4327 – Aynı yönde Y.19.HD. 20.03.2006 T. 2005/7533-2808 ; Y.19.HD. 21.10.2005 T. 482/10558- DEYNEKLİ, s.3655.

[69] Y.12.HD. 05.04.2005 T. 3942/7300 – DEYNEKLİ, s.3662.

[70] Y.12.HD. 28.02.2005 T. 1024/3820 – DEYNEKLİ, s.3662.

[71] KURU, s.1008.

[72] KURU, s.1009.

[73] KURU, s.1010.

[74] Y.12.HD. 16.4.2001 T. 5559/6472 – DEYNEKLİ, s.3700.

[75] KURU, s.1009.

[76] KURU, s.1009.

[77] DEYNEKLİ, s.3613.

[78] Y.12.HD. 19.09.2002 T. 15990/17242 - DEYNEKLİ, s.3613.

[79] Y.12.HD. 23.01.2007 T. 2006/23043-833 – DEYNEKLİ, s.3614.

[80] YHGK. 23.02.1004 T. E.1993/12-836 K.1994/90 (KARMIŞ, s.417).

[81] Y.12.HD. 13.10.2006 T. 18533/19244 ; Aynı yönde Y.12.HD. 03.10.2006 T. 15167/18040 – Y.12.HD. 11.04.2006 T. 5075/7637 - DEYNEKLİ, s.3616.

[82] Y.12.HD. 14.6.2010 T. 2776/15027 (KURU, s.1010).

[83][83] Y.12.HD. 13.5.1997 T. E.5170 K.5561 (KARMIŞ, s.368).

[84] Y.12.HD. 4.5.1992 T. 1991/11390 E. 6000 K (KARMIŞ, s.367).

[85] Y.12.HD. 21.1.2010 T. 19727/1240 (KARMIŞ, s.356).

[86] Y.12.HD. 08.02.1994 T. 1994/955 E. 1994/1573 K. (KARMIŞ, s.357).

[87] KURU, s.1011.

[88] KURU, s.1011.

[89] KURU, s.1013.

[90] KURU, s.1013.

[91] KURU, s.1013.

[92] KURU, s.1013.

[93] Y.12.HD. 1.6.2004 T. 10327/13939 (KURU, s.1014).

[94] Y.12.HD. 2.5.2005 T. 6087/9432 (KURU, s.1014).

[95] Y.12.HD. 25.10.2005 T. 20886/16170 (KURU, s.1014).

[96] KURU, s.1014.

[97] Y.12.HD. 16.3.2006 T. 1890/5467 – İİK’nın 150/ı maddesine göre borçluya icra emri gönderilmesi için ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını ihtiva etmesinin şart olmadığına dair (KURU, s.1014).

[98] KURU, s.1015.

[99] Y.12.HD. 16.6.2006 T. 9870/13075 – DEYNEKLİ, s.3708.

[100] Y.12.HD. 2.6.2006 T. 8732/11743 – DEYNEKLİ, s.3708.

[101] Y.12.HD. 13.04.2006 T. 4992/7809 – DEYNEKLİ, s.3713.

[102] Y.12.HD. 10.05.2005 T. 5840/10515 – DEYNEKLİ, s.3720.

[103] Y.12.HD. 4.1.2003 T. E.2002/27982 K.9122 (KARMIŞ, s.386).

[104] Y.12.HD. 30.12.2004 T. 22658/27485 ; Aynı yönde Y.12.HD. 02.04.2004 T. 3353/8042 – DEYNEKLİ, s.3722-3726.

[105] Y.12.HD. 20.02.2007 T. 108/2830 ; Aynı yönde Y.12.HD. 21.11.2006 T. 18486/21749 ; Y.12.HD. 12.10.2006 T. 15017/19057 (DEYNEKLİ, s.3705).

[106] Y.12.HD. 25.10.2005 T. 16170/20886 – DEYNEKLİ, s.3716.

[107] KURU, s.1015.

[108] KURU, s.1016.

[109] KURU, s.1017.

[110] Y.12.HD. 02.03.2006 T. 312/4060 – DEYNEKLİ, s.3714.

[111] Y.12.HD. 30.06.2003 T. 13467/15599 ; Aynı yönde Y.12.HD. 25.03.2003 T. 3782/6325 – DEYNEKLİ, s.3730-3732.