1- Genel Açıklama ve Gerekçe

Kişi hak ve hürriyetlerini koruma amacına hizmet eden Anayasa ile kurulu düzenin, milli güvenliğin ve Cumhuriyetin Anayasa m.2’de sayılan temel niteliklerinin güvence altına alınabilmesi için, “suçta ve cezada kanunilik” prensibi uyarınca bazı yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu düzenlemeler, hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygun tanımlanmalı ve tatbik edilmelidir.

Uygulamada karşılaşılan hatalar gerekçe gösterilerek, hukuki yararları güvencesiz bırakan depenalizasyon/suçsuzlaştırma politikası, kamu düzeni ile kişi hak ve hürriyetleri bakımından hedeflenen sonuçlara ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Kısıtlamaların azaltılması veya kaldırılması, kişi hak ve hürriyetleri yönünden önemli olup, kısıtlamalar ile kişi hak ve hürriyetleri arasında denge sağlanamadığında oluşan ters etki ile kamu düzeni bozulacak, dolayısıyla da kişi hak ve hürriyetleri tehlikeye girecektir.

Türk Hukuku’nda suç ve cezaların fazla, ayrıca infazın ağır olduğu dile getirilse de; bu görüşün doğru olmadığını, mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi suçunun düzenlenmediğini, delillerin dosyadan usulsüz alınması, görevin kötüye kullanılması veya ihmal suçlarının, suçsuzluk/masumiyet karinesini koruyan ceza hükmünün zayıf olduğunu, aynı şekilde taksirle ölüme sebebiyet verme suçlarının karşılığında uygulanan cezalar ile tedbirlerin yetersiz kaldığını ifade etmek isteriz. Trafik kurallarını hiçe sayarak insanların ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde tatbik edilen hapis cezalarının azlığı, sürücü belgelerinin kullanılmaya devam edilmesi ve kasten insan öldürme suçuna teşebbüs sonucunda bitkisel hayata giren mağdur yönünden verilen cezanın yetersizliği örnekleri ile açıklanabilecek suçsuzlaştırma politikası ile suçların içtimaı ve takdiri indirim nedenleri, sonuç cezanın uslandırmaya ve suçtan caydırmaya hizmet etmediğini göstermekte, bu husus adalette yaşanan gecikme ve cezaların usule uygun infaz edilmemesi gibi sorunlarla birleştiğinde, Ceza Hukuku nerede ise işlevsiz kalmaktadır.

Aşağıda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220, 305, 309, 311 ve 312. maddeleri ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1ve 7. maddelerinde yapılması gereken değişikliklere (bu değişikliklerle birlikte TMK m.2’nin kaldırılması gerekecektir) ve ayrıca 3713 sayılı Kanuna eklenmesi önerilen “Etkin pişmanlık” hükmüne yer verilmiş olup, değişiklik önerilen yerler koyu renkle kaleme alınmıştır.

Nihai amaç; hukukun evrensel ilke ve esaslarına aykırı düzenlemeler getirmek olmayıp, mevcut şartlara göre sorunları çözmek, suçu önlemek ve “kanunilik” prensibi doğrultusunda Türk Ceza Kanunu’nu ve Terörle Mücadele Kanunu’nu gözden geçirmektir. Maksat suçtan kurtulma ve suçun tekrarlanmasını önleme olduğunda, Ceza Hukuku bakımından da mevcut şartları dikkate alan bir strateji belirlenmek zorundadır. Her bir önerinin sonuna değişiklik gerekçesi eklenmiştir.

Gerçi Avrupa Birliği’ne üyelik ve mevzuatı uygun hale getirme sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı zorlukları dikkate almayan AB üyeleri, bu süreçte bilhassa “vize muafiyeti” almak isteyen Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, kanunlarını kişi hak ve hürriyetleri lehine değiştirme dayatmasını yapmayı sürdürecektir. Esasında bu bir ikilemdir. Türkiye Cumhuriyeti, bir taraftan AB ile ilişkileri devam ettirmek isterken, diğer taraftan, terör ve ulusal güvenlik konularında yaşanan ciddi sorunların ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile birlikte karşı karşıya kalınan ağır sürecin baskısı altında kalmaktadır. Devlet, bu sorunları bir kenara iterek, ulusal güvenliği ve kamu düzenini ciddi şekilde tehdit eden suçların önlenmesi için kanunlarında değişikliğe gitmez veya gidemezse; bu defa yetersiz kanunlar sebebiyle kendisini koruma kabiliyetine sahip olmayacağından, önlenemeyen ve tekrarlanan benzer tehlikelere maruz kalacaktır. Bu tehlikelerin bertaraf edilebilmesi için Türk Hukuku’nda bazı yasal değişiklikler yapılması yoluna gidilmesi elzemdir. Bu tespit, tecrübe ile sabittir. Bugüne kadar Devletin güvenliği ve Cumhuriyetin nitelikleri bakımından yaşanan tehlikelerin önü alınamamış, Milli Güvenlik Kurulu’nun tüm tavsiye kararlarına rağmen, zayıflayan ceza mevzuatı, koruma ve caydırma işlevini büyük ölçüde kaybetmiştir.

Bir düşünceye göre; aşağıda yer verilen önerilerin, kişi hak ve hürriyetleri bakımından kısıtlayıcı ve kamu otoritesinin elini güçlendirici, hatta kötüye kullanmaya elverişli nitelikte olduğu ileri sürülebilirse de, bu düşünceye katılmadığımızı ve ceza kanunlarının kötüye kullanılabilme ihtimali nedeniyle yürürlükten kaldırılamayacağını ifade etmek isteriz.

Kanunların hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygun düzenlenmesi yeterli değildir, ayrıca bir o kadar da iyi uygulanmalıdır, aksi halde suçun önlenmesi amacıyla çıkarılan bir kanun kişi hak ve hürriyetleri bakımından ızdıraba dönüşebilir. Bunun için de uygulayıcının tarafsız ve dürüst hareket etmesi gerekmektedir.

Belirtmeliyiz ki; kamu düzenini, ulusal güvenliği, kişi hak ve hürriyetlerini derinden etkileyen, sarsan ve yaralayan suçların önlenmesi ve caydırıcılık konularında Ceza Hukuku yegane çözüm aracı olamaz. Ceza Hukuku yardımcı kaynak ve son çaredir. İktisat, sosyal hizmetler, eğitim ve öğrenim, çocuklar ve gençler, ceza infaz koşulları ve suçluyu uslandırıp topluma kazandırma hususlarında kararlı, istikrarlı plan ve programlar yapılıp hayata geçirilmedikçe, kanun değişiklikleri ile suçların önüne geçilmesi mümkün değildir.

Anayasa m.38/1 ve TCK m.7/1-2 gereğince; fail aleyhine düzenlemelerin yalnızca ileri etkili, lehine olanların ise geçmişe de uygulanabileceğini hatırlatmak isteriz. Aşağıda yer alan öneriler, “kanunilik” prensibinin “ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanması” yönü ile değerlendirilmelidir.

2- Türk Ceza Kanunu için Değişiklik Önerileri

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma

MADDE 220 - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Örgütün varlığı için, kurucular hariç üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı örgüt mensubuna ayrıca verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde sevk ve idaresi veya bilgisi dahilinde işlenen suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır. Dördüncü fıkra hükmü burada uygulanmaz.

(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişiye işlediği suçtan verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(7) Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre yarısından üçte birine kadar indirilir.

(8) Örgütün propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Gerekçe: Maddenin birinci fıkrasında yer alan ceza, örgütlü suçlarda yaşanan artış karşısında ceza etkinliğinin ve caydırıcılığının sağlanabilmesi için dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına çıkarılmış olup, örgütün varlığı için de kurucular hariç üye sayısının en az üç olarak öngörülmesi suretiyle bu konuda yaşanan tartışmalara son verilmesi amaçlanmıştır.

Örgütün faaliyeti çerçevesinde suçun işlenmesi halinde, işlediği suçtan dolayı örgüt mensubuna ayrıca verilecek cezanın dörtte birden yarı oranına kadar artırılması öngörülmüştür. Bu yolla, örgütün amaç veya faaliyetleri kapsamında işlenecek suçların önüne geçilmesi ve suçun örgütlü hareketle işlenmesi dikkate alınarak cezanın ağırlaştırılması sağlanmıştır.

Beşinci fıkrada yapılan değişiklikle, örgüt yöneticilerinin ceza sorumluluğu alanları daraltılmış ve Ceza Hukukunda geçerli olan “kusur sorumluluğu” ilkesi dikkate alınmıştır. Bu şekilde, örgüt yöneticisinin örgütün faaliyetleri kapsamında işlenen her suçtan cezalandırılması yolunu açan hatalı uygulamalar bertaraf edilecektir.

220. maddenin altıncı fıkrasında yapılan değişiklikle; örgüte üye olmayan kişinin örgüt mensubu gibi cezalandırılmasının önüne geçilerek, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İkinci Dairesi’nin 14.11.2017 tarihli ve 41226/09 başvuru numaralı Işıkırık - Türkiye kararında yer alan öngörülebilirlik eleştirisinin giderilmesi ve bu yolla hükmün hakkaniyetli hale getirilmesi hedeflenmiştir.

Sekizinci fıkrada yapılan değişiklikle, örgütün propagandası fiili suç sayılmış ve suçun maddi unsuru ile ilgili belirlenen şartlar kaldırılmıştır. Bu şekilde; hem uygulama ile Kanun hükmü arasında uyum sağlanmış ve hem de değiştirilen hükümde yer alıp örgütün propagandası olarak nitelendirilen ibarelerin tekrarından kaçınılarak, “propaganda” kavramının tanımına bağlı kalınmıştır.

Temel milli yararlara karşı faaliyette bulunma

MADDE 305 - (1) Kendisine veya başkasına maddi menfaat sağlamak için temel milli yararlar aleyhine faaliyette bulunan veya temel milli yararlar aleyhine faaliyette bulunmak amacıyla kendisine veya bir başkasına maddi menfaat sağlayan kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis ve onbin günden yirmibin güne kadar adli para cezası verilir. Menfaati veren, vaat eden veya kabul eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur.

(2) Fiilin savaş zamanında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Temel milli yararlar ifadesinden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, milli güvenlik, milli savunma, Devletin dış ilişkileri, iktisadi düzeni ve Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır.

Gerekçe: Maddenin üçüncü fıkrası kaldırılmış, birinci ile dördüncü fıkralarında değişiklik yapılmış ve fıkralar kaldırılan fıkraya göre yeniden sıralanmıştır.

Kendisine veya başkasına maddi menfaat sağlamak için temel milli yararlar aleyhine faaliyette bulunma veya temel milli yararlar aleyhine faaliyette bulunmak amacıyla kendisine veya başkasına maddi menfaat sağlama fiilleri seçimlik hareketler olarak suç sayılmış, öngörülen hapis cezasının alt sınırı ile adli para cezasının alt ve üst sınırları artırılmıştır. Fail; sırf kendisine veya başkasına maddi menfaat sağlama amacını taşıyabileceği gibi, temel milli yararları tehlikeye düşürmek veya bu yararlara zarar vermek amacıyla maddi menfaat de sağlayabilir.

Maddenin temel milli yararları tanımlayan hükmünde yapılan değişiklikle; milli savunma, Devletin dış ilişkileri ve iktisadi düzeni “hukuki yarar” kapsamına alınarak, “temel milli yararlar” tanımı genişletilmiştir.

Anayasayı ihlal

MADDE 309 - (1) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede düzenlenen suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Gerekçe: Kamuoyunda “darbe suçu” olarak bilinen Anayasayı ihlal suçunda maddi unsur olarak aranan “cebir ve şiddet kullanma” şartı kaldırılmış, bunun yerine “elverişli vasıtalarla teşebbüs etme” şartı getirilmiştir. Cebir ve şiddetin kaldırılarak, bu suçta Kanunun 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçuna benzer bir düzenlemeye gidilmesinin sebebi; 309. madde ile korunan hukuki yararın önemi, bunun yanında cebir ve şiddet şartının aranmasının, korunan hukuki yararın önemi dikkate alındığında, gerçekleşecek somut tehlike ve hatta zararı “suçta ve cezada kanunilik” prensibi gereğince önleme, yani durdurma kabiliyetinin tehlikeye düşmesidir. “Elverişli vasıta” olmaksızın bu suçun işlenebilmesi mümkün değildir.

Bu hüküm değişikliği; ifade hürriyetini ve toplantı veya gösteri düzenleme hakkını engelleyeceğinden ve daraltacağından bahisle eleştirilse de, haklar dengesinde bu madde ile korunan hukuki yararın önemi ve tarihte karşı karşıya kalınan tehlikeler, maddede belirtilen doğrultuda bir değişiklik yapılmasını zorunlu kılmıştır. Her ne kadar cebir ve şiddet şartı aranmasa da, Anayasayı ihlale elverişli vasıtalarla meşru düzene müdahale edilmesi teşebbüs aşamasına gelmeden, bu suçtan cezalandırma yoluna gidilemeyecek, ancak failler hakkında 316. maddede tanımlanan suç için anlaşma suçu tatbik edilecektir.

Yasama organına karşı suç

MADDE 311 - (1) Cebir veya tehdit kullanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede düzenlenen suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Gerekçe: Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişikliğin sebebi, 309. maddede yapılan değişikliğe benzemektedir. Ancak burada, benzer anlamları taşıyan “cebir ve şiddet” kavramından “şiddet” kaldırılarak, yerine “cebir veya tehdit kullanarak” ibaresi tercih edilmiş, yasama organına karşı suçun “tehdit” ile de işlenebileceği kabul edilmiştir.

Bu hüküm değişikliği; ifade hürriyetini ve toplantı veya gösteri düzenleme hakkını engelleyeceğinden ve daraltacağından bahisle eleştirilse de, haklar dengesinde bu madde ile korunan hukuki yararın önemi ve tarihte karşı karşıya kalınan tehlikeler, maddede belirtilen doğrultuda bir değişiklik yapılmasını zorunlu kılmıştır. Kaldı ki, “elverişli vasıta” olmaksızın bu suçun işlenebilmesi mümkün değildir. Yasama organına karşı suça teşebbüs aşamasına gelinmeden, bu suçtan cezalandırma yoluna gidilemeyecek, ancak failler hakkında 316. maddede tanımlanan suç için anlaşma suçu tatbik edilecektir.

Hükümete karşı suç

MADDE 312 - (1) Cebir veya tehdit kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılırlar.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede düzenlenen suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Gerekçe: Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişikliğin sebebi, 311. maddede yapılan değişikliğe benzemektedir. Ancak burada, benzer anlamları taşıyan “cebir ve şiddet” kavramından “şiddet” kaldırılarak, yerine “cebir veya tehdit kullanarak” ibaresi tercih edilmiş, yasama organına karşı suçun “tehdit” ile de işlenebileceği kabul edilmiştir.

Bu hüküm değişikliği; ifade hürriyetini ve toplantı veya gösteri düzenleme hakkını engelleyeceğinden ve daraltacağından bahisle eleştirilse de, haklar dengesinde bu madde ile korunan hukuki yararın önemi ve tarihte karşı karşıya kalınan tehlikeler, maddede belirtilen doğrultuda bir değişiklik yapılmasını zorunlu kılmıştır. Kaldı ki, “elverişli vasıta” olmaksızın bu suçun işlenebilmesi mümkün değildir. Hükümete karşı suça teşebbüs aşamasına gelinmeden, bu suçtan cezalandırma yoluna gidilemeyecek, ancak failler hakkında 316. maddede tanımlanan suç için anlaşma suçu tatbik edilecektir.

3- Terörle Mücadele Kanunu için Önerileri

Terör ve terör suçlusu tanımları

Madde 1-Cebir, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birisini kullanarak; Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, iktisadi düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Devletin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmak, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden fiillerdir.

Birinci fıkrada belirtilen amaçlara ulaşmak için kurulan örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile birlikte veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur.

Gerekçe: Maddenin ve Kanunun işlerlik kazanması, madde ve Kanunla korunan hukuki yararların gözetilmesinde yaşanan sorunların giderilmesi için değişiklik yapılmış, maddede geçen “cebir ve şiddet kullanarak” ibaresi kaldırılmış, yerine “cebir, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birisini kullanarak” ibaresi ile seçimlik hareketler düzenlenmiştir. Terörün önlenmesinde; değişikliğe konu edilen hükmün yetersiz kaldığı, “cebir ve şiddet kullanma” şartı gerçekleşmeden de maddede geçen hukuki yararların tehlikeye düşebildiği, bu durumda “suçta ve cezada kanunilik” prensibi nedeniyle terörizme müdahale etmenin imkansızlaştığı, maddenin birinci fıkrasında yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Milleti için vazgeçilmez olan niteliklerin ve hukuki yararların güvencesiz bırakıldığı, Cumhuriyetin niteliklerini ve maddenin gözettiği hukuki yararları tehdit eden yapıları kuran, yöneten ve bu yapılara üye olanların, yani örgüt mensuplarının cezalandırılmaları, bu yolla terör suçlarının önlenmesi ve caydırıcılığın sağlanabilmesi için maddede değişikliğe gidilmiştir.

Terör örgütleri

Madde 7 - Cebir, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birisini kullanarak; 1. maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuran, yöneten, bu örgüte üye olan, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen ile örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi hükümlerine göre cezalandırılır.

Terör örgütünün propagandasını yapan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatarak propaganda yapan kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Propaganda suçunu işleyenin cebir ve şiddete başvurması veya her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulundurması veya kullanması halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Gerekçe: Maddenin ve Kanunun işlerlik kazanması, madde ve Kanunla korunan hukuki yararların gözetilmesinde yaşanan sorunların giderilmesi için değişiklik yapılmış, maddede geçen “cebir ve şiddet kullanarak” ibaresi kaldırılmış, yerine “cebir, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birisini kullanarak” ibaresi ile seçimlik hareketler düzenlenmiştir. Terörün önlenmesinde, değişikliğe konu edilen hükmün yetersiz kaldığı, “cebir ve şiddet kullanma” şartı gerçekleşmeden de maddede geçen hukuki yararların tehlikeye düşebildiği, bu durumda “suçta ve cezada kanunilik” prensibi nedeniyle terörizme müdahale etmenin imkansızlaştığı, maddenin birinci fıkrasında yer alan ve Türkiye Cumhuriyeti ile Türk Milleti için vazgeçilmez olan niteliklerin ve hukuki yararların güvencesiz bırakıldığı, Cumhuriyetin niteliklerini ve maddenin gözettiği hukuki yararları tehdit eden yapıları kuran, yöneten ve bu yapılara üye olanların, yani örgüt mensuplarının cezalandırılmaları, bu yolla terör suçlarının önlenmesi ve caydırıcılığın sağlanabilmesi için maddede değişikliğe gidilmiştir.

Terör örgütünün propagandası fiili suç sayılmış ve suçun maddi unsuru ile ilgili belirlenen şartlar kaldırılmıştır. Bu yolla; hem uygulama ile Kanun hükmü arasında uyum sağlanmış ve hem de değiştirilen hükümde yer alıp örgütün propagandası olarak nitelendirilen ibarelerin tekrarından kaçınılarak, “propaganda” kavramının tanımına bağlı kalınmıştır. Hükümde öngörülen cezanın alt sınırının artırılmış, madde yer alan diğer fıkraların gözden geçirilip yeniden düzenlenmiştir. Ayrıca; 7. maddenin son fıkrasında yer alan ceza muafiyetleri kaldırılmış, terör örgütüne üye olanların işledikleri propaganda, açıklama ve yayınlama, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrasına muhalefet suçlarının yanında, terör örgütü mensubiyeti suçundan cezalandırılmalarının önü açılmış ve bu hüküm Türk Ceza Kanunu m.220 ile uyumlu hale getirilmiştir.

Etkin pişmanlık

Madde 8/C - Bu Kanunun kapsamına giren suçlar ile Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan diğer suçlarda; suça yardım eden veya suça iştirak etmemekle birlikte örgüte veya suçun işlenmesinden sonra yardım ve yataklık eden veya örgüt kapsamında işlenen suçlarda örgütün kurucusu veya yöneticisi olmayıp, üyesi olan veya üyesi olmadığı örgüt adına suç işleyen veya suç için örgüte yardım ve yataklıkta bulunan kimse teslim olarak, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce suç ortaklarının, örgütün kurucusunun veya yöneticisinin bulunduğu yeri ve durumu haber vererek yakalanmasını ve suçun ortaya çıkarılmasını sağlar veya kolaylaştırır veya örgütün dağılmasını, mensuplarının yakalanmasını ve örgütün amaç veya faaliyet suçlarının ortaya çıkarılıp failinin yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi verirse, cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.

Suçların haber alınmasından sonra yukarıda yer alan suçların meydana çıkmasına, fail ve diğer suç ortakları ile suç örgütü kurucusunun veya yöneticisinin yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek cezanın dörtte birinden yarısına kadarı indirilir.

Yukarıda yer alan hükümler, yurt genelinde faaliyette bulunan bir örgütün parçalarını oluşturan alt örgütlere mensup olanlar hakkında da uygulanır.

Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesi ile 314. maddesinin üçüncü fıkrası saklıdır.

Gerekçe: Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinde suç örgütleri için öngörülen etkin pişmanlık hükümleri saklı tutularak, “Etkin pişmanlık” başlığı altında Kanunda yeni bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu yolla terör suçlarının önlenmesi, azaltılması, faillerinin yakalanması, pişman olan faillerin uslandırılması, terörün amaç ve faaliyet suçlarının ortaya çıkarılması hedeflenmiştir.

Maddede pişmanlık gösteren failin pişmanlık zamanına ve aktardığı bilgilerin elverişliliğine göre cezalarda indirim yoluna gidilmiştir. Üçüncü fıkrada; bu özel etkinlik pişmanlık maddesinin yurt genelinde faaliyette bulunan bir örgütün parçalarını oluşturan alt örgütlerin, bağlı örgütlerin ve hücre yapılarının mensupları hakkında da uygulanabileceği ifade edilmiştir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)