Mahkemeler, Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanırlar. Yapılan kovuşturma sonucunda, yerel mahkeme ve Yargıtay tarafından verilen her karar halka ilan edilmelidir. Millet, bu yolla dürüst yargılamanın yapılıp yapılmadığını ve adaletin gerçekleşip gerçekleşmediğini görür. Adalet mülkün temelidir. Bu ilkenin sözde kalmayıp özde benimsendiğini görmek için, mahkemelerce verilen tüm kararlar ulaşılabilir olmalıdır.

Kovuşturma aşaması alenidir. Hüküm, “Türk Milleti duysun, adaletin tecelli ettiğini görüp anlasın” diyerek ilan edilir. Aksinin kabulü, “aleniyet/şeffaflık” ilkesine ve bu ilkenin amacına aykırılık teşkil eder. Yargı kararları, harçsız ve izne bağlı olmaksızın erişilebilir olmalıdır. Bu erişim, kamu yararı adına ücretsiz olmalı ve kararlara, vekalet ilişkisinin varlığı aranmaksızın UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) üzerinden veya diğer elektronik yayım yöntemleri (web sayfası) ile ulaşılabilmelidir.

Yargı kararlarında istikrarın sağlanması ve bu istikrarın denetlenebilir olması açısından; Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Askeri Yargıtay, Anayasa Mahkemesi[1], Uyuşmazlık Mahkemesi başta olmak üzere, tüm yerel mahkeme kararlarının kamuya açık ve sorgulanabilir olması gerekir. Yargı kararları görülebilmeli, okunabilmeli ve takip edilebilir olmalıdır. Böylece; hukukun üstünlüğünün, hukuk bilincinin ve adalette istikrarın gelişmesine de katkı sağlanacaktır.

Tüm yargı kararları; yargılamada taraf olma şartı aranmaksızın Milletin görgü ve bilgisine sunulmalıdır. Hukuki açıdan doğru olan da budur. Bunun aksi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile kararların içeriği hakkında endişelerin doğmasına sebebiyet verebilir. Yargı kararlarının halkın erişimine açık bırakılması suretiyle adalette şeffaflık sağlanacağı gibi, toplum ilgisi ve bir anlamda denetimi de yerine getirilmiş olacaktır. Toplumun erişimine açık tutulan yargı kararları, bu yolla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile dürüst yargılanma hakkının korunmasına da hizmet edecektir. Kanunları bilmesi gereken toplumun, bu kanunların yorumlanıp uygulanmasına ilişkin mahkeme kararlarına da, hiçbir istisnaya tabi olmaksızın ulaşabilir olması gerekir. “Hukuk devleti” ve “eşitlik” ilkeleri açısından bunun aksi düşünülemez.

Millet adına verilen ve Millete ait olan yargı kararlarının saklı tutulması kabul edilemez. Yargı yetkisinin Türk Milleti adına kullanılması, yargıda iç ve dış denetimi zorunlu kılar. Kişilerin bilgi edinme hakkının bir gereği olarak, kararların eleştiriye ve karşılaştırmaya açık tutulması gerekmektedir.

Yargı kararlarının kamuoyu ile paylaşılması, kişisel bilgilerin/verilerin ifşası anlamına gelmeyecektir. Yargı kararlarına erişimin engellenmesi, ancak çocukların yargılamalarında mümkündür (CMK m.185). Bunun dışında, yargı kararları ilan edilmelidir. Başvurucu veya davanın tarafı mahkemeden, kişisel veriler ile özel hayata ilişkin bilgilerin korunması suretiyle yargılama hakkında kamuoyuna bilgi vermesini ve kararı ilan etmesini talep edebilir. Bu halde, talep edenin adı ve soyadının yerine herhangi bir harf veya baş harfleri kullanılarak, verilerin ve özel hayatın korunması sağlanabilir. Bu yöntem, hem yargı kararlarının bahanelerle gizlenmesi önleyecek ve bireyin kişisel verileri ile özel hayatını koruyacaktır.

Yargı kararlarının erişime açık olmasının, “Özel hayatın gizliliği” başlıklı Anayasa m.20’ye aykırılık teşkil ettiği ileri sürülemez; zira mahkeme kararları, hukukilik denetimini çalıştıran yargı erkinin bağımsızlığının ve tarafsızlığının ölçüldüğü bir mekanizmadır. Talep edildiğinde kişisel bilgileri korunmayı sağlayabilecek donanıma sahip olan yargı erki, yargı kararlarının erişilebilir ve sorgulanabilir olması konusunda ortaya çıkabilecek sorunların doğmasını engelleyecektir.

Yargı kararlarına erişim, şarta bağlı tutulamayan bir açıklığa sahip olmalıdır. Bu husus; Millet adına verilen kararın, yargı erkinin izin, onay veya şartına bağlı kalmaksızın topluma iadesi olarak ifade edilebilir. Kararların erişime açılmasının yüksek düzeyde mali ve personel altyapı gerektirdiği gerekçesiyle idarenin takdir yetkisi kapsamında alacağı karara bağlı tutulması[2], “yargı kararlarının aleniliği” ilkesine aykırıdır. Haklar ve yararların korunması konusunda sağlanması gereken dengede, hiçbir gerekçe yargı kararlarının gerçek anlamda ilan edilmesi ve toplumla paylaşılmasının önüne geçemez.

Her ne kadar 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince, yargı kararlarının harca tabi tutulmak suretiyle onaylı örneğinin alınmasında hukuki bir engelin bulunmadığı ileri sürülse de, Türk Milleti adına verilen kararların internet ortamında ücretsiz ilan edilmesi ve harç ve sair ad altında hiçbir ödemeye bağlı tutulmaması gerekir. Gerek yargı makamlarına duyulan güvenin sarsılmaması ve gerekse kararlara erişimin geciktirilmemesi adına, aleni şekilde verilen hüküm toplumla paylaşılmalıdır. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi, kararların şeffaflığını benimsemiş ve toplumun paylaşımına açmıştır. Bu doğru yaklaşım ve uygulama, tüm yargı kararları bakımından da harfiyen dikkate alınmalıdır.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 28.11.2013 tarihli Österreichische Vereiningung zur Erhaltung, Stärkung und Schaffung eines wirtschaftlich gesunden land- und forstwirtschaftlichen - Avusturya kararına[3] konu olayda; başvurucu Dernek, kararların kendisine verilmesi talebinin reddedilmesinin, bilgiye erişim hakkı delaletiyle ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ve red kararına karşı etkili bir iç hukuk yolu bulunmadığını da ileri sürmek suretiyle İHAS m.13’ün ihlal edildiğini iddia etmiştir. Kişisel verilerin toplanması ve paylaşılması ile halka açık olması gereken bilgilerin paylaşılmasının birbirine karıştırmamak gerektiği vurgulayan İHAM; bireyin kendisini, toplumu ve düzeni ilgilendiren tüm yargı kararlarına ulaşabilmesi, içeriğini öğrenebilmesi ve paylaşabilmesi gerektiğine işaret etmiştir.

Kişisel verilerin korunması ilkesi ile “aleniyet” ilkesi çeliştiği takdirde, bu ilke lehine değerlendirme yapılması gerekir; zira kararlarda yer alan insanların isimlerinin ve özel hayatlarının korunması, bu kişilerin isteklerine bağlı olarak ve önceden belirlenecek yöntemlerle güvence altına alınabilir.

Bilgiye erişim hakkı, sırf bireyin özel hayatının korunması sebebiyle kısıtlanmamalı, bu konuda bir denge ve davaya taraf insanların özel hayatlarını koruyacak bir yöntem geliştirilmelidir. Hukuk devleti, haklardan birisinin özünü zedeleyerek ve kullanımını kısıtlayarak değil, bir denge gözetmek suretiyle hakların uzlaştırılıp, kağıt üzerinde kalmamasını, yani kullanılabilir olmasını sağlamalıdır.

 
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

[1] http://www.anayasa.gov.tr/Kararlar/KararlarBilgiBankasi/ adlı erişim adresinden ulaşılabilen Anayasa Mahkemesi kararları, harçsız ve izne bağlı olmaksızın kamuya açıktır.

[2] Danıştay 10. Dairesi’nin 08.10.2013 tarihli ve 2009/3337 E., 2013/7110 K. sayılı kararı.