“8. Yargı Paketi Taslağı” olarak bilinen Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 76, 105/A, 108, Geçici m.1, Geçici m.10 hükümlerinde değişiklik yapılması ve Geçici m.11 olarak Kanuna yeni madde eklenmesi öngörülmektedir. Ayrıca; hükümlüye vasi atanması ile ilgili olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.407 ve 471’de yapılan değişiklikler de, cezaların infazını ilgilendiren hükümlerdir.

I- İkinci Kez Mükerrirler

Taslakta; ikinci kez mükerrirlerle ilgili 5275 sayılı Kanun m.108/3’de yer alan koşullu salıverilme yasağı kaldırılmakta olup, süreli hapis cezası olan ikinci kez mükerrirlerin mahkum oldukları hapis cezasının 3/4’ünü ceza infaz kurumlarında infaz etmeleri halinde koşullu salıverilmeden faydalanmalarına imkan sağlanmaktadır.

İkinci kez mükerrirlerin açık ceza infaz kurumuna ayrılması ve denetimli serbestlikten faydalanması mümkün hale gelmektedir[1]. Hatta ikinci kez mükerrirler; şartları taşımaları halinde, Geçici m.6 ve Geçici m.10/6’dan faydalanma imkanına da sahip olacaklardır.

İkinci kez mükerrirler; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuzdokuz yılını, müebbet hapis cezasının otuzüç yılını, birden fazla süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde en fazla otuziki yılı ceza infaz kurumunda geçirdikten sonra, koşullu salıverilmeden faydalanabilecektir.

5275 sayılı Kanun m.108/2’de; tekerrür nedeniyle koşullu salıverilme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacağı düzenlenmekle birlikte, Taslakta ikinci kez mükerrirler yönünden bu kuralın uygulanmayacağı belirtilmektedir.

II- Koşullu Salıverilmesi Geri Alınanlar

Taslakta, koşullu salıverilmesi geri alınan hükümlülerle ilgili herhangi bir iyileştirici düzenleme öngörülmemiştir. Bu hükümlüler; açık kuruma ayrılamaz, denetimli serbestlikten faydalanamaz ve haklarında koşullu salıverilme kararı verilemez. 5275 sayılı Kanun m.107/12 ve 13’e göre yapılan uygulama devam edecektir.

III- Örgütlü Suçlardan Mahkum Olanlar

Taslakta, terör suçları ve diğer örgütlü suçlardan mahkum olanlarla ilgili düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu suçlardan mahkum olan hükümlülerin cezalarının infazına, yürürlükte olan hükümlere göre devam edilecektir.

Anayasa Mahkemesi’nin TCK m.220/6 ile ilgili verdiği iptal kararının gerekçeleri gözetilerek; TCK m.6/1-j’de yer alan örgüt mensubu suçlu tanımından, “örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi” ibaresinin çıkarılması isabetli olabilir.

5275 sayılı Kanun m.107/4 hükmünde geçen “Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde” ibaresinin değiştirilmesi; “Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek veya suç örgütüne üye olmak suçlarından ve bu kişiler tarafından örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde” şeklinde bir ibarenin tercih edilmesi önerilebilir.

IV- Denetimli Serbestlik

5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun koşullu salıverilme öncesi uygulanan denetimli serbestlik sürelerinde değişiklik yapılacağı; her hükümlü için maktu denetimli serbestlik süresi yerine oransal bir düzenlemeye gidileceği, 5275 sayılı Kanun m.105/A’nın 3. fıkrasında olağan denetimli serbestlik süresi yerine iyileştirilmiş süre öngörülen bir kısım hükümlülerin kapsamının genişletildiği görülmektedir.

Açık ceza infaz kurumunda bulunanların, açık ceza infaz kurumuna ayrılmayı hak edenlerin ve çocuk eğitimevinde bulunanların denetimli serbestlikten faydalanabilmesi için; koşullu salıverilmeleri için (kapalıda ve açıkta) fiilen infazı gereken toplam sürenin 4/5’ini ceza infaz kurumunda geçirmeleri gerekecektir. Ancak denetimli serbestlikle geçirilecek süre, azami üç (3) yıl olacaktır. Bir başka ifadeyle; üç (3) yılı aşmamak kaydıyla, koşullu salıverilme için fiilen infazı gereken sürenin 4/5’i kurumda infaz edildikten sonra hükümlü hakkında denetimli serbestlik kararı verilebilecektir. Hükmün yürürlüğe girmesi halinde, “koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalması şartı” yürürlükten kalkacaktır. Böylece; denetimli serbestlik her hükümlüye aynı süre ile uygulanmayacak, mahkum olunan hapis cezasının süresine ve azami süre şartına göre yapılacak hesaplama ile denetimli serbestlik süresi belirlenecektir.

Denetimli serbestlikten faydalanmak için ön şart olarak öngörülen “açık kuruma ayrılmak” veya “açık kuruma ayrılmayı hak etmek” kriteri yönünden bir değişiklik öngörülmemiştir (Geçici m.6 kapsamına giren hükümlüler için bu şart aranmamaktadır).

Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan kadın hükümlüler, yetmiş yaşını bitirmiş hükümlüler, maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen hükümlüler; koşullu salıverilme için ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken sürenin 3/5’ini ceza infaz kurumunda geçirmeleri durumunda ve azami dört (4) yıl olacak şekilde denetimli serbestlikten faydalanabilecektir.

Denetimli serbestlik oranları ve azami süreler hakkında öngörülen değişiklik; hükmün yürürlüğe girdiği tarihten sonra işlenen suçlardan verilen mahkumiyet kararları hakkında uygulanacak olup, hükmün yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlardan verilen mahkumiyet kararları hakkında ise “lehe” olan hükümler uygulanacaktır. 5275 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Geçici m.11’de bu husus düzenlenmektedir.

Lehe olan hükmün tespitinde, 5275 sayılı Kanun m.105/A’nın değişiklik öncesi hali ile Geçici m.6 dikkate alınacaktır. Denetimli serbestlikte lehe süre bu şekilde belirlendikten sonra; şartları varsa, Geçici m.10 hükümlerinin de ayrıca tatbik edilebileceği gerekçede belirtilmektedir.

V- Hükümlülere Vasi Atanması

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.407 ve 471’in; Anayasa Mahkemesi’nin 22.03.2023 tarihli, 2022/105 E. ve 2023/54 K. sayılı kararıyla iptal edilmesi üzerine, yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir[2].

Cezanın infazı için ceza infaz kurumunda bulunan her ergin hükümlünün, isteği üzerine kısıtlanabileceği veya kendisine kayyım atanabileceği düzenlenmiştir. Hükümlünün toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezası varsa ve bu cezanın infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişi ise; isteği bulunmasa bile, kişiliğinin veya malvarlığının korunması bakımından gerekli görülmesi halinde kısıtlanabileceği belirtilmiştir. “Hükümlünün isteği” şartı toplam 5 yılın altında cezalar için aranacaktır; bu durumda olan hükümlünün isteği olmadığı sürece, vasi veya kayyım atanması mümkün olmayacaktır. Hükümlünün toplam cezası 5 yıl ve üzeri ise; isteği bulunmasa bile, hükümlü lehine yapılacak değerlendirme neticesinde kısıtlanmasının gerekli olduğu sonucuna varıldığında, vesayet makamı (sulh hukuk mahkemesi) tarafından kısıtlama kararı verilebilecektir. Kısıtlama kararının verilebilmesi için, öncelikle vesayet makamının hükümlüyü dinlemesi gerekmektedir. 4721 sayılı Kanunun kayyımlığa ilişkin hükümlerinin, niteliğine uygun düştüğü ölçüde bu madde için de uygulanacağı belirtilmektedir.

Yeniden düzenlenmesi öngörülen 4721 sayılı Kanun m.471’e göre; mahkumiyete bağlı vesayet, hapis halinin “hukuka uygun” şekilde sona ermesi ile kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Yeni düzenlemede; yürürlükte olan düzenlemede olduğu gibi, “hapis halinin sona ermesi” ile kast edilenin ne olduğu konusunda açık bir ibareye yer verilmemiştir. Hükümlünün hapis halinin hukuka uygun olmak kaydıyla sona erdiği her halde vesayetin kalkacağı; hükümlü denetimli serbestlikle ceza infaz kurumundan çıkmışsa bu aşamadan, denetimli serbestlikten faydalanamayan hükümlünün koşullu salıverilme ile dışarı çıkmasından itibaren vesayetin kendiliğinden kalkacağı söylenebilir.

Hapis halinin devamı sırasında vesayetin kaldırılması konusunda, infaza konu toplam cezasının miktarına göre ikili bir ayırım yapılmaktadır. Hükümlünün kurumda infaz ettiği toplam cezası beş (5) yılın altında ise; hükümlünün bu yönde isteği bulunması halinde, kısıtlama kararı kaldırılacaktır. Toplam cezası beş (5) yıl ve üzerinde ise; hem hükümlünün talepte bulunması gerekecek ve hem de hükümlünün kişiliğinin veya malvarlığının korunması sebebinin ortadan kalktığının tespit edilmesi gerekecektir.

VI- İnfaz Hakimliği Kararlarına İtiraz Süresi

4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu m.6’da değişiklik yapılarak, infaz hakimliklerinin kararlarına karşı başvurucu veya Cumhuriyet savcısı tarafından, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde itiraz yoluna başvurulabileceği düzenlenmektedir. Bu değişiklik kabul edilip yürürlüğe girerse; 01.04.2024 tarihinde ve sonrasında verilen infaz hakimliği kararlarını kapsayacaktır. 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu m.5’de sayılan “ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetler veya Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin verdiği kararlar” hakkında, “şikayet” yolu ile infaz hakimliklerine başvurulabilmektedir. İnfaz hakimliklerinin şikayet başvurusu üzerine verdiği kararlara karşı itiraz süresi, 7 günden iki haftaya çıkarılmaktadır.

VII- Hükümlülerin Öğrenim Hakkı

5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun “Öğretimden yararlanma” başlıklı 76. maddesinin, kapsamlı şekilde yeniden düzenlenmesi öngörülmektedir.

Açık ceza infaz kurumlarında ve çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlüler, tüm öğretim türlerinden; diğer ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler ise, kurum içinde verilebilen yaygın, dışarıdan ve açık öğretim programlarından faydalanabilecektir. Hükümlülerin öğretimden yararlanmasının veya sınavlara katılmasının engellenemeyeceği genel kural olarak kabul edilmekle birlikte; bu kuralın istisnaları, hükümlünün başarısız olması, devamsızlık göstermesi, eğitim ve sınav alanlarında 5275 sayılı Kanunda sayılan ve disiplin cezasını gerektiren fiillerden birisini gerçekleştirmesi veya öğretim programının ceza infaz kurumunun işleyişine yer ve zaman itibariyle uygun olmaması şeklinde sayılmıştır.

Kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin; kurum içinde verilebilen yaygın, dışarıdan ve açık öğretim programları dışında, kurum içinde açılan örgün öğretim programlarına katılabileceği öngörülmektedir. Kurum içinde açılan örgün öğretim programına katılma için, “iyi hal” şartı aranacaktır. Ek olarak; kurumsal kapasite ve imkanların uygunluğu ölçüsünde, kapalı kurumda kalan hükümlülere bu haktan yararlanma imkanı sağlanacak ve kurumun disiplin, düzen ve güvenliğinin tehlikeye düşmemesi de dikkate alınacaktır. Yaş, eğitim düzeyi, sosyal ve iktisadi durum ve benzeri ölçütler dikkate alınarak; örgün öğretime katılma ihtiyacı olduğu belirlenen kapalı kurumda bulunan hükümlülere öncelik verilecektir.

Kapalı kurumlarda bulunan hükümlüler; kayıtlı oldukları öğrenim programları ile ilgili sınavlara öncelikle bulundukları kurumda çevrimiçi olarak, bunun mümkün olmaması halinde eğitim kurumu görevlisi gözetiminde yüz yüze olacak şekilde katılabilecektir. Bu hükümlüler; merkezi sınavlara ve açık öğretim kurumları sınavlarına, sınav merkezi olarak belirlenen ceza infaz kurumlarında katılacaktır.

VIII- 5275 Sayılı Kanun Geçici m.1

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışında diğer kanunlarda yer alan adli para cezalarının ödenmemesi halinde, hükümlülerin bir gün karşılığı beşyüz (500) Türk Lirası hesabı ile hapsedilecekleri düzenlenerek, mevcut hali ile yüz (100) Türk Lirası olan gün karşılığı meblağın, enflasyon artış oranı ve para değer kaybı dikkate alınarak artırılmasının amaçlandığı düşünülmektedir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] Yürürlükte olan 5275 sayılı Kanun hükümlerine göre; ikinci kez mükerrirler, 5275 sayılı Kanun m.108/3’de yer alan koşullu salıverilme yasağı nedeniyle açık kuruma ayrılma ve denetimli serbestlikten faydalanma imkanından yoksundur. Koşullu salıverilme yasağı kaldırıldığında, ikinci kez mükerrirlerin açık kuruma ayrılması ve denetimli serbestlikten faydalanması mümkün hale gelecektir. 5275 sayılı Kanun m.14/2 engel değildir; çünkü bu hükümde “doğrudan” açık kuruma ayrılamayacak olanlar düzenlenmiş olup, ikinci kez mükerrirlerin açık kuruma ayrılmasını tümü ile yasaklayan bir hüküm yer almamaktadır. Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.8/1-b’de yer alan; ikinci kez mükerrir olanların açık kuruma ayrılamayacaklarına dair düzenlemenin, Taslakta düzenlendiği şekilde kanunlaşması halinde uygulanma kabiliyeti kalmayacaktır. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına getirilecek sınırlamanın kanuni dayanağı olması zorunlu olduğundan; 5275 sayılı Kanunda öngörülmeyen bir sınırlamanın, Yönetmelikle getirilmesi mümkün olmayacaktır. Kaldı ki; Kanun değişikliği yapıldığında, Yönetmelik hükümlerinde de Kanuna uygun değişikliklerin yapılacağı kanaatindeyiz.

[2] Anayasa Mahkemesi; bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan kişilerin ayırt etme gücünü haiz ve herhangi bir vasi atanmaksızın kendi işlemlerini yürütebilecek durumda olduklarına, hükümlünün kendi işlemlerini yapabilecek durumda olup olmadığı değerlendirilmeksizin kendisine yasal zorunluluk nedeniyle vasi atanmasının ve kural olarak vasinin rızası olmadıkça birçok işlemi yapamamasının, hükümlünün şahsi gözetimi ve malvarlığının idaresi adına özel hayatın korunması ve mülkiyet haklarına büyük ölçüde sınırlama getirdiğini, hükümlünün gerçekten korunmasını gerektiren durumların bulunup bulunmadığının araştırılıp ancak böyle bir durumun varlığı halinde vesayet kararı verilmesi konusunda mahkemeye takdir hakkı tanınmadığını veya hükümlünün ihtiyaçları dikkate alınarak, vesayete göre kişinin ehliyetini daha az sınırlayan yasal danışmanlık ve kayyımlık atamasına imkan sağlanmadığını, hükümlünün ceza infaz kurumunda bulunduğu sürede haklarının korunmasının temini amacı doğrultusunda daha hafif bir sınırlamanın mümkün olduğunu, hükümlüye zorunlu olarak vasi atanmasının hükümlünün korunması amacı bakımından gerekli olmadığını belirtmiştir.