Türk hukukuna göre eşlerden biri zina ederse diğer eş boşanma davası açabilmektedir. Aldatma diğer bir deyişle sadakat yükümlüğüne aykırılık teşkil eden zina, Türk Medeni Kanunun 161. Maddesinde özel boşanma sebepleri arasında mutlak bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir.

Zina, eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile bilerek, isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır. Yani zina, evli bir erkeğin eşinden başka bir kadınla, evli bir kadının eşinden başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunması veya ilişkide bulunmaya teşebbüs etmesidir. Özel olarak belirtmek gerekir ki, Yargıtay uygulamalarında zina suçuna kalkışma eylemleri de kutsal aile bağlarına ihanet niteliğinde ve ahlak sınırları dışında hareketler olduğundan boşanma hukuku açısından zina için yeterli sayılmıştır. Eşin sadece bir kez zinada bulunması da diğer eşe zina nedeniyle boşanma davası açma hakkı vermektedir.

Bir fiilin Türk Medeni Kanunu kapsamında zina olarak kabul edilebilmesi için; zina yapan eşin, kusurlu olması gerekmektedir. Yani, zinanın boşanma nedeni olabilmesi için iradi olarak, bilerek isteyerek yapılması gerekmektedir. Kasıtlı olmayan, irade dışı durumların varlığı halinde örneğin; tecavüze uğrama, ilaç ya da uyuşturucu madde verilerek, şiddet ve korkutma ile bayıltma gibi hallerde cinsel ilişkide bulunan eş aleyhine yapılan eylemler iradi olmadığından  zina nedenine dayalı boşanma davası açılamamaktadır.

Bir diğer önemli şart ise, cinsel ilişki şartıdır. Dolayısıyla karşı cinse sarılmak, el ele gezmek, karşı cins ile flört etmek ve mesajlaşmak, karşı cins ile cinsel ilişkide bulunmaksızın yakın temas içerisinde olmak gibi durumlar zina olarak kabul edilmemektedir. Cinsel ilişki dışında hareket ve zina olgusunu gerçekleştirmeyen davranışlar, sadakatsiz davranışlar olup zina nedeniyle boşanma nedeni olamamaktadır, bu gibi haller sadakatsizliğe ve çekilmezliğe dayalı boşanma nedeni olabilmektedir.

Önemle belirtmek gerekir ki, aldatılan eşin aldatma (zina) olgusunu öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde boşanma davası açma hakkı vardır. Boşanma sebebi daha geç öğrenilse bile, zina nedeniyle boşanma davası açma süresi, aldatma fiilinin işlenmesinden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır.

Zina nedenine dayalı olarak dava açan ve zina olgusunu ispatlayan eşin pek çok yasal hakkı bulunmaktadır. İlk olarak maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı vardır. Türk Medeni Kanununun 174. maddesi uyarınca mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilmektedir. Eşin menfaatinin zedelenmesine; evlilikte gördüğü maddi desteği artık göremeyecek olması, eşin sigortasından yararlanamayacak olması, boşanma sebebiyle yeni bir hayata başlayacak olması ve bunun için paraya ihtiyaç duyması gibi durumlar örnek olarak gösterilebilmektedir. Yine kanunumuza göre boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilmektedir.

Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında, zinanın ispatlanması mal paylaşımı davasına da etki etmektedir. Şöyle ki; zina yapan eşin mal rejimi tasfiyesinde hakkı olan artık değerdeki payının azaltılmasına veya tamamen kaldırılmasına karar verilebilmektedir. Ancak, özel olarak belirtmek gerekir ki, mal paylaşımındaki hakkın azaltılması ya da tamamen kaldırılması durumu hakimin takdirine bağlı bir durumdur. 

Aldatılan eşin bir diğer hakkı da nafaka hakkıdır. Türk Medeni Kanunun 175. Maddesi gereğince boşanma yüzünden yoksulluğa düşen taraf (eş), diğer taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile mali gücü oranında süresiz olarak yoksulluk nafakası talep edebilmektedir. Yine eşin boşanma davası sürerken de tedbir nafakası talep etme hakkı mevcuttur. Tedbir nafakası, boşanma sürecinde maddi sıkıntıya düşecek olan tarafa ödenmektedir. Boşanma davası ile talep edilen tedbir nafakasına hem eş hem de ergin olmayan çocuklar için hükmedilmektedir.

Lakin velayet konusunda durum farklıdır zira zina eylemi doğrudan velayete etki etmemektedir. Mahkeme, çocukların velayeti konusunda çocuğun menfaatini, yararını gözeterek karar vermektedir. Taraflardan hangisinin eşini aldattığına, kusur oranına bakılmaksızın çocuğun menfaatine göre velayet kararı verilmektedir. Aldatan eş çocuğun velayetini alamaz düşüncesi yanlış olup, somut olayın özelliklerine göre mahkeme çocuğun menfaatine uygun olarak velayeti anneye ya da babaya vermektedir.

Son olarak belirtmek gerekir ki, zina Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olarak düzenlenmemektedir.