ÖZ

Anonim ortaklıkların sona erme sebepleri, sona ermenin hukuksal sonuçları, tasfiye, tasfiyenin kapanması ve ek tasfiye gibi durumlar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 529 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, usulüne uygun şekilde kurulmuş olan anonim ortaklıklar, sona erme sebeplerinden biri veya birkaçının gerçekleşmesi ile sona ermesi halinde söz konusu anonim ortaklık tasfiye sürecine girer. Tasfiye işlemleri yapılıp sona erdikten sonra tasfiye memurları ilgili ticaret sicil müdürlüğünden tasfiyesi sona ermiş olan anonim ortaklığın ticaret unvanının sicilden silinmesini talep eder ve akabinde anonim ortaklık sicilden silinir. Ancak, sicilden terkin edilen anonim ortaklığın belirli bazı durumların ortaya çıkması veya bazı sebeplerin varlığı halinde ek tasfiyesi eski deyim ile “ihyası” gündeme gelebilir. Böyle bir durumda ilgililer( son tasfiye memurları,  yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar) anonim ortaklığın merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde ek tasfiye işlemlerinin yapılabilmesi için talepte bulunabilir. İlgililerin, asliye ticaret mahkemesinden anonim ortaklığın ihyasına( ek tasfiyesi) dair talebinin hasmı diğer bir ifade ile husumetlisi son tasfiye görevlileri ve anonim ortaklığın sicilden terkini yapan ilgili ticaret sicil müdürlüğüdür. İşte bizler bu çalışmamızda anonim ortaklığın ek tasfiyesi talebinde husumetin kim veya kimlere yöneltileceği hususunu öğretide görüşler ve özellikle yargıtay kararları ışığında değerlendirmiş bulunmaktayız. Ve ayrıca çalışma konumuza ilişkin yargıtay kararlarının yerleşik bir uygulamaya sahip olup olmadığı, sahipse bu kararlarının mevcut mevzuat ve öğreti kapsamında yerinde olup olmadığı tartışılıp değerlendirilmiştir.

I. GİRİŞ:

Kanunda belirtilen sebeplerin gerçekleşmesi halinde anonim ortaklık tasfiye sürecine girmektedir. Ortaklığın tasfiyesi, tasfiye memurları eliyle gerçekleştirilip akabinde yine tasfiye memurlarının talebine istinaden tasfiyesi sona eren anonim ortaklık sicilden terkin edilir. Ancak tasfiyesi yapılarak sicilden terkin edilen ortalığın bazı belirli sebeplerinin ortaya çıkması veya gerçekleşmesi halinde ilgililerin asliye ticaret mahkemesinden ek tasfiyesi talebi gündeme gelmektedir. Ek tasfiye talebinin birtakım muhatapları daha doğru bir deyişle husumetlisi vardır.

Bizler bu çalışmamış da, ilk başta ek tasfiye veya ihya kavramlarının kısaca terminolojik sorunu üzerinde duracağız akabinde, ek tasfiye, ek tasfiyenin hukuki niteliği, ek tasfiye talebinde husumet gibi konuları hakkında açıklamada bulunacağız. Ve daha sonra husumete dair yargıtay kararı tahlili ve genel bir değerlendirme yapacağız.  

II. TERMİNOLOJİ SORUNU:

Anonim ortaklığın ek tasfiyesi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 547. Maddesi ve geçici 7. Maddesinde düzenlenmiştir. Ek tasfiye kurumu, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda(TTK)  yer almayan ancak öğreti ve yüksek mahkeme kararlarında “ihya” kavramına karşılık gelen bir kurumdur[1]. Yeni 6102 sayılı TTK’nın 547. Maddesinde ek tasfiye kurumu açık bir şekilde düzenlenmiştir. Ancak buna rağmen, TTK’nın geçici 7. Maddesinde “ihya “kavramı yerini korumaktadır. Öğretide, ek tasfiye kurumu yerine ihya kavramının kullanılması ihya kavramının TTK’nın 548. Maddesinde düzenlenen tasfiyeden dönmeyi ifade ettiğinden doğru olmadığı belirtilmektedir[2]. Biz bu çalışmamızda daha çok yasal mevzuata daha uygun düşen “ek tasfiye“ kavramını kullanacağız. Ancak yeri geldiğinden özellikle yargıtay kararlarının değerlendirilmesinde bağlamında “ihya“ kavramını da kullanacağız.

III. EK TASFİYE DAVASININ GENEL OLARAK ŞARTLARI VE HUKUKİ NİTELİĞİ:

Ek tasfiye, anonim ortaklığın sona erme sebeplerine binaen tasfiyesi yapılarak ticaret sicilinden terkin edildikten söz konusu tasfiyenin eksik yapılmış olması veya  kanuna aykırı yapılmış olması ya da  tasfiye sürecinde ortaklığın bazı malvarlığının tasfiyeye konu edilmemiş olması, ortaklık organlarına karşı sorumluluk davası açılması, ortaklık alacaklısı olan kişilerin ortaklık aleyhine dava veya icra takibinde bulunması gibi sebeplerin varlığı halinde son tasfiye memurları,  yönetim kurulu  üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar tarafından ortaklık merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden ortaklığın ek tasfiye işlemlerinin yapılabilmesi için ortaklığın ticaret siciline tescilini talep ve dava etmiş olduğu bir kurumdur[3].

Öğretide, ek tasfiye kurumunun medeni usul hukuku anlamında bir dava (eda, tespit, inşai vs.)  türü içerisinde konumlandırmanın mümkün olmadığı, aynı şekilde bir ihtiyati tedbir gibi geçici hukuku koruma olarak nitelendirilemeyeceğini, bu kurumun ancak ilgililer arasında herhangi bir çekişmenin olmadığı ve ileri sürülen bir hakkın olmadığı gibi kriterler yola çıkarak ek tasfiye talebinin hukuki niteliği itibariyle bir çekişmesiz yargı işi olduğu belirtilmektedir[4]. Ek tasfiye kurumunun düzenlenmiş olduğu TTK’nın 547. Maddesinin madde gerekçesinde ek tasfiye kurumunun,  6762 sayılı yasa döneminde olmayan ancak öğreti ve yargı kararları ışığında uygulanan tasfiye sona ermiş olması rağmen bazı zorunlu hallerin varlığı halinde başvurulabilen geçici bir tedbir olduğu ifade edilmiştir[5].

Ek tasfiye kurumuna temelde TTK ‘nın 547. Maddesine göre başvurulabilir. Ancak bunun haricinde ek tasfiye talebi TTK ‘nın geçici 7. Maddesindeki şartların gerçekleşmesi halinde ve yine oradaki öngörülen talep süresi dikkate alınarak mahkemeden istenebilir. Ek tasfiye durumunu gerektiren sebepler az yukarıda da belirttiğimiz üzere, tasfiye sürecinde ortaklığın bazı malvarlığının tasfiyeye konu edilmemiş olması, ortaklık organlarına karşı sorumluluk davası açılması, ortaklık alacaklısı olan kişilerin ortaklık aleyhine dava veya icra takibinde bulunması, malvarlığının dağıtımı esnasında ilgili kanunî hükümlere uyulmaması gibi sebeplerdir. Bu sebepler TTK’nın 547. Maddesinin madde gerekçesinde örnek mahiyetinde yani tüketici, sınırlı sayıda olmayacak şekilde belirtilmiştir. Ayrıca ek tasfiye talebinde bulunmak için kanunda bu yola başvuru yapabilecek olan sınırlı sayıda olabilecek kişilerin bu anlamda son tasfiye memurları,  yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklıların bu taleplerinde korunmaya değer bir hukuki yararının olması ve ayrıca bu yola başvurunun son çare olması gerekmektedir[6]. Eğer, ulaşılmak istenen amaca ek tasfiye kurumu dışında başka bir yol ile ulaşılabiliyor ise o durumda ek tasfiye talebine bulunulamaz. Nitekim bu durum aynı zamanda TTK’nın 547. Maddesinin madde gerekçesinde belirtilmiştir.

Ek tasfiye davasını veya yargı uygulamasındaki deyimi ile ihya davasını ancak TTK ‘nın 547. Maddesinin 1. Fıkrasında da sınırlı olarak belirtildiği üzere, son tasfiye memurları,  yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar tarafından açılabilecektir[7]. Bunun dışındaki kişiler bu davayı açmayacaktırlar. Bu davanın davalıları yani husumetlilerinin kim olacağı hususunda kanunda açık bir hüküm yoktur[8]. Öğretide farklı farklı görüşler ileri sürülmekle birlikte yargıtay uygulamasına göre bu davanın davalısı yani husumetlisi son tasfiye görevlileri ve anonim ortaklığın sicilden terkini yapan ilgili ticaret sicil müdürlüğüdür[9].

IV. HUSUMET:

Husumet, genel olarak, bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin gerçekten davacı veya davalı olması olarak ifade edilmektedir[10]. Bu kavram, yargıtay kararlarında davacı bakımından aktif husumet, davalı taraf bakımından ise pasif husumet ehliyeti olarak adlandırılmaktadır[11].

Husumet, taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi gibi dava şartlarından farklı olarak maddi hukuka yani esasa ilişkindir[12]. Ayrıca taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleri ile ilgili iken husumet dava konusu ile ilişkilidir[13].

Dava ehliyeti, taraf ehliyeti ve dava takip yetkisi gibi hususlar dava şartı iken husumet maddi hukuka dair bir itirazdır[14]. İtiraz niteliğinde olduğundan, davanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebilir ve taraflar ileri sürmese dahi hakim tarafından resen dikkate alınır. Aynı şekilde husumet yokluğunda mahkemeler davanın husumetten yani esastan reddine karar vermektedirler. Bununla birlikte, çalışmamızın bu kısmında husumete dair genel nitelikte açıklamalar da bulunmakla yetinip anonim ortaklığın ek tasfiyesi davasında husumet meselesini ise incelemeye konu Yargıtay kararlarının değerlendirilmesi aşamasında geniş bir şekilde tartışıp açıklayacağız.

V. KONUYA DAİR YARGITAY KARAR İNCELEMESİ:

A. Genel Olarak:

Bizler bu kısımda çalışma konumuza dair yargıtay kararlarını maddi olay, hukuki sorun, mercii görüşleri ve değerlendirme başlığı altında açıklamaya ve tartışmaya çalışacağız.

B. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.05.2014 Karar Tarihli, 2014/3401 Esas, 2014/9863 Karar Sayılı Kararının İncelenmesi[15]:

1. Karar Özeti:

“…Dava, tasfiye edilen anonim şirketin ihyası istemine ilişkin olduğundan bu davada husumetin ihyası istenen şirketin tasfiye memurları ile ticaret sicil müdürlüğüne yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, ayrıca şirkete husumet yöneltilmesi gerekmez. Somut olayda, şirketin tasfiye memurları ile şirket taraf olarak gösterilmiş ise de ticaret sicil müdürlüğü davalı safında gösterilmemiştir. Bu durumda, tasfiye nedeniyle tüzel kişiliği sona eren ve işbu davada ihyası istenen şirket hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi ve zorunlu dava arkadaşı olan ticaret sicil müdürlüğü hakkında ise ayrı bir dava açılarak işbu dava ile birleştirilmek suretiyle davanın görülmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…”

2. Maddi Olay:

Davacı, “Tasfiye Halinde S. İnşaat Anonim Şirketi” bünyesinde çalışmış olduğu dönemdeki bir takım işçilik alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davası devam ederken davalı anonim şirketin tasfiye sonucunda sicilden terkin edilmesi üzerine, “tasfiye memurları ve şirketi” davalı göstermek suretiyle adı geçen anonim şirketin ihyasını mahkemeden talep ve dava etmiştir.

3. Yerel Mahkemenin Kararı:

Yerel mahkeme, İstanbul Tic. Sic. Md. 667538 noda sicile kayıtlı bulunan “Tasfiye Halinde S. İnşaat Anonim Şirketi’nin Kartal 4. İş Mahkemesi'nin 2010/1429 E. sayılı davası ile sınırlı olmak üzere tasfiyesinin kaldırılarak ihyasına karar vermiştir.

4. Yargıtayın Kararı:

Anonim şirketin ihyası davalarında, husumetin son tasfiye memurlarına ve ilgili şirketin sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğüne yöneltilmesi yeterli ve gerekli olduğu, somut uyuşmazlıkta davacının husumeti ihyası istenilen şirketi ve tasfiye memurlarına yöneltmiş olduğunu, ihyası istenilen şirkete husumetin yöneltilmeyeceğini, ihyası istenen şirket hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi ve zorunlu dava arkadaşı olan ticaret sicil müdürlüğü hakkında ise ayrı bir dava açılarak mevcut dava ile birleştirilmek suretiyle davanın görülmesi gerektiğini ve bu hükmün bu sebeple bozulmasına karar vermiştir.

5. Hukuki Sorun:

Yerel mahkeme ile yargıtay arasındaki hukuki sorun, Anonim şirketin ihyası davasında, husumetin kime veya kimlere karşı yöneltileceğini ve ihyası istenilen şirkete husumet yöneltilip yönetilmeyeceğidir.

6. Kararın Değerlendirilmesi:

Yukarıda çeşitli defalar da ifade ettiğimiz üzere, anonim şirketlerin ek tasfiyesi davası veya ihya davasını hangi davalılara veya kimlere yöneltileceği diğer bir ifade ile bu davalarda husumet kime ait olacağı hususu hakkında açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Bununla birlikte, öğretide husumetin kime yöneltileceği hususu temelde anonim ortaklığın tasfiyesi sona ererek sicilden terkin edilmesinin hukuki niteliği bağlamında tartışılmıştır.

Öğretide, bir görüşe (açıklayıcı görüş)  göre, anonim ortaklığın tasfiyesi sonrasında sicilden terkin edilmesi söz konusu ortaklığın hukuken sona ermesi için yeterli olmadığı, sicilden terkin işleminin izhari yani açıklayıcı mahiyette olduğu, kurucu nitelikte olmadığı, ortaklığın sona ermesinin ancak tasfiye sonrasında ortaklığın mamelekinin olmaması gerektiğine bağlı olduğu ifade edilmiştir[16].

Diğer bir görüşe (kurucu görüş) göre ise, anonim ortaklığın sicilde silinme/terkin edilme işlemi tamamen kurucu nitelikte olduğu, anonim ortaklığın sona ermesi için açıklayıcı görüşün aksine tasfiye sonrasında ortaklığa ait malvarlığının olup olmamasını önemli olmadığı, ortaklığın sona ermesinin hukuki açıklık ve belirlilik ilkesi kapsamında sicilden terkinin yeterli olduğu belirtilmiştir[17].

Bir başka görüşe (çift unsur görüşü) göre, anonim ortaklığın hukuken sona ermesinin ancak hem sicilden terkin edilmesi hem de ortaklığa ait bir malvarlığının bulunmaması unsurlarının bir arada gerçekleşmesinin yeterli ve gerekli olduğu belirtilmiştir[18]. Çift unsur görüşü, yukarıda bahsetmiş olduğumuz açıklayıcı ve kurucu görüşün bir araya gelmesi ile ortaya atılan bir görüştür.

Kanaatimizce, anonim ortaklığın hukuken sona ermesinin kabul edilmesi için sicilden terksin edilmesi gerektiği hususu yeterli ve gereklidir. Zira, anonim ortaklığın sona ermesini, ortaklığın sicilden terkin edilmesinin yanında ayrıca ortaklığa ait malvarlığının olmaması kriterinin veya sadece ortaklığa ait malvarlığının olmaması kriteri aranması, uygulama çeşitli sorunları da beraber getirecektir. Şöyle ki; bir ortaklığın sona ermesini ortaklığa ait malvarlığının bulunup bulunmadığı hususu hem belirsizlikler yaratacak hem de bu durumun araştırılması da önemli ölçüde güçleşecektir. Aynı şekilde,  anonim ortaklığın sona ermesinin uzun süreler boyunca mümkün olmayacağı sonucu çıkarmaktadır. Bu da hukuksal anlamda bir belirsizliği sebep olacaktır. Ve de hukuki işlem güvenliği zedeleyecektir. Kaldı ki, kurucu görüşü savunan yazarlar, anonim ortaklığın sona ermesini ortaklığın malvarlığı unsurunun kalmaması kriterine bağlamasının ek tasfiye kurumunun anlamsız olacağını, anonim ortaklığın sonradan malvarlığını unsurunun çıkması durumunda söz konusu ortaklığın sona ermemiş olduğu sonucunu doğurmuş olacağını haklı olarak ifade etmektedir[19].

Bu anlamda, anonim ortaklığın hukuken sona ermesini, ortaklığın ticaret sicilinden silinmesine bağlı olduğunu belirten “kurucu görüşe “ göre, ek tasfiye veya ihya davasında husumet, ortaklığı sicilden terkin eden ticaret sicil müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini belirtilmektedir[20].

Anonim ortaklığın hukuken sona ermesini, ortaklığın hem sicilden silinmesi hem de tasfiye sonrasında herhangi bir malvarlığının bulunmaması koşullarını bir arada olmasını arayan “çift unsur görüşüne “ göre, ek tasfiye davasının husumetlisinin hakkında ek tasfiye talep edilen anonim ortaklık olduğunu, dolasıyla bu davada davalı anonim ortaklık olması gerektiğini ifade etmektedir[21].

Bu açıklamalar ışığında incelmeye konu yargıtay kararına dönecek olursak; Yargıtay, anonim ortaklığın ihyası veya ek tasfiyesi davasında husumet anonim ortaklığın sicilden silinmesini gerçekleştiren ticaret sicil müdürlüğüne ve de son tasfiyeyi gerçekleştiren tasfiye memurlarına ait olduğunu, diğer bir deyişe bu kişi-(ler) ve kuruma dava açılması gerektiğini, anonim ortaklığın kendisini bu davada taraf olarak gösterilmemesi gerektiğini belirtmektedir. Bu karardan yola çıkarak yargıtay somut uyuşmazlığa dair kararında anonim ortaklığın hukuken sona ermesini sicilden terkin edilmesine bağlayan “kurucu görüşten” yana olduğunu, dolayısıyla husumetin anonim ortaklığın sicilden silinmesini gerçekleştiren ticaret sicil müdürlüğüne ve de son tasfiyeyi gerçekleştiren tasfiye memurlarına yöneltilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bizler yargıtay kararına katılmakla birlikte kararın doğru olduğu kanaatindeyiz. Zira, ek tasfiye- ihya talebi kanunun madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, geçici bir tedbir mahiyetinde olup; öğretide,  medeni usul hukuku bağlamında çekişmesiz bir yargı işi niteliğinde olduğu belirtilmektedir. Çekişmesiz yargı işinde, ileri sürülebilecek bir hak veya talebin olmadığı, taraflar arasında çekişmeyi gerektirecek bir uyuşmazlığın olmadığı bir gerçektir. Bu anlamda, ek tasfiye kurumu bir çekişmeli yargı işi olarak görmek mümkün değildir. Çünkü, ek tasfiyede amaç kanuna aykırı yapılan veya eksik yapılan işleri tamamlamak üzere getirilen ya da ortaklık aleyhine bir takım dava veyahut icra takibi yapmak gibi iş/ işlemeleri yapmak için başvurulan bir kurumdur. Diğer bir ifade ile, ek tasfiye kurumu adeta ileride yapılacak olan işlere, açılacak olan davalara veya başlatılacak olan takiplere öncü olmakta ya da böyle bir hukuki imkan sağlamaktadır. Örneğin, tasfiyesi yapılarak sicilden terkin edilen bir anonim ortaklıktan alacaklı olan bir kişi ortaklık aleyhine dava veya icra takibi başlatılması için ek tasfiye talebinde bulunarak ortaklığın sicile bu amaçlar dahilinde tescil edilmesi gerekmektedir. Bu yüzden, ek tasfiye davasında veya talebinde amaç uyuşmazlığı çözmek değildir. Uyuşmazlığı çözebilmek için gereken hukuki yapıyı oluşturmaktır. İşte bu sebeple, ek tasfiye davasında veya talebinde anonim ortalığın değil de anonim ortaklığı sicilden silen ticaret sicil müdürlüğü ve de talep hakkında doğru bir karar vermek ve yine ilgililerin haklarının zayi olmaması için tasfiyeyi gerçekleştiren tasfiye memurlarına husumet yöneltilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, anonim ortaklığının tüzelkişiliği sona ermiş olduğu için ek tasfiye davasında husumetli gösterilmesi de mümkün değildir. Çünkü, tüzelkişiliğini kaybeden anonim ortaklık hak ehliyeti ile birlikte taraf ehliyetini de kaybeder.

C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 16.11.2017 Karar Tarihli,  2016/4108 Esas,  2017/6300 Karar Sayılı Kararının İncelenmesi[22]:

1. Karar Özeti:

“…Dava, ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan şirketin ihyası istemine ilişkindir. Şirket tüzel kişiliğinin ihyası davasının, ihyası istenilen şirketin tasfiyesini yürütmüş olan tasfiye kurulu üyeleri veya tasfiye memuru ile yasal hasım durumundaki terkin işlemini yapan Ticaret Sicil Memurluğuna husumet yöneltilerek açılması gerekmekte ve bu hususun mahkemece re ‘sen nazara alınması icap etmektedir. Bu itibarla; mahkemece, davacıya Ticaret Sicil Memurluğuna karşı da dava açması için süre verilmesi, dava açılması halinde işbu dosyası ile birleştirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmaksızın hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir…”

2. Maddi Olay:

Davacı, kambiyo senedine dayalı borçlu hakkında yapmış olduğu  bir icra takibi nedeniyle borçlunun 3. şahıslardaki hak ve alacakları nedeniyle borcun varlığına itiraz eden 3. şahıs konumunda bulunan “... ... Sanayi ve Ticaret A.Ş. “ aleyhine ... İcra Ceza Mahkemesinde 1998/1068 esas ile alacak davası ikame edildiğini, davanın seyri esnasında şirketin tasfiye kararı aldığını ve 06/12/2005 tarihinde tasfiye kapanışının yapılıp ticaret sicilinden kaydının silindiğinin anlaşılması üzerine ... İcra Ceza Mahkemesi tarafından kendisine  mehil ve yetki verilerek şirketin tüzel kişiliğinin yeniden ihyasının temini için ara kararı oluşturulduğunu,  ... Ticaret Sicil Müdürlüğüne 16978 sicil no ile kayıtlı iken sicil kaydı silinen ... ... ... ve Ticaret A.Ş'nin tüzel kişiliğinin ihyası ile tekrar Ticaret Sicil Müdürlüğüne tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

3. Yerel Mahkeme Kararı:

Yerel mahkeme yapılan yargılama sonrasında, ihyası veya ek tasfiyesi istenilen anonim ortaklığın her ne kadar tasfiyesi yapılarak ticaret sicilinden terkini yapılmış ise de tasfiye sürecinde anonim ortaklık aleyhine devam eden alacak davasının olduğu, tasfiyenin kesin surette yapılabilmesi için ortaklığa ait olan tüm alacak ve borçların tasfiyesinin yapılması gerektiği, bu durumun göz ardı edilerek kanuna aykırı ve eksik surette tasfiye yapıldığı gerekçesi ile  davacının davasının kabulü ile adı geçen ortaklığın ihyasına, tasfiye de son olarak görev alan tasfiye memurlarının ek tasfiye için tasfiye memuru olarak atanmasına, bir kısım davalılar yönünden ise davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermiştir.

4. Yargıtayın Kararı:

Somut uyuşmazlığın tasfiyesi yapılarak sicilden terkin edilen anonim ortaklığın ihyası, ek tasfiyesi davası olduğu, bu davalarda husumet anonim ortaklığın tasfiyesini yapan son tasfiye memurları ile yasal hasım konumunda yer alan söz konusu anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğüne ait olduğu, eldeki davada anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğünün davalı olarak yer almadığı yani husumet tevcih edilmediği, husumetin kamu düzeninden olduğu, hakim tarafından resen dikkate alınması gereken bir husus olduğu, yerel mahkemenin bu hususu göz ardı ettiği, davacı tarafa anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğü aleyhine dava açarak eldeki dava ile birleştirmesi için süre ve imkan vermesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesinin kararını bu yönüyle bozmuştur.

5. Hukuki Sorun:

Yerel mahkeme ile yargıtay arasındaki hukuki sorun, tasfiyesi yapılarak sicilden terkin edilen anonim ortaklığın ihyası davasında tasfiyeyi gerçekleştiren tasfiye memurlarının yanında söz konusu ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğünün husumetli gösterilmesini gerekli olup olmadığı, bu anlamda ortaklığın sicilden terkinini yapan ilgili ticaret sicil müdürlüğünün davaya (birleştirme talepli açılacak dava ile) dahil edilip edilmesinin gerekli olup olmadığıdır.

6. Kararın Değerlendirilmesi:

Öncelikle şu hususu ifade etmekte fayda vardır: incelemeye konu yargıtay kararının tamamında davacı tarafın, kimi veya kimleri davalı göstermiş olduğu belirtilmemiştir. Ancak kararın bütününe bakıldığında ihyası veya ek tasfiyesi istenilen anonim ortaklığın tasfiyesini yapan son tasfiye memurlarına ya da tasfiye kuruluna dava açmış olduğu anlaşılmaktadır.

Çalışmamızın (V)-(B)- (6) başlığı altında yapmış olduğumuz açıklamalar aynen burada da geçerlidir. Bizler tekrara düşmemek adına burada incelemeye konu kararlara özgü birtakım değerlendirmeler bulunacağız.

Yargıtayın somut uyuşmazlıkla ilgili olarak vermiş olduğu bozma kararı, hem maddi hukuk yani anonim ortaklıklar hukuku hem de usul hukuku bağlamında isabetli olup; yerinde bir karardır. Şöyle ki; Ek tasfiye talebi veya davasında öğretide yazarlar tarafından farklı farklı görüşler ileri atılsa da Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin uzun yıllar vermiş olduğu birçok kararında husumetin, TTK m.547 uyarınca açılan ek tasfiye davasında anonim ortaklığın tasfiyesini yapan son tasfiye memurları ile yasal hasım konumunda yer alan söz konusu anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğüne ait olduğu, TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca açılan ihya veya ek tasfiye davasında ise sadece anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğüne ait olduğu belirtilmektedir. Nitekim, Ek tasfiye davasında husumetin ticaret sicil müdürlüğüne ve tasfiyeyi gerçekleştiren tasfiye memurlarına yöneltilmesi, ek tasfiyeyi düzenleyen TTK’nın 547. Maddesinin madde gerekçesi, yargıtay uygulaması, ek tasfiye kurumunun geçici bir tedbir mahiyetinde ve çekişmesiz yargı işlerinden oluşu, ihyası istenilen anonim ortaklığın tüzel kişiliğinin daha özelde taraf ehliyetinin sona ermesi gibi bu ve buna benzer birçok hususun gereğidir. Bu yönüyle yargıtay kararı maddi hukuk bakımından yerindedir.

Aynı şekilde, somut uyuşmazlık bağlamında yargıtay davacı tarafından ek tasfiye davasında husumet yöneltmemiş olduğu ticaret sicil müdürlüğünün davaya dahil edilmesini ayrı bir dava açarak mevcut dava ile birleştirilmek suretiyle yapılması gerektiğini de belirtmiştir. Bilindiği üzere, maddi mecburi dava arkadaşlığı dışında kural olarak (istisnai olarak HMK m. 124, Yargıtay Uygulaması vs.) derdest bir davada gerek davacıların yanına gerekse davalıların yanına dahili davacı veya davalı sıfatıyla eklenmesi mümkün değildir[23]. Ancak bu durum yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, davaya dahil edilmek istenen tarafın, o taraf hakkında usulüne uygun şekilde açmış olduğu davanın mevcut- derdest dava ile birleştirilmesi ile mümkündür.

İşte açıklanan bu sebepler ile yargıtay kararı yerinde olup; hukuka uygundur.

D. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 14.09.2017 Karar Tarihli, 2017/2945 Esas, 2017/4387 Karar Sayılı Kararının İncelenmesi[24]:

1. Kararın Özeti:

Dava, 6102 s. TTK'nın geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden re ‘sen terkin edilen şirketin ihyasına ilişkin olup, davada husumet, ihyası istenilen şirketin son olarak görev yapan tasfiye memuru ya da tasfiye kurulu ile ticaret sicil memurluğuna yöneltilmelidir. Somut olayda tasfiye memuruna husumet yöneltilmemiştir. Bu durumda mahkemece, davacıya, tasfiye memuru hakkında dava açması için süre verilmesi, verilen sürede dava açılması halinde iş bu dava ile birleştirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, husumet eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

2. Maddi Olay:

Davacı tarafın davalı şirketten alacağın olduğu, alacağın tahsili için davalı şirket aleyhine açmış olduğu ... 11. İş Mahkemesinin 2014/3 esasında devam eden alacak davası olduğunu, davanın sonuçlanması beklenmeden şirketin ticaret sicilden terkin edildiğini, bunun üzerine anılan iş mahkemesi ihya davası açmak üzere süre verildiği, bunun üzerine ihyası talep edilen şirketin sicilden terkinini sağlayan ticaret sicil müdürlüğünü hasım göstermek suretiyle söz konusu şirketin ihyasını talep ve dava etmiştir.

3. Yerel Mahkemenin Kararı:

Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda “tasfiye suretiyle sicilden terkin edilen şirketi tasfiye memuru temsil ettiğinden husumet yasal hasım olan Ticaret Sicil Müdürlüğüyle birlikte tasfiye memuruna da yöneltilmek zorunda olduğu ve tasfiye memurunun davada hasım olarak gösterilmediği gerekçesiyle husumet eksikliği nedeniyle” şeklindeki gerekçe ile davacının davasının usulden reddine karar verilmiştir.

4. Yargıtayın Kararı:

6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca açılacak olan ihya( ek tasfiye) davasında husumet ihyası istenilen şirketin tasfiyesinde görev alan tasfiye memurlarına veya tasfiye kuruluna ve şirketin sicilden terkinini yapan ilgili ticaret sicil müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, somut uyuşmazlıkta davacı sadece ihyası istenilen şirketin sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğünü hasım göstermiş olduğunu, şirketin tasfiyesini yapan tasfiye memurlarına veya kurulunu davada hasım göstermemiş olduğunu, bu sebeple taraf teşkilini sağlamak için tasfiye memurlarına karşıda dava açılmasını için davacıya süre verilmesini, süresi içinde dava açılması halinde iş bu eldeki ihya davası ile birleştirilmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerektiğini, davanın usulden reddine karar verilmesini doğru olmadığı ve açıklanan bu sebeple ilk derece mahkemenin kararı hakkında bozma kararı vermiştir.

5. Hukuki Sorun:

Yerel mahkeme ile yargıtay arasındaki hukuki sorun, tasfiyesi yapılarak sicilden terkin edilen anonim ortaklığın TTK’ nın geçici 7. Maddesi uyarınca açılacak olan ihyası davasında ortaklığın sicilden silinmesini gerçekleştiren ticaret sicil müdürlüğünün  yanında söz konusu ortaklığın tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurları veya kurulunun husumetli gösterilmesini gerekli olup olmadığı, bu anlamda ortaklığın tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurlarını veya kurulunu davaya( birleştirme talepli açılacak dava ile)  dahil edilip edilmesinin gerekli olup olmadığıdır.

6. Kararın Değerlendirilmesi:

Yukarıda yer vermiş olduğumuz yargıtay kararlarının “Kararın Değerlendirilmesi” başlıklı kısmında çalışma konumuzun esasına dair öğretideki görüşler ve yasal düzenlemeler ışığındaki değerlendirmeler burada da aynen geçerlidir. Tekrara düşmemek adına bu kısımda incelemeye konu yargıtay kararına özgü birtakım değerlendirmelerde bulunacağız.

Yargıtayın somut uyuşmazlıkla ilgili vermiş olduğu bozma kararı hukuka uygun olup; karara iştirak etmekteyiz. Şöyle ki; çalışmamızın ilgili yerlerinde de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz üzere, anonim ortaklığın ihyası veya ek tasfiyesi davasında husumet (öğretide farklı farklı görüşler ileri sürülse de yargıtay kararlarına göre) ihyası istenilen anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğü ve ortaklığın terkin öncesi tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurları veya kuruluna yöneltilmesi gerekir.

Ancak şunu ifade etmekte gerekir ki; Yargıtay, somut uyuşmazlıkla ilgili olarak vermiş olduğu karar anonim ortaklığın ihyası davalarında husumet ile ilgili olarak vermiş olduğu kararlardan ayrılmaktadır. Şöyle ki, Yargıtay, TTK’nın 547. maddesi mucibinde açılmış olan davalara ilişkin husumetin ihyası istenilen anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğü ve ortaklığın terkin öncesi tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurları veya kuruluna yöneltilmesi gerektiğini birçok kararında vurgulamıştır. Bununla birlikte, Yargıtay TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca açılan anonim ortaklığın ihyası davasında husumetin sadece ihyası istenilen ortaklığı sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlüğüne yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olduğunu birçok kararında ifade etmiştir[25]. Eş söyleyişle, Yargıtay, TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca açılacak olan ihya davalarında husumetin ticaret sicil müdürlüğüne yöneltilmesinin gerekli ve yeterli olup; ayrıca tasfiye memurları ya da ihyası istenilen ortaklığın husumetli olarak gösterilmesine gerek olmadığını ifade etmektedir. İncelemeye konu Yargıtay kararında ise, uyuşmazlık, TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca ortaklığı ek tasfiyesi( ihyası) davasıdır. Yargıtay bu kararında, diğer kararlarından farklı olarak husumetin ticaret sicil müdürlüğünün yanında ortaklığın tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurlarına da yönetilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Daha önceki kararların değerlendirilmesinden hareketle, ek tasfiye davasının hukuki niteliği, işin niteliği, ek tasfiyenin çekişmesiz yargı işlerinden oluşu, tasfiyeyi yapan memurların olası hukuki sorumluluğu, yargılamanın selameti, yargılama sonucunda verilecek olan kararın hukuki ve maddi anlamda yerindeliği gibi sebepler göz önüne alındığında Yargıtayın somut uyuşmazlık hakkında vermiş olduğu karar hukuka ve hakkaniyete uygundur. Ve yine Yargıtayın somut uyuşmazlıkla ilgili olarak tasfiye memurlarının davaya dahil edilmesi için usulüne uygun şekilde açılacak olan davanın eldeki dava ile birleştirilmesi dair bozma gerekçesi usul ekonomi ilkesi, zorunlu dava arkadaşlığının ve de işin niteliğine de uygun düşmektedir. İş bu sebeple Yargıtay kararı usul hukuku anlamında da yerindedir.

VI. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:

Anonim ortaklığının ek tasfiyesi eş söyleyişle ihyası, tasfiyenin kanuna aykırı yapılmış olması veya eksik yapılması halinde veyahut kanunda öngörülen birtakım hallerin ortaya çıkılması halinde kanunda belirtilen kişiler tarafından bu anlamda, anonim ortaklığın sicilden terkin edilmeden önceki yerde bulunan asliye ticaret mahkemesinde son tasfiye memurları,  yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar tarafından mahkemeye müracaat edilen bir kurumdur.

Anonim ortaklığın ek tasfiyesi (ihyası) davasının şartlarından birisi de hakkında ek tasfiye istenilen anonim ortaklığın tasfiyesi yapılarak ticaret sicilden terkin edilmiş olmasıdır. Çalışmamızın ilgili yerlerinde de belirttiğimiz şekilde, ortaklığın sicilden silinmesi durumunun hukuki niteliği, öğretide tartışmalı olup bu konuda birden fazla görüş ileri sürülmektedir. Bu kapsamda bir görüşe (kurucu görüş’e) göre, ortaklığın sicilden silinmesi kurucu niteliktedir. Bu görüşü savunan yazarlara göre,  ortaklık sicilden silinmesi ile hukuki manada sona erdiği kabul edilmektedir. Bir başka görüşe (açıklayıcı görüş’e) göre, ortaklığın tasfiyesi bitirildikten sonra ortada ortaklığa ait herhangi bir malvarlığı unsuru kalmamış ise o durumda ortaklık bunun gerçekleştiği zamanda sona ermiş olduğu, sicilden silinmenin ise tamamen açıklayıcı mahiyette olduğu kabul edilmektedir. Bir diğer görüşe (çift unsur görüşüne) göre ise, ortaklık tasfiye sonucunda herhangi bir malvarlığının kalmadığı ve ortaklığın sicilden terkin edilmesi gerektiğini hususunun bir arada bulunması halinde ortaklığın hukuken sona ermesi gerektiği belirtilmektedir.

Bununla ve konumuzla bağlantılı olarak anonim ortaklığın ek tasfiyesi davasında husumet kime veya kimlere yöneltileceği hususunda ortaklığın hukuken sona ermesine dönük olarak az yukarıda yer vermiş olduğumuz öğretideki görüşlere göre farklılık arz etmektedir. Ortaklığın sona ermesini bakımından “kurucu görüşü” benimseyen yazarlara göre, ek tasfiye davasında husumet, ek tasfiyeyi düzenleyen kanun hükümlerin madde gerekçesinde de belirtildiği üzere ortaklığın sicilden silinmesine dair işlemin iptali ile ortaklığın ek tasfiyesini gerçekleştirmek amacıyla sicile tescilini içeren dava olduğu için ticaret sicil müdürlüğüne yapılması gerektiği savunulmaktadır. Çift unsur görüşüne benimseyen yazarlara göre ise, ortaklığa ait olan malvarlığının sonradan ortaya çıkması durumunda ortaklık şeklen sicilden sona ermiş olduğu gözükse de ortaklığı maddi anlamda yani gerçek anlamda sona ermemiş olduğunu bu sebeple bu tarz davalarda husumetin ek tasfiyesi istenilen anonim ortaklığa yöneltilmesi gerektiği savunulmaktadır[26]. Öğretide bu görüşler ileri sürülse de, ek tasfiye davasında husumetin kime veya kimlere karşı yöneltilmesi bakımından kanunda açık bir hüküm yoktur. Ancak Yargıtay, istikrarlı şekilde vermiş olduğu kararlarda, TTK’nın 547. Maddesi uyarınca açılacak veya açılmış olan davalarda husumetin ortaklığın ticaret sicilinden terkinini yapan ilgili ticaret sicil müdürlüğü ile ortaklığın tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurları veya kuruluna yöneltilmesi gerektiğini içtihat altına almıştır. Yargıtayın bu konuda hakkındaki içtihatları ile bu çalışmamızda inceleme konusu yapmış olduğumuz “Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin, 16.11.2017 Karar Tarihli,  2016/4108 Esas,  2017/6300 Karar Sayılı Kararı” ve “Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.05.2014 Karar Tarihli, 2014/3401 Esas, 2014/9863 Karar Sayılı Kararı” istikrar kazanmıştır. Diğer bir ifade ile inceleme konusu yapmış olduğumuz yukarıda künyesine yer vermiş olduğumuz Yargıtay kararları yerleşik hale gelmiştir. Kanaatimizce, anonim ortaklığın ek tasfiyesi( ihyası) davasında husumetle ilgili olarak yargıtayın vermiş olduğu ve yerleşik içtihat haline gelmiş olan kararları isabetli olup yerindedir. Şöyle ki;

- Anonim ortaklığın ticaret sicilinden terkini ile tüzelkişiliğinin daha özelde hak ehliyeti ile birlikte taraf ehliyetinin de sona ermiş olması,

- Ek tasfiye (ihya) davasının çekişmesiz yargı işi niteliğinde olması,

- İşin niteliği ve önemi,

- Ek tasfiye kurumunun, ihdas edilmiş olduğu madde gerekçesinde ve öğretideki tarifi üzerine geçici bir tedbir mahiyetinde olması,

- Ek tasfiyenin hukuka uygun şekilde yapılabilmesi,

- Ortaklığın terkin öncesinde tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurları veya tasfiye kurulunun menfaatlerinin zedelenmemesi,

- Anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ticaret sicil müdürlerinin menfaatlerinin zedelenmemesi,  

- Ek tasfiyenin usul ekonomisi gereğince daha iyi ve anlaşılır şekilde yapılabilmesi daha doğru bir deyişle asıl tasfiye ile uyumlu olması veya birbirini tamamlayabilmesi,

gibi sebeplerden ötürü ek tasfiye davasında husumetin ortaklığın ticaret sicilinden terkinini yapan ilgili ticaret sicil müdürlüğü ile ortaklığın tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurları veya kuruluna yöneltilmesi gerekmektedir.

Bunun haricinde, Yargıtay, TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca açılacak olan ek tasfiye davasında husumetin sadece anonim ortaklığın sicilden terkinini yapan ilgili ticaret sicil müdürlüğüne yasal hasım suretiyle yöneltilmesi gerekli ve yeterli olduğunu, bunun dışında ortaklığın son tasfiyesini yapan tasfiye memurlarına veyahut tasfiye kurulu ile ortaklığa karşı husumetin yöneltilmesi gerekli olmadığını yerleşmiş içtihatlarında vurgulamıştır. Yargıtayın bu nitelikteki kararları sürekli bir uygulama halini almış olup; istikrar kazanmıştır. Ancak, bu çalışmamızda inceleme konusu yapmış olduğumuz “Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 14.09.2017 Karar Tarihli, 2017/2945 Esas, 2017/4387 Karar Sayılı Kararı” diğer kararlarının aksi yönde olan bir kararıdır. Şöyle ki; Yargıtay, bu kararında anonim ortaklığın ihyası yani ek tasfiyesi davasında husumetin ihyası istenilen anonim ortaklığın sicilden terkinini gerçekleştiren ticaret sicil müdürlüğünün yanında anonim ortaklığın tasfiyesini gerçekleştiren tasfiye memurları veya kurul halinde çalışılması halinde tasfiye kuruluna yöneltilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Yargıtayın bu kararı yerleşmiş bir içtihat halinde değildir. Bu karar, ek tasfiye davalarının temyizen incelemesi yapan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış olduğu kararlarında ayrıksı durumdadır. Kanaatimizce Yargıtayın bu kararı istikrar kazanmış olan kararlarından daha isabetlidir. Zira, TTK’nın geçici 7. Maddesi mucibinde anonim ortaklığın terkininden önce de tasfiye işlemleri yapılmış olabilecek durumlar olabilir. Bu yüzden, tasfiye memurlarının veya tasfiye kurullarının da haklarının korunması, tasfiye işlemlerinin doğru ve eksiksiz yapılabilmesi gibi sebeplerden dolayı TTK’nın geçici 7. Maddesi uyarınca açılacak olan ihya davalarında ticaret sicil müdürlüğünün yanında husumetli gösterilmesi gerekmektedir.

--------------

[1] Erdoğan, R: (2020), "Anonim Şirketlerde Ek Tasfiye." Türkiye Adalet Akademisi Dergisi 43, s. 118; İhya sözlük anlamı itibariyle “yeniden canlandırma, diriltme, çok iyi duruma getirme, geliştirme gibi “ kavramlara karşılık gelmektedir: Türk Dil Kurumu Sözlükleri, (https://sozluk.gov.tr/) Erişim Tarihi: 08.03.2023

[2]Aksoy,  M.A: (2019),  Sermaye Şirketlerinde ve Kooperatiflerde Ek Tasfiye, 1. Baskı, Ankara, s. 8;Pulaşlı,H: ( 2018),  Şirketler Hukuku Şerhi, C. III, 3. Baskı, Ankara, s. 2505.( Naklen, Erdoğan, s.118.)

[3] Benzer Tanımlamalar ve açıklamalar için bkz: Şener, H. O: (2017), Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, Seçkin Yayınevi, 3. Bası, Ankara, s. 655-656;  Polat Hayran, M:(2022)”Ek Tasfiye Amacıyla Şirketin Yeniden Tescilinin Talep Edildiği Yargılamada Uygulanacak Olan Yargılama Usulünün Değerlendirilmesi " Adalet Dergisi 69, s. 492; Erdoğan, s. 116.

[4] Polat Hayran, s. 501-504.

[5]TBMM Mevzuat Bilgi Sistemi, (https://mevzuat.tbmm.gov.tr/mevzuat/faces/kanunmaddeleri?pkanunlarno=54946&pkanunnumarasi=6102) Erişim Tarihi: 08.03.2023. 

[6] Altıntaş, S:(2019), 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirketlerin Tasfiyesi, Doğuş Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, s. 61.

[7] Erdoğan, s.131.

[8] Erdoğan, s. 132.

[9] Yargıtay 11. HD., 16.11.2017 K.T, 2016/4108 E, 2017/6300 K; Yargıtay 11. HD., 14.09.2017 K.T, 2017/2945 E, 2017/4387 K:  ( www.legalbank.net ), Erişim Tarihi: 12.03.2023

[10] Burtan, Ç.B: ( 2018), İdari Yargıda Ehliyet ve Husumet, İstanbul Kültür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, s.112-113

[11] Yargıtay 3. HD., 26.03.2015 K.T., 2014/12514 E, 2015/5042 K. (http://www.legalbank.net/) Erişim Tarihi: 09.03.2023

[12] Yargıtay 3. HD., 26.03.2014 K.T., 2014/2500 E, 2014/4895. . (http://www.legalbank.net/) Erişim Tarihi: 09.03.2023

[13] Yargıtay 10. HD, 30.09.2013 K.T., 2013/1467E, 2013/17847 K. (http://www.legalbank.net/) Erişim Tarihi: 09.03.2023. 

[14] Avukat İlker Hasan Duman, “Davada Sıfat” (https://www.ilkerduman.av.tr/?d=1533) Erişim Tarihi: 09.03.2023

[15] Yargıtay 11. HD., 28.05.2014 K.T, 2014/3401 E, 2014/9863 K.( www.legalbank.net ),  Erişim Tarihi: 12.03.2023

[16] Griwotz, H: ( 1992), Sonderfälle der liquidation von Gesellschaften, DStR, 1815; Bokelmann, G: (1977), Der Prozess gegen eine im Handelsregister geloschte GmbH, NJW, s.1130. ( Naklen, Şener, s. 656. )

[17] Erdoğan, s. 117-118; Buchner, G: ( 1987), Amtlöschung, Nachtragsliquidation und massenlose Insolvenz von Kapitalgesellschaften, Diss, Köln, s. 98, 105 ve ayrıca s. 113(Naklen, Şener, 656)

[18] Şener, s.656.

[19] Erdoğan, s. 117-118.

[20] Bununla birlikte, öğretide bazı yazarlar tarafından , ek tasfiye talebi çekişmesiz bir yargı işi olduğu kabulü halinde çekişmeli davaya özgü davacı, davalı veya husumet kavramlarının kullanılmasının doğru olmadığı, ek tasfiye talebinde husumet yöneltileceği hususunda ise yargıtay kararlarına göre anonim ortaklığın sicilden silinmesini sağlayan ticaret sicil müdürlüğünün ve tasfiye memurlarının yasal hasım sıfatı ile yer alacağı belirtilmektedir: Polat Hayran, s. 504-505.

[21] Şener, s. 659.

[22] Yargıtay 11. HD., 16.11.2017 K.T, 2016/4108 E, 2017/6300 K.( www.legalbank.net  ), Erişim Tarihi: 12.03.2023

[23] Konuya dair ayrıntılı bilgi için bkz: Akkaya, T: ( 2014),  "Medeni Usul Hukukunda İradi Taraf Değişikliği (HMK m. 124)." Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 16, s.  897-941.

[24] Yargıtay 11. HD., 14.09.2017 K.T, 2017/2945 E, 2017/4387 K.( www.legalbank.net  ), Erişim Tarihi: 12.03.2023

[25] “…Bu itibarla ... Yayıncılık Gazetecilik ve Matbaacılık Tic. A.Ş.bakımından Ticaret Sicil Memurluğuna husumet yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, davalı ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddi gerekirken…”: Yargıtay 11. HD., 04.12.2014 K.T, 2014/12860 E, 2014/19016 K; Benzer kararlar için ayrıca bkz: Yargıtay 11. HD., 22.02.2016 K.T, 2016/552 E, 2016/1807 K; Yargıtay 11. HD., 10.05.2018 K.T, 2018/1909 E, 2018/3442 K (https://www.legalbank.net/) Erişim Tarihi: 11.03.2023

[26] Daha doğrusu ortaklığa ait bir malvarlığı unsurunun olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından en azından ihyası istenilen anonim ortaklığın ihya davasında husumetli gösterilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Anonim Ortaklık, İhya, Ek Tasfiye, Husumet.