TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M. B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24924)

 

Karar Tarihi: 20/7/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Seher ALAMUR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tek kişilik odada tutulma nedeniyle kötü muamele yasağı ve kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin, tek kişilik odada tutulmaya ilişkin olarak infaz hâkimliğine yapılan şikâyetin uzun sürede neticelendirilmesi nedeniyle etkili başvuru hakkının, kişisel alanın azlığı nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, hâkim olarak görev yapmakta iken 20/7/2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında gözaltına alınıp tutuklanmış ve Kocaeli 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Kurum) alınmıştır.

3. Başvurucu, Adalet Bakanlığının (Bakanlık) 8/9/2016 tarihli yazısı üzerine değerlendirmeye tabi tutularak 25/11/2016 tarihinde tek kişilik odaya yerleştirilmiştir.

4. Başvurucu, sözlü olarak bildirilen tek kişilik odaya yerleştirilmesine ilişkin uygulama ve mevcut olması hâlinde İdare Gözlem Kurulu kararının iptali talebiyle 5/12/2016 tarihinde Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) müracaat etmiştir.

5. İnfaz Hâkimliği 10/2/2017 tarihinde şikâyet hakkında inceleme yapma görev ve yetkisinin bulunmadığı, Bakanlıkça gerçekleştirilen bir işlemin idari yargı mercilerince değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle şikâyetin reddine, şikâyet edenin talebi hâlinde dosyanın konuyu incelemekle görevli Kocaeli İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

6. Başvurucunun karara itirazı Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesince 2/3/2017 tarihinde İnfaz Hâkimliği gerekçesinin yerinde görüldüğü açıklanarak reddedilmiştir.

7. Başvurucunun 6/4/2017 tarihinde Kocaeli 1. İdare Mahkemesinde tek kişilik odaya alınma işleminin iptali talebiyle açtığı davanın 12/4/2017 tarihinde yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

8. Yetkisizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 14. İdare Mahkemesince 23/5/2017 tarihinde davanın yetki yönünden reddine, yetkili yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın Danıştaya gönderilmesine karar verilmiştir.

9. Danıştay Onuncu Dairesi tarafından 21/9/2017 tarihinde Kocaeli 1. İdare Mahkemesince görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğundan bahisle davanın yetki yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesi açıklanarak dosyanın Kocaeli 1. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

10. Kocaeli 1. İdare Mahkemesince 17/1/2018 tarihli ara kararı ile görevli yargı merciinin belirlenebilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir.

11. Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından 26/2/2018 tarihinde davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerleri görevli olduğu açıklanarak Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulüne, İnfaz Hâkimliğinin 10/2/2017 tarihli kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

12. İnfaz Hâkimliği 4/5/2018 tarihinde şikâyet edenin Bakanlığın 8/9/2016 tarihli yazısı üzerine tek kişilik odaya konulduğu, Kurum idaresinin bu uygulamada herhangi bir takdiri ve kararının bulunmadığı, idari mercilerce tahsis edilen ve kamu gücünün kullanıldığı işlem ve eylemlere karşı açılacak tam yargı ve iptal davaları idari yargı mercilerinde görüleceği, şikâyete konu olayda da Bakanlıkça gerçekleştirilen bir uygulama söz konusu olduğu gerekçesi açıklanarak şikâyetin reddine karar verilmiştir.

13. Başvurucunun 22/5/2018 tarihli itirazı üzerine dosyayı yeniden ele alan İnfaz Hâkimliğince 5/6/2018 tarihli ek karar ile 4/5/2018 tarihli kararın kaldırılmasına, başvurucunun şikâyetinin reddine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumunda yerleştirilmelerinin kurum idaresinin yetkisi dâhilinde olduğu, İdare ve Gözlem Kurulunun yetkisini kullanarak kurum kapasitesi, tutuklu hükümlü sayısı, suç türü gibi özellikleri dikkate alarak şikâyet edenin yerleştirilmesine ilişkin bir karar aldığı, şikâyet edenin FETÖ/PDY üyeliği isnadıyla tutuklu bulunduğu, örgütün gizli bir yapılanmaya sahip olduğu dikkate alındığında şikâyet edenin güvenliğinin de sağlanması açısından kararın mevzuata ve hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.

14. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliği kararına aynı konuda 10/2/2017 ve 4/5/2018 tarihinde verilen kararların içeriği ile şikâyetin reddine ilişkin ek karar gerekçesinin çelişkili olduğu, daha önce Bakanlığın yazıları gerekçe gösterildiği hâlde ek kararda Kurum kararı ile yerleştirme yapıldığının açıklandığı belirtilerek itiraz edilmiştir.

15. Başvurucunun itirazını inceleyen Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesince 28/6/2018 tarihinde İnfaz Hâkimliği kararında usul ve yasaya aykırı yön bulunmadığı gerekçesi açıklanarak itirazın reddine karar verilmiştir. Karar, başvurucuya 17/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 1/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Başvurucunun, silahlı terör örgütüne üye olma isnadıyla açılan kamu davasında 28/6/2018 tarihinde 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Yargıtayca temyiz incelemesi neticesinde bozma kararı verilmiş olup başvurucu, bozma ilamı sonrasında 8/6/2021 tarihli tensip ara kararıyla tahliye edilmiştir.

18. Ceza İnfaz Kurumuna 11/10/2019 tarihinde yazılan yazıya verilen cevapta,

i. Başvurucunun suç grubu ve önleyici güvenlik tedbirleri kapsamında 25/11/2016 tarihinde tek kişilik odaya alındığı,

ii. Tek kişilik odanın kapısı ayrı olan 3 metrekare büyüklüğünde tuvalet ve duş, 10 metrekare büyüklüğünde genel kullanım alanı olmak üzere toplam 13 metrekareden oluştuğu, havalandırma penceresi bulunduğu, mutfak bölümü bulunmadığı,

iii. Başvurucunun avukatıyla ve yakınlarıyla görüştürüldüğü,

iv. Başvurucunun kütüphaneden faydalanma imkânı bulunduğu, kurum kütüphanesinde bulunmayan kitapların satın alınması talepte bulunabildiği, talebi üzerine kurum kütüphanesinden 79 adet kitap verildiği, yakınları tarafından teslim edilen 55 adet kitabın kendisine verildiği, 2019 yılı içerisinde İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesine kaydının yapıldığı ve öğrenim hayatına devam ettiği, 20/7/2016 tarihinden itibaren telefonla görüşme hakkından faydalandığı,

v. Başvurucunun her gün düzenli olarak havalandırma imkânından faydalandırıldığı,

vi. Başvurucunun çeşitli sağlık sorunları nedeni ile 33 defa kurum revirinde görevli doktor tarafından, 47 defa Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde çeşitli polikliniklerde, 3 defa İzmit Seka Devlet Hastanesindeki çeşitli polikliniklerde, 6 defa Kandıra Devlet Hastanesinde çeşitli polikliniklerde muayene edildiği ve gerekli ilaç tedavilerine başlandığı bildirilmiştir.

19. Ceza İnfaz Kurumuna havalandırma saatlerine ilişkin olarak 26/10/2022 tarihinde yazılan yazıya verilen cevapta başvurucunun her gün düzenli olarak bir saat süreyle tek başına havalandırma imkânından faydalandırıldığı bildirilmiştir.

20. Ceza İnfaz Kurumuna başvurucunun kaç kişi ile birlikte tutulduğuna ilişkin olarak 9/12/2022 tarihinde yazılan yazıya verilen cevapta başvurucunun,

i. Kuruma ilk geldiği dönemde 16 kişi kapasiteli C Blok 10 No.lu odada 20/7/2016-25/11/2016 tarihleri arasında ortalama 22-25 tutuklu ile birlikte kaldığı,

ii. 25/11/2016-13/3/2017 tarihleri arasında tek kişilik alt tek 8 No.lu odada tek başına kaldığı,

iii. 13/3/2017-6/10/2020 tarihleri arasında tek kişilik üst tek 6 No.lu odada bir tutuklu ile beraber kaldığı,

iv. 6/10/2020-30/4/2021 tarihleri arasında 16 kişi kapasiteli C Blok 10 No.lu odada zaman zaman değişiklik göstermekle beraber ortalama 22-25 kişi ile birlikte kaldığı,

v. 30/4/2021-7/5/2021 tarihleri arasında 3 kişilik A Blok 25 No.lu odada ortalama 6-8 kişi ile beraber kaldığı,

vi. 7/5/2021-8/6/2021 tarihleri arasında 16 kişi kapasiteli C Blok 10 No.lu odada ortalama 22-27 kişi ile birlikte kaldığı,

vii. Tek kişilik odaların, odadan kapı ile ayrılmış 2,70 metrekare ve 7,425 metre küp büyüklüğünde tuvalet ve duş ile 8,062 metrekare ve 22,17 metreküp büyüklüğünde genel kullanım alanından oluştuğu, tek kişilik odaların toplam 10,762 metrekare ve 29,595 metreküp olduğu, odalarda mutfak bulunmadığı, 125x120 ebadında 1 adet havalandırma penceresi bulunduğu bildirilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

21. Adli yardım talebinin kabulüne, başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına karar verilmesi gerekir.

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Tek Kişilik Odada Tutulma Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

22. Başvurucu 25/11/2016 tarihinde hücre cezalarının infazı için kullanılan tekli oda olarak adlandırılan odaya herhangi bir karar tebliğ edilmeden ve hakkında sağlık raporu alınmadan tek başına yerleştirildiğini, tiroit kanseri olmasına rağmen sağlıksız ve ağır bir infaz rejimine tabi tutulduğunu, tutulduğu odanın tek kişilik oda niteliğini taşımadığını, oda alanının yaklaşık 9,3 metrekare olduğunu, havalandırmasının bulunmadığını, mutfak kısmı olmadığından bulaşıkların tuvalette yıkanabildiğini, banyo ve tuvalet penceresinin bulunmadığını, odada bir tane pencere olduğunu, banyo, ranza ve dolap çıkartıldıktan sonra kalan alanının 3 metrekare olduğunu, odanın insan sağlığı ve hijyen açısından uzun süreli kalmaya uygun olmadığını, ilk 6 ay günde 2 saat havalandırmaya çıkartıldığını, daha sonra sürenin kışın 1 saat yazın ise 1,5 saat olarak düzenlendiğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.

23. Bakanlık, başvurucunun kuruma geldiği tarihten itibaren birçok defa revirde ve hastanede tetkik ve tedavisinin yapıldığını, reçete edilen ilaçların temin edildiğini, Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığının 23/3/2017 tarihli yazısı ile hastalık sebebiyle cezasının infazının ertelenmesi işlemleri kapsamında Kocaeli Devlet Hastanesine sevk edildiğini, 18/4/2017 tarihli sağlık kurulu raporunda başvurucunun geçirmiş olduğu tiroit kanseri hastalığının ağır bir hastalık veya sakatlık kapsamında sayılmayacağı, başvurucunun ceza infaz kurumunda hayatını yalnız idame edebileceği, infaza devam edilmesi durumunda hayati tehlike oluşmayacağı hususlarının belirtildiğini, başvurucunun 3 ay 16 gün müddetince tek kişilik odada tutulduğunu, 3 yıl 6 ay 23 gün müddetince ise tek kişilik odada başka bir tutuklu ile birlikte tutulduğunu, başvurucunun barındırıldığı oda koşullarının Avrupa Cezaevi Kurallarına ve Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesince belirlenen kriterlere uygun olduğunu, kurumda barındırıldığı süre içerisinde diğer tutuklu ve hükümlülere sağlanan haklardan yararlandırıldığını, tedavi olmasının sağlandığını, başvurucunun günlük havalandırma hakkı kullandırıldığını, açık, kapalı, avukat ve telefon görüşlerinden faydalanarak sosyal, kültürel, sportif faaliyetlerde bulunma imkânı bulduğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiası incelenirken bu hususların da değerlendirilmesi gerektiği görüşünü bildirmiştir.

24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; tutulduğu odanın hücre cezalarının infazı için planlanmış olduğunu, oda vasfının bulunmadığını, 9 metrekare büyüklüğündeki bu yerin 3 metrekaresinin tuvalet ve banyo için ayrılmış olduğunu, tutuklu olduğu hâlde infaz süresini aşan süre boyunca tek kişilik odada tutulduğunu, fiziksel koşulların görüş yazısında bildirildiği gibi olmadığını, tek kişilik odada iki kişi tutulması nedeniyle odadaki eşyaların kapladığı alan çıkartıldıktan sonra kalan kişisel alanının 1,3 metrekare olduğunu belirtmiştir.

25. Ceza infaz kurumunda tutulma koşullarının kötü muamele yasağı yönünden değerlendirilmesine ilişkin ilkelere Raşit Konya (B. No: 2017/26780, 28/6/2018, §§ 15-30) kararında yer verilmiştir.

26. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

27. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).

28. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, §§ 35, 36).

29. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, §§ 37, 39).

30. Yukarıda ifade edilen tüm hususlara ilave olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).

31. Ceza infaz kurumlarında hükümlü ya da tutuklu statüsüyle tutulan kişilerin hücre hapsine alınmasının ya da diğer tutulanlardan ayrılmasının tek başına Anayasa'nın 17. maddesine aykırı bir durum oluşturmadığı Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirtilmiştir. Buna göre disiplinin sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer tutulan kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılması mümkündür (Turan Günana § 43; Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017, § 39). Ayrıca tek başına tutma tedbirinin sadece güvenlik veya disiplini sağlama kaygısıyla değil mahpusların devam eden soruşturmalarda hileli iş birliği yapmalarını veya dışarıdakilerle yeni bir suç işlemek için iş birliği yapmalarını önleme gibi amaçlarla uygulanması da mümkündür (Raşit Konya, § 44).

32. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma koşullarını değerlendirirken başvurucu tarafından ileri sürülen somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve bu kapsamda önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana, § 38). Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi değerlendirilmelidir.

33. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik bir odada tutulmaya ilişkin koşullar olayın kendine özgü koşullarına göre kötü muamele yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bununla birlikte bu koşulların söz konusu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir (Raşit Konya, § 50).

34. Başvurucunun barındırılma koşullarına ilişkin olarak Ceza İnfaz Kurumundan istenen bilgiler incelendiğinde başvurucunun 3 ay 16 gün müddetince tek kişilik odada tutulduğu, 3 yıl 6 ay 23 gün müddetince ise tek kişilik odada başka bir tutuklu ile birlikte tutulduğu görülmüştür.

35. Başvurucunun 3 ay 16 gün müddetince barındırıldığı tek kişilik odanın kullanım alanının banyo ve tuvalet dâhil olmak üzere 10,7 metrekare olduğu, başvurucunun avukat ve ziyaretçi görüş haklarını kısıtlama olmaksızın kullandığı, her gün düzenli olarak havalandırma imkânından yararlandırıldığı anlaşılmıştır.

36. Koşullar değerlendirildiğinde başvurucunun tutulduğu odanın hücre statüsünde bir oda olmadığı, büyüklüğü, havalandırma penceresi, tuvalet ve duş için ayrılmış uygun ve yeterli bölümleri olduğu dikkate alındığında odanın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen Avrupa Cezaevi Kurallarına (Raşit Konya, §§ 14-27) uygun olduğu anlaşılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Raşit Konya, § 46; Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019, §§ 14-31, 45). Ayrıca başvurucu, açık havaya çıkma imkânından günde ortalama bir saat olmak üzere faydalandırılmıştır.

37. Diğer yandan tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumu disiplini ve güvenliği ya da ortaya konacak diğer makul gerekçelerle infaz kurumunda bulunan öteki tutuklu veya hükümlülerle temaslarının kesilmesi tek başına kötü muamele yasağının ihlalini teşkil etmez. Ancak bu durum değerlendirilirken tutulma koşulları bütün hâlinde incelenerek tutulan kişinin duyusal ve sosyal olarak izole edilip edilmediği hususunda bir sonuca varılması gerekmektedir (Halil Tarkan, B. No: 2016/70779, 26/2/2020, § 38).

38. Başvurucu, tek başına tutulduğu süre boyunca ailesi ve avukatı ile açık ve kapalı olarak yakınları ve avukatıyla görüşmüş, dış dünyayla bağlantısını sağlamıştır. Sonuç olarak ailesiyle ve dış dünyayla iletişimi bütünüyle kesilmeyen başvurucunun duyusal ve sosyal olarak izole edildiği sonucuna bu aşamada ulaşılması mümkün görülmemiştir.

39. Tek kişilik odada kalma süresinin uzunluğu ve bu sürenin tutulan kişi üzerindeki etkilerinin kötü muamele yasağı açısından aranan asgari eşik seviyesine ulaşıp ulaşmadığı hususu, somut olaya özgü koşullar çerçevesinde başvurucuya veya aynı başvurucunun her başvurusuna göre ayrı değerlendirilmektedir. Somut olayda başvurucunun şikâyet ettiği tutulma koşulları nedeniyle söz konusu asgari eşik derecesinin aşılmadığı sonucuna varılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tek Kişilik Odada Tutulma Nedeniyle Kötü Muamele Yasağıyla Bağlantılı Olarak Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

41. Başvurucu, sebepsiz olarak tek kişilik odaya alındığını, aynı suçtan tutuklanan yüzlerce kişi bulunduğu hâlde kendisine bu uygulamanın yapılmasının eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

42. Kötü muamele yasağı ile bağlantılı olarak eşitlik iddiasının ihlal edildiği iddiasına benzer iddialar İbrahim Kaptan (B. No: 2017/30510, 18/7/2018, §§ 69-82) kararında incelenmiş ve iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen karara göre amacı, aynı hukuki durumda bulunan kişilerin aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak olan eşitlik ilkesi, aynı durumda bulunan kişilere ayrı kuralların uygulanmasını yasaklamaktadır. Ancak demokratik bir toplum düzeninde söz konusu farklı muamelelerin objektif ve makul bir sebebe dayandığı, farklı muamelede kullanılan yöntemin ölçülü olduğu durumlarda eşitlik ilkesinin zedelendiği söylenemez. Dolayısıyla hukuksal durumları aynı olanlara yönelik farklı muamelenin objektif ve makul bir sebebe dayandığı, farklı muamelenin öngörülen meşru amaç ile orantılı olduğu, diğer bir ifadeyle farklı muameleye tabi tutulan kişiye aşırı ve olağanın ötesinde bir külfet yüklemediği hâllerde eşitlik ilkesi ihlal edilmeyecektir (İbrahim Kaptan, § 74).

43. Şu hâlde eşitlik ilkesinin ihlal edilip edilmediğinin tespitinde aşağıdaki unsurların değerlendirilmesi gerekecektir:

i. Hukuksal durumları aynı olan kişi veya gruplara yönelik dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri temellerde farklı muamelede bulunulup bulunulmadığı,

ii. Bu farklı muamelenin objektif ve makul sebeplere dayanıp dayanmadığı,

iii. Farklı muamelenin ölçülü olup olmadığı (İbrahim Kaptan, § 75).

44. Başvurucu, terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanarak Kocaeli 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda bulunan diğer tutuklu ve hükümlülerden farklı olarak tek kişilik odada tutulmasından şikâyet etmektedir. Bu kapsamda somut başvuru açısından tespiti gereken hususlar; başvurucuya farklı bir muamelede bulunulup bulunulmadığı, farklı bir muamelenin varlığı tespit edilmişse bunun objektif ve makul sebeplere dayanıp dayanmadığı, farklı muamelede kullanılan yöntemin ölçülü olup olmadığıdır (İbrahim Kaptan, § 76).

45. İnfaz Hâkimliği kararında hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumunda yerleştirilmelerinin kurum idaresinin yetkisi dâhilinde olduğu, İdare ve Gözlem Kurulunun yetkisini kullanarak kurum kapasitesi, tutuklu / hükümlü sayısı, suç türü gibi özellikleri dikkate alarak şikâyet edenin yerleştirilmesine ilişkin bir karar aldığı, şikâyet edenin FETÖ/PDY üyeliği isnadıyla tutuklu bulunduğu, örgütün gizli bir yapılanmaya sahip olduğu dikkate alındığında şikâyet edenin güvenliğinin de sağlanması açısından kararın mevzuata ve hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.

46. Başvuruya konu Ceza İnfaz Kurumu uygulamasıyla FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklananların örgütsel faaliyetlerinin engellenmesinin, terör örgütünün bu kişileri yönlendirmesinin ve bu kişilere emir ve talimat verilmesinin önüne geçilmesinin, ayrıca tutukluların güvenliğinin sağlanmasının amaçlandığı görülmektedir. FETÖ/PDY'nin yapısının karmaşıklığı ve örgütsel ilişkinin sıkılığı ile karar gerekçeleri dikkate alındığında söz konusu soruşturmalar kapsamında çok sayıda kişinin tutuklanması üzerine bu kişilerin aynı ceza infaz kurumlarında bir araya gelmesinin ve örgütsel faaliyetlerine devam etmelerinin muhtemel olduğu açıktır. Bu olası durumun engellenmesi amacını taşıyan söz konusu farklı muamelenin objektif ve makul sebeplere dayandığı kanaatine varılmıştır.

47. Farklı muamele kapsamında kullanılan yöntemin ölçülü olup olmadığı hususu, söz konusu farklı muameleyle ulaşılmak istenen amaç ile temel hak ve özgürlükler arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının tespitinde önemli bir kriterdir. Somut başvuruda, bu dengenin kötü muamele yasağı yönünden ilgili kamusal makamlar tarafından sağlanıp sağlanmadığı irdelenmelidir. Somut olayda başvurucunun sınırlı imkân ve koşullarda da olsa spor yapabilme ve kitaplara erişebilme imkânının bulunduğu, ayrıca söz konusu uygulamanın geçici nitelikte olduğu görülmektedir. Dolayısıyla farklı muamelede kullanılan yöntemin ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Sonuç olarak her ne kadar başvurucuya farklı bir muamelede bulunulduğu açık olsa da somut olaya konu muamelenin objektif ve makul bir sebebe dayandığı, kullanılan yöntemin ölçülü olduğu değerlendirilmiştir.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Kişisel Alanın Azlığı Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

49. Başvurucu, tek kişilik odada iki kişi tutulduğunu, kişisel alanın yetersiz olduğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

50. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

51. Tutuklu ve hükümlülerin ceza infaz kurumundaki tutuldukları yer, tutulma koşulları, haklarında verilen disiplin tedbirleri ve cezaları başta olmak üzere yasal güvencelere aykırı olduğu düşünülen tüm idari işlemler için müracaat edilmesi gereken hukuk yolunun infaz hâkimliği olduğunda şüphe yoktur. Nitekim Anayasa Mahkemesi, bu konuda verdiği birçok kararda ceza infaz kurumundaki tutma koşullarına ilişkin başvurularda infaz hâkimliği yolunun bireysel başvurudan önce tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu vurgulamıştır (birçok karar arasından bkz. Mehmet Baransu, B. No: 2015/8046, 19/11/2015, §§ 21, 35; İsmail Çıtak, B. No: 2016/78629, 28/11/2019, §§ 79, 82).

52. Başvurucu, tutulma koşullarının yetersizliğine ilişkin şikâyeti için her an infaz hâkimliğine başvuruda bulunabilir. Somut olayda başvurucu, kişisel alının yetersizliği şikâyetini bireysel başvuruda bulunmadan önce infaz hâkimliğinde ileri sürdüğüne ilişkin bir bilgi ya da belgeyi başvuru formu ve ekinde sunmamıştır. Bu durumda başvurunun belirtilen olağan hukuk yolu tüketilmeden yapıldığı anlaşılmaktadır.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

54. Başvurucu, tek kişilik odada tutulmasına ilişkin şikâyetinin 1 yıl 6 ay sonra karara bağlanması nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

55. Anayasa’nın 40. maddesinde Anayasa'da güvence altına alınmış hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı (etkili başvuru hakkı) güvence altına alınmaktadır. Buna göre etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlamaya) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların ileri sürülebileceği bir başvuru yolunun mevzuatta öngörülmesi yeterli değildir. Söz konusu başvuru yolunun aynı zamanda uygulamada da etkili olması (başarı şansı sunması) gerekir. Bununla birlikte bir başvuru yolunun gerek hukuken gerekse uygulamada genel anlamda etkili olması, somut olay bakımından etkili başvuru hakkına ilişkin bir müdahale bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine engel değildir (Yusuf Ahmed Abdelazım Elsayad, B. No: 2016/5604, 24/5/2018, §§ 59-61).

56. Somut olayda, başvurucunun tek kişilik odada tutulma şikâyeti, İnfaz Hâkimliğinin ilk kararından sonra farklı yargı yollarından geçerek neticelenmiştir. Anılan süreçte adli yargı ve idari yargı mercilerince verilen kararlar Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından incelenerek bir sonuca ulaşılmıştır. Bu aşamadan sonra meselenin İnfaz Hâkimliği tarafından esastan karara bağlandığı ve itiraz mercii tarafından da başvurucunun karara itirazının reddedildiği görülmektedir. Bütün bu süreç ve neticede verilen karar dikkate alındığında temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân sağlanmadığı söylenemeyecektir. Açıklanan nedenlerle kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Tek kişilik odada tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tek kişilik odada tutulma nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kişisel alanın azlığı nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 20/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.